Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 EKİM 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
5 . U L U S L A R A R A S I t S T A N B U L B İ E N A L İ
Gizlisi sakksı olmayan bir sanatçı
AHUANTMEN
1993 yılında Londra'da açtığı ilk ser-
gisinde yaşamının retrospektifini sun-
du Tracey Emin ve birden yıldızı par-
ladı. Oysa bir daha kimsenin kendisi-
ne sergi teklifiyle geleceğini ummu-
yordu.
ÇocukJuğundan beri sakladıği, at-
maya kıyamadığı birtakım kişisel de-
ğeri olan objeleri, kendi fotoğraflannı,
yazıp da göndermediği mektuplannı,
oyuncaklannı, amcasının ölüm döşe-
ğinde beklerken elinde tuttuğu sigara
paketini, ailesinin isimlerini yazdığı
battaniyesini ve çok özel anılarla dolu
günlüklerini bir araya getirmişti "Te-
mel Retrospektifim" adını verdiğı bu
•sergide. Bir duvarda, küçûk tuval par-
çalannın ûzerine yapıştırdığı, eskiden
yaptığı resimlerin fotoğraflan vardı.
Bir zamanlar ressam olmaya özenmiş-
ti Tracey Emin, Munch ve Schiele'yi
seviyordu, ama o öykü, Kraliyet Aka-
demisi'nde öğrenciyken geçirdiği bu-
nalım sonucu tüm resimlerini bir bal-
tayla parçalamasıyla son bulmuştu.
Bugün lngiltere çağdaş sanat orta-
mının en ûnlü sanatçılanndan biri, hat-
•ta 34 yaşında kendi mûzesine kavuşan
ilk kadın. Londra'daki Tracey Emin
Müzesi'nde, kitap, enstalasyon, fotoğ-
raf. performans ya da video film gibi
,çok çeşitli ifade biçimleriyle, otobi-
yografısini gözler önüne seriyor. Lond-
[ra'nın doğu yakasında bir otelde, Kıb-
Tislı Türk olan babasının 'ikinci aile-
sTnin birbireyi olarak geçirdiği çocuk-
lugu, bir tecavüz ve kürtajlan arasında
kötü günlere çare aradığı içkinin sar-
hoşluğuyla geçen gençliği tüm aynn-
tılanyla malzeme oluşturuyor yapıtla-
nna. Tracey Emin, sanatı aracılığıyla
İITMBBL
BİENALİ
î f - î l ı. %
• Bu yıl "Yaşam. Güzellik, Çeviriler/Aktanmlar ve Diğer
Güçlükler" başhğı altında, çeşitli sanatçılar aracılığıyla yaşam
ile sanatı birbirinden ayıran sınırlan irdeleyen Ulusiararası
lstanbul Bienali'nde, sınırlan toptan yok eden bir sanatçı
örneği olarak izleyeceğiz Tracey Emin'i. Bugün ve yann Pera
Palas Oteli'nin 102 numaralı odasında saat 13.00-15.00
arasında gerçekleştireceği performanslarda, büyük olasılıkla
yaşammdan öyküler anlatacak ya da yazacak.
Tracey Emin'in, şu anda Londra'da sergüenen "\atağımı Paylaşanlar 1963-1995" başhklı yapıtı.
geçmişiyle yüzleşip bu sayede intiha-
nn eşiğınden dönen bir sanatçı: "Yaşa-
dıklanmı aktaracak bir kanal bulama-
saydım, şu anda ölmü; olacaküm."
Evet, varoluşunu bir anlamda sana-
ta borçlu Tracey Emin, üstelik bir za-
manlar "yaşamın anlamını kendince
kavramaya çalışan genç bir kızken"
doldurduğu günlükJere, yazdığı öykü-
lere ve yaptığı çılgınlıklara değer ve-
ren bir 'aifc' (sanat dünyası) bulmuş
olmaktan son derece hoşnut son yıllar-
da. Bu aile. 'yaramaz kız'ının. cinsel
yaşamını grafik detaylarla anlattığı
günlüklerinden, galerilere taşıdığı san-
dık dolusu iç çamaşınna dek ("Atma-
ya bir türiü kıyamadığım iççamaşırla-
n") her türlü çılgınlığını müthiş bir aç-
lık içinde tüketiyor.
lzleyicı onu zaten çok seviyor; yapıt-
lannda "kendinden bir şey" bulabıli-
yor. Insanoğlunun doğasında var olan,
ama kimilerinde dozu bıraz yüksek
olan merak duygusunu beslemek...
