23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM1997SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 İNSANLAR, SOKAKLAR VE ŞEYLER ENİS BATUR Tarih karşısında yaratıcıBeaubourg. bu yıla gene de\ bir sergiyle girdıydi: "Face 'a I'Histoire." Nasıl çe\ inrsek çevi- relim: "Tarih'in KarşKmda", "Ta- rih'in Önünde", "Tarih'le Karşı Karşıya", "Tarih'le Yüzyüze". "Tarih KarşBinda"..bütün anlam vurgulannı sergi ıçinde topluyor. Ana gövde, beşinci katlakı büyük galeride: 1933-79; girişteki. 1980- 96 dönemıni kapsayan ek bölümü bir sonraki sefere bıraktım. kaldı ki büyük galeridekileri zaten bir seferde sindirmek elde değil. Nazizm, Faşizm. Komünizm, 45 sonrasının büyükçe dönemeç- leri (Cezayir. Vietnam, 68 Mayı- sı, vb.) peşpeşe. ıç ıçe geçıyor ser- gide. Ortadaki uzun koridor afiş- lere, dergi \e kitaplara aynlmış, iki taraftaki 20 odada Dix'den. Ko- kochka'dan VVarhol'a. Beuys'a "herkes" Tanh'teki yenne göre sıralanmış: Içinden geçtiğımız za- manlann içinden nasıl geçtık? "Guernica" türü tanıdık işler var elbene sergıde; Fautrier'nın "Rehin tutuianlar"ı gibı kıtaplar- da görmeye alıştığım ışler de - ama çoğu yapıtla ilk kez burada karşılaştım. heyecana kapıldım, bazılannın kalıcı izler bırakaca- ğını hemen söyleyebilirim. Bu durumda. işin kolayı, "ek- sik"lerin üzerinde oyalanmaktır ya, bunu "iş yapan" biri olarak akhmdan bile geçirmem: Burada olanlar, olmayanlann yerine her şeyi söyleyebilecek gücü taşıyor- lar. Parçalara dağılacağım biraz: Tek bir parça bazen her şeyi ifa- de edebılir. Sonra bütüne dönmek isterim. Sanat'ın gücu ne kadar ça- resizligıne bağlıdır? "Tarih Karşısında", ideolojile- ri selamlayan. coşkuyla onlann saflannda yer alan sanat yapıtla- nyla başlıyor: Bırpropagandahiz- meti olarak yaratıcılık. Italyan Fü- türistleri. Agit-Prop. Hitier'ın me- ga projesıyle büyülenenler. Mo- dernlerin, olağanüstü birdönüşü- mün (1860-1910) ardından deni- ze dökülüşleri. İçten ve heyecan- lı çoğu. bu özellığı görmezden gelemeyız: Desperoya da Rodçen- ko - başta hem de nasıl ınanmış- lar. Güçlü bir etmen: O güne dek Sanat'la pek ilgı kur(a)mamış kit- lelerle karşı karşıya geliyor, geti- riliyor işlen: Nasıl başlan dön- mesin? Beaubourg, bu yıla gene bir dev bir sergiyle girdiydi: "Face a I'Histoire". Nazizm, Faşizm, Komünizm, 45 sonrasının büyükçe dönemeçleri peşpeşe, iç içe geçiyor sergide. Ortadaki uzun koridor afişlere, dergi ve kitaplara aynlmış, iki taraftaki 20 odada Dix'ten, Kokochka'dan Warhol'a, Beuys'a "herkes" Tarih'teki yerine göre sıralanmış: İçinden geçtiğimiz zamanlann içinden nasıl geçtik?" "Yıkıntilar Arasında Maske" Otto Dix, 1946. "HiÜer'in Gizemi' Salvador Dali, 1938 Ikinci salon, hemen "Direniş- ler"i getiriyor: Gecikmeden, da- ha işin başında işin sonunu göre- bilenler olmuş. Tutucular. zemin altlanndan kayıyor diye ürkenler, ıkı ayaklan bırden geride kalan- lar değil bunlar. onlar ayn. Gök- yüzü masmaviyken. ufkun arka- smdakı siyah bulutlan görenler. Iş- te Otto Dix, apokaliptik resimle- nyle- "Yedi Temel Günah", 1933 tarihıni taşıyor. Üçüncü salon. sürgüne çıkan- larla yılgryla sindirilenlere aynl- mış. Yeni ideolojiler. vakit kaybet- meksizin, sapkınlann üzenne gi- diyorlar. "Dejenere Sanat" döne- mi. Ihbarlar, ateşe sürülen kitap- lar. ayıklanan toplumlar. Beck- mann'dan olağanüstü bir üçüzlü, "YotoÇüaş'" her şeyi içeriyor. Gi- denler, gıdebılenler az değildir: Duchamp'dan Thomas Mann'a. Kalıp yok edilenler de: Mandeis- tam'dan Max Jacob'a. Ne olursa olsun. 1930-45 arasıyaşanan bü- yük göç hareketleri, sanatın bütün alanlannda kendini hissettiren so- nuçlar getirir. Fautrier'nin onca tartışmaya yol açan (Keder neden güzeldir?) baş'lanndan önce gelen üç salon bilançoyu veriyor: "Karabasan- lar", "Kaffiamlar", "YıkuıOlar'' Klee'nin desenleri, Kokosc- ha'nın "anchluss"u ve 'Yengeç"ı. Magrittein *KaraBayrak"ı, "Gu- ernica", toplama kamplarından kalmış bir avuç resım, şaşılası şey: Dali'den bırkaç tepki resmı... hep- sinin bir özeti gibi gene Otto Dix: "Yıkıntılar Arasında Maske", 1946'dan ürpertıci bir başyapıt. "Tarih Karşısnda'nın bu ilk bölümünün Fautrier'yle bitirilmiş olması çok yerinde bir seçim ben- ce: Acının sildiği insan yüzü - Acı'yı daha tok biçimde anlat- mak için, o aşamadan sonra, baş- ka bir çözüm bulunamazdı gibi geliyor bana. Pönge'un övgülü dıklenişı, yanılgısının güzelliğini kanıtlıyor topu topu. Savaş bit- miş, bağlanma güçlenerek sürü- yor. Gerçekçi 'ler (Picasso, Leger, başkalan) anti-faşist olmanın sı- nınnı göremiyorlar: Sovyetler gü- dümlü yapıtlar, anlayışlar önce çıkıyor, Fautrier'den gelen soluk değil: Doğu'da olanlan anlamak istemiyorlar, öğrenmek bile iste- medikJerini biliyoruz bugün: Sağ- lam, pek yapıtlar kalmamış mı bu dönemden, kalmış: Miro'nun üç- lüsü ("ÖJüm Mahkûmunun l mu- du", 1974). Mothervvellden "İs- pamaCumhumedneAğrt" (1953- 54), Cobra hareketinden şamar tablolar. Picasso'nun en zayıf dö- nemi, öte yandan. Sovyetler'de büsbütün cöküyor sanat. Polon- ya'daki büyük gizilgüç eriyor, Çe- koslovakya ve Macaristan'daki- ler dağıtılıyor, dağılıyor. Ayna-belgeier "Özgür Dünya",jestle dik-tut- maya çalışıyor teraziyi. Gerçek özgür yanını kemiren Yeni Dü- zen'e karşı çırpınıyor, ama Be- uys ve benzerlerinın "çöp"leri çı- kana dek doğru bir yonım çıkmı- yor karşımıza. Arada, pek çok işin arasından üçü, heyecanlandırdı beni. Bir. Jack Levine'ın 1954'ten "Seçim Gecesi" - son yanm yüzyılın Ame- rika'sını özetleyen tuhaf. iç bur- kucu bir yapıt: Onca filmin, araş- tırmanın, kampanya belgeselınin üstüne çıkıyordu. YVerner Tübke'nin, bir Doğu Alman ressamı, "Alman İşçi Sını- fi Tarihi'* - 1961'den bir üçüzlü, Yüksd Aslan ın "KapftaT çalış- masının kaynağı. Ve Oscar Rabine'den. bir Sov- yet ressamı, "Pasapoıt" (1972). şüphesiz kişisel nedenlerle. ama o kadar mı: Bu sergı yurttaşlık hakkının düşmesine de yol açrruş, açıldığında. "Tarih KarşBinda^beşinci kat- taki odalara dağıtılrraş ya. ara yol- daki *bdgeter"le bırlıkte çetin bir ayna ilişkisi de kuruyor. Bir iki adım geri çekilip sormadan ede- meyecek çıkar mı: Ne kadar dik- leniş, başkaldın, uyanıklık? Ne kadar katlanış, kapılıp gitme, acz? Ölçmek elde midir. bilemiyo- rum. Şurası gerçek ki, aynı sergi mantığı XIX. yüzyıla uygulansa, modernlerin ayıncı özelliği belir- gin biçimde öne çıkabilir. Her an- lamıyla işin içine girmişlerdir: Bu durum 'u genellikJe istememiş ol- malanna dikkat kesilmeliyiz. Selde çöp olmamak ' Sanatçmın sıyasetle, tarihle. onu kuşatan dünyanın bir yakasıyla sıkı sıkıya ılışkıde kalması gere- ği üzerinde kalan. bu bağlamda birtürkılavuzluküstlenenlerken- dilerine böylesi bir üst-konumu neye dayanarak yakıştırrruşlardır, bunu gerçekten anlayamıyorum, ama en azından belli ölçüde etkı- li olabilmişlerdir. Üstelik. daha doğru olan da tekelleştirilmiştir orada - neden yana olunacağı, ne- ye karşı olunacağı. Anti-faşist ol- makla ah her şey çözülebilseydi: Yanm yüzyıl boyunca, Meyer- hokJ'un dövülerek öldürülüşünü susarak gerekçelendırmış olmak da bir tür faşizm değil miydi? "Tarih Karşsmda K ,gnstererek diriltiyor. yorgun düşüp gömdü- ğümüz kımi temel sorulan. Neden yorgun düşmüştük? Bir türlü ya- nıtlayamamıştık onlan, yanıtlan- mızın tutarsızlığından bir kördü- ğüm doğmuştu. Belki anlamış ol- mamızın canımızı acıttığı birger- çeğe toslamıştık: Insan yeniden yanılmaya, yanılnlmaya hazırdır. Yanılmarruş olmak kurtuluş sağ- lamaz. Benjamin Port-Bouda: Ha- yır, oraya dönecek değilim, dön- mek istemiyorum. Sanat, kendiliginden yapaca- ğiru yaptığında. işlevinı anı anı- na sağlayamasa bile anlamını ko- ruyabilıyor. Toplama kampında, çektiği acı kimseninkiyle karşı- laştınlamaz, son enerjisini resim yapmak için harcayana bakıyo- rum, ismi mahfuz: Güçsüz bir ya- pıt bu. Aynı anda, Arizona'da, Max Ernstyaşanan büyük yıkırru en iyi ifade eden yapıtlardan bi- nni tamamlamış. Her şeyin ku- rallan var: Sav'aşın yıkırranın, yo- kedişin - sanatın da. Selde çöp olmamak için mesa- fe bilincı gerek. "Tarih Karşısında", çok şeyin içinden bana bu tek şeyi gösteri- yor. '1914 Kuşağı'nın önemli ressanılanndan Avni Lifij'in resünleri Yapı Krcdi Kazım Taşkent Gakrisi'ndc sergüeniyor. Sanatçmın yapitlan içinde özellikle otoportreleri ve figüriü kompozis>onlan a>n bir oneme sahip. Çallı kuşağmdan bir ressam: Avni Lifij Kültür Servisi - '1914 Kuşağı'nın önemlı ressam- lanndan Avni Lifij'in re- simleri, 15 Ekim-14 Kasım tarihJeri arasında Yapı Kre- di Kazım Taşkent Galeri- si'ndesergileniyor. Türk resim sanatı içinde *1914Kuşagı'yada 'Çalh Kuşağı' olarak adlandınlan sanatçılar içinde çok önem- li bir konuma sahip olan Avni Lifij, 1886 yılında Çer- kez kökenli birailenin oğ- luolarak Samsun'da doğdu. 1887 yılında ailesıyle bir- likte IstanbuPa geldi, ilk orta öğrenimini burada ta- mamladı. 1909 yılında Abdülmedt Efendi bursuyla Paris'e git- ti ve üç yıl kalarak Paris Güzel Sanatlar Akademısı Cormon Atölyesi'nde kla- sik- akademik çizgide ve- rilenbireğitimaldı. Türki- ye'ye döndüğünde çeşitli okullarda resim öğretmen- liğiyaptı. 1917 yılında açı- lan 'Savaş Resimkri ve Di- ğerleri' sergisıne yirmi ese- rikatıldı. 1918 yılında Vi- yana'da düzenlenen ilk yurt- dışı resim sergisine on se- kiz resmi ile katıldı. 1923'te başladığı Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi) Dekoratıf Sa- natlar Bölümü'nde eğitim görevi, 1927'dekiölümüne dek sürdü. Lifij'in resimlerinde iz- lenimcilikten dışavurum- culuğa. romantizmden sem- bolizme kadar bellı başlı akımlann izlen görülür. Ay- nca sanatçmın poşad gibi serbest anlayışla gerçekJeş- tirdiği çalışmalannın dışın- daki büyük boyutlu çalışma- lannda. akademik anlayı- şın gözardı edilmediği gö- rülmektedir ki bu nedenle Lifij doğru resmetmeyi il- ke edinmiş bir sanatçı ola- rak değerlendiriliyor. Sanatçmın yapıtlan için- de özellikle otoportreleri ve figüriü kompozisyonla- n ayn bir öneme sahip. Fi- güriü kompozisyonlar için- de alegorik, mıtolojik ve fantastik çalışmalarda dik- kat çekiyor. Bunun yanı sı- ra resimlerini ağırhklı ola- rak portreler, peyzajlar ve karakalem. füzen, iki ya da üç kalemle gerçekleştiril- miş çalışmalar oluşturuyor. Usta bir fotoğraf sanatçısı da olan Lıfij' in ölüdoğa v e deniztemalı çalışmalan ol- dukça az. Çeşitli koleksi- yonlardan oluşturulan ser- gi 14 Kasım tarihine dek sürecck. Istanbul Devlet Tıyatroları 'nda iki. 'absürd' oyun INeye guidiıgünıuzu düşünmeKyiz9 • Adalet Ağaoğlu'nun 'Kozalar' ve Melih Cevdet Anday'ın 'Ölüler Konuşmak Isterler' adlı oyunlannı sahneye koyan yönetmen Ayşenil Şamlıoğlu'nun, oyunlan seyreden izleyiciden istediği bir şey var: "Oturup neye güldüklerini düşünmeleri. Bizler gerçeğin içindeyken, onu görmek yerine -tıpkı oyunda olduğu gibi- çıkacak bir delik anyoruz. Öleceğimizi bile bile ertesi günkü işlerimizi düşünüyoruz." ÖZLEM GÜLŞEN Istanbul Devlet Tiyatrolan. bu yıl sezonu AdaletAğaoğhTnun 'Ko- zalar' ve MeHh Cevdet Anday'ın 'ÖtülerKonuşmak İsterler" adlı ya- pıtlanyla açtı. Oyunlardan ılki üç kadının gündelik yaşantılannı ko- nu edinirken ikincisı batmakta olan bir geminin içindekı bıreyleri tra- ji-kotnik bir biçimde ele alıyor. Her iki oyunun yönetmeni Ayşenfl Şam- boglu. 'absürd' oyıınlan kendine çok yakın bulduğunu, Türk yazar- lann yapıtlannı sahnelemenin mut- luluk verici olduğunu ifade ediyor. Her iki oyunda da "Ben kendi konınakh dünyamın içinde va.'jaya- yım. Kimse bana dokunmasın" dü- şüncesi olduğunu belirten Şamlıoğ- lu, 'Kozalar' oyunu için. "Yararsız üretim kadarinsanı birey olmaktan uzaklaşüran başkabir şey yok. Tek yapüldan iş amacsızca konuşmak olan üç tane birbirinden farklı ka- dın. Büyük bir >anılgı yaşıyorlar. Yararsız söylemlerden başka hiç- bir şeylerinin olmadığı korunakh dünyalannın içerisinde ne bale ge- leceklerini göstermek istedim. İlk oyunda bu tarzda üç bireyin yaşan- nsınu ikinci oyunda ise onlann oluş- turduğu bir toplunıu sahndiyoruz. Oyunun temclinde ölüm teması var. Ancak asıl anlatılmak istenen ölü- me giderken bile asla bireyin bunu kabul etmeyip hiç öhneyecek gibi yaşannsun devam ettinnesi" dıyor. Şamlıoğlu'nu çok üzen ve aynı zamanda kızdıran bir olay da aynı dili konuşmalanna rağmen bir tür- lü iletişim kuramayan. birbirini an- lamamakta ısrar eden bireylerin toplumu oluşturması. "Birbirini yanhş aniayip da her türlü konuş- mayı tarüşma ve kavgaya dönüştü- ren bireylerin olmadık şeylerden ötürfi birbüieriyle kapışırken koca bir geminin batüğuu görmezlikten gefap, gemryi kurtarmak adına hiç- birşey yapmamalan,'Yann benim randevum var' diyecek kadaraymaz ohışlan-. Tüm bu unsuriara birta- kım imgeler de ekleyerek oyunu renkli kılmakistedim.Oyunlan tra- ji-komik birer olay haline getirdik. Seyirci güldüğü her andan itiharen neye gükJüğünü düşünmeye başla- Gerçekliğin içine itiyor İlk oyunda kullanılan 'gülme.ak- sırma ve ağlamaklı ses' imgeleri- nin aslında toplumda var olan in- san tiplerini anlatmak için kulla- nıldığını belirtiyor Şamlıoğlu. Gün- lük yaşamda her şeye karşı korunak- lı •aksıran", devamlı mızıldayan 'ağlamaklı'. bir de ne olursa olsun her şeye gülen tiplerin var olduğu- nu belirten sanatçı, oyundaki üç ka- rakterin yavaşyavaş bir kahkaha. bir mızıldama, bir aksırma derken il- kelliklerinin ortaya çıktığına deği- niyor: "Korku, bireyde ilkel yanı açığa çıkanr. Onlann şiddetle gro- teskleşip içlerindeld hayvanla sa- natsal ve göreceh' bir biçimde ileti- şim kurmalan ve bunun gün ışığına çıkması var, oyunlarda." Oyunun metninde bir değişiklık yapılmamış. sa- dece sahneleniş ve yönet- menın istediği tempolar adına 'schtrich'ler kulla- nılıyor oyunda. İlk oyunun sonlanna doğru üç kadı- nın da örümcek ağlanyla örtülmeleri gerekiyor. An- cak Şamlıoğlu, bunun ye- nne her kadının elıne bir iş vermiş. Ancak yaptıklan işin bellt bir şek- li yok. Bir kadın amacsızca örgü örüyor. Bu ne bir kazak. ne bir el- diven.. Amaç, yararsız üretimleri- ni göstermek. Oyunun sonunda bu üç kadın yararsız üretimlerine do- lana dolana kozalaşıyorlar. tkinci oyunda ise batmakta olan gemide yer alan cenaze memuru ilk kez toplu bir gömme gerçekleş- tirmenın heyecanmı yaşıyor. Her iki oyun da çok tempolu. Yönetmen, 'absürd' oyunlann insanı gerçeklikten uzaklaştırma- dığını. tam aksine onu gerçekliğin 'Ölüler Konuşmak tsterler'- MeHh Cevdet Anday. 'Kozalar'- Adalet Ağaoğlu. tam içine ittiğine inanıyor. Oyun- lan seyrettıkten sonra izleyiciden is- tediği bir şey var: "Oturup neye güldüklerini düşünsünkr. Bizler, gerçeğin içindeyken, onu görmek yerine -npkı oyunda olduğu gibi- çıkacakbir delikanyoruz. Oleceği- mizi bile bile ertesi günkü işlerimi- zi düşünüyoruz." 'Absürd' oyun sahnelemenin zor- luğunun bu aşamada ortaya çıktı- ğını. oyunculann o gerçeklıği his- setmelerinin çok önemli olduğunu söylüyor. Oyuncular ilk başta rep- liklerini ezberlemekte zorluk çek- mişler, ancak oyunun ritmine alış- tıktan sonra hiçbir sorun kalmamış. Yönetmen olarak oyuncularla çok uyumlu bir bırliktelik kurmuş: "On- lan kendi hallerine bırakıyorum. Tıpkıküçûkçoculdargibiönce mız- mızlamyoriar. Sonra yavaş yavaş uyumlu bir beraberlikohışturuyor- lar. Ben bu aşamadan sonra devre- ye giripyohındagitmeyen bir şey var- sa onlan uyanyonım." Sanatçısı bulunduğu Devlet Ti- yarrolan'nı, tiyatronun temel taşla- nndan birisi olarak gören Şamlı- oğlu, tiyatroyu bir bütün olarak ele alıyor: "Türkjye'ninnüfusunaoran- la bir avuç insanız. Oyuncular her durumda biriik olnıalı. Kurumla- nn farkh olması bir şeyi değiştir- mez. LikemLnn her yöresine tiyat- ro 0tmeli diye düşünüyorum." Tabutta Rövaşata' Chicago Rlm Festivali'nde • CfflCAGO(AA)-Türkiye, 19. Uluslararası Chicago Film Festivali'nde, Derviş Zaim'ın 'Tabutta Rövaşata' fîlmıyle temsil ediliyor. İlk gösteriminde seyırcilerin ilgısini çeken. senaryosunu da Derviş Zaim'in yazdığı. başrolünü Ahmet Uğurlu'nun oynadığı film. kategorisinde güçlü filmler yanşıyor. 'Tabutta Rövaşata' filmıne Chicago Film Festivali'nde, dört üzerinden üç yıldız \erildiği kaydedildi. Akbayram ve Demirci İzmirde • Kültür Servisi - Edip Akbayram ile genç mizah ustası Cihan Demirci, ağustos ayında Istanbul'da başlattıklan, eylül ayında Ankara'da sürdürdüklen ortak 'tmza ve Söyleşi Günleri'nde bu kez Izmir'de olacaklar 24 Ekim cuma günü saat 14.00'te, Buca Eğitim Fakültesi Konferans Salonu'nda 'Nitelikli Müzik ve tncelikli Mizah Üzerine' başlıklı bir söyleşiye katıldıktan sonra kasetlerini ve kitaplannı imzalayacaklar. Edip Akbayram ve Cihan Demirci aynca 25 Ekim cumartesi günü de Konak'ta bulunan Ercan Kitabevi'nde tzmirli hayranlanyla ikinci kez buluşacaklar. Heykettınaş Hüseym Aydın, Erich Heckel ödiüünü kazamb • Kültür Servisi - Uzun yıllardır Almanya'da yaşayan Türk heykeltıraş Hüseyın Aydın. ülkenin önemü ödüllennden olan Baden-Württemberg Sanatkarlar Birliği Erich, Heckel ödülüne layık görüldü. Her yıl bir sanatçıya verilen ödülü kazanan sanatçıya 10 bin mark ödeniyor. Sanatçıya ödülü pazar günü düzenlenecek bır törenle venlecek. 1966 yılında Almanya'ya yerleşen Denizlilı sanatçı. 1973'te Akademi 1. ödülüyle. Stuttgart kenti heykel yarışmasında birincilik ödülünü, 1987'de Stuttgart İcenti. 1988'deSindelfingen. 1989'da SebwabMüncmhen, 1990'da Kernen, 1991 'de Cartringen. 1995 Rottenburg am Necker heykel yanşmalannda binncilık ödüllerinı aldı. Aydın. şimdiye dek üstünde kişisel ve karma sergilere katıldı. Guggenheim Müzesi açıldı • Kültür Servisi - İspanya'nın Bilbao kentinde bulunan Guggenheim Modern Sanat Müzesi. Kral Juan Carlos'un da katıldığı -bir törenle açıldı. Açılış törenine Guggenheim Vakfı yöneticisi Thomas Krens, Guggenheim ailesınden John Pawlon Johnson R. Guggenheim. devlet başkanı Jose Maria Ardanza ve 800'ün üzennde davetli katıldı. Dış tarafı titanyum kaplı müzenin miman Frank Gehry. Üç kattan oluşan müze 19 galen ve 30 bın metrekarelik sergıleme alanma sahip. Müzede açılış dolayısıyla 250 civannda yapıt sergıleniyor. Sergide ağırlıklı olarak 20. yüzyıl sanatı ve Chagall. Picasso. Kandinsky, Matisse gibi ressamlann yapıtlan yer alıyor. Geçen günlerde lspanya'daki aynlıkçı grup ETA müze önüne bır bomba koymuş. ancak kımse zarar görmemişti. Müzenin açılışında ETA'nın herhangi bir saldınsına karşın olağanüstü koruma önlemleri alındı. Guggenheim Müzesi tamamlandıktan sonra bazı kesimler bu müzenin tamamen .\merikan kültürünü yansıttığını, hatta Disneyland'a benzediğini öne sürmüş ve ispanya'nın önde gelen ressamlanndan Agustm Ibrarrola ve Jorge Otaiza, bu müzede yapıtlannın sergılenmesıne izin vermeyeceklerinı açıklamışlardı. Mektup', Atina Uluslararası Rlm Beştipmenleri Festivali'nde • Kultür Servisi - Ali Özgentürk'ün yönettiği "Mektup" ısımlı film, Atina'da yapılacak olan Uluslararası Film Eleştirmenleri Festıvali'ne katılıyor. 26 Eylül'de İstanbul ve Ankara başta olmak üzere toplam 8 sinemada göstenme giren filmı bugüne dek 25 bin kişi izledı. Asya Film'in yapımcılığını üstlendiği ve Ali Özgentürk'ün yönettiği filmde; Tank Akan, Zişan Uğurlu. Cüneyt Gökçer, Jessica Champbell, Ahmet Mekın rol alıyor. Yönetmen Pilar Miro öldü • Kültür Servisi-İspanya'nın önde gelen sinema yönetmenlerinden Pilar Mıro, pazar günü geçirdiğı bir kalp krizi sonucu 57 yaşında Madnd'de öldü. Miro. birkaç yıldır kalbinden rahatsızdı. Ispanya Kralı Juan Carlos, Madnd'de birlikte hukuk eğitimi gördüğü eski dostu Miro'nun ölümünden derin bir üzüntü duyduğunu açıkladı. Eski başbakanlardan Felipe Gonzalez ise Miro'nun ölümüyle bır arkadaştan daha fazlasını kaybettiğinı söyledi. Miro'nun yaptıği en son işlerden bin, Prenses Christina'nın düğün töreninin televizyon gösterimini koordine etmek olmuştu. Üniversitede gördüğü hukuk ve gazetecilik eğitimlerinın ardından Miro. 1960 yılında Ispanyol devlet televızyonu TVE'ye girerek burada çahşan ilk kadın yönetmen unvanına sahip oldu. 1976 ylında Fransız yazar Emile Zola'dan sinemaya uyarladığı 'La Petıcion' isimli ilk uzun metrajlı filmini çevirdi. Üç yıl sonra 1910 yılında Ispanya'da yaşanan gerçek bir olayı anlatan 'El Crimen de Cuenca' isimli filmini çekti. İlk önce filmin gösterimi yasaklandı, daha sonra da Miro, asken mahkeme tarafından bir süreliğine takibata alındı. 1982 yılında Ispanya'da sosyalistler iktidara gelince 'sinema sanatırun genel yönetmeni' unvanını aldı. 1986 yılında devlet televizyonunun başına getirildı; ancak 1989 yılında kendini tamamen sinemaya vermek için bu görevden de istifa etti. Lope de Vega'nın kitabından sinemaya uyarladığı 'El Perro del Hortelano' isimli filmı, ocak ayında 'en iyi yönetmen' de dahil olmak üzere 7 dalda Goya ödülüne değer bulundu. Miro. cumartesi akşamı 'Divinas Palabras' adlı operanın Madrid Kraliyet Tiyatrosu'nda yapılan prömiyerine katılmıştı. BUGÜN • AKSAJVAT'ta saat 12.30'da laser-disc'ten klasik müzik konseri ve saat 17.00-19.15 arasında 'İstanbul Saydam Günleri' gösterisi izlenebilir. • tDOB saat 20.00'de AKM'de 'Midas'ın Kulaklan' adlı operayı sahnelıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle