03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 1997 SAU 10 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL 16yıl sonrayine Ankara sahnelerinde: Insaf Hanım'la kızı Gülsün'ü tamma- yan kaldı mı Türkiye'de? Hani şu kocasın- dan kalan iki gıdım üç aylığiyla kendisini ve kızını geçindirmeye çalışan, tek umu- du Gülsün 'ü başgöz edıp gözü arkada kal- madan noktalayacağı bir yaşama adım at- mak olan InsafHanım. Aklı ve yüreği. ken- dilerinin olmayan evin bir odasıru kirala- dıkJan, dargelirli. memur. bekar Srtkı'da olan. genç adamdan hiçbir işaret gelmeyin- ce de bir gazetenin "gönül postası" sütu- nunda kendine koca arayan Gülsün. Gön- lü Gülsün'e kaysa da hiç olmazsa kendisi gibi çalışıp eve üç kuruş daha getirecek bir hatun kişi düşleyen Sıtkı. Onlar. Rumuz Goocagûl'ün insanlan... Rumuz Goncagül 1985 'te. henüz 49 ya- şındayken yitirdiğimiz oyun yazan Oktay Aravıa'nııı en popüler olmuş sahne yapı- tı. 1977'deyazılan oyun ilk kez 1981'de An- kara Sanat Tiyatrosu'nca sahnelenmişti. Rutkay Aziz'in sahne düzeni, Timur Sel- çuk'un müzıği. Orhan Taylan'ın çevTe ta- sanmıyla. (Insaf ı Meral Niroa, Gülsün'ü Nesrin Kazankaya, Sıtkı'yı Tavfun Çora- ğan, Ayşen'i Seval YurdakuL Gülsün'ün türlü çeşitli talıplerinı Rutkay Aziz, Altan Erkekli, Mctin Coşkun, Teoman Özer, Bo- raÖzkula,ev sahıbi Nasuhi'yı YaşarAkın canlandırmıştı.) Belleklere kazınan bir sahne olayıydı yaratılan. Yapım, yazanna ve uygulamacı- lanna bir dolu ödül getırdi. O günden bu- güne oyun Türkiye'nin her yanmda sahne- lendi. Yeşilçam'a bile ulaştı. Rumuz Gon- cagül hepimizin oldu. Gören görmeyen, tadı damağında ka- lanlar için oyunu bu kez .Ankara Devlet Ti- yatrosu sunuyor. .Ankara'daki 8. yerleşik sah- nesi olan Yenı Mahalle Sahnesi'nde. Ken- tin merkezden uzakça olup da en hızla bü- yüyen semtlerinden Yeni Mahalle'nin de artık bir tiyatrosu var. Bu sahneyi yaşatmak, tıpkı yıllarönce Altındağlılann yaptığı gi- bi Yeni Mahallelilerin görevi. Çeşitli sos- yal etkirüikJeri banndtran yeni belediye bı- nasındaki pembe koltuklu. ferah salondaçal- gılı-şarkılı bırtiyatro şenliğı yaşama fırsa- tını kaçirmasınlar oyun yer degiştirme- den... Ivedik Caddesi boyunca oyuna doğru giderken düşünüyorum. Oyun eskidi mi acaba? (Öyle ya, yazıldığından bu yana yirmi yıl geçmiş.) Sonra aklıma artık üni- RumuzGoncagül R versite bitirenlerin bile iş bulamadığı. küçük birdev- let memurluğunun bile as- lanın ağzında olduğu, de- ğil iki apartman arasında sıkışıvermiş köhne bir ev- ciğin kiracısı olmak. tek göz bir gecekonduya sığınma- nın bile her yiğıdin harcı olmadığı ekonomik koşul- lardayaşadığımız geliyor. Nasıl eskiroyun? tnsaf, Gülsün ve Sıtkı bugün de aramızda- lar. Ya evlilik? Sürekli bir sevgı ortamında yaşanacak mutlu bir birliktelik. her zaman olduğu gibi bugün de kadınm ve erkeğın düşlerini süslüyor. Ancak. çeşitli ekonomik ve toplumsal gereksinmeleröndüzeyde. Ka- dınm, hele Gülsün gibi yalnızca ilkokul mezunu ve işsizse. mutlaka başı bağlanma- lı. Erkek ıse evinin işini görecek, gece ya- tağını ısıtacak, getireceği çeyizle geçim sı- kıntısını hafıfletecek bin olsun ıster. Kimi insanJann kısmeti yirmi yıl önce olduğu gi- bi bugün de kapalı. Bu yüzden "teklereeş umuz Goncagül, her oyununda içeriğe uygun yeni bir biçim arayışma giren Arayıcı'nın ortaoyunu biçeminde gerçekleştirdiği, Timur Selçuk'un şarkılanyla sanlıp sarmalanmış, göstermeci" bir oyun. Pişekâr'ı da kavuklusu da 'dişi' olan bir çağdaş yapıt. bulnuT uğraşı gazeteleri, evlenme şirket- lerini aşıp televizyon programlanna bile sıçramadı mı? Madem öyle, buyrun Rumuz GoncagüTe... Rumuz Goncagül, her oyununda içeri- ğe uygun yeni bir biçim arayışma giren .Arayıcı'nın ortaoyunu biçeminde gerçek- leştirdiği. TimurSelçuk'un şarkılanyla sa- nlıp sarmalanmış, "göstermed" bir oyun. Pişekar'ı da kavuklusu da 'dişi' olan birçağ- daş yapıt. Sanatçılar, öncelikle "oyuncu" kimlikleriyle var oluyor sahnede. Tüm oyuncular oyun boyunca orta sahneyi çev- releyen sandalyelerde oturup bizimle bir- likte, yansılanan olayı izliyorlar. Rol oyna- ma sırasına gelen, öne çı- kıp rolünü tanıtıyor ve or- ta sahneye geçiyor. Zaman zaman ise oyun kişisi, "oyuncu" kimliğine geri dönerek oyunu bozuyor. Aynca herbiroyuncu, yal- nız rolünü yansılamakla değil, oyunun gerektirdi- ği bir dolu görsel-işitsel efekti, sesiyle devinünleriyle gerçekleştir- mekle de görevli. Hemen her episod şarkılı danslı bir bö- lümle yorumlanıyor. Şarkı sözlerine dik- kat. Şarkılar, sahnede yansılananın "ol- masaobnaz" birparçası. Sahnede yer alan "güldüriTnün gerisindeki "dranTı şarkı- lar belirliyor. Söz tokuşturmanın farsla güreşe durdu- ğu bir "söz" ve "devinim" ortamında, bir- birindenrenkli*tip"lerin oluşturduğu top- lum portresi içinde bir "taWo"dan ötesine koşarak geçiyor oyun. Olayı daha önce iz- lediğinizi bile unutup, kendinizi akışa kap- nnyorsunuz. "Açıkbiçim"tiyatronun. oyu- H. A. Yücel'in anısına düzenlenen 1. Uluslararası Çeviri Kolokyumu yann başlıyor 4 Çe\irinîıı Eldnsel YönlerTKültür Servisi - Hasan AliYü- cel'in anısına düzenlenen "Çevi- rinin Eldnsel Yönleri" konulu 1. Uluslararası Çeviri Kolokyumu. 22-23-24 Ekım tanhlennde Yıl- dız Teknik Üniversitesi Oditoryu- mu'nda gerçekleştirilecek. Yıl- dız Teknik Üniversitesi Batı Dil- leri ve Edebıyatlan Bölümü'nün UNESGO Türkiye Milli Komis- yonu'nun katkılanyla yayımla- dığı Çeviri: EkinJer ve Zaman- lar Kavşağı başlıklı Hasan Âli Yücel'i Anma Kitabı'nın ardın- dan, yine bölüm tarafından ikin- ci bir anma etkirdiği olarak düzen- lenen kolokyum üç gün boyunca 12 oturum halinde yapılacak. tlk gün. Yıldız Teknik Üniver- sitesi Fransızca Mütercim Tercü- manlık Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hasan Anamur. Fransa fstanbul Başkonsolosu Eric Lebedel. Fen- Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Behiç Çağal ve Yıldız Tek- nik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış'ın açılış konuşmala- nyla başlayacak olan kolokyum- da Paris I.S.I.T. Üni- versitesi' nden Prof. Je- an Rene Ladmiral. Pa- ris E.S.I.T. Üniversite- si 'nden Prof. Dr. Fortu- nato Israel. Franche- Çomte Üniversite- si'nden Prof. Dr. Jean LouisCordonnier. Yıl- dız Teknik Üniversite- si Çeviribilim Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hasan Anamur. Tiyatro Eleş- tirmeni Ha>ati Asıh'a- zıcı. Warwick Üniver- sitesi doktora öğrenci- si Ozlem Berk. Boğazi- çi Üniversitesi doktora Oğrencisi Şehnaz Ta- hir. Prof. Dr. Tahsin Yücel Oslo Üniversite- si'nden Dr. Antin Foug- ner Rydning, tstanbul Üniversitesi"nden çeviımen Prof. Dr. Osman Senemoğlu konuşma- cı olarak katılacaldar. tkinci gün gerçekleştirilecek oturumun konuşmacıları ise He- idelberg Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hans Vermeer. Ankara Üni- versitesi "nden Doç. Dr. Arzu Ü- dem EtenseL Yıldız Teknik Üni- versitesi Çeviri Bölümü'nden Yard. Doç. Dr. Zuhal Toral Barda. Universi- dade Estadual de Cam- pinas Sau Paulo'dan Rosemarv Arrojo, Ma- inz Üniversitesi'nden DUek Dizdar ve Şeb- nem Bahadır. Paris E.S.I.T. Üniversite- si'nden Colette Lapla- ce. Tercüme Konseyi Başkanı Okşan Ata- soy, Konferans Tercü- manlan Derneği Baş- kanı Yiğit Bener. İs- tanbul Üniversite- si'nden Erdim Özto- kat ve NedretÖztokat Tanyolaç. Yıldız Tek- nik Üniversitesi Çevi- ri Bölümü'nden Yard. Doç. Dr. Sündüz Öz- türkKasar Üçüncü gün ise Toulouse Üni- versitesi'nden Patrick Charbon- neau. Boğaziçi Üniversitesi'nden Nedret Kuran Burçoğlu. Anvers Üniversitesi'nden Prof. Dr. Jo- han Soenen ve Prof. Dr. Marcel Voisin. College Militaire Royal du Ganada'dan Genevieve Quil- lard, Yıldız Teknik Üniversitesi Çeviri Bölümü'nden Yard. Doç. Dr. EmmeBogençDemireJveÖğr. Gör. Dürrin Tunç Marmara Üni- versitesi'nden Banu Karadağ ve Ayşe Ece, Aristote Üniversite- si'nden Prof. Dr. Teta Christidou. 9 Eylül Üniversitesi'nden Hani- fe Güven ve araştırmacı Cathe- rine Pinguet konuşmalanyla yer alacak. Kolokyumda oturumlara sıra- sıyla Prof. Dr. Tahsin Yücel, Prof. Dr. Hans Vermeer, Prof. Dr Su- at Karantay, Prof. Dr. Jean Rene Ladmiral, Prof Dr Saliha Paker, Prof. Dr. Işm Bengi, Prof. Dr. Te- taChristidou, Prof. Dr. Johan So- enen, Prof. Dr. Jean Louis Cordon- nier, Prof. Dr. Fortunato Israel, Prof. Dr. Rosemarv Arrojo ve Prof. Dr. Marcel Voisin başkanlık edecek. Kolokyum üç gün bo- yunca 09.00 - 18.00 saatleri ara- sında gerçekleştirilecek. nun "oyunsu"luğunu her an ön düzeye ge- tiren sereserpeliği içinde "final"e ulaşı- yorsunuz... Oyunun AST yapımı içirı yazdığım eleş- tiride, "final" sahnesinin diğer bölümlerin biçemine ters düştüğünü yazdığım için Ok- tay Arayıcf yı kızdırmıştım. Buyüzden kı- ran kırana tartıstığımız uzun telefon konuş- ması belleğime kazmmıştır. Sevgili Ara>i- cı'rıın ruhu şadolsun. ben yine ayru izleni- mi sürdürüyorum. En iyisi karan seyirci ver- sin. Ankara Deviet Tiyatrosu yapımırun sah- nedüzenini IşıkToprakgerçekleştirmiş. Ya- pıtın ilk sahneye çıktığı yıllarda öğrenci- ükdöneminde olan, şündinin profesyonel- leri, enerjik bır oyuncu kadrosuyla müthiş keyifli bir ekip çalışması gerçekleştirmiş. Oyunun sunduğu "oyunsu" tadı. sahnede- ki şenlik ortammda kolayca elden gidebi- lecek disiplin anlayışmdan ödün verme- den kotanvermiş. Işık Toprak'm özenli ça- lışmasmı Sertel Çetiner'in yalın dekoru, Fatma Görgü'nun esprili giysılen. Ozcan Oktay'm yetkin dans düzem destekliyor. Oyunun motoru Insaf'ta, genç sanatçı Rengin Samurçay sanki ortaoyunu gele- neğrnden gelmişçesıne soluklu bir yorum sunuyor. (Dilerim "ilk gece heyecanTndan kaynaklanan ezber sorununun üstesinden gelmiştir.) tnsaf"tan sonrakı en renkli oyun kişilerinden biri olan gençlik meraklısı-içi geçmiş Halet Rezald'de Nusret Şenay, iki yıl önce "Giordano Bruno" oyununda ser- gilediği ustalıklı Papa kompozisyonu ka- dar başanlı ve renkli bir yorum kotarmış. Oyunculuğuyla, sarkısıyla, dansıyla... Ka- dın tüccan Refik Mavısoğlu'nda ıse ekibın en deneyımJı sanatçısının. HaH İbrahim Ka- Iav'cıo0u'nun tadına doyum olmazyorumu- nu izliyoruz. Ayşen'deki sıcacık yorumuy- la, kışiliğı çok da net çizilmemiş olan bu oyun kişisini. sahnede çarpıcı kılan Şefika ÜmitTohın'u. Sıtkı'daki "defikanh'* yoru- muyla Yavuz SepetçL Gülsün'de Fatma Önay, Karadeniz uşağı Dursun Ali Os- man'da Nuri Erkan ve Müfıd Mürted'de- ki sevimli kompozisyonuyla EdipTümer- kan izliyor. TimurSelçuk'un oyun için yazdığı mü- ziğe, özgün notalardan değil de ancak tkin- ci el kaynaklardan ulaşılabilmiş olması ve kimi şarkılann oyunculann ses rengine denk düşürülemeyişi sonucunda oluşan so- runlar var yapımda. Dü- ""^^"^^*"~ zeltilebilirkuşkusuz. Çoşkulu tiyatro solu- ğuyla izleyiciyi sanp sar- malayan bir Dev let Tiyat- rosu yapımı var karşınız- da. DÜZELTME: 1 Ekim'de bu sütunlar- da yayımlanan "Akdeniz- KTannçaCMmak'' başlık- lı yazımda -yazı baskıya gırdikten sonra fark etti- ğim- biranlam ka>Tnası ol- mu$, ortaya 1975'te ölen Yunanlı işadamı Onas- sis'in, Maria Cailas'ın 1977'dekı ölümünden son- ra Jacqudine Kenned} 1 ile evlendığini söyleyen saç- ma bir belirleme çıkmış- tır. Bilgisayardan basım- da, bir sayfa sonundan öte- ki sayfa başına geçilirken bir saün atlanan cümlenin doğru biçimi şöyle ola- caktır: "Amansız 'Zeus' Onassis ise -Maria Cal- las'la 1960'larda vaşadığı uzun süreli ilLşkinin nok- taianmasından sonra-çok geçmeden güzd dulJacqu- etûıe ktnnedv ile evlenip, daha uzun bir süre günü- nü gün edecektir." Özür diler, düzeltirim. YAZI ODASI SELİM İLERİ Cumhuriyet Anıtı O zamanlar 'CumhuriyetAnıtı' mı diyorduk; yoksa.. galiba, 'Taksim Anıtı', 'Taksim Abidesi.' Onu ilk ne za- man gördüm; hatırlayamıyorum. Kadıköyii'nde otururken arada bir Taksim'e çıkar- dık. Gördüysem bile, yaşım o kadar küçük ki, ancak hayal meyal hatırlayabilirim. Herhalde Cihangır'e ta- şındığımızdan sonra olacak. Önünden sık sık geçerdik. Pazar günleri, Arnavut- köyü'ne Ferit Amca'lara gidilirken, Boğaziçi dolmuş- lannın kalktığı yola buradan. anrtın önünden geçerdik. Babam bu anrtın öyküsünü anlatırdı. Cumhuriyet'ten sonra abidenin yapılmasına kararve- rilmiş. Babam: "Bu abide Istanbul halkının Cumhuri- yetimize birsaygı ifadesidir" derdi. Çünkü anrt için is- tanbullulardan makbuz karşılığı bağış toplanmış. is- tanbullular da böylesi bir ödevi seve seve üstlenmış- ler. Taksim Anıtı'nın yaratıcısı, yine babamdan öğreni- yorduk, ünlü bir italyan heykeltıraşmış: Canonica. Bu 'Canonıca' adı o zamanlar bana adeta müzikli, ahenk- li gelirdi. Kendi kendime boyuna Kanonika-Kanonica derdim. Canonica daha yaşıyormuş; ama artık çok yaşlıy- mış. Bu bilgi de herdefasında tekrartanırdı. Oysa, anıt kendisine ısmarlandığında ellisini aşkın, olgunluk ça- ğında bir heykeltıraşmış. Babam, heykeltıraş ölçüsünde, heykelin, anrtın ka- idesıni gerçekleştiren, çevre düzenini kuran mimar Mengeri üzerinde de dururdu. Mimari babama daha yakın, yatkın gelirdi; heykel sanatına sanki biraz uzak bakryordu. Bununla birlikte CumhuriyetAnttı'nın derin etkisi al- tındaydı. Ona baktıkça, Kurtuluş Savaşı'nı sahne sah- ne, Kurtuluş Savaşı önderlerini de bütün yaşamöykü- leriyle görür gibiydi. Orada anrtın altında kimbilir kaç kez durmuşuzdur. Çocukluk fotoğraflanm arasında, Taksim Abidesi önünde çekilmiş olanlar vardır. Zaten bizim kuşaktan hangi Istanbullu çocuğun yoktur ki?! Dahası, yurdun dörtbir yanından istanbul'a gelen- ler anrt önünde fotograf çektirirlerdi. Bilmiyorum, o gezgin fotografçılar yine orada bir aşağı bir yukarı do- laşıp duruyoriar, "Foto! Foto!" diye bağınyoriar mı? Heykeller bronzdan, kaide ise pembe ve yeşıl mer- merden. Ama bu pembe ve yeşil mermerin de bır öy- küsü var Bu mermerter Italya'nın değişik bölgelerin- de bulunurmuş. 1928'de Taksim'e kurulması başlı ba- şına bir heyecan konusu olmuş ve herkes, bütün Is- tanbullular anrtın bir an önce açılmasını beklemişier. Ben heykellere vurgundum. Özellikle derin bir ıstı- rapla bize bakan kadın figürüne: Figürün Atatürk'ün kardeşi Makbule Hanım olduğu söylenırdi, fakat bel- kı de bır yakıştırmaydı bu. Alınlanmızdan yukanlara bakan Mustafa Kemal, is- met inönü, Fevzi Çakmak sanki birer efsane kahra- manı gibi, anrtın yanından her geçişimizde tek tek gös- terilirlerdi: "Bak işte Atatürid Bak işte İsmet Paşa! Iş- te bak Fevzi Çakmak!" Şimdi düşünüyorum da, Fevzi Çakmak adını genç kuşak işitmiş olabilır mi, Cumhuriyet Anıtı'nda heyke- lini ayırt edebilir mi? Hem sonra yalnız onlar mı? Taksim Abidesi'ne bız- lerdikkatle baktıkça, Cumhuriyet Türkiyesi'nin kendi- ni görür gibi olurduk. Ya da: Öyle görebilmemiz, o he- yecanı duyabilmemiz için büyüklerimiz çaba harcar- tardı. • • • • Bayram günleri, anıtın berisindeki sular renkli ışık- larla aydınlatılır, şırıltılarla ve renklerie akardı. O zaman anıt bu renkli suiarla kaynaşmış görünürdü. Nazmi Ziya'nın otuzlarda Taksim Meydanı'nı gös- teren o görkemli yağlıboya tablosunda Cumhunyet Anı- tı bütün çiçekler -galiba alev alev ateşçiçekleri-, ye- şertiler, ağaççıklar ortasında görünür. Bize göre sol ya- nında, bayrak tutan asker. Bir yüzünde 'komutan' Mustafa Kemal'i, öteki yü- zünde deviet adamı Atatürk'ü gördüğümüz Taksim Abidesi bize o zamanlar yeni bir ülkenin doğuşunu sim- gelerdi. Daha doğrusu, simgelediğini büyüklenmiz- den öğrenmiş, öyle düşünür olmuştuk. Nazmi Ziya'nın demin andığım resminde handiyse Paris havası eser. Bugün geçip gittiğimiz Taksım'de, meydanda o havayı bulmak mümkün değil. Cumhu- riyet Anrtı dağınık çevre düzenınde eski heybetini yan- sıtamıyor. Çocukluğumuzun renkli sulan önündeki ka- nepelerde bedbaht, perişan insanlaroturuyoriar. Anı- tın çevresinde gezinenler, sanmam ki babamın duy- duğu 'Cumhunyet' heyecanını duysunlar. Heykeltıraş Canonica 1959 yılında ölmüş. Doksan yaşındaymış öldüğünde. Istanbul'u, Cumhuriyet Anı- tı'nı hatıriar mıydı? Takvimde İz Bırakan: "Güzyağmuhan geiırdıgüz, güzsoğuklan gelirdigüz, çiyyağardı üzümlere, kütürkütürolurdu. Yataklanmı- za uzanmış, elimizde sıcak çay bardaklan, gözlenmiz sayfalarda, ya da ötelerde, incirseçilen körışıklı bah- çe damlannın küçük pencerelerinde..." Behiç Duy- gulu, Ağlama N'Otur, Yeditepe Yayınlan, 1961. İzmit Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları 6 saatiilv 6 Hamlet' Izmit'te KültürServisi- Shakespeare'in en önem- li yapıtı olarak kabul edilen 'Hamlet' Tür- kiye'de ilk kez tam versiyonu ile İzmit Bü- yükşehir Belediyesi tarafından yenilenen 'Seka Kültür Salonu'nda sahnelenecek. Temmuz ayında kuruluşunu tamamla- yan, Türkiye'nin dördüncü ödenekli tiyat- rosu olan tzmit Büyükşehir Belediyesi Şe- hir Tiyatrolan 35 kişiden oluşan oyuncu kad- rosu ve teknik ekibiyle Işıl Kasapoğlu'nun genel sanat danışmanlığında perdelerini 'Seka Kültür Sa- lonu'nda açacak. Provalanna temmuz ayın- da başlanan ve kasım ayının ilk haftasında sahnelenmesi düşünülen 'Hamlet'in yönet- menliğini Işıl Kasapoğlu, de- kor ve kostümlerini Efter Tunç, dramaturji ve koreog- rafisini ise Emre Koyııncu- oğlu üstlenıyor. Sabahattin Eyuboğlu'nun çevirisiyle sahnelenecek olan oyunun tamamı altı saat sürüyor. Yur- tiçi ve yurtdışında değişik kentlerde gös- terilmesi planlanan oyun, bir tiyatro şöle- ni ka\Tamı içinde tasarlanıyor. Seyircilerin oyııncularla ve oyunla geçirecekleri yakla- şık yedi saat boyunca yeme-içmeleri kar- şılanacak, oyun arasında mini konserler düzenlenecek, oyun sonrası oyuncu-seyir- ci sohbetleri gerçekJeştirilecek. i3hakespeare'in 'Hamlet'i Türkiye'de ilk kez tam versiyonu ile sahnelenecek. Kasım ayında başlayacak oyunun yönetmeni Işıl Kasapoğlu. Meltem Özsavaş ve Benian Dönmez'in asıstarüığrnı yaptığı 'Hamlet'te, Tardu Flor- dun, Engin Benli,Zuhal Gencer. Şafak Ka- rali, Ufuk Aşar, Esra Bezen Bilgin. Serhat Tutumluer. Banş Fala>. Aydın Sigah, Vey- sel Sami Berikan, Betül Çobanoğlu. Meh- met Çevik rol alıyor. Arzu Bigat Baril'in sahnelediği, S. Mi- halkov'un 'De\umı Olan Rüj-a' adlı çocuk oyunuyla devam edecek olan sezonun üçün- — ^ - ^ ı ^ — cü oyunu ise Turgut Ozak- man'ın 'Töre'si. 'Töre' adlı oyun Deviet Tiyatrolan yö- netmenlerinden Şakir Gür- zumartarafından sahneye ko- nacak. Kasım ayı içinde açı- lış yapacak oyunlar arasında A. Çehov'un 'Ayı ve Daha Bir Sürü._'sünü. LoulaAnognos- taki'nin 'ResmiGeçit'i \e En- zoConnan'ın 'Credo-Amen- tü'sü izleyecek. Sezon, İstan- bul Belediyesi Şehir Tiyatrolan Genel Sa- mat Yönetmeni Kenan İşık'ın sahneye ko- yacağı 'Bebek Uykusu' ve Cüneyt Türel'in çalışmalanyla sürecek. Bir yandan İzmit Yahya Kaptan'daki Kültür Merkezi 'nin ta- mamlanması için çalışmalanna hız veren Büyükşehir Belediyesi, eski Seka Sinema Salonu'nda gerçekleştirdiği tadilatlarla da Kocaeli'ne yeni bir tiyatro sahnesi kazan- dırmayı amaçlıyor. Türk müziği uzmanı besteci Hines hazırladı 6 Yeni sanat müzîği' kataloğu KültiirSenisi-Massachusefts'deki Edvvard Hines Music of VV'endell müzik şirketinin ku- rucusu, besteci ve yayıncı Edward J. Hines yenilikçi ve sıradışı bir 'yeni sanat müziği' kataloğu hazırladı. 'The FaD, 1997 Portfolio ofNew\Vorks' isimli katalog, Hines'ın ke- man, çello. klamet. vurmalı çalgılar. koro ve piyano için bestelediği ve yine kendi müzik şirketi tarafından yayımlanan çağdaş oda müziği yapıtlanndan oluşuyor. Söz konusu katalog, müzisyenlere bazı seçme parçalann notalan ara- cılığı ile yeni çalışmalan izle- me frrsatı veriyor. 1969 yılından bu yanabes- te yapan ve ilk yapıtını da 1989 yılında yayımlayan Hines, Türk müziği konusunda da bir uzman. Türkiye'de klasik ma- kamlar, nota cetvelleri ve ri- timler üzerine araştırmalarya- pan Hines, bu birikimlerini A>dward Hines 'The Yeni Makam Series' başlığı altındaki oda müziği eserlerinde Doğu ve Batı müziğinin sentezini yapıyor. katalogda bulunan yeni bestelerine de taşı- mış. Hines, 'Yeni Makam Series' (Turkish: Nevv Modes) başlığı altında topladığı oda mü- ziği eserlerinde, kataloğun genelinde de ol- duğu gibi Doğu ve Batı müziği düşüncele- rinın bir sentezini yapıyor. Intemational Do- uble Reed Society adlı gazete, Hines'ın 'Ye- ni Makam 1 for Solo Bassoon'unu gizemli. renkli ve yenilikçi olarak nitelendirirken; Percussive Notes dergısi de 'Yeni Makam 4 for Clarinet and Percussion Duo'yu, müzi- ğe uluslararası bir tat katmayı umut edenler için lcusursuz bir koleksiyon olarak değer- lendirmiş. Katalogda 'The Yeni Makam Series' baş- lığı altında Türk klasik ve folk müziklerinin teorik prensiplerine dayalı yeni oda müziği yapıtlan bulunuyor. Katalogda verilen bil- gilerde. Türk müziğinin Arap, Pers ve Türk kültürlerinin Yunan felsefesi ile yoğruldu- ğu altın çağa uzanan 1000 yıl- dan eski bir geçmışı olduğu belirtilmiş. Katalogda 'The Yeni Makam Series' adı kap- samında 4 alt başlık bulunu- yor. 'Oıamber\\orksbasedon Ancient Turkish Modes' baş- lığı altında Ney Taksimi, Bo- ğaziçi Akşamı. Segah Gibi, Çift Söz. Çayırçimen Geze Gezen'den, Dik Rast Dik Zir- güle, Saba-Saba. Karadeniz Türküsü'nden, Yeni Makam 3. Taksim, Bir Karpuzmuş, Harem Havası, Dan Dun Da- vulu isimli besteler bulunuyor. 'The Fall, 1997 Portfolio of Nevv VVorks', Hines'ın son 25 yıl içinde bestelediği yapıtlardan oluşu- yor. 1976'da bestelediği Villa d'Este'den pop-opera biçimindeki DearAnn Landers'a değin, müzisyenlere ve müzikseverlere ori- jinal sanat müziğini taşıma misyonunu ye- ni kataloğunda da sürdürüyor Hines.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle