Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
\
3 C r LÛL 19S6 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Can Yücel'in 70. yaşı ve 50. sanat yılı yann Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir saygı gecesiyle kutlanıyor
1
...Ve şnr sahneye çıkıyor!
| 'Kr nevi rap yapacağız'!
iirlerimden şarkı yapılıyor ama onlar bir nevı ölü metin gibi alıp
şatnlaştınvorlar. Besteleme bile değil. Teklifim, besteciyle oturup ûo-
ğa.ama biriikte yapmak bu işi. Müzikten anlasam ben yapacağım ama
yo. Davulcu Can \ar. Uğur YüceTi de alacağız. Bir nev i rap yapma
niytindeyiz. bakalım...
I 'Şiir açık eksiltmedip'
idipCanseverdevdık. Önümebirşişe viski koyupgitti yaftı. Kitap-
Iarnlan binni aldım elime. kendime göre fazla gördüğüm. uzun gör-
düümdizeleri çizdim. kırptım. Üstüne de "Şiir açık arttırma değil,
açı «ksiltmedir" diye yazdım.
lotzulmuş haklı olarak. Karşılaştık birgün. Benimle konuşmuyor.
kırrnış Yanımda Giiler var. "*Edip yapma, sen Can'a küsemczsin.
bakanaadınbileCansever"dedi. Bastık kahkahayı. sanldık. banştık.
Snraoturdukbirdize osövledi. birdize ben. Örtakbirşiiryazdık.
Uznca bir jiır oldu. Halil Ergün de vardı. "Hatıra olarak alabilirmi-
yin"* dedi ve aldı, hâlâ getirmedi. Görmedim o şiiri bir daha.
(srine bir denevdi.
I İlk şiir
Smdi **5fl.sanat yılı'" diyoruz ama 10 yaşında başladım şiiryazma-
ya. !k şiirimde Beetho\en'la Mozartüstüneydi. Babanı Paris'ten plak-
îar jetirmiştı. Onu dinledikten sonra yazmıştım. Şöyle birşeydi hatır-
JadŞımkadartyla:
Kuşlann sesini sever-
di Beethoven
Mozart'ın sevdiği ui-
bi
Dehalan geçti şahaser
oldu
Mozart'ın ıstediği
adam oldu
O zaman Peyami Safa
Cumhuriyet'in çocuk
sayfasını yönetiyordıı.
orada çıktı bu *iir.
I Başparmak ve
Tanpınar
Benim başparmağım
kütçedir biraz. Onun
için de bir şiir yazmış-
tım. AhmetHamdi Tan-
pınar. babamın arkada-
$1 bize gelir giderdi.
Okumuştum ona. "Ya-
hu Ali, bu genç şairler
bir tuhaf... herif başpar-
mağına şiir yazıyor" (b |
dedi babama.
Tanpınar severdi be-
ni. Çok da yardımını
gördüm. Ince bir adam,
iyi biröğretmen. sezdir-
meden öğretirdi. Dra-
gos'ta otururken babam
perşembeleri toplantı
düzenler. arkadaşlannı çağınrdı. Öyle kalabalık birakşam. Tanpınar
geldi Masada boş sandalye kalmamıştı. ıçeriden sandalye getirdim.
*• Bir tane daha getireceksin" dedi Tanpınar. Getiririm de. niye? ~Aya-
ğımı burktum. onu ayrı bir şahsivet savmak zorundayım~ dedi.
| Metin Bey şiir yapar satar'
Be.oğlu'nda Bıırsa Sokağı'nda Metin Eloğlu'yla birodada beraber
oturuyorduk. Para pul yok. Yeni Sabah'ta çalışıyorum. elime bir şey
geçmiyor. Metin zaten çalışmaz. hayatı boyuncaiiaçalışmadı. Annem
yardırn ediyor bize. Bir gün teyzemle gelmişler bizim odaya. ortalığı
topariayıp temizleyecekler. Teyzem anneme sormuş. "Bu Metin Bey
ne iş yapar" diye. annem de "Şiir yapar satar" demiş. Metin şiir ya-
pardıda. satamazdı!
| DDT'li daktilo
Adana Çezaevi bataklığın üstündeydi. Feci sinek var. İnfaz Kanunu
kitabı buldum. habire dilekçe döşeniyorum. Bir gün DDT yaptılar ce-
zae\ ini: zelıir. Sineklerle beraber bizi de telefedecekler... Bize bir şey
olmadı daolan benim zorbela içeri soktuğumdaktiloyaoldu. Üstüsil-
me DDT. bembeyaz. Çıktıktan sonra Karaköy'de birtamirci vardı. Al-
man. Götürdüm ona. Yaptı. "Fakat bu nasıl bu hale geldi anlayama-
dım"dedi. Nasıl anlasın ki elin Almanı daktilova DDT stkıldtüım?..
ZEKİ COŞKl'N
Dua edin yann bulutlar karar-
masın. yağmuryağmasın. Açık-
hava'da şiirle randevunuz varya-
nn: Hayatımızdan epeydir çeki-
len şiir 1 ekimde sahneye çıkı-
yor... Epeydir teneffüs zorluğu
çeken şiir "Can Baba'nınSO.Sa-
nat Yılı" dolayısıyla Açıkha-
va'ya, sokağa çıkıyor!
Bakmayın ona "Baba" den-
nıesine. "50. sanat yılı", "Saygı"
gibi sözlere. Can Yücel. şiirin en
genç. en diri. en canlı damarını.
kanalını temsil ettiği için böyle
bir randevuya. böyle bir buluş-
maya.. sahneye çıkıyor. "En ba-
ba şair" olduâu camiada tartış-
masız kabul gördüğü için de
"Baba" deniyor ona. 70 yaşın-
dan dolayı değil. En genç
şiır danıarının sahibi. ay-
m zanıanda kendi kitapla-
rından birine verdiği adla
"Çok Bi Çocuk"uır her
zaman.
"Sayın" sözünün yarat-
tığı ürkünıüden dolayı
"saygı" bir ysna sevginin
peşindedırhep. Sevgi Du-
varı'nıaşınavaazmetmiş-
tir ve aşmıştır. Bu yüzden
soyadı silinır "Can Ba-
ba" denır. Türkiye kültür tarı-
hinde babadan oğula kalın ve de-
rin birçizginin soyadı^Yücel. Ba-
ba Yücel'in (Hasan Âli) künve-
si,oğul(Can)tarafindan "Çağın
en güzel gözlii maarif müfettişi"
olarak çıkanlıyor. Mütettiş. ba-
kan olacaktır sonra. Köy Ensti-
tülen'nin kuruluşu. "Klasikler
Dizisi". çeviri \e topyekûn kiil-
tür seferberliği \ar o künyede.
Oğula gelince baştan ayağa şi-
ir!...Babadan sirayet etmiş siya-
set de var ama. hep "diizen dışı".
Onun için de her daim. her ko-
şulda "sivil" bir siyaset. Yaşa-
mında \e şiirinde olduğu gibi.
\2 Mart'ta yıııe "kiiltiir/siya-
set" cephesinden gelen-çe\iri
bahane- mahkûmiyet var. Tabii
Adana Cezaevi'nde tutulan şiir-
günlük var: BirSiyasinin Şiirle-
ri. 197ülerde romantizmle dağ
türkülennin kırması haline gel-
miş "devrimci şiire". içeriden
epey derin: taze soluklar aldırır
BirSiyasinin Şiirlen.
Tabii hapishanede doğmuyor
Can Yücel şiiri. Ondan önce
Nazma var. 1950"de: Sevgi Duva-
n \ar. 197.Vte. Hece'nin kıska-
cında, Garip'in sokağa, küçük
adama bakay ım derken > an lünı-
penleşmiş. havaileşmiş iklimin-
de. Nâzım Hikmefin gölgesinde
tblklorikaçılımarayan40 Kuşa-
ğı-De\ rinıci şiiri \ e nihayet ken-
di deyinıiyle ">anlış çeviri hare-
keti"nden doğan II. Yenı'nin or-
tamında son derece otonom. ver-
Bunun değişmesi gereki\or.
Ekim Devrimi'nde şiirlerin
okunduğu 10-15 bin kişilik top-
lantılar düzenlenirmiş. Biz de
okuma günleri yapardık. okul-
larda. Şimdi yapsanız kimse gel-
miyor.
Orhan Veli'nin kürsüden şiir
okudugunu hiç görmedim. Ok-
tay (Rıfat) öyle. biraz Melih oku-
du. Ondan öncekiler. örneğin
Ahmet Muhipokurdu. CahitSıt-
kı güzel okurdu. yalnız yarısın-
da ağlardı. kendi şiirine ağlardı.
Oysa Nâzım. -Mayakovski'den
yararlanmış. yararlanmamış ay-
n ama- etkilenmiş fütüristlerden.
Yüksek sesle okunan şiirler
onıınki. Sesi güzel olmamasına
karşın nasıl yazıyorsa öyle okur-
du şiirini. Şitrinin yapısını anla-
T*jakmayın ona "Baba" denmesine, "50. sanat yılı",
r\"Saygı" gibi sözlere. Can Yücel, şiirin en en genç, en
JLJ diri, en canlı damarını, kanalını temsil ettiği için böyle
bir randevuya, böyle bir buluşmaya... Sahneye çıkıyor. "En
baba şair" olduğu camiada tartışmasız kabul gördüğü için de
"Baba" deniyor ona, 70 yaşından dolayı değil. En genç şür
damannın sahibi, aynı zamanda kendi kitaplanndan birine
verdiği adla "Çok Bi Çocuk"tur her zaojan-,^^4••*
li. lıarbi. devingen. kendine mah-
sus ses taşıyan şiirlerdir bunlar.
Bir Siyasinin Şiirleri. bütün
kanallann yeniden yoğrulup ha-
yat bulduğu bir açılım. Ondan
sonra gürül gürül bir Can suyu
gelir şiire. Ensondurak I995'te
yayınılanan -eşi Giiler ^'üce^ın
de dizelerini. kızı Su'nun desen-
lerini taşıyan- Maile.
Daha ne olsun istersiniz?
Şimdi gelelim şu sokağa. sah-
neye. açıkhavaya çıkma mesele-
sine. Şöyle diyor şair:
- Garip. II. Yeni kötü şiirlerdir
anlamında söylemiyorum ama.
meydanda okunmal-sızın çıktı.
Şimdiki şiir de öy!,:. Masadan
masaya. fısıl fısıl konulur oldu.
mak için yararlanırdık onun şiir
okuyuşundan. Şiirin içinekapa-
nıp kalması "sesini yitirme-
si"nden mi. yoksa kendini yitir-
mesinden mi kaynaklanıyor'.'
Onun yanıtı da şöyle:
- Cumhuriyet şiiri. bütün tek
parti devrindeki gayretlere rağ-
men -Hececiler. şunlar bunlar-
resmi şiirtutmadı. Şiirresmi ka-
nalın dışında. siyasi olarak da
onun dışında duranların inhisa-
nndagelişti. Bu nedenlede men-
fi bir şey olarak bakılmıştır şiire
Türkiye'de. Şimdi otel yaptılar
ya. Sultanahmet Cezaevi'nden
geçmemiş şair yoktur o devirde.
Menfi bakıldığına ve o damar
da tuttuğuna göre. şiirin de
olumsuzlayıcı mı olması gereki-
yor?
- Menfi'den kasıt öfkeyse.
se\ giyle beraber olmalı bu. Nâ-
zım'da da böyledir. Ama baskı-
dan ciddi zarar görmüştür şiir.
Gençlere seslenme bakımından
ayağı bağlanmıştır. kösteklen-
miştir. Kitleye intikali güçleş-
miştir. Ondan dolayı da kendi
içinekapanmıştır. Hele 1980"den
sonra şiir ve şair kendine acır ha-
le geldi. Bir insan için kendine
acımaktan daha kötü bir şey yok-
tur.
Peki bu içe kapanmadan. ses-
sizlikten. kendine acır'acınır ol-
maktan çıkış?
- Biraz umumi olacak ama. iki
kanal var açılım için: folklorik
şiir hariç tasavvuf ve solculuk
benim görebildiğim. tkisi-
nin ortak hareket noktası
evrenin birliğine inanma-
sıdır. lnsan-e\ ren anlayışı-
nı dengeli ortaya koyan
düşüncelerdir ikisi de. Sol-
culuk, baskı nedeniyle gü-
neş tutulmasına uğramış-
tır. Şimdi o tutulmadan
çıkmak lazım. Açıkhava-
da teneffus etmekten bunu
anlryorum.
Işte böyle diyor. böyle
bakıyor şiire Can Yücel.
O. vakti zamanında, BirSiya-
sinin Şiirleri'nde söylemişti:
"Ben artık şiir dü/mek değil/şi-
iri düzmek istiyorum"
Şiir-Şair-Dünya üçlüsüne. do-
layısıyla kendi konumuna. işine
bakışını da açıklamışîı: "Şiir bir
terlemedir/ Güneş güneş sözler-
le/ Ve böyle böyle/ Şair eriyip gi-
der."
***
Ve böyle böyle... Şiir sahneye
çıkar yeniden. hayatımıza girer
yeniden dilimize düşer. yüreği-
mizi, göğsümüzü kabartır. yeni-
den.
İyi ki dogdun Şiir... Açıkha-
va'da buluşmak üzere.
Ömer Kavur. yeni filmi Akrebin Yolculuğu'nda geçmiş ve geleceğin iç içe girdiği bir tutku öyküsünü aktarıyor
Zaman ötesinde ölümcül bir tutkuDLA'Gt DURGLN
Yönetmen Ömer KaMir, altı yıl aradan
sonra yeni filmi "Akrebin Nblculuğu" için
kamera arkasına geçti.
Çekimleri Göynük ve Mudurnu'da
gerçekleştirilecek tilmin senaryosu
Omer Ka\ur ve Macit Koper tarafından
kaleme alındı. Türkiye. Macaristan ve
Çek Cumhuriyeti ortak yapımı olan til-
min başrollerinde Mehmet Aslantuğ\e
Şahika Tekand yer alıyor. Oyuncu kad-
rosunundiğerisimlen ise Avtaç Arman,
Tuncel Kurtiz, Macit Koper, Rana Cab-
bar. Nüvid Özdoğru \e Arzu Kuyaj. Fil-
min özgün müziklerini ise Atilla Ozde-
miroğlu gerçekleştirecek. Kültür Bakan-
lığı ile A\ rupa Konseyi (Eurimages) des-
teği ve Efes Pilsen'in katkılarıyla çeki-
lecek 'Akrebin Y'olculuğu", kasabaya sa-
at onarmaya gelen bir saatçi ustasının
evli birkadsnla. ölümcül derecedeki tut-
kulu ilişkisini. geçmiş ve geleceğin iç
İçe girdiği. zaman kav ramının olmadığı
biruzamda anlatıvor. Film üzenne Ömer
Kavur ve Macit Koper'le konuştuk.
'Birlikte çalışma bir e> lilik'
-GızliYüz'den(1990)buyanaaltı>Tİ
geçti. 'Akrebin Y'olculuğu'yla yeniden
kamera arkasına geçmek için uzun bir
süre savılabilir. Bu süre içinde yeni film
üzerinde mi yoğunlaşmıştınız?
KAVUR- Bu süre içinde hep sinemay-
la yaşadım. Film yapıyor olmak insana
ayn bir mutluluk veriyor. gerçekten ya-
şadığını hi-ssetiriyorama film yapmıyor-
ken bile kafamda birtakım konular dü-
şünüyorum. Insanlara bakıyorum, onla-
n çerçeveliyonım. Mekânîarı inceliyo-
rum... Tabii altı yıl insan ömrü için uzun
bir süre ama. sinema benim için hiçbir
zaman yok olmuyor. Daha önce Onat
Kutlar'İa başlamış oldufiunı bir çalışma
vardı. Onun devamını Feride Çiçekoğlu
ile getirdik. hatta senaryo ortaya çıktı..
ancak büyük yatınm imkânlan gerekti-
O
mer'in yaptığı filmlerde bir iç
yolculuk vardır. Bu film o iç
yolculuğu biraz daha dünyanm dışına
taşıran, yaşayan insanın bir iç yolculuğunun
ötesine götüren bir yolculuk filmi. Bir iç
yolculuğun yanı sıra, yaşamlararası bir başka
iç yolculuğu da içeriyor.
>^~^f izli Yüzden buyanaaltı yıl geçti. Bu
i -y süre içinde hep sinemayla yaşadım.
V—/ Benim kafamda 'Akrebin Yolculuğu'
filminin projesi oluşmuştu. Çok inandığım,
yakm dostum olan Macit Koper'e önerdim, o
da hemen kabul etti ve yaklaşık iki yıldır bu
proje üzerinde çalıştık.
ren bir projeydi. Ne Feride ne ben ne de
Onat. ortaya çıkan projeden tam anla-
mıyla memnun olmamıştık. İsterdim ki
bu proje gerçekleşmiş olsun. ama her za-
man düşündüğünüzü yapamıyorsunuz.
Bu arada benim kafamda 'Akrebin Yol-
culuğu' filminin projesi oluşmuştu. Cok
inandığım. yakın dostum olan Macit Ko-
per'e önerdim, o da hemen kabul etti ve
yaklaşık iki yıldır bu proje üzerinde ça-
îıştık.
- Bu biriikte iiretim sürecinden söz eder
misiniz? Senaryo nasıl doğdu, gelişim
aşamalannda neler yaşandı?
MACİT KOPER- Senaryo çalışması
için ideal bir süre yaşadık. Gerçi Türki-
ye şartları içinde uzun bir çalışmaydı.
Biraz fazla ince eleyip sık dokuduk. Hâ-
lâ 'Acaba doğru mu' dediğimiz noktalar
var. Bu arada filmin gerçekleştirilmesi
için gereken mali imkânlann bir araya
getirilmesi de buna katkıda bulundu. Bir-
iikte çalışmadan çok mutlu olduğumu
belirtmek istiyorum. Ömer'le birbirimi-
zi en çok tanıdığımız dönem oldu bu sa-
nıyorum. Birbirimizi önceden de tanı-
yorduk elbette. Ama bazı durumlarda
aynı noktalara varabileceğimizi kavra-
dık bu süreçte.
K.4\'LIR - Biriikte çalışma bir evlilik.
Mutlu. acılı. tatlı anları var. Ben genel-
likle senaryo çalışmalanmı yazar arka-
daşlanmla gerçekleştirdim. Bu insanla-
rın kendi dünyaları, kişilikleri söz konu-
suydu. Bazen bu kişiüklerden taviz v er-
mek istemiyorkimi yazarlar. Dolayısıy-
la bu. senaryoya yansıyor ve bazı güçlük-
lerdoğuyor. Ama Macit'löolan çalışma-
mızda bu anlamda hiçbir sıkıntımız ol-
madı. Takıldığımız yerler. çok fazla üze-
nndedurduğunıuzyerleroldu. Senaryo-
yu üç kere yazdık.
- Filme, başta Eurimages olmak üzere
mali destek olan kuruluşlar var. Bu an-
lamda maddi bir sıkıntı yaşanmamış gi-
bi görünüyor...
K.W'l!R- Eurimages desteği olmasa
herhalde bu filmi yapmak mümkün ol-
nıayacaktı. Bu destek filmin bütçesinin
bir bölümü. Ancak Türkiye'deki koşul-
lar bir filmin yapımı için gereken finans-
manı sağlayacak düzeyde değil. Çünkü
televizyonlanmız bu işe hiç yanaşmıyor-
lar. Kamu ve özel televizyonlar. prog-
ramlarının yüzde otuzu hatta kırkı sine-
madan besîenmekle biriikte. sinemaya
yeni yapılan filmleri aktarmıyorlar. Oy-
sa dünyanın bütün ülkelerinde televiz-
yonlann sinemaya ortaklık adına yap-
mış olduklan çok ciddi destekler var.
Bizde böyle bir anlayış maalesef hâkim
değil. Sinemaya verilmesi gereken önem
yerine. bir dizinin bir bölümüne hiç dü-
şünmeden para veriliyor. Kültür Bakan-
lığı ise hemen hemen bir yıldır destek
vermiyor. Verdiği destek ise filmin on-
da biri kadannı oluşturuyor. Efes Pil-
sen'in bu alanda olumlu bir yaklaşımı
var ama işler bir kurumla bitmiyor.
- Filmin temasından sözedebilir miyiz?
KOPER - Ömer'in yaptığı filmlerde
bir iç yolculuk vardır. Bu film o iç yol-
culuğu biraz daha dünyanın dışına taşı-
ran. yaşayan insanın bir iç yolculuğunun
ötesine götüren bir yolculuk filmi. Biriç
yolculuğun yanı sıra. yaşamlararası bir
başka iç yolculuğu da içeriyor.
- Filmİerinizde mekân ve atmosferle
biriikte görselliğin ön planda olduğunu
görüyonız. Bu film için mekân seçerken
aynı kaygıyı taşıdımz mı?
K.4VL'R- Mekânın fiime çok şey kat-
tığına inanıyorum. Bu film için çok gü-
zel mekânlar seçtiğimi iddiaedebilirim.
Umarrm o görsel zenginliği ekrana taşı-
yabilirim. Sadece görsel açıdan zengin-
likle değil, bazı mekânlann düzenlen-
mesiyle de sizin o görsel dediğiniz yanı-
na bir boyut kazandırmaya çalıştım.
Çünkü film bana göre gerçekten görsel
bir ifadedir. Mekânîarı, en az başrol
oyunculan kadar önemlidir. Uzam duy-
gusu mutlaka filmde kendisini hissetire-
bilmedir. tnsan ilişkileri. mekân-insan
arasındaki ilişki bence çok belirleyici bir
filmde. Bu ilişkileri sadece oyunla. mi-
zansenle değil, mekânlan iyi seçerek, iyi
kullanarak sağlayabilirsiniz.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Yaşamın Doğruladığı
Laik cumhuriyet karşıtları yok sayıyorlar kaç yüz-
yılın kültür birikimini.
Bu birikim ki, getirdikleri yaşamda doğrulanmış
birevrim sürecinin ürünüdür, eski kurumlar düzeni-
ni silip süpürmeyi başardı tarih sahnesinden.
Ne kağşamış medrese.
Ne padişah kulluğu. ne halife saltanatı.
"Hurafe"den üniversite kafasına.
Tespihten pergele, bilimsel bilgiye.
Yaşam damarlarımızı yenilemenin özünde ulusal
bilinç.
Ulusal bilincin simgesi dilimiz Türkçe.
• • •
1948'de Ord. Prof. Ali Fuat Başgil, kuşkusuz
Mustafa Kemal'e söz atarak utanmadan şöyle ya-
zabiliyordu:
"Dil keşmekeşi, son sahnesi nasıl biteceği kes-
tirilemeyen bir facia olmuştur. Öyle bir facia ki, va-
tanın mukaddes topraklarını, Allah göstermesin,
bir düşman ordusu işgal etseydi de bu ordunun ku-
manda heyeti, Türk milletini, yanıp yavaş yavaş tü-
kenen bir mum gibi sessizce söndürmek için bir
şeytanlık düşünseydi bundan daha ihanetkâr bir
tertip bulamazdı." (Sebilürreşad, sayı U. 1948)
1996'da laik cumhuriyet karşıtı başbakan, isten-
ci dışında. sadeleşme akımının yarattığı sözcükleri
kullan/yor.
Getirdikleri yaşamda doğrulanan evrim sürecinin
utkusu budur işte...
Cumartesi günü, Doç.Dr. Ömer Demircan la bir-
iikte katıldığım Çağdaş Yaşamı Destekleme Derne-
ği Edirne örgütünün düzenlediği topiantıda anlat-
maya çalıştım bu gerçeği.
"Mai veSiyah" romanının dilini iki kezsadeleştir-
me gereğini duyan Halit Ziya'ya, 62 yıl önce sor-
muşlar:
- Türk dilinin özleşmesi için ne düşünüyorsunuz?
Sizce bu sahada nasıl çalışılmalıdır?
Üstadın yanıtı kısa ve açık:
"Her şeyden evvel yabancı kelimelerin müştak-
lanndan, terkiplerinden, tabirattan, mürekkebattan
lisanı kurtarmalıdır. Bu, yazı âleminde çalışanlann
vazifesidir. Birgün gelecekyabancı kelimelerenaz
bir miktara inecek ve bunlar da Türk sözlerinin yı-
ğını altına gömülecektir."
Bu konuşmanın yayımlandığı 1934 yılında orta-
okul ve lise öğrencileri matematik öğrenebilmek için
"müselles", "mütevaziüladla", "kaimzaviye" "mu-
rabbai menşur" vb. sözcüklerle boğuşuyoriardı.
Geçen 62 yılın ilk on yılında bilimsel terimler soru-
nu çözülmüştür.
Dr. Adnan Adıvar, Orhan Bey döneminde iznik
ve Bursa'da açılan ilk iki medresede. zorunlu ola-
rak Arapça öğretim yapıldığını yazar. (Osmanlı Türk-
lerinde llim, I.Bas. 1940)
XIV. yüzyılda arapçaya tanınan ayrıcalık, iki-üç
yüzyıl içinde egemenliğe dönüşmüş, 1876'larda II.
Abdülhamid'e "resmi dil olması"n\ düşündürecek
ölçüde etki gücü kazanmıştır.
Birincisi kuruluş, ikincisi gizli sömürge dönemi
padişahlarının Türkçemiz karşısındaki duyarsızlığı-
na mı değer vereceğiz, Mustafa Kemal Atatürk'ün
dil bilincine mi...
AKM'deki programda. Ataol Behramoğlu ve Haluk
Çetin'e gitar ve %okalde İsmail Onancı eşlik etti.
AKM'de Çetin ve
Behramoğlu gecesi
Kültür Servisi - Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği
yararına düzenlenen. Yaşa-
dıklanmdan öğrendiğim bir
şev >ar' başlıklı Ataol Behra-
moğlu - Haluk Çetin müzik
dinîetisi. önceki akşam Ata-
türk Kültür Merkezi Büyük
Salon'da gerçekleştı. Dınleti
öncesinde bir konuşma ya-
pan. ÇYDD Başkanı Türkan
Saylan. çağdaş bir toplum
yaratabilmek için; daha çok
eğitimin. daha çok eğitim
için de daha çok sanatsal et-
kinliğin vazgeçilemez oldu-
ğunu söyledi. Saylan. aynca
ÇYDD'nin. hiçbir siyasal
kurumun ardına takılmadan,
eğitim ve sanat için topium
bireylerini bir araya getirme-
yi amaçladığını vurguladı.
Dirıleti öncesinde Ataol
Behramoğlu da. öncelikle
Afganistan'daki son geliş-
meleri "canavarlik' olarakni-
telediği konuşmasında.
•Çağdaş yaşam düşmanlan
ülkemizde de güçleniyoriar.
Ben, Afganistan halkına ve
a> dınlarına. hem Afganistan
hem de kendi üikem için duy-
duğum kaygıyı ve derin
üzüntüvü bildiriyorum' de-
di.
İki yıldır. şiir ve müzik
dinletıîerıni Türkıye'nın pek
çok yerinde yineleyen Beh-
ramoğlu ve Çetin'e AKM
programında gitar ve vokal-
de İsmail Onancı eşlik eder-
ken. Behramoğiu ve Çetin
ikilisi de. Zülfii Livaneli. Ti-
mur Selçuk. Grup Çağn.
Kumdan Kaleler ve Ezgınin
Günlüğü'nün bestelediği
Behramoğlu şiirlerini yo-
rumiadılar. Dinleti de aynca,
şairin Puşkin'in "Ey güzel ül-
ke' şiiri çevirisi de müzikle
biriikte sunuldu. AKM Bü-
yük Salonu dolduran dinleyi-
cilerin büyük beğenisi kaza-
nan veyaklaşık bir buçuk sa-
at süren gecede Behramoğlu
15'e yakın şiirini okudu.
T.C.
ANTALYA ASLİ\T 4. HLTOJK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1993/682 KararNo: 1994.538
Davacı S.S. Akdeniz Küçük Sanayi Sitesi vekili ta-
rafından davalı Hasan Tuğ ve Murat fuğ aleyhine mah-
kememizde açılan.el atmanın önlenmesi ve kal dava-
sının yapılan yargılaması sonunda;
Davalı Hasan Tuğ'a dava dilekçesinin ve duruşma
gününün gazete ile ilanen tebliğ edildiğinden karann-
da ilanen tebüğine karar verilmiş olmakla;
MahkememTzin 1993/682 esas 1994 538 sayılı ka-
ran ile davacı tarafın davasının kabulüne. davalı Ha-
san Tuğ'un el atmasının önlenmesine ve kaline karar
verilmiş olmakla karar tebliği yerine geçerli olmak
üzere ilanen tebliğ olunur. 10.9.1996
Basın: 107974