25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EKİM 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 5 . U L U S L A R A R A S I t S T A N B U L B İ E N A L İ Gizlisi sakksı olmayan bir sanatçı AHUANTMEN 1993 yılında Londra'da açtığı ilk ser- gisinde yaşamının retrospektifini sun- du Tracey Emin ve birden yıldızı par- ladı. Oysa bir daha kimsenin kendisi- ne sergi teklifiyle geleceğini ummu- yordu. ÇocukJuğundan beri sakladıği, at- maya kıyamadığı birtakım kişisel de- ğeri olan objeleri, kendi fotoğraflannı, yazıp da göndermediği mektuplannı, oyuncaklannı, amcasının ölüm döşe- ğinde beklerken elinde tuttuğu sigara paketini, ailesinin isimlerini yazdığı battaniyesini ve çok özel anılarla dolu günlüklerini bir araya getirmişti "Te- mel Retrospektifim" adını verdiğı bu •sergide. Bir duvarda, küçûk tuval par- çalannın ûzerine yapıştırdığı, eskiden yaptığı resimlerin fotoğraflan vardı. Bir zamanlar ressam olmaya özenmiş- ti Tracey Emin, Munch ve Schiele'yi seviyordu, ama o öykü, Kraliyet Aka- demisi'nde öğrenciyken geçirdiği bu- nalım sonucu tüm resimlerini bir bal- tayla parçalamasıyla son bulmuştu. Bugün lngiltere çağdaş sanat orta- mının en ûnlü sanatçılanndan biri, hat- •ta 34 yaşında kendi mûzesine kavuşan ilk kadın. Londra'daki Tracey Emin Müzesi'nde, kitap, enstalasyon, fotoğ- raf. performans ya da video film gibi ,çok çeşitli ifade biçimleriyle, otobi- yografısini gözler önüne seriyor. Lond- [ra'nın doğu yakasında bir otelde, Kıb- Tislı Türk olan babasının 'ikinci aile- sTnin birbireyi olarak geçirdiği çocuk- lugu, bir tecavüz ve kürtajlan arasında kötü günlere çare aradığı içkinin sar- hoşluğuyla geçen gençliği tüm aynn- tılanyla malzeme oluşturuyor yapıtla- nna. Tracey Emin, sanatı aracılığıyla İITMBBL BİENALİ î f - î l ı. % • Bu yıl "Yaşam. Güzellik, Çeviriler/Aktanmlar ve Diğer Güçlükler" başhğı altında, çeşitli sanatçılar aracılığıyla yaşam ile sanatı birbirinden ayıran sınırlan irdeleyen Ulusiararası lstanbul Bienali'nde, sınırlan toptan yok eden bir sanatçı örneği olarak izleyeceğiz Tracey Emin'i. Bugün ve yann Pera Palas Oteli'nin 102 numaralı odasında saat 13.00-15.00 arasında gerçekleştireceği performanslarda, büyük olasılıkla yaşammdan öyküler anlatacak ya da yazacak. Tracey Emin'in, şu anda Londra'da sergüenen "\atağımı Paylaşanlar 1963-1995" başhklı yapıtı. geçmişiyle yüzleşip bu sayede intiha- nn eşiğınden dönen bir sanatçı: "Yaşa- dıklanmı aktaracak bir kanal bulama- saydım, şu anda ölmü; olacaküm." Evet, varoluşunu bir anlamda sana- ta borçlu Tracey Emin, üstelik bir za- manlar "yaşamın anlamını kendince kavramaya çalışan genç bir kızken" doldurduğu günlükJere, yazdığı öykü- lere ve yaptığı çılgınlıklara değer ve- ren bir 'aifc' (sanat dünyası) bulmuş olmaktan son derece hoşnut son yıllar- da. Bu aile. 'yaramaz kız'ının. cinsel yaşamını grafik detaylarla anlattığı günlüklerinden, galerilere taşıdığı san- dık dolusu iç çamaşınna dek ("Atma- ya bir türiü kıyamadığım iççamaşırla- n") her türlü çılgınlığını müthiş bir aç- lık içinde tüketiyor. lzleyicı onu zaten çok seviyor; yapıt- lannda "kendinden bir şey" bulabıli- yor. Insanoğlunun doğasında var olan, ama kimilerinde dozu bıraz yüksek olan merak duygusunu beslemek... Tracey Emin'in sırn bu. Öte yandan. bu özel yaşam tüketim çıigınlığı içinde, vıcık vıcık nostalji yapmadan kendini dûrüstlükle ortaya koyan bir sanatçı Tracey Emin,"_ Ben hiç masum olmadım ki masumiyetimi yitireyiın" derken bile gülûnç derece- de masum görünüyor. Yeni yapıtlann- dan biri olan "Yatağunı Paylaşanlar 1963-1995" (şu sıralar Londra'da ser- gilendiği için lstanbul Bienali'ne geti- rilemedi yazık ki) sözgelimı. tahrik edici başlığının altında bambaşka açı- lımlan olan bir iş. Emin, bir ana rahmi gibi düşündüğü küçûk bir çadınn içi- ne 32 yıllık yaşamında yatağını payla- şanlann isimlerini, onlarla ilgili öykü- ler eşliğinde iliştirmiş; izleyici çadınn içine uzanarak bu öyküleri okuyor. Emin'in büyükannesi ya da kardeşi de var aralannda, sevgilileri de. Bu belirsiz. ama son derece doku- naklı, insan sıcağı aktaran çadınn için- de, başlığın ilk anda çağnştırdığından çok farklı yönlerini kavnyor izleyici. lşte Emin'in bir diğer sırn da bu. Bu yıl "Yaşam, Güzellik, Çeviri- ler/Aktanmlar ve Diğer Güçlükler" başhğı altında, çeşitli sanatçılar aracı- lığıyla yaşam ile sanatı birbirinden ayı- ran sınırlan irdeleyen Ulusiararası ls- tanbul Bienali'nde, sınırlan toptan yok eden bir sanatçı örneği olarak izleye- ceğiz Tracey Emin'i. Bugün ve yann Pera Palas Oteli 'nin 102 numaralı oda- sında saat 13.00-15.00 arasında ger- çekleştireceği performanslarda, büyük olasılıkla yaşamından öyküler anlata- cak ya da yazacak. Farklı bir 'güzellik' arayışına da ta- nık olacağız performanslannda. "ger- çeği" güzelliğin yerine koyuyor Tracey Emin, "Ama benim gerçeğün" diye de ekliyor. Onun gerçekleri aracılığıyla yaşamm bin bir gerçeği arasında yal- nızca birisiyle karşıİaşıyonız elbette; öte yandan yaşamı güzel kılanın biraz da gerçekleri algılayış biçimimizden kaynaklandığını fark ediyoruz. KültürBakanı Talay, RP'li Kahraman 'ın bürokratlarını üst düzey görevlere atadı... Kahraman'ın bürokratlan görevde ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Kültür Ba- kanı İstemiban Talay, RP'lı eski bakan İsmail Kahraman'ın mevzuata aykın olarak müdürlük- lere getirdiği, ancak yü- rütmeyi durdurma ka- rarlanyla görevden alı- nan bürokratlan eski kadrolanna atadı. Ba- kanlığm, müsteşar ve müsteşar yardımcılığı kadrolan da Talay'ın sı- nıf arkadaşlanndan oluşturuldu. Alınan bilgiye göre, RP döneminde görev- den alınan Milli Kütüp- hane Başkanı Altınay Sernikli'nın yerine geti- rilen Tuncel Acar, Ser- fıiklı'nin müşavirlikle görevlendirilmesinin ar- dından, yeniden başkan- lığa atandı. Talay, Kah- raman'm araş- tınna planla- tna ve koordi- nasyon kuru- luna açıktan uzman olarak atadığı İlhan Uğurluoğ- lu'nu da dış ilişkiler genel müdürlüğüne getirdi. Yakın çalış- ma ekibini, özel kalem müdürünün eşi, ağabeyi ve eniştesinden oluşturan Ta- lay, bazı önemli görevlere de okul arkadaşlannı getir- di. Bakan Talay, Tarsus Amerikan Koleji'nden sınıf arkadaşı Latince ögretmeni EnderVariln- oğlu'nu Anıtlar ve Mü- zeler Genel Müdürlü- ğü'ne getirdi. Aym kolejden, Gazi Üniversitesi lletişim Fa- kültesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Osman Tekin Aybaş önce müsteşar yardımcılığına, daha sonra müsteşarlığa atan- dı. Talay'ın Ankara Cni- versitesi Siyasal Bılgiler Fakültesı'nden sınıf ar- kadaşlan HünerTuncer, Tevfık Ketencioğlu ve Nurcan Tokar da müs- ,£ akın çalışma ekibini, özel kalem müdürünün eşi, ağabeyi ve eniştesinden oluşturan Talay, bazı önemli görevlere de okul arkadaşlannı getirdi. teşar yardımcılıklanna getirildiler. Talay, muha- lefetteyken DSP millet- vekilleri Veli Aksoy ve Mustafa Yümaz'la bir- likte hakkında Meclis araştırma komisyonu kurulması isteminde bu- lunduğu eski Iller Ban- kası Yönetim Kurulu üyesi HaHt Toraman'ı da müsteşar yarduncısı yaptı. Talay, özel kalem mü- dürü Pınar Aldemir Cengiz'in Ankara Has- tanesi Müdür Yardımcı- hğı'na, MHP kökenli olduğu ileri sürülen ağa- beyi Unal Aldemir'i ön- ce bakanlık müşavirliği- ne daha sonra personel işleri daire başkanlığma atadı. Pınar Aldemir Cen- giz'in eşi Hüseyin Cen- gizmüsavirli- ğe getirilir- ken eniştesi- nin de bakan- lık içinde gö- revlendirildi- ği ileri sürül- dü. Idari mali işler daire başkanlığına atanan Ne- dim Uğur ile eğitim dairesi başkanlığına atanan Fırat Doğançay'ın da MHP kö- kenli olduğu ileri sürüldü. Adana Devlet Tiyat- rosu (DT) Müdürlü- ğü'nden Nisan 1997'de aynlarak askere giden Mustafa Kurt'un, Dev- let Tiyatrolan'nm mayıs ve ağustos aylannda ya- pılan müdürler toplantı- sı ve tiyatronun repartu- vannın hazırlandığı ko- ordinasyon toplantısına Adana DT Müdürü ola- rak katıldığı bildirildi. Alınan bilgiye göre, 11- 13 Ağustos 1997 tarihle- rinde stajyer sanatçı al- mak üzere açılan sınav- da Adana DT'yi yine Mustafa Kurt temsil et- ti. Kurt'un askerliği ne- deniyle yasak olmasına karşın, DT'yi temsilen birçok kez kent dışına çıktığı da ileri sürüldü. Aşkın imkânsızlığı ve muzicesi, yalnızlık, yabancı işçi sorunu ve ırkçılık: 'Diğerlerinin Adı Ali' Irkçıhğa eleştirel bir bakış• Fassbinder'in fılminden yola çıkarak sahneye aktanlan oyunun yönetmeni Serra Yılmaz, oyunla ilgili şunlan söylüyor: "Almanya'da Faslı bir işçinin yaşadığını bir Türk de yaşayabilirdi. Oyunda. Faslıyla Türk'ün benzerliği değil, statülerinin aynı olması irdeleniyor, onlann Almanya'daki gerçekleri gösteriliyor. Aynca Alman toplumundaki insan ilişkilerinin daha mesafeli, daha soğuk yaklaşımını da oluşturmaya çalıştık. Yalnızlık teması da çok ağır basıyor. ESRA ALİÇAVUŞOĞLU - Bilmiyorum. Almanla Arap eşit insan değil. - Ama... işyerinde mi? - Eşit değil. Alman efendi, Arap köpektir. - Amabu... - Boşver. Çok düşünmemek iyi. Çok düşünmek çok ağlamak. Yönetmenliğini Serra Yılmaz'ın yaptığı, lstanbul Şehir Tiyatrola- n 'nın yeni oyunu 'Diğerlerinin Adı Ali', kapitalizmin ınsan ilışkilerin- de nasıl çıkarlara bağlı bir düzen geliştirdiğini ve insanlann çıkarlar sözkonusu olduğunda ırkçılıktan bile bir adım geri atmaktan kaçm- mayacaklannı anlatıyor. Almanya'daki göçmenlik olgu- suna da eleştirel bir bakış getiren oyun, R. W. Fassbinder'in 1972'de çektiği 'Korku Ruhu Kemirir' ad- lı fılminden tiyatroya uyarlanmış. Sibel Arslan tarafından Türkçeye çevrilen 'Diğerlerinin Adı AH' adlı oyun, 12 Ekim tarihine dek Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde, 21-26 Ekkn tarihleri arasında ise Kadıköy Haldun Taner Sahnesi 'nde sahnele- necek. Sahne tasanmını Fûgen Yazı- a'nın, giysi tasanmını DuyguTür- kekul'in. ışık tasanmını ise Ozcan Çelik'in yaptığı oyunda Can Başak, Alev Oraloglu, Fiüz Toprak, Züm- rüt Erkin, Hüsnü Demirala>r , Esin Eden, Sevil Llusov, Tanju Tuncel, Esra Ülger, Hakan Arlı ve Bercis Fesci rol alıyor. Filmin tiyatroya uyarlanarak Şe- hir Tiyatrolan'nda sahnelenme dü- "Diğerlerinin Adı Ali" Serra Yılmaz'ın ilk yönermenlik deııenıesi. şüncesi bir sohbet sırasında ortaya çıkmış. Serra Yılmaz bu aşamayı şöyle anlatıyor: "Fassbinder'in 'Korku Ruhu Kemınr' adlı filmini tele\izyonda izlemiştim. Kenan Işık'la fUmin ne kadar güzel oldu- ğunu konuşurken, bundan ne iyi bir oyun olur dedik. Fassbinder'in kö- kü tn atroda olduğu için zaten tiyat- ral şeyler yaznuşn sinema için de." Bütün bu konuşmalar yapıldık- tan sonra filmin haklan istenmiş, çevirisi yapılmış ve oyuna bir aile aranmaya başlanmış. Fakat oyunu evlatlık edinecek kımse bulunama- dığı için Serra Yılmaz üstlenmiş oyunun yönetmenliğini. "Oyunu evlat edinecek kimse bulamadık, kimse almak istemedi. Ovıın biraz ortada kalmış «ibrvdi. Yönetmen- lik>apnıak isti>ordum. ama düşün- Oyunda kalabahk bir sanatçı kadrosu yer alıyor. düğüm piyes bu değildL Ortada ka- lınca. cami a\ lusunda bırakılnuş bir o>ıın olarak ben evlat edindim." Serra Yılmaz 'uyarladık' sözcü- ğünü kullanmak istemiyor. 'Korku Ruhu Kemirir', 'Diğerlerinin Adı Ali'ye dönüşse de fazla bir değişik- lik yapılmamış oyunda. Senaryo- nun neredeyse tümü kullanılmış. "Kameranın imkânlanna sahip ot- madığunız için mekânlan düzenle- mekte biraz zoriandık. Sahnede ne varsa kalmak zorunda. yok edenu- yoruz. Oyunda teknik açıdan çok zorlanmamak için büyük bir sade- lik içinde soyutlamayı sectik. Beür- li mekânlanyokettikyada bazı me- kânlar sabit mekânlarolarak kakn. Onun dışuıda çok büyük bir degi- şiklik yapmadık." 'DİğerJerinin Adı AB'de birçok konu iç içe. Toplumsal ve bireysel her şey var oyunda. Aşkın imkân- sızlığı ve muzicesi, yalnızlık, ya- bancı ışçi sorunu ve ırkçılık... "Almanya'da Faslı bir işçinin ya- şadığını bir Türk de yaşayabilirdL Oyunda Faslıyla Türk'ün benzerli- ği değil statülerinin aynı olması ir- deleniyor. onlann Almanya'daki gerçekleri gösteriliyor. Aynca Al- man toplumundaki insan ilişkileri- nin daha mesafeli, daha soğuk yak- laşımını da oluşturmaya çalışök. Yalnızlık teması da çok ağır basıyor. Çünkü insanlar kimi zaman yaşla- n, kimi zaman sosyal konunuan ya da ırkçılık nedeniyle dışlanıyorlar topJumdan." Oyunda iki kahraman da, farklı nedenlerden dolayı dışlanan insan- lar. Emmi. artık genç olmadığı ve temizlik işçisi olduğu için, Salem ise yabancı işçi olduğu için aynı noktada buluşuyorlar. Buluştuklan nokta da birbirlerine sevgi ve şef- katle yaklaşmalanna neden oluyor. "Emmi ve Salem'in yaşlan birbiri- ne uymuyor, yabancdar birbirleri- ne; ama yalnızhklannın buluştuğu noktada bir aşk doğuyor. Fakat bu aynı zamanda imkânsız bir aşk. Aşklan dış çevreye karşı bir direniş olduğu sürece daha sıkı bir ilişki ge- tiriyor. Dış çe\Teyle uzlaşma başla- yinca da bir çözülme başbyor." Serra Yılmaz aynı örneği, siya- si hareket içinde birbirlerini tanı- yıp evlenen çiftler için de veriyor. "Aynı siyasi hareket içinde mü- cadele eden çiftler arasında 12 Ey- lül'den sonra bazı çözülmeler oldu. Sanki onlan bnieştiren ortak müca- deleymiş gibi_ Mücadele imkânla- n ellerinden alındıktan sonra ken- di iç sorunlany la yüzyüze geMiler. Dışanda verilen mücadele iç sonın- lara daha az eğümeyi de beraberin- de getiriyor." 'Diğerlerinin AdıAB', Serra Yıl- maz'ın ilk yönetmenlik denemesi. Yılmaz, ilk yönetmenlik denemesi olmasına rağmen çok iddialı olma- dığını, "Biz yapak harikulade ol- du" diye bir tavır takınmak isteme- diğini belirtiyor. Oyunculuğu adına birçok şey öğ- rendiğini de vurgulayan Yılmaz, her oyuncunun bir defa da olsa sah- neye buradan bakması gerektiğini söylüyor. "Tam istediklerimi yapamamtş olsamdaçokhoşbirdeney oldu. As- hnda her oyuncu bir defabğma da olsa sahnenin arkasına geçip bir de buradan baksa çok yararh olur di- ye düşünüyorum. Burada oturmak insanın hisscttiklerini farklılaşün- yor. Zaman zaman hâkûnleri de sa- nık sandahesine oturtmak gerek." Serra Yılmaz bundan sonra Ro- land Topor'un "Joko Doğumgü- nünü kutluyor" adlı oyununu sah- nelemeyi düşündüğünü, fakat bu- nun henüz proje bile olmadığını, sadece bir fikir olduğunu belirti- yor. "Kendisi dostumdu. Bu piyesi sahneiemek istediğnni öhneden ön- ce ona söylemiştim. Çok sevinmişti. Ama isterdim ki Topor'un kendisi gelsin ve çevre düzenini o yapsın." Serra Yılmaz, "Şehir Tiyatrola- n'ndayerii oyuuara azyerveriüyor " tartışmasını da başından itibaren saçmabulduğunu söylüyor. "Tiyat- roreperruvannamalolmuşoyunlar var. Tiyatrolar bu oyunlar arasın- dan seçimlerini yapar ve oynariar. Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar yerlioyun,şu kadar kotalar bihnem neler yok. Bu biraz Türkierin tu- hafhğından kaynaklamyor. Zama- nmda Gencay Gürün'e 'yeterince yerli oyun oynamıyorsun' diye ayaklanan Türk tiyatro yazarlan, bence bütün bu ayaklanmalara har- cadıklan zamanı yeni oyun yazma- ya harcasalardı bizim tiyatromuz için çok daha yaraıiı bir iş yapmıs olacaklardL Bizdekiyazarbr biftek- lerinin peşinde koşmak için daha çok zaman harcıyoriar. Yazı yazsa- lar çok daha iyi olur." BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL İstanbul'un Yalnız Bırakılmış Kalabalığı Bizden öncekiler arasında kendilerini kuşatan bü- yük kentlerin kalabalığını, doğaya aykırı sesieri, sü- rekli devinimin yarattığı tekdüzeliği, benle biz arasın- daki uyum yitimini duyarak tepkilerini gizlemeyen- leri okudukça şaşırmıyorum. Bizden öncekiler dediğim, geçen yüzyılın ikinci yarısını yaşayanlarla çağımızın adamları. Paris'te Paris'in, Londra'da Londra'nın, İstan- bul'da İstanbul'un ellerinden kayıp gittiğini, başka- laştığını görenler. Baudelaire, Valery, Sait Faik . Ve Marks. Ayn meşreplerden çalan bu yaratı adamlannın tep- kileri eskiyen yaşam biçiminin yerine kokuşmuşlu- ğun, bulanıkhğın egemen olmastna dayanıyor. XIX. yüzyıl başkentlerine doluşmuş, kendilerini sorma gereğini bile duymayan kişiler kalabalığının sonu hangi caddede, hangi sokakta gelebilir kı... "Bırak şehrin iğrenç kalabalığı gitsin" dizesinin Baudelaire'i kurtuluşu Paris'ten kaçmakta bulmuş- tu. Annesine yazdığı mektuplar arasında, kapitalizmin rayından çıkardığı büyük kent insanına bakarak ag- zına geleni söylediğine tanıklık eden netıcelerinin ol- duğunu biliyoruz. "Hele şükür aybaşında insanlann iğrenç yüzünü- den kurtulacağım. Paris halkının ne kadar alçaldığı- na inanamazsın." Ve suçlann parlamentolarda bile bannabildiğı bir dönemin, sömürge geliriyle kapitalistieşme döne- minin yanağında şairce patlayan tokat! Öfkenin en uç noktalara gittiğini gösteren dizeler: "Kulaklan sağtreden sokak uluyordu çevremde." Ve aynı yüzyıl usta romancılarda görülebilecek gözlem gücüyle büyük kentin dışa vuran özelliğini saptayan Marks. "...Londra gibi bir şehir gerçekten son derece kendine özgüdür. Bu devasa merkezleşme, bu üç buçuk milyon insanın bir noktaya yığılması, bu üç buçuk milyon insanın gücünü yüz kat arttırmıştır... Ama bunun bedeli ancak sonradan anlaşılır. Ana caddeterdeki kaldınmlar birkaç gün boyunca çığ- nendikten sonra. Ancak o zaman Londralılann en iyi insani özelliklerini şehirlerinde kaynayan tüm o uy- gartık mucizelerini yaratmak için feda etmek zorun- da kaldıklannı, içlerinde uyuklayan yüzlerce yaratı- cı gücün hareketsiz kaldığını ve bastınldığını fark ederiz. Caddelerdeki koşuşturmalarda bile bir tik- sindiricilik, insanın doğasını ayaklandıran bir şeyler vardır." (Ingiltere'de Emekçi Sınıflann Durumu, anan VValter Bnejamin, Son Bakışta Aşk, Çev: Nurdan Gürbilek) Bin, gözünü budaktan sakınmayan, şair, öteki yan- daşı geçinenlerin ihanetleriyle bile öldüremediği, doğrulann adamı... Birleştikleri noktada geçen yüzyıldan bizımkine kalan mirasın ardındaki gerçekler algı gücümüze vu- ruyor. Bu gerçeği görenlerden başka bir şair, çağımızın Paul Valöry'si şöyle katılıyor kendisinden öncekile- re: "Büyük şehir{nerkezierinde oturan kişi tekrar bir vahşilik, bir tecnt edilmişlik konumuna dönmüştür." Bızim istanbul'a baktıkça benzer yakınmalan yi- nelememek mümkün mü? Saıt Faik, nerdeyse 50 yıl önceki İstanbul'un gü- nümüz Istanbul'una gebe olduğunu görerek gizle- memişti öfkesini. İstanbul'a baktıkça, Baudelaire'in, Marks'ın, Va- lery'nin getirdiği sorular var kafamızda büyüyen: Yakınmalanmızın boy hedefi yalnızca belediye başkanlan mı olmalı? Belediye başkanlannı seçtigı- ni sanan kalabalıklar mı? Kalabalıklan amansızca koşullandıran düzenin insana aykınlığı mı? Şimdi şimdi soranlar çoğalıyor böylesi soruları. O yalnız bırakılmış kalabalığın, insana aykınlık dal- gasından yakasını kurtaracağı günlere kadar da sorulacak. Bakanlıktan tiyatroya destek ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Kültür Ba- kanlığı'nm, yeni sezonda özel tiyatrolara yapacağı 61 milyar 750 milyon lira- lık para yardımının 53 mil- yar 100 milyon lirasını 26 profesyonel tiyatro paylaş- tı. Bakanlıktan en fazla desteği 3 milyar 800"er milyon lira ile Ali Poyra- zoğlu, AST, Kenterler. Dostlar Tiyatrosu ve Orta Oyaıncularaldı. Özel Tiyatrolara Devlet Desteği Değerlendirme Kurulu yaptığı ınceleme sonucu, yeni sanat sezo- nunda 26 profesyonel ti- yatroya 53 milyar 100 mil- yon, 10 çocuk tiyatrosuna 4 milyar 800 milyon, 7 amatör tiyatroya 2 milyar 450 milyon, 5 geleneksel tiyatroya 1 milyar 200 mil- yon. 2 eğitim tiyatrosuna 200 milyon lira olmak üze- re toplam 61 milyar 750 milyon lira dağıtılmasını kararlaştırdı. Bakanlığın yaptığı yar- dımdan en yüksek payı 3 milyar 800'er milyon lira ile Ali Poyrazoğlu Tiyatro- su, Ankara Sanat Tiyatro- su, Dostlar Tiyatrosu, Ken- terler ve Orta Oyuncular aldı. Ankara Ekin Tiyatro- su, Bizim Tiyatro, Gelen- be Tiyatro, Tiyatro Kare, Tiyatro lstanbul, Yedi Te- pe Tiyatro 2 milyar 500'er milyon lira, Tiyatro Stüd- yosu'na da 2 milyar 150 milyon lira destek verildi. Ağustos Görsel Sanat- lar, AHOT Sinema-TV Filmi Şirketi, Ankara Böl- ge Tiyatrosu, Oraloglu Ti- yatrosu ve Tuncay Ozinel Tiyatrosu'na 1 milyar 500'er milyon lira, Hamle Tiyatrosu'na da 1 milyar 200 milyon lira para yardı- mında bulunulacak. Çağ- daş Etkinlikler Sahnesi, Eskişehir Tiyatro Kum- panyası, Studıo Oyuncula- n, Oyuncular Tiyatro ve Yedi Tiyatro 750'şer mil- yon lira yardım alacaklar. Kurul, Bilsak Tiyatro Atölyesi, Gülüm Pekcan Dans Tiyatrosu ve Rumeli Türk Tiyatro Sanatçılan Derneği'ne 500'er milyon lira yardım verilmesıni ka- rarlaştınrken Adana Gös- teri Sanatlan Merkezi 300 milyon lira katkı alacak. Amatör tiyatro Körmük Meydanı'na 200 milyon, Alperen Sanatevi'ne 150 milyon lira para desteği \ e- rilecek. Bakanlığın çocuk oyun- lanna verdiği yardımdan, Masal Gerçek Tiyatrosu ve Tiyatro Mie 750'şer mil- yon lira, Atölye Tempo, Çan Tiyatrosu ve Nüans Tiyatro 600'er milyon lira, Akten Sanatevi, Ankara Masal Tiyatrosu. Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfi, Çevre Çocuk Tiyat- rosu, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi de 300'er milyon lira ala- cak. Geleneksel tiyatrolar- dan Bursa Karagöz Tiyat- rosu ve Cnver Oral'a 300'er milyon lira, Gele- neksel Gösteri Sanatlan Topluluğu, 1968 Karagöz fbiş Tiyatrosu ve Show Ti- yatro'ya da 200'er milyon lira para desteği verilecek. Ankara Üniversitesi Dıl ve Tarih Coğrafya Fakülte- si Tiyatro Bölümii ve Do- kuz Eylül Üniversitesi Gü- zel Sanatlar Fakültesi Sah- ne ve Görüntü Sanatlan Bölümü de 100'er milyon lira bakanlık desteği ala- cak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle