Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 1997 SALI
HABERLER
İslamcı yazarlar
'Belgesiz
imam nİkâhı
geçersiz'
SERPİLGÜNDLZ
İslamcı yazarlar, "Mede-
ni nikâh, bir evlenmenin
oluşmasına yeterli mi?" so-
rusuna karşı "Nikâh herke-
sin gözü önünde ve bilgisi
dahilindeoimalıdır" şeklın-
deki görüşü sa\ unuyorlar.
"İslami hayatgörüşünde di-
ni ve dünyevi nikâh diye bir
şey yoktûr" diyen bazı ya-
zarlar. medeni nikâh adını
kullanmadan nikâhın şahıt-
ler huzurunda bir kayıt altı-
na almması gerektı|inı sö\ -
lüyorlar. Mehmet Metiner
İsmail Nacar
ise iki özgür insan kendisi-
ni kan-koca ilan ediyor \e
bunu topluma açıklıyorsa
başka hiçbir şeye gerek ol-
madığını sa\ unuyor.
İslamcı yazar Ali Bulaç
"Bu konuda bir şey söyle-
mek istemiyonım" derk'en.
tsmail Nacar "İslamiyette,
İslamın hayat görüşünde di-
ni ve dünyevi nikâh diye bir
aynm yoktur" şeklinde ko-
nuşuyor. İsmail Nacar'tn
açıklamalan şöyle: "İslami-
yettebir insanın eylemi ken-
di dünvasıyla ilgiiidir. Kötiı
bir şey yaparsanız da karşı-
Uğı var. iyi bir şey de yapar-
sanız karşılığı var. İyi şey >a-
parsanı/ islamın bir emrini
yerine getirmiş olursunuz.
Kötü şey yaparsanız da İs-
lamınreddettiğj.haram ka-
bul ettiği bir şey yapmış
olursunuz." insanın e\len-
mesinın iyi bir şey oldıığu-
nu savunan Nacar. "Bu
meşru bir şeydir. Ancak İs-
lam hukuku bir ölçü getir-
miş. Bu nikâh aleni olacak
ve kayıt altına almacak. Ya-
ni herkcsin gözü önünde. i-
ki şahit bulunacak. Bu iki
şahitte birlikte belediye baş-
kanı mı \apıyor. mahallenin
muhtan mı. valilik mi y apı-
yor, kim yapıyorsa yapsın
bu nikâhı kayıt altına ala-
cak. Odüzenin mahkemele-
rinde yann herhangi bir so-
run oİduğu zaman elinizde
bir belge olacak. Şinıdi bu
bakımdan şu andaki mede-
ni nikâhla İslam hukuku-
nun istediği nikâh şartlan
aym. Bu hem dünyoi bir ni-
kâhtır hem de insani bir ni-
kâhtır. Bunun dışındakiler
sahtekârlıktır. istisrnardır.
İmam nikâhı diye bir kav-
ram ne Kuran-ı Kerim"de
var ne de Hazreti Muhanı-
met'in uygulamalannda
var" diyor
Kan-koca olunması du-
rumunda bir hukuk olması-
nı da sa\unan Nacar. nikâ-
hın kayıt altına almmasın-
dan yana.*tnsanlann zaaf-
lan var. Sevgilisiolur. Bir in-
sanın böy le bir durumda bu
benim nikâhlım diye sahte-
kârhkyapmasına da lüzum
yok"dıven Nacar "Eğerev-
İenecekseniz kayıt altına
alıoması lazım. Şahitler ol-
ması gerekir. Aleniyet kes-
betmesi lazım. İnsanlann.
İslamın deyimiyle halkın.
ümmetin gözü önünde ola-
cak. Dörtduvararasuıdaol-
mayacak. Manüklannı bir
tarafa atmış. sizebağlanmış
17-18 yaşında iki çocuk ge-
ririyorsunuz, onlann karşı-
sında bu benim eşimdir di-
ye kızı kandınyorsunuz. O
kızcağız da zaten ay nı kafa-
da. Hidayet bulmaya Müs-
lüm'e geliyor" şeklinde ko-
nuştu.
"İki özgür insan birbiri-
ni kan-koca kabul ediyorsa
bunu da topluma deklare
ediyorsa bence o nikâh meş-
rudur" diyen İslamcı yazar-
lardan Metiner. önemli ola-
nın iki özgür insanın hiçbir
baskı altında kalmaksızın
birbirlerini kan-koca kabul
etmeleri olduğunu savunu-
vor. Metiner'in bu konuda-
ki görüşleri şöyle: "Top-
lumdan korkuyorlarsa hiç
değilse 3-5 yakın dosdanna
bunu deklare etmeleri zo-
runluluktur. Bunun getirdi-
ği bir hukuk vardır. Bu hu-
kukta bir kadının kocasına.
bir kocanın kadınına göster-
mesigereken bütünyüküm-
lülükler artık başlamış de-
mektir. Bunlara da uymak
kosuluyla böyle bir evlilik
meşrudur. dinidir. İslamidir.
Adına ister resmi nikâh den-
sin. ister dini nikâh densin
yani ne denilirse deniLsin so-
nuçta nikâh iki özgür insani
ilgilendiren bir olaydır."
Nıkâhm da Allah adma
yapılması gerektığini savu-
nan Abdurrahman Dilipak
ise bu konuda şunlan söv-
ledı:
Ali Bulaç
- Kadının baştan talep et-
tiği haklan ile ay nlma halin-
de yükleneceği hakJarının
belirtümesigerekir. Medeni
nikâh medeni de öteki gay-
ri medeni bir nikâh mı sayı-
lıyor.Örneğin Beyoğlu Bele-
diy e Başkanı Bismillahirah-
manirrahinı diye bir nikâh
kı>arken dini nikâh da kıy ı-
yor. Medeni demek kentsel
demek. Kentyasasımn bun-
lan kapsaması lazım. Av ru-
pa'da bu problem olmuyor
daTürkiye'deniyeproblem
oluyor. Sorundev letten kay -
naklanıyor. Devlet şartlar
ileri sürüyor. Nikâhın Al-
lah'aadanması gerekir.İsla-
mi hayatta dini ve dünyevi
dive bir avnm vok."
Abdurrahman Dilipak
Tarikatlarda cinsel
sömürü yeni değilHALtL NEBİLER
Aczmendi lıderı Müsliim Gün-
düz'ün bir müridınin kızıyla yarı çıp-
lak durumda polis tarafından yakalan-
ması. tarikatlann dini kullanarak genç
kızlan. çocuklan harta genç erkekleri
cinsel sömürü unsuru olarak kullan-
malan sorunu güncelleştirdi.
İnsanlann. tarikatlann önde gelenle-
ri tarafından cinsel çıkar için kullanıl-
ması olayı yeni değıl. Ticani tankatı H-
deri Kemaİ Pilavoğlunun 70"lı yıllar-
da erkek çocuk müntleriyle basilması.
"Kara Ses" di\e bilınen Cemalettin
Kaplan'ın zoruyla tankatın baş polısi
Hasan Basri Kökbulut'un genç bir
kıza medresede tecavüz etmesi bu re-
zaletlerin çarpıcı ömeklerinı oluşturu-
yor. Ticani tarikatı lideri Pıla%oğlu.
• Ticani tarikatı lideri Kemal Pilavoğlu'nun 1970'li yıllarda
erkek çocuk müritleriyle basılması. "Kara Ses'" diye bilinen
Cemalettin Kaplan'm zoruyla tarikatın baş polisi Hasan
Basri Kökbulut'un genç bir İcıza medresede tecavüz etmesi
bu rezaletlerin en önemli örneklerini oluşturuyor.
1952 yılında Ankara'da kitapçılık \a-
parken laikliğe aykırı hareket etmek.
bildıri dağıtmak, Atatürk"ün büstleri-
ni kırdırmak ve tarikatçılık yapmak
suçlanyla yargılanarak mahkeme tara-
fından yedi yıl hapıs. beş yıl sürgün.
beş yıl da polis gözetimi cezasına çarp-
tınldı. Pilavoğlu. cezasını tamamlay ın-
ca ellınin üzerınde mündiyle Bozca-
ada'ya geldı. Müritlerını boğaz toklu-
ğuna çalıştıran Pilavoğlu. bırkaç yıl
sonra Bozcaada'da 172 parça gayrı-
menkule sahip olmuştu. Tarlalar. arsa-
lar, bahçeler. bağlar. mandıralar. yüz-
lerce. bmlerce küçük. büyükbaş ve kü-
mes hayvanı Pılavoğlu'nun servetine
müntlejinın emeğiyle katılmıştı. Pila-
voğlu. müntlerine "Allah için çalışıyor-
sunuz" dıyordu bu seneti edinirken.
Bu kadarla da kalmıyor. bazı müritle-
rinden "Benim dediklerimi yaparsan
seni ben cennete koyaeağınr dı\erek
başka şeyler istiyordu.
Kemal Pılavoğlu'nun müridinı cen-
nete götürmek için istekleri daha faz-
la namaz. daha fazla onıç filan değil.
İslami kesirn Gündüz olayını değerlendirdi
Beyazıt
Meydanı'nda
kara çarşaflı
bir kadın,
Miislümanhğı
kurtannak
için hemen
savunmaya
ge^ip "Hacıva
hocaya
güvenmeyecek
sin. Kuran"ı
okuyabilseydik
bunlar
geunezdi
başımıza işte"
diye
söyleniyor.
Beyaat
Meydanı,
Siyaset
Me\danı*na
dönüştüğünde
Urfah Ahmet
\ıldınm
bağınyor:
"HakJa
idamdır!"
Aczmendi şeyhinin idammı isteyen de İnsandır yapar' diyen de var
Halkın kafası karışıkECETEMELKURAN
Aczmendi Şeyhi Müslüm
Gündüz"ün FadimeŞahin'le polis
baskınında yakalanmasından sonra
"incinen kesim". ne söyleyeceğini
bılmıyor. Sokakta türbanhlar ve
çember sakallılar aralannda sürekli
bu konuyu konuşsalar da dışandan
gelen her soruyu kısa yoldan
saMjşturmayı, "Olay muğlak. Biz
haklınm y^nındayTz" demeyi
seçiyorlar. Olayın. "mide
bulandırdığınr kabul ediyorlar. ama
İslami kesime zarar gelmemesi için
de saMinmaya geçıyorlar:
"Bize kim zarar verecek? Bizi
koruyan Cenab-ı Allah."
lstanbul"daki hemen bütün islami
gösterilerin yapıldığı Beyazıt
Meydanf nda kara çarşaflı Birsen
Okutan'a soruyoruz ne
düşündüğünü. Öncelikle ve
kesinlikle Aczmendi tarikatıyia bir
baglantısı olmadığını vurguluyor.
Sonra da açıklıyor: "Basit insanlar,
Müslümanlan rencide ediyor.
İslamda genç kızlan aldatmak
yokturr Güvercinler için yem satan
türbanlı Ayşe Hanun'sa bu kadar
sakin değil. Söylediklerine bakılırsa
o "paçayı kaptırmak üzereymiş":
"Saçh sakallı diye güvenip ben de
gittim kapısına. şinıdi kocam bir
şeyler kanştırmışımdır diye
söyleniyor. Dünürüme söyledim,
'Gel gidelim, Müslümanlık
öğreniriz. Allah'a yakın oluruz'
dhe, "\bk" divor. "Oralarda bir de
namus mu elden gitsin
1
' Haklı
tabii." Kara çarşaflı Birsen,
Müslümanlann üzerine bu kadar
gelinmesine kızıp İslami bir
hoşgörüyle yanıtını verıyor:
"Hacıya hocaya güvenmemek lazım
değil mi teyzeciğim? Kuran'ı
okuyabilseydik bunlar gelmezdi
başımıza, değil mi? Bir tek Kuran'a
inanacaksın."
Daha sinirli bir başka kara çarşaflı
araya girip kızıyor
"Daha olayın ne olduğu belli değil.
Bence kızın polislerle ilişkisi var."
Yaklaşan yaşlı bir adam. Urfa
şivesiyle bağırarak konuşuyor:
"Hakkı idamdır. idam. Yar mı öyle
kızlan kandırıp yatağa sokmak?
İster zabıta olsun, ister normal
vatandaş, hakkı idamdır, idam."
Derken lafının üzerine zabıta gelip
•çiğdem çitleyerek gorüşünü dıle
getiriyor: "Kızı görmedin mi amca?
Kim almaz o kızı? Ben de
alacagım?" Amca. zabıtaya kızıyor.
Şipşak fotoğrafçı çocuklar. "Kan
kısmının topu şeytandır" diyor. Ayşe
Hanım. "Bu erkeklerin topunu
yaksan kurtulunız" diyor. Beyazıt
Meydanı. Sivaset Meydanf na
dönüşürken Istanbul
Üniversitesi'ndeki mürekkep
yalamış Müslümanlarla
konuşuyoruz.
Ünıversvtenın bahçesinde türbanlı
kızlar gülüşüp konuşurken
Cumhuriyefin sorulanyla bir
gerilim yaşanıyor. Adını vermeyen
ve "Ben bu konuda herhangi bir
Müslüman gibi konuşuyorum"
diyen türbanlı bir doktora öğrencisi.
daha baştan Aczmendileri "kaalc
almadığını" söyleyip devam ediyor:
"İslamiyette 4 kadın almak vardır,
ama bunun şartlan da vardır. Bu
olay, bir şahsın olayıdır, topluluklan
lekeleyemez. \Tne de söylemek
gerek: sinek küçüktür, ama mide
bulandınr. İslami öğrenmek
isteyenlerin zihnini bulandırmaya
çalışıyoriar. Asıl suçlu kadın. Olayın
istemediği mecralara gittiğini
anladığında ilişkisini kesmeliydi."
Doktora öğrencisi, Müslüm Gündüz
olayını HADEP kongresinde Türk
bayrağının indirilmesine de
benzetiyor:
"Bir tek küçük olay, Güney doğu'da
onca insanın eziyet çekmesine neden
oldu. Müslüm Gündüz de
Müslümanlann eziyet çekmesine
neden olacak." Bir başka türbanlı
üniversite öğrencisi, ayaküstü
Aczmendilerin zaten "ciddiye
alınmaması gcrektiğini" söylüyor.
Koşup giderken ekliyor:
"Fatih'te bir sürü hacı hoca var.
Hangisi Müslüman?"
İslami kesimin sokaklan tedirgin.
"Düşmanlann" Müslüm Gündiiz'ü
koz olarak kullanacağından
korkuyor hepsi. Türbanlısı. kara
çarşaflısı. açığı. kapalısı. hepsinin
kafası kanşık gibi görünüyor. Belli
ki onlar da. yanıtı çıkmaz
sokaklarda olan o soruyu
yineliyorlar:
"Hangisi Müslüman?"
Ne olduğu Çanakkale Ağırceza Mah-
kemesfnin 1975 181 sayılıdosyasının
sayfalan arasmda gizlı. Dava dosya-
sında. tarikat lideri Pila\oğlu'nun 14-
17
yaşındaki erkek çocuk müntlerine
kimi zaman elbise. saat gibi hediyeler
vererek, kimi zaman cennet \aadıyle
kandırarak. kimi zaman tehdıt ederek
tecavüz ettiği. tanıklarla. kanıtlarla ve
müritlerin itiraflany la saptanıyor. Mü-
ritlerinden bazılan. ıfadelerinde şunla-
n söylüyorlar:
Mürit A.L.: "Ben sanık Kemal Pi-
lavoğlu'nun yanında boğaz tokluğuna
çalışıyordum. Sanık. küçük olduğum
için bana muhtelif hediyeler vererek
kandırdı ve anüs yoluyla yanında kal-
dığım 3-4 sene içinde birçok defa e\i-
nin yanında bulunan yazıhanesınde ır-
zıma geçti."
Mürit A-B.: "Sanık Kemal
Pilavoğlu'nun Bozcaada'dakı
çiftliğine esk\ yazı okumak \e
dini bilgiler öğrenmek üzere
talebe olarak gitmiştim. Yazı-
hanesınde bana. 'Benim de-
diklerimi y apacaksın. seni ben
cennete koyacağım. Resulul-
lah'm yolundan doğru 0de-
ceksin" dedi. Perdelerinı örttü.
Kapılarını kapattı. Benim ırzı-
raa geçti."
Pila\oğlu hakkmda çok sa-
yıda küçük çocuğun ırzına
geçmekten dolay\ 1975 yılm-
da Çanakkale'de açılan dava.
Pilavoğlu'nun ölümü üzerine
düştü. Davanın kararı öbür
dünyaya. "mahkeme-i küb-
ra~\akaldı.
Medresede tecaviız
Kamuo)iında uzun süre
"Kara Ses" olarak tanınan ve
geçen yıl ölen Cemalettin Kap-
lan'ın, Almanya'nın Kölnken-
tınde "Savaşcı kadrolanmızı
yetiştiriyoruz" dedığı bir med-
resesı bulunuyor. Burada. 16-
22 yaş grubundan 90 kadar
Türk kızı ve 100'den fazla er-
kek bulunuyor. Yurtta öğrenım
gören kızlardan 18 yaşındaki
Hatice Kıroğlu. Emır-ül U-
mum Cemalettin Kaplan'ın
"baş polis" (EmniyetGenel Mü-
dürü) ilan ettiği Hasan Basri
Kökbulut ıle zorla \e imam nı-
kâhıyla ev lendinliyor. Hatice
K;roğlu, bu ev liliği eviılik ola-
rak kabul etmıyor. Namusuna
-tnrsaldın olarak değeriendrri-
yor ve ıntıhara kalkışıyor. Kı-
roğlu. başına gelenlerı şöyle
anîatıyor: "Şahit getirdiler. ya
nikâh kıydınrsm ya elimizden
kurtulamazsın dediler. Nikâha
asla razı olmadım. Cemalettin
Hoca'nın herşey den haberivar.
'Hocan senın için hıç kötü dü-
şünür mü' dediler. Babamlara
hiç bir şey söyleyemedim. Bu-
nalım içinde yaşıyordum, inti-
harı bile göze aldım."
Kubilay'ın katilleri...
Menemen'de 23 Aralık
1923'te yedeksubay öğretmen
Kubilay'ınkatledılnıesı olayı-
nı planlayan Nakşibendı tari-
katı liden Şeyh Esat'ın Mani-
sa bölgesindekı örgütlenme-
sinden sorumlu halifelerinden
Tevfik Hoca'nın benzeri ey-
lemleri. Kubilay davasının tu-
tanaklanna girmişti.
Günümüzde de Aczmendi
şeyhi MüslümGündüztek ör-
nek değil. Istanbul'da Fatih.
Beykoz. Zeytınbumu gibı böl-
gelerde çeşitli tarikatlarda
özellikle genç kızlann cinsel
sömürüye uğradıkları bilinı-
yor. İslamcı çev relerde öteden
beri bilinen ve tartışılan bu ol-
gu. son rezaletle birlikte yeni-
den güncelleştı. İslamcı ke-
simlerin olayı tarikatlara ma-
letmeden. bireysel sapkınlık
olaylan olarak gösteıme çaba-
sına girdıkleri dıkkati çekiyor.
Bu arada rakip tarikatlann.
birbirlerini ihbar yanşına gir-
dikleri de gözlenıyor.
7ZE4Z//ORHAN BİRGİT
Siyasal yaşamımıza bu sabah, yeni
bir parti daha giriyor.
Hemen herkesin aklından geçen so-
runun yanıtını arayalım:
"Yeni birpartinin kuruluşu kolay mı-
dır? Ve böyle bir partinin kök sa/ma
şansı neolur?"
Yeni bir partinin kuruluşu elbette ko-
lay değildir; ama bu sabah kurucula-
nnın Içişleri Bakanlığı Genel Sekreter-
üği'ne yapacakları resmi başvuru ile
Türk siyasi partiler kütüğünde yerini
alacak olan "Demokratik Türkiye Par-
tisi," (DTP) sıraaışı bir kulvardan yarı-
şa katılmaktadır.
DTP'yi, sıradışı yapan, kuşkusuz ku-
rucularının özelliğidir. Ünlü siyaset bi-
limci profesör Maurice Duverger'in,
bir siyasal partide aradığı üç önemli
öğeden yani "program+lider+kad-
ro"dan ilk ikisi Demokratik Türkiye
Partisi'nin kuruluşu sırasında öne çıkı-
yor. DTP'nin kuruculan, bir üderler olu-
şumu halinde ve siyaset yaşamımızın
ünlü Demokrat Parti eyleminin izdü-
şümünde yürüyegelen kimselerdir.
Deneyimleri ile orta sağda önemli bi-
rer kişiliğe sahip olmanın yani sıra,
DTP'ye şimdiden sıradışı olma avan-
tajını verenyanları. ülkenin 1997 yılına
Şemsiyeli Parti
taşan siyasetteki kirlilik, tıkanıklık ve
çözümsüzlükten sorumlu tutulan Tan-
su Çiller'in hegemonyasına sahip ol-
duklan bütün mevkileri, sarf ettikleri
bütün emek ve alınterini bir anda ar-
kalannda bırakarak başkaldırmışlardır.
DemokratikTüıkiye Partisi'nin üze-
rine oturmakta olduğu "kadro" da bu
bakımdan önemli ve ilginç bir görünü-
me sahiptir. Türkiye'nin çokpartili ya-
şama adım attığı günlerde, yani 7 O-
cak 1946'da Anadolu'da Ba-
yar+Menderes+Köprülü+Koraltan
ile birlikte başlatılan "taşra// politikacı-
lar"m üçüncü, dördüncü kuşaktan de-
vamları. öyle görülüyor ki Sezgin +
Cindoruk + Serdaroğlu + Şahin +
Batallı + Göksoy + Üçpınarlar +
Menzir ve arkadaşları taban kadro-
sunda yer alıyor. 12 Eylül 1980'den
sonra o günkü il sayısına göre 67 bel-
deden 65'inde Büyük Türkiye Partisi
ve daha sonra Doğru Yol Partisi safla-
rında yer alanlann önemli bir bölümü-
nün Demokratik Türkiye Partisi'nin
"şemsiye"si altında toplandığı söyle-
niyor...
Bu, Yeniköy'deki yalısından eski bir
CHP'Iİ babanın nazlı ve hafif şımarık kı-
zı olarak politikaya atılan, daha sonra
eşinin aklını uygulayarak lideri olduğu
partinin tabanını eski MHP'lilere teslim
eden Bayan Çiller'in bundan sonraki
yaşamında 7 Ocak 1997 gününü. çok
önemli bir kader günü olarak değerlen-
direcektir. DTP'nin Genel Başkanı ola-
cağı bildirilen Hüsamettin Cindo-
ruk'un dünkü gazetemizde Leyla Tav-
şanoğlu ile yaptığı söyleşi. böyle bir
kader günü için adeta bir suç duyuru-
su belgeselidir.
• • •
Bayan Çiller'in ve ona bugünkü ey-
lemlerinde kılavuzluk edenlerin, ülke
gündemine Türkiye haritası üzerine
açılmış şemsiye işareti ile girmekte
olan Demokratik Türkiye Partisi'nden
nasıl ürktükleri görülüyor.
Bırakınız bugünkü Osmaniye ilinin
kurtuluş gününü, tüm Çukurova'dan
getirilecek yurttaşlarla bir 7 ocak mi-
tingine döndürme girişiminı, önceki
akşam geç saatlerde başbakanı ha-
berli kılmadan Özdemir Sabancı'nın
katillerinden birisinin yakalandığını alel
acele düzenlenen bir basın açıklama-
sı ile bu haftanın gündemine sokmak
çabası bile bu ürküntünün çapsız ve
yeteneksiz bir tepkisi değil midir?
Çapsız ve yeteneksizliğin bu yeni ör-
neğinde. cinayet sanıklarından birisi
yakalanmamış, henüz nedeni anlaşıl-
mayacak bir biçimde kendi ayakları ile
on gün önce getip Şam'daki büyükel-
çiliğimize teslim olmuştur. Hanımefen-
di. bu teslim oluşu, kendisinin 10 Ocak
1996'da başbakan olarak cinayetten
sonra yaptığı açıklamalarda kullandı-
ğı "Ne pahasına olursa olsun yakala-
nacak" sözlennin bir sonucu olarak
sunma cesaretini -Bülent Ecevit'in
kulakları bir kez daha çınlasın- göster-
mektedir.
Böyle biraçıklamayı, Emniyet Genel
Müdürü değil, içışleri Bakanı da değıl,
şayet çok önem verdığini göstermek
için üst düzeyde bir hükümet adamı
yapacaksa, bu niçin Bakanlar Kurulu
sözcüsü değildir?
Ve niçin başbakana haber verilme-
den, bu televizyonun canlı yayınında
futbolcu deyişi ile Erbakan kontrpiye-
de bırakılrnıştır?
Çiller, kendisinden hesap soracağı-
nı açık açık söyleyerek gelen bir yeni
oluşumun huzursuzluğunu önümüz-
deki günlerde daha da yakından du-
yacaktır. Çünkü, kabine içinde bir de-
ğişiklik bugünden başlayarak DYP
grubunun gündemine girmiştir. Bayan
Çiller, REFAHYOL koalisyonunda ba-
kan yapamadığı bazı kimselere verdi-
ği sözleri yerine getirmek zorunda ka-
lırken kendisine isyan eden ve ağız do-
lusu eleştirilerde bulunan, ama
DTP'nin şemsiyesinin altına girmeyen
Köksal Toptan'a da kollarını açıp,
muhtemelen Sağlık Bakanlığı koltuğu-
nu ikram edecektir.
Özetle söyleyelim:
Öyle anlaşılıyor ki günlük yaşamla-
nndafırtınalı ve yağışlı havalarda şem-
siye kullanmaya alışanlar için tama-
men tersine bir politik meteoroloji,
başkent havasını kaplıyor.
Çünkü bu kez, politika atmosferine
şemsiye ile katılan bir oluşum yüzün-
den. yağış ve fırtınalı günler başlıyor.
Yağışın. siyasal yaşamımızı çeteler-
den ve mafya kirinden anndıracak bir
rahmete dönüşmesini kim dilemez ki...
GUNDUZ GOZUyLE
MELİH CEVDET ANDAY
Ad Değiştirmek
Koyu bir Müslüman olduğu anlaşılan bir yurt-
taşımız. Çankaya adının Ezankaya'ya çevrilme-
sini önermiş; gazetelerde okudum. Neden der-
seniz Çan, Hıristiyan tapınağının, kilisenin tapın-
maya çağrı aracı imiş, Müslüman bir ülkede böy-
le bir ada göz yumulamazmış, onu Müslüman-
ca'ya çevirmeliymişiz.
Oysa çan, sanıldığından çok eskidir. Ansiklo-
pediye bakarsak diyor ki: "Çin çanlannın ağzı
çoğunlukla lotus biçimindedir."
Demek Hıristiyanlık'tan önce çan var. Ansiklo-
pediden okumayı sürdürelim:
"Dünya üstünde çok geniş bir alana yayıl-
mış olan çaniann genellikle her kültürde iyi
tanımlanmış bir yeri vardır. Söylencelere geç-
miş, özel güçler taşıdıklarına, örneğin yag-
mur yağdırabildiklerine, fırtına bulutlarını da-
ğıttıklarına, muska gibi takılıp hayvanlara ya
da taşıtlara iliştirildiklerinde cinleri ürkütüp
kaçırdıklarına, büyü yapma ve bozmaya ya-
radıklarına inanılmiştır. Arındırıcı etkilerine
ilişkin anlayış çok eskidir. Özellikle Doğu ve
Güney Asya'da dinsel ayinlerde kullanılmala-
rı da eskilere dayanır. Çinliler ruhlarla doğru-
dan ilişki kurmak için çan çalarlardı."
Görüldüğü gibi, "Çan, Hıristiyanlara özgüdür"
deyip işin içinden çıkmak kolay değil.
Hem canım Hıristiyanlığa özgü oisa da, çan
sözcügünden bunca korku neye!
Bizim sofu Müslüman, Çankaya yerine "Ezan-
kaya"y\ önermekle gerçekten dâhiyane bir buluş
atıyor ortaya: "Ezan" ile "Çan" uyak oluşturduk-
lan için kolayca alışabiliriz. Böylece dinsel bir ra-
hatsızlıktan kurtulmuş oluruz.
Peki, ezan nedir?
İslam geleneğine göre ezan, Hicret'ten (622)
sonra okunmaya başlandı. Kentteki Müslüman-
ların her namaz vaktinde kendiliğinden camide
toplanması güçleşince Muhammed peygamber
belirli bir çağrı biçimi saptanması için Müslüman-
larla görüştü. Ateş yakmak, çan ya da boru çal-
mak, bayrak asmak gibi öneriler kabul göımedi.
Sonunda ensardan Abdullah bin Zeyd kendisi-
ne düşünde öğretilen ezanı anlatınca, bu çağn bi-
çimi bütün Müslümanlarca benimsendi ve eza-
nın sözleri Bilal-i Habeşi'ye öğretildi.
Görüldüğü gibi, o zaman ortaya atılan öneriler
içinde "çan"da vardı.
Korkulacak bir şey yok.
Şunu da ekleyeyim:
Ben, "Çankaya" denildiğinde "çan"ı hiç dü-
şünmemişimdir. Aklımın ucundan geçmez.
Bu ne biçim bir duygusalhktır.
izmir'in şimdi Güzelyalı denilen semtinin adı
eskiden Kokaryah idi. Anlaşılan ince ruhlu biri bu-
nu yadırgamış olacak: kokan bir yalı, ne iğrenç
şey!
Oysa ben Kokaryah adı geçtiğinde kokan bir
yalıyı hiç de düşünmemişimdir.
Şimdi istanbul'daki "Şaşkın Bakkal" semtinin
adını "Zeki Bakkat'a çevirsek daha mı güzel olurt
Nelerle uğraşıyoruz... . .
Müslüm Gündüz ve Ali
Kalkancı'ya suç duyurusu
'Fadimeler çok
korkuyorlar'
• Aczmendi lideri Gündüz'le basılan
Fadime Şahin, kendisi gibi daha birçok
kızın bulunduğunu ıfade ederek tarikat
liderlerinin arkasında başka güçler
olduğunu, bunlara kımsenin bir şey
yapamayacağını söyledi. Şahin, "Bukızlar,
insanlar korkuyorlar, ben bazı yerlere bazı
isimler verdim" dedi.
İstanbul Haber Servisi -
Kadıköy "deki bir ev de
basılan Fadime Şahin.
Aczmendi tarikatı lideri
Müslüm Gündüz ile
kendısini ilk tuzağa
düşürdüğünü iddia ettiği
Ali Hoca Dergâhf nın
şeyhi Ali Kalkancı
hakkında, Fatih
Cumhuriyet
Başsavcıîığı'na suç
duyurusunda bulundu.
Şahin. kendisi gibi daha
birçok kızın
bulunduğunu ifade
ederek tarikat
liderlerinin arkasında
başka güçler olduğunu.
bunlara kımsenin bir şey
yapamayacağını söyledi.
Şahin. "Bu kızlar,
insanlar korkuyorlar:
ben bazı yerlere bazı
isimler verdim" dedi.
Avukatı Nuran
Atahan'la birlikte dün
saat 14.00 sıralannda
Fatih Adliyesi'ne gelen
Fadime Şahin. Ali
Kalkancı hakkındaki
~Tekke ve Zaviyeler
Yasasf na muhalefet".
"Hile, tehdit. baskı ve
kandırma yoluyla ırza
geçmek" v e "Medeni
Kanun'a göre ev lenme
akdi olmaksızın dini
nikâh yapmak"
suçlanndan cezaı ışlem
yapılmasını isteyen
dilekçesini Fatih Nöbetçi
Sa\cısı SelimLiaş'a
\erdi. Gazetecilerin
yoğun ilgisi altında Fatih
Adliyesi'nden ayrılan
Fadime Şahin ve avukatı
Nuran Atahan. daha
sonra halen kesinleşmiş
2 yıllık hapis cezası
nedeniyle Metrıs
Cezaevi'nde bulunan
Aczmendi tarikatı lideri
Müslüm Gündüz
hakkında da suç
duyurusunda bulunmak
üzere Kadıköy
Adliyesi'ne geldi.
Burada gazetecilerin
sorulannı ağlayarak
yanıtlayan Fadime
Şahin. kendisi gibi daha
birçok kızın
bulunduğunu ifade
ederek tarikat
liderlerinin arkasında
başka güçler olduğunu.
bunlara kimsenin bir şey
yapamayacağını öne
sürdü. Şahin "Bu
insanlar, bu kızlar ,
korkuyoriar: ben ban
yerlere bazı isimler '
verdim. Benim verdiğim;
isimler, ailesi tarafından
bilinen insanlann ';
isimleridir. Onlan
mağdur etmek !
istemiyorum" dedi. -
Avukatı Murhan Atakan
da dini istismar ederek j
kullanan kişiler (
olduğunu söv ledi ve |
Fadime'nin yalnızca bir j
örnek olduğuna dikkat •,
çekti. Atakan, •'Fadime .
gibi birçok kız var. ama
onlar korkuyorlar" diye
konuştu. Adliye dışında
bekleyenler. Fadime
Şahin'e destek
verdıklerini belirterek
alkışladılar. •
Fatih Cumhuriyet ı
Başsavcısı Seyfettin ;
Erdem. yaptığı ,
açıklamada. Ali
Kalkancı hakkında ,
basında çıkan haberleri
ıhbar kabul ettikleri için
resen soruşturma 1
başlattıklarını. dün de I
Fadime Şahin'in j
ıfadesini alarak ı
soruşturmayı j
sürdürdüklerini bildirdi. |