Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 1997 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Halk Sağlığı Neden Ozlenen Yerde Değil?
Prof. Dr. AHMET SALITK
B
u yıl düzenJenen VI (Jlusai
Halk Sağlığı Kongre-
si' nde " Mezuniyet ve Son-
rası Halk Sağlığı F.ğitimi,
Bölgeler ve Halk Sağhğı-
nm Geleceği''değerlendiri-
lerek bir Sonuç Bildirgesi hazırlandı.
Tartışmalar ve sonuç metninden anlaşı-
lan. ülkenıizde Halk Sağlığı Bilimi'nm
özlenen yerde olmadığıydı. Tam olarak
tanımının yapılmamasına karşın "özle-
nen yer"le kastedilen, ülkenin sağlık po-
litikalanna yön veren bir bilim dalıdır.
JCurulmasında söz sahibi olduğu ya da
onayladığı sağlık sistemi içinde görev
alacak uzman üst düzey yöneticileri ye-
tiştirirken. kendisine emanet edilen öğ-
rencileri de belirlediği stratejiyi uygula-
yacak neferler olarak yetiştiren; son çö-
zümlemede ülkeyi sağlık alanında kal-
kjndırmaya aday bir bilim dalı... Üniver-
sitelerdeki eğitimci kadronun sürekliliği-
ni de araştırmacı ve eğitimci yönleriyle
sivrilen yetenekli asistanlann kürsülerde
kalmalannı olanaklı kılarak sağlayan bir
Anabilım Dalı...
Tartışmalar sırasında "Her kongrede
aynı şeyler söylenir, bir dahaki kongrede
yine konuşulâcaktır'" söyleminde kendi-
ni bulan usanmışlığın ve umutsuzluğun
doğru çözümlenme gereği vardır. Dolay-
lı olarak vurgulanan: her kongrede yine-
lenen ve ilke olarak kabul edilen dilek ve
görüşlerin, Halk Sağlığfnı "özlenen
yer"e taşımadığıdır.
Peki bu yere ulaşmak olanaklı mıdır?
Madem ki son çözümlemede amacımız
"toplumun sağlık diizeyini ivileştirmek-
tir", o halde önceki sorumuza devamla
*gereklimidir?"sorusu sorulabilirki: bu
başka bir yazının konusu olmalıdır.
(Jlkemizin sağlık politikalanna yön
vermek, bugün için oldukça zor bir tasa-
Trakya Üniv. Tıp Fak.
nmdır. Bunu, Toplum Hekimliği Bili-
mi'ni Türkiye'de yerleştirmeden önce,
ölümünün 6. yılında bugün saygı ve şük-
ranla andığımız Prof. Dr. Nusret Fişek,
Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı dönemin-
de başarmıştır. Fişek, 224 sayılı yasanın
miman ve uygulayıcısı olmuştur. Özgür-
lûk ve eşitlikleri kollayan 1961 Anaya-
sası'nın arduıdan esen toplumcu ve da-
yanışmacı rüzgârlar, bu yasanın uygula-
nabilmesi yönündeelverişli birortam ha-
zırlamıştır. Her çeşit "sosyaT sözcüğü-
nün sosyalizmi ve peşinden komünizmi
çagnştınp öcü kabul edildiği bir ülkede,
"Sağhkta Sosyalleştirme Yasası" uygula-
mak kolay olmasa gerektir. Bireyciliğin
olabildiğince teşvik edildiği ve sermaye-
nin bu kez uluslararasılaşarak dayattığı
günümüzde ise bırakın benzer içerikli bir
yasayı çıkarmayı, var olan yasalan aynı
yönde gözden geçirmek ve sınırlı da ol-
sa uygulamak bile olanaklı gözükme-
mektedir.
Mevcut sağlık sistemi içinde görev ala-
cak üst düzeyyöneticiyetiştirmekde ben-
zer bir sorundur. Sağlık sistemimiz için-
de halkın yaranna en etkin hizmeti suna-
cak uzmanın yetiştirilebildiği kuşkulu-
dur. Uygulamalı eğitimin yer yer usta-çı-
rak ilişkisiyle yürütülebileceği "Sağük
Eğitim-Araştınna Bölgeleri"birer birer
üniversitelerin elinden alınmıştır. Geri
kazanılması için gösterilen çabalarcılız,
hatta göstermelik temennilerden ibaret-
tir. Sağlık örgütünün üst noktalannda ya-
pılacak eğitim rotasyonlan geçerli ve iki
taraf yaranna işlerbirprotokole bağlanıp
yürürlüğe konamamıştır. Esasen sağlık
hizmetlerinin çatı örgütü olan Sağlık Ba-
kanlığı da yetişmiş üst düzey yöneticiye
gereksinim duymamakta, ya da bunun
adresinin Halk Sağlığı Anabilim Dallan
olduğunu düşünmemektedir. Bakanlık
içinde uzun yıllar yeralarak kurumun var
olan işleyişine göre evrilmiş memurlann,
yukardan aşağıya direktiflen daha sorun-
suz (!) uygulayacaklan genel kanıdır. îl-
lerde siyasal amaçlı sağlık müdürü ata-
malannın altında müdür yardımcısı ya
da şube müdürü düzeyinde halk sağlığı
uzmanı atamalan yapılmaktadır. Bu uz-
manlann iyi birer yönetici olarak yeriş-
tiklerini varsaysak bile. sistem içinde ini-
siyatif kullanan mevlcilerde olmalan si-
yasal onay ve destek gerektirmektedir.
Üç aylık diş hekimleri bile sağlık müdü-
rü olarak atanırken, halk sağlığı uzman-
lanndan bu makam özenle esirgenmek-
tedir.Halk Sağlığı Anabilim Dallan açı-
sından. kendilerine emanet edilen ögren-
cileri belirienen strateji doğrultusunda
sağlık hizmeti sunıunu için bir misyoner
gibi yedştirmekde çok olanaklı değildır.
Bir kez eğıtim sistemi, ÜMH toplum ya-
ranna kuUanmakanlamındabelli bir dü-
şünsel yapılanmanm kazandmlması için
öğrenciyi Halk Sağlığı'na emanet etme-
mekte hatta fîknni bile sormamaktadır.
Istanbul Tıp Fakültesi'nce düzenlenen
Tıp Egitimcüiği Sempozyumu (17-19
Elcim 1996) örneğinde olduğu gibi HaJk
Sağlığı dışındaki tıp disiplinleri tıp eği-
timciliği sempozyumu düzenleyerekeği-
tim sisteminin 2000'li yıllara dönük ge-
leceğini tartışmaktadır.
En azından tıp eğitiminin felsefesi ko-
nusunda yetkin ve söyleyecekleri olma-
sı beklenen Halk Sağlığı kurmaylan. bu
sürece katılım kaygısı dahi tasimamak-
tadır. Öte yandan, sağlık alanında bütün-
cül kalkınmayı sağlayaçak, birer nefer
olmayı arzulayacak nitelikte güdülenmiş
ınsan gücü yaratmak da güncel sosyopo-
litik konjonktür bakımından oldukça güç
gözükrnektedir.
Peki, Halk Sağlığı, bütün bu güçlükle-
ri aşıp kendisini 'özlenen yer'e getirecek
kadroya sahip mıdir? Halk Sağlığf nın
Anabilim Dallan olarak insan gücü kay-
naklan TUS"la gelen uzmanlık öğrenci-
leri ile master ve doktora öğrencileridır.
TUS, 14 tercih yapılabilmesi nedeniyle
hekimi birincıl istemi ve birikimi ile ör-
tüşmeyen bir uzmanlık eğitimine pekâlâ
yönlendirebilmektedir. Aslında üniver-
sitelere akademisyen yetiştirmek üzere
planlanmış olan doktora kadrolan da bu-
gün YÖK tarafından pratisyen hekimler
için "TLS'u deünekle'' eş tutulmuş ve
iptal edilmiştir.
