25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLUL 1996 SAL 14 KULTUR O Ğ I Z DEMİRALP Enis Batur'un bugüne değin ya> ımla- mış oldugu kitaplarm sayısının 6Ö"ı aş- tığını geçenlerde farkettiğimde çok saşır- dım. Bu kadar çok bırakın \ayımlamış olabilecegini. yazmış olabileceğini bile düşünmemiştim. 10-15 yıl önce kendimi iyi bir Enis Batur okuru sayar- dım. Kişi ile metni ayırtede- bildiğime inandığımda "Sarp Bir Şiir İzerine İlk Saîır1 "! yazıp bir gazetede yayımlatmıştım. Hazırla- makta olduğum Satırlar \e Sokaklar ktîabıma alacağım bu metınden sonra daha ıd- dialı birkaç satırı "Çağcıl Huruff" başlığı altında yaz- mıştım. Rahmetli CemaİSü- ırya'nm Papirüs dergisinde özd Enis Batur bölümü içın yazdığım bu metni uvduruk daktilonıla tek nüsha olarak hazırlamış ve Süreya'ya göndermiştim. Imdi anımsayamadığım nedenlerle ne Enis Batur özel bölümü ne de benım metnim gün ısığına çıkabildi. Daha kö- tüsü: "Çağeıl HurufT'Süreya'nın belge- leri arasında kayboldu. Rahmetii. çeşit- li aramalanna karşjn bu metni bulama- mıştı. En az 15 yıl öncesinden söz ediyorum. 0 günlerden bu yana alışılmış ama anla- nı her sövlendiğinde değişen deyimle töprünün altından çok .su aktı. Enis Ba- "ur'un vazısını izlediğimi sanırken. ge- çenlerde bir baktım ki akarsu çok çok ilerlemiy 60 kifap dile kolay. Hepsi şiir Litabı değil elbette. Ancak görebildiğim Ladarıvla Batur'un yazınsaîetkinliğinın ckseni şiir. Oradan yayılıyoryeryüzüne. orada toparlanıp derişiyor. Şairin sözü okurun önünden gidiyor. Okurdan daha fıızlı yol alıyor. Şairin sözüyle bırlıkte Türkçe de yeni yataklar kazıyor. >enı ovalarbesliyor. Modenı şiir ne vazık ki az okunaklı, az okurludurdüııvanin heryerinde. Gürül- tü çağında suskunun gücü, sesidir şiir. Ancak dil şiirde yüzleşiyor kendi özüy- Je. Her şey orada: çagın dilinde. Konuş- tuğumuz dilde. Enis Baturşiiri deasılso- rulann dilde sorulması, >anıtlarının dil- de aranmasına yone- liktir. Kozmopolit ça- ğın kozmopolit aydını olarak birhıırufî işi bi- çiminde yapılır şiir. Barok bir şiir. Türkçe- de şımdive değin de- nenmemiş sesleri, ko- nulan, imgeleri yoklu- yor. Türkçenın yepyeni bir uzun mesafe koşu- su. OPERA. Bu 4004 şıirsel satır şairin solu- ğunun, solukluluğu- nun resmi. Soluk değil bu resim. Çağdaş Türkçenin benim ilk rastladığım "aporkaliptik" metni. Yan- lış anımsamıyorsam Melih Cevdet dikka- timizi çekmişti Enis Batur şiirindeki yal- \ açsı tona. Buna uygun konular. izlekler- leörülmüş OPERA nehir-şiiri. Evet. ne- Kozmopolit Hurufî: Enis Batur'dan Bir OPERA Okuyabildigim kadarıyla Enis Ba- tur'un şairolarak ayırıcı birözelligi küf- tür yüklü şiirler yazması. Yalnızca duy- gular. izlenimlerle değil. fikirler. kav- ramlarla öriiyor şiirini demek yetmeye- cek. basmakalıp bir laf olarak algılana- bilecek. Batur, şairolarak dünya ilekur- duğu iiişkinin dil içinde. kültüralanında gerçekleştiginin bilincinde. Bu ilişkıyı en sıkı bıçimde kurabilmek için erişebil- diği bütün kültürel zenginliklerle zorlu- yor dili. kendini. Yüksek perdeden bir ses. sessiz mi sessiz. Karl Kraus'un de- diği aklıma gelivor: "Söyleyecek bir şe- yi olan bir adım öne çıksın \e sussun." hir-roman gibi nehir-^iırden de söz edi- lebilir 