23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 1997 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Uykumu kaçıran uzak komşularZaman gece yansına koşuyor. Uykum gelmiyor bir türlü. Oysa yann erken kalkmam gerek. Balkona çıkıyorum. Önümdeki binayi yok farz etmek için gökyüzüne bakıyorum. Uzaklarda birkaç çekingen yıldız bellı belirsiz göz kırpıyor. Onlann biraz önünde MtR uzay istasyonu asılı. Bir kozmonotun uykusu kaçnuş; bir yandan bitmek tûkenmek bilmeyen teknik anzalan dûşünüyor, bir yandan da dalga dalga yükselen cinsel dûrtüleriyle diyalog içinde... Saat gece yansına yaklaşıyor... Birkaç kilometre ötedeki Kremlin Sarayf nın yakınlannda, yaşı daha 20'ye ulaşmamış taşralı fahişeler işe başlıyorlar şimdi; yanlannda kısa saçlı iriyan delikanlılar, gözlerinde kazançlı bir gece umudu ile bu yaşama katlanmanın hüznünü birleştiren karmaşık bir panltı var. Saat gece yansına yaklaşıyor. Bana MlR'den bile uzak gelen Tacikistan'da sılahını temizliyor şu sıralarda kara yağız bir delikanlı. Vuruşmayı iyi biliyor. Sevişmeden bihaber. Bu saatlerde kurmaya çalıştığı cinsel düşlerinin içeriği bıle yoksul. lç savaşta kaç yılı geçti kımbilir ve daha kaç yılı geçecek. Saat gece yansına yaklaşıyor. Çin'de son yıllarda küpünü doldurmuş genç bir işadamı hesaplanru toparlamakla meşgul. Gözleri tedirgin. Bakışlannda. beynini para kazanma hedefinde kilitleyen insanlann gerginliğinin ötesinde bir şey daha seziliyor: Bütün bu işleri bir de sosyalist söylemle bağdaştırma ve parti ile iyi geçinme çabasıdır belki bu. MOSKOVA Saat gece yansına yaklaşıyor. Geniş ve kıvrak otomobillerin yağmur eşliğinde ezdiği cilalı Amerikan caddelerine bakan karanlık bir köşede, yaşlı bir adam bu saatlerde orada olmanın bedelini ödüyor şu dakikalarda. Cüzdanından çoktan vazgeçmiş, ama yaşamdan değil. Saat gece yansına yaklaşıyor. Brezilya'da bir polis karakolundan çığlıklar yükselıyor. Aynı yöntemleri ustalıkla kullanan bazı meslektaşlannın lanet olası kameralara yakalıp da cezalandınlmış olması, geride kalanlan çılgına çevinnişe benziyor. Şiddetlendinyorlar işkenceyi. Ve direnme gücünü çoktan yitirmiş esmer bir bedenden simsiyah kanlar süzülüyor, bütûn insanlann ayaklannı kendi ûzerinde birleştiren çilekeş yeryüzûne doğru. Saat gece yansına yaklaşıyor Papua-Yeni Gine'ye bağlı bir adada. burnunda geniş halkalar taşıyan çıplak bir zenci, dilinin yardımıyla dişlerinin arasına kaçan eti çıkannaya çalışıyor. Rahatsızlığının kaynağı olan et, kabilesine ayakkabı giymeyi öğretmek için oraya kadar gelen Avrupalı bir grup maceracıdan birine ait. Saat gece yansına yaklaşıyor Memleketimin güney doğusundaki sınır köyünde bir bebek uykudan uyanıyor sıçrayarak. Onu uyandıran bir kâbus mu? Acaba dedesinin olmayan tek bacağının .öyküsünü mü. ailesinin boşaltmak zorunda kaldığı önceki köyü terk edişi sırasında babasının gözlerini mi. yoksa kendi geleceğini mi gördü rüyasında? Belki de yakınlarda bir yerde patlayan sılah seslerinden uyanmıştır. Zaman gece yansına koşuyor. Uykum iyice kaçıyor artık. 1997 yılının bir sonbahar gecesini benimle paylaşan dünya insanlannı hatırlamak pek keyifli bir iş değil. Onlan hiç düşünmemek ve her şeyı kendi yaşadığım hayattan ibaret sanmak daha akıllıca. En azından uykuyu göz kapaklanndan uzaklaştınnıyor. Üstelık yann erken kalkmam gerek. İngiltere'nin şanslı küçük adamlan LONDRA AStYE UYSAL Küçük yu\ arlak masalann çevresi, boylan 1 merre 20 santimetreyi aşmayan küçük insanlarla çevrili. Söz konusu küçük insanlann tüm dikkati, bulunduklan masalann merkezine yönelmiş. Hanl hanl çalışıyorlar. Her masanın ayn bir konusu var. Yüzlerin ciddiyeti, konulann karmaşıklığını tüm çarpıcılığı ile ayna gibi yansjtvyoiJilLdakika içiade kendilerine veriien konuyu araştınp, elde ettikleri sonuçlan yorumlannı da ekleyerek- çalışmalannı birer rapor halinde s unmalan gerekiyor. Küçük adamlardan kızıl saçlısı başını kaşıyor. Nasıl olur da küçük bir patates kendinden daha büyük çaptakı yeşil iri yan bir biberden ağır çekebilir. Bu olacak iş değil. Masanın ortasında bir tartı var. Sonuçtan pek tatmin olmuşa benzemeyen küçük adam patatesi bibere karşı, biberi de patatese karşı tekrar tartıyor. İşe bak kı sonuç yine aynı. Bu kez söz konusu şüpheli patates ile biberi, şaşkın iri gözlerine daha da yaklaştırarak yakından incelemeye alıyor. Işin tuhaf yanı patates patatese. biber de bildik yeşil dolma biberine benziyor. Kokluyor. Patatesin üzerindeki küçük toprak taneleri burnuna kaçmış olacak hapşınyor. Ama nafile, patates toprakla kanşık patates gibi, biber de biber gibi kokuyor. Kafası iyice kanşmış olacak ki, bu acayip patates ile biberi bir kez daha tartmaya karar veriyor. Ancak bu kez masanın çevresinde sırasmı bekleyen arkadaşlan sabırsızlanmaya başlıyorlar. Öyle ya onlann da ellerinde tartılması gereken soğan, sanmsak ve havuçlan, elma, annut ve muzlan var. Burası Londra'da East Sheen adı veriien başanlı ilkokullardan bıri. Bu bir özel okul değil, bir devlet okulu. Ingiltere'de okullar bulunduklan bölgenin belediyelerine bağlıdırlar. Bütçeleri de devletin belli oranlardaki desteğiyle bu belediyelerden karşılanır. Söz ettiğim küçük insanlar ise yaşlan 5.5 ile 6 arasmdaki birinci smıf öğrencileri. Bu minik öğrenciler ölçüleri, ağırlıklan, şekillere ve hacimleri öğreniyorlar. Ezberlemiyorlar, araştırarak, deneyerek ve tartışarak anlıyorlar. Öğretmenleri masalanna sık sık gelip müdahale etmiyor. Gelse de yaklaşım "Şunu şöyle yapsan nasıl olur, bu sonuç hakkında oe dûşünüyorsun, bravo bu harika bir çalışma" gibi pozitif yönde. teşvik edici oluyor. Elbetteki Ingilız hükümeti. Türkiye ile karşılaştınldığında daha geniş ekonomik olanaklara sahip. Ömeğin Ingıltere'de sınıflardaki öğrenci sayısı 35-40'ı buldu mu kıyamet kopuyor. Ilk ve takıp eden okullarda çocuklar. kitap. defter, kalem ya da benzer malzeme almak zorunda değildır. Bütün bunlar devlet tarafından karşılanır. Çünkü lngiliz yasalan *Her çocuğun 16 yaşına kadar eğRimin içinde kaiması zorunludur" der. Burada zorunlu eğitım süresi 11 yıldır. Ama bu dfrpek fjeğılrfir ki, Ingili7 hükümeti okullara oluk oluk para akıtır. Gerçekte eğitim ve sağlık, tngiltere'de iktidara gelen her hükümetın en kötü rüyasıdır. Bu memlekette de hangi eğitımcıyı dinleseniz parasızlıktan yakınır. Zaten Başbakan Tony Biair'ı iktidara getıren etkin seçim kampanyasındaki başlıca slogan "eğitiın, eğitim, eğitim." Işin acı yanı Blair seçildiğinden bu yana okullann bütçelerinde pek bir değişiklik olmadığı gibi, üstüne üstlük şimdi üniversiteler de paralı oluyor. Sorun sadece "para" konusu değil. Bu bir "anlayış" ve "eğitime yaklaşım" sorunu. Salt devletin anlayışından da söz etmiyorum. "anne ve babalann" eğitime yaklaşımından söz ediyorum. Türkiye ile karşılaştınldığında, Ingıliz okullannın. Türkiye'ye göre daha az miktarda bir öğrenci kıtlesine daha geniş ekonomik olanaklar sunmasının yanında bir başka avantajı daha vardır; velilerin ilgisi. Ingiltere'de anne babalar, anneanne-babaanneler ve dedeler, hatta yakın akrabalar, kısacası çocuğun en yakmı isterse çocuğun bulunduğu okulun tüm eğitim çalışmalanna aktif olarak katılabilir. Buradakı Okul Aile Birlikleri (OAB), Türkiye'dekilere benzer ve çeşitlı yollardan okula kaynak sağlama bakımından büyük önem taşırlar. OAB'lerin yanı sıra bir de "okul kurullan" vardır. Çoğunlukla velilerden oluşan bu kurullar, okuldaki eğitımin ne şekilde hayata geçirileceğinden tutun da okul müdürünün, öğretmenin, müstahdemin atanmasına, okulun tamirine, tamir edecek şirketin seçimıne kadar çok geniş yetkilere sahiptir. Velilerin aktif katılım derken sadece okul yönetimıne katılmaktan söz etmiyorum. Bu ülkede okullann birçoğunda, yeterince zamanı olan veliler yeteneklen ve eğitimleri ölçüsünde, haftada birer saat de olsa sınıflarda öğretmenlere yardımcı olurlar. Japonlar halat çekmeyi abarttı Japonya'da yaptlan dünyanın en büyük halat çekme yansına bu yıl 270 bin Idşi katıldı. Japonya'ıun göneydoğusunda Okinawa adasının Naha bölgesinde düzenlenen yanşmanın tarihi 350 yıl öncesine dayanıyor. Geleneksel halat yanşuıda kullanılan halalın 40 ton ağırlığında. 186 metre boyunda ve 1 metre 58 santim genişliğinde olduğu bildirildi. Guiness rekorlar kitabının editörii Michael Feldman, yanşmada geçen >ıl kullanılan halatın rekorlar tarihine geçtiğini bdirtti. Bir bankayı 47 milyon dolar dolandırmakla suçlanıyor Fransa'da Tamraz için yine dava açıldı FUAT KOZLUKLU VVASHEVGTON - İşadamı Roger Tamraz hakkında. Fransa'da büyük hissesine sahıp olduğu ve şu anda faaliyette olmayan bir bankayı 47 milyon dolar dolandırdıgı ıddiasıyla dava açıldı. Washington Post gazetesinin dün geniş yer ayırdığı Paris çıkışlı habere göre bu dava, Tamraz hakkında Fransa'da açılan ikinci dava oldu. DYP Genel Başkanı Tansu ÇüTer ile Bakû-Ceyhan boru hattı projesi konusunda ilişki kurmak üzere, eşi Özer ÇiDer'e rüşvet verdiği öne sürülen ve ABD Başkanı Bill Clinton ile görüşmek için Demokrat Parti'ye 300 bın dolar bağış yaptığı iddıalanyla gündeme gelen Tamraz'ı bu kez Fransa konuşuyor. Banque de Participations et Placements (BPP) adlı Fransız bankasını, yönetim kurulu başkanı olduğu 1987 ile 1989 yıllan arasında dolandırdıgı ıddiasıyla hakkında dava açılan Tamraz'ın, aynı yıllar Lübnan'daki Almashrek Bankası'nı da kontrolü altında tuttuğu bildirildi. Savcılık iddiasına göre Tamraz, sahte belgeler düzenleyerek Fransa'daki bankanın paralannı, Beyrut'ta yönettiği diğer bankaya aktardı. 1989 Ocak ayında Fransız hükümeti tarafından kapatılan bankanın dolandınlması konusundaki soruşturmanın 8 yıl sonra tamamlandığı ve Tamraz hakkında 'bankayı dolandırmak. güveni istismar etmek ve çıkar sağlamak' ıddialanyla dava açıldığı belirtildi. Davanın ilk duruşmasının 14 Ocak 1998'de yapılacağı öğrenılirken Washington Post gazetesinin sorulannı yanıtlayan Tamraz, "Mahkemede bulunacağım. Verilecek karara saygı duyacağım. Bir yere kaçmryonım. Bu konunun açıklığa kavuşturulmasını özeUikle ben de istivorum" Che'nin naaşı ziyarete açılıyor Dış Haberler Servisi - Eski bir askerin açıklamalannm ardından Bolivya'da uzun bir aramanın ardından bulunan gizli mezanndan çıkanlarak Küba'ya gönderilen enternasyonal devrimci Ernesto Che Guevara'nın naaşı bugün halkın zıyaretine açılıyor. Devrimci gerilla liderinin cenazesine ilk saygı duruşu Küba Komünist Partisi 5. Kongresi'nde birinci sekreterliğe yeniden seçilen Fidel Castro ile kardeşi Raul Castro ve partinin yeni seçilen polıtbüro ve merkez komite üyelerince gerçekleştirildi. Küba devlet telev izyonunun yayınında, başkent Havana'da Devrim Meydanı'ndaki Jose Marti Anıtı'nda bulunan Guevara'nın naaşı önünde gruplar halinde birer dakikalık saygı duruşunda bulunan Küba liderlerini, Komünist Parti 5. Kongresi'ne katılan 1500 delegenin izlediği görüldü. Che'nin. Bolivya'da öldürüldükten sonra gizli bir mezara gömülen naaşı, 18 aylık bir aramadan sonra temmuz ayında bulunarak Küba'ya getirilmişti. Efsanevi devrimcinin naaşı, 11-13 ekim tarihleri arasında Havana'da, 15-16 ekimde de Santa Clara kentinde halkın ziyaretine açık tutulacak. Emesto Che Guevara, daha sonra Santa Clara kentinde hazırlanan anıt mezarda toprağa verilecek. Küba Komünist Partisi 5. Kongresi'nde. Devlet Başkanı Fidel Castro parti birinci sekreterliğine yeniden seçildi. Küba haber ajansı Prensa Latina'nın habenne göre Castro'yu, partinin merkez komitesine yeni seçilen 150 üye parti birinci sekreterliği görevine getirdi. Merkez komitesi Raul Castro'yu da parti ikinci sekreterliğine seçti. Holbrooke'un ani ziyareti ABD ilişkileri düzeltmek istiyor WASHİNGTON (Cumhuriyet)-ABD Başkanı Bill Clinton'ın Kıbns sorununu çözmekle görevlendirdiği Bosna banşının mimari Richard Holbrookeun Ankara'ya yapacağı ani ziyaretin Amerika- Türkiye ilişkilerini geliştirmek ve Doğu Akdeniz'deki tansiyonu düşünneyi amaçladığı bildirildi. Bu ziyaret Holbrooke'un Clinton tarafından 5 haziranda göreve getirilmesinden bu yana bölgeye yapacağı ilk ziyaret olacak. Ziyaretin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ile Holbrooke'un geçen hafta yaptığı görüşme sırasında kararlaştınldığı öğrenildı. ABD kaynaklan Holbrooke'un Albright'ın isteği üzerine bölgeye gideceğini söylerken yalnızca Ankara olarak planlanan ziyaretin amacını şöyle özetlediler: "Albright'ın Türk meslektaşı tsmail Cem fle BM Genel Kurulu çahşmalan sırasında New York'ta baş başa yapüklan görüşme arzulandığuun aksine olumsuz sonuçlanmış, tatsız bir atmosferde geçmişti. Holbrooke bir anlamda bunu onarmak istiyor. Çünkü Ankara- VVashington arasında vanlacak bir işbûiiği Kıbns sonınunun çözümü yolundaki çabalan kolaylaşoracaktu-." Bu arada Kıbns Rum Yönetimi Başkanvekili ve Temsilciler Meclısi Başkanı Spiros Kiprianu, Holbrooke'un Ankara'ya yapacağı ani ziyaretin. Türk-Yunan ilişkileriyle ilgili olduğunu savundu. Zenginin malı zugurdun çenesini yorar PARİS MİŞEL PERLMAN Para problemleri bugünlerde özellikle ağır bir konu oluşturuyor. Şimdiye dek öyle değil miydi yani? Elbette, en küçük tutarlardan tutun da en müthiş düzeye varan dev servetler parasal problemi sürekli olarak gündemde tutmuştur. Hele hele şimdilerde, hangi nedenle diye soracak olanlara venlecek yanıtı bulmak hiç mi hiç zor değil. Efendim, birkaç gündür Millet Meclisi'nde, Fransa'nın 1998 bütçe tasansı görüşülüyor. Bu arada hükümetin tahminlerine göre 1974'de yüzde 2.2 olan büyüme hızı 1998 yılında yüzde 3'ü bulmuş olacak. Fakat biz şimdi bunlan bırakalım da bir süre önce düzenlenmiş bir anketın ortaya koyduğu rakamlara göz atahm. Hem de ciddi kaynaklara dayanarak. Şimdi sıkı tutun kendinizi. Çünkü servetı bazen bir milyar dolan geçen 358 zengin kişi yaşıyor dünyamızda. Üstüne üstlük, büyük servet sahiplen gelirlenni arttıra dursun, en fakir olanlar da giderek batağa saplanmakta. Böylesı bir gelişmenin yaratacağı kutuplaşmadan olumlu bir sonuç beklemek ne denli doğru olur? Yanıtı uzmanlanna bırakmak, sanınz. sağduyuya olanak sağlamaya yol açar. Peki, buysa eğer yapılan hesaplar, en zengin Fransız'ın elindeki paranın, ülkeye uygulanan asgan ücretin, beş yüz milyon yılın karşılığını oluşturduğu belırtiliyor. Öte yandan, toplanan bilgılere göre Fransızlar'ın yüzde 48'i. ayda 30 bın franklık geliri olan kışinın zengin olduğunun söylenebileceğı görüşünde. Işçılerin yüzde 4O'ı ise, emekçılerin 10 milyonluk fınansal yatınrrun gerçekleştirilmesi halinde zenginlikten söz edilebileceği görüşünü savunmakta. Aynı zamanda. Fransızlar'ın yüzde 20'si 500 bin ile bir milyon frank yelpazesinin servet sayılabileceği kanısında. Fransa'nın 1998 bütçe tasansı Millet Meclisi'nde tartışıla dursun, çoğu kişi imrenerek çeviriyor bakışlannı servet dünyasına. Bunlan eleştirmek doğnı olmaz elbette. Aralannda umut havasını soluyanlann sayısı oldukça kabank. Talih oyunlan deseniz. seç seç al! Eh, ya talih kuşu başımıza konarsa diye düşünenlerin öylesıne bir iradesi var ki... Hiç olmazsa "bekleme" aşamasında heyecanla sarmaş dolaş yaşıyor "umut avcılan.'* Çok zengin olan çok kişi var Fransa'da. diğer ülkelerde olduğu gibi. Lakin, en başta gelenlerden biri, çok uluslu L'Oral kuruluşunun başındaki Liliane Bettencourt Servetine gelince, 25 milyar frank olduğu söyleniyor. Bugün 72 yaşında bir hanım olan Liliane Bettencourt'un babası Eugene Schueller, 1907 yılında kurmuş bu kozmetik ürünleri kuruluşunu. Kızı Liliane ise yönetim kurulu toplantılanna uğramıyorbile! Baş döndürücü servetler dünyasında büyük bir güce sahip olmasına karşın son denlı mütevazı Grard Mulliez her şeyden önce, Auchan hipermarket kuruluşunu yaratan kişi olarak biliniyor. Aynca çeşitli alanlarda faaliyetleri bulunan Jrome Seydoux ile kardeşleri, 20 milyar olduğu ifade edilen bir servetin başinda olup birçok kuruluşu başanlı bir şekilde yönetıyor. 60 yaşındaki Seydoux'nun, özellikle ıletışim alanında çaba gösterdiği ifade edıliyor. Evet, bütün bunlar bir yana, yaklaşık 3 hafta süreceği belirtilen 1998 bütçe görüşmelerinin ilk günlennde sağ muhalefetin eleştinlerine karşın sosyalist ağırlıklı bütçe tasansının şimdılik oldukça olumlu bır ızlenim bıraktığı göriişü egemen. Bütün m# ağırlıklardan kurtulun! \ t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle