29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 1997 CUMARTESİ HABERLER Prof. Dr. Bakır Çağlar, RP'nin savunmadaki yaklaşımını 'revizyonizm' olarak nitelendirdi RP Batılı değerlere sığmdıALİER Temel politikalannı Batı karşıtlığı üzerine kuran Refah Partısi. hakkında açılan kapatma davası için Anayasa Mahkemesi'ne verdiği savunmada, Ba- tılı değerlere sığındı ve evrensel hukuk değerlerini savunan bir parti kimliği çizdi. Kamuoyu önünde çok hukuklu siste- mi savunan RP'nin. savunmasında; par- tinin uluslararası slandartlara uygun de- mokrasi, insan hakJan ve özgürlüideri "matematiksel bir kesinlikle" savundu- ğu belirtildi. tlk savur.masında. "İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi" ve "İnsan Hak- lan Avnıpa Sözleşmesir 'nı referans ola- rak kullanan RP, son savunması ıçin Al- manya'daki Max Planck Hukuk Ensti- tüsü ve Batı'nın ünlü hukukçulanndan göriiş istedi. • Kamuoyu önünde çok hukuklu sistemi savunan RP'nin. savunmasında; uluslararası standartlara uygun demokrasi, insan haklan ve özgürlükleri "matematiksel bir kesinlikle" savunduğu belirtildi. tstanbul Üniveritesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ba- kır Çağlar. RP'nin bu yaklaşımını "re- vizyonizm" olarak tanımladı Yıllardır Batı karşıtlığını politikala- nna ana malzeme yapan ve kamuoyu önünde çok hukuklu sistemi savunan RP. Anayasa Mahkemesi'ne verdiği sa- vunmasında Islami kımligini bir yana bırakarak Batılı hukuk sistemi ve insan haklan normlannı sahiplenerek farklı bir parti kimliği sergiledi. Türkiye'nin taraf olduğu uluslarara- sı insan haklan sözleşmeleriyle İnsan Haklan E\TenseI Beyannamesı ve İnsan Haklan Avrupa Sözleşmesi gibi Batı dünyasının hukuk belgelerini. savun- masına temel yapan RP. aralannda Fransız siyasetbilimci MauriceDuver- ger'nin de bulunduğu Batılı siyaset bi- limci \e ünlü hukukçulanvla'Alman- ya'daki Max Planc Hukuk Enstihisügi- bi kurumlardan yardım istedi. RP'nin e\Tensel insan haklan ve özgürlükleri- ne sahip çıktığı "matematiksel kesin- lik" kavTamı kullanılarak vurgulanan ve dünyanın aynı stardart değerlere sahip olması anlamında küreselleştiği kayde- dilen savunmada. RP'nin savunduğu değerler şö> le ıfade edildi: "Yeryüzünün her yerinde demokra- si, insan haklan ve özgürlüğün tam ve kâmjl manada yerleşmesi ve yüriimesi için elden gelen gayret gösterilmiştir. Bu gelişmenin sonucu olarak uluslararası stardartlara uvgun demokrasi. insan haklan ve özgürlük mefhumlan. özdlik- leri ve detavlan -olmazsa olmaz şartıv- la- açık ve kesin bir şekilde adeta mate- matiksel bir kesinlikle tespit olunmuş- tur." Türkiye'nin Avrupa İnsan Haklan Mahkemesı'ndeki eskı savunmanı Prof. Dr. Bakır Çağlar. çokhukukluluk ya da hukukta kültüralizm tezını savunan RP'nin. Anayasa Mahkemesi'ne verdi- ği savunmada açık bir "revizyonizm" sergıledığını belirttı. RP re\ izyonizmi- nin "polirik nedenk'rie ideolojik kimliği vitrindedeğiştinnekten" ıbaret olduğu- nu anlatan Prof. Çağlar. RP'nin. insan haklan anlavışını da insan içın değil. parti adına güç \e kontrol aracı olarak kullandığını savundu. Prof. Dr. Bakır Çağlar. İslamı refe- rans gösteren çokhukuklu sistemın ve insan haklan anlayışının. evrensel insan haklan sözleşmelenne aykın olduğunu da vurgulayarak şöyle konuştu: "Kahire'de 1990 yılında 45 İslam ül- kesi dışişleri bakanuun inualadığı "İs- lam tnsan Haklan Deklarasyonu', Hu- kukçular Milletierarası Komisyonu'nda (Commission Internationale de Jurites) ciddi eleştirilere neden oldu. Söz konu- su komisyonun genel sekreteri, İslam Deklarasyonu'nun insan haklanvla ilgi- li milletlerarası hukuk kurallannın üze- rine kurulu olduğu 'kültürlerarası te- mel uzlaşma'yı açıkça tehditettiğini söv- lenıiş, komisyon hukukçulan da söz ko- nusu deklarasvonun 1948 İnsan Hakla- n Evrensel Bev annamesi'ne av kınlığını tespitetmişlerdi. Hukukçular,deklaras- yonu yeni bir duvar politikası olarak görmüştü." Sıvas davası Saıııklar ölenleri suçladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sıvas"ta 2 Temmuz 1993 günü 37 kışının öldürülmesiyle sonuçlanan şenatçı saldın nedeniyle hüküm gıyen ve cezalan Yargıtay'ca bozulan 98 sanığın yeniden yargılanmasına devam edildi. Idamla vargılanan sanık Halil Ibrahim Düzbiçer. MadımakOteli'nde öldürülenleri "terörist" diye nitelendirirken, "Ben idam cezasına razıyun. Yeter ki bizi devleti vikmakla suçlamasmlar" dedi. Ankara 1 NoluDGM'de görülen davanın dünkü dunışmasına tutuklu sanıklardan 10'u ve avukatlanyla müdahil avukatlan katıldı. Duruşmayı CHP Ankara Milletvekili Ydmaz Ateş de ızledi. Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz, duruşma başlamadan önce izleyicileri uyararak, bağırmamalannı, hakaret etmemelerinı, alkışlamamalannı, aksi halde 6 ay hapis cezasıyla yargılanacaklannı söyledı. Duruşmada savunma yapmak için söz alan tutuklu sanıklardan Muhsin Erbaşın ayukatı Muhammet Emin Ozkan, Sıvas'ta yaşamını kaybeden 37 kişiyi geri getirmenin mümkün olmadığmı. ancak bir o kadar kişinin de mağdur edilmemesi gerektiğini kaydetti. Tanık askerier Özkan, savunmasını, yaşamını kaybeden kişilere ithaf etmek istediğini belirterek, son kez gerçeğin sözcülüğünü yapmak için savunma yapacağını söyledi. Davada emniyet kuvvetleri dışında hiç kimsenin tanık olarak dinlenmediğini. polisler kadar olaya yakırt olan askerlerin de aralannda bulunan birçok görgü tanığımn dinlenmesi gerektiğini savunan Ozkan, benzine batınldıktan sonra yakılan bez parçalannın otele atılmasının bir varsayım olduğunu, bunun fızik kurallanna da aykınlık oluşturmadığını söyledi. Özkan, Yargıtay'm bozma karanna uyulmasırun ardından cumhuriyet savcısının mütalaasının evrensel insan haklanna ve hukuka aykın olduğunu, ideolojik izler taşıdığını belirterek, yargılamanın hukuk kurallanna uygun olarak yapılmadığını savundu. Özkan, "Ovünülecek bir yargılama sonunda verilecek karar kianı cezası dahi olsa, sonuç hoşgörüyle karşılanabilir" dedi. Mahkeme Başkanı Karadeniz, esas hakkındaki savunmasını yapmayan samklann, savunrnalannın alınıp davanın karara bağlanması için duruşmayı erteledi. Yolsuzluk ile Savaşım Stratejileri toplantısında medya tartışıldı Tekelci basın yönlencüriyor Cazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Orhan Erinç, Türkiye'de basının Doğan Grubu ile Bilgin GnıbıTnun tekelleşmesi sonucu yanhş bir yapılanma içine gir- diğini bu nedenle gazetecilik mesleğinin ana ilkeİerinin hayata geçirümesinde sorunlar yaşandığını söyledL (Fotoğraf: UĞUR GÜN YÜZ) İstanbul Haber Servisi- Türkive'de basının tekelleş- mesi nedeniyle toplumubil- gilendirmek yenne yönlen- dirme eğıliminın öne çık- maya başladıği vurgulandı. Alman Kültür Merkezinde vapılan "Yolsuzlukile Sava- şım Stratejileri" konulu top- lantı dün sona erdi. Toplantının dünkü bölü- münde "Medyanın rolü" tartışıldı. Oturum Başkanlı- ğını Yargıtay 4'üncü Ceza Daıresı Başkanı Prof.Dr. SamiSelcuk'un yaptığı top- lantıda konuşan Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Or- han Erinç, Türkiye'de ba- sının Doğan Grubu ile Bıl- gin Grubu'nun tekelleşme- si sonucu yanhş bir v apılan- ma içine girdiğini bu neden- le gazetecilik mesleğinin ana ilkeİerinin hayata geçi- nlmesınde sorunlar yaşan- dığınadıkkat çekti. Bu yapısal değişikliğin basının temel ilkelerinden olan toplumu bilgilendirme yenne yönlendirmeye ittiği- ni. bunun altında da gazete patronlannın ekonomık ve politik ılışkilerinin yattığı- nı vurgulayan Orhan Erinç şöyle konuştu: "Öncelikle basından bek- lenen nedir. sorusunun ya- nıtını vermemiz gerekiyor. Ancak konuya tarihsel bir bakışla yaklaşırsak gazete- cilik mesleğinin temel ilkeİe- rinin çok önceden hedefin- den saptınldığına ilişkin be- lirii örneklere rastiavabiliriz. Asbnda basın mesleği ilkeİe- rinin iyi uvgulanabilmesi için iyi niyetli yasalannuz I 1 <l.<f.,ıl.l_,l,<',;\l'_ j IİİHIİ''" 1(1 Susurluk davalanndaki tahliyeler gerilimi tırmandınyor 'Çetdenumdtummayacaklar'tstanbul HaberServisi- Susur- luk kazasıyla ortaya çıkan çete- lerin yargılanması istemiyle ye- niden başlatılan 'Sürekli Aydın- bk tçin 1 Dakika Karanlık' eyle- mi siyasi partilerin de destegiy- le sürüyor. Özgürlük ve Dayanışma Partı- si 'nin (ÖDP) İstanbul İl Öraürü. "Sürekli Aydınük İçin 1 Dakika Karanlık" eylemine destek ver- mek amacıyla, önceki akşam Harbiye Açıkhava Tiyatro- su'nda. "L'nutmak yok" sloga- nıylabiretkinlikdüzenledi. ÖDP Genel Başkanı Ufiık Uras, dört bini aşkın kişinin katıldığı gece- de yaptığı konuşmada, temiz si- yasetin: emeğin. banşın, ezile- nin. sömürülenin ve mağdurun yanında olmayı gerektirdiğini belirtti. ÖDP'nin, bunlan hedeflediği için. toplumsal muhalefetin sesi olduğunu söyleyen Uras, ışıkJa- nnı söndüren herkesin. insan haklan düşmanlanna karşı bir araya gelerek, yurttaş ınisiyatıfi- nin gücünü arttırdığını kaydetti. Uras. "Meclis, 'Rejım tıkandı" dhor. Peki çeteleri siz beslemedi- niz mi" diye sordu. Kalabalığın sürekli "Faşizme karşı omuz omuza" sloganı attığı gecede, ÖDP'nin Açıkhava'da düzenlediği 'L nutmak Yok' etkinliği ilgi gördü. (AYKUT KÜÇÜKKAYA) Moğollar ve Dost Yürek grupla- n sahne aldı. Banş Partısi İstanbul tl Baş- kanlığı da. dün Bakırköy Özgür- lük Meydam'nda "Susurluk sis- temin kara kutusudur" konulu birtoplantı düzenledi. Banş Par- tisi İstanbul II Başkanı BaşarYal- h, toplantıy la ilgilı yaptığı değer- lendirmede amaçlannı şöyle sı- raladı: "İmzalanan uluslararası an- laşmalara rağmen işletilmeven adalet mekanizmasını harekete geçirmek, mevcut sistemin çanak tuttuğu yolsuzluk mimarlanna. sistemden beslenip veraltına inip karanlıklarda yaşavan fırsatçıla- ra, sistemin zırhına bürünüp bir rtirlü dokunulamayanlara neden hesap sorulamadığını anlatmak." mevcut Ancak bazı bölüm- lerinin özellikle boş bırakıl- dığı konusunda kuşkulan- mız olduğunu sövlevebili- rinı. Bir başka açıdan Tfir- kiv e'de siyasi iktidarlannen çok kullanmak istedikleri organın yinebasınolduğunu söv levebiliriz. Bunun en can- lı örneği ise resmi reklam- larda vaşannıaktadır. Siyasi iktidarlar bu avantajlannı özellikle seçim dönemlerin- de sergilemektedir. Ömeğin 1994 verel şeçim- lerinin yapıidığı Mart avın- da iktidar yıllık toplam 648 mihar liralık resmi rekla- mın vaklaşık yüzde 29'unu dağıtmışür. Milletvekili se- çimlerinin vapıldığı 1995 v> lı aralık avında vine toplam resmi reklam bedelinin 5'te biri dağıblmışur. Bu neden- le ülkemizde bükümetler kendi özel uvgulanıalannı kendi çıkarlan paralelinde kullanma gibi bir alışkanlı- ğa sahip." Toplantıya katılan Sabah ve Times gazeteleri yazan Andrevv Finkel de Türki- ye'de cumhuriyetten bu ya- na uygulamalar ele alindı- ğında birçoğunun yapay bir özellık arzettiğıni ileri sü- rerek şunlan söyledi: " Örneğin Ankara'yı ele alalım. Ankara inşa edilir- ken vüzde40 planlanmış di- ğer v üzde 60'lık bölümü ya- sa dtşı bir iman desteklerşe- kilde serbest bırakılnuşnr. Aynı oran İstanbul için v üz- de 75'tir. Buradan varmak istediğim olgu Türkive'de aksayan vönler tarOşıldığın- da biraz gerhe bakmak zo- runluluğu var. Türkiye'de basın irdelendiğinde çoğu- nun devlet politikalannı destekler nitelikte olduğu göze çarpıyor. Bu olgu ve di- ğer vönleriyle Türk basını günümüzde polorize olmuş dunımdadır. Olav lara kar- şı tarafsız kalamama gibi bir özelliği var. Bunun önemli bir nedeni de medya- daki monopolleşme olgusu. Ancak şunu rahatlıkla söy- liyebiluim ki devlet vanlısı gazetelerin Güneydogu'da vaşanan olaylan tam olarak vansıtamaması sonucu bu- gün Susurluk gibi bir >ol- suzhıkla karşı karşıva kal- mısür." NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Devlet Bakanı Işılay Say- çfin'la, Hülya Avşar öpüştüler. Ustelik bu mutlu buluşma Tür- kıye Büyük Millet Meclisi Baş- kanı Mustafa Kalemli'nin ön- derliğinde gerçekleştirildi. Sa- yın Kalemli hepimizi ihya etti, sağ olsun. Doktor Asteğmen Necdet Güçlü'nün katili ülkü- cü ibrahim Doğan'ın Meclis doktorluğu yaptığı bu Meclis'in Başkanı'na yaraşır bir eylem. Işılay Saygın. Hülya Avşar'ın Küçük ibo'yu kucağına oturta- rak program yapmasına ve Av- şar'ın kıyafetlerine bakıp şunla- rı söylemişti: "Kıyafetlerinden çokhicap duyuyorum. Açıksa- çık elbise giymiş, soytarı gibi, o neydi öyle?" Avşar, bakanın bu sözlerinden çok alınmış ve çeşitli şovlarda bu eleştirileri si- temli sözlerle eleştirmişti. Iki unlü kadının birbirleri hak- kındaki sözleri, bizim meraklı medyamızı çok memnun et- mişti. Olur olmaz yerlerde bu i- Oh!.. Nihayet Öpüştüler ki kadına birbirterı hakkında so- rular sorarak gerilimi kızıştır- mışlardı. Onların artık her ko- nuşmalan haber değen taşıyor- du. Onlar da bu ilgiyi fırsat bı- lip konuşuyorlardı. Bu tatsız durumu fark eden Meclis Başkanı Kalemli. so- nunda ağırlığını koyup onları banştırmaya karar verdi. Önce- ki günkü bir açılışta onları öpüştürüp banştırdı. Sayın Ka- lemli, bu önemli barışmayı şu sözlerle gerçekleştirdi: "Türki- ye'nin gündemini işgal eden bir konu var. Onlar birbirlerini çok seviyorlar. Bir arabulucu- luk yapayım. Bir araya gelip öpüşun. Bu vesıleyle bu mese- le de halledilmiş olsun." Kürsu- den yapılan bu çağnya uyan Saygın'la Avşar öpüştüler ve ülkemizin önemli birsorunu da halledildi. Bu önemli devlet meselesı hakkında birkaç soz de ben söylemek istiyorum. iki unlü kadının, bir erkek ortamında ve erkek üslubuyla tartışmalann- dan hoşlanmadım. Bir kadın sanatçının kıyafeti, birpolitika- cı kadını neden ilgilendiriyorki? llgilendirse bile, bu kıyafete ne- den karışıp, hakarete varan sözlerkullanıyor? Işılay Saygın, kadın haklarını koruyacak bir Bakanlığın başında. Hülya Av- şar'ın kıyafetinden önce, ka- dınlar açısından öylesine ağır sorunlar var kı. Işılay Saygın, erkek egemen bir parlamentoda kadın hakla- rını savunamamanın çaresizlı- ğini yaşadığını defalarca dile getirdi. Aile içinde kadınlara yö- nelik koca dayağının Ceza Ya- sası kapsamına alınmasını en- gelleyen erkek bakanların tu- tumunu kamuoyuna şıkâyet et- ti. REFAHYOL hukümetini de haklı olarak bu nedenle terk et- tı. Ne var kı, o da erkek ege- men bir toplumun siyasetçisi. Kadın siyasetçilerimiz de ayak- ta kalabilmek ve etkili olabil- mek amacıyla çoğu kez erkek söylemini tercih ediyorlar. Er- kek yöntemlerini kullanarak si- yaset yapıyorlar. Erkek tarzını kullanan kadınlar, zaman za- man erkeklerden daha yırtıcı bir tavır içine giriyorlar. Örneğin şovenizm ve siyasi İslam, kadın davranışına pek uygun olma- yan ideolojik tavırları içeriyor. Buna rağmen bazı kadınlar, "ülkücü", "şehatçı" kimliğiyle siyaset yapmayı yeğliyorlar. Işılay Saygın'ın geçmişinde "ülkücü" bir misyona sahip ol- ması, 12EylülCuntası'nındes- teklediği Turgut Sunalp'ın Mil- liyetçi Demokrasi Partisi'nden milletvekili seçilmesi, "şerefsiz onbaşı" tartışmasında onbaşı apoletiyle Meclis'e gelmesi, er- kek tavrına çok yatkın olduğu- nu gösteriyor. Hülya Avşar'la tartışmasında da benzer bir ta- vır içine girdi. Hülya Avşar'a gelince. O da erkek dünyamızın gereksinim- lerine cevap veren bir şov yıl- dızı. Kamyon şoföründen mıl- letvekıline kadar, hakiki(!) Turk erkeklerinin rüyalarını süsleyen "cazibeli kadın." O, bunu bilı- yor, böyle bir kimlikle ortaya çı- karak etkisini arttınyor. Sonuç- ta, ikisi de "erkek"\enn yarattı- ğı kadınlar. TBMM Başkanlı- ğı'nda barıştırılmalan bu ne- denle çok uygundu. Kalemli, en uygun olanını yaptı. Tekrar teşekkürler. CUMARTESİ YAZTLARI ATAOL BEHRAMOĞLU Cigara... 1860-1887 yılları arasında yaşamış Fransız şa- iri Jules Laforgue'un "Cigara" adlı şıiri (O. Veli çe- virisi) pek güzeldir: "Evet, bu dünya tatsız, ya öte- ki, palavra I Boyun eğmışim kadere, yaşıyarak, bedbin I Ölüm gelınceye dek, vakit öldürmek için I Içerim, Tanrılann huzurunda cigara..." Laforgue'un şıirini lıseyıllarımdan bilirim. "Ciga- ra" ile tanışıklığımın tarihi ise daha eskidir. ilkokul sonlarında, yaşıtım bir arkadaşla, bir paket sıga- ra satın alıp kırlara açılmış, sigara içmenin nasıl bir şey olduğunu henüz bilmediğımizden yan yana uzanmış, pakettekı bütün sigaraları birbiri ardına yakarak -bereket, içimize çekmeksizin- dumanla- nnı göğe üflemiştik... Zonklayan bir baş ve zehir gibi bir ağızla sona eren bu ilk deneyden sonra ben, lise yıllarıma kadar elime bir daha sigara al- madım... • • • İlk gençlığe ve şıire adım atışımın romanti2min- de sıgaranın tartışılmaz bir yerı vardır... O döne- mın kımı şiırlerinde bu açıkça görülür. Fakat hiç- bir zaman iyi bırtiryaki olamadım... Bir sigara tüt- türüyor olmanın romantizmıyle sigaranın sağlığa zararı arasında bocalayıp durdum. Bernard Shavv'un "en kolay" dediği şeyi, sigarayı bırakıp bırakıp başlamayı birçok kez yaşadım... Şöyle ya da böyle, sigaranın hayatımda hep bir yeri oldu. Ağzına tek sigara koymamış olanlara her zaman imrenmekle bırlikte, Laforgue gibi düşünmekten de kimi kez kendimi alamadım: "Siz didinin, ya- rınkı zavallt iskeletler; I Ben, gökyüzüne doğru kıv- rılan mavı ırmak, I Uyurum bir hudutsuz dalgaya kapılarak, I Etrafta baygın kokulu buhurdanlartü- ter..." • • • Yine cıe bulamadığım bir dizeyi sigara yardımıy- la bulmaya çalışmanın anlamsız ve ters sonuç ya- ratan bir çabaolduğunu çabuköğrendim... Birkaç saat içinde izmaritlerı birtablayı dolduracak kadar üst üste yakılan sigaralar başımı zonklatarak ve zıhnımi bulandırarak beni o dizeden daha da uzak- laştırıyordu... Sigarayla (büsbütün geçmese de epeyce duru- lan) çelişık ılışkıme karşın, yaratıcılığın herhangı bir "doping"\e değil, zıhin açıklığıyla, sağlıklı bir ya- şamla ilgilı olduğu sonucuna epeyce erken ulaş- tım... ilk sıgaralarını aç karnına ya da kahvaltının hemen ardından yakarak bir gün içinde en az bir paket sigara tüketen arkadaşlarım ıçin hep üzül- düm ve üzülüyorum... • • • Birkaç zamandır sıgaranıh zararlarıyla ilgıli ga- zete kupürlerini böyle bir yazı ıçin biriktiriyordum. Bunlan benim gibi herkes gördüğü için yineleme- ye gerek yok. Başta akcığer kanseri, kalp ve da- mar hastalıkları olmak üzere sigaranın pek çok ölümcül hastalığa neden olduğu artık giz değil. 20 Eylül 1997 tarıhlı "Cumhunyet"\n "ParmaklarAfŞ- hl 'smdâl<f ] Kâtfl: Sigara" başlıklı haberımn üst başiı- ğındakf cürnle. bu konuda söylenenlerin çarpıcı bir özeti sayılabilın "Avrupa'da her gün 3 bin kişinin sigara nedeniyle öldüğü, bunun 25 uçağın düş- mesine eş olduğu belirtildi..." • • • Yukandaki rakama karşın Avrupa ülkelerinde ve Amerika'da sigara tüketıminın azalmakta, buna karşılık Türkiye'de hızla artmakta olduğu da giz de- ğil. Nitekım "Cumhuriyet"Xe yukandaki haberin yayımlandığı aynı gün, TRT akşam haberlerinde, korkunç bir gerçeğin altı çizıliyor. Türkiye'de sıga- raya başlama yaşının 12'ye kadar düştüğü bildi- riliyordu... Bu rakam, sanıyorum ki her türlü siga- ra romantizmının ötesınde. sorumluluk ve vicdan sahıbı herkesi derin bıçımde düşündürmelidir... • • • Bir süre önce katıldığım bir tekne yolculuğun- da, Batı ülkelerinden gençler de vardı. Onlardan hiçbirı tek bir sigara ıçmezken bizimkiler sigara iç- me yanşındalardı. Bu gözlemımi paylaştığım bir ar- kadaşım. bızde gençler arasında sigara içme yay- gınlığının. gençlerin okuma alışkanlığından yok- sunluğuyla da ilgisı olduğunu söyledi... Yolcu va- purlarının, motorlarının açık bölümlerinde, Istan- bul'un nefes alınabılecek tek yeri olan Boğaz'ı geç- medeyken, hemen hemen tümü sigara ıçen -ço- ğunluğu çok genç- insanlara bakıyor, onlar ve ül- kemiz içın üzülüyorum... Gerçekten deellerinde bi- rer kitap olsa, zihinlerindeki boşluğu doldurmak, kendilerine bir "kımlik" yapmak ya da (bilincinde olmasalar da) başkalarıyla ortak bir şey paylaşı- yor olmanın doyumunu yaşayabilmek için, zehirli dumanlara gömülme gereksıniminı belki daha az duyacaklardı... Yüksek yapı gerekcesi Ezan genelgesi müftüyegöre değişiyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Ezanın mi- nareden hoparlörle okun- masına getirilen sınırla- maya ilişkin yenı düzen- lemenin uygulamasına Iz- mir'de de başlandı. tzmir Müftüsü Mehmet .\lbn- kaya, metropolde v e çev- re ilçelerdeki pilot çalış- malann tamamlandığını belirterek. ezanın hopar- lörle okunup-okunmama- sı konusunda ilçelerde ca- mi uzaklıklarının. ana- kentte ise yüksek yapıla- nn yoğunluk bölgelerinin dikkate alınacağını kay- detti. llçe bazında gerçe'k- leştirilecek uygulamava göre camı aralanndakı uzaklığın 500 merreyi geçmesi halindeezanlann yine hoparlörlerden oku- nacağını belırten Altmka- ya, kent merkezındeki viiksek yapılar nedeniyle ezanın duyulmadığını be- lirterek "Çok viiksek ya- pılar ezan sesini kesivor. Bu durumlarda camiler arasındaki uzaklıkdikka- te alınmadan ezanlann hoparlörle okunmasına devam edilecek" dedi. İlçelerdeki pilot uygu- lama süresince mahalle bazındaki belirlemelerin tamamlandığını ve gerek- li düzenlemelerin rapor halinde Dıyanet îşleri Başkanlığı'na göndenldi- ğini söyle>en izmır Müf- tüsü Mehmet Altmkaya, mahalle ölçeğinde her- hangi bir sorun vaşanma- vacağını belirttı. izmir Müftüsü Altınkava, şun- lan söyledi: "İzmir"deki ve ilçeler- deki cami sav ılan saptan- dı. Mahallekr bazında dü- zenlemeler vapıldı. Cami- lerin birbirierine olan uzaklıklan ve sesin ulaşa- bileceği noktalar belirien- di. Birbirierine asgari 500 metre uzakükta olan ca- milerde ezanlar hoparlör- le okunacak. 100-200 met- re gibi >akınlıkta bulunan camilerde ise müezzinler ezanı minareye çıkarak şe- refeden okuvacaklar."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle