Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLUL 1996 SAL
14 KULTUR
O Ğ I Z DEMİRALP
Enis Batur'un bugüne değin ya> ımla-
mış oldugu kitaplarm sayısının 6Ö"ı aş-
tığını geçenlerde farkettiğimde çok saşır-
dım. Bu kadar çok bırakın \ayımlamış
olabilecegini. yazmış olabileceğini bile
düşünmemiştim.
10-15 yıl önce kendimi iyi
bir Enis Batur okuru sayar-
dım. Kişi ile metni ayırtede-
bildiğime inandığımda
"Sarp Bir Şiir İzerine İlk
Saîır1
"! yazıp bir gazetede
yayımlatmıştım. Hazırla-
makta olduğum Satırlar \e
Sokaklar ktîabıma alacağım
bu metınden sonra daha ıd-
dialı birkaç satırı "Çağcıl
Huruff" başlığı altında yaz-
mıştım. Rahmetli CemaİSü-
ırya'nm Papirüs dergisinde
özd Enis Batur bölümü içın
yazdığım bu metni uvduruk
daktilonıla tek nüsha olarak
hazırlamış ve Süreya'ya göndermiştim.
Imdi anımsayamadığım nedenlerle ne
Enis Batur özel bölümü ne de benım
metnim gün ısığına çıkabildi. Daha kö-
tüsü: "Çağeıl HurufT'Süreya'nın belge-
leri arasında kayboldu. Rahmetii. çeşit-
li aramalanna karşjn bu metni bulama-
mıştı.
En az 15 yıl öncesinden söz ediyorum.
0 günlerden bu yana alışılmış ama anla-
nı her sövlendiğinde değişen deyimle
töprünün altından çok .su aktı. Enis Ba-
"ur'un vazısını izlediğimi sanırken. ge-
çenlerde bir baktım ki akarsu çok çok
ilerlemiy 60 kifap dile kolay. Hepsi şiir
Litabı değil elbette. Ancak görebildiğim
Ladarıvla Batur'un yazınsaîetkinliğinın
ckseni şiir. Oradan yayılıyoryeryüzüne.
orada toparlanıp derişiyor. Şairin sözü
okurun önünden gidiyor. Okurdan daha
fıızlı yol alıyor. Şairin sözüyle bırlıkte
Türkçe de yeni yataklar kazıyor. >enı
ovalarbesliyor.
Modenı şiir ne vazık ki az okunaklı, az
okurludurdüııvanin heryerinde. Gürül-
tü çağında suskunun gücü, sesidir şiir.
Ancak dil şiirde yüzleşiyor kendi özüy-
Je. Her şey orada: çagın dilinde. Konuş-
tuğumuz dilde. Enis Baturşiiri deasılso-
rulann dilde sorulması, >anıtlarının dil-
de aranmasına yone-
liktir. Kozmopolit ça-
ğın kozmopolit aydını
olarak birhıırufî işi bi-
çiminde yapılır şiir.
Barok bir şiir. Türkçe-
de şımdive değin de-
nenmemiş sesleri, ko-
nulan, imgeleri yoklu-
yor. Türkçenın yepyeni
bir uzun mesafe koşu-
su.
OPERA. Bu 4004
şıirsel satır şairin solu-
ğunun, solukluluğu-
nun resmi. Soluk değil
bu resim. Çağdaş
Türkçenin benim ilk
rastladığım "aporkaliptik" metni. Yan-
lış anımsamıyorsam Melih Cevdet dikka-
timizi çekmişti Enis Batur şiirindeki yal-
\ açsı tona. Buna uygun konular. izlekler-
leörülmüş OPERA nehir-şiiri. Evet. ne-
Kozmopolit Hurufî: Enis
Batur'dan Bir OPERA
Okuyabildigim kadarıyla Enis Ba-
tur'un şairolarak ayırıcı birözelligi küf-
tür yüklü şiirler yazması. Yalnızca duy-
gular. izlenimlerle değil. fikirler. kav-
ramlarla öriiyor şiirini demek yetmeye-
cek. basmakalıp bir laf olarak algılana-
bilecek. Batur, şairolarak dünya ilekur-
duğu iiişkinin dil içinde. kültüralanında
gerçekleştiginin bilincinde. Bu ilişkıyı
en sıkı bıçimde kurabilmek için erişebil-
diği bütün kültürel zenginliklerle zorlu-
yor dili. kendini. Yüksek perdeden bir
ses. sessiz mi sessiz. Karl Kraus'un de-
diği aklıma gelivor: "Söyleyecek bir şe-
yi olan bir adım öne çıksın \e sussun."
hir-roman gibi nehir-^iırden de söz edi-
lebilir 4004 satır karşısında.
Böş lesine uzun bir şiiri okurken Ovi-
dius'tan Hölderiin'e çeşitli şairlergelivor
aklıma. ~PisanCantos'><
u ile EzraPaund
özellikle geliyor. Anlatı şiir ustası Edip
Cansever'i anım.samamak mümkün mü°
Son üç İMIIC OPERA metninde de rast-
hvoruz. Bu arada VictorHugo'nun Yüz-
yıllann Destanı'nagidijorum bir an. \z-
leksel açıdan bu şiirin tam karşıtındayer
bulunabilırOPERA"ya. Yüzyıllann de-
ğil tek bir anın destanı olmak için orta-
ya çıkan bir kitap OPERA: kıvamet
no(k)tasının arayışı. Herşeyin bittiği ya
da başladığı nokta. Ualter Benjamin'in
felaket kuramlannı düşünmeden edemi-
yorum. Sankı tarihin infilak ertigi an'ı
anyor şairin sözü. Ancak Benjamin'den
farklı olarak Mesih beklentisi yok kıya-
met görünümlerinin ardında.
Bu tür metafizik laflar çagdaş Türk şı-
ınneyabancı, bıliyorum. Ancak Enis Ba-
tur şıirinın teoloji ve metafiziğe, asal va-
roluşsal sorulara atıfyapılmadan çözüm-
lenebilecegi kanısında değilim. Belki da-
ha önce de söylemiş ya da yazmıştım: E.
Baturşiirininönemli biryönü negatifte-
oloji yapmasıdır. İnancın kapatamadığı.
anlamın aşamadığı birbo^luk, birderin-
lik. belkı de henüz keşfedilmemiş biran-
lamlılık kıyısında devinirsöz. Dile gel-
mez, şiirleştirilemezdenen haddin.dilın
sınırlarının arayışıdır bu. Söz tükenene
dek akacak. büyük hakikatın sessizliği-
ne. yokluğuna yol açacaktır.
OPERA. Dünyanın uyumsuz kakafo-
nisi uyumlu polifonive dö'nüşür bu mü-
zik oyun türünde. Ernst Bloch ünlü
C'topyanın Tini kitabında Insan Benf nin
dört metafizik-ctik katı olduğunu sa\ lar.
Önce küçük zamansal Ben vardır. Ya-
şam se\ inci ya da üzüntüleriyle dolu. bi-
linçlidünvanıngünlük benidirbu. Daha
sonra tinsel Ben gelir. Sev i ve umut gibi
yoğunduygularyüklüdür. Üçüncüsü da-
ha derinlikli olan dinsel Ben'dir. Dör-
düncüsü isebüvükzamansal Ben'dir. Yi-
neBloch'undeyimiyle"*Lüsifersi"dirbu
ben. Yaşamı en geniş açıdan bütün gör-
kemi. sefaletiyle ka\rama>a. dillendir-
meye vönelir. Isyancıdır. a^mak ister.
"Bunadaşükür^deyip boyun egmcyen.
kabullenemeyen insan özüdür. OPERA
s;ınatı bu Ben'e tekabül eder Bloch "a gö-
re. Enis Batur'un OPERA'sı da Bloch'un
anılan sanata atfettigi metafizik iddiayı
taşımaktadır. Lirik bir şiir söz konusu
değildir. Duygulandırmak. kola\ca akıl-
da tutulup şarkı sözü olmak için yazılma-
dıgı anlaşılmaktadır. Keyiflendirmekten
çok zorlamaktır amaç.
Bloch'u andık ama önemli bir farkı
var OPERA'nın. Ütopyası yok. Siya-
sal dinbilimsel bir umudu ya da "eska-
totojik" bir beklentisi de yok. Her şey
bulunduğumuzyerdebaşlıyorvebıtiyor.
"Som yanlış tarih*"e baskın \eren >ağ-
murolmak istiyorşiirsel söz. Günsel im-
geler. olaylarla. Türk şiirinde az gördü-
gümüz metafizik görününılerle cüretkâr.
önemli bir şiir gelistiriyor Enis Batur.
Bütün şiir bırinci tekil şahıs olarak ka-
leme alınmıştır. Ancak şiirin öznesini şa-
irin şahsına eşit saymak yanlış olur. Şiir
de yapıntıdır. Sesin sahibi sık sık deği-
şir. Asıl özne mikrokozmos ile makro-
kozmosu iç içe şiiren sözdür.
Türkçede istisnai bir gelişme olan bu
şiiri bütün a> kın görünümüne karşın yal-
nızca Türkçe değil Türkiye dışında da
görmek, değerlendirmek güçtür bence.
Bu açıdan baktığımda Enis Batur'un 14
Temmuz 1996 tarihli Cumhuriyet'teya-
yımlanan "Deprem öncesi" başlıklı kö-
se (bent) yazısıy la OPERA arasında güç-
lü bir izleksel bağ olduğu kanısındayım.
Nehir-şiirin ilk bölümündekı
"Vıkıian \e direnen görkemi \aziyo-
rum.
Ne insanlar farktnda
Ne de olaylar tabii: saımortar ki
bu tekinsiz uğraş beni
başka birdünvaya kilitlemiştir." satır-
ları bu dün\anın. bugünün göbegine
doğru yol gösterir. Küre. akarsu derken
söz alır götürür okuru. son bölümde Is-
tanbul'un içine bırakır. Aslında şiiraynı
yerde başlamıştır.
Şairin 'şahsi masalı'
Esrimeyle kösnüme. isyanla özyıkım.
sabuklamaylatefekkürarasındakıpırkı-
pırbirsözakıyorsa> falarca. Yüksek ses-
İe okunabilir. Öte yandan bütün şiir bo-
yunca serpiştirilmiş iınceler. üçüncü bö-
İümdeki düzenlemeler, dördüncü bölünı-
deki bazı kesimler görsellik katıyor bi-
ze. Çok yönlü okumaya açık bir metin.
Biyolojik ve düşünsel katmanlar arasın-
da kasıtlı birgitgel ve koşutluk var gibi.
Akıcı bir şiir. Akı olarak söz. Görebil-
diğim kadany la Enis Batur'un 22 yıl ön-
ce yazmış olduğu NtL ile aynı soydan-
dır OPERA. Şairin "şahsi masalı", ken-
dine özgü ızlekleri OPERA'da sürmek-
tedir. Birmetninçözümlemesinekalkış-
mıyorum burada. Bir kitap tanıtma ya-
* zısının. yön gösterici bir küçük levhanın
sınırları içinde kalmaya çalışıyorum. Bu
çerçe\edc geliyor aklıma ve NlL'den
alıntılıyorum-
"Cordium'da doğdum. Başlangıçta
öliim vardı. Kırmı/ı bir e*i kuşatan bir
akarsuya kuşut çoğaldım."
NlLin "Tiiriim"ünden OPERA'nın
"Tekvin'"ine bu tür bir çoğalma görüyo-
rum KÖRDÜCÜMKENT'ten yükselen
sözde. Türkiye'de tarih acımasız bir sel
gibi akıyor. En hermetik görünümlü. en
kapalı (!) şiiri bile yazıldıgı günlerden
kopuk düşünmek dogru değil. Söz de ta-
rih ile birlikte akıyor. Boğulmamak için
direniyor. Biliyorki Türkçe yazın çağcıl
kültür kahramanıdtr. Selin üstüne çıkı-
yor. Biliyorki selgidersözkalır. Hassö-
zün asıl ölçüsü zamandır.
Aziz Nesin'in 'Böyle Gelmiş Böyle Gitmez'in üçüncü kitabı 'Yokuş Yukan' Adam Yayınlan'ndan yayımlandı
'Kadm deyince hep annemi düşündüm'
Kültür Servisi - Xzu Nesin'in özvaşa-
möyküsünü anlatan üçüncü kitabı "Yo-
kuş Vükan' Adaın Yayı nlan "ndan yayım-
landı. Ali Nesin'in önsözüyle başlay an ki-
tapta Aziz Nesin'in 22 Ağustos 1993 - 29
Haziran 1995 tarihleri arasında yazdığı
yazılannın bir bölümü ve anılan yer alı-
yor.
1965 şılında AkşamgazetesindeOguz
Akkan'ın teklifi üzerine yayımlanmaya
başlayan Nesin'in özyaşa-
möyküsü. zaman içinde kesin-
tilerle sürdü. Nesin'in kendı
deyisiyle ilk cilt 'Yol' adıyla
vayımlandıktan 11 vıl sonra
l«76'da Vokuşun Başı'adı> la
ikincı cildin birkısmı. Kemal
Bisalman'ın çıkardığı'Yeni
Ortam' dergisinde \e ardın-
dan dönemin TRT Genel Mü-
diirü \e Viillıyet gazetesi yaza-
rı İsmail Cem ile Ercan Ank-
lı'nın birlikte çıkardıgı Pohti-
ka gazetesinde yayımlandı.
Aradan geçen 17 yıl boy unca
üçüncü cıldi >azı dizisi olarak
yayımlamak isteyen biri çık-
madığı için bunca zaman bu
işi erteledigini yazan Nesin.
oğlu Ali Nesin'in sıkıştırmala-
n ve Nesin Vakfı'nın giderle-
rini karşılamak sonımluluguv -
la yazmaya koyulduğunu be-
lirtiyor giriş yazısında.
"Şu anda, 1993ün 27 Ağus-
tos günündej iz. Saat21.00.Yo-
kuşıın Başı >a\ ımlanalı on >e-
di >ıl olmuş. Hâiâ özyaşamö>-
kümün üçüncü cildini \aza-
mamışım. O>sa "Böyle Gel-
mış Böyle Gıtmez' genel baş-
lığı altında öz>aşam öykümün
sekiz cilt olacağına okurianma
söz vermiştim. Doğrusu bu sö-
zü verdiğimdc 61 vaşımdav-
kfiı. 78 vasıma dek >aşav abile-
ccğimi hiç düşünmemiştim...
Ama artık 78\aşundayım. İşin şakaya v u-
rulacak yanı kalmadı. Vaşlılığın bütün
ağırbğı>la iisrüme çöktüğünü duyumsu-
yorum. Elli. altmış hatta vetmiş >aşım-
da> ken bir günde >aptıgım bir işi, şimdi-
lerdebiriki a\da zor \apı>orum...} aşlılık.
çalısma>a çaJışmaktır. Eskiden çok çalışır-
dım. gençtirn. Şimdiyse eskisinden daha
çok çalışmaya çaiışı>orun) \e bu vüzden
deçok voruluvorum. Bundan sonra, anı-
lanmı vazabiidiğimce yazacağım. Elimi
u/atsam. parmaklanmın nlümün soğuk-
luğuna değecegini biliyorun). Ta gençli-
ğimden beri ölümü beinimin içinde taşı-
dığını bir kıymık gibi duv umsadım %« hiç
aklımdan çıkarmadını. Bö> k olmay ı her-
kese ve ozcllikle bütün i>i insanlara salık
veririrn. Çünkü sürekli ölümü akıldan çı-
karmamak. hiçbir şeıden, Allah'tan bile
korkmadan. cehennem korkusu ve boş
cennet umudu taşımadan. durnıadan i>>
lik vapmanın. iv i, dogru. güzel \e namus-
lu insan olmanın bence tek voludur."
Öğretmenlerin ve
ögretmenlerimin destanı
Birinci cilt Yol'unbirana destanı. ikin-
ci cilt Yokuşun Başı'nın de bir baba des-
tanı olmasına çalıştığını belirten. bu
üçüncü cildin ıse öğretmenlerin veögret-
menlerinin destanı olmasını istediğini
söyleyen Nesin. kitapta ilk anı olarak Ali
Nesin'in elinde bir ses kayıt cihazı ve bir
bilgisayarla eve gelip'ha\di baba, bir kez
daha'demesıni anlatıyor. Ortaokıılyılla-
nndan birkaç anıvla devam eden kitap.
askeri okul günlerine dair ve o yıllara ışık
tutan kısa hikâyelerle sürüyor. Bunlardan
birindeortaokulyıllanndaöğrenciler ara-
sında yaygın anket deften alışverişi üze-
rine bir anısını anlatıyor Aziz Nesin. Hiç
anket defteri olmadığı halde \erdigi esp-
rili yanıtlarla sınıfın en çok anket >anıt-
layan kişisi ve kızların gözdesi olduğunu
öğrenivoruz Nesin'in. Yıllar geçiyor.
Nesin'in kaleminden çıkan anılanyla \e
geliyortız vazann ilk aşkına. Ondan da
öneesinde kadınlara karşı duygulanna.
"Bunca kadınla >akınlığımdan sonra bi-
le. bugün kadınları. elbet gerçekten sev-
diklerimi. avnı biçimde
görüvorum. O kaduılar,
biz trkekler gibi insan
değiL gerçekte \arolma-
van. imgelerimizin va-
rattığı birer peridirler;
hiçeksiksi/dirler. Bu>ü-
celttiğim kadınlardan
biri de elbet annemdir"
diyor Nesin eşinde an-
neyi aramak üzerine ya-
zarken. "Elbet özyaşa-
mımı anlatırken aşklan-
mı, sevgililerimi, evlilik-
lerinıu av rümalanmı.
ilişkilerimdeki vanlışla-
nmı da anlatacağım. Şu-
nu açıkca sövlemeli\iın
ki. vetişnıe biçimim, av-
kerliğim. vatıtı okul va-
şamım. hapishane \aşa-
mım. valnı/lığm. kadın-
lı bir aileden yetişmemiş. olmam gibi ne-
denler v üzünden, ben oldum olasıya ka-
dını insan olarak görmedim; kadın insan
biçiminde insanüstü bir varlık gibi geldi
bana. Hem de böyle olmadığını bile bile~
Kadın deyince hep annemi düşün-
düm...İnce,zarif. i\i. kınlgan, saygı duyu-
lası. bulutsu, buğıuu. yüce. erişiimesi zor,
dokunulmaz bir vartık. Yineliyorum:
Hem de böyle olmadığını bile bile..."Ka-
dın kavramının birmeleksi tasanmla ka-
fasına çizilmiş oluşunu sık sık düşündü-
ğünü görüyoruz Nesin'in. "Aslında bu.
doğuya özgü ve feodal aile vapısına bağfı
birdüşünce hiçinıidir.- Şair rüvasında bir
düma güzeli görür. hemen ona âşık olur.
l vandığı zaman, hiyasında gorüp âşık
olduğu kızı aramaya başlar. Onun için >a-
şam sevdiği güzeli hep aramaktır."
İlk aşkı da bu yaklaşıma uygun gelişi-
yor Nesin'in hayatında. "TKatrogüzeüi-
ğini beninıle paylaşacak arkadaşımı st>-
nunda bulmuştum*'diyor Nesin hikâye-
sıne başlarken. Aslında bu cümlede arka-
daşı Nüiat A>tek'ten bahsedıyor. Bir an
insan şaşırıyor.. sonra anlıyoruz ki. kas-
tettigi 'ilk aşkı". Çapa duragında başında
beresiy !e duruyor Nesin'in \anı başında.
Sirkeci'de son durakta iniyorkahramanı-
nıız son yolculann sonuncusu olarak ve
başlıvorbirtakipkalpatişlarıhızlanarak.
Sonrasını şöyle anlatıyor: "Lachert be-
reli kız \ a arkasını döner de bJediğimi se-
/er$e... Sokağın kovu gölgeli alacasında
yitiyorlar. Sanıvordum kL bütün biryaşa-
mın hep bov k>, lacivert bereli. mav i v ü/ük
aziznesin
BO^ IE GaMlS BO'il£ GİTMEZ- 3
YOKUŞ YUKARI
B
ir sanatçının, bir
yazarın yapıtlarının
anlaşılması için -
eğer anlaşılması
isteniyorsa- yaşamının en
küçük ayrıntılarına dek
bilinmesi gereklidir. Hele
o (yazar) edebiyatta yeni.
özgün bir görüş getirmiş
se. onun yaşamı,
çocukluğu. herşeyi,
kesinükle biünmek
gerekir... Çünkü vardığı o
yere onu o yollar
götürmüştür.
taşlı, açık kahvervngi saçlı kızı izleyerek
geçip tükenecek. Gnsa işte şiındi. hiç de
son olmavan bir sona geldik."Soıı dıyor
ama. sa\ falardevam ediyor bu bereh'Rü-
ya Kız" la. Şimdi adresini bulnıak gerekir
Rüva Kız'ın. Her Kuleli öğrencisiııin çok
ivi bildıği göğüse iğnelcnmiş 'KKL' sim-
gesinin Kandilli Kız Lısesi olduğunu çok
geçmeden öğrenir Nesin. Yapılması ge-
reken gidip okul çıkışında bereli kızı bek-
lemektir. Sonraki cumartesi Nesin ve Ni-
hat Aytek okul çıkışına giderler. Sajısız
lacivert bereli arasından Rüya Kız önle-
rinden geçip vapura doğru gider. Kısa bir
vapur \olculugundan sonra adres tespit
edilir: Rü>a Kız Büyükdere'de otumıak-
tadır. Günler geçer. karar verir sonunda.
bir mektup >azmalıdır ona. "Ocumarte-
Y A Y I N E V L E R İ N İ K Y E N İ D O N E M İ
Seçme Şiirler ve Antoloji Dizisi
YÖN YAYNCIUK
Vön Yayıncılık. yeni yavın döneminde Dün\a
Şairlerinden başlığı altında Seçme Şiirler'.
Antoloji'. 'Deıwme-Ele$riri'. Mektup', 'Iııceiemc-
Arapmna dizileri yayımlıyor.
'Seçme Şiirler Dizisi'nde yer alacak kitaplar
arasında 'Pıtşkin den Seçme Şiirler' (haz: Mazlum
Beyhan). '.\favakovski den Seçme Şiirler' (haz:
Mazlum Bevhan), Cigerlntn'dan Seçme Şiirler .
'Filistinli Mahmııt Derviş len Seçme Şiirler (haz:
Adnan Özer) \e 'Venus Khourj-Ghafa'dan Seçme
Şiirler' (haz: Metin Cengiz) >eralacak.
Antoloji Dizisi'nde 'Afrika Şiir Antolojisi' (haz:
Ergin Koparan) \e Dünya Kadın Şairler
Antolojisi' (haz: Mustafa Sever) adlı kitaplar
yayımİanıyor. Deneme-Eleştıri Dizisi kapsamında
ise 'Alf'abe' (Ergin Koparan ın deneme-eleştiri
yazılan). 'Gazetecilik Üzerine'Lenin, çe\: Ma/lum
Beyhan. 'Aşk Üzerine Aforizmalar': Mektup
Dizisi'nde Lenin in Tüm \fektııplan'(çe\: E.
Başar- A.F. Yıldınm, M. Küpüşoğlıı): Inceleme-
Araştırma Dizisi'nde ise 'Marks ın
Paradoksları (Hüsnü Akso>). 'İKada'l Zeki
Büvüklanırı ve 'Alevi \'efe.s ve Semahları' (Vahit
Lütfî Salen) adlı kitaplar okuyucuyla buluşacak.
Yön Yayıncılık. 'Eti Kitaplan" başlığı altında
'Medyapol' Mehmet Sağnak ve Girişîmeilik
Kültiin'i'(çev: A.F Yıldınm) adlı kitaplan da
yayımlıyor.
si öğleden sonra Kandilli vapuriskelesin-
deydim. İşte o.. Rüva Kız! Iskeleden van
yana geçip vapura binivoruz. Hadi hadi
versene mektubu... \a mektııhu verirken
biri görürse! Vapamanı, dünvada >apa-
mam. Rüya ku geçipsalona kanepeyeotu-
ruyor. Onu i/lediğiın aıılaşılır di>e ben sa-
lonageçmivorum. \apurun altkannda, is-
keleve atılacak iplerin bağlandığı babala-
nn vanındadikilmişduruvorunı. Neyap-
sam? Mektubu vernıekten çoktan \az-
geçtim. Buruşturupdenize mi atsam? Ha-
yır. buruşturup değil, ısianmış buruşuk
mektubu >a biri açıp okursa? En ij isi ee-
bimdeki mektubu elimle lime lime parça-
layıp deııi/e sa>urmalı>ım_. Bü>ükdere
İskelesi'ne gelmekteyiz. Çımacı dışarı çt-
kıp \apurun halahnı iskeleve atına>a ha-
/jrlanıvor. Bü>ükdere'de ine-
cek \olcular salondan çıkı-
yor. Onunia göz göze geiiriz
kuşkusu) la çe\ rtmdekilere
bakmı>orum. Birden Rüva
Kız'ı vanıbaşımda buluvo-
rum. Bu bir rastlantı muyok-
sa o isteyerek mi yanıma gel-
di? Elim cebime gfdiyor. Ce-
bimdeki mektubu, vanımda
v ürüyen Rüya Kız'ın av ııcu-
na bırakıvorunı. Bu v ürekli-
liği ben mi gösterdim. voksa
bunca zaman geçtikten son-
ra artık kendisine mektup
vereceğinıi sezip o mu bana
sokuldu da avucumdaki
mektubu av ucuna alıp gizle-
di? Mektubu vermiştim
ooh!"
Hikâyenin sonrasında
olanlan öğrenmek için Ne-
sin'in anılanna devam etmek gerek...
Yüzüm çok gölgeüdir
Kendine. yaşamını anlatırken soruyor
Nesin 'Ben asık suratlı mıyım?" dıye. Ya-
nıtlıvor: "Evet. ne vazık ki genedikle ö\-
leyim, asık suratlı değilsem bile. on dört
yaşımdan beri suba\larunızın. üstlerimi-
zin, komutanlanmızın bi/e öğrettiği gibi.
yüzüm çok gölgeüdir. Elbet kendi iizeri-
me bu göziemim, hiç gülümsemivorum,
gülmüv orum. kahkahalar atmıvorum an-
lamına gelmez; hatta gülmekten gözle-
rimden vaş ;.~!diği, kasıklarımı tutarak
kahkahalar attığım da olur."
Birbirinden ılginç kısa hikâyelerden
oluşan kıtabın son bölümünde ise Aziz
Nesınin 'Böyle Gelmiş Böyle Gitmez'e
ilişkin eski Türkçe yazdığı notlanndan
Ali Nesin'in düzenlediği bir bölüm yer
alıyor. MüzehherV'a-İNû'nün okuduğu bu
eski Türkçe notlararasında 6 Kasım 1973
tarihli bir vazıda Nesinin yazmayı plan-
ladığı diğer ciltlerin isimlerine de rastlı-
yoruz.
Bunlar Yokuş Yukan'dan sonra: Yoku-
şunSonu. Yokuş Aşağı.Dümdüz, Iniş ve
Vanşolarak belırlenmı^. Bu bölümün so-
nunda ise şöyie diyor Aziz Nesin: "Bir
sanatçının, bir yazann yapırJannın anla-
şılması için -eğer anlaşılması isteniyursa-
yaşamının en küçük av nntılanna dek bi-
linmesi gereklidir. Hele o (yazar) edebi-
vatta >eni, özgün bir görüş getirmişse.
onun yaşamı, çocukluğu, her şeyi, kesin-
likle bilinmek gerekir...Çünkü vardığı o
yere onu o yollar götürmüştür."
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Türkçe, Anadil
Dilde özleşmeden yana olanlar da, özleşrneyi sa-
kıncalı bulanlar da. dilde sentez arayanlar da birle-
şiyor bugün; bir soru birleştiriyoronlan: Türkçe'ye ne
oldu?
Radyo dinlerken. televizyon izlerken şaşınp kalı-
yor olmal/lar. Osmanlıca'dan bugüne yansımış söz-
cüklerin korkunç telaffuzları, damıtık dilin git git ar-
go dile dönüşmesi, vurguların ürkünçlüğü, görüntü-
lü yayınlarda sunuculann o kadar garip el kol hare-
ketlerı. konuşurkenki tuhaf jestleri, Türkçe'yi anadil
bellemişleri herhalde üzüyor, yıpratıyor.
Dilde 'gülünç' olana doğru yol alış, işin aslı aranır-
sa, otuz kırk elli yıl öneesinde başlar. Peyami Sa-
fa'nın bir yazısını hatırlıyorum. O zamanki 'resmi'
radyonun hava raporlarından yakınıyor. "Yarın hava
orajlı olacak", deniyormuş.
Peyami Safa bu 'ora/lı' deyişi nereden çıktı diye
veryansın ediyor. Elbette 'orage'üan geldiğini, ana-
dilimizdeki rüzgârlı, fırtınalı, esintili karşılıklarının 'ora-
ge'atek başlarınayetmediğini söylüyor. Bu Fransız-
ca sözcük, ye\, fırtına kadar bir yağmur kokusu da
taşıyormuş.
O zamanın Cumhuriyet gazetesi yazarlarından -
bana çok emeği geçmiş, rahmetli- Hamdi Varoğlu
'orajlı 'karşılığı olarak, 'yağmur fırttnası'nt önermiş.
Peyami Safa da destekliyor. Dilimizdeki 'kar fırtına-
s/'ndan yola çıkarak 'yağmur fırtınası'nda karar kılı-'
yor.
Orajlı göçüp gitmiş, yağmur fırtınası -nedense-
rağbet görmemiş. Oysa bir roman adı kadar çağrı-
şımlı, esin perili yağmur fırtınası...
Rüzgârla kanşık yağmuriu.. ya da yağmuria kan-
şık rüzgârlı deniyor galiba bugün. Kimse pek üzerin-
de durmuyor. Yarın yağmur yağacakmış denilip ge-
çiliyor. Önemli, dirimsel ayrıntı, işte silinip gitmiş.
Dilleri Var Bizim Dile Benzemez'de Cevdet Kud-
ret'in unutulmaz yazıklanması şöyledir:
"Sözgelimi, 'gerdanlık', 'başörtüsü', 'yelek', vb...
sözcüklerin yerine 'kolye', 'eşarp', 'jile', vb... gibi
sözcükler kullanılır oldu. Ne güzel renk adlarımız
vardı: 'devetüyü', 'külrengi', 'fesrengi', 'kavuniçi',
'yavruağzı', 'vişneçürüğü', 'camgöbeği', 'kestane',
'güvez', vb... Bugüzelimadlarelden gidiyor. Onla-
nnyerine 'siklamen', 'griblö, 'bordo', 'maron', 'oliv',
vb... giriyor."
Cevdet Kudret 1965'te uyarmış; otuz bir yıl önce.
Peyami Safa muhafazakâr, Cevdet Kudret dilde öz-
leşmeden yana, dil devriminden yana...
Ne var ki. ikisi de bir 'anadil'in bilincinde.
Hele şu renk adları!.. Bugün maron, oliv bile sivrf
olmaktan çıktı. Giyim eşyasında, döşemefik kumaş-
ta, möble cilasında, badana kataloğunda öyle renk
adlarıyla karşılaşılıyor ki, bordolar, siklamenler, hat-
ta lilalar anadilin yerleşik sözcükleri arasında pekâ-
lâ sayılabilir.
Yalnız renk adları mı? Kazak diye bıldiğimize bam-
başka sözcükler kullanılıyor, spor ayakkabı kaybol-
du, onun yerine bilmem ne deniyor, yemek adları ya-
rı Ingilizce. hâlâ biraz Fransızca özentili...
Bir toplantıya katılıyorum, konuşulanlardan tek
sözcük anlayamıyorum: Bilgisayar dili, diyorlar...
Özel radyoların şarkı istek programlarına kulak mi-
safiri oluyorum: Karşılıklı birbirlerine sövüyorlar mı,
çıkaramıyorum... Bazen müstehcen konuşmalann
geçtiğini sanıyorum... t
Henüz kırk yedi yaşındayım...
Öğrendiğim Türkçe'ye. Türkçe'me ne oldu?
Cevdet Kudret saptıyor, o zamanlar dilin tasası
bakın neymiş:
"Frenkçeyi aldıkça çok inceldiğimizi sanıyoruz.
Sözgelimi, halk 'ayakyolu'na ve 'aptesane'ye, orta
tabaka 'helaVa, biz okumuşlarsa 'tuvalei'e gideriz;
son zamanlarda birde 'VVC çıktı, ara sıra oraya da
gidiyoruz..."
Tabii bugün nereye gittiğimiz belli değil. Dil konu-
sundaki yaygın tutum, o işi her yerde gönül rahatlı-
ğıyla yaptıgımıza ışaret ediyor.
'Memişane'ye bile razı olunacak günler...
Daha da ilginci. işte şimdi benim yaptığım gibi. ka-
ba saba ifade edişler, sohbetine doyum olmazlığın
belli başlı düsturu sayılıyor. Böyle konuştuğunuzda
'yükselen değerler' arasında seçkin bir yer ediniyor-
sunuz. Yazılarınızı handiyse böyle yazmak zorunda-
sınız.
Teşekkürettiğinizdeyanıtlıyorlar: "Oldu..."
Içimden diyorum ki: "Hay dilinieşekansı soksun!"'
Belki yüksek sesle söylemek gerekiyor.
'International
Workshop'a 11 ülkeden
öğrenci katılıyor
Kültür 5»ervisi- 1992 \ılından bu vana her yıl bırkezya-
pılmakta olan 'International VVbrkshop'lann beşincısi. bu
yıl 1-15 eylül tarihleri arasında Datça ve Eskişehir Anado-
lu Lnıversıtesı Iletişim Bilımlerı Fakültesf ndegerçekleşti-
rilecek.
Çalışmalara bu yıl on bir ülkeden otuz civarında öğrenci
katılacak. Uluslararası Medya Çalışanlarını Destekleme,
Derneğı "FI.Ma'nın gerçekleştırdiği çalışrnalann bu >ılki
bölümüne. vönetmen Ethem Özgüven. AÜ STV Bölümü
:
Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Naznıi Llutak. PBV1E Koordi-
natörü Rakesh Bhanot. FlMa Başkanı Petra Holzer ve vö-
netmen UfukKüçükcanvönetıci olarak katılacak.
Genellikle finans sorunları olan ülkelenn ve öğrencıle-
rin seçilmeye özen gösterıldığı çalışmalara 16-26 vaş ara-
sındakı v ideo sanatçıları. v ıdeo. film ve medya ile ilgılı eği-
tim görenler ya da medya çalışanları davet edılmekte \e ka-
tılımcılar bu kurslara hiçbir ücret ödememektedırler. Te-
melde Avusturva ve Türkive'nın birlikte finanse ettiğı bu
çalışmalar. Avusturya Başkonsolosluğu Kültür Ofisi. Avus-
turya Kültür Bakanlığı. Intour. Ali Equal-All DifFerent Aust-
rian Campaıgn ve Türkive'den Anadolu Ünıversitesi Ileti-
şim Bılimleri Fakültesı. TC Kültür Bakanlığı ve Yapı Kre-
dı Bankası'nın katkılarıvla gerçekleşıyor.
"RekJanı kav ramından uzakve medyatik bir istenirliği ol-
mavan. valnızca daha banşçı ve daha lioşgörülü bir medya,
dünva ve insanlık arzusunun yollannın arandığı te bu soru-
lara bilimselyanıtterbulunrnayaçalışıIan
T
'etkinliğin.beşyıl-
dır sürdürülebilmesı ıçın Konsolos Dr. Erwin Lucius. Enis
Batur. Mr. Dr. Timnıermann. LotharSchimidt Dekan Prof.
Dr. Dursun Gökdağ. Prof. Dr, Emre Kongar. Nilgün Fırat-
lı, İhsan Yüceözsoj, Hüscvin Ülgergıbi ısimler kişisel des-
tek verenler arasında.
Bugünün ve yakın geleceğın video sanatçıları ve medya
çalışanları farklı ırk. ulus ve dıllerin asla bir engel olmadı-
gının yaşanarak görüldüğü bir ortamda senarvo yazımı. ka-
mera kullanımı. çekıtn ve kurgu ile aşamaları pratık olarak
birlikte uygulanıyor. İlk on günde gerçekleştirilen çekimler
son beş günde AL Iletişim Bılimleri stüdyolarında kurgu-
lanıyor.
Farklı özelliklertaşıyan öğrencilerin kısa süre içinde ger-
çekleştırdıkleri çalışmalar tahmınlerin üzerinde bir estetik
başarı>a ulaştı.
Ayrıca 1997 yılında. çalışrnalann toplu sonuçlannı gös-
termek üzere Polonya vc BAE'den gclen davetlerde değer-
lendırilecek.