Tracey Emin'in sırn bu.
Öte yandan. bu özel yaşam tüketim
çıigınlığı içinde, vıcık vıcık nostalji
yapmadan kendini dûrüstlükle ortaya
koyan bir sanatçı Tracey Emin,"_ Ben
hiç masum olmadım ki masumiyetimi
yitireyiın" derken bile gülûnç derece-
de masum görünüyor. Yeni yapıtlann-
dan biri olan "Yatağunı Paylaşanlar
1963-1995" (şu sıralar Londra'da ser-
gilendiği için lstanbul Bienali'ne geti-
rilemedi yazık ki) sözgelimı. tahrik
edici başlığının altında bambaşka açı-
lımlan olan bir iş. Emin, bir ana rahmi
gibi düşündüğü küçûk bir çadınn içi-
ne 32 yıllık yaşamında yatağını payla-
şanlann isimlerini, onlarla ilgili öykü-
ler eşliğinde iliştirmiş; izleyici çadınn
içine uzanarak bu öyküleri okuyor.
Emin'in büyükannesi ya da kardeşi de
var aralannda, sevgilileri de.
Bu belirsiz. ama son derece doku-
naklı, insan sıcağı aktaran çadınn için-
de, başlığın ilk anda çağnştırdığından
çok farklı yönlerini kavnyor izleyici.
lşte Emin'in bir diğer sırn da bu.
Bu yıl "Yaşam, Güzellik, Çeviri-
ler/Aktanmlar ve Diğer Güçlükler"
başhğı altında, çeşitli sanatçılar aracı-
lığıyla yaşam ile sanatı birbirinden ayı-
ran sınırlan irdeleyen Ulusiararası ls-
tanbul Bienali'nde, sınırlan toptan yok
eden bir sanatçı örneği olarak izleye-
ceğiz Tracey Emin'i. Bugün ve yann
Pera Palas Oteli 'nin 102 numaralı oda-
sında saat 13.00-15.00 arasında ger-
çekleştireceği performanslarda, büyük
olasılıkla yaşamından öyküler anlata-
cak ya da yazacak.
Farklı bir 'güzellik' arayışına da ta-
nık olacağız performanslannda. "ger-
çeği" güzelliğin yerine koyuyor Tracey
Emin, "Ama benim gerçeğün" diye de
ekliyor. Onun gerçekleri aracılığıyla
yaşamm bin bir gerçeği arasında yal-
nızca birisiyle karşıİaşıyonız elbette;
öte yandan yaşamı güzel kılanın biraz
da gerçekleri algılayış biçimimizden
kaynaklandığını fark ediyoruz.
KültürBakanı Talay, RP'li
Kahraman 'ın bürokratlarını
üst düzey görevlere atadı...
Kahraman'ın
bürokratlan
görevde
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Kültür Ba-
kanı İstemiban Talay,
RP'lı eski bakan İsmail
Kahraman'ın mevzuata
aykın olarak müdürlük-
lere getirdiği, ancak yü-
rütmeyi durdurma ka-
rarlanyla görevden alı-
nan bürokratlan eski
kadrolanna atadı. Ba-
kanlığm, müsteşar ve
müsteşar yardımcılığı
kadrolan da Talay'ın sı-
nıf arkadaşlanndan
oluşturuldu.
Alınan bilgiye göre,
RP döneminde görev-
den alınan Milli Kütüp-
hane Başkanı Altınay
Sernikli'nın yerine geti-
rilen Tuncel Acar, Ser-
fıiklı'nin müşavirlikle
görevlendirilmesinin ar-
dından, yeniden başkan-
lığa atandı.
Talay, Kah-
raman'm araş-
tınna planla-
tna ve koordi-
nasyon kuru-
luna açıktan
uzman olarak
atadığı İlhan
Uğurluoğ-
lu'nu da dış
ilişkiler genel
müdürlüğüne
getirdi.
Yakın çalış-
ma ekibini,
özel kalem
müdürünün
eşi, ağabeyi ve
eniştesinden
oluşturan Ta-
lay, bazı
önemli görevlere de
okul arkadaşlannı getir-
di.
Bakan Talay, Tarsus
Amerikan Koleji'nden
sınıf arkadaşı Latince
ögretmeni EnderVariln-
oğlu'nu Anıtlar ve Mü-
zeler Genel Müdürlü-
ğü'ne getirdi.
Aym kolejden, Gazi
Üniversitesi lletişim Fa-
kültesi Öğretim Üyesi
Prof Dr. Osman Tekin
Aybaş önce müsteşar
yardımcılığına, daha
sonra müsteşarlığa atan-
dı.
Talay'ın Ankara Cni-
versitesi Siyasal Bılgiler
Fakültesı'nden sınıf ar-
kadaşlan HünerTuncer,
Tevfık Ketencioğlu ve
Nurcan Tokar da müs-
,£ akın
çalışma
ekibini, özel
kalem
müdürünün
eşi, ağabeyi ve
eniştesinden
oluşturan
Talay, bazı
önemli
görevlere de
okul
arkadaşlannı
getirdi.
teşar yardımcılıklanna
getirildiler. Talay, muha-
lefetteyken DSP millet-
vekilleri Veli Aksoy ve
Mustafa Yümaz'la bir-
likte hakkında Meclis
araştırma komisyonu
kurulması isteminde bu-
lunduğu eski Iller Ban-
kası Yönetim Kurulu
üyesi HaHt Toraman'ı
da müsteşar yarduncısı
yaptı.
Talay, özel kalem mü-
dürü Pınar Aldemir
Cengiz'in Ankara Has-
tanesi Müdür Yardımcı-
hğı'na, MHP kökenli
olduğu ileri sürülen ağa-
beyi Unal Aldemir'i ön-
ce bakanlık müşavirliği-
ne daha sonra personel
işleri daire başkanlığma
atadı.
Pınar Aldemir Cen-
giz'in eşi Hüseyin Cen-
gizmüsavirli-
ğe getirilir-
ken eniştesi-
nin de bakan-
lık içinde gö-
revlendirildi-
ği ileri sürül-
dü. Idari mali
işler daire
başkanlığına
atanan Ne-
dim Uğur ile
eğitim dairesi
başkanlığına
atanan Fırat
Doğançay'ın
da MHP kö-
kenli olduğu
ileri sürüldü.
Adana
Devlet Tiyat-
rosu (DT) Müdürlü-
ğü'nden Nisan 1997'de
aynlarak askere giden
Mustafa Kurt'un, Dev-
let Tiyatrolan'nm mayıs
ve ağustos aylannda ya-
pılan müdürler toplantı-
sı ve tiyatronun repartu-
vannın hazırlandığı ko-
ordinasyon toplantısına
Adana DT Müdürü ola-
rak katıldığı bildirildi.
Alınan bilgiye göre, 11-
13 Ağustos 1997 tarihle-
rinde stajyer sanatçı al-
mak üzere açılan sınav-
da Adana DT'yi yine
Mustafa Kurt temsil et-
ti.
Kurt'un askerliği ne-
deniyle yasak olmasına
karşın, DT'yi temsilen
birçok kez kent dışına
çıktığı da ileri sürüldü.
Aşkın imkânsızlığı ve muzicesi, yalnızlık, yabancı işçi sorunu ve ırkçılık: 'Diğerlerinin Adı Ali'
Irkçıhğa eleştirel bir bakış• Fassbinder'in fılminden
yola çıkarak sahneye aktanlan
oyunun yönetmeni Serra
Yılmaz, oyunla ilgili şunlan
söylüyor: "Almanya'da Faslı
bir işçinin yaşadığını bir Türk
de yaşayabilirdi. Oyunda.
Faslıyla Türk'ün benzerliği
değil, statülerinin aynı olması
irdeleniyor, onlann
Almanya'daki gerçekleri
gösteriliyor. Aynca Alman
toplumundaki insan
ilişkilerinin daha mesafeli,
daha soğuk yaklaşımını da
oluşturmaya çalıştık. Yalnızlık
teması da çok ağır basıyor.
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
- Bilmiyorum. Almanla Arap eşit
insan değil.
- Ama... işyerinde mi?
- Eşit değil. Alman efendi, Arap
köpektir.
- Amabu...
- Boşver. Çok düşünmemek iyi.
Çok düşünmek çok ağlamak.
Yönetmenliğini Serra Yılmaz'ın
yaptığı, lstanbul Şehir Tiyatrola-
n 'nın yeni oyunu 'Diğerlerinin Adı
Ali', kapitalizmin ınsan ilışkilerin-
de nasıl çıkarlara bağlı bir düzen
geliştirdiğini ve insanlann çıkarlar
sözkonusu olduğunda ırkçılıktan
bile bir adım geri atmaktan kaçm-
mayacaklannı anlatıyor.
Almanya'daki göçmenlik olgu-
suna da eleştirel bir bakış getiren
oyun, R. W. Fassbinder'in 1972'de
çektiği 'Korku Ruhu Kemirir' ad-
lı fılminden tiyatroya uyarlanmış.
Sibel Arslan tarafından Türkçeye
çevrilen 'Diğerlerinin Adı AH' adlı
oyun, 12 Ekim tarihine dek Fatih
Reşat Nuri Sahnesi'nde, 21-26
Ekkn tarihleri arasında ise Kadıköy
Haldun Taner Sahnesi 'nde sahnele-
necek.
Sahne tasanmını Fûgen Yazı-
a'nın, giysi tasanmını DuyguTür-
kekul'in. ışık tasanmını ise Ozcan
Çelik'in yaptığı oyunda Can Başak,
Alev Oraloglu, Fiüz Toprak, Züm-
rüt Erkin, Hüsnü Demirala>r
, Esin
Eden, Sevil Llusov, Tanju Tuncel,
Esra Ülger, Hakan Arlı ve Bercis
Fesci rol alıyor.
Filmin tiyatroya uyarlanarak Şe-
hir Tiyatrolan'nda sahnelenme dü-
"Diğerlerinin Adı Ali" Serra Yılmaz'ın ilk yönermenlik deııenıesi.
şüncesi bir sohbet sırasında ortaya
çıkmış. Serra Yılmaz bu aşamayı
şöyle anlatıyor: "Fassbinder'in
'Korku Ruhu Kemınr' adlı filmini
tele\izyonda izlemiştim. Kenan
Işık'la fUmin ne kadar güzel oldu-
ğunu konuşurken, bundan ne iyi bir
oyun olur dedik. Fassbinder'in kö-
kü tn atroda olduğu için zaten tiyat-
ral şeyler yaznuşn sinema için de."
Bütün bu konuşmalar yapıldık-
tan sonra filmin haklan istenmiş,
çevirisi yapılmış ve oyuna bir aile
aranmaya başlanmış. Fakat oyunu
evlatlık edinecek kımse bulunama-
dığı için Serra Yılmaz üstlenmiş
oyunun yönetmenliğini. "Oyunu
evlat edinecek kimse bulamadık,
kimse almak istemedi. Ovıın biraz
ortada kalmış «ibrvdi. Yönetmen-
lik>apnıak isti>ordum. ama düşün-
Oyunda kalabahk bir sanatçı kadrosu yer alıyor.
düğüm piyes bu değildL Ortada ka-
lınca. cami a\ lusunda bırakılnuş bir
o>ıın olarak ben evlat edindim."
Serra Yılmaz 'uyarladık' sözcü-
ğünü kullanmak istemiyor. 'Korku
Ruhu Kemirir', 'Diğerlerinin Adı
Ali'ye dönüşse de fazla bir değişik-
lik yapılmamış oyunda. Senaryo-
nun neredeyse tümü kullanılmış.
"Kameranın imkânlanna sahip ot-
madığunız için mekânlan düzenle-
mekte biraz zoriandık. Sahnede ne
varsa kalmak zorunda. yok edenu-
yoruz. Oyunda teknik açıdan çok
zorlanmamak için büyük bir sade-
lik içinde soyutlamayı sectik. Beür-
li mekânlanyokettikyada bazı me-
kânlar sabit mekânlarolarak kakn.
Onun dışuıda çok büyük bir degi-
şiklik yapmadık."
'DİğerJerinin Adı AB'de birçok
konu iç içe. Toplumsal ve bireysel
her şey var oyunda. Aşkın imkân-
sızlığı ve muzicesi, yalnızlık, ya-
bancı ışçi sorunu ve ırkçılık...
"Almanya'da Faslı bir işçinin ya-
şadığını bir Türk de yaşayabilirdL
Oyunda Faslıyla Türk'ün benzerli-
ği değil statülerinin aynı olması ir-
deleniyor. onlann Almanya'daki
gerçekleri gösteriliyor. Aynca Al-
man toplumundaki insan ilişkileri-
nin daha mesafeli, daha soğuk yak-
laşımını da oluşturmaya çalışök.
Yalnızlık teması da çok ağır basıyor.
Çünkü insanlar kimi zaman yaşla-
n, kimi zaman sosyal konunuan ya
da ırkçılık nedeniyle dışlanıyorlar
topJumdan."
Oyunda iki kahraman da, farklı
nedenlerden dolayı dışlanan insan-
lar. Emmi. artık genç olmadığı ve
temizlik işçisi olduğu için, Salem
ise yabancı işçi olduğu için aynı
noktada buluşuyorlar. Buluştuklan
nokta da birbirlerine sevgi ve şef-
katle yaklaşmalanna neden oluyor.
"Emmi ve Salem'in yaşlan birbiri-
ne uymuyor, yabancdar birbirleri-
ne; ama yalnızhklannın buluştuğu
noktada bir aşk doğuyor. Fakat bu
aynı zamanda imkânsız bir aşk.
Aşklan dış çevreye karşı bir direniş
olduğu sürece daha sıkı bir ilişki ge-
tiriyor. Dış çe\Teyle uzlaşma başla-
yinca da bir çözülme başbyor."
Serra Yılmaz aynı örneği, siya-
si hareket içinde birbirlerini tanı-
yıp evlenen çiftler için de veriyor.
"Aynı siyasi hareket içinde mü-
cadele eden çiftler arasında 12 Ey-
lül'den sonra bazı çözülmeler oldu.
Sanki onlan bnieştiren ortak müca-
deleymiş gibi_ Mücadele imkânla-
n ellerinden alındıktan sonra ken-
di iç sorunlany la yüzyüze geMiler.
Dışanda verilen mücadele iç sonın-
lara daha az eğümeyi de beraberin-
de getiriyor."
'Diğerlerinin AdıAB', Serra Yıl-
maz'ın ilk yönetmenlik denemesi.
Yılmaz, ilk yönetmenlik denemesi
olmasına rağmen çok iddialı olma-
dığını, "Biz yapak harikulade ol-
du" diye bir tavır takınmak isteme-
diğini belirtiyor.
Oyunculuğu adına birçok şey öğ-
rendiğini de vurgulayan Yılmaz,
her oyuncunun bir defa da olsa sah-
neye buradan bakması gerektiğini
söylüyor.
"Tam istediklerimi yapamamtş
olsamdaçokhoşbirdeney oldu. As-
hnda her oyuncu bir defabğma da
olsa sahnenin arkasına geçip bir de
buradan baksa çok yararh olur di-
ye düşünüyorum. Burada oturmak
insanın hisscttiklerini farklılaşün-
yor. Zaman zaman hâkûnleri de sa-
nık sandahesine oturtmak gerek."
Serra Yılmaz bundan sonra Ro-
land Topor'un "Joko Doğumgü-
nünü kutluyor" adlı oyununu sah-
nelemeyi düşündüğünü, fakat bu-
nun henüz proje bile olmadığını,
sadece bir fikir olduğunu belirti-
yor. "Kendisi dostumdu. Bu piyesi
sahneiemek istediğnni öhneden ön-
ce ona söylemiştim. Çok sevinmişti.
Ama isterdim ki Topor'un kendisi
gelsin ve çevre düzenini o yapsın."
Serra Yılmaz, "Şehir Tiyatrola-
n'ndayerii oyuuara azyerveriüyor
" tartışmasını da başından itibaren
saçmabulduğunu söylüyor. "Tiyat-
roreperruvannamalolmuşoyunlar
var. Tiyatrolar bu oyunlar arasın-
dan seçimlerini yapar ve oynariar.
Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar
yerlioyun,şu kadar kotalar bihnem
neler yok. Bu biraz Türkierin tu-
hafhğından kaynaklamyor. Zama-
nmda Gencay Gürün'e 'yeterince
yerli oyun oynamıyorsun' diye
ayaklanan Türk tiyatro yazarlan,
bence bütün bu ayaklanmalara har-
cadıklan zamanı yeni oyun yazma-
ya harcasalardı bizim tiyatromuz
için çok daha yaraıiı bir iş yapmıs
olacaklardL Bizdekiyazarbr biftek-
lerinin peşinde koşmak için daha
çok zaman harcıyoriar. Yazı yazsa-
lar çok daha iyi olur."
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
İstanbul'un Yalnız
Bırakılmış Kalabalığı
Bizden öncekiler arasında kendilerini kuşatan bü-
yük kentlerin kalabalığını, doğaya aykırı sesieri, sü-
rekli devinimin yarattığı tekdüzeliği, benle biz arasın-
daki uyum yitimini duyarak tepkilerini gizlemeyen-
leri okudukça şaşırmıyorum.
Bizden öncekiler dediğim, geçen yüzyılın ikinci
yarısını yaşayanlarla çağımızın adamları.
Paris'te Paris'in, Londra'da Londra'nın, İstan-
bul'da İstanbul'un ellerinden kayıp gittiğini, başka-
laştığını görenler.
Baudelaire, Valery, Sait Faik .
Ve Marks.
Ayn meşreplerden çalan bu yaratı adamlannın tep-
kileri eskiyen yaşam biçiminin yerine kokuşmuşlu-
ğun, bulanıkhğın egemen olmastna dayanıyor.
XIX. yüzyıl başkentlerine doluşmuş, kendilerini
sorma gereğini bile duymayan kişiler kalabalığının
sonu hangi caddede, hangi sokakta gelebilir kı...
"Bırak şehrin iğrenç kalabalığı gitsin" dizesinin
Baudelaire'i kurtuluşu Paris'ten kaçmakta bulmuş-
tu.
Annesine yazdığı mektuplar arasında, kapitalizmin
rayından çıkardığı büyük kent insanına bakarak ag-
zına geleni söylediğine tanıklık eden netıcelerinin ol-
duğunu biliyoruz.
"Hele şükür aybaşında insanlann iğrenç yüzünü-
den kurtulacağım. Paris halkının ne kadar alçaldığı-
na inanamazsın."
Ve suçlann parlamentolarda bile bannabildiğı bir
dönemin, sömürge geliriyle kapitalistieşme döne-
minin yanağında şairce patlayan tokat!
Öfkenin en uç noktalara gittiğini gösteren dizeler:
"Kulaklan sağtreden sokak uluyordu çevremde."
Ve aynı yüzyıl usta romancılarda görülebilecek
gözlem gücüyle büyük kentin dışa vuran özelliğini
saptayan Marks.
"...Londra gibi bir şehir gerçekten son derece
kendine özgüdür. Bu devasa merkezleşme, bu üç
buçuk milyon insanın bir noktaya yığılması, bu üç
buçuk milyon insanın gücünü yüz kat arttırmıştır...
Ama bunun bedeli ancak sonradan anlaşılır. Ana
caddeterdeki kaldınmlar birkaç gün boyunca çığ-
nendikten sonra. Ancak o zaman Londralılann en iyi
insani özelliklerini şehirlerinde kaynayan tüm o uy-
gartık mucizelerini yaratmak için feda etmek zorun-
da kaldıklannı, içlerinde uyuklayan yüzlerce yaratı-
cı gücün hareketsiz kaldığını ve bastınldığını fark
ederiz. Caddelerdeki koşuşturmalarda bile bir tik-
sindiricilik, insanın doğasını ayaklandıran bir şeyler
vardır." (Ingiltere'de Emekçi Sınıflann Durumu, anan
VValter Bnejamin, Son Bakışta Aşk, Çev: Nurdan
Gürbilek)
Bin, gözünü budaktan sakınmayan, şair, öteki yan-
daşı geçinenlerin ihanetleriyle bile öldüremediği,
doğrulann adamı...
Birleştikleri noktada geçen yüzyıldan bizımkine
kalan mirasın ardındaki gerçekler algı gücümüze vu-
ruyor.
Bu gerçeği görenlerden başka bir şair, çağımızın
Paul Valöry'si şöyle katılıyor kendisinden öncekile-
re:
"Büyük şehir{nerkezierinde oturan kişi tekrar bir
vahşilik, bir tecnt edilmişlik konumuna dönmüştür."
Bızim istanbul'a baktıkça benzer yakınmalan yi-
nelememek mümkün mü?
Saıt Faik, nerdeyse 50 yıl önceki İstanbul'un gü-
nümüz Istanbul'una gebe olduğunu görerek gizle-
memişti öfkesini.
İstanbul'a baktıkça, Baudelaire'in, Marks'ın, Va-
lery'nin getirdiği sorular var kafamızda büyüyen:
Yakınmalanmızın boy hedefi yalnızca belediye
başkanlan mı olmalı? Belediye başkanlannı seçtigı-
ni sanan kalabalıklar mı? Kalabalıklan amansızca
koşullandıran düzenin insana aykınlığı mı?
Şimdi şimdi soranlar çoğalıyor böylesi soruları.
O yalnız bırakılmış kalabalığın, insana aykınlık dal-
gasından yakasını kurtaracağı günlere kadar da
sorulacak.
Bakanlıktan
tiyatroya destek
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Kültür Ba-
kanlığı'nm, yeni sezonda
özel tiyatrolara yapacağı
61 milyar 750 milyon lira-
lık para yardımının 53 mil-
yar 100 milyon lirasını 26
profesyonel tiyatro paylaş-
tı.
Bakanlıktan en fazla
desteği 3 milyar 800"er
milyon lira ile Ali Poyra-
zoğlu, AST, Kenterler.
Dostlar Tiyatrosu ve Orta
Oyaıncularaldı.
Özel Tiyatrolara Devlet
Desteği Değerlendirme
Kurulu yaptığı ınceleme
sonucu, yeni sanat sezo-
nunda 26 profesyonel ti-
yatroya 53 milyar 100 mil-
yon, 10 çocuk tiyatrosuna
4 milyar 800 milyon, 7
amatör tiyatroya 2 milyar
450 milyon, 5 geleneksel
tiyatroya 1 milyar 200 mil-
yon. 2 eğitim tiyatrosuna
200 milyon lira olmak üze-
re toplam 61 milyar 750
milyon lira dağıtılmasını
kararlaştırdı.
Bakanlığın yaptığı yar-
dımdan en yüksek payı 3
milyar 800'er milyon lira
ile Ali Poyrazoğlu Tiyatro-
su, Ankara Sanat Tiyatro-
su, Dostlar Tiyatrosu, Ken-
terler ve Orta Oyuncular
aldı. Ankara Ekin Tiyatro-
su, Bizim Tiyatro, Gelen-
be Tiyatro, Tiyatro Kare,
Tiyatro lstanbul, Yedi Te-
pe Tiyatro 2 milyar 500'er
milyon lira, Tiyatro Stüd-
yosu'na da 2 milyar 150
milyon lira destek verildi.
Ağustos Görsel Sanat-
lar, AHOT Sinema-TV
Filmi Şirketi, Ankara Böl-
ge Tiyatrosu, Oraloglu Ti-
yatrosu ve Tuncay Ozinel
Tiyatrosu'na 1 milyar
500'er milyon lira, Hamle
Tiyatrosu'na da 1 milyar
200 milyon lira para yardı-
mında bulunulacak. Çağ-
daş Etkinlikler Sahnesi,
Eskişehir Tiyatro Kum-
panyası, Studıo Oyuncula-
n, Oyuncular Tiyatro ve
Yedi Tiyatro 750'şer mil-
yon lira yardım alacaklar.
Kurul, Bilsak Tiyatro
Atölyesi, Gülüm Pekcan
Dans Tiyatrosu ve Rumeli
Türk Tiyatro Sanatçılan
Derneği'ne 500'er milyon
lira yardım verilmesıni ka-
rarlaştınrken Adana Gös-
teri Sanatlan Merkezi 300
milyon lira katkı alacak.
Amatör tiyatro Körmük
Meydanı'na 200 milyon,
Alperen Sanatevi'ne 150
milyon lira para desteği \ e-
rilecek.
Bakanlığın çocuk oyun-
lanna verdiği yardımdan,
Masal Gerçek Tiyatrosu ve
Tiyatro Mie 750'şer mil-
yon lira, Atölye Tempo,
Çan Tiyatrosu ve Nüans
Tiyatro 600'er milyon lira,
Akten Sanatevi, Ankara
Masal Tiyatrosu. Bursa
Kültür Sanat ve Turizm
Vakfi, Çevre Çocuk Tiyat-
rosu, Mersin Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
de 300'er milyon lira ala-
cak. Geleneksel tiyatrolar-
dan Bursa Karagöz Tiyat-
rosu ve Cnver Oral'a
300'er milyon lira, Gele-
neksel Gösteri Sanatlan
Topluluğu, 1968 Karagöz
fbiş Tiyatrosu ve Show Ti-
yatro'ya da 200'er milyon
lira para desteği verilecek.
Ankara Üniversitesi Dıl
ve Tarih Coğrafya Fakülte-
si Tiyatro Bölümii ve Do-
kuz Eylül Üniversitesi Gü-
zel Sanatlar Fakültesi Sah-
ne ve Görüntü Sanatlan
Bölümü de 100'er milyon
lira bakanlık desteği ala-
cak.