Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CumhuriyeC
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç
0 Genel Yayın Koordınatoru Hikmet
Çetinkaya 0 Yazuşlen Müdürlerr Ibrahim
Yıldız - Dinç Tayanç 0 Sorumlu Mudur
Fikret tlkiz 0 Haber Merkezı Mudurü
Hakan Kara 0 Görsel Yönetmen: Fıkret Eser
Dış Haberler Şinasi Danjşoğlu 0 lsohbarat: f cngiz
Y ıldınm 0 Ekonoıru Vlehmet Saraç 0 Kültür
Handan Şenköken 0 Spor Abdülkadir \ ücebnan
0 Makaleler Sami Kansörra 0 Duzeltme Abdullah
V aacı 0 Fotograf: Erdoğan Köseogu •Bdgı-Bdge
Edibe Buğra 0 Yun Haberien. Mefamet Faraç
Ya>-mKunılu. ÜhınSdçuklBaşkan],
Orhan Erinç. Oktay Kprtbökc.
Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner,
Ergun Balcı, Dfaç Tayanç, Ibrshim
V ıldız. Orhan Bursalı. Mustafa
Balbay, Hakan Kara.
Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No:
125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat).
Faks. 4195027 0 tzmir Temsıleısı: Serdar Kıak, H. Ziya
Blv 1352S 23Tel 4411220. Faks-44191170Adana
Temsilcisi. ÇetinYtğenoğhı, InönüCd 119 S.No:l Katl,
Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15
Müessese Müdürü: Üstün Akmen #
Koordınatör: Ahmet Koruisan #
Mılıasete Büknt Yener«tdare Hüsevin
Gfirer • lşletme Önder ÇeKk • Bılgı-
lşlem Nail Inal # Bılgısayar Sıstem
Mürnvet Çier»Sanş FızüetKoza
MEDYA C: • Yönetım K.unılu
Başkanı - Genel Müdür GüJbin
Erduran 9 Koordınatör Reha
Işıtman 0 Genel Müdür Yarduncısr
Mine Akdağ Tel- 514 07 53 -
51395 80-513 846<>61, Faks 5138463
Yayımlayan \e Basan: Yenı Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncılık A $
Türkocağı Cad 39 41 Cagalo|lu 34334 tst PK 246 Islanbul fel (0 212) 512 05 05 (20 hatl Faks (0712)513 85 95
12EKİM 1997 tmsak:5.40 Güneş: 7.05 Öğle: 12.58 Ikindi: 16.03 Akşam: 18.37 Yatsı: 19.57
Evangeliste
Moskova'da
• MOSKOVA (Reuter) -
Rusya'nın başkenti
Moskova'da düzenlenen
moda göstensine katılan
dünyaca iinlü top model
Linda Evangeliste, Versace
kreasyonu tek parça siyah
elbise ile göz doldurdu.
Evangeliste, ilk kez geldiği
Moskova'da yalnızca bir
defa podyuma çiktı.
Spice Girls
konseri bugün
• İstanbul Haber Servisi -
Türkıye'ye gelen ünlü
lngiliz müzik topluluğu
Spıce Girls, bu yılki ilk
canlı konserini bugün Abdi
lpekçi Spor Salonu'nda
verecek. 250 kişilik bir
güvenlik ekibinin görev
alacağı konseri 17
kameraman izleyecek.
Topluluğun bugün ve yann
vereceği konseri yaklaşık
25 bin kişinin izlemesi
beklenıyor. Beş kişilik
tngiliz topluluğu
Türkiye'de 4 gün kalacak.
Uluslararası
Ormancılık Fuan
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - " Uluslararası
Ormancılık ve Orman
Orünleri Fuan" yann
Antalya'da başlıyor. Fuann
açılışı Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel
tarafından
gerçekleştirilecek. 148
ülkeden yaklaşık 3 binin
üzerinde delege ve
katıhmcının fuar için bir
araya geleceği belirtildi.
Sayısı hızla artan tıp fakültelerinin birçoğunda altyapı yetersiz, hekim adaylannın sayısı ihtiyacın üzerinde
Tıp eğitimiyoğımbaknndaBARIŞDOSTER
Son yıllarda sayılan hızla tıp fakül-
telen, Türkiye'de tıp eğıtuninın kalıte-
sini düşürdü. Son birkaç yıl içınde va-
kıf iiniversiteleri bünyesinde açılan tıp
fakültelerinin de bu sürecı hızlandırdı-
ğı öne sürüldü. İstanbul Tabip Odası Baş-
lcanı ve İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim
Cyesi Prof. Dr. Orhan Anoğul. tıp fa-
kültelerinin sayısının arttınlarak eğiti-
min niteliğinin yükseltilemeyeceğinı
belirterek, "Aksine kalite düşüyor. Oğ-
retim kadrosu, altyapı ve gerekli dona-
nım sağlanmadan bu iş olamaz. Tcmel
sağhk ve eğitim politikalannın toplum
lehine geliştirilmesi lazun" dedi.
Sayılan 42" yi bulan ve her yıl 5 bin
mezun veren tıp fakültelerinin ihtiya-
cm üzerinde olduğu ve bir süre sonra
mezunlannın ciddı bir işsizlik tehlike-
Tabip Odası Baskanı Prof. Dr. Orhan Anoğul:
Tıp fakülteleri sayısı artınca eğitimin niteliği yükselmedi,
aksine düştü. Öğretim kadrosu, altyapı ve gerekli donanım
sağlanmadan bu iş olmaz. Temel sağlık ve eğitim
politikalannın toplum lehine geliştirilmesi lazım.
Prof. Dr. Nevzat BİIgİtl: Yalnızca özel hastane
açılarak tıp eğitimi verilemez. Biz kadro ve altyapımızı
tamamlamayı bekledik ve şimdiye dek yalnızca uzmanlık
eğitimi verdik. Sadece doktor yetiştirmek değil, bilimi
izleyen ve araştıran akademisyen yetiştirmek istiyoruz.
siylekarşılaşacaklan savunuldu. Şu an-
da 65 bin doktorun bulunduğu Türki-
ye'de toplum hekımlığıneyönelinmez,
sağlığa gerekli pay aynlmaz ve tıp eği-
timinde kalite yükseltilmezse, sağlık
sistemini daha da ağır yüklerin bekle-
diği kaydedildi.
Prof. Dr. Orhan Anoğul, tıp eğiti-
minde ciddı bir fazlalık ve nitelik ek-
sikliğı olduğunu, mezun olan genç dok-
torlann istihdam edilemeyince, zorun-
lu olarak Tıpta Uzmanlık Sınavı'na
(TUS) girdiklerini anunsattı. Anoğul,
3-4 yıl sonra 50 bin genç doktorun 300-
400 kişilik kadrolar için TUS'a girece-
ğine dikkat çekerek üniversite dışında-
kı pek çok bakanlık kurumunda TUS
eğitimi verecek kadro olmadığını vur-
guladı.
Kadro sıkmtısı
Anoğul, "Valaf üniversiteleri arasın-
da np fakültesi açanlar devletten daha
fazla pav istiyor ve alryorlar. Fakat özel-
Kkletemel bSmlet alanındaciddî birkad-
ro sıkınüsı >-ar. Aynca teknik altyapı ve
donanım da önemlL Şu anda kökiü üp
feküheterinde bfle her konuda akmt va-
şanıyor. istanbuTdaki vakıf üniversite-
leri bu alanda büyük sıkınö yaşıyoriar"
dıye konuştu.
Vakıf üniversitelerindeki tıp fakül-
telerinin bu açığı ek görevlendirmeyle
ya da öğrencilerini büyük üniversitele-
re yollayarak aşmaya çalışacaklannı
savunan Anoğul, bunun da büyük bir
haksızlık olacagmı kaydetti. Anoğul, va-
kıf üniversitelerinin gösterecekleri ba-
şanyı kuşkuyla karşıladıgını belirterek
şunlan söyledi: "TUS'ta başanlı olan
tıp fakülteleri geneflikk ilk 6-7 sırada-
kiler. Vakıf üniversiteleri düşük puanla
ögrenci alryorlar. Verdikleri eğitim çok
üsrün olmadığı için bu açığı kapatanu-
yorlar. Hicbirveri de eğitimin kaliteli ol-
duğunu göstermiyor,tersini gösteriyoıf
'Yalmzca hastaneyle olmaz'
Türkiye'de vakıf üniversitesi bünye-
sinde açılan ilk tıp fakültesi olan Bas-
kent Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin De-
kanı Prof. Dr. Nevzat Bilgin ise yalnız-
ca özel hastane açılarak tıp eğitimi ve-
rilemeyeceğini sa\Tindu. Bilgin. "Biz
kendi kadro ve altyapunızı tamamla-
mayı bekledik veşimdiye dek lisans eği-
timi değil, yamızca uzmanlık eğitimi
verdik" dedi. Bilgin, yeni kurulan tıp
fakültelerinin, öğrenci bulmaktaki güç-
lükler nedenıyle de puanlan düşürdük-
lerinı vurgulayarak şöyle konuştu:
" Biz üp eğtiminde belirii bir aşama-
ya geldiğunizden puanı 114'ten başlat-
nk. Başvuranlar içinde 170 ÖSS puanı
alanlar da var. Talep çok olduğundan
başvurularda ÖYS puanı da yükseldi.
Mezunlarm piyasadaki rtiban da önem-
li. Hacettepe. Çapa, Cerrahpaşa me-
zunian ile yeni açılan bir bp fakültesi-
nin mezunlannın başansı aynı oiamaz.
Biz uluslararası kongreleri, konferans-
larusempozyumlan. va\ımlan yakından
izliyoruz. Pnlitikamı/ genç ve dinamik
hocalan kadroiu olarak bünyemize kat-
mak. Sadece doktor yetiştirmek değil,
bilimi izleyen ve araşbran akademisyen
yetiştirmek istiyoruz."
Laik Düzen ve Hukuk Devleti' paneli yapıldı
'Din konusundaki taviz
sürerse îran'a benzeriz
5
Çankaya
Köşkü'nde
satrançpartisi
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Dünya
Satranç Şampiyonu Gan> Kasparov 'u Çankaya
Köşkü'nde kabul ettL Kasparov ile satranç
oynamaya cesaret edcmediğini belirten Demirel,
gazeteciİerin "Sizin satranç oynayacağınızı
duyduk" demeleri üzerine, ""Ben de bir kurban
anyordum" diye espri yaptı. Satranç takunında
hamle v^parak, gazetecilere poz veren Demirel,
muhabirlere dönerek. "Bu resim içindi. Yoksa
Sayın Kasparov'la satranç oynamaya kim cesaret
edebilir" dedi. Demirel'in isteği üzerine
Üstünzekâhlar Demeği Başkanı Emrehan
Hahcıoğlu ile Kasparov lasa bir süre satranç
oynadL (Fotograf: HASAN AYDIN)
İstanbul Haber Servisi - Medenı Ka-
nun'un yürürlüğe girişinin 71. yıldönümü
kutlamalan çerçevesinde düzenlenen "La-
ik Düzen ve Hukuk Devleti" panelinde la-
ikliğin dinsizlik olmadığı, devletin sosyal
ve hukuki yapılanmasının dini kurallara gö-
re düzenlenmemesi olduğu vurgulandı.
Türk Hukukçu Kadınlar Demeği tarafin-
dan düzenlenen, Prof. Dr. Erdoğan Moroğ-
lu'nun yönettiği panele Türkiye Barolar
Birliği Başkanı Prof. Dr. Eralp Özgen. İs-
tanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Yücel Say-
man, DSP Aydın Milletvekili, Susurluk
Araştırma Komisyonu üyesi Dr. Sema Piş-
kinsüt ve Marmara Üniversitesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğhı konuş-
macı olarak katıldı. ICaboğlu, laikliğin de-
mokratikleştirmeyi süreklileştirmek için
ortaya çıktıgını ifade etti. Bir hukuk devle-
tinin insan haklanna dayalı olması, demok-
ratik rejimi ve belirii birdevlet biçimini ön-
görmesi gerektiğini belirten ICaboğlu, böy-
lesi bir hukuk devletinde kurallann da in-
sanlar tarafından konulacağını bildirdi ICa-
boğlu, din ve vicdan özgürlüğünün olduğu
bir ülkede din derslerinin zorunlu olmama-
sı gerektiğini belirtti.
Konuşmasında yargı bağımsızlığına de-
ğinen Eralp Özgen ise Hâkimler ve Savcı-
lar Yüksek ICurulu'nun yapısını eleştirdi.
Laikliği tüm faşist kavramlann karşısın-
da gördüğünü söyleyen Sema Pişkinsüt, ba-
zı siyasetçilerin koltuk kavgasına düşerek
din konusunda taviz verdikleri takdirde so-
numuzun lran'a benzeyebileceğini savun-
du.
Susurluk olayında medyanın üzerine dü-
şeni yaptığını belirten Pişkinsüt, ancak ko-
mısyonunun çalışmalannı bitirmesinden
sonra medyanın da bu konunun üzerine git-
mediğini vurguladı.
"Laiklik dinsizliktir" diyenlerle tartış-
mayacağını söyleyen Yücel Sayman, "Çün-
kü bunu böyle söyleyenler radikal tslama-
lar. Siz, 'Ben din devleti istemiyorum' dedi-
ğinizde zaten o düşüncey i reddetmiş oluyor-
sonıız. Bu nedenle laikliği böyle tarttşmamak
gerekiyor" dedi.
MÜJDATGEZE SAK USTUNDE
Pazarın fıkrası:
Temel cezaevine düşmüş. Müdür bir konuşma
yapıyor. Demiş ki:
- Burası oldukça modern bir cezaevidir. Biz isteriz
ki mahkûmlar sivil hayatta yaptığı işe burada da
devam etsinler. Sen buraya girmeden önce ne iş
yapıyordun Temel? Temel yanıtlamış:
- Kapıcıydım.
Siyasal loto
Sayısal Loto olur da siyasal loto neden
olmasın?.. Örneğin "Hangi parti yüzde kaç oy
alır" diye Milli Piyango Idaresi, seçim öncesinde
bahsi müşterek kuponlan bastırsa ve satsa. Bu
millet şans oyununa trilyonlar akıtacak kadar
meraklı. Ne para kazanıriar siz tahmin edin.
Siyasal loto büyük para bırakır. Sonunda
kazanan gene siyasiler olur ya. Onlar ne yapıp
yapıyor ve bir koltuk buluyorlar.
Quixo
Başlığa bakıp şifreli şeyler yazdığımı sanmayın. Bu
bir zekâ oyununun adı. Firma, bana nefis bir
oyuncak göndermiş. iki kişi veya dört kişi karşılıklı
oynuyor. Ahşap küçük küplerle oynanan bu oyun
zekâyı geliştiriyormuş. Benim kitap gelirlerimin
tümünü vakıflara, yazılarımın gelirini Cumhuriyet
Vakfı'na, oynanan oyunlanmın hasılatını gene başka
hayır işlerine verdiğimi bilen ve yedi yıldır ücretsiz
okul ınadımı sürdürdüğümü gören oyuncak firması
yetkilileri, bu ZEKÂ GEÜŞTİRİCİ oyunu bana
göndermekle acaba ne demek istiyoriar?..
Çocuklara:
Sizleri uzun süredir
ihmal ettiğim için
bana kızgınsınız
çocuklar. Ama bu
haftadan başlayarak
eski kitaplanmdan bir
iki satır sizlere özel
bölüm açacağım.
Semih Poroy ağabeyiniz de özel olarak sizler için
çizecek. Belkı o zaman banşınz. 'Bir Bulut 0/sam'
adlı şiir kitabım 6-8 yaş grubu için kaleme alınmıştı.
Içinden bir küçük şiiri sizler için seçtim. Adı: SİLGİ...
Bir gün sana gereksinmem kalmazsa I Bil ki birçok
şeyi öğrendim artık I Doğru yazdığım için, doğru
çızdiğim için I Sana gerek kalmıyor silgi...
MEKTUPLARINIZI KADIKÖY-İSTANBUL
ADRESİNE YAZABİLİRSİNİZ
İsmimi terk ediyorum...
Belki yukandaki başlıktan da anladınız.
Soyadımın son harfi yok. Gelecek hafta
ismimin son harfi olmayacak, öbür hafta bir harf
daha eksilecek, tüm harfler bittiğinde ben de
ismimden kurtulmuş olacağım. Kolay değildir bir
insanın üne kavuşup da bundan kurtulmak
istemesi. Para, pul, şöhret bir anda bitiverecek ve
bu, sizin isteğınizle olacak. Gerçekten kolay değil.
Işte ben yıllardır bunu yapmaya çalışıyorum.
Gerilere dönelim. Ben durup dururken Müjdat
Gezen olmadım. 1953 yılında sahneye çıktım.
1960 yılında profesyonel oldum, 1970 yılında üne
kavuştum. 1982 yılında bir kitabımın önsözünde
şöyle demişim: "Hep öğretmen olmak isterdim,
bilebıldiklerimi öğretmek için; yazar olmak
isterdim, sizlere gûzel şeyler yazabilmek için...
Sonunda aktör oldum ve dolayısıyla hepsini
oldum." Ama hiç de öyle olmadı sevgili okurianm.
Çünkü herkes benden her an kendilerini
güldürmemi istediler. Oysa ben komedyenliği
kendim seçmemiştim. Konservatuvardaki Alman
hocam nedense beni komik bulmuş ve iki oyunun
başrolünü bana oynatmıştı. Sonra da bu böyie
sürdü grtti. Aslında komedyenlik güzel bir şey, ama
ben her tür rolü oynamak istiyordum. Zaten Batı'da
komedyen bu anlama gelir. Sonra salt oyunculuk
yapmak istemiyordum ki. Neyse artık olan
olmuştu... Sonunda karar verdim. İsmimi terk
ediyorum. Sizler nasıl olsa 'Sak Ûstünde' başlığını
görünce beni anımsarsınız. Isim de neymiş?..
Münir Özkul
Obir fenomendir. Tanıştığımız 1963 yılından bu
yana yıllar geçmiş. Birlikte tiyatrolarda, filmlerde
oynadık... Sonunda O'na bir jübile yaptık. Bu işten
elde edilen gelirle çok sevdiğı Cihangir'de nefis bir
katı oldu Münir Ağabey'in. Geçen gece, jübile
organizasyonunda görev alan Kemal Sunal, Üstün
Asutay, Ahmet Sezerel, Murat Somay ben ve
eşlerimiz, bu güzel evde toplandık. Umman
Özkul'un nefis yemeklerini yerken eski günlere
daldık. Sadık Şendil'i, Ertem Eğilmez'i andık
durduk. Münir Ağabey çok mutluydu. Yetmiş yaşını
aşkın bir aktör olarak, TV dizisinde başarıyla oynuyor
ve eskiden olduğu gibi sürekli gülümsüyordu. O'nu
hep sevdim. Hem iyi aktör, hem iyi adam. Ne zor be.
Noooluyor?..
Polis banka soyuyor, işkenceler sürüyor, çeteler
yargılanamıyor, Izmir'de genelev kadınları hapis
hayatı yaşıyor... Noooluyor usta?.. Bu nasıl devlet,
bu nasıl hükümet?..
CahİI
Pazarlık ve duvarlık sözler
Bilge kişi kendi
mutluluğunun ustasıdır...
Onu 1963 yılında Muammer Karaca
' Tiyatrosu'nda tanıdım. 28
yaşlarında çok güzel bir kadındı.
Oyunun başrolünü oynuyordu. O'na
hemen âşık oldum. O da bana. Ben küçücük bir
rol oynuyordum tiyatroda. Benimle çok ilgilenir,
yardım eder, evden kostümler getirir, makyajımı
yapardı. Askerlik çağım gelmişti. Muammer
Karaca tecil ettirmemi istedi. O'nunla biriikte
askerlik şubesine gittik. Her işime koşar olmuştu.
Birlikte sinemaya gider, sık sık tiyatro dışında
buluşur, sevişirdik. Sırılsıklam âşıktım O'na. Yatar
kalkar O'nu düşünürdüm. Bir an önce oyun saati
gelse de yüzünü görsem diye çırpınırdım. Bir
süre sonra ilişkimizi patrona söylemişler. Bizim
tiyatroda böyle şeyler yasaktı. Kaldı ki patron da
âşıktı O'na. Beni tiyatrodan attı. Ondan sonra
askere gittim. Bana para vermiştı. Tiyatro
Ankara'da turnede idi. Gittim buldum O'nu ve
Portre
Kan cahil, buna
karşılık koca akıllı... Siz yukandaki başlığa
bakıp benim bir kadına 'kan' dediğimi
sandıysanız çok ayıp. Ben kan-koca ilişkisini
kastederek öyle dedim. Yoksa bir kadın
'Karabük'e Karagümrük' dedi diye ona 'kan'
diyecek kadar terbiyesiz olamam. Terbiyesizlik
zaten başkalannın tekelinde...
parayı iade ettim. Beni kolladığı için de
teşekkür ettim kendisine. Araya
askerlik girdi ve aynldık. Aradan uzun
yıllar geçti. Ikimiz de ünlü olduk.
Onunla yollanmız yeniden kavuştu. Saç
renklerimizde değişiklik vardı artık. Ne o kızıl
saçlıydı ne ben siyah. Orta yaşın getirdiği hava
ile sanya boyuyordu. Benimkiler kırdı. Yüzlerce
televizyon dizisinde, birçok filimde, birçok
piyeste karşılıklı oynadık. Setlerde lafı döndürür
dolaştırır eski aşkımıza getirirdi. Ben de
anlatırdım. Neden saklayacak mışım ki?.. O'nu
sevmiş olmak saklanacak bir şey değil ki.
Benden yaşça büyük olması bile buna engel
olmadı hiçbir zaman. Çünkü O'nu gerçekten
sevmiştim... Dün telefonum çalıp da: "Asuman
Arsan öldü, ne diyeceksiniz" diye soran
gazetecilere, hiç duraksamadan: "O'na âşıktım"
dedim... Nereye be Asuman? Nereye?..
Beni
güldürenler:
Çok sevdiğimiz bir
arkadaşımız vardı. Tiyatro
ve müzik sanatçısı. Iri yan,
yapılı, güzel yüzlü bir
adamdı. Biz ona Ayı Bora
derdik. Soyadını
vermiyorum. Alınabilir diye.
Babası ünlü aktör Sami
Ayanoğlu idi... Bora ile bir
gün Ankara tumesindeyiz.
Hayvanat bahçesine gittik.
Ayı kafeslerinin bulunduğu
bölüme gelince ben
uzaklaştım. "Nereye?" diye
sorunca, "Bora belki
konuşacaklannız vardır,
ben çekileyim" dedim. Az
sonra hayvanat bahçesi
müdürü bizi tanıdı ve
odasına davet ederek çay
ikram etti. Sonra kaprya
kadar uğurladı ve ellerimizi
sıktı. "Gene beklehz
Müjdat Bey" dedi ve
Bora'ya dönerek "Burası
sizin Bora Bey" dedi. Bora
beni yüz metre kovaladı,
"Lakabımı adama sen
söyledin" diye.
Erbakan-Çiller
Hoca televizyonda: "Refah
Partisi Türkiye'nin üçte
biridir" dedi. Inşallah
ortağı Çiller, bu sözü bir
yerde kullanmaz. Çünkü
boyuna dili sürçüyor.
Argoda hem 'üç' hem 'biri'
sözcükleri bir arada
kullanıldığı zaman pek hoş
bir söz çıkmaz ortaya.
Dokunulmazlıklar
Tüm Meclis'tekiler... Bu
yasayı çıkartmayacaksınız
ve dokunulmazlıklan
kaldırtmayacaksınız. Belki
içinizde çok iyi niyetli
olanlannız var. Onu bilmem.
Ama hem hükümette hem
muhalefette,
dokunulmazlıklann
kaldınlmasını istemeyen suç
ortaklan var. Bunlann ödleri
kopuyor. Hepsi aynı kaptan
yemek yiyoriar. Kolay değil.
Bunlar utanmıyorlar, onlann
yerine biz utanıyoruz.
Çünkü birilerinin utanması
gerek. Bu kadar utanmazlık
olmaz ki...
AtatürkNe yalan söyleyeyim. Biz ailecekTıme dergisine
mektup yolladık. Eşim, yeğenlerim, yengem,
gelinimiz hep birlikte Atatürk'e oy verdik. O
kazansın istiyorum. Çünkü Mustafa Kemal,
devlet adamı olarak Churchill'den, kahraman
olarak da Mandela'dan daha önemli. Bu benim
için değil, dünya için de böyle. Burada ne
siyasete, ne şovenizme pabuç bırakmadan,
dümdüz herkesin oylannı Atatürk'e vermesi
gerekir. Hatta dincilerin de. Çünkü onlar artık
anlamalılar ki Atatürk olmasaydı şimdi ezan
sesini dinleyemiyor olacaklardı.
Uygarlaşamıyorum
\X ısa tatilim sırasında yazılanmı kaldığım tatil
l\köyünün eJektrikli daktilosu ile yazmaya çalıştım.
Eve dönünce de kendime hemen bir tane eJektrikli
daktilo aldım. Fakat bir türlü alışamryorum. O otuz yıllık
babadan kalma klasik daktilomun 'çar çaf' sesinin
zevki yok bu elektriklide. Acaba ben bir anti-uygar
mıyım?.. Neden bir türlü alışamıyorum elektronik,
mekanik şeylere?.. Nedenini biliyorum: Annem. Biz
Ikinci Savaş zamanında dünyaya geldik. O zaman
hiçbir şey yoktu. Evdeki pikap ve radyo lüksten
sayılırdı. O pikabın iğnesini bile ben değiştiremezdim. .
Annem, "Elleme, ceryan çarpar" diye korkuturdu beni.
Belki de çarpardı. Annem radyoyu bile açıp kapamaz,
bunu ablama yaptınrdı. Harp yıllan, yokluk, cehalet,
hepsi bir arada. Ben o yıllann alışkanlığı ile büyüdüm.
Uygarlaşamıyorum. Bilgisayar kullananlara gıpta ile
bakıyorum. Elektrikli daktiloyu bile kullanamadım. Ayıp
bana. Uygarlaşamıyorum.
Sarhoş şoförler
Şehirierarası yolcu
otobüslerinin üç
şotörü, yapılan alkol
muayenesinde sarhoş
çıktı. Bir meslektaşı
televizyonda dedi ki:
"Öyle arkadaşlanmız
var ki iki kadeh
atmadan yola
çıkamıyor, elleri
titriyor." Haydaaa...
"Otobüslerde Allah'a
Emanet Turizm yolculan, otobüsünüz uçmak üzeredir.
Lûtfen dua etmeye başlayınız" diye bir anons
duyarsanız şaşmayın.
Okullara tiyatro dersi
Bunu çok mu yineliyorum acaba? Şıkılıyor
musunuz? Sakın sıkılmayın. Bu sizin ve
çocuklannız için o denli önemli ki. Dünyaya tiyatro
eğitimi almış bir gözle bakmaya başlayan çocuk,
derslerine de başka bir gözle bakacaktır. Merak
edecek, soracak, öğrenecektir. Tiyatro başka bir
dünyadır. Onu boşlayamayız. Sekiz yıllık eğitim
sürecinde hemen okullara 'tiyatro dersleri' konulmalı.
Tatbiki (uygulamalı) ve kültürel açıdan, hiç vakit
geçirmeden bu gerçekleştirilmeli. Göreceksiniz
meyveleri nasıl yeşerecek.