Birkezinde de Sağlık Bakanlığı, TUS
yabancı dil puanlan ile Halk Sağlığı uz-
manlık öğrencısı kadrolan açmıştır. "Ko-
lay kazanılan bölüm" ımajı, gelişen tep-
kide önemli rol ovnamış. bunun üzerine
uygulamadan vazgeçilmiştir. Dolayısıy-
la. işveren konumundakj Bakanlık'la ça-
tışmalann da sık sık yaşanabileceği uzun
erimli birsavaşımın (mücadelenin) içine
girebilecek donanıma sahip ve güdülen-
miş bir kadro kaynağından söz etmek
zordur.
Öğretım üyeliği, asıstanlar için en
önemli ve özlenen bir ıstihdam alanı du-
rumundadır. Şablon, sahada bakanlık
memuru sıfatıyla, üniversitedepratiği ya-
pılamamış sevimsiz, bürokratik bir işin
başında olmak yerine; üniversitenin gö-
rece güvencesi altında -çoğu kez fante-
zi- kuramlar üretmektir.
Araştırmacı ve eğitimci kimlik sorgu-
lanmadan çekim merkezi bövle kurulun-
ca; uzmanlık ya da doktora eğitım süre-
ci. soyut birsana anlayışıyla geçirilmek-
tedir. Sonuçta saha. zaman zaman maka-
le yazmak için çıkanlan bir arka bahçe-
ye indirgenmektedir. Bu da bir yönüyle
sürekliliği engellemekte; ıddıalı, sorun
çözmeye model üretmeye dönük sağlık
araştırmalannın yapılıp konunun bilim-
sel temelde sahiplenilmesine çok ciddi
boyutiarda ket vurmaktadır.
Öğretim üyeleri neredeyse rümüyle
üniversite koridorlanna kapanmıştır. Oy-
sa "saha" Sağlık Eğitim-Araştırma Böl-
geleri'nden de geniştir. Halk Sağlığı'nın
geleceği ile ilgili konularda biraraya ge-
lınememiş. ortak bir hedef konmasa da-
hi, hangi farklı hedeflerin olduğu bile be-
lirlenememiştir.
Bu bağlamda sık sık dile gelmesine
karşın, mezuniyet öncesi ve sonrası Halk
Sağlığı eğitimi için bir çekirdekyetişek
(müfredat) geliştinlememiştir. Sağlık
Eğitim-Araştırma Bölgeleri gibi çok
önemli kazanımlar için güçbırliği kuru-
lamamış, eğitimcileri de rahatlatacak
olan "Yan Dallar"ın Tababet Uzmanlık
Tüzüğü'nde yer alması girişimi yetersiz
kalmıştır. Görünen odur ki, asistanı, öğ-
retim üyesi ve bilim dalınm yannı anla-
mına gelen kadro kaynağı ile Halk Sağ-
lığ: dolaylı anlatımlarla betimlenen "öz-
lenen yer"den farklı bir yerdedir.
Sonuç olarak ikinci paragrafta sorulan
"Özienen yere ulaşmak olanaklı nudır"
sorusunun yanıtı olumsuzdur. lşte bu
noktada bir başka yazıya bıraktığımız,
"bunun gerekliliği'" konusu tartışılmalı-
dır. "Toplumun sağlık düzeyini yükselt-
mek" için sözü edilen *^'er"de olmak mı
gerekmektedir?
Bugün için bir ütopya niteliğindelcı öz-
lenen yer tanımı, ulaşılamazlığı ile hak-
sız olarak umutsuzluğun da kaynağıdır.
Oysa, birkısırdöngüyü çağnştıran "Hep
a>™ şeyi konuşmak", bu ütopyadan ba-
ğîmsız değerlendinlmeli ve boşa çaba
değil. tersine, yeniden ve yeniden yapı-
lan bir tür göreve çağn olarak algılan-
malıdır.
Denize geri bırakılan her deniz yıldızı
örneğinde olduğu gibi, az ama güzel ör-
neklere sahip çıkjlmalı, tek tek atılacak
adımlann toplu bir yürüyüşe dönüşmesi
gereği unutulmamalıdır.
Tüm "istisnaJan" saygıyla selamlıyo-
ruz...
Aczmendiler ve Paranoyaklar
D
in konusunda
fikir
yürütebilecek çok
kapsamlı birbilgi
donanımım yok. Ama
Müslümanhğın
hümanizmacı bir yorumu
(versiyonu) olan Hacı
Bektaş, Vünus, Meviana
gibi belli bir inceliğı olan
güieryüzlü, insancıl,
doğruluk, dürüstlük, erdem,
paylaşma gibi e\Tensel
doğrulara gönül veren
aydın ve gerçek
Müsiümanlan seviyorum.
Sözgelimi Türk müziği
sanatçısı Ahmet Özhan gibi
bir gönül aklığına.
olgunluğa ulaşmış modern
Miislümanlann. güieryüzlü
Anadolu Müslümanlığının
laik bir üstyapıda bir
sakıncası olmadığı
kanısındayım. Fakat
halkımızın (kı bunlar
çoğunlukta) güieryüzlü
Müslümanlığı; Müslüman
olduklannı savlayan (iddia
eden) evrensel sevgi ve
hümanızma boyutuna
yükselememiş. dini kendi
çıkarlan için kullananlar
tarafından gölgeleniyor...
Ortaçağ karanlığına geri
dönmeyi tutkuyla arzulayan
bu kara sesli yobazlar,
bağnazlar, mürşit
olduklannı iddia eden.
libidolannı (cınsellıklenni)
bastıran sapıklaşan
sözümona, dmdarlanrK,,
aydın Müslümanlar
taraftndan da sevilmediği
kanısındayım...
Anayasamızda kamu
düzeniyle bağdaşmayan
ayin ve ibadetin
yapılamayacağını, yasanın
"mefhumu muhalifinden"
anlayabiliriz. Demokrasi bir
özgürlük düzeni olduğu gibi
aynı zamanda bir kurallar
ve disiplinler düzenidir.
Devrim tasarruflan bir
yana, anayasanın bu kuralı
oy kaygısıyla din sömürüsü
yapan Atatürk ilke ve
devrimlerine karşı
odaklarca uygulaması terk
edilen öğretimin birliği
(Tevhid-i Tedrisat) yasası
etkın bir biçimde hayata
neden geçirilmez? Bugün
bu ülkede meydanlarda
Türk bayrağının yanında
Suudi Arabistan'ın bayrağı
da dalgalandınlıyorsa, şanlı
bayrağımız, onun
gölgesinde canlanan
değerlere de bir saldın var
demektir. Ne yazık ki
aydınlanmız, son on yıldaki
genciliğin nrmanmasına;
öküzün trene baktığı gibi
baktılar... Dahadoğrusu
baktık. Burada hukuk
fakültesinde krimınoloji ve
adli tıp derslerinde
öğrendiğim bazı bilgileri
aktarmayı uygun
buluyorum... Paranoyak
psikoz tedavisi mümkün
olmayan bir psikozdur. Kırk
yaşında başlar. sistemli
hezeyanlan vardır.
Paranoyaklann çok. ama
çok zeki olanlan
etraflannda bir mürit
topluluğu toplamayı
başarabilirler. Sözgelimi
tarikat kurarlar. Batı'da da
tarikat örnekleri var.
Bazılannda düzen
değiştııme tutkulan vardır.
Ama paranoyaklar
kendılerindeki bu
rahatsızlığın farkında
değildirler. Ve bır
psiyiyatra, psikoloğa
gitmezler. Peki lıseyı, hatta
üniversiteyi bitıren genç
kızlanmız bu sahte
mürşitlerin tuzağına neden
ilüşerler? Genç kızlanmızı.
bahar kadar güzel
kızlanmızı gerçek
Müslümanlıkla ilgisı
olmayan bu kara sesli
yobazlara karşı koruma
olanağı yok mu?
Aydınlanmız. yetkililer ne
yapmalı? Star'a; korkunç
sakallannı keserek çıkan
meczup paranoyakın gerçek
bir Müslüman olduğuna
inanmıyorum... Bahar kadar
güzel genç kızlanmızın
umutlannı. yaşam sevıncini
bu kara yobaz
paranoyaklara
yağmalatrıranlar
kimselerdir? Mutsuz din
adamlan ulaşamayacaklan
güzellikleri de yaşama
sevincini de gasp ediyorlar.
Bir zamanlar Almanya'da
bir kara ses vardı.
Sanıyorum o da mıstik
paranoyaktı. Hatta
Almanya'da müritleri vardı.
Islam federe devleti
kurmuştu... Aydınım
diyenler! Ne olur artık
öküzün trene baktığı gibi
(affedersıniz) bizı Ortaçag
karanlığına görüren bu kara
sesli yobazlara seyırci
kalmayın. kalmayalım.
Uzman bir hukukçu olarak
iddia ediyorum!
Anayasamızda "kamu
dûzenini bozan" ayın ve
ibadetler, kamu düzeniyle
çatışan öğretim ve eğitim
yapılamaz.
Avv'Htispvin Avni Akıncı
PENCERE
Orümcek AğıMahmut Nedim Paşa, 19'uncu yüzyılın ikinci ya-
nsında ünlenmiş bir Osmanlı nazın; Rusya'ya yakın
politikasıyla adı "Nedimof'a çıkmış; ama asıl lakabı
"Kör Mahmut Paşa" imiş; adamcağız şaşı olduğun-
dan bu adı takmışlar.
Mahmut Nedim Paşa'nın biraderi Şehremini (Be-
lediye Reisi) Ahmet Bey de sağırmış...
Ahmet Beyin oğlu bir 'kaside' yazıp Keçecizade
Fuat Paşa'ya sunmuş. Nüktedanhğıyla tanınan Fu-
at Paşa fırsatı kaçınr mı. taşı geldiğine koymuş:
"- Şairlik yolundaki yeteneğinizi kutlanm" demiş,
"ama bu kasideyi amcanız görebilseydi, babanızda
dinleyebilseydi, sizinle ne kadar övünürlerdi."
•
Osmanlı'nın son dönemlerınde devletin üst kat-
manlanna tırrnanan çoğu politikacıya 'paşa Iık veri-
lirdi. Bunların içinde iyi okumuş, yetişmiş, ama "za-
mane'ye uymaktan gayn elinden bir şey geimeyen ki-
şilervardı... Incelmış Osmanlı sivıl paşası, alafranga-
lığın perdahında alaturkalığın demini sürerdi. O gün-
lerden bu gunlere pek çok nükte, fıkra, yergi kaldı;
bunlardan biri günümüze uyuyon
1881'de istanbu! Şehremini olan Mazhar Paşa,
belediyeyı geliştirmiş, kenti ağaçlandırmış, içme su-
yunu sağlamış, Dolmabahçe'de gazhaneyı kurmuş;
ancak şehremaneti memurlanndan biri Mazhar Pa-
şa'yla uğraşmaya başlamış...
Adamı açığa almışlar...
Memur direniyor, üst uste verdiğı dilekçelerle Pa-
şa'ya karşı savaşım veriyormuş. Bâbıâli Memurin Ka-
lemi Müdürü, bir gün bu sivri akıllı memuru çağınp de-
miş ki:
- Efendi, boş yere uğraşıyorsun, benim bu işlerde
kırk yıllık deneyimim var. Girişimlerinden hiçbir so-
nuç alamayacaksın; sözümü dinle, Mazhar Paşa'ya
dehaleteyle...
'Dehalet' Osmanlıcada 'sığınmak' anlamına geli-
yor, başka deyişle buyuğün koltuğu altına girmek!..
Memurun ağınna gıtmiş bu öğüt, babalanmış:
- Ne demek efendim, kanun yok mu?..
Müdür:
- Dur, demiş, bizim devletimızde kanupun ne ol-
duğunu ben sana anlatayım. Kanun, örümcek ağı-
na benzer. Sinekler bu ağa takılıp ölürter. Ama ser-
çe kuşu bana mısın demez, ağıparçalayıp geçer. Sen
birsineksin, ağa düştün, ama yine de sen bilirsin...
Memurun aklı başına gelmiş:
- Haklısınız, ne yapayım?..
Müdür
- Yann seni Mazhar Pasa 'ya götüreyim, el etek öp-
türeyim, bu iş kapansın.
Refi Cevat Ulunay anlatıyor:
"Bu Mazhar Paşa 'nın damadı bir araba ile denize
uçtuğu zaman kimse acımamış...
Halk demiş ki:
- Herifahrete bile araba ile gitti!.. *
•
Zamane Türkiyesi Osmanlı'nın çöküş günlenne dö-
nüştü; bır yandan sinekler yasalann ağına takılırken
öte yandan kuşlar ağı delip parçalıyorlar; hem bun-
lar serçe kuşu da değil...
Atmacalar.
Çaylaklar..
Baykuşlar.
Medya elinde ağızdan dolma tufeğiyle altcı kuş avt-
na çıktı; ama bu kez tüfeğin namlusunda saçma yok...
Doğru ve gerçek var.
.-ıı.lm- ,;
Yeni 1.6 i.e. Enjeksiyonlu Motor. Yeni Kapı İçi Çelik Barlar* Yeni Estetik Dış
TURKIYE'NIN EN ÇOK SATILAN
OTOMOBİLLERİNDİE YENİLİKLER
DEVAM EDİYOR.Şahin, Doğan, Kartal...
Size, performansra, güvenlikfe, estetikfe sürekli
yeniliklerle, yeni mofor seçenekleriyle geliyor.
Yeni 1.6 i.e. Enjeksiyonlu Metor
Enjeksiyonlu, katalıtik konvertörlu, çevreci,
1.6 lifre motorlu Doğan 1.6 i.e. SLX ve Kartal
1.6 i.e. SLX modelleri, Doğan 1.6 SLX ve
Kartal 1.6 SLX modellerinin yanı sıra,
isteğe bağlı olarak, şimdi Tofaş bayilerinde.
Yeni Kapı İfi Çelik Barlar
Şahin, Doğan, Kartal serisinin
tüm modelleri kapı içi çelik barlarla
donatılmıştır.
Yeni Dış Görünüm
Şahin, Doğan, Kartal serisinır tüm
modellerinde:
• Yeni tip, ön panjur
• Yeni tıp dış dikiz aynası
Doğan SLX ve Karfal SLX modellerinde:
• Yeni tip, hafif alaşımlı janî
mevcuftur.
Unutmayın. Doğan S ve Kartal S'te de
hidrolilc direksiyon standarttir.
Koçfinans Tüketici Kredisi
Tüm Tofaş otomobilleri,
Ocak ı 997 sonuna kadar,
Koçfinansı/ı çok hesaplı
tüketici kredisiyle,
Tofaş bayilerinde.
TOFAŞ Tofaf ntomahıİIen. kı/ometre umrt oimaistzsıt 1 yılmeianık garatıttye, pas/anmaya âarjı 3yıjbsyagarantutne, jyru*ı £#/## Tterktye'ye }a)/Jwij uzman strtıs ağı re Opjr'ın M. besapft, ortjjnalyedekPar^aguieıtcesıne labtpüt F I A T