Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 1997 PAZAR
10 KULTUR
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, üçüncü kez Danimarka'daki opera sezonunu açtı
'Carmen' Türk tütünü gibi çarpü
HANDANŞENKÖKEN
AALBORG/AARHUS - Üç yıl
önce "Avnıpa'nın Türkiye sınınn-
da bitmediğini ve Türklerin de ope-
ra söyleyebfleceğinr kanıtlarraştı, bu
kez kalıtesiyle, tadıyla 'Türktütü-
nü' olarak nıtelendınldı! İstanbul
Devlet Opera ve Balesi, Danımar-
ka'yı üçüncü kez fethettı.
1994 yılmda ılk kadın yönetme-
ninuz ve ilk kadın opera müdürü-
müz Yekta Kara, 35 yıllık tstanbul
Devlet Opera ve Balesi'nin ilk dış
turnesinı 'Turandot' operasıyla ger-
çekJeştırmıştı. Bu, dış dünyaya ılk
adımdı. Kopenhag, Aalborg ve Aar-
hus'ta sahnelenen, gerçekten bü-
yük bır ılgıyle ve övgüyle karşıla-
nan 'Turandot'tan sonra art arda
da\et alan İDOB. geçen yıl 'Salo-
me', bu yıl da Bizet'nin Fransızca
olarak sunulan 'Carmen' operasıy-
la Danımarkada'ydı. L stelik üç yıl
da Danımarka'da opera sezonunu
açan ilk yabancı opera topluluğu ola-
rak
Sohstler. orkestra, koro \e bale
sanatçılan, çocuk korosu ile tek-
nik ekıpten olusan 260 kişilik bir
ekıple festivaller ülkesi Danimar-
ka'nın kültür açısından önde gelen
ikı kentı Aalborg ve Aarhus'ta ar-
darda ıki temsil gerçekleştınldı.
Danımarkalılar daha önce ülkele-
nnde hiç sahnelenmemış 'Turan-
dot' \e egzotık 'Salome'den son-
ra bu kez sıradışı 'Carmen'ı ızle-
dıler.
1994'teki ılk turne, IDOB açısın-
dan heyecanlı ve coşkuluydu. Bu yıl
ise topluluk, soğukkanlı ve gerçek-
ten profesyoneldı. Danimarkalı-
lar' ın ise artık kafalannda Türk
operasma ılışkın 'çoknetbirresim'
var! tlk turne onlar ıçın sadece bir
meraktı. bu kez bihnçli bır seçime
dönüşmuştü.
Türkiye'de BatTnın kalesi
Ilk turnede 'Türk müziğini ve
feslerini bütünüyle unutun!" uyan-
sı yapan Danımarka basını, 'Tu-
randot' gıbı zor bır operayla gelin-
mesını 'iddialı' olarak nıtelendın-
yordu. 'Radikal dincüerin giderek
dahafazlayerkazandıklan Türki-
ye'de, operanın aynı zamanda po-
Btik bir silah' olduğunu belırtıyor-
du Bu kez de Yekta Kara 'kültürel
depremler ülkesi Türkiye'de Ba-
n'nın bir kalesi' olarak tanımlandı.
ÎDOB'un bır büyük Batı Avru-
pa operasının standartlanna erişti-
ğıni kanıtladığı Turandot'u, müt-
hış coşkuyla tempo tutarak dakıka-
larca ayakta alkışlayan Danimar-
kalılar, 'Cannen'e de ayru ilgiyı ve
beğenıyi gösterdi. Yekta Kara'nın
1930'lara, Ispanya lç Savaş döne-
mine taşıdığı çağdaş yorumuyla;
baştan çıkancı, cinselliğini doyası-
ya yaşayan, ama toplumsal kural-
lara hiç boyun eğmeyen, ıçgüdüle-
riyle, aşkın gereğı neyse onu yeri-
ne getiren ve asla özgürlüğünden
ödün vermeyen 'Carmen', güç be-
ğenen, ölçülü Orta Avrupa izleyi-
cisine Akdenız sıcaklığmı. coşku-
sunu aktardı. Aalborg'ta Kongre ve
Kültür Merkeza'nde, Aarhus'ta Mü-
zik Evi'nde toplam 3 bin kişinin,
yaklaşık 8 milyon lıralık biletlerle
izlediği temsillere basın çok geniş
yer verirken, Danimarka TV'sinin
lk. yurtdışı turnesini 1994 yılında Danimarka'ya gerçekleştıren İstanbul Devlet Opera ve Balesi, üç
/
yıldır üst üste Danimarka'nın opera sezonunu açıyor. Bu yıl Aalborg ve Aarhus'ta sahnelenen
'Carmen' yine izleyiciler tarafından tempo tutularak ayakta dakikalarca alkışlandı. Basında yer alan
eleştirilerde Carmen rolündeki 'mükemmel' Jaklin Çarkcı'nın Türk tütünü gibi çarptığı belirtildi.
Rejisör Yekta Kara da, kültürel depremler ülkesi Türkiye'de Batı'nın bir kalesi olarak tanımlandı.
hem haber programında ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ • S ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ K ~ ^ T 7 H netmenı Yekta Kara, ıçıne
hem de sanat programın- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ 9 ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ P < ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ B ^ * ^ 3 ^ ] dönükbıryapıyı. kendi ya-
dayeraldı. ^ ^ B ^ ^ I ^ ^ ^ ^ I ı ^ ^ ^ ^ ^ ^ m ^ ^ ^ ^ ^ ^ P * v « ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ " " i S ^'^'
a
kavrulmayı asla ka-
Danımarka'nmen yük- ^ ^ ^ S ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ E ^ "*^ ^ ^ ^ H j J İ B ^ S ^ ^ v J S ^ P ' S H E ^ B " i.-*H ^ul
etrnı
y°
r
- E'h y'da 8
er
~
sek tırajlı gazetesı ^ ^ ^ ^ ^ | ^ ^ H ^ | B -"'^^^fiHi. *W»> j â J ^ ö S ^ 4 • -1 Çekleşen mucizenın, Türk
'Jyllands-Posten'deJohn H P * " ^^^Kaf^^B mt/Km'J^ «, ^ t V ^ ^ ^ k j f l ^ f l operasının varlığının anla-
Christiansen ımzalı 'Türk ^ ^ L ^ ^ ^ Ç ^ ^ B -M^^MİMlL*. ^Çi^^k. * ii^MwP^^ıHİ tılması ıçın önce dünya ba-
tütünü' başlıklı yorum- H B - ~tğğ ^"^Bm J İ ^ ^ ^ f l ^ l l ^ ^ î i R P l f l K M H M r ^ K ^ f l H sının en önemlı opera \e
da, "tstanbulDevİetOpe- WM ^^Lj^^^m J ^ ^ H I ^ ^ ^ ^ ^ H S ^ V ^ ^ ^ ^ A ^ ^ S ^ ' K B İ bale dergilenndeyer alma-
rave Balesi veonuııyete- • ^ B ^ ^ ^ ^ H ^ ^ H H H H ^ ^ H l S l ^ ^ İ H ^ B ^ ^ ^ S sını sağladı. Artık Opern-
nekii>öneticisirejisörYek- ^V^^^C^^^^^K^^^B^^^^^^^^Bv ^^^^İK^Ijj^^B!
w e
" S"
3
' °P
era
dergılen,
ta Kara. Türkiye'de kül- ^Hfl|^Hfl^^^^|^^^^v .JE^B^^^V *^^^^^H* V ^ İ H tDOB'un programının pe-
türddepremlerekarşıko- ^K^^^^^^^^^^^^^^mWmK^^^^^B i ^ ^ H t t â l ^ ^ l şınde. Emprezaryo Dr. Gos-
yanbirkak.Her^AaJtüst L ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ f ™ P H P ^ P ' ^ H P * I V I I İ L ' I ta Scbwark da tDOB'un
olurken o sapasağlam H^^^^^^B ^^^^^^^^^Lj ' İ ^ ^ K ^ ^ ^ S I H dünyanın çeşıtli ülkelerıne
ayakta" denilıyor. P İ ^ ^ ^ ^ ^ ^ M İ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ f i l ^ ^ H I ^ M ^ B t ' ^ ^ B c Ö t ' ^ l l
t u r n e
bağlantısını sağhyor.
İDOB'un daha önce L J ^ ^ ^ ^ ^ ^ H H ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ TB^y»?* " T | r.1 Kurumunyurtdışınaaçıl-
°Turandot'\eçarpıcıgü- ı ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ I ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H wPr -îi,,/] rnasım artık meyvelenn top-
zelkkte'Salome'yk:''Da- I f c ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ L ¥^3i&» İWn '
a n m a
y
a
başlanması olarak
nımarka'yı ziyaret ettığı H ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ ^ ^ ^ | ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ V ''%** FwM
t a n ı m
'
ı
y
o r
Yekta Kara. "tlk
anımsatılıyor:"Bukezde • ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H H ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ f t L J J nırnemiz dış dünyayla ilk
popüler bir "Carmen'le ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ P j ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ ^ ^ B JTfeH bağlanümızdı. Üç yıl önce-
gekiL Bu yüzden sadece ^ ^ B ^ ^ ^ ^ B ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ B ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ K ^ — ^ ^ ^ - - ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ B B kJturnenıizçoktayinedicK-
iki gün süren gösterilerin CMBB^^^^^BBJ|^^B5B*"MMBll^BBbiBP*'^^^^^^^?i!!i dLBeğenilirsekkapdaraçı-
ilkgecesinde Aalborg Ti- . lacak.beeenilmezsekkapa-
yatrosu merakh, istekli, SaııatçılarveYeklaKarase\ircfleriselamlıyor.{Fotoğraflar: YAŞARSARAÇOGLU) n a c a ktı. İDOB'un ilk turne
coşkuluseyiraleriedolnnıştu.*'Çın- timacBindanözdidaresniczorhık- keraB ve gözdoyıınıcuydu. Opera- Oearalamışoiduğukapılarşimdiso-
lan kontrol alünda rutabilen, aynn-
ülarda da ifade yoğunluğu göste-
renbirşef
7
' olduğunadeğınıyordu.
Aalborg Stıfıstıdende'de yer alan
'Yalnız kulağa değil göze de hitap
edengörkemii birCarmen prodük-
siyonu' başlıklı yazısındâ, ikinci
perdede halk yaşamından görkem-
ii bir kesit sunan Lillas Pastia sah-
nesini oyunun doruk noktalanndan
gene tütün işçısı Carmen rolünde
Jaklin Çarkcı'nın 'mükemmel'ol-
duğunu vurgulayan Chnstıansen,
"sesinin tadı \e körpettgiy te drama-
tikgücü Türktütünü gibi çarpıytjr-
du ideyenleri Şanıyla oyunculu-
ğu arasında kurduğu hep man-
tıksal bağ izleyicileri etkiledi"
yorumunu yapıyordu. Michaela'de
Efsun Oztoprak'ın "Türkiye'den
ulaşan metaiik soprano sesiyle tam
rolüne uyduğu" görüşündeydi.
Berlingske Tidende'de ise Jens
Brincker 'Türk gözüyle Carmen'
başlıklı yazısındâ "Antonio Pirol-
bin olarak nıtelendiren Peder Kaj
Pedersen'ın övgüsü, koro ve çocuk
korosuna: "Özenle stil gözetilerek
sahnelenmiş.çab^fanış Carmen ope-
rasmda koro, büyük coşkuyla oyna-
K'ninnüanslıvçherşeydenönceri- dıvesöyfcdLGösteri gerçekten gör-
nın başındaki çocuk korosu çokba-
şanlrydL Mkhaela rolündeki Efsun
Oztoprak'ın üçüncü perde aryasın-
da sesinin güzd ünısı seyirciyi etki-
ledi''
Bu tumeler ikili kültürel anlaş-
malarçerçevesınde değil, Batı stan-
dartlanna uygun, son derece pro-
fesyonelce gerçekleştinh'yor. Yöne-
tıciliğinın ilk yılında Batı'daki or-
neklerinden hiç de geri kalmayan
Türk operasının, dış dünyaya 'mut-
laka' açılması için dünyaca ünlü
ajanslaria, ernprezaryolarlabağlan-
tı kuran tstanbul Devlet Opera ve
Balesi Müdürü ve Genel Sanat Yö-
nuna dek açıldı. Arrjk bunu kanıt-
ladık. bu bir tesadüf değil. Dani-
marka'da ilk kezyabancı opera top-
luluğu üç yıl peşpeşe davet alarak
böyle bir turne düzenliyor ve ora-
da opera sezonunu açma onurunu
kazaruyor. C steük biz de kendi ye-
ni sezonumuzu yurtdışında açıyo-
ruz."
Genelde Avrupa'da seyircinin,
beklentisinm çok yüksek olduğu-
ıu ve zor beğendiğini vurgulayan
kara, seyircinin ilgısınden çok hoş-
nut "Hem kendi operadüzeyi yük-
sek hem de dünyanın dört bir ya-
nından gelen gruplan iziemeolana-
ğı var. Son tahlflde bu seyirci Akde-
nizii değfl. Daha kontrollü, dahaiçe
dönük. BeğenisinLcoşkusunu kotay-
ca dışa vuran bir seyirci değiL Böy-
le bir seyircinin son tumede göste-
rUerimidtempotutarak dakikakr-
caalkışlanıası. beğenisini ayağa kal-
karak aUaşlarla düe getirmesi hepi-
mize krv-anç verdi. .Aalborg temsi-
linde yöneticilerin şerefimize veri-
lenpartide,geleceky^deği.öaümüz-
deki yıUan kastederek davetini di-
le getirmesi, bize duyulan ilginin be-
ğeninin bence en açık kanıtL"
Ozvmü ve profesyond
Bu tumelerTürk operasırun ulaş-
tığı düzeyi göstermek ve sanatçıla-
nn yepyenı seyirci kitlesine ulaşma-
sı açısından çok önemli. Yekta Ka-
ra'ya en çok gururveren de tüm top-
luluğun çok yoğun tempodaki tur-
nede performansı.- Once Aalborg'da
dekor, ışık, genel prova ve temsil,
ertesi gün Aarhus'a geçip yine ay-
nı akış ıçinde üst üste iki temsil ve-
rildı.- Danimarka TV'sındeki rö-
portajda, bu denli zor olayın üste-
sınden nasıl gelındığıne ve peşpe-
şe başanlı temsıllenn nasıl verildi-
ğıne ılışkın soruya yanıtında "çok
özverili, fevkalade profesyonel bir
tDphıhık" olduklanna değınen Yek-
ta Kara'ya göre bu turne, tDOB'un
ulaşöğı profesyonellık çızgısını gös-
termesi açısından önemli bir gös-
terge.
Gerçekten de beş gün boyunca
kadroda yer alan 18 kışihk çocuk
korosu dahil, orkestrası, korosu,
dansçılan, yaratıcı kadrosu, orkest-
ra şefı Antonio Pirolli, sohstler
Devlet Sanatçısı Mete Uğur, Erol
Uras, Jaklin Çarkcı ve Efsun Öz-
toprak ile çocuğuyla büyüğüyle
hep birlıkte son derece uyumlu, di-
siplinli, bilinçli biçimde çok keyif-
li bir tumeyi bırlikte yaşadık.
Türk operasının beslenmesi, hak
ettiği yeri alması ıçın dünya opera-
sıyla yoğun bır temas kurması ge-
rektiğıne ınanan Yekta Kara, böy-
lesı kalabalık bır kadroyu müthış
motıve ederek son derece başanlı
bir turnenın gerçekleştınlmesini
sağladı.
1994'tekı ılk turne Başbakanhk
Tanıtma Fonu'nun, ikinci tume Dı-
şişleri Bakanlığı'nın, üçüncü tume
ise ilk kez Kültür Bakanlığı'nın 27
milyar liralık desteğıyle gerçekleş-
ti. Yeni projelere yönelik çabalar
oluşturmak için Kültür Bakanlı-
ğı'nın yurtdışına yönelik sanat fa-
aliyetlerine oİumlu bakmasını itıci
güç olarak görüyor Yekta Kara. El-
bette her tumenin bir adım daha
ilen götürmesı gerek tDOB'u. Ah-
şılmış, kanıksanmış yorumlan yi-
nelemek yerine, üretılen işlerin fark-
lı ve özgün yorumlar olmasından
yana.
tlk tumede o dönemin Danimar-
ka Büyükelçisi FarukLogoğlu,"Be-
nim dÖrtydda yapamayacağunı siz
bir gecede yapünız. tüm Danimar-
ka Türklerden söz ediyür" demış-
tı. Şimdi sıra Amenka, Japonya,
Yunanistan ve Fransa'da. Unutma-
malı ki Danimarka basınının be-
lirttiği gibi 'etkfleyiti'. 'kotay kotay
korkup kaçacak türden birisi oJ-
mayan' ve 'operayı sırdayan' Yek-
ta Kara gibi bır Müdürü ve Genel
Sanat Yönetmeni de var tDOB'un.
Çağdaş Meddah'ın Nobel Ödülü macerası
FÜSUN DEMtREL
"Nobel Edebiyat Ödülü
ilk kez bir aktöre, güldüren
birineverfldL. Sahneden ik-
tidarlarla dalga geçerek se-
yirciyi güldüren birine... İşe
bakın ki. Nobel'i aldığım
gün, hükümet bile düştü...
(Salondan kahkahalar) Bu
ödülü Franca otanasaydı as-
laalamazdun,asla,(.\lkışlar)
asla_"
Dario Fo, ödül kazandığı
gece RAI3. kanalından ya-
pılan canlı bağlantıda bu
sözleri söylüyordu... Com-
media Dell'Arte giysıleri
içinde son oyunlannın gös-
teriminde sahnede tüm rol
arkadaşlan ile birlikte ltal-
yan halkına seslendi. Ve do-
galdır ki, bir aktör Nobel
Odülü'nü kendi mekânın-
da. yani sahnede seyır-
cileriyle birlikte
kutlarken şarkı
söyledi, dans et-
ti... Yazar,yönet-
men, oyuncu.
sahne tasanmcı- ^»
sı Dario Fo'nun
Nobel Edebiyat Ödülü'ne
kadar uzanan yanm asra ya-
kın sanat yolculuğunun her
durağı birbınnden ılginç,
yoğun, birbirinden üretken
ama mücadele ile dolu anı-
lardizisi...
Daha küçücük yaşta öy-
kü anlatıcısı dedesınden et-
kilenerek başlar tiyatroya.
Delikanlılığında arkadaş
gnıplanyla komediler ya-
zar, radyo tiyatrosu yapar.
Bir yandan da mimarlık eği-
timini sürdürür. 1950'li yıl-
lann başında yeni bir varye-
te topluluğuna katılır. Fran-
ca Rame ile orada tanışır ve
Italyanların Rita Hay-
vvord'una bir görüşte âşık
olur, 54'te de evlenirler. Bun-
dan sonraki sanat yaşamla-
n artık hep birlikte, büyük
birözveri ve dayamşma için-
de sürecektir. Birlikte tiyat-
ro kurarlar. 1 %3 'te RAI I'de
çok popüler olan "Canzo-
nissüna" adlı eğlence prog-
ramlannı yazar ve sunar. An-
cak politik skeçlerin bazısı
sansüre uğrayınca sanatçı-
lar TV'yi protesto eder-
ler. 5 kez mahkeme önü-
ne çıkılır ve kırgınlık-
lan tam 14 yıl sürer.
bir kez daha farklı bir olu-
şuma gıderler. "KutsalGül-
dürii", "Bir Anarşistin Ka-
za Sonucu Ölümü" hep o
yıllarda ortaya çıkar. 74'te
Allendenin ölümünün he-
men ardından
"ŞiliHalkının
Savaşı"nı oy-
nadıklan
Sassari tur-
nesindeoyu-
nun gösteri-
mine engel
olmakisteyen
polis, Fo'yu tu-
tuklar.
76'da tsveçli bir grup sanat-
çı Fo'yu Nobel'e aday gös-
terir. 77-78 yıllannda "Her-
şey Ev, Yatak, Kilise" adlı
Kadın Oyunlan ılk kez Fran-
ca Rame'nın de ortak im-
zasıyla seyirci karşı-
', • sındadır. Bu yıllarda
Franca'nın yaşadı-
ğı çok ağır bir
olay, politik bır
saldınkısabirsü-
re sonra "Teca-
vüz" başlığıyla
sahneye taşınır. Ve
Fo, bu olaydan yıl-
lar geçtikten sonra
birseyircisiy-
le olan
ya-
1968
gençlikha-
reketı onlan etkiler. Kurum-
sal tiyatroya alternatif oluş-
tunırlar. Yeni bir grupla ltal-
ya'da değişik halk kesimle-
rine ulaşır, tumeler yaparlar.
72'de "La Comune" adıyla
zışmasında duygulannı şöy-
le ifade eder "Kanma, Fran-
ca'ya işkenceyapanlarla kar-
şılaşsaydım (bugün hâlâ iz-
lerini taşıyoruz) onların
önünde beni silahımla bu-
lurdun.- İyi ama ben hiçbir
şey yapamazdım._ Silahımı
fiıiabr atardım_ Çünkü ina-
nıyonım ki, kim intikam
duygusunu şiddet yoluyla
özgürcc kullanırsa, suçu iş-
lediği anda aynı düzeyde kül-
türel ve ahlaki değerlerini de
yitirmiş olur."
1980'de Nevv York ttal-
yan Tiyatro Festivali'ne da-
vet edilirler. ABD vize ver-
mez. Artur Mifler, Nonnan
Mailer, Martin Scorsese, Ei-
len Stewart gibi pek çok sa-
natçının da katıldığı protes-
to gösterisinde, ABD'de ya-
şayan ttalyanlar "Com-
media DeU' Arte"
masklan taşıyarak
Nevv York sokakla-
nnda şöyle haykı-
rırlar: "Biz kendi
kültürümüzü istiyo-
ruz.» Geleneksel ti-
yatromuzu gönnek
istiyoruz... Dario
Fo'yu istiyoruz-'' Bu
protestolann yoğun
baskısı sonunda
85 'lerde sanatçılar 6
günlük vize almayı
başanr. Bu yıllarda yazılan
"Klakson,Borazanlar, Bui-
lar", "AçıkAile", Müstehcen
Öyküler", "Neredeyse Ka-
dın: Elizabeth" çok iyi gışe
yapar. Ancak Açık Aile 18
yaşından küçüklere yasak-
lanır.
87'de Rossini'nin "Sevil
Berberi"nı Amsterdam'da
sahneledı. "Comedie Fran-
caise"de MoKer'in "Zorald
Doktor"unun rej isıne davet
aldı.
92 de -Kadınlardan Ko-
nuşahm" adlı oyunu Franca
ile birlikte yazdı. 93'te Ital-
yan politikacılanmn hırsız-
Iıklannı anlatmak için özel
fantezilere gerek duymadan
yaşanan kirlenmeyı yazıp
seyirciye anlattı. 94'te, Tür-
kiye'nin de katıldığı ulusla-
rarası tiyatro semineri orga-
nize etti. 95'te Rossini'nin
"Cezayir'de Bir ttaryan Kı-
zı"nı sahneledi. Geçen yıl
sağlık nedenleriyle sahne-
ye çıkamayan sanatçı, bir
yıl ara verdiği sahneye bu yıl
yeni bir oyunla merhaba de-
di. Hem de Nobel Ödü-
lü'yle...
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Öykü, Öykümsü, Öykücük
Adam Öykû'nün "Kısa Kısa öykü" sayısı ger-
çekten de özel bir sayı olmuş. Doğurgan, düşün-
dürücü, ama tehlikeli bir sayı - tehlikesiyse, konu-
yu kuşatmanın güçlüğünden, etrafında kaçınılmaz
olarak dolaştığı "kavram kargaşası" sorunundan
kaynaklanıyor.
Her şeyden önce, "Kısa Kısa Öykü"yü< kıpkısa
öyküyü tanımlamak çetinceviz iş. Dergi, sonuçta,
böyle birtanım sunamıyorzaten. Konumlama de-
nemelerı göze çarpıyor; ne ki, biribirileriyle çelişen
yaklaşımlar, dahası biribirileriyle uyumsuz örnek-
ler peş peşe geliyor: Öyküler, öykücükler, öyküm-
süier bir yanda; onlarla hısım-akraba ilişkisı kotar-
dığı söylenebilecek metinler bir adım ötede; son-
ra da, onlarla aynı çizgiye oturtulması kanımca
yanlış olan düzyazı şiirier ve özdeyiş kapsamına
girebilecek tümce-metinler, bambaşka bir yanda.
Adam öyfcü'nün bütün bu malzemeyi iç içe ge-
çirmiş olması, onlan sunarken kuramsal düzlem-
de yeterince çözümleyici katkı getirememiş olma-
sı, bu özel sayının cıddi bir handikapı sayılabilir. Türk
okurunun ara-türier konusunda yeterince aydın-
lanmasını sağlayabilecek kuramsal destekten bu-
güne dek yoksun bırakıldığını düşünecek olursak,
"Kısa Kısa Öykü" sayısı kafa kanşıklığını arttırabi-
lir kaygısını yabana atmamak gerekir.
Şüphesiz, hiç değilse "öykü"nün lyi-kötü çerçe-
velenmiş olduğu ileri sürülecektir. Bu konuda bile
o denli iyimser değilim: Okur gözünde, "öykü"yü
"uzun öykü"der\ ya da "an/af/"dan, "noi'e//a"dan
ya da "metin'den ayıran çızgilen eleştiri netleşti-
rebilmiş midir? Bu soruyu somut örneklere bağlı
olarak yönelttiğim bilinsin ıstenm: Tahsin Yücel'in
"Vatandaş"ı neden anlatı, Bilge Karasu'nun "Kıs-
metBüfesi"neden metın, Leylâ Erbil'ın "TuhafBir
Kadın "ı ya da Yusuf Ablgan'ın "Anayurt Oteli" ne-
den romandır? Derdime meram olsun diye bır ay-
rıntıya dikkat çekmekle yetineceğim: "Anayurt
Ofe//"ni "roman" olarak sunan yazan değil yayın-
cısı olmuştur.
Öykü gibi uzun bir geçmışi, geleneğı olan birya-
zın türü bile, demek kı yeterince incelenmiş görün-
memektedir - özellikle de bizde. Mustafa Nihat
Özön'ün "Türkçe 'de Roman " araştırmasında ge-
niş yer tutan Dogu anlatı geleneği ve birimleri göz
önünde tutulacak olursa, okuru aynntılı biçimde ay-
dınlatmanın ne denli zor(lu) bır uğraş gerektırdiği
ortaya çıkacaktır.
Modern edebiyatın türlerarası sınırlan lyiden ryi-
ye bulandırdığı, zaman zaman erittiği bilinen ger-
çek. Burada, bir özel sayı hazırlarken dikkat kesil-
meyi gerektiren sorun da, yenıliklerden kaynakla-
nan ölçüleri ele alırken su yüzüne çıkacaktı. Adam
öykü'öe böyle olmuş: Kafka'nın, Buzzati'nin ya
da Cortazar'ın kısa öyküleri ile Ponge'un ya da
Max Jacob'un düzyazı şiırlerı arasında ortaklık-
tan çok aynlık bulunduğunu apaçık belirtmek da-
ha sağlıklı bir seçim olmaz mıydı?
Bu bağlamda yapılmış dörtdörtlük kuramsal ça-
lışmalar olduğu bilinıyor. Adam Öykü'nün yöneti-
cisı Semih Gümüş'ten, bu özel sayıyı önemli bir
başlangıç saymasını, sonraki sayılarda "/ş"in öe-
şini bırakmayarak sorunu, sorunlan aydınlatacak
kimi incelemelere yer açmayı sürdürmesini bek-'
lemek umanm aşın bir istek olarak değerlendiril-
mez.
Yazar, "yazdım, oldu" diyen kişi değildir: Kıpkı-
sa öykü, metin ya da düzyazı şiir üretirken ince öl-
çütler kullanılır. Bunlan kuramsal düzlemde farklı-
laştırmayı savsaklarsak, özellikle yeni yazarlan,
yazar adaylannı belirsizlikten destek alan tavıria-
ra sürükleriz, diye korkuyor insan.
Hâmiş: Kitap Fuan, bu yıl, önemli konuklar ağır-
layacak: Philippe Jaccottet, Michel Butor, Ma-
rio Luzi, Amin Maalouf. Türkiye'nin bu uluslara-
rası kültür trafiğine on iki ay boyunca açık durma-
sı bir sonraki adım. Unutmayalım: Komşumuz Se-
lânik'e bir ay içinde gelen yabancı konuk sayısına
biz bir yılda ancak ulaşabiliyoruz.
Fazıl Say Boğaziçi Önivepsitesi'nde
• Kültür Servisi - Piyanist-besteci Fazıl Say, bugün
saat 19 00'da Boğaziçi Üniversitesi'nde bir resital
verecek. Programda Bach ttalyan Konçertosu,
Mozart La Majör KV 339 piyano sonatı, Wagner-
Liszt Isolde'nin Aşk Ölümü, Bach-Liszt La Minör
Prelüd Füg, Debussy Prelüdler ve Fazıl Say Kara
Toprak adlı yapıtlar yer alacak. Boğaziçi
Üniversitesi Büyük Toplantı Salonu'nda
gerçekleştirilecek olan resitalin biletleri girişte
sağlanabilir.
BUGÜN
• AKBANK 7. CAZ FESTTVALt kapsamında
Aksanat'ta saat 15.30'da Yusef Lateef'in katıldığı
birsemıner, 18.30'da da Freddie Hubbard'ın "Live
at The VıHage Vanguard" başlıklı 'laser-disc'ten caz
dınlenebılir.
• TARİH \AKFI DARPHANE ETKİNLtKLERİ
kapsamında saat 17 00'de Hakan Ulu ve Itri
Topluluğu'nun konsen izlenebilir.
• KtTAPGÜNLERİ 97 kapsamında 14.00-15.00
saatleri arasında, uzman psikolog Alanur Özalp'ın
katıldığı "Acaba kitabın yerini kaset ve video bantlar
alacak mı?" konulu panel izlenebilir.
FRITERMELEMAN ARIYOR
Soğutma ve klima ekipmanları üreten firmamızın Tuzla'daki şirket
merkezi ve fabrikada görevlendirilmek üzere:
MAKİNE MÜHENDİSİ
* Ingilizce bilen
* Askerlikle ilişkisi olmayan
* Ehliyeti olan
* Teknik pazarlama bölümünde çalışacak.
Servis için adayların Anadolu yakasında oturması gereklidir.
llgilenen adayların 0 216 394 12 82 (4 hat) no'lu telefondan randevu almalan
veya 0 216 394 12 87 nolu faksa özgeçmişlerini göndermeleri gerekir.
Son müracaat: 16.10.1997'dir.
A^^KARAASLIYE
29.HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
İLANENTEBLİGAT
DosyaNo: 1996/268
Davacı Sevda Dış taıafından
davalı Hacı Dış aleyhıne açılan
boşanma davasının yapılan du-
njşmasında davalı Türkoğlu ka-
zası Kahramanmaraş adresı iti-
banyla teblıgat yapılamadığın-
dan ve zabıta tahkıkatı sonuçla-
nna göre adresı belırlenemedi-
ğınden dunışma günü ve dava
dılekçesımn ılaoen teblığnıe ka-
rar venlmışür
Işbu ılanın gazetede yayım
tanhınden ıtıbaren 15 gün son-
ra davalıya tebüğ edılmiş sayı-
lacağı, davalı Hacı Dış'ın ılk
ıtırazlan ile esas hakkındakı ce-
vaplannı ve varsa karçı delille-
nnı dava dılekçesının tebliğ ta-
nhmden ıtıbaren 10 gün içinde
mahkemeye tevdi etmesı
20 11 1997 duruşma günü saat
09 15'te mahkernemızde hazır
bulunması, aksı takdırde tah-
kıkata yokluğunda devam
edılecegı Teblıgat Kanunu ve
HUMK'nın 195, 213 ve 377
maddelen gereğınce ılanen teb-
liğ olunur. Basın 43642