Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 EKİM 1997 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Dorothy Cross, Aya İrini'deki enstalasyonunda 'bilim kurbanı' bir albino piton yılanı kullanıyor
Teknoloji sonunda ydanı da kovdu
AHÜ ANTMEN
Ilgınç malzemeler kullandığı yapıtla-
nnda kimlik, cınsiyet, cinsellik, ölüm
gibitemalan ele alan ünlü lrlandalı sa-
natçı Dorothy Cross, 5. Uhıslararası ts-
tanbul Bienali çerçevesinde Aya Irini'de
biri dışanda fbir borunun üzerinde), bi-
ri içeride (video ekranında, bir borunım
içinde), biri beyaz (albino piton yılanı),
biri siyah (kara Rus yılanı), biri dişi, bi-
ri erkek iki yılan aracılığıyla yaşam ve
ölüme göndermelerde bulunuyor. Be-
yaz yılanın ilginç bir öyküsü var: Tek-
sas'ta genetik mûhendislerinin elinde
özellikle "albino"lastmlmış dişi biryı-
lan bu; ve bu nedenle yavnılarken öl-
müş. Bilimin kurbanı. Yılanın birçok
kûltûrde ve özellikle Hıristiyan dininde
"kötülüğün" simgesi oluşu, yapıtın te-
melini oluşturuyor. Gövdesinin içinden
kalm bir boru geçiyor - işkence görûyor.
Dorothy Cross'un eski Bizans kilisesi
Aya Irini'de sergilediği albino yılanı, bu-
gûn yurtdışında pek çok kjlisede mum
yerine bozuk parayla yanan ampûl kul-
lanan kiliseleri akJa getiriyor... Teknolo-
ji, hemen her kültürde söylencelerin kö-
tü kahramanı olan yılanı da alt ediyor.
Kız Kulesi için ideal bir iştL.
Bugün çağdaş sanat ortamının en il-
ginç sanatçılanndan biri olarak nıtelen-
dirilen Dorothy Cross'un yapıtlannda,
trlandalılığınm izlerini sürmek müm-
kûn. 1996"de Londra'da sergilenen
"Gözlerinj kapat, ağzını aç, bak bakalım
Tann ne sunacak" başlıklı çalışmasın-
da lrlandalı ların sık sık kullandığı bir
deyimden yola çıkarak 3-13 yaşları ara-
smda çocuklann gözleri kapalı, ağızla-
n açık fotoğraflannı çeken Cross, ken-
dilenne söylenene inanan ve masumca
gözlerinı kapatıp ağızlannı açan bu ço-
cukJar aracılığıyla "gûven" temasını ele
almış ve hem dinsel, hem cinsel cağn-
şımlan olan çalışmasında insanın masu-
miyetini nasıl yitirdiğini gözler önüne.
sermişti.
Özellikle "tnekMemesr adını verdi-
ği serisiyle (inek memesi, Ingilizcede
'udder' ve söylenişiyle öteki anlamma
gelen 'other'ı çağnştınyor; sanatçınm
bilinçli olarak yaptığı sözcûk oyunu bu)
cinsiyet aynmını irdeleyen ve erkeği,
kadını, ineği buluşturduğu yapıtlanyla
sanat dünyasında epey tartışma konusu
olan Dorothy Cross, sorulanmızı yarut-
ladı.
- Yapıtlannız her biri. geçmişle bag-
laıltılan olan birer öykü aslında... Ve git-
tiğmiz her yeni yerde, yeni bir oyun sah-
neliyorsunuz.
Yaşadığım kentin dışında, özellikle
de bilmediğim bir mekânda yapıtımı
sergilediğimde genelde o mekânın geç-
mişıyle de ihntili, mekâna özgü ensta-
lasyonlaryapiyorum. Geçen mayıs ayın-
da tstanbul'a geldim ve bienalin mekân-
lannı gördüm. Başta Yerebatan Samıcı
çok heyecanlandırdı beni. Ama son yıl-
larda yapıtlanmda yılanlan birer simge
olarak kiıllandığım için bir Boğaz gezi-
(Fotoğraf: KADER TUĞLA)
apıtlannda
kimlik,
cinsiyet,
cinsellik, ölüm
gibi temalan
ele alan lrlandalı sanatçı Dorothy Cross,
Aya Irini'de sergilenen enstalasyonunda
biri beyaz, biri siyah iki yılan
aracılığıyla yaşam ve ölüme
göndermelerde bulunuyor. Yılanlardan
biri, genetik mûhendislerinin 'eserT.
tzleyiciye, teknolojinin vardığı
boyutlan düşündürüyor...
si sırasında gördüğüm Kız Kulesi'ne vu-
ruldum! Yılanla ilgili öyküsünü de du-
yunca... Ama sonuçta iş Aya Irini'de ser-
gileniyor, ki buranın eski bir kilise olu-
şu da işe farklı boyutlar katıyor.
- Izkyicinin, beyaz yılanın öyküsünü
bilmesi önemli mi yapıt açısından?
Aslında değil. Onun için de anlatmı-
yorum zaten. Yılanın dişi ya da erkek
oluşu da pek önemli değil. Ama önem-
li olan, biryılanın beyaz, diğerjnjn şiyah,
oluşü. Izleyicıler. beyaz olduğu için za-
ten borunun üzerindeki yılanın anor-
malliğini fark edeceklerdir. Doğaylaoy-
nanmış olduğunu göreceklerdir. .
- Özellikle son yülarda gerçekleştirdi-
ğiniz işlerde ölüm ve >okluk temalan dik-
kat çekiyor. En sıradan, en olağan nes-
nelere, olgulara o yokluk hissini kaöyor-
stınuz. Geçen yıl yapöğınız "'Öpücük"
sözgelimi, bir öpüşteki 'boş nokta'yı,
var ohnayan noktayı gözler önüne seri-
yordu.
O yapıt, genelde kanıtı olmayan bir
şeyin, bir öpücüğün, fiziksel bir kanıtıy-
dı. tkı insanın dudakiannın bulustuğu
nokta. yani aralanndaki fiziksel çekı-
min en yoğun yaşandığı nokta öpücük,
ama dillerinin birbirine değdiği nokta-
da bir boşluk oluşuyor, bir delik var, ya-
ni o en yoğun nokta aslında var değil,
yok! Hüzünlü bir şey aslında!.. Ağızla-
nn içinden alçı kalıp alarak yaptığım o
jşi yaparkert£ok eglenmıştıru...
ve ölüme
nuz. Sanatuvinsanlara 'yaşam aşılama-
sı' gerekfiğini söyleyen bir sanatçı ola-
rak, bugün çağdaş sanatta yaşam ve sa-
nat arasındaki sınuiann giderek yok ot-
maya başladığına inamyor musunuz?
Yazık kı inanmıyorum çünkü sanatçı-
lar hâlâ bir aynm yapıyorlar, kendileri-
ni yaşama karşı mesafeli tutuyorlar. çün-
kü sanat pazannı düşünüyorlar ya da an-
lasılmakaygısıtaşıyorlar... Beni sorar-
sanız, geçenlerde okuduğum, yanılmı-
yorsam Fluxus'çulara ait bir deyim var.
bana çok yakın geldi: Sanat, yaşamı. sa-
natlan daha ilgınç kılandır
- Yapıtlannızda aslında gündelik ya-
şamda hep gördüğümüz, bildik nesneler
kuilaıuyorsunuz, ama onlan çok farklı
birçerçeve içine koyduğunuz için anlam-
lan çogalryor, değişiyor... Sözgelimi kbni
vapıtlannızda. cinsel kimlikler birbirine
kanşıyor. İzleyki şaşınp kalabüiyor!
Bunu bılerek yapıyorum. Ama yine
e hep.tarudıj^ olan, bir, şeyden yjpla çı-
ıp^zieyıciyi tanımğf bir şey iletahrik
edip, sonra o tanıdık olanın içinde tuhaf
olanı göstermeye çalışıyorum. Başara-
biliyorsam ne âlâ.
- Aslında bu. bize yabancı görünen bir
şeyde tanıdık bir yan gördüğümüz za-
man hissettiğimiz 'rahatlığın' tamtersi:
Rahatsızlık, güvensizlik_
Evet, yapıtlanma çok farklı tepkiler
geliyor. Sözgelimi 'inek" serisinde, ki-
misi kahkahalarla boğuldu, kimisi ise
midesi bulanarak sergiyi terk etti. Bazı
kadın izleyiciler, kadını inekle özdeş-
leştirdiğim gerekçesiyle tepki gösterdi.
Oysa benim tek yaptığım, kasapla plas-
tik cerrah arasında bir şeydi, doğayı bi-
razdeğiştirdim...
- Sanatmız kadın kimligryk\ cinseüi-
ğiyle yakından ilintili, ama özellikle ka-
duılar için sanat yapan bir sanatçı ola-
rak taıunmaktan hoşlanmadıgmtzı vnr-
guluyorsunuz-.
Ben aslında yapitlanmı gören insan-
lann kadın ya da erkek olduğumu bil-
memesini yeğlerim. Bence bu çok
önemli. Aynca çok ilginç... Insanlarne-
reden biliyor sanatçı beyaz mı siyah mı,
kadın mı erkek mi? Hani Amerika'da
bir yıldız sanatçılar geleneği var, Andy
VVarhol'un suratmı yapıtından önce
anımsarinsanlar.. Bence buzararlı... Bu
nedenle yalnızca kadın sanatçılan bir
araya getiren sergileri de pek sevmiyo-
rum.
Sanatta kadın-erkek eşMiği
- Kadın sanatçılarson dereceetkin gü-
nümüzde, bunu neye bağtryorsunuz?
Benim bu konuda teorilerimden biri,
1980'lerde sanat pazannın çöküşünün,
daha deneysel sanata yer açmış olması.
Ticari kaygılar geri plana itilince, bir
boşluk oluşmuştu. Bu boşluğu doldu-
ranlann arasında kadın sanatçılar da var-
dı. Ama sanatsal üretim ve kalite açısın-
dan baktığım zaman bugün sanat dün-
yasında kadın-erkek eşitliği olduğunu
söyleyebilirim. Gerçekten her iki taraf-
ta da çok iyi sanatçılar var. Tabii sanat
pazan açısından baktığımzda erkek ege-
men sistem hâlâ yürürlükte.
- Kadın sanatçüann yapıtlannda içe-
rikgeneldebiçimsel kaygüann önüne ge-
çiyor_ Siz içeriğin ötesinde kaygılar his-
sediyor musunuz?
Evet, kesinlikJe biçimsel kaygılarun
var kullandığım malzeme ne olursa ol-
sun, izleyicinin göz zevkine hoş gelecek
biçimde estetize etmeye çalışıyorum.
Tabii kimi sanatçınm yapıtlannda bi-
çimsel kaygı daha büyük rol oynuyor. A-
ma ben bayılınm sözgelimi, Rothko'ya,
Don Judda. Rkhard Serra'ya... Ama
öyle sanat yapsam sıkıntıdan patlardım
o da başka bir mesele. Hiçbir şey öğren-
mezdim birkere.
- Zaman zaman fotoğrafla da çahş>
yorsunuz—
Aslında başta fotoğrafin çok kolay ol-
duğunu düşünüyordum. Bir şeyi fark
edip ona objektifini çevirmek... Ama
zaman içinde yanıldığımı anladım.
# -Son olarak,yapıtlarmjzın mi/ahi »ce-
riğine ffişkin bn- sonı: Korkuyla güldü-
riinün arasında bırakryorsunuz hep iz-
leykn>i!_
Biliyor musunuz, biri bana yapıtla-
nmdan ne zaman söz etsem kahkahayı
bastığım için sanatıma güvenmediğimi
söylemişti. Duyduğum en komık şeydi
bu. Ben güldürüyü çok severim, ama
evet, dediğiniz gibi korku hissini de ve
yapıtlanmın tam o sınırda olmasını yeğ-
liyorum. Bazı yapıtlanm insanlan ür-
kütüyor, ama ben gülmeyi ve güldürme-
yi de çok seviyorum.
Orhan Alkaya, Şehir Tiyatrolan'nda Beckett'in 'Godot'yu Beklerken' adlı yapıtını sahneliyor
Her bekleyişin bir Godofsu varihr
GLL ERÇETTN
Modern dram sanatının klasik-
leşmiş bir başyapıtı sahneleniyor
bu sezon Istanbul Şehir Tiyatro-
lan'nda. Orhan Alkaya, Samuel
Beckett ın "Godot'yn Beklerken"
adlı yapıtını yorumlayarak insa-
nın var oluşumın anlamını bir kez
daha tarnşmaya açıyor. Vladimir
ve Estragon'un yasamlanna hem
anlam hem de anlamsızhk katan
bekleyışleri Alkaya'nın "koşeleri
ortadan kaldnlmış" yorumuyla
ulaşıyor Istanbullu izleyicilere.
Trajilc, farsa, fantastik sahnelerin
de ekJendiği oyunda Engin Alkan,
Savaş DinçeL Burak Davutoğlu,
Taner Baıias. e Murat Coşkuner
rol alıyor.
Yönermen Alkaya, korkunç
komik, hem korkunç hem komik
bir oyun olarak niteliyor Go-
dot'yu Beklerken'i. Şehir Tiyat-
rolan'nın bir Samuel Beckett
oyununa yer vermesini değerlen-
dirirken "Düma tiyatro tarihine
mal olmuş bu tür oy unlar elbette
Şehir ve Delet Tiyatrolan gibi
ödenekli kunımlar tarafından
sahrnlenecek' diyor. Popüler ala-
run dışında kalan bu oyunlann bü-
yük oyunculuk virtüöziteleri ge-
rektirdiğine, ou nedenle risk taşı-
dıklannade|men Alkaya, her şe-
ye karşm ger.iş bir izleyici kitle-
siylebuluşacaklanna inanıyor.
G«dot'yu 3eklerken'in izleyi-
ciyle buluşıra koşullan üzerine
Şehiî Tıyatro'an Genel Sanat Yö-
netmsni Keıan Işık'tan oldukça
farkl bir yakJaşım sergiliyor Al-
kaya Işık'm>aklaşık bir ay önce
gerçt kleştircğimiz bir söyleşide,
"Vevülik sonnumuzu asaraanu-
za, Shakespeıre ve Beckettsahne-
lerkjen bile yırli olmamız gerektt-
ğirte^Vladimr ve Estragon'un bi-
ze t>enzedikkri oranda izkyicnle
buluşabileceUerine. bu bağlamda
da îkiş geleıvğinin devamı nheli-
ğinck sahneknebileceğine" değin-
m e s r e karşn Orhan Alkaya oyu-
nu hertürlii \erel unsurdan temiz-
lemeyi amaçlıyor' " Klasikoyun-
lar herkes kendi düny asından. ha-
tıraündan bilicinden karşılıklar
bulduğu oranda klasiktir ve ev-
renseklir. Her gerçek yaratıa yö-
netmen Godot'yu kendi dünyaa-
na göre sahneler elbette, çünkü ti-
yatro bir yorum alanıdır. Ancak
bütün evrensel insan değerleri
skalasmda sahenelenmesi daha
doğru olur."
Orhan Alkaya, dünyanın her
yerinde ya da herhangi bir yerin-
de herkes içm ya da belli iki kişi
için geçerli olabilecek bir durum
olarak değerlendirdiği oyunda
özellikle bir coğrafyanın ya da et-
nik kimliğin altını çizmekten ka-
çınıyor. Yerelleştirmek bir yana
olabilecek en üst evrensel boyuta
sanın aleyhine kullanılmış olduğu
korkunç bir faşizm serüvenin bi-
linç kınlmasını yansıtıyor yönet-
mene göre. "Bu savaşa kanlma-
yan. dotayısryla bu savaşta ölüler
vermeyen, Türkiye'de de bunun
bir karşıbğı var. Çünkü bu ülke-
nin insanlan dabu savaşa kanlma-
manın bedelini gizli müttcfık ola-
rak ödedi ve hâlâ ödüyor."
tnsanlığın akıl dışı bir boyutta
yaşadığı Ikinci Dünya Savaşı'nın
ardından Beckett'in verili kural-
lara teslım olan köle akıldan ka-
çarak en kirletilmemiş haldeki in-
san aklına yöneldiğini belirtiyor
Alkaya. Akılda olduğu gibi dilde
de böyle bir temızlik var. "Bec-
kett'in serüveni dilin hayatımızuı
önünde bir engel oluşturmaya
1 nsanlığm durumunu ortaya koymanın
önemli olduğunu söyleyen Orhan Alkaya,
'izleyicinin oluşturması gereken bir serüven'
diyor Godot için... Ve izleyicilerin
bu serüveni sürdürmesini 'bekliyor'.
taşımak istediğı oyunda, Bec-
kett'in zaman ve kültürle ilgili
olarak blraktığı ip uçlanru bile te-
mizliyor. Vladimir ve Estra-
gon'un Eyfel Kulesi 'nin yapımtn-
dan bu yana elli yıldırbirlikte ol-
duklannı belirten bölüm çıkan-
lirken 'iki hırsız meseksi'nin iş-
lendiği sahneyi kullanıp kullan-
mayacağı uzun süre kurcahyor
kafasını.
Tam bir 20. yüzyıl oyunu ola-
rak nitelendirdiği oyundaki bek-
leyişi bütün insanlığın tıkanmış
olan mental seviyesini aşıp yeni
bir yaşam biçimi oluşturamama-
sıyla, özellikle 20. yüzyılda çok
belirgin olarak ortaya çıkan ütop-
yasızlıkla açıklıyor Alkaya. Bir
savaşta yirmi milyon insanın öl-
düğünü gören, bu suça susarak or-
tak olan ınsanlann; en büyük bi-
limsel, teknolojik gelişmelerin in-
başladığı andaortaya çıkan birya-
zariık serüveni bence. Çok zor sa-
nılan ya da öyle yansıülan diü çok
gündelikrir aslında. İnsanlar ede-
biyat dili olarak ya da dramatik dil
olarak bir üst dil arayışına girdi-
ler. Beckett bu yabancılaşmış dil
yerine hayatın dilini tercih etti. Ha-
yata ve akla en yakın vazarlardan
"biridira"
Bu bağlamda da Alkaya, kendi
yorumunda izleyiciyle ve hayatla
buluşma olanaklarını zorluyor.
Vladimir ve Estragon sahnede
mümkün olduğunca izleyicilere
yakın konumlandınlıyor.
Orhan Alkaya, metin çözümle-
mesi aşamasında oyunu en ince
harfine kadar kazıdıklannı, harta
Beckett metninde otobiyografık
izler aramanın yanlış olduğunu
bilmelerine karşın metnin hangi
duygularla yazıldığına kadar in-
diklerini belirtiyor. Çözüm-
Ienen yazar, metinlerindeki
anahtar kelimenin 'belki' ol-
duğunu söyleyen Beckett
olunca metin çözümlenirken
ekip içinde çok farklı yo-
rumlarçıkmış elbette. "Ktsa
sürede buhıştuk" diyor Al-
kaya. "Metni hissederek an-
lamanın getirdiği bir bulus-
maydı bu. İnsanlan anlama.
oyunun yazılmasına neden
olan Beckett kayguannı an-
lama ve Beckett'i taıuyarak
sevmedrye özeöeyebileceğim
bir masabaşı serüveni yaşan-
dL Sonuçta köşeleri ortadan
kalkmış, ama ne dediğini bt-
len bir yorum."
Suskun. içine kapanık ki-
şiliği ve yapıtlan üzerine ko-
nuşmamasıyla tanman Bec-
kett'i, Godot'yu Beklerken'i
yazdıktan sonra en çok sıkan
konu Godot'nun kimliği
üzerine sürdürülen araştır-
malar ve yürütülen yorum-
lar olmuştur sanınz. Oyunu
sahneleyen her yönetmenin
sıkıştırmalanndan sıkılan
yazar en sonunda bu kelime-
nin Fransızca çizme anlamı-
na gelen 'godillots' ve 'go-
dasses' sözcüklennden esin-
lendiğini belirtmişti. Bu yorum
elbette hiç kımseye tatmin edici
gelmedi. 'Godot' sözcüğünün eti-
molojık kökenlen araştırılırken
Ingilizce Tann anlamına gelen
God'dan türediği gibi nice görüş
ortaya sürüldü. Bu doğrultuda da
yazann 'belld'lerinden yola çıkı-
larak nice Beckett yorumu sahne-
lendi dünyanın dört bir yanında.
Peki Orhan Alkaya, beklemek te>-
masma ve beklenen Godot üzeri-
ne neler düşünüyor? Bekleneni
beklemenın öznesi olarak alıyor
Alkaya: "Godot'nun beklenmesi
değil, bekleme ejiemine bir özne
katma zonınluğu önemli. Go-
dot'yu bu aıüamda ele aldık yoru-
mumuzda. Her bekleme eylemi-
nin biröznesi vardır. Buradaki öz-
ne deGodot Bundan sonra da her
bekleyişin bir Godot'su olacak. Bu
da insanlığın henüz iradesini ken-
di smırlan içerisinde kullanmaya
cesaret edemediğini anlaür."
Orhan Alkaya Godot'nun kim-
liği konusunda herkesın farklı gö-
rüşlerini olabileceğini belirtiyor.
Bu nedenle de çalışmalar sırasın-
da herkesin Godot'yu istediği gi-
bi değerlendirebıleceği belirtil-
miş. Peki oyunun yönetmenine
göre Godot var mı ya da kim?
"Bana göre bir Godot var, çünkü
onlar adını Godot koy muşlar. Bir
Godot yok çünkü bir figür sahne-
ye gelmiyorsa, sahnede yoksa yok-
tur. Bu kurgusal bir iş. Sahnede oJ-
saydı olurdu" diyor Alkaya. Sa-
muel Beckett'in Godot'su aynı
anda birçok niteliği içinde bann-
dıran oldukça zengin bir karak-
ter. Her yönetmen onda bugüne
kadar görmek ıstediğini gördü ve
aktardı. Ancak bugüne kadar
Beckett'in aldatıcı ipuçlanna ta-
kılan bu nedenle de oyundaki zen-
gin yapıyı kısırlaştıran pek çok
yorum da çıktı ortaya. Kimisi tra-
jedi unsurunu kimisi komediyi ön
plana çıkanrken birincil eregi Go-
dot'nun sımnı çözmek olan, gö-
ze parmak sokan nice oyun sah-
nelendi. Alkaya'ya göre ise
önemli olan insanlığın durumunu
ortaya koymak. "meyicnıin oluş-
turması gereken bir serüven
Godot" diyor Alkaya. Şimdi de
izleyicilerin bu serüveni sürdür-
mesini 'bekfiyor'.
'Vücudum sanatımın
tuvali'
Kültür Servisi - Ge-
çirdiği ilginç estetik
ameliyatlarla 'carnal
art' denilen yeni bir sa-
nat türünün öncülüğü-
nü yapan Fransız sanat-
çı Orian, 5. Uluslarara-
sı Istanbul Bienali kap-
samında önceki gün
Mimar Sinan Üniversi-
tesi Oditoryumu'nda
performanslannı içeren
video fılm eşliğinde bir
konferans verdi.
Konferanslannda
bayılan izleyicilere sık sık
rastlandığını anlatan Or-
lan, "tsteyen salonu terk
edebilir'' uyansında bu-
lundu. Sanatçınm geçırdi-
ği ameliyatlan aynntılı bir
biçimde gözler önüno se-
ren video fılm eşliğindeki
konferans, medyanın kan
kokan sahnelerine alışık
olan Türk izleyicisini bile
ürpertti, salonu terk eden-
ler oldu. *Saııatı''nın tüm
aynntılannı izleme olana-
ğını bulduğumuz Orlan;
1990 yılından itibaren ge-
çirdiğı toplam 9 estetik
ameliyat sonrasında alrunı
Leonardoda Vmd' nin ün-
lü yapıtı MonaLisa'nın al-
nına, çenesini BoticeDi'nin
Venüs'üne, gözlerini Ge-
rard'ın 'Psyche'sine dö-
nüştürerek klasik güzellik
normlanna karşı çıkmayı
amaçlıyor. Orlan, 10. ame-
liyatını Japonya'da, kendi
yüzü için olası en büyük
burnu yaptırarak gerçek-
leştirmeyi düşünüyor.
'MüzeHk' vflcud
Vücuduna yapılan mü-
dahaleleri lnternet aracılı-
ğıyla canlı olarak yayımla-
yan sanatçı, vücudunu sa-
natının tuvali olarak ta-
nımlıyor. Sanatın bugün
tek işlevinin, dünyayı de-
ğiştirmesi olması gerekti-
ğini söyleyen Orlan, este-
tik ameliyatlara tepkili
yaklaşımlara şöyle yanıt
verdi:
"Dişlerimizi yapünyo-
nız, organ nakilleri y apu-
nyonız, protezlerle yaşıyo-
ruz_ Benim yaptığım. bu-
nun farklı bir boyutu. Bu-
gün estetik ameliyata tep-
ki duymak çağdışı bir yak-
laşun. Çok hızh bir çağda
yaşryoruz ve fiziksel >apı-
nuz bu hızı kaldıramryor.
Yaşlanıyoruz. Teknoloji,
yaşlanma denilen şu deri
hastahğmabir çare bulma-
dığı sürece estetik ameli-
yaüarsürecektir.7
'
Vücuduna lokal aneste-
ziyle uygulanan müdaha-
leler sırasında kitap oku-
yan ya da konusan Orlan,
amelıyatlar sırasında acı
çekmedığıni. izleyicinin
de acı çekmemesi gerekti-
ğini söylerken; "Yaşasın
morfin kahrolsun aa" di-
yerek izleyicilerin şaşkın
ve ürkek bakışlan arasın-
da konuşmasını sürdürdü.
Geçirdiği estetik ameliyat-
larla Guinnes Rekorlarki-
tabına girmek gibi bir
amacı olmadığını söyle-
yen sanatçı, kendısinin sa-
natı şefTaf, kamuya açık
bir hale getirdiğini de vur-
guluyor. Orlan. "Ben vü-
cudumu sanata \erdim,
bana ait her şeyi, kaıunu,
\aguni sanabmda kullaıu-
yonım. Nasıl sanatyapıtta-
n müzelerde senjileniyor-
sa benim de \ücudumun
müzede sergilenmcsjni isti-
yorum" dedı.
Orlan'ın performansı
sonrasında düzenlenen pa-
nele ise sosyolog ve sanat
eleştirmeni AB.\kay. plas-
tik cerrah Dr. Osman Oy-
mak, felsefeci AhmetSoy-
sal vepsikıyatnstProf.Dr.
ŞahikaYüksel katıldılar.
Ali Akay, Orlan'ın i^ini
1980'li yıllarda yasadığı-
mız neoliberalizm saldın-
sı altında çektiğimiz kim-
lik problemine bir saldın
olarak nitelendirirken. Dr.
Osman Oymak cerrahinin
ciddi bir iş olduğunu, en
ufak bir yanlış sonucu has-
tanın ölebileceğini söyler-
ken Orlan'ın ameliyatı sı-
rasında ameliyathanenın
ve doktorlann ameliyata
uygun oJmadığına değia.-
di. Prot'Df ŞâTıik'a Yük'-*'
sel ise ızleyenlerin bir kıs-
mının düşüncelerine ter-
cüman olarak, Orlan'nm
estetik ameliyat olmak is-
teyen kadınlara ders ver-
mek için çağnlan bır has-
ta sandığını ve çok şaşırdı-
ğını sözlerine ekledi.
5. ULUSLARARASIISTANBUL BİENALİ'NDE BUGÜN
PERFORMANSLAR
lngıliz sanatçı
TraceyEmin'in
performansı
Pera Palas 102
numaralı odada,
saat 13.00-
15.00 arasında,
Şükran
Moral'ın
performansı
Aya trini'de 10.00, 11.00 ve 16.00'da. Japon sanatçı
Mariko Mori'nin performansı Sultanahmet Camii
önünde saat 12.00'de izlenebilir. ;
PAINELLER
Sosyolog-sanat eleştirmeni Ali Akay'm yöneteceği,
Küba VVilfredo Lam Center yöneticisi LiUian Llanes
Godoy, Montreal Çağdaş Sanat Merkezi yöneticisi
Ciaude Gosseün, Alman sanat eleştirmeni ve küratör
Kasper Konig, Amerikan Information Agency'den
Rex Moser, Belçikalı sanat eleştirmeni ve küratör
Barbara Vanderiinden'in katılacağı "Bienallerin ve
Diğer Mega Sergi Modellerinin Eleştirisi ve
Savunusu"' başlıklı panel saat 14.30-16.30 arasında,
sanatçı ve sanat eleştirmeni Hüseyin Bahri
Alptekin'in yöneteceği, Viyana Güzel Sanatlar
Akademisi'nden Prof. llte Meta Bauer, lsviçreli
sanatçı Ursula Biemann, Slovenya'dan sanatçı Borut
Vogehıik-IRWTJS, Boğaziçi Üniversitesi'nden Ferda
Keskm, Makedonyalı sanat eleştirmeni Suzana
Milevska'nın katılacağı "Çağdaş Metropolde
Metinlerarasılık ve Yer Değistirme" başlıklı panel
saat 17.00-19.00 arasında, sanat eleştirmeni
Gregory Volk'un yöneteceği, Isviçre Çağdaş Sanat
Merkezi yöneticisi Paok) Colombo, tngiliz sanatçı
Tracey Emin, Belçikalı sanatçı Johan Creten.
Bilkent Üniversitesi'nden Hasan Bülent Kahraman,
Yünanlı sanatçı Sophia Kosmaoğlu ve lsviçreli sanat
eleştirmeni Herald Szeemann'ın katılacağı "Sevgi,
Dostlak ve Diğer Olasıhklar Üstüne" başlıklı panel
saat 19.30-21.30 arasında Mimar Sinan Üniversitesi
Oditoryumu'nda izlenebilir.
KEV'den klil Biret konseri
• Kühür Servisi - Kültür Koleji Eğjtim Vakfı
tarafından 1994 yılından itibaren düzenli bir şekilde
sürdürülen 'KEV Salonu Konserleri' bu yıl yeni
kurulan 'Istanbul Kültür Üniversitesi Konserleri'
olarak devam ediyor. Bu konser kapsamında tdil
Biret'in çarşamba günü saat 20.30'da Ataköy 9-10
Kısım'da vereceği resital izlenebilecek.
1
Bizi Bağlamaz' Zeytmburnu AKM'de
• Kültür Servisi - Zeytinburnu Belediyesi Atatürk
Kültür Merkezi'nde sahnelenecek olan sezonun ilk
tiyatro gösterisi 'Bizi Bağlamaz' Zeytinburnu'nda
kahkaha fırtınası estirecek. Gökhan Semiz ile Uğur
Uludağ'ın sahnelediği, Banş Dinçel'in dekorunu
yaptığı 'Bizi Bağlamaz' adlı oyun on beş günde bir
izlenebilecek.