4004 satır karşısında. Böş lesine uzun bir şiiri okurken Ovi- dius'tan Hölderiin'e çeşitli şairlergelivor aklıma. ~PisanCantos'>< u ile EzraPaund özellikle geliyor. Anlatı şiir ustası Edip Cansever'i anım.samamak mümkün mü° Son üç İMIIC OPERA metninde de rast- hvoruz. Bu arada VictorHugo'nun Yüz- yıllann Destanı'nagidijorum bir an. \z- leksel açıdan bu şiirin tam karşıtındayer bulunabilırOPERA"ya. Yüzyıllann de- ğil tek bir anın destanı olmak için orta- ya çıkan bir kitap OPERA: kıvamet no(k)tasının arayışı. Herşeyin bittiği ya da başladığı nokta. Ualter Benjamin'in felaket kuramlannı düşünmeden edemi- yorum. Sankı tarihin infilak ertigi an'ı anyor şairin sözü. Ancak Benjamin'den farklı olarak Mesih beklentisi yok kıya- met görünümlerinin ardında. Bu tür metafizik laflar çagdaş Türk şı- ınneyabancı, bıliyorum. Ancak Enis Ba- tur şıirinın teoloji ve metafiziğe, asal va- roluşsal sorulara atıfyapılmadan çözüm- lenebilecegi kanısında değilim. Belki da- ha önce de söylemiş ya da yazmıştım: E. Baturşiirininönemli biryönü negatifte- oloji yapmasıdır. İnancın kapatamadığı. anlamın aşamadığı birbo^luk, birderin- lik. belkı de henüz keşfedilmemiş biran- lamlılık kıyısında devinirsöz. Dile gel- mez, şiirleştirilemezdenen haddin.dilın sınırlarının arayışıdır bu. Söz tükenene dek akacak. büyük hakikatın sessizliği- ne. yokluğuna yol açacaktır. OPERA. Dünyanın uyumsuz kakafo- nisi uyumlu polifonive dö'nüşür bu mü- zik oyun türünde. Ernst Bloch ünlü C'topyanın Tini kitabında Insan Benf nin dört metafizik-ctik katı olduğunu sa\ lar. Önce küçük zamansal Ben vardır. Ya- şam se\ inci ya da üzüntüleriyle dolu. bi- linçlidünvanıngünlük benidirbu. Daha sonra tinsel Ben gelir. Sev i ve umut gibi yoğunduygularyüklüdür. Üçüncüsü da- ha derinlikli olan dinsel Ben'dir. Dör- düncüsü isebüvükzamansal Ben'dir. Yi- neBloch'undeyimiyle"*Lüsifersi"dirbu ben. Yaşamı en geniş açıdan bütün gör- kemi. sefaletiyle ka\rama>a. dillendir- meye vönelir. Isyancıdır. a^mak ister. "Bunadaşükür^deyip boyun egmcyen. kabullenemeyen insan özüdür. OPERA s;ınatı bu Ben'e tekabül eder Bloch "a gö- re. Enis Batur'un OPERA'sı da Bloch'un anılan sanata atfettigi metafizik iddiayı taşımaktadır. Lirik bir şiir söz konusu değildir. Duygulandırmak. kola\ca akıl- da tutulup şarkı sözü olmak için yazılma- dıgı anlaşılmaktadır. Keyiflendirmekten çok zorlamaktır amaç. Bloch'u andık ama önemli bir farkı var OPERA'nın. Ütopyası yok. Siya- sal dinbilimsel bir umudu ya da "eska- totojik" bir beklentisi de yok. Her şey bulunduğumuzyerdebaşlıyorvebıtiyor. "Som yanlış tarih*"e baskın \eren >ağ- murolmak istiyorşiirsel söz. Günsel im- geler. olaylarla. Türk şiirinde az gördü- gümüz metafizik görününılerle cüretkâr. önemli bir şiir gelistiriyor Enis Batur. Bütün şiir bırinci tekil şahıs olarak ka- leme alınmıştır. Ancak şiirin öznesini şa- irin şahsına eşit saymak yanlış olur. Şiir de yapıntıdır. Sesin sahibi sık sık deği- şir. Asıl özne mikrokozmos ile makro- kozmosu iç içe şiiren sözdür. Türkçede istisnai bir gelişme olan bu şiiri bütün a> kın görünümüne karşın yal- nızca Türkçe değil Türkiye dışında da görmek, değerlendirmek güçtür bence. Bu açıdan baktığımda Enis Batur'un 14 Temmuz 1996 tarihli Cumhuriyet'teya- yımlanan "Deprem öncesi" başlıklı kö- se (bent) yazısıy la OPERA arasında güç- lü bir izleksel bağ olduğu kanısındayım. Nehir-şiirin ilk bölümündekı "Vıkıian \e direnen görkemi \aziyo- rum. Ne insanlar farktnda Ne de olaylar tabii: saımortar ki bu tekinsiz uğraş beni başka birdünvaya kilitlemiştir." satır- ları bu dün\anın. bugünün göbegine doğru yol gösterir. Küre. akarsu derken söz alır götürür okuru. son bölümde Is- tanbul'un içine bırakır. Aslında şiiraynı yerde başlamıştır. Şairin 'şahsi masalı' Esrimeyle kösnüme. isyanla özyıkım. sabuklamaylatefekkürarasındakıpırkı- pırbirsözakıyorsa> falarca. Yüksek ses- İe okunabilir. Öte yandan bütün şiir bo- yunca serpiştirilmiş iınceler. üçüncü bö- İümdeki düzenlemeler, dördüncü bölünı- deki bazı kesimler görsellik katıyor bi- ze. Çok yönlü okumaya açık bir metin. Biyolojik ve düşünsel katmanlar arasın- da kasıtlı birgitgel ve koşutluk var gibi. Akıcı bir şiir. Akı olarak söz. Görebil- diğim kadany la Enis Batur'un 22 yıl ön- ce yazmış olduğu NtL ile aynı soydan- dır OPERA. Şairin "şahsi masalı", ken- dine özgü ızlekleri OPERA'da sürmek- tedir. Birmetninçözümlemesinekalkış- mıyorum burada. Bir kitap tanıtma ya- * zısının. yön gösterici bir küçük levhanın sınırları içinde kalmaya çalışıyorum. Bu çerçe\edc geliyor aklıma ve NlL'den alıntılıyorum- "Cordium'da doğdum. Başlangıçta öliim vardı. Kırmı/ı bir e*i kuşatan bir akarsuya kuşut çoğaldım." NlLin "Tiiriim"ünden OPERA'nın "Tekvin'"ine bu tür bir çoğalma görüyo- rum KÖRDÜCÜMKENT'ten yükselen sözde. Türkiye'de tarih acımasız bir sel gibi akıyor. En hermetik görünümlü. en kapalı (!) şiiri bile yazıldıgı günlerden kopuk düşünmek dogru değil. Söz de ta- rih ile birlikte akıyor. Boğulmamak için direniyor. Biliyorki Türkçe yazın çağcıl kültür kahramanıdtr. Selin üstüne çıkı- yor. Biliyorki selgidersözkalır. Hassö- zün asıl ölçüsü zamandır. Aziz Nesin'in 'Böyle Gelmiş Böyle Gitmez'in üçüncü kitabı 'Yokuş Yukan' Adam Yayınlan'ndan yayımlandı 'Kadm deyince hep annemi düşündüm' Kültür Servisi - Xzu Nesin'in özvaşa- möyküsünü anlatan üçüncü kitabı "Yo- kuş Vükan' Adaın Yayı nlan "ndan yayım- landı. Ali Nesin'in önsözüyle başlay an ki- tapta Aziz Nesin'in 22 Ağustos 1993 - 29 Haziran 1995 tarihleri arasında yazdığı yazılannın bir bölümü ve anılan yer alı- yor. 1965 şılında AkşamgazetesindeOguz Akkan'ın teklifi üzerine yayımlanmaya başlayan Nesin'in özyaşa- möyküsü. zaman içinde kesin- tilerle sürdü. Nesin'in kendı deyisiyle ilk cilt 'Yol' adıyla vayımlandıktan 11 vıl sonra l«76'da Vokuşun Başı'adı> la ikincı cildin birkısmı. Kemal Bisalman'ın çıkardığı'Yeni Ortam' dergisinde \e ardın- dan dönemin TRT Genel Mü- diirü \e Viillıyet gazetesi yaza- rı İsmail Cem ile Ercan Ank- lı'nın birlikte çıkardıgı Pohti- ka gazetesinde yayımlandı. Aradan geçen 17 yıl boy unca üçüncü cıldi >azı dizisi olarak yayımlamak isteyen biri çık- madığı için bunca zaman bu işi erteledigini yazan Nesin. oğlu Ali Nesin'in sıkıştırmala- n ve Nesin Vakfı'nın giderle- rini karşılamak sonımluluguv - la yazmaya koyulduğunu be- lirtiyor giriş yazısında. "Şu anda, 1993ün 27 Ağus- tos günündej iz. Saat21.00.Yo- kuşıın Başı >a\ ımlanalı on >e- di >ıl olmuş. Hâiâ özyaşamö>- kümün üçüncü cildini \aza- mamışım. O>sa "Böyle Gel- mış Böyle Gıtmez' genel baş- lığı altında öz>aşam öykümün sekiz cilt olacağına okurianma söz vermiştim. Doğrusu bu sö- zü verdiğimdc 61 vaşımdav- kfiı. 78 vasıma dek >aşav abile- ccğimi hiç düşünmemiştim... Ama artık 78\aşundayım. İşin şakaya v u- rulacak yanı kalmadı. Vaşlılığın bütün ağırbğı>la iisrüme çöktüğünü duyumsu- yorum. Elli. altmış hatta vetmiş >aşım- da> ken bir günde >aptıgım bir işi, şimdi- lerdebiriki a\da zor \apı>orum...} aşlılık. çalısma>a çaJışmaktır. Eskiden çok çalışır- dım. gençtirn. Şimdiyse eskisinden daha çok çalışmaya çaiışı>orun) \e bu vüzden deçok voruluvorum. Bundan sonra, anı- lanmı vazabiidiğimce yazacağım. Elimi u/atsam. parmaklanmın nlümün soğuk- luğuna değecegini biliyorun). Ta gençli- ğimden beri ölümü beinimin içinde taşı- dığını bir kıymık gibi duv umsadım %« hiç aklımdan çıkarmadını. Bö> k olmay ı her- kese ve ozcllikle bütün i>i insanlara salık veririrn. Çünkü sürekli ölümü akıldan çı- karmamak. hiçbir şeıden, Allah'tan bile korkmadan. cehennem korkusu ve boş cennet umudu taşımadan. durnıadan i>> lik vapmanın. iv i, dogru. güzel \e namus- lu insan olmanın bence tek voludur." Öğretmenlerin ve ögretmenlerimin destanı Birinci cilt Yol'unbirana destanı. ikin- ci cilt Yokuşun Başı'nın de bir baba des- tanı olmasına çalıştığını belirten. bu üçüncü cildin ıse öğretmenlerin veögret- menlerinin destanı olmasını istediğini söyleyen Nesin. kitapta ilk anı olarak Ali Nesin'in elinde bir ses kayıt cihazı ve bir bilgisayarla eve gelip'ha\di baba, bir kez daha'demesıni anlatıyor. Ortaokıılyılla- nndan birkaç anıvla devam eden kitap. askeri okul günlerine dair ve o yıllara ışık tutan kısa hikâyelerle sürüyor. Bunlardan birindeortaokulyıllanndaöğrenciler ara- sında yaygın anket deften alışverişi üze- rine bir anısını anlatıyor Aziz Nesin. Hiç anket defteri olmadığı halde \erdigi esp- rili yanıtlarla sınıfın en çok anket >anıt- layan kişisi ve kızların gözdesi olduğunu öğrenivoruz Nesin'in. Yıllar geçiyor. Nesin'in kaleminden çıkan anılanyla \e geliyortız vazann ilk aşkına. Ondan da öneesinde kadınlara karşı duygulanna. "Bunca kadınla >akınlığımdan sonra bi- le. bugün kadınları. elbet gerçekten sev- diklerimi. avnı biçimde görüvorum. O kaduılar, biz trkekler gibi insan değiL gerçekte \arolma- van. imgelerimizin va- rattığı birer peridirler; hiçeksiksi/dirler. Bu>ü- celttiğim kadınlardan biri de elbet annemdir" diyor Nesin eşinde an- neyi aramak üzerine ya- zarken. "Elbet özyaşa- mımı anlatırken aşklan- mı, sevgililerimi, evlilik- lerinıu av rümalanmı. ilişkilerimdeki vanlışla- nmı da anlatacağım. Şu- nu açıkca sövlemeli\iın ki. vetişnıe biçimim, av- kerliğim. vatıtı okul va- şamım. hapishane \aşa- mım. valnı/lığm. kadın- lı bir aileden yetişmemiş. olmam gibi ne- denler v üzünden, ben oldum olasıya ka- dını insan olarak görmedim; kadın insan biçiminde insanüstü bir varlık gibi geldi bana. Hem de böyle olmadığını bile bile~ Kadın deyince hep annemi düşün- düm...İnce,zarif. i\i. kınlgan, saygı duyu- lası. bulutsu, buğıuu. yüce. erişiimesi zor, dokunulmaz bir vartık. Yineliyorum: Hem de böyle olmadığını bile bile..."Ka- dın kavramının birmeleksi tasanmla ka- fasına çizilmiş oluşunu sık sık düşündü- ğünü görüyoruz Nesin'in. "Aslında bu. doğuya özgü ve feodal aile vapısına bağfı birdüşünce hiçinıidir.- Şair rüvasında bir düma güzeli görür. hemen ona âşık olur. l vandığı zaman, hiyasında gorüp âşık olduğu kızı aramaya başlar. Onun için >a- şam sevdiği güzeli hep aramaktır." İlk aşkı da bu yaklaşıma uygun gelişi- yor Nesin'in hayatında. "TKatrogüzeüi- ğini beninıle paylaşacak arkadaşımı st>- nunda bulmuştum*'diyor Nesin hikâye- sıne başlarken. Aslında bu cümlede arka- daşı Nüiat A>tek'ten bahsedıyor. Bir an insan şaşırıyor.. sonra anlıyoruz ki. kas- tettigi 'ilk aşkı". Çapa duragında başında beresiy !e duruyor Nesin'in \anı başında. Sirkeci'de son durakta iniyorkahramanı- nıız son yolculann sonuncusu olarak ve başlıvorbirtakipkalpatişlarıhızlanarak. Sonrasını şöyle anlatıyor: "Lachert be- reli kız \ a arkasını döner de bJediğimi se- /er$e... Sokağın kovu gölgeli alacasında yitiyorlar. Sanıvordum kL bütün biryaşa- mın hep bov k>, lacivert bereli. mav i v ü/ük aziznesin BO^ IE GaMlS BO'il£ GİTMEZ- 3 YOKUŞ YUKARI B ir sanatçının, bir yazarın yapıtlarının anlaşılması için - eğer anlaşılması isteniyorsa- yaşamının en küçük ayrıntılarına dek bilinmesi gereklidir. Hele o (yazar) edebiyatta yeni. özgün bir görüş getirmiş se. onun yaşamı, çocukluğu. herşeyi, kesinükle biünmek gerekir... Çünkü vardığı o yere onu o yollar götürmüştür. taşlı, açık kahvervngi saçlı kızı izleyerek geçip tükenecek. Gnsa işte şiındi. hiç de son olmavan bir sona geldik."Soıı dıyor ama. sa\ falardevam ediyor bu bereh'Rü- ya Kız" la. Şimdi adresini bulnıak gerekir Rüva Kız'ın. Her Kuleli öğrencisiııin çok ivi bildıği göğüse iğnelcnmiş 'KKL' sim- gesinin Kandilli Kız Lısesi olduğunu çok geçmeden öğrenir Nesin. Yapılması ge- reken gidip okul çıkışında bereli kızı bek- lemektir. Sonraki cumartesi Nesin ve Ni- hat Aytek okul çıkışına giderler. Sajısız lacivert bereli arasından Rüya Kız önle- rinden geçip vapura doğru gider. Kısa bir vapur \olculugundan sonra adres tespit edilir: Rü>a Kız Büyükdere'de otumıak- tadır. Günler geçer. karar verir sonunda. bir mektup >azmalıdır ona. "Ocumarte- Y A Y I N E V L E R İ N İ K Y E N İ D O N E M İ Seçme Şiirler ve Antoloji Dizisi YÖN YAYNCIUK Vön Yayıncılık. yeni yavın döneminde Dün\a Şairlerinden başlığı altında Seçme Şiirler'. Antoloji'. 'Deıwme-Ele$riri'. Mektup', 'Iııceiemc- Arapmna dizileri yayımlıyor. 'Seçme Şiirler Dizisi'nde yer alacak kitaplar arasında 'Pıtşkin den Seçme Şiirler' (haz: Mazlum Beyhan). '.\favakovski den Seçme Şiirler' (haz: Mazlum Bevhan), Cigerlntn'dan Seçme Şiirler . 'Filistinli Mahmııt Derviş len Seçme Şiirler (haz: Adnan Özer) \e 'Venus Khourj-Ghafa'dan Seçme Şiirler' (haz: Metin Cengiz) >eralacak. Antoloji Dizisi'nde 'Afrika Şiir Antolojisi' (haz: Ergin Koparan) \e Dünya Kadın Şairler Antolojisi' (haz: Mustafa Sever) adlı kitaplar yayımİanıyor. Deneme-Eleştıri Dizisi kapsamında ise 'Alf'abe' (Ergin Koparan ın deneme-eleştiri yazılan). 'Gazetecilik Üzerine'Lenin, çe\: Ma/lum Beyhan. 'Aşk Üzerine Aforizmalar': Mektup Dizisi'nde Lenin in Tüm \fektııplan'(çe\: E. Başar- A.F. Yıldınm, M. Küpüşoğlıı): Inceleme- Araştırma Dizisi'nde ise 'Marks ın Paradoksları (Hüsnü Akso>). 'İKada'l Zeki Büvüklanırı ve 'Alevi \'efe.s ve Semahları' (Vahit Lütfî Salen) adlı kitaplar okuyucuyla buluşacak. Yön Yayıncılık. 'Eti Kitaplan" başlığı altında 'Medyapol' Mehmet Sağnak ve Girişîmeilik Kültiin'i'(çev: A.F Yıldınm) adlı kitaplan da yayımlıyor. si öğleden sonra Kandilli vapuriskelesin- deydim. İşte o.. Rüva Kız! Iskeleden van yana geçip vapura binivoruz. Hadi hadi versene mektubu... \a mektııhu verirken biri görürse! Vapamanı, dünvada >apa- mam. Rüya ku geçipsalona kanepeyeotu- ruyor. Onu i/lediğiın aıılaşılır di>e ben sa- lonageçmivorum. \apurun altkannda, is- keleve atılacak iplerin bağlandığı babala- nn vanındadikilmişduruvorunı. Neyap- sam? Mektubu vernıekten çoktan \az- geçtim. Buruşturupdenize mi atsam? Ha- yır. buruşturup değil, ısianmış buruşuk mektubu >a biri açıp okursa? En ij isi ee- bimdeki mektubu elimle lime lime parça- layıp deııi/e sa>urmalı>ım_. Bü>ükdere İskelesi'ne gelmekteyiz. Çımacı dışarı çt- kıp \apurun halahnı iskeleve atına>a ha- /jrlanıvor. Bü>ükdere'de ine- cek \olcular salondan çıkı- yor. Onunia göz göze geiiriz kuşkusu) la çe\ rtmdekilere bakmı>orum. Birden Rüva Kız'ı vanıbaşımda buluvo- rum. Bu bir rastlantı muyok- sa o isteyerek mi yanıma gel- di? Elim cebime gfdiyor. Ce- bimdeki mektubu, vanımda v ürüyen Rüya Kız'ın av ııcu- na bırakıvorunı. Bu v ürekli- liği ben mi gösterdim. voksa bunca zaman geçtikten son- ra artık kendisine mektup vereceğinıi sezip o mu bana sokuldu da avucumdaki mektubu av ucuna alıp gizle- di? Mektubu vermiştim ooh!" Hikâyenin sonrasında olanlan öğrenmek için Ne- sin'in anılanna devam etmek gerek... Yüzüm çok gölgeüdir Kendine. yaşamını anlatırken soruyor Nesin 'Ben asık suratlı mıyım?" dıye. Ya- nıtlıvor: "Evet. ne vazık ki genedikle ö\- leyim, asık suratlı değilsem bile. on dört yaşımdan beri suba\larunızın. üstlerimi- zin, komutanlanmızın bi/e öğrettiği gibi. yüzüm çok gölgeüdir. Elbet kendi iizeri- me bu göziemim, hiç gülümsemivorum, gülmüv orum. kahkahalar atmıvorum an- lamına gelmez; hatta gülmekten gözle- rimden vaş ;.~!diği, kasıklarımı tutarak kahkahalar attığım da olur." Birbirinden ılginç kısa hikâyelerden oluşan kıtabın son bölümünde ise Aziz Nesınin 'Böyle Gelmiş Böyle Gitmez'e ilişkin eski Türkçe yazdığı notlanndan Ali Nesin'in düzenlediği bir bölüm yer alıyor. MüzehherV'a-İNû'nün okuduğu bu eski Türkçe notlararasında 6 Kasım 1973 tarihli bir vazıda Nesinin yazmayı plan- ladığı diğer ciltlerin isimlerine de rastlı- yoruz. Bunlar Yokuş Yukan'dan sonra: Yoku- şunSonu. Yokuş Aşağı.Dümdüz, Iniş ve Vanşolarak belırlenmı^. Bu bölümün so- nunda ise şöyie diyor Aziz Nesin: "Bir sanatçının, bir yazann yapırJannın anla- şılması için -eğer anlaşılması isteniyursa- yaşamının en küçük av nntılanna dek bi- linmesi gereklidir. Hele o (yazar) edebi- vatta >eni, özgün bir görüş getirmişse. onun yaşamı, çocukluğu, her şeyi, kesin- likle bilinmek gerekir...Çünkü vardığı o yere onu o yollar götürmüştür." YAZIODASI SELİM İLERİ Türkçe, Anadil Dilde özleşmeden yana olanlar da, özleşrneyi sa- kıncalı bulanlar da. dilde sentez arayanlar da birle- şiyor bugün; bir soru birleştiriyoronlan: Türkçe'ye ne oldu? Radyo dinlerken. televizyon izlerken şaşınp kalı- yor olmal/lar. Osmanlıca'dan bugüne yansımış söz- cüklerin korkunç telaffuzları, damıtık dilin git git ar- go dile dönüşmesi, vurguların ürkünçlüğü, görüntü- lü yayınlarda sunuculann o kadar garip el kol hare- ketlerı. konuşurkenki tuhaf jestleri, Türkçe'yi anadil bellemişleri herhalde üzüyor, yıpratıyor. Dilde 'gülünç' olana doğru yol alış, işin aslı aranır- sa, otuz kırk elli yıl öneesinde başlar. Peyami Sa- fa'nın bir yazısını hatırlıyorum. O zamanki 'resmi' radyonun hava raporlarından yakınıyor. "Yarın hava orajlı olacak", deniyormuş. Peyami Safa bu 'ora/lı' deyişi nereden çıktı diye veryansın ediyor. Elbette 'orage'üan geldiğini, ana- dilimizdeki rüzgârlı, fırtınalı, esintili karşılıklarının 'ora- ge'atek başlarınayetmediğini söylüyor. Bu Fransız- ca sözcük, ye\, fırtına kadar bir yağmur kokusu da taşıyormuş. O zamanın Cumhuriyet gazetesi yazarlarından - bana çok emeği geçmiş, rahmetli- Hamdi Varoğlu 'orajlı 'karşılığı olarak, 'yağmur fırttnası'nt önermiş. Peyami Safa da destekliyor. Dilimizdeki 'kar fırtına- s/'ndan yola çıkarak 'yağmur fırtınası'nda karar kılı-' yor. Orajlı göçüp gitmiş, yağmur fırtınası -nedense- rağbet görmemiş. Oysa bir roman adı kadar çağrı- şımlı, esin perili yağmur fırtınası... Rüzgârla kanşık yağmuriu.. ya da yağmuria kan- şık rüzgârlı deniyor galiba bugün. Kimse pek üzerin- de durmuyor. Yarın yağmur yağacakmış denilip ge- çiliyor. Önemli, dirimsel ayrıntı, işte silinip gitmiş. Dilleri Var Bizim Dile Benzemez'de Cevdet Kud- ret'in unutulmaz yazıklanması şöyledir: "Sözgelimi, 'gerdanlık', 'başörtüsü', 'yelek', vb... sözcüklerin yerine 'kolye', 'eşarp', 'jile', vb... gibi sözcükler kullanılır oldu. Ne güzel renk adlarımız vardı: 'devetüyü', 'külrengi', 'fesrengi', 'kavuniçi', 'yavruağzı', 'vişneçürüğü', 'camgöbeği', 'kestane', 'güvez', vb... Bugüzelimadlarelden gidiyor. Onla- nnyerine 'siklamen', 'griblö, 'bordo', 'maron', 'oliv', vb... giriyor." Cevdet Kudret 1965'te uyarmış; otuz bir yıl önce. Peyami Safa muhafazakâr, Cevdet Kudret dilde öz- leşmeden yana, dil devriminden yana... Ne var ki. ikisi de bir 'anadil'in bilincinde. Hele şu renk adları!.. Bugün maron, oliv bile sivrf olmaktan çıktı. Giyim eşyasında, döşemefik kumaş- ta, möble cilasında, badana kataloğunda öyle renk adlarıyla karşılaşılıyor ki, bordolar, siklamenler, hat- ta lilalar anadilin yerleşik sözcükleri arasında pekâ- lâ sayılabilir. Yalnız renk adları mı? Kazak diye bıldiğimize bam- başka sözcükler kullanılıyor, spor ayakkabı kaybol- du, onun yerine bilmem ne deniyor, yemek adları ya- rı Ingilizce. hâlâ biraz Fransızca özentili... Bir toplantıya katılıyorum, konuşulanlardan tek sözcük anlayamıyorum: Bilgisayar dili, diyorlar... Özel radyoların şarkı istek programlarına kulak mi- safiri oluyorum: Karşılıklı birbirlerine sövüyorlar mı, çıkaramıyorum... Bazen müstehcen konuşmalann geçtiğini sanıyorum... t Henüz kırk yedi yaşındayım... Öğrendiğim Türkçe'ye. Türkçe'me ne oldu? Cevdet Kudret saptıyor, o zamanlar dilin tasası bakın neymiş: "Frenkçeyi aldıkça çok inceldiğimizi sanıyoruz. Sözgelimi, halk 'ayakyolu'na ve 'aptesane'ye, orta tabaka 'helaVa, biz okumuşlarsa 'tuvalei'e gideriz; son zamanlarda birde 'VVC çıktı, ara sıra oraya da gidiyoruz..." Tabii bugün nereye gittiğimiz belli değil. Dil konu- sundaki yaygın tutum, o işi her yerde gönül rahatlı- ğıyla yaptıgımıza ışaret ediyor. 'Memişane'ye bile razı olunacak günler... Daha da ilginci. işte şimdi benim yaptığım gibi. ka- ba saba ifade edişler, sohbetine doyum olmazlığın belli başlı düsturu sayılıyor. Böyle konuştuğunuzda 'yükselen değerler' arasında seçkin bir yer ediniyor- sunuz. Yazılarınızı handiyse böyle yazmak zorunda- sınız. Teşekkürettiğinizdeyanıtlıyorlar: "Oldu..." Içimden diyorum ki: "Hay dilinieşekansı soksun!"' Belki yüksek sesle söylemek gerekiyor. 'International Workshop'a 11 ülkeden öğrenci katılıyor Kültür 5»ervisi- 1992 \ılından bu vana her yıl bırkezya- pılmakta olan 'International VVbrkshop'lann beşincısi. bu yıl 1-15 eylül tarihleri arasında Datça ve Eskişehir Anado- lu Lnıversıtesı Iletişim Bilımlerı Fakültesf ndegerçekleşti- rilecek. Çalışmalara bu yıl on bir ülkeden otuz civarında öğrenci katılacak. Uluslararası Medya Çalışanlarını Destekleme, Derneğı "FI.Ma'nın gerçekleştırdiği çalışrnalann bu >ılki bölümüne. vönetmen Ethem Özgüven. AÜ STV Bölümü : Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Naznıi Llutak. PBV1E Koordi- natörü Rakesh Bhanot. FlMa Başkanı Petra Holzer ve vö- netmen UfukKüçükcanvönetıci olarak katılacak. Genellikle finans sorunları olan ülkelenn ve öğrencıle- rin seçilmeye özen gösterıldığı çalışmalara 16-26 vaş ara- sındakı v ideo sanatçıları. v ıdeo. film ve medya ile ilgılı eği- tim görenler ya da medya çalışanları davet edılmekte \e ka- tılımcılar bu kurslara hiçbir ücret ödememektedırler. Te- melde Avusturva ve Türkive'nın birlikte finanse ettiğı bu çalışmalar. Avusturya Başkonsolosluğu Kültür Ofisi. Avus- turya Kültür Bakanlığı. Intour. Ali Equal-All DifFerent Aust- rian Campaıgn ve Türkive'den Anadolu Ünıversitesi Ileti- şim Bılimleri Fakültesı. TC Kültür Bakanlığı ve Yapı Kre- dı Bankası'nın katkılarıvla gerçekleşıyor. "RekJanı kav ramından uzakve medyatik bir istenirliği ol- mavan. valnızca daha banşçı ve daha lioşgörülü bir medya, dünva ve insanlık arzusunun yollannın arandığı te bu soru- lara bilimselyanıtterbulunrnayaçalışıIan T 'etkinliğin.beşyıl- dır sürdürülebilmesı ıçın Konsolos Dr. Erwin Lucius. Enis Batur. Mr. Dr. Timnıermann. LotharSchimidt Dekan Prof. Dr. Dursun Gökdağ. Prof. Dr, Emre Kongar. Nilgün Fırat- lı, İhsan Yüceözsoj, Hüscvin Ülgergıbi ısimler kişisel des- tek verenler arasında. Bugünün ve yakın geleceğın video sanatçıları ve medya çalışanları farklı ırk. ulus ve dıllerin asla bir engel olmadı- gının yaşanarak görüldüğü bir ortamda senarvo yazımı. ka- mera kullanımı. çekıtn ve kurgu ile aşamaları pratık olarak birlikte uygulanıyor. İlk on günde gerçekleştirilen çekimler son beş günde AL Iletişim Bılimleri stüdyolarında kurgu- lanıyor. Farklı özelliklertaşıyan öğrencilerin kısa süre içinde ger- çekleştırdıkleri çalışmalar tahmınlerin üzerinde bir estetik başarı>a ulaştı. Ayrıca 1997 yılında. çalışrnalann toplu sonuçlannı gös- termek üzere Polonya vc BAE'den gclen davetlerde değer- lendırilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle