Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 1997 CUMARTESİ
HABERLER
Prof. Dr. Bakır Çağlar, RP'nin savunmadaki yaklaşımını 'revizyonizm' olarak nitelendirdi
RP Batılı değerlere sığmdıALİER
Temel politikalannı Batı karşıtlığı
üzerine kuran Refah Partısi. hakkında
açılan kapatma davası için Anayasa
Mahkemesi'ne verdiği savunmada, Ba-
tılı değerlere sığındı ve evrensel hukuk
değerlerini savunan bir parti kimliği
çizdi.
Kamuoyu önünde çok hukuklu siste-
mi savunan RP'nin. savunmasında; par-
tinin uluslararası slandartlara uygun de-
mokrasi, insan hakJan ve özgürlüideri
"matematiksel bir kesinlikle" savundu-
ğu belirtildi.
tlk savur.masında. "İnsan Haklan
Evrensel Beyannamesi" ve "İnsan Hak-
lan Avnıpa Sözleşmesir
'nı referans ola-
rak kullanan RP, son savunması ıçin Al-
manya'daki Max Planck Hukuk Ensti-
tüsü ve Batı'nın ünlü hukukçulanndan
göriiş istedi.
• Kamuoyu önünde çok hukuklu sistemi savunan RP'nin. savunmasında; uluslararası
standartlara uygun demokrasi, insan haklan ve özgürlükleri "matematiksel bir kesinlikle"
savunduğu belirtildi.
tstanbul Üniveritesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ba-
kır Çağlar. RP'nin bu yaklaşımını "re-
vizyonizm" olarak tanımladı
Yıllardır Batı karşıtlığını politikala-
nna ana malzeme yapan ve kamuoyu
önünde çok hukuklu sistemi savunan
RP. Anayasa Mahkemesi'ne verdiği sa-
vunmasında Islami kımligini bir yana
bırakarak Batılı hukuk sistemi ve insan
haklan normlannı sahiplenerek farklı
bir parti kimliği sergiledi.
Türkiye'nin taraf olduğu uluslarara-
sı insan haklan sözleşmeleriyle İnsan
Haklan E\TenseI Beyannamesı ve İnsan
Haklan Avrupa Sözleşmesi gibi Batı
dünyasının hukuk belgelerini. savun-
masına temel yapan RP. aralannda
Fransız siyasetbilimci MauriceDuver-
ger'nin de bulunduğu Batılı siyaset bi-
limci \e ünlü hukukçulanvla'Alman-
ya'daki Max Planc Hukuk Enstihisügi-
bi kurumlardan yardım istedi. RP'nin
e\Tensel insan haklan ve özgürlükleri-
ne sahip çıktığı "matematiksel kesin-
lik" kavTamı kullanılarak vurgulanan ve
dünyanın aynı stardart değerlere sahip
olması anlamında küreselleştiği kayde-
dilen savunmada. RP'nin savunduğu
değerler şö> le ıfade edildi:
"Yeryüzünün her yerinde demokra-
si, insan haklan ve özgürlüğün tam ve
kâmjl manada yerleşmesi ve yüriimesi
için elden gelen gayret gösterilmiştir. Bu
gelişmenin sonucu olarak uluslararası
stardartlara uvgun demokrasi. insan
haklan ve özgürlük mefhumlan. özdlik-
leri ve detavlan -olmazsa olmaz şartıv-
la- açık ve kesin bir şekilde adeta mate-
matiksel bir kesinlikle tespit olunmuş-
tur."
Türkiye'nin Avrupa İnsan Haklan
Mahkemesı'ndeki eskı savunmanı Prof.
Dr. Bakır Çağlar. çokhukukluluk ya da
hukukta kültüralizm tezını savunan
RP'nin. Anayasa Mahkemesi'ne verdi-
ği savunmada açık bir "revizyonizm"
sergıledığını belirttı. RP re\ izyonizmi-
nin "polirik nedenk'rie ideolojik kimliği
vitrindedeğiştinnekten" ıbaret olduğu-
nu anlatan Prof. Çağlar. RP'nin. insan
haklan anlavışını da insan içın değil.
parti adına güç \e kontrol aracı olarak
kullandığını savundu.
Prof. Dr. Bakır Çağlar. İslamı refe-
rans gösteren çokhukuklu sistemın ve
insan haklan anlayışının. evrensel insan
haklan sözleşmelenne aykın olduğunu
da vurgulayarak şöyle konuştu:
"Kahire'de 1990 yılında 45 İslam ül-
kesi dışişleri bakanuun inualadığı "İs-
lam tnsan Haklan Deklarasyonu', Hu-
kukçular Milletierarası Komisyonu'nda
(Commission Internationale de Jurites)
ciddi eleştirilere neden oldu. Söz konu-
su komisyonun genel sekreteri, İslam
Deklarasyonu'nun insan haklanvla ilgi-
li milletlerarası hukuk kurallannın üze-
rine kurulu olduğu 'kültürlerarası te-
mel uzlaşma'yı açıkça tehditettiğini söv-
lenıiş, komisyon hukukçulan da söz ko-
nusu deklarasvonun 1948 İnsan Hakla-
n Evrensel Bev annamesi'ne av kınlığını
tespitetmişlerdi. Hukukçular,deklaras-
yonu yeni bir duvar politikası olarak
görmüştü."
Sıvas davası
Saıııklar
ölenleri
suçladı
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Sıvas"ta 2
Temmuz 1993 günü 37
kışının öldürülmesiyle
sonuçlanan şenatçı saldın
nedeniyle hüküm gıyen
ve cezalan Yargıtay'ca
bozulan 98 sanığın
yeniden yargılanmasına
devam edildi. Idamla
vargılanan sanık Halil
Ibrahim Düzbiçer.
MadımakOteli'nde
öldürülenleri "terörist"
diye nitelendirirken, "Ben
idam cezasına razıyun.
Yeter ki bizi devleti
vikmakla suçlamasmlar"
dedi.
Ankara 1 NoluDGM'de
görülen davanın dünkü
dunışmasına tutuklu
sanıklardan 10'u ve
avukatlanyla müdahil
avukatlan katıldı.
Duruşmayı CHP Ankara
Milletvekili Ydmaz Ateş
de ızledi.
Mahkeme Başkanı Orhan
Karadeniz, duruşma
başlamadan önce
izleyicileri uyararak,
bağırmamalannı, hakaret
etmemelerinı,
alkışlamamalannı, aksi
halde 6 ay hapis cezasıyla
yargılanacaklannı
söyledı.
Duruşmada savunma
yapmak için söz alan
tutuklu sanıklardan
Muhsin Erbaşın ayukatı
Muhammet Emin Ozkan,
Sıvas'ta yaşamını
kaybeden 37 kişiyi geri
getirmenin mümkün
olmadığmı. ancak bir o
kadar kişinin de mağdur
edilmemesi gerektiğini
kaydetti.
Tanık askerier
Özkan, savunmasını,
yaşamını kaybeden
kişilere ithaf etmek
istediğini belirterek, son
kez gerçeğin sözcülüğünü
yapmak için savunma
yapacağını söyledi.
Davada emniyet
kuvvetleri dışında hiç
kimsenin tanık olarak
dinlenmediğini. polisler
kadar olaya yakırt olan
askerlerin de aralannda
bulunan birçok görgü
tanığımn dinlenmesi
gerektiğini savunan
Ozkan, benzine
batınldıktan sonra yakılan
bez parçalannın otele
atılmasının bir varsayım
olduğunu, bunun fızik
kurallanna da aykınlık
oluşturmadığını söyledi.
Özkan, Yargıtay'm bozma
karanna uyulmasırun
ardından cumhuriyet
savcısının mütalaasının
evrensel insan haklanna
ve hukuka aykın
olduğunu, ideolojik izler
taşıdığını belirterek,
yargılamanın hukuk
kurallanna uygun olarak
yapılmadığını savundu.
Özkan, "Ovünülecek bir
yargılama sonunda
verilecek karar kianı
cezası dahi olsa, sonuç
hoşgörüyle karşılanabilir"
dedi. Mahkeme Başkanı
Karadeniz, esas
hakkındaki savunmasını
yapmayan samklann,
savunrnalannın alınıp
davanın karara
bağlanması için
duruşmayı erteledi.
Yolsuzluk ile Savaşım Stratejileri toplantısında medya tartışıldı
Tekelci basın yönlencüriyor
Cazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Orhan Erinç, Türkiye'de basının Doğan
Grubu ile Bilgin GnıbıTnun tekelleşmesi sonucu yanhş bir yapılanma içine gir-
diğini bu nedenle gazetecilik mesleğinin ana ilkeİerinin hayata geçirümesinde
sorunlar yaşandığını söyledL (Fotoğraf: UĞUR GÜN YÜZ)
İstanbul Haber Servisi-
Türkive'de basının tekelleş-
mesi nedeniyle toplumubil-
gilendirmek yenne yönlen-
dirme eğıliminın öne çık-
maya başladıği vurgulandı.
Alman Kültür Merkezinde
vapılan "Yolsuzlukile Sava-
şım Stratejileri" konulu top-
lantı dün sona erdi.
Toplantının dünkü bölü-
münde "Medyanın rolü"
tartışıldı. Oturum Başkanlı-
ğını Yargıtay 4'üncü Ceza
Daıresı Başkanı Prof.Dr.
SamiSelcuk'un yaptığı top-
lantıda konuşan Gazetemiz
Genel Yayın Müdürü Or-
han Erinç, Türkiye'de ba-
sının Doğan Grubu ile Bıl-
gin Grubu'nun tekelleşme-
si sonucu yanhş bir v apılan-
ma içine girdiğini bu neden-
le gazetecilik mesleğinin
ana ilkeİerinin hayata geçi-
nlmesınde sorunlar yaşan-
dığınadıkkat çekti.
Bu yapısal değişikliğin
basının temel ilkelerinden
olan toplumu bilgilendirme
yenne yönlendirmeye ittiği-
ni. bunun altında da gazete
patronlannın ekonomık ve
politik ılışkilerinin yattığı-
nı vurgulayan Orhan Erinç
şöyle konuştu:
"Öncelikle basından bek-
lenen nedir. sorusunun ya-
nıtını vermemiz gerekiyor.
Ancak konuya tarihsel bir
bakışla yaklaşırsak gazete-
cilik mesleğinin temel ilkeİe-
rinin çok önceden hedefin-
den saptınldığına ilişkin be-
lirii örneklere rastiavabiliriz.
Asbnda basın mesleği ilkeİe-
rinin iyi uvgulanabilmesi
için iyi niyetli yasalannuz
I 1 <l.<f.,ıl.l_,l,<',;\l'_ j
IİİHIİ''" 1(1
Susurluk davalanndaki tahliyeler gerilimi tırmandınyor
'Çetdenumdtummayacaklar'tstanbul HaberServisi- Susur-
luk kazasıyla ortaya çıkan çete-
lerin yargılanması istemiyle ye-
niden başlatılan 'Sürekli Aydın-
bk tçin 1 Dakika Karanlık' eyle-
mi siyasi partilerin de destegiy-
le sürüyor.
Özgürlük ve Dayanışma Partı-
si 'nin (ÖDP) İstanbul İl Öraürü.
"Sürekli Aydınük İçin 1 Dakika
Karanlık" eylemine destek ver-
mek amacıyla, önceki akşam
Harbiye Açıkhava Tiyatro-
su'nda. "L'nutmak yok" sloga-
nıylabiretkinlikdüzenledi. ÖDP
Genel Başkanı Ufiık Uras, dört
bini aşkın kişinin katıldığı gece-
de yaptığı konuşmada, temiz si-
yasetin: emeğin. banşın, ezile-
nin. sömürülenin ve mağdurun
yanında olmayı gerektirdiğini
belirtti.
ÖDP'nin, bunlan hedeflediği
için. toplumsal muhalefetin sesi
olduğunu söyleyen Uras, ışıkJa-
nnı söndüren herkesin. insan
haklan düşmanlanna karşı bir
araya gelerek, yurttaş ınisiyatıfi-
nin gücünü arttırdığını kaydetti.
Uras. "Meclis, 'Rejım tıkandı"
dhor. Peki çeteleri siz beslemedi-
niz mi" diye sordu. Kalabalığın
sürekli "Faşizme karşı omuz
omuza" sloganı attığı gecede,
ÖDP'nin Açıkhava'da düzenlediği 'L nutmak Yok' etkinliği ilgi gördü. (AYKUT KÜÇÜKKAYA)
Moğollar ve Dost Yürek grupla-
n sahne aldı.
Banş Partısi İstanbul tl Baş-
kanlığı da. dün Bakırköy Özgür-
lük Meydam'nda "Susurluk sis-
temin kara kutusudur" konulu
birtoplantı düzenledi. Banş Par-
tisi İstanbul II Başkanı BaşarYal-
h, toplantıy la ilgilı yaptığı değer-
lendirmede amaçlannı şöyle sı-
raladı:
"İmzalanan uluslararası an-
laşmalara rağmen işletilmeven
adalet mekanizmasını harekete
geçirmek, mevcut sistemin çanak
tuttuğu yolsuzluk mimarlanna.
sistemden beslenip veraltına inip
karanlıklarda yaşavan fırsatçıla-
ra, sistemin zırhına bürünüp bir
rtirlü dokunulamayanlara neden
hesap sorulamadığını anlatmak."
mevcut Ancak bazı bölüm-
lerinin özellikle boş bırakıl-
dığı konusunda kuşkulan-
mız olduğunu sövlevebili-
rinı. Bir başka açıdan Tfir-
kiv e'de siyasi iktidarlannen
çok kullanmak istedikleri
organın yinebasınolduğunu
söv levebiliriz. Bunun en can-
lı örneği ise resmi reklam-
larda vaşannıaktadır. Siyasi
iktidarlar bu avantajlannı
özellikle seçim dönemlerin-
de sergilemektedir.
Ömeğin 1994 verel şeçim-
lerinin yapıidığı Mart avın-
da iktidar yıllık toplam 648
mihar liralık resmi rekla-
mın vaklaşık yüzde 29'unu
dağıtmışür. Milletvekili se-
çimlerinin vapıldığı 1995 v>
lı aralık avında vine toplam
resmi reklam bedelinin 5'te
biri dağıblmışur. Bu neden-
le ülkemizde bükümetler
kendi özel uvgulanıalannı
kendi çıkarlan paralelinde
kullanma gibi bir alışkanlı-
ğa sahip."
Toplantıya katılan Sabah
ve Times gazeteleri yazan
Andrevv Finkel de Türki-
ye'de cumhuriyetten bu ya-
na uygulamalar ele alindı-
ğında birçoğunun yapay bir
özellık arzettiğıni ileri sü-
rerek şunlan söyledi:
" Örneğin Ankara'yı ele
alalım. Ankara inşa edilir-
ken vüzde40 planlanmış di-
ğer v üzde 60'lık bölümü ya-
sa dtşı bir iman desteklerşe-
kilde serbest bırakılnuşnr.
Aynı oran İstanbul için v üz-
de 75'tir. Buradan varmak
istediğim olgu Türkive'de
aksayan vönler tarOşıldığın-
da biraz gerhe bakmak zo-
runluluğu var. Türkiye'de
basın irdelendiğinde çoğu-
nun devlet politikalannı
destekler nitelikte olduğu
göze çarpıyor. Bu olgu ve di-
ğer vönleriyle Türk basını
günümüzde polorize olmuş
dunımdadır. Olav lara kar-
şı tarafsız kalamama gibi
bir özelliği var. Bunun
önemli bir nedeni de medya-
daki monopolleşme olgusu.
Ancak şunu rahatlıkla söy-
liyebiluim ki devlet vanlısı
gazetelerin Güneydogu'da
vaşanan olaylan tam olarak
vansıtamaması sonucu bu-
gün Susurluk gibi bir >ol-
suzhıkla karşı karşıva kal-
mısür."
NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Devlet Bakanı Işılay Say-
çfin'la, Hülya Avşar öpüştüler.
Ustelik bu mutlu buluşma Tür-
kıye Büyük Millet Meclisi Baş-
kanı Mustafa Kalemli'nin ön-
derliğinde gerçekleştirildi. Sa-
yın Kalemli hepimizi ihya etti,
sağ olsun. Doktor Asteğmen
Necdet Güçlü'nün katili ülkü-
cü ibrahim Doğan'ın Meclis
doktorluğu yaptığı bu Meclis'in
Başkanı'na yaraşır bir eylem.
Işılay Saygın. Hülya Avşar'ın
Küçük ibo'yu kucağına oturta-
rak program yapmasına ve Av-
şar'ın kıyafetlerine bakıp şunla-
rı söylemişti: "Kıyafetlerinden
çokhicap duyuyorum. Açıksa-
çık elbise giymiş, soytarı gibi,
o neydi öyle?" Avşar, bakanın
bu sözlerinden çok alınmış ve
çeşitli şovlarda bu eleştirileri si-
temli sözlerle eleştirmişti.
Iki unlü kadının birbirleri hak-
kındaki sözleri, bizim meraklı
medyamızı çok memnun et-
mişti. Olur olmaz yerlerde bu i-
Oh!.. Nihayet Öpüştüler
ki kadına birbirterı hakkında so-
rular sorarak gerilimi kızıştır-
mışlardı. Onların artık her ko-
nuşmalan haber değen taşıyor-
du. Onlar da bu ilgiyi fırsat bı-
lip konuşuyorlardı.
Bu tatsız durumu fark eden
Meclis Başkanı Kalemli. so-
nunda ağırlığını koyup onları
banştırmaya karar verdi. Önce-
ki günkü bir açılışta onları
öpüştürüp banştırdı. Sayın Ka-
lemli, bu önemli barışmayı şu
sözlerle gerçekleştirdi: "Türki-
ye'nin gündemini işgal eden
bir konu var. Onlar birbirlerini
çok seviyorlar. Bir arabulucu-
luk yapayım. Bir araya gelip
öpüşun. Bu vesıleyle bu mese-
le de halledilmiş olsun." Kürsu-
den yapılan bu çağnya uyan
Saygın'la Avşar öpüştüler ve
ülkemizin önemli birsorunu da
halledildi.
Bu önemli devlet meselesı
hakkında birkaç soz de ben
söylemek istiyorum. iki unlü
kadının, bir erkek ortamında ve
erkek üslubuyla tartışmalann-
dan hoşlanmadım. Bir kadın
sanatçının kıyafeti, birpolitika-
cı kadını neden ilgilendiriyorki?
llgilendirse bile, bu kıyafete ne-
den karışıp, hakarete varan
sözlerkullanıyor? Işılay Saygın,
kadın haklarını koruyacak bir
Bakanlığın başında. Hülya Av-
şar'ın kıyafetinden önce, ka-
dınlar açısından öylesine ağır
sorunlar var kı.
Işılay Saygın, erkek egemen
bir parlamentoda kadın hakla-
rını savunamamanın çaresizlı-
ğini yaşadığını defalarca dile
getirdi. Aile içinde kadınlara yö-
nelik koca dayağının Ceza Ya-
sası kapsamına alınmasını en-
gelleyen erkek bakanların tu-
tumunu kamuoyuna şıkâyet et-
ti. REFAHYOL hukümetini de
haklı olarak bu nedenle terk et-
tı.
Ne var kı, o da erkek ege-
men bir toplumun siyasetçisi.
Kadın siyasetçilerimiz de ayak-
ta kalabilmek ve etkili olabil-
mek amacıyla çoğu kez erkek
söylemini tercih ediyorlar. Er-
kek yöntemlerini kullanarak si-
yaset yapıyorlar. Erkek tarzını
kullanan kadınlar, zaman za-
man erkeklerden daha yırtıcı bir
tavır içine giriyorlar. Örneğin
şovenizm ve siyasi İslam, kadın
davranışına pek uygun olma-
yan ideolojik tavırları içeriyor.
Buna rağmen bazı kadınlar,
"ülkücü", "şehatçı" kimliğiyle
siyaset yapmayı yeğliyorlar.
Işılay Saygın'ın geçmişinde
"ülkücü" bir misyona sahip ol-
ması, 12EylülCuntası'nındes-
teklediği Turgut Sunalp'ın Mil-
liyetçi Demokrasi Partisi'nden
milletvekili seçilmesi, "şerefsiz
onbaşı" tartışmasında onbaşı
apoletiyle Meclis'e gelmesi, er-
kek tavrına çok yatkın olduğu-
nu gösteriyor. Hülya Avşar'la
tartışmasında da benzer bir ta-
vır içine girdi.
Hülya Avşar'a gelince. O da
erkek dünyamızın gereksinim-
lerine cevap veren bir şov yıl-
dızı. Kamyon şoföründen mıl-
letvekıline kadar, hakiki(!) Turk
erkeklerinin rüyalarını süsleyen
"cazibeli kadın." O, bunu bilı-
yor, böyle bir kimlikle ortaya çı-
karak etkisini arttınyor. Sonuç-
ta, ikisi de "erkek"\enn yarattı-
ğı kadınlar. TBMM Başkanlı-
ğı'nda barıştırılmalan bu ne-
denle çok uygundu. Kalemli,
en uygun olanını yaptı. Tekrar
teşekkürler.
CUMARTESİ
YAZTLARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Cigara...
1860-1887 yılları arasında yaşamış Fransız şa-
iri Jules Laforgue'un "Cigara" adlı şıiri (O. Veli çe-
virisi) pek güzeldir: "Evet, bu dünya tatsız, ya öte-
ki, palavra I Boyun eğmışim kadere, yaşıyarak,
bedbin I Ölüm gelınceye dek, vakit öldürmek için
I Içerim, Tanrılann huzurunda cigara..."
Laforgue'un şıirini lıseyıllarımdan bilirim. "Ciga-
ra" ile tanışıklığımın tarihi ise daha eskidir. ilkokul
sonlarında, yaşıtım bir arkadaşla, bir paket sıga-
ra satın alıp kırlara açılmış, sigara içmenin nasıl bir
şey olduğunu henüz bilmediğımizden yan yana
uzanmış, pakettekı bütün sigaraları birbiri ardına
yakarak -bereket, içimize çekmeksizin- dumanla-
nnı göğe üflemiştik... Zonklayan bir baş ve zehir
gibi bir ağızla sona eren bu ilk deneyden sonra
ben, lise yıllarıma kadar elime bir daha sigara al-
madım...
• • •
İlk gençlığe ve şıire adım atışımın romanti2min-
de sıgaranın tartışılmaz bir yerı vardır... O döne-
mın kımı şiırlerinde bu açıkça görülür. Fakat hiç-
bir zaman iyi bırtiryaki olamadım... Bir sigara tüt-
türüyor olmanın romantizmıyle sigaranın sağlığa
zararı arasında bocalayıp durdum. Bernard
Shavv'un "en kolay" dediği şeyi, sigarayı bırakıp
bırakıp başlamayı birçok kez yaşadım... Şöyle ya
da böyle, sigaranın hayatımda hep bir yeri oldu.
Ağzına tek sigara koymamış olanlara her zaman
imrenmekle bırlikte, Laforgue gibi düşünmekten
de kimi kez kendimi alamadım: "Siz didinin, ya-
rınkı zavallt iskeletler; I Ben, gökyüzüne doğru kıv-
rılan mavı ırmak, I Uyurum bir hudutsuz dalgaya
kapılarak, I Etrafta baygın kokulu buhurdanlartü-
ter..."
• • •
Yine cıe bulamadığım bir dizeyi sigara yardımıy-
la bulmaya çalışmanın anlamsız ve ters sonuç ya-
ratan bir çabaolduğunu çabuköğrendim... Birkaç
saat içinde izmaritlerı birtablayı dolduracak kadar
üst üste yakılan sigaralar başımı zonklatarak ve
zıhnımi bulandırarak beni o dizeden daha da uzak-
laştırıyordu...
Sigarayla (büsbütün geçmese de epeyce duru-
lan) çelişık ılışkıme karşın, yaratıcılığın herhangı
bir "doping"\e değil, zıhin açıklığıyla, sağlıklı bir ya-
şamla ilgilı olduğu sonucuna epeyce erken ulaş-
tım... ilk sıgaralarını aç karnına ya da kahvaltının
hemen ardından yakarak bir gün içinde en az bir
paket sigara tüketen arkadaşlarım ıçin hep üzül-
düm ve üzülüyorum...
• • •
Birkaç zamandır sıgaranıh zararlarıyla ilgıli ga-
zete kupürlerini böyle bir yazı ıçin biriktiriyordum.
Bunlan benim gibi herkes gördüğü için yineleme-
ye gerek yok. Başta akcığer kanseri, kalp ve da-
mar hastalıkları olmak üzere sigaranın pek çok
ölümcül hastalığa neden olduğu artık giz değil. 20
Eylül 1997 tarıhlı "Cumhunyet"\n "ParmaklarAfŞ-
hl
'smdâl<f
]
Kâtfl: Sigara" başlıklı haberımn üst başiı-
ğındakf cürnle. bu konuda söylenenlerin çarpıcı bir
özeti sayılabilın "Avrupa'da her gün 3 bin kişinin
sigara nedeniyle öldüğü, bunun 25 uçağın düş-
mesine eş olduğu belirtildi..."
• • •
Yukandaki rakama karşın Avrupa ülkelerinde ve
Amerika'da sigara tüketıminın azalmakta, buna
karşılık Türkiye'de hızla artmakta olduğu da giz de-
ğil. Nitekım "Cumhuriyet"Xe yukandaki haberin
yayımlandığı aynı gün, TRT akşam haberlerinde,
korkunç bir gerçeğin altı çizıliyor. Türkiye'de sıga-
raya başlama yaşının 12'ye kadar düştüğü bildi-
riliyordu... Bu rakam, sanıyorum ki her türlü siga-
ra romantizmının ötesınde. sorumluluk ve vicdan
sahıbı herkesi derin bıçımde düşündürmelidir...
• • •
Bir süre önce katıldığım bir tekne yolculuğun-
da, Batı ülkelerinden gençler de vardı. Onlardan
hiçbirı tek bir sigara ıçmezken bizimkiler sigara iç-
me yanşındalardı. Bu gözlemımi paylaştığım bir ar-
kadaşım. bızde gençler arasında sigara içme yay-
gınlığının. gençlerin okuma alışkanlığından yok-
sunluğuyla da ilgisı olduğunu söyledi... Yolcu va-
purlarının, motorlarının açık bölümlerinde, Istan-
bul'un nefes alınabılecek tek yeri olan Boğaz'ı geç-
medeyken, hemen hemen tümü sigara ıçen -ço-
ğunluğu çok genç- insanlara bakıyor, onlar ve ül-
kemiz içın üzülüyorum... Gerçekten deellerinde bi-
rer kitap olsa, zihinlerindeki boşluğu doldurmak,
kendilerine bir "kımlik" yapmak ya da (bilincinde
olmasalar da) başkalarıyla ortak bir şey paylaşı-
yor olmanın doyumunu yaşayabilmek için, zehirli
dumanlara gömülme gereksıniminı belki daha az
duyacaklardı...
Yüksek yapı gerekcesi
Ezan genelgesi
müftüyegöre değişiyor
İZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - Ezanın mi-
nareden hoparlörle okun-
masına getirilen sınırla-
maya ilişkin yenı düzen-
lemenin uygulamasına Iz-
mir'de de başlandı. tzmir
Müftüsü Mehmet .\lbn-
kaya, metropolde v e çev-
re ilçelerdeki pilot çalış-
malann tamamlandığını
belirterek. ezanın hopar-
lörle okunup-okunmama-
sı konusunda ilçelerde ca-
mi uzaklıklarının. ana-
kentte ise yüksek yapıla-
nn yoğunluk bölgelerinin
dikkate alınacağını kay-
detti. llçe bazında gerçe'k-
leştirilecek uygulamava
göre camı aralanndakı
uzaklığın 500 merreyi
geçmesi halindeezanlann
yine hoparlörlerden oku-
nacağını belırten Altmka-
ya, kent merkezındeki
viiksek yapılar nedeniyle
ezanın duyulmadığını be-
lirterek "Çok viiksek ya-
pılar ezan sesini kesivor.
Bu durumlarda camiler
arasındaki uzaklıkdikka-
te alınmadan ezanlann
hoparlörle okunmasına
devam edilecek" dedi.
İlçelerdeki pilot uygu-
lama süresince mahalle
bazındaki belirlemelerin
tamamlandığını ve gerek-
li düzenlemelerin rapor
halinde Dıyanet îşleri
Başkanlığı'na göndenldi-
ğini söyle>en izmır Müf-
tüsü Mehmet Altmkaya,
mahalle ölçeğinde her-
hangi bir sorun vaşanma-
vacağını belirttı. izmir
Müftüsü Altınkava, şun-
lan söyledi:
"İzmir"deki ve ilçeler-
deki cami sav ılan saptan-
dı. Mahallekr bazında dü-
zenlemeler vapıldı. Cami-
lerin birbirierine olan
uzaklıklan ve sesin ulaşa-
bileceği noktalar belirien-
di. Birbirierine asgari 500
metre uzakükta olan ca-
milerde ezanlar hoparlör-
le okunacak. 100-200 met-
re gibi >akınlıkta bulunan
camilerde ise müezzinler
ezanı minareye çıkarak şe-
refeden okuvacaklar."