27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12EKİM1997PAZAR HABERLER Sahte pasaporttu işadamı • İstanbul Haber Servisi - Atatürk Havalimanrndan sahte pasaportla yurtdışına çıkmak isteyen Fethi Namlıoğlu adlı bir işadamı yakalandı. Namlıoğlu'nun, Abdullah Çath'nın cenaze töreninde, Çatlf nın kızının resminin çekilmemesi için gazetecileri engelleyen kişi olduğu öğrenildi. 'Doğrusu yarı başkanlık' • istanbul Haber Servisi - Demokrat Türkıye Partısi (DTP) Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, DTP Temsılciler Meclısi'nin İstanbul Hilton Oteli'nde gerçekleştirilen toplantısında yaptığı konuşmada, başkanlık tartışmalanna "yan başkanlık" önerisi getirdi. Cindoruk "Iki turlu bir seçim, Meclis içinden seçilmişbir başbakan başkanlığında bir kabine: doğrusu bu" dedi. Kısa.Kısa.. • lşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Flash TV baskınmı azmettirdiğini öne sürdüğü DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ve Özer Çiller hakkında suç duyurusunda bulundu. Pennçek, tçişleri Bakanlığf nın bu kişiler hakkında soruşturma açrnasını istedi. • İstanbul Deniz Otobüsleri tşletmesi (İDO) taranndan Yenikapı - Yalova arasındaki mesafeyi 45 dakikada alacak 2 feribot hizmete girdi. I Denizcılikten sorumlu Devlet Bakanı Burhan Kara. sektördeki dağınıklığın giderilmesi ve kuruluşlann tek çatı altında toplanması için "denizcılik bakanhğı" kurulması gerektiğini söyledi. • Piyasaya 200 adet sahte 100'lük Alman Markı sürmeve çabşan Fırat Üstüner adh bir kişi polisler tarafindan vakalandı. • Muğla'nın Bodrum ilçesine bağlı Akyarlar Köyü sahilinden sürat teknesiyle Yunanistan'ın Kos adasına kaçmak isteyen 12 Kuzey Iraklı yakalandı. • Piyasaya sahte döviz sürmekten tutuklu Bülcnt Uslu (29) ile hırsızlık suçundan tutuklu Kader Cürel (22), önceki gün Bodrum Cezaevf nden kaçtL • CHP Samsun Millervekilı Murat Karayalçın. 'Düşünce Atölyeleri'nin yeni bir Türkiye kurma iddiasıyla çalışmalannı sürdürdüğünü ve bu yönde 17 konu üzerinde detaylı proje hazırlandiğını söyledi. • Yurdun çeşitii yerlerinde meydajıa gelen kazalannda 17 kişi hayatmı kaybetti, 25 kişi yaralandı. • Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk, köye dönüş projesi kapsamında belirlı bölgelerdeki köylere yakın yörelerde '"cazibe merkezleri" ya da "köy-kent" denilen merkez kentler oluşturulacağını açıkladı. • Batman Hava Meydan Komutanlığı'nda görev yapan 18onbaşı, kendilcrine hakaret edildiği iddiasryla, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller hakkında tazminat davası açü. • Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac. 1997 Nobel Banş Ödülü'ne layık görülen Kara Maymlannın Yasaklanması İçin Uluslararası Kampanya Örgütü(ICBL)ilebu örgütün Amerikalı koordinatörü Jody NVılliams'ı kutladı. Kafkas diasporasınm etkin ismi Devlet Bakanı Andican Cumhuriyet*e konuştu 'Amoco Ceyhan'a talip oldu'LALE SARIİBRAHİMOĞLL AN KARA - REFAHYOL hü- kümetinin. uluslararası toplumca kabul görmeyen ülkeler ıle yakın- laşma politikasına, Tansu Çü- ler'in başbakanlığı ve dışişleri ba- kanlığındaki 4 yıl eklenince Türk cumhuriyetleri ile ilişkiler önem- li ölçüde ihmal edildi. Mesut Yümaz'ın başbakanlı- ğındaki hükümet, Orta Asya ve Kafkasya ile ilışkıleri rayına oturtmak amacıyla bir Iktisadi Koordinasyon Kurulu oluşturdu. Bu kurulun amacı; bağımsız Türk cumhuriyetleri ile Türkiye arasın- daki sosval, kültürel. ekonomik, ticari. bilimsel ve teknolojik iliş- kilerin geliştirilmesı amacıyla ku- rumlar ile işbirliği halinde Türk cumhuriyetleri ile istikrarlı bir ilişki kurmak. Kurulda Milli ls- tihbarat Teşkilatı (MİT) ile gönül- lü kuruluşlar adı altında Türki- ye'dekı etkin Kafkas kökenlı Türk yurttaşlanndan oluşan 'diaspora' da rol oynayacak. Türk cumhuri- yetleri ile ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanı ve Hükümet Söz- cüsü Ahat Andican. Kafkasya, Balkanlar ile Ortadogu'da kökle- n bulunan ve SSCB'nin dağılma- sı ile bu kimlikleri daha belirgin- leşen Türk siyasetçilerinden biri. Tıp profesörü olan. Özbekistan asıllı ve Afganıstan doğumlu A- hat Andican. Türkiye'deki güçlü Kafkas lobisinin de etkin isimle- rinden. Andican, 1983-1995 yıl- • "Türkiye, Türk cumhuriyetleri olayını Atatürk'ün ölümünden sonra kapatmıştır. 1990'akadarda politikalannı siyah-beyaz tonlarda ayarlamıştır. Bu ülkede uzun yıllar Rusça eğitimi dahi komünizmle özdeşleştirildi. Halbuki bu bir kültürel boyuttur, bunu tabii görmek lazım. Siz bir mücadele veriyorsunuz, sözde bir kesime karşı veya bir coğrafyaya karşı, bu coğrafyayı tanımamak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Dilini bilmiyorsunuz, nasıl mücadele edeceksiniz?" lan arasında Türkistanlılar Der- neği başkanlığını yaptı ve 1988 yılından bu yana da Türkistan Araştırmalar Vakfi kurucusu ve başkanlığı görevini yürütüyor. Andican'ın, Türkiye'nin Kaf- kas politikalan ve Hazar Havza- sı petrolü konusunda Cumhuri- yet'in sorulanna verdiği yanıtlar şöyle: - Türk cumhuriyetleri konu- suvla yakından ilgüisiniz. Sovyet- ler Birliği dağıldı. Bir nostalji ya- şadık. Türkiye ne yapti, ne yap- mahydı? - "Nostalji yaşadık" deyimini kabul etmıyorum. Belli bir geç- miş, ortak deneyim paylaşımı söz konusudur nostaljide, yaşanmış bir yaşam dilimi vardır. Onu re- ferans alarak geçmişe özlem du- yarsınız. Türkiye-Türk cumhuri- yetleri ilişkileri öyle değil. Türki- ye-Türk cumhuriyetleri ilişkile- rinde. genel olarak bir duygusal ortam söz konusu. Aniden, Tür- kiye'nin de fazla katkısı olmadan, birdenbire iki bloklu dünya düze- ninin sona ermesiyle beraber or- taya çıkan bir duygusal patlama söz konusu. Insanlar arası ilişki- ler de böyledir aslında. Ama top- lumlar arası ilişkılerde daha yo- ğunluklu olarak, eğer bir biriki- miniz yoksa. en azından o insanı ya da toplumu tanımıyorsanız, bellı bir duygu potansiyeliniz de varsa çok rasyonel olmanız müm- kün değildır, bazen hiç rasyonel olamazsınız. 'Rusça öğrenmek.J - Türkiye, SSCB döneminde kafasını kuma gömdü. dış Türk- ler ile ilgili politika geliştirmekten kaçuıdı. Neyapması gerekiyordu? Aslında SSCB'yi ürkütmeme gi- bi bir korku mu vardı? Daha akıl- cı bir politika izleyip biraz ilgiten- se miydi bölge ile? - İki bloklu dünya modelinde Türkiye kendi görevini biraz faz- la ciddiye alarak, biraz da o ken- di kaygılan var. Pantürkizm ile suçlanma hastalığı diye tanımla- mıştım ben bunu. Yani Pantür- kizm ıle ılgıli hıçbir fıılı eylemi Cumartesi Anneleri Calatasaray Lisesi önıinde 126. eylem haftasında buluştu 'Çeteler analara hesap verecek' Cumartesi Anneleri, gözalbnda kaybedüen yakınlannın bulunma- sı ve sorumlulann ce/alandınlması mücadelelerinden \azgeçme>e- ceklerini belirterek. "Susurluk'ta ortaya çıkan gerçeklerin üstünü örttürmeyeceğiz. Çeteler hukukun önünde hesap verene kadar uya- racağız" dediler. Cumartesi Anneleri ve destekçileri 126. buluşma- lannda. devletin uluslararası kamuoyunu yanıltrığını vurgulaya- rak, devletin kayıp insanlar için dağıttiğı yayınlann ve verdiği biİgi- lerin yalan ifadelerle dolu olduğunu söylediler. Yapılan açıklama- da, "Tanıkiığınuzla koruyalım insanlan, kayıp insanlan unutma- yacağız. Unutturmayacağız" 1 denildi. Cumartesi Anneleri'nin eyle- mine katılan İÜDER, MUDER, YTL DER \e İDLB üyesi öğrenci- ler, İÜDER Saymanı UfukTanbaş için 24 gündürsürdürdükleri aç- lık grevine son verdiklerini belirtirken 19 Ekim'de cezae\ lerindeİd oğrencüer için miting yapacaklannı açıkladıiar. Oğrenciler daha sonra cezaevlerinde bulunan arkadaşlanna Galatasaray Pbstane- sindenkartyoUadılar. (Fotoğraf: ALPER TURGUT) " 'Çetelerden hesap sorulsun' İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Özgürlük ve Daya- nışma Partisı'mn (ÖDP) dü- zenlediği "Çetelerden Hesap Sonılsun" mıtinginde konuşan Genel Başkan Ufiık Uras, Su- surluk konusunda ıddialı açık- lamalar yapan ANASOL-D hükümetıne yüklendi. Izmir Cumhuriyet Ala- nı'nda düzenlenen miting sa- atini bekleyen çok sayıda yurt- taş sık sık, "Çeteler halka he- sap verecek. İnsanlık onuru iş- kenceyi yenecek. Yaşasm halk- lann kardeşliğL Dev rim şehhk- ri ötümsüzdür" sloganlan attı. Mitingde ÖDP Izmir ll Baş- kanı Cemal Çalor ve Genel Başkan Yardımcısı Yıkürun Kaya birer konuşma yaptı. Da- ha sonra kürsüye gelen Ufuk Uras, çetelere pabuç bırakma- yacaklannı, çetelerin çetelesi- ni tuta ruta bugüne geldikleri- ni belirterek şunlan söyledi: "ANASOL-D hükümetinin başbakanı muhalefette iken her gittiği yerde, Susuriuk çetesini ortaya çıkararak yargıİanma- tannı sagtayacağını söylüyordu. tktidara geldi, aradan bu ka- dar zaman geçmesine karşuı çetelerden hesap soramadı. A- ma ne yaptı biliyor musunuz? IMF''nin verdiği emirier doğ- ruhnsunda, getirdigi tedbirier- leemekçi halkı ezdi, ezmeye de- vam edivon" olmadığı halde Türkiye'nin, bu- nunla suçlanmaktan korktu hep ve bu dünyaya bakış açısını da hep bu çizgi içerisinde gördü. Ay- nı dönemde, ABD'nin en azından 20 üniversitesinde, bu cumhuri- yetler ile ilgili çalışmalar yapılır- ken. Soğuk Savaş döneminde bunlar yapılmaya devam ederken Türkiye neden bunlan yapmadı? Bunlan yapmak herhalde bir 3. dünya savaşına yol açmayacaktı. Siyasi girişimlerden söz etmiyo- rum, söz ettiğim şey kültürel gi- rişimlerdir. 1990'a geldiğimızde eğer biz, bu ülkelerin lehçelerini bilen bilım adamlanna sahıp ola- bilmeliydik. Sovyetler Birliği 'ni tanıyan, irdeleyebilen ve belki Rusçayı çok iyi bilen insanlara sa- hip olabilmeliydik. Bu ülkede uzun yıllar Rusça eğitimi dahi ko- münizmle özdeşleştirildi. - Siz güçlü Kafkas lobisinin ön- de gelen ü>esi olarak o yörelerûı nabzınıçok iyi yoklanıa imkâmna sahipsiniz. Onlar ne düşünüyorlar yönetim bazında? Bize nasıl bakı- yoriar. bizle bir güç birliği istiyor- İarmı? - Sadece oradakı yöneticiler değil. Daha ıktidar değişikliği ol- madığı dönemde. onlar şikâyet- lerinı dıle getinyorlardı. Siz dile- diğiniz kadar bu ülkelere istediği- nizi söyleyebılırsiniz, ama biçim- sel olarak da bir şeylerin gösteril- mesi gerekir. REFAHYOL'un öte- sinde iktidann diğer kanadında da bövle bir şey olmadı. Olsa onlar da biraz daha bu konuda rahat ola- caklar. 12 ay Türk başbakanı ile görüşemiyorsa, dışişleri bakanıy- la görüşmeleri reddediliyorsa, bu onlan dışlamaktır. Bu anlamda çok rahatsızdılar. Biz bozulan dengeleri yerine oturttuk. Bu in- sanlar da olayı hemen algıladılar. Gezilerde, yeni kurulan hüküme- tin kendilerini rahatlattığını söy- lediler. - Türkiye'nin Orta Asya ve Kafkasya ile olan yakın ilişkileri ve bu bölge ile potansiyel bir güç halinegelmesi AB'ye tam üyettği- ne bir alternatifoluşturabilir mi? - Hayır. Bunun altını çiziyo- rum. Türkiye, AB, Türk dünyası ve Islam bloku üçgeninde kendi çıkarlanna en uygun olan nokta- da politika üretmek zorundadır. Yani AB'nin etkin bir üyesi olma çâbalannı sürdürûrken Türk dünyasını şekillendiren üye ol- mak durumundadır. Islam'dün- yasında da kendi çıkarlanna uy- gun olduğu oranda, zarar görme- diği oranda aktif bir partneri ol- mak durumundadır. Politikalan- nı dengeye oturtmazsa, REFAH- YOL hükümeti döneminde olan şey olur. Böylesi birdenge kesiş- me noktasında olması gereken Türkiye'yi, biraz zorlayarak Arap merkezlı bir tslam dünya- sına yönlendinrseniz. sonuçta sadece dış politika açısından de- ğil, iç kamuoyu açısından da cid- di dengesizlikler ortaya çıkar. Türkiye'nin AB'ye kabul edil- mesi ya da aktif bir partneri, ak- tif bir üyesi olabilmesinin yolu, dünyanın başka bölgelerinde et- kileşimi olabilen bir güç olması halinde mümkündür. Başka tür- lü, trenin son tekeri olmak için kapının arasında bekletilen bir a- day olmaktan öteye gitmez. - Ceyhan hattı gerçekleşecek mi? - Amerikan Amoco firması Bakû-Ceyhan'a >üzde 30 ortak olmak istedi. Gayri resmi olarak iletildi ama önümüzdeki günler- de muhtemelen gelecek. Bakû- Ceyhan boru hattı meselesi, Tür- kiye'nin 1997 itibanyla özellik- le Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar AByev'in ABD Başkanı Bfll Clinton hükümetıyle yaptığı görüşmeler sonrasında gerçeklik kazanmış bir projedir bana göre NOKTASI/ORAL ÇALIŞLAR Nüfus cüzdanımı, ehliyetimi kaybettim, hükümsüzdür. N/YAZİAYDIN Cihangirli yurttaşlar olarak önceki gece saat 21.00'de Fi- ruzağa Camii'nin bulunduğu dört yol ağzında, mumlarla ışık söndürme eylemıne katıldık. Özgürlük ve Dayanışma Partisi Beyoğlu ilçesinin öncülük etti- ği "Bir dakika karanlık" göste- risi, "Çetelerden hesap sorul- sun" sloganlanyla beş dakika kadar sürdü. Yüz kişi kadar olan topluluk daha sonra dağıl- dı. Tam bu sırada bir minibüs, dört beş otomobil dolusu polis aniden caminin köşesinde be- lirdi. Onlara sivil polislerin için- de olduğu başka araçların da eşlik ettiği daha sonra anlaşıl- dı. Onlar da beş dakika kadar oralarda oyalandıktan sonra döndüler. Belli ki birileri "muh- biryurttaş"lık yapmış, burada- ki gösteriyi haber vermişti. Po- lislerimiz de sağolsunlar, çete- leri değil, ama yurttaşı bir an önce susturabilmek amacıyla olay yerine yetişmişti. Çevresinde meraklı meraklı Yurttaş Necmettin Erbakan suçlu yurttaş arayan araçlar do- lusu potislere baktıkça, işimizin ne kadarzor, yolumuzun ne ka- dar uzun olduğunu fark ettim. Devlet, masum gösteriler ya- pan ve ülkesinin bir hukuk dev- letiyle yönetilmesini isteyen yurttaşa karşı ne kadar aama- sız, çetelere karşı ne kadar hoşgörülü. Çocukluğumuzdan bu yana "demokrasi ve insan haklan" sözcüklerini duyuyo- ruz. Büyüdük genç olduk, de- mokrasi dedik, insan hakları dedik, başımıza gelmeyen kal- madı. Orta yaşa geldik, "Çeteler- den hesap sorvlsun" isteğimi- ze bile araçlar dolusu polis, "Vay.. Sizhaü!" demek için koş- tura koştura geliyor. Bu yaşa- dıklanmızı, gazetelerdeki "Yurt- taş Necmettin Erbakan" baş- lıklı çağrıyı okuyunca yazmak gereğiniduydum. "Aydınlıklçin Yurttaş Girişimi"r\\r\ Necmettin Erbakan'a yaptığı çağnda şun- lar belirtiliyordu: "Biz çetelerden anndınlmış saydam bir hukuk devleti özlü- yoruz. Elimiz elektrik düğmesi- ne bu amaçla gidiyor. Siz ister glu glu dansı yapın, ister mum söndûrün, ister mehter marşı çalın, ister kös dinleyin! Ama arkadaşlannızla birlikte bir tek soruyu, iktidarda ya da muha- lefette olmasına göre ağız de- ğiştirmeden, halisane duygu- laria, takıyyesiz bir içtenlikle ya- nıtlayın: Bugün Susuriuk için ne yaptın?" ••* Necmettin Erbakan'a yapılan bu çağn, tam zamanına denk geldi. Bugünlerde Anayasa Mahkemesi'nde Refah Parti- si'nin kaderi belli olacak. Diğer partilergibi siyasi Islamcı Refah Partisi de kapatılan partiler ker- vanına katılacak ya da yoluna devam edecek. Refah Partisi ile ilgili verilecek kararın bir dönüm noktası olacağı konusunda çe- şitli tezler öne sürülüyor. RP kapatılırsa, demokratik süreç kesintiye uğrar diyenler de var; Türkiye irticaya böylece hak ettiği dersi verecek diyen- ler de. Firuzağa Camii'ne koşa- rak gelen polisler, ülkemizin içinde bulunduğu gerçek man- zarayı ortaya koyuyoflar. Hâlâ düşüneni, sistemi eleştireni suçlu olarak gören bir yönetime sahibiz. Kısa sürede bu anlayı- şın değişmeyeceği de anlaşılı- yor. REFAHYOL hükümetinde Mehmet Ağar'lar bakanlık ya- pıyordu. Onlar gitti de bu dev- let değişti mi? Polisler aynı po- lisler, devlet aynı devlet. Çete- ler de aynı çeteler. Mesut Yılmaz, Genelkur- may Başkanı'yta görüştüğünü ve onun da çetelerin üzerine gi- dilmesini istediğini söylüyor. Bundan umutlanabilir miyiz? Veli Küçük'ün yargı önüne çık- masını sağlamakla görevli olan Genelkurmay Başkanlığı değil miydi? Bu konuda yeni bir adım attılar da bizim mi haberimiz ol- madı acaba? Yoksa Yeşil'i ya- kalayıp yargıya teslim mi etti- ler? Sorun, RP'nin kapatılmasın- da veya siyasi yaşama devam etmesinde değil. Sorun; biz yurttaşlann, bu sistemi isteyip istememesinde. Bu çürümüş sisteme karşı daha demokratik ve duyarlı oiup olmamamızda. Birileri, bızim adımıza karar ver- dikçe ve kaderimizi birilerine havale ettikçe RP kapatılırsa ya sevineceğiz ya da üzüleceğiz, ama bir şey değişmeyecek. Günlerdir manşetlerde de- vam eden Refah Partisi'ni ka- patma davasının beni hiç ilgi- lendirmediğini fark ettim. Ne- denini tam çözebilmiş değil- dim. Önceki gece araçlar do- lusu polisi görünce anladım ki bunlar parti kapatsa ne olur, kapatmasa ne olur? MÎKRO DINÇ TAYANÇ Olüm Yaşatılmalı Bir yaşam ölüme yatıyor... Yaşamı ölüme yatmı- şın ya böbrekleri ya karaciğeri ya yüreği ya da bir başka yaşamsal iç organı işlevini yitirmiş... Yaşamı ölüme yatmış "/nsan"ın yaşayabilmesi ise bir baş- ka insanın "ölümüne" bağlı! Yaşamı ölüme yatan, hiçbir şeyin ayırdına vara- bilecek durumda değil; çünkü yaşamla ölümün ke- sişmenoktası "koma"da. Ölümeyatanı yaşatabile- cek "ö/ü", komanoktasını geridebırakmış, amabe- yinşel ölümü henüz gerçekleşmemiş... Ölüme yatanı kurtaracaktek "umut", beyinsel iş- levleri ölmemiş ölüden alınacak yaşamsal iç orga- nın, ölmekte olan bedenine "aktanlması..." Canlı ölümle; ölü, yaşatmayla yanşıyor! Elimdeki, yıllar önce ımzaladığım, Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavisi Vakfı Doku ve Organ Bağı- şı Belgesi'ne dalıp doluyu boşa, boşu doluya dol- durmaya çabalıyorum... Ölüme yatan ben de olabilirim, eşim ya da çocu- ğum, anam ya da kardeşim, en yakın akrabam ya da en can dostum da... Nasıl beklerdim kim bilir bana ya da onlara can verecek bir ölümün gerçekleşmesini! Bir an durup madalyonun öbür yüzünü çeviriyor ve kendimi beyni yaşamını yitirmemiş ölünün yakın- lannın yerine koymaya çalışıyorum. Canlanndan koparcasınayiten ölülerineyanmak- tayken, birileri gelip "Ölü canınızı bir başka canda yaşatmaya ne dersiniz" diyor. Oysa onlar, canlan- nın yittiğine inanası değiller kı cansız bedeninin par- çalanmasına izin vermeye yanaşabilsinleıi.. Üstüne üstlük bunun etiği var, dinsel inancı var, "öbür dünya" korkusu var, kim bilir belki de "ikinci yaşamla dönüleceği" inanışı var! Ölüme yatmışın canlan; en yüce etiğin "yaşat- mak" olduğunu vurguluyor, dinbilimcilerin organ ak- tanmının sakıncası olmadığına ilişkin açıklamalann- dan dem vuruyor, öbür dünyanın cennetine, ancak bu dünyada iyilik etmişlerin alındığını anımsatıyor ve "Birçok gidenin her biri memnun kiyerinden I Çok senelergeçti dönen yok seferinden" dizelerini oku- yori Canlı ölümle yanşıyor beri yanda ve ölü, yaşata- bilme şansını giderek yitiriyor... Ölümün yaşamı yenmesi an sorunu; tıpkı, yaşa- mın ölümü att edebilmesinin olduğunca... Elimdeki karta bakıp, ölümle konuşuyorum; "Nasıl olsa sonunda tümümüzü alacaksın. Ama hiçbir canlının sana öyle kolay teslim olacağı yok- tur. Aslolan, yaşam ve yaşatmaktır. Bir ölüme yat- mışı yaşatabilmek, bir ölü bedenin parçalanmasın- dan geçiyor ise, n 'olmuş ? Nasıl olsa, yatacağı yer- de börtü böcek parçalamayacak mı? Mezarlıklar- daki çiçeklerin neden öylesine parlak ve capcanlı olduklarını hiç düşünmedin mi? Bırak da toprak al- tında parçalanacak beden, bu dünyada pariaklık- lann sürmesi, canlılıklann yaşayabilmesi için kulla- nılşın!" Ölümün beni anladığını hattaduyduğunu hiç san- mıyorum. Tüm umudum, beyni ölmemiş ölüterin ya- kınlannın beni okuyup anlayabilmeleri... Yoksa daha nice insan; birikimlerini, yetenekleri- ni ve yaşam sevincini insanlığa yeterince sunama- dan ölüp gidecek... Onlar "anlayabilirse" koyverin dangalak, tembel ya da insanlık yoksunu üç beş "bürokratm" kaya- cağı taşlan. Onlar zaten ölü doğmuşlar!!! Ana fikir: Doğmamışı doğurmak da doğmuşu yaşatmak da insanlık görevidır. Ana fikrin ana fikri: Ya insanlık suçu, utancı ya dapişmanlığı... Demokrasi ve çeteler tartısıldı 'Çatlı-Küçük ilişkisi amştınlmalıJ İZMtR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - CHP İçel Millervekilı Fıkri Sağlar. Başbakan Mesut Yıl- maz'ın Susuriuk olayı ıle ılgıli Genelkurmay Başka- nı'na atfen yaptığı açıkla- manın ardından yeni bir aşamanın ortaya çıktığını bıldirdı. Sağlar, Susuriuk olayında kımsenırı asker- lerle ilgili bir şey söyleme- diğini, kendisinin söyle- meye çalıştığını, ancak susturulduğunu kaydede- rek bundan sonra rahatlık- la konuşacağını belirtti. Narlıdere Belediye- si'nce düzenlenen 4. Man- dalina. Çiçek ve Kültür Sanat Festıvali kapsamın- da "Hukuk Devleti, De- mokrasiveÇeteler" konu- lu panele gazetemiz yaza- n Dhan Selçuk. Gazeteci Yazar Muzaffer İJhan Er- dost, Gazeteci Yazar Nev- zat Helvacı ve Sağlar ko- nuşmacı olarak katıldı. Sağlar. Yılmaz'ın, Ge- nelkurmay Başkanı'na at- fen yaptığı açıklamada. Susuriuk konusunda "Ne- reye kadar gidilirse üzeri- ne gidin'' biçıminde dile getirdigi yaklaşımın Su- suriuk olayının tüm boyut- lanyla açıklığa kavuştu- rulması açısından yeni bir aşama olduğunu belirtti. Sağlar, Susurluk konusun- da açığa çıkanlması gere- ken noktalan şöyle sırala- dı: "ÖzeOikleGüneydoğu böigemizde birçok eylem ve icraatta bulunduğuna, bölge halkının somut olay- laıiatanıkhkettiği JİTLM konusu; katiiam sanığı ve uyuşturucu kaçakçısı ola- rak bilinen Abdullah Çat- lı ile General Veli Küçük arasındaki ilişkiler; Meh- met Ağar'ın birçok açık- lamasında arkasına sığın- dığı "MGK ve Genelkur- may' ın bilgisi dahilinde fa- aliyetgösterdiği sa>ının net bir biçimde açıklığa kavuş- turulmasL" Gazetemiz yazan llhan Selçuk da, Yeni Dünya Düzeni ya da "KüreseOeş- me" kavTamlannm ortaya atıldığını, ancak küresel- leşmenin insanlar dünyayı keşfetmeye başladıklann- dan beri varolduğunu be- lirterek Türkiye'de aydın- lann, küreselleşmeyi bü- tün boyutlanyla düşün- mek zorunda olduklarını söyledi. Selçuk, "Demok- rasiyi de evrensel olarak düşünmek lazım. Demok- rasiyi uygulamayan ülke- lerde, bundan sadece bu ülkeler değiL demokrasiyi uygulayan, demokraüm diye şişinen ülkeler de so- nımludur. Saraylann bah- çelerindezenginlikyaşanı- yor, onun duvarlan dışın- da ise sefülik var. Dünya- nm görünümü bu durum- da. Bunaemperyalizm de- niyor" dedı. Bugün demokrasinin gelıştığı ülkelerde demok- rasinin, Aydınlanma Ça- ğı'nda, din devletlerine karşı savaşla kurulduğunu vurgulayan Selçuk, "Ba- ü'da demokrasi, Hıristiyan şeriatına karşı çıkarak gerçekleşti. Türki)«'de de demokrasi İslam şeriatına karşı çıkarak gerçekleşe- cek" diye konuştu. 8 yıllık eğitimi "laikdevrim" diye nitelendiren Selçuk, Ata- türk' ün 1923 'te demokra- si devrimi yaptığını belir- terek, "Türkiye'nin tari- hindegebniş geçmiş en bü- yük demokrat Mustafa Kemal'dir" dedi. Nevzat Helvacı, Türki- ye'deki çarpık ekonomiy- le kolay kolay demokrasi olamayacağını söyledi. Muzaffer llhan Erdost da 1952'de başlayan ve daha sonra kontrgerillaya ve bugüne uzanan gizlı ör- gütlenmenin. ABD ile im- zalanan bu anlaşmalara dayandığını kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle