02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EKİM 1997 PAZAR 10 KULTUR Ali Arif Ersen'in yeni resimler dizisi 9 Kasım'a dek İstanbul Urart Sanat Galerisi'nde sergileniyor Kahnmayı beldeyen oteliıı öyküsüFARUK ULAY Her mekân bir durak yeri ola- bilir ama.. her durak yeri otel de- ğıldir. Her mekân insanı içine çağırmayabilirse de oteller yol- culuk arası yaşamlann vazgeçil- mez konak yerlendir. Oteli yol- geçen hanı olmaktan çıkaran, yolcunun akhnı çetip aynlışını geciktiren öğelerden yalnızca biridir mekân. Oteli dolduran nesnelerse bazen mekânlan göl- gede bırakacak denli öne çıkar- lar. Birkaç saatlığıne uğranmış, lobilennden ötesi bihnmeyen otellerden arta kalan bu nesne- ler ileride ansılara konu olmak üzere belleklere yerleşırler. Bel- lekte yer etmış nice nesnenın çe- şitli biçımlerdeeklemlenmesiy- le yaratılan ansılar her seferinde değişık görünümlere bürünen oteller uyandınr anımsayanda. Düzınelerce otelden toplanmış nesnelerin kanlmasıyla tek bir otel ımgesı oluşturulabıldiğı gı- bı bır otelde yakalanıp belleğe depolanmış ımgelerin yeniden düzenlenmesiyle yüzlerce otel yaratılabilir. Aynı otel, görülen ya da es geçilen imgelere bağlı olarak kişiden kişiye değişebi- lir. Gerçek öznelleştiğinde içer- diğı öykü de değişıme uğrar. Öyküsüz nesneler Bu arada. bambaşka ışlevler görmeye kurulmuş mekânlar da beklenmedık düzenlemelerle bır otele dönüştürülebilir. Sözgeli- mi. otellerden toplanıp bellek- lerde bınktirilmiş nesneler tu- vallerde yeniden görselleştirilip bır sergi salonuna yerleştirilebi- lir. Konumlanndan soyutlanarak öykülerinden anndınlmış bu nesneler sergiyi gezenlerce unu- tuln; ^ otellen çağnştırabilir ya da henüz kalınmamış bir otel im- gesi oluşturabilir. Salonda kalın- dığı sürece imgeden imgeye at- lanarak yeni oteller kurulur ve her otele öyküler de biçilir Bu gerçekliklerin yaratılması ıyı gözlere iyelenmiş, neye bakaca- ğını, neyi kendine turup neyi sa- lona taşıyacağını bilen ve yapıt- lannı izleyenleri kendi öyküleri- ni kurmak üzere yalnız bırakma- ya özen gösteren bır sanatçının çabasını gerektirir. Ressam AH Arif Ersen, sanat içindeki yolculuğunu sürdürür- ken epik yolculuklann sonunda çılulmayı bekleyen bir kara par- çasına kapağı atmak yerine uzun molalar gerektirmeyen yolcu- luklar sırasında ugranmış otel- lerde göze çarpıp toplanmış nes- nelenn sergilenebileceği bir sa- londa konaklamayı seçmiş. Er- sen'in on yılı aşan bu yolculuğu- nun dördüncü durağı "OteUer Kenti" adını taşıyor. Her otelin kurana ve kalana göre değişen bir öyküsü olmasına karşın ya- şadıklan otellerden çıkanlıp tek • Ressam Ali Arif Ersen, sanat içindeki yolculuğunu sürdürürken epik yolculuklann sonunda çıkılmayı bekleyen bir kara parçasına kapağı atmak yerine uzun molalar gerektirmeyen yolculuklar sırasında uğranmış otellerde göze çarpıp toplanmış nesnelerin sergilenebileceği bir salonda konaklamayı seçmiş. Ersen'in on yılı aşan bu yolculuğunun dördüncü durağı "Oteller Kenti" admı taşıyor. Ersen, bir oteli bütünüyle tuvale indirgemek yerine tuvalin espasına uygun düşen, otelleri anıştıran nesnelerle çalıştyor. Sergideyer alan elliyapUın on beşini tabaklar oluşturuyor. başlanna tuvallere yerleştirilmiş nesnelerin öyküsüzlüğü salona girenlerin dikkatinı çekiyor. Tu- vale düşürülmüş bir otel merdi- veni. boşlukta uçuşan akvaryum balıklan, durduğu masadan so- yutlanmış bir tepsi, boş-dolu bardaklar. kadehler. kirli-temiz tabaklar gibi sıradan. güncel ya- şamda kanıksanmış bu nesneler ancak sergiyı gezenin imgelem gücüyle bir öyküye konu olabi- liyor. Insansız tuvallere öyküle- ri anlatacak insanlan oturtmak sergiyi gezenlere kalıyor. Ali Arif Ersen "vasat" olarak nite- lediğı nesneleri epik yolculuk- lara çıkmaktan kaçınarak keşfe- diyor Tuvallennden uzak tuttu- ğu bu öyküsüzlük sayesınde bo- yayla hesaplaşabiliyor, boyanın gerçeğini yaşamdan soyutladığı ımgeleri tuvale düşerken bulu- yor. Yağlıboyayla akrilığin anla- şamazlığından doğan kellikler. parlamalar. rastlantısal dokular. malzemenin kimyasıyla oynar- ken duyulan haz, resminin altya- pısını oluşturuyor. Lobi yaşam- lanna ortak olarak payına düşür- düğü nesnelenn alçakgönüllülü- ğü Ersen'in resimlerini başanlı kılan önemli etkenlerden. Alışı- lagelmışin dışındakini atıp sıra- danı tutarak tersine çaiışan bir elek kullanıyor Ali Arif Ersen. Değersizin altını çizmenin yolu bu eleği nasıl kullanacağını bil- mekten geçiyor. Bir bölümü tu- vallere yerleştirilmiş, bir bölü- mü kâğıtlara boyanmış, bir bö- lümü seramik tabakJara oturtul- muş, bir bölümü de fotoğrafla- nıp üstlerinde oynanarak bir ser- gi çerçevesinde yeniden kanık- sanmayacak bıçimde karşımıza çıkanlmış bu nesnelere yeni öy- küler biçerek Ersen'in yolculu- ğuna katılmak olası. Her konunun boyutunun belli olduğunu savlıyor Ali Arif Er- sen. Bir oteli bütünüyle tuvale indirgemek yerine tuvalin espa- sına uygun düşen, otelleri anış- tıran nesnelerle çalışıyor. Yolu boyundan büyük sözler eden re- simlerden geçmiyor. Neredeyse birebir boyutlarda resmedilmış bir kadehin söylediğinı dev bo- yutlarda bir kadehin söylediğin- den daha az önemsemıyor. Nes- nelerin elegelirliği biryerdeon- lann vasatlığını vurguluyor. Bir daha anımsatmanın yaran var, epik yolculukJara kapı acan epik yaşamlann insanı değil o. Ola- ğan yaşamlann parçası olan nes- neleri olağanı aşan boyutlardaki tuvallere oturtmak nesnenin an- lamını zenginleştırmekten çok onlara taşıyamayacaklan anlam- lar yüklenmesine neden oluyor ki bu da Ali Arif Ersen'e ters dü- şüyor. Kalmaktan çok tanımak, biraz da yaşamak için girilmiş otellerde edinilmiş izlenımlerin yine otellerden toparlanmış im- geler yoluyla başkalanna yaşat- mak üzere otel olmaktan uzak bır mekânda -bir sergı salonun- da- toplamayı düşünmek şımdi- lik ona yetıyor. Tabak/tuvalin vuvarlaklığı Sergide yer alan ellı yapıtın on beşini tabaklann oluşturması da sanatçının konuyla boyutlann çakışması gerektiği savının gör- sel uzantısı. Ersen'in daha önce uğradığı yuvarlaklar durağında kullandığı mazgal kapağı. plak, saat, korno gibi nesnelerin yeri- ni bu kez tabak/tuvalin yuvar- laklıgı alıyor. Bu yuvarlakJığı kı- ran nesnelerse istiridyeden spa- gettiye, asma yaprağına sanlmış sardalyadan avokadolu karide- se, kirli servis takımından peçe- teye, sonunda sigaraya uzanan, akrilikle yağlıboyanın yerini se- ramık boyasına bıraktığı, bıçim- sel kaygının ağır bastıgı soyutla- malarla karşımıza çıkıyor. Er- sen'in "Oteller Kenti", resme- dilen nesneden alınıp resmedile- ni taşıyan nesneye -tabağa- ve- rilerek rolü değiştirilen yuvarla- ğın vardığı noktayı görmek açı- sından da önemli. Kent otellerle doldukça, otel- ler onlan bütünleyen nesneleri kullandıkça Ali Arif Ersen'in yolculuğu da sürecek. Yolculu- ğu sırasında verdiği molalann sıklıgı sanatçının fizikselden dü- şünsele giden yolu ne hızda ala- cağına bağlı. Sanatın yaşamdan geçtiğine inanıp yaşama tutsak olmayı yeğlemiş, yollarda oya- lanmayı seven bir sanatçıdan söz ediyoruz çünkü. Kanıksandıkla- nndan görülmeden geçilmişleri bizim adımıza görüp bize gös- termek için verdığı seyrek mo- lalannda sanatçıyı yahiız bırak- mamaksa bize kalıyor. Ali Arif Ersen'in karşımıza koyduğu im- gelerin arasında kahnmayı bek- leyen sayısız otel ve anlatılacak bir o kadar övkü var. KÖŞEBENT ENİS BATUR Heykeller ve Hayaller Kuzgun Acar'ın Milli Reasürans Galerisi'nde- ki sergisi çelişkili duygular yarattı içimde. Güçlü, pervasız birsanatçının kâğıttan demire, deriye vur- duğu alaca mühürler. Kuzgun, heykel sanatımızın, Çalık ve Koman ile birlikte üç "derin haşan"s\n- dan biri. Türkiye, sanatçılannı öldürme konusun- da tutarlı, kararlı, eli çabuk bir ülke. Üstelik, Kuz- gun'u bir kere öldürmekle yetinmediğimiz biliniyor. Bu serginin ana parçası taammüden cinayet gi- rişimlerinden birisini gösteriyor: Gönen'de 1980 darbesi sonrası "sakmcalı" görülerek söktürülen ve yok edilmek istenen, rastlantıyla kurtulan ve bu- lunan bir başyapıt. Kuzgun yanılıyormuş: Zincirle- rimizden başka kaybedebileceğimiz şeyler de var- dır. Az daha, Kuzgun'un eserlerini kaybedebilirmi- şiz. Büyük, ağır bir utanç çöküyor sergide, ınsanın üzerine. Cinayette, cinayet girışiminde benim pa- yım ne kadar?: Herkesin kendisine sorması gere- ken çivi-soru. Kuzgun'un Ankara'daki yapıtı sökü- lürken, yok oluşa terk edilirken; Gönen'dekine benzeri bir yazgı çizilirken tek tek topluca neredey- dik? Yanıt bulmak güç değil: Biz, insanlar yok olur- kan çıt çıkaramadık, yapıtları nasıl koruyacaktık? Kuzgun'un sergısinde en çok şu soru oyaladı zih- nimi: Yarın, bugün, yeniden yok edilecek olsa bir heykel, hangimiz ne kadar direnebilinz? Kuzgun Acar sergisi, sağladığı estetik hazzın ötesinde, siyasal-etik boyutlarıyla da ciddi birso- ruşturma doğurmalıydı, dogurmadı. Gene de, hiç değilse bu yüzleşmeye önayak oldukları için, baş- ta Amelie Edgü olmak üzere bu sergiye katkıda bulunan herkese teşekkür borçluyuz, söylemeli- yim. Kuzgun'un sergisinden çıkışta, bir başka hey- kel sergisini, Erdağ Aksel'in yeni işlerini Anka- ra'dan getiren Galeri Nev'e doğru yürürken, zih- nimde Kuzgun'un heykelleri kadar, ışıklandırma nedeniyle onlann duvara vuran gölgeleri, hayalle- ri de kıpırdanıp duruyordu. Yıllar önce gördüğüm, Alain Resnais'nin bir belgesel filmi aklıma geldi o anda: "Heykeller de ölür", kısa filmciliğin doruk örneklerinden bıriydi. Erdağ Aksel'in heykel serüvenini on yılı aşkın bir süredir izliyor, izlemeye çalışıyorum. Kuz- gun'dan ve Koman'dan sonra gelen kuşağın be- nim gözümde en güçlü heykel sanatçısı o. Mad- deyeşaşırtıcıyüklemlergetirdi baştan beri, birşe- yi bir başka şey olarak dönüştürürken, başkalaş- tırırken cakaya kapılmadı, kuntluğunu korumayı bildi. "Heyker\n özel bırşiirı var, dahadoğrusu ba- nndırdığı soyutlama gücü ile Şiir'e Müzik kadar ya- kın bir sanat, Heykel. Erdağ Aksel poetikasını ge- liştiriyor, iyice olgunlaştınyor. Yontu sözcüğünü seviyorum; gelgelelim, "/ş"in "fiir\e bağlantısı açısından her zaman yeterli bul- muyorum onu. Heykel yapmak hem eksiltmektir, kütleden inmek, azaltmaktır; hem de arttırmaktır. Erdağ Aksel'in heykellerinde arttırma^, yüklemek ağır basıyor bence. Heykelden açmışken, bir de Semiha Uçuk'un llhan Koman'la ilgili kitabına değinmek istiyorum. Müthiş bir hammadde içeren, ne yazık ki iyi kur- gulanmamış bir kitap o. Ne olursa olsun, bir so- lukta okunuyor. Oradan. bir küçük utanç payı da- ha çıktı karşıma: llhan Koman'ın ünlü "Akdeniz" heykeli (bakın ona yontu diyebilirim işte) meğer be- yaz olmamalıymış: Usta, açık maviden koyu ma- viye giden birton istemiş, boya bulunamadığı için beyaz olmuş, kalmış! Bir topluma heykel sevmeyi, saymayı öğret- mek kolay değil demek. Hamiş: Ahmet Oktay çok haklı: Che'yi rahat bırakın. Sinemayüdızlangösterişli fîlmlerde oynamak içinyanştyorKültür Servisi - Tarih, Hollyvvood stüdyola- nnda tekrar yaratılıyor. Birçok sinema sanatçı- sı geçmişteki kahra- manlannın yaşamöy- külerini anlatan filmle- rin haklannı satın al- mak için milyonlar har- cıyor. Demi Moore'dan \Vhitney Houston'a, Michelle Pfeiffer'dan Sylvester Stallone'ye kadar birçok sanatçı, kazandıklan paralan gösterişli filmler yap- mak pahasma harcıyor- lar, hatta bazılannın se- naryosunu bile yazıyor- lar. Psikologlar ise bu- nu kişisel gelişmede en son ve en pahalı feno- men olarak nitelendiri- yorlar. Hollyvvood stüdyola- n ıse en ıyi oğullan ve kızlannın; ölü şarkıcı- lann. yazarlann, bilim adamlannın hayatlannı anlatan fılmlerde rol al- dıktan sonra ticari film- ler için kendilerine dön- mesinı istıyor. Demı Moore. geçen hafta Axel Madsen'in 1990 yılında yazdığı CocoChanelbiyografisinin haklannı satmaldı. Madsen kitabında Chanel'i bu yüzyılın ilk ve en iyi modacısı olarak tanımlıyorve 3 milyon ster- lini nasıl kazandığını anlatıyor. Nazilerle işbır- liğı yaptığı gerekçesiyle Paris'ten sürgün edilen Chanel, 1971 yılında daRitz'de yaşama vedaet- mışti. Moore yaptığı açıklamada Chanel'i ken- dine yakın hissettiğini belirtti. Fılmin senaryo- suiseChanel'in 1911 yılında ilk modaevıni açan Arthur Copel'e olan zaafını temel alıyor. 40 yaşındaki Pfeiffer ise doksanlannda genç kovboylarla romantik ilışkiler kuran ünlü res- sam Georgja O'Keeffe'yi anlatan senaryonun yazımı için senaryo yazarlanndan yardım ıste- dı. Pop yıldızı Janet Jackson'ın blues şarkıcısı ve ilk zenci sinema seks yıldızı Dorothy Dand- ridge'i canlandırmak istemesı üzerine Whitney Houston da Donald Bogle'ın Carmen Jones. Por- gy r \e Bess gibi sinema yıldızlannı anlattığı bi- yografisinin haklannı satın almak için 400 bin sterlin ödedi. National Enquirer Magazine'de y- er alan bir yazıda "\Vhit- ney'in neden bu kadar is- tekli olduğunu anlamak çok kolay, çünkü şarkıcı- bktan oyunculuğa geçen Dandrigde \aşadığı aşk- larla 1950'İerin en çok gündemde kalan sanat- çısıydı. \\Tıitne> de koca- sı Bobb> Brtm n sayesin- de hep gündemde" diye yazıyor. 38 yaşındaki Madon- na da Latin Amerikalı güçlü kadınlan canlan- dırmak istiyor. Evita ro- lünden sonra şimdilerde de Meksikalı ressam Fri- eda Kahlo ve İtalya do- ğumlu ünlü fotoğrafçı Tina Modotti'nin ya- şamlannın anlatıldığı se- naryolar üzerinde çalışı- yor. Sylvester Stallone ise Edgar Allan Poe hakkın- da yazılmış uygun bir ki- tap aramakla meşgul. Ünlü savaş yazan Poe henüz 40 yaşındayken alkol yûzünden yaşamı- nı yitirdi. Stallone, Poe'nun yaratıcılığını ken- di yağlıboya resimlerinde bulduğunu söylüyor. Buckinghamshıre'da bulunan Amersham Has- tanesi'nden psikolog Corinne Usher, sanatçıla- nn stüdyolarda kendileri için yaratılan karakter- ler yûzünden hastalandıklannı ileri sürüyor ve sanatçılann bu sayede gerçek yaşamdaki kah- ramanlannı canlandırarak kendi kişiliklerini de ortaya çıkardıklanndan bah^ediyor. \Vhitney Houston isTtNioı 5.ULUSLARARASI .?İ™SW İSTANBUl 5 EKİM - 9 KASIM 1997 Çağdaş sanatın en kışkırtıcı yapıtları Istanbul'da sergileniyor! Darphane-İ Amire, Salı hariç her gün 10.00-19.00 arası Aya İrini Müzesi, Salı hariç her gün 10.00-19.00 arası Yerebatan Sarnıcı, her gün 10.00-17.00 arası Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi, Pazar hariç her gün 10.00-18.00 arası KiZ Kulesi, her gün 19.00-05.00 arası Atatürk Hava Limanı, her gün 10.00-19.00 arası Haydarpaşa Garı, her gün 10.00-19.00 arası Sirkeci Garı, her gün 10.00-19.00 arası Bilet fiyatları: Darphane-İ Amire Aya İrini Müzesi ve Yerebatan Sarnıcı tam 65yaş tam 65 yaş ve ve üzeri, uzeri, oğrenci öğrenci 500 250 500 250 .000 .000 .000 .000 TL TL TL TL T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI BAŞBAKANLIK TANITMA FONU KURULU KURUMSAL SPONSORLAR TARİH VAKFIİ g j BORUSAN İNTERPAN! ®^lercedes Benz TOTALT VESTEL RENALLT Bu ıtan Cumhuriyet Gazetesı'ntn katkısıyla yayınlanmıştır CumhuHyef
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle