03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLUL 1996 PAZAR 8 PAZAR KONUKLARI Üniversiteler açılırken Yüksek öğrenimde sağduyuyu Prof. Türkân Saylan ve Prof. Necla Arat ile tartıştık 'Üniversitelerimiz şeriat kıskacında'i 3 LJ1V C//3 Salı günü 1 ekim. Üniversiteler açılmaya başhyor. Hepsi genelde, tek tek de özelde sorunlarla yüklü. Bu sorunların burada sıralamasına girecek değiliz. Ancak üniversitelere türbanlıdan sonra yavaş yavaş kara çarşaflı genç kızlann alınma- ya başlanması. bu kurumlarda irtica ve şeriatçılığın giderek güç kazanmasına zemin hazırlanması sanınz hem devletimizin. hem de yakın tarihteki hükümetlerimizin alın- larında kapkara bir damga olarak kalacak. Yannın yönetici kadrolannı da yetiştinnek görevini üstlenmiş olan üniversitelerimize, ilkede meslek okullan olarak kabul edilme- leri gereken imam-hatip liseli gençler, üstelik puan tutturduklan fakültelere alınarak çift yanlı kötülük edilmiş oluyor. İmam-hatip liselerinde dini inanca dayalı olarak eği- tim gören bu gençler üniversitede akılcı ve bilimsel eğitimie karşılaştıklannda neye uğ- radıklarını şaşınyorlar. Akıllan iyice kanşıyor. Öte yandan ağırlıklı olarak dini inanç- lanyla düşünmeye alıştmlan bu gençler girdikleri fakültelerde kendilerine ters düşen davranışlarla karşılaştıklannda öbür öğrenciler ve öğretim üyeleriyle sürtüşmeye gire- bilıyorlar. Bütün bu ciddi ve kara sorunlara çözümü kim bulacak? Sağduyu, yükseköğ- renimin en tepesindeki yöneticilere sonunda egemen olabilecek mi? Bütün bu sorun- ların yanıtlarını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Türkan Saylan ve İ.Ü. Kadın Araştırmalan ve Sorunlan Enstitüsü Başkanı Prof. Necla Arat'la aradık. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU L niversitelerimiz yeni öğretim yılına çok ciddi sorunlarla giriyorlar. Bu sorunların başında da seriatçı öğrencilerin üniversitelere egemen olma amaa var. Seriatçı akımlann üniversitelerimizde nasılbu kadarağırhk kazanmaya başladıklarmı bi- ze anlatır mısınız? SAYLAN - Üniversitelerimizin açılmasıyla birlik- te çağdışılaşma yolundaki örgütlenme bü\ük destek kazanıyor. Ozellıkle üniversitelere girebıJecek öğren- cileri. bu düşüncenın ınsanlan. örgütleri çok daha er- ken dönemde yakalıyorlar. Hatta köylenne. okullan- na giderek çok başanlı çocuklan alıp kendı özel yurt- lannda, kendı özel hazırlık sınıflannda yetiştiriyorlar. Bazı durumlarda bır de bakıyorsunuz aileye bir para ödenmış. babadan bir kâgıt ahnmış. Yani bu örgütler hıçbir şevı boş bırakmıyorlar. Demek oluyorki bu öğrenciler üniversiteleri kazan- malan için özel olarak yetiştiriliyorlar. Bu yetiştirilen çocuklar insanla bağlantılı bilımlere, sosyal bilimle- re, öğretmenliğe yönlendiriliyorlar. Yani halkla ileti- şimi olan mesleklere yönlendiriliyorlar. Böylece de bu örgütler gayet sistematik bir çalış- ma içindeler. Üniversitelere. akıllanna hiçbirşey gel- meden giren normal vatandaşlann çocuklannı da bü- yük tuzaklar bekliyor. Onlar büyük kentte otobüsten, trenden inip. nereye gideceğiz diye sağlanna, sollan- na bakarlarken bir çeşit simsar olan bazı kişiler, tey- zeler. amcalar. ağabeyler onlan karşılıyorlar. Hiç bil- mediklen bir kentte bu öğrencılere iyı kalpli bir tey- ze ya da ağabeyın peşine takılmak çok doğal geliyor. Görüntüde ya da v irrinde her şey çok uygun. Gör- dükleri vurtlar çok güzel döşenmiş. Para ısteniyorsa bıle. başanlıysaalmayabıliriz. denıyor. Annelerbaba- lar da. "Biz çocuklanmızı burada bırakalım. Hiç ol- mazsa namuslu kalacaklar. Onun yanında biraz na- maz kılnuş, ne zaran var? Biraz başını örtmüş, ne &- rarı var?" dıyebilıyor. Yani burada anneler ve baba- ların da bir çeşıt onayı alınıyor. Ama bu, olayın öbür yüzü ortaya çıkıncaya \e baskılar oluncaya kadar sü- rüyor. Biz bunlann karşısında iyi birörgütlenme içinde de- ğiliz. Ünıversitelerin yurtlan yok, devletin kendi yurt- lan yok. En büyük sorun da vurtlar. ÖSYM, üniver- siteleri kazananlann listelerini ağustos ayının ortala- nnda açıklıyor. Ondan sonra kazananlann Kredi ve Yurtlar Kurumu'na başvurabilecekleri ilan ediliyor. Bunun süresi de 15 eylülden önce bitiyor. Yani nere- deysebirav bıle değil'. Bundan sonra bir bekleme dö- nemı başlıyor. I ekimde açılacak olan üniversitelere gidecek ögrenci bugün hâlâ kendine >iırtta yer bulup bulamadığını bilmiyor. Gerekçe olarak bilgisayarla- nn ağır işlem yapması ve çeşitli bahaneler göstenli- yor. 1 evlülde kayıtlarbaşladı. Ama kayıt yaptıran ço- cuk kendisine yurtta yer çıkıp çıkmayacagını bilmi- yor. Böyle bir şey olabilir mi? Devletin yurtlan üstelik çok kötü durumda. Biz on- lan düzeltip bu çocuklara daha iyi bir ortam sağlama çalışmalanna girebilecekken hıçbir şey yapmıyoruz. E\et seriatçı akımlargüçleniyor. Tankatlargençle- ri elde ermenin çok önemli olduğunun bılincinde ça- lışıvorlar. Hepsi tamam. Biz ise üniversiteler ve öğre- tim üyeleri olarak kesinlikJe öğrencileri dışlıyoruz. Bizim göre\ ımız sadece ders vermekmiş. sına\r yap- makmış, dıye düşünüyoruz.Oysa öğrencı bizim çocu- ğumuz gibi. Geldiği zaman onun bütün sorumluluğu- nu üstümüze almamız lazım. Bazı öğretim üyeleri ba- na. "Bunlan nasıl odana alıyorsun? Yaruı öbür gûn başına bir iş açarlar. Onlardan korkmuyor musun" di- ye sorarlar.Bız sadece mangalda kül bırakmayıp eleş- tiriyoruz. Ne devlet ne de işin içinde olan bizler, öğ- retim göre\lıleri ilgileniyoruz. Ama olay olup bittik- ten sonra. "Vah, vah" diye yakınıyoruz. Ya da suçlu anyoruz ve burada kendimizin de suçlu olduğunu hiç- bir şekilde kabul etmiyoruz. Bu vıllardır böyle sürüyor. Kendilerini demokrat olarak gören, çağdaş yaşamdan asla vazgeçmeyece- ğini düşünenler de böyle. Bunu demokrasi olayı ola- rak görüyor. "Ne yapaiım, onlar başanbysa olsun, ne olacak?" diyebilıyorlar. Ama burada dikkatiniziçekmek istediğim bir nokta var. Bu şeriatçılar, irticayaprim verenler demokrat değil. Bizler, onlara nasıl demokrasi ku- ralları çerçevesinde davranabiliriz. SAYLAN-Dogru söylüyorsunuz. .Ama bu arkadaş- lanmız bunun bılincinde değiller. Benım demokratik haklanmı elimden alacak bir kitle yetişiyorsa ben bu- na karşı çıkmak zorundayım. Burada. güya aydın ar'kadaşlanmızla anlaşamıyo- ruz. 'Güya aydın' diyorum. çünkü ben ülkesinin ger- çeklerini bilmeyen ınsanlan aydın olarak niteleye- mem.Bu sosyal konuya karşı hiçbir şekilde görevle- rimizi yapmış değiliz. ARAT - Şeriatçılann üniversitelenmizde epeyce yol alma amaçlan olduğu kuşkusuz. Ama ben yine de büyük üniversitelerin -Anadolu'da açılmış olan yeni üniversitelerden söz etmiyorum- şeriatçılann egemen- likleri altına girmiş olduklan kanısında değilim.Çe- şitli tarikattann ve dincı gruplann etkisi altında kal- mış olan öğrencilenn oranımn yüzde 10'lan, 15'leri aşmayacağı kanısındayım. Bunu, 70'li yıllann sonla- nndan 199 7 'ye gelırken gözlemlediğimizde tesettür- lü kız öğrencilerin giysilerinden çıkarabiliyoruz. Ne \azık kı erkek öğrencilerde ayıncı böyle bir simge >ok. Belki sakallannın bıçıminden söz edebiliriz ya da derslerde verdiklen yanıtlarla ya da yazılı kâğıtla- nnda kullandıklan dille ayırt edebiliriz. Ama bu de- mek değıldir kı ortada ciddi v e tehlikeli bir durum yok. Aslmda ortada çok ciddi ve tehlikeli bir durum oldu- |u kanısındayım. Demokrasi açısından. özgürlükler açısından. kadın haklan açısmdan artık geç kaldık. de- memek içın geç de olsa tüm öğrencilerin, tüm öğre- tim elemanlannın, çağdaş ve laik kamuoyunun çok ciddi bir örgütlenme içine girmesi gerekiyor. H M ^ B B \asıl böyle bir örgütlenme içine girecek- ler? ARAT- Belki üniversitelerin açılışı nedeniyle bu- gün türban başta gelen konulardan bir tanesi. Aynı zamanda türban yeniden REFAHYOL hükümeti- nin Refah kanadı tarafından veniden bayrak haline getirilmeye çalışılıyor. Başbakan, "RektöriertürbanJıöğrencilerinönün- de el bağla>acakJar" diyebiliyor. Yani halkın deyi- miyle yara kaşınmaya çalışılıyor. Çünkü ekonomi berbat durumda, dış polıtika korkunç bir hal aldı. Bütün bunlan perdelemek için yüzeyde başka, ya- pa> sorunlar üretme gereksinimı duyuluyor: ı ^ ı a ^ ^ Türban yapay bir sorun mu? ARAT- Bunu, yapay sorun, diyerek küçümseme- yeceğim. Çünkü türban aslında dmcilenn 19^0'li yıllann ikıncı yansında ivme kazanarak gerçekleş- tirmek istedikleri amacın simgesi oldu. Bu nasıl simge olabildi? Prof. TURKAN SAYLAN 1935 tstanbul dogumlıı. Kandilli Kı: Lisesi, Istanbul Tıp Fakültesi 'ni bitirdikten sonra 1968 de cildiye ıızmanı olarak çahşmaya buşladı. Bir süre SSK de çalıştıktan sonra iiniversiıeye geçti, 1972'de doçent. 1977deprofesör oldu. 1976da Cüzzamla Savaş Derneği kunıcusu. Ist. Tıp. Fak. Lepra Araş. ve L'ygulama Mer. Miidürü, 6yıl da Deri Has. Anabilim Dalı Buşkanlığıyaptı. 1986 yılında cüzzamla savas ve bilimsel katkılanndan ötiirü Birinci L'luslararası Gandi Ödülü 'mi kazandı. Prof. NECLA ARAT Istanbul. 1940 doğumlu. Istanbul Kız Lisesi son sınıfında American Field Senice bursuyla ABD [ve gitli ve liseyi bu ıllkede bitirdi. Türkiye 've dönünce ÎC Felsefe-Sosyoloji Bülümü 'ne girdi. Yüksek öğrenimini bitirince felsefe böliimünde asistan olarak kaldı. Profesörlük unvanını aldıkıan sonra 1990da bazı arkadaşlanyla birlikte IC Kadın Sorunlan Araştırma ve L'ygulama Merkezi ni kurdu. Merkezin mü'dürlüğünün yani sıra 1994'te kurduğu Kadın Sorunlan Ana Bilim Dalı Başkanlığını yaptı. Prof. Türkân Saylan ve Prof. Necla Arat, üniversitelerdeki türban sorununun yapay obnadığını söylüyoriar. SAYLAN ARAT Devletin yurtlan çok kötü durumda. Bizlerin onlan düzeltmesi gerekirken hiçbir şey yapmıyoruz... Seriatçı akımlargüçleniyor. Tarikatlar gençleri elde etmenin önemli olduğunun bilincinde. Biz ise dışlıyoruz. imam-hatip liseleri, Türkiye'nin imam-hatip ihtiyacı oranında sınırlandınlmalıdır tezini savunduk hep. Tabii belli çevreler de bizi imam-hatiplilere düşman ilan ettiler.Bu çocuklar başlangıçta vali olmak istiyorlarsa vali olabilecekleri okullara gitmeliler. dı. Oysa türbanlı kızlanmız daha baştan itibaren üni- versitelere militan olarak geldiler. Ama aralannda sonradan Türkan Hanım'ın da söylediği gibi çok ma- sum olanlan da vardı. Bu mılitan kızlar bir çeşit devletin gücünü sınadı- lar. Yani, biz bu görünüşteki kadınlan bir büyük ka- mu eğitimi kurumuna sokanz, buna karşı ajdınlann tavnnı yoklanz, dediler. Ama bu sınavda devlet de, ay- dınlar da sınıfta kaldılar. Türban, aşın sağ cephenin bir başansı oldu. Alınan onca Anayasa Mahkemesi kararlanna, de- falarca değiştirilen yükseköğretim yönetmeliklerine rağmen öğretim üyeleriyle öğrenciler karşı karşıya getirildi.Bu türbanlı öğrenciler laik, demokrat, çağdaş üniversitenin öğretim üyeleri kendi yönetmeliklerini uygulamaya çalışırlarken onlan düşman olarak belle- diler. Haklannda dosyalar tuttular. Kendi rejimlen yerleştiğinde bu öğretim üyelerinden hesap sormak üzere dos>alan saklıyorlar.Olaya çok değişik bo\ut- lardan bakmalıyız. Biraz önce söyledığim gibi ideolo- jik boyut önemli. Kırsal kesimin ve kasabalann yok- sul ailelerinin çocukian özellikle büyük kentiere gel- dikleri zaman korku, yalnızlık ve vabancılaşma için- deler. Ellerinden tutmaya yönelen hemen herkesi dost olarak görebıliyorlar. Geçen günlerde bir dinci basın organmda Fatih ta- rafında "mütedeyyin" kız öğrencileriçin birapartman ve değişik apartman katlan arandığı duyuruluyor \e telefon numaralan veriliyordu. Bunlar dinci bir vak- fın telefon numaralanydı. Bunlar ekonomik anlamda da çok güçlüler. ^^mmmm Sizce bu paralan nereden buluyorlar? ARAT - Türk toplumunda din önemli bir olay. tn- sanlanmıza dın adına. Islam adına gittiğinizde bağış- lannı ve yardımlannı esirgemiyorlar. Dinle Islam adı- na dincilik ve tslamcılık yapanlann devletin laik te- mellerini oyacak olan kendi militanlannı yetiştirdik- lerinin pek çoğu farkında değil.Nitekim bu yardım- sever dindar insanlara şeriat uygulamalannın Türki- ye'de geçerli olup olmamasını isteyip istemediklerini sorduğunuzda hiçbirisi şeriat uygulamalanndan yana değil. Âma Türk insanı aynı zamanda dinine de bağlı. Bu. biryerde. Türkıye'nin zayıfkarnı. Bu, ekonomik güç- lükler içinde bulunan insanlann ruhsal durumuyla birleşınce oldukça güçlü bir silaha dönüşebiliyor. Ben bu noktada Mara'ın. "Din khielerin afvonudur." sö- zünün burada sanki toplumsal olarak dışaNiırduğunu görebiliyorum. Kitlelerin bir bölümü bununla uyutu- labiliyorlar, uyuyabiliyorlar.Ama işin bır de ilginç olan ikinci cephesi var. Orada da kendilerine 'Isfaun- cı aydınbr" diyenlerle kendilerine "demokrat aydın- lar" diyenler farkına varmadıklan bir uyku içindeler. Bunlar belki amaçlanyla bağlantılı bu uykuyu tatlı tat- lı uyur görünüyorlar. Ama demokrat aydınlarbu uy- kunun sonunda kendileri için hiç uyanmayacaklan bır u\ku olabileceğı kaygısını hiç taşımıyorlar. Buna birözgürlük olayı olarak bakıyorlar. "Ünh-ersiteyeis- teyen istediği ghshlegelir" diyorlar. Kara çarşafla ge- len bir kız öğrencinin ünnersıteye bu kılıkta gelme- mesi gerektiğini sö)ledigimiz zaman liberal, aydın olan bir arkadas.ımızın. "Kara çarşaflı bu genç kız ol- dukça seksi bir görüntü \çriyor. Ni>e itiraz edijorsu- nuz?" biçiminde olayı çok hafıfe alan bir yaklaşımı oldu. yokmu? Peki bu dincilik öğretim üyeleri arasında ARAT - Üniversitelerimizde, '50'li yıllardan baş- layarak dinci ya da dinciliğe sempatiyle bakan öğre- tim üyeleri kuşağı var. Bu kuşak son on yılda, hızJı yükselmelerde çok rahat unvanlar elde ettiği için bu- İunduğu konumu korumayı amaçlıyor \e bu yolda \ermeyeceği ödün yok. Bir çarpıcı ömek \ermek istiyorum. Anadolu'nun çeşitli kentlerinde yeni açılan üni\ersitelerde olayın büyük kentlerdeki yerleşik üniversitelerimizdekinden çok daha vahim olduğunu görüyorum. 0 üniversite- lerde kadın öğretim üyelerine kadrolarda hemen he- men hiç yer verilmiyor. Islami hareketlerin yer aldığı ülkelerde kadın, İs- lamcılar tarafından çok önemli bir araç olarak görü- lüyor. Kadın ya cephelere sürülüyor ya da kadının sı- nırlanmışlığıyla kendi yaşam biçimlerini özdeşleştı- ri>orlar. Kendilenne demokrat ve özgürlükçü dişen aydın bilım kadınlan ve bilim adamları bu türbanlı te- settürlü görüntüvü "özgûrleşmiş kimlik" olarak da yo- rumlayâbiliyorlar. Hatta bu "İslamın modemleşme- si"olarak da yorumlanabiliyor. ^ ^ ^ ı ^ ^ Bu örtünmeyle modernleşmenin ne ilgi- si olduğunu nasıl izah edebiliriz? ARAT - Bu tabii çok uzun tartışılması gereken bir konu. Aslında Osmanlı Imparatorluğu'nun son dö- nemlerinden günümüze kadar bu ülkede lslamcılar hiçbir zaman Batı"nın teknolojisine karşı çıkmadılar. Ama Batı'nın teknolojisiyle birlikte olan değerlere ve ilkelere her zaman karşı çıktılar. 0 ilkelere karşı. "Bi- zim kendi geleneksel değerlerimiz, ilkeierimiz\vtrr de- nildı. Elbette bizim geleneksel değerlerimiz var. ama geleneksel değer tartışmasmda da hangisi aşınmıştır. hangisi geçerlidir, diye dûşünülmûyor, söz edilmiyor. O da sanki kutsal bir alan gibi korunuyor. Kırsal alanlarda her gün töre cinayetleri haberleri alıyoruz. Iffetle, namusla bağlantılı cınayetler. Peki bu cinayetlere yo! açan töre korunsun mu' 1 Örtünme, ge- leneksellik içinde modernleşme olarak yorumlanabi- liyor. Bunun bütünüyle yanlış olduğunu düşünüyo- rum. Kendilerine demokratik aydınlar diyen arkadaş- lanmızın yaptıklan bir başka değerlendirmeyi de eleş- tirmek istiyorum. lslamcı kadın hareketinın Türki- ye'deki en canlı hareket olduğu biçiminde iddialar \ar. lslamcılar arasındaki kadın kanat lslamcı erkeklerin destekçisi, yardımcısı ve onlann bir yerde buyrukla- nnı yerine getiren kişiler olarak rol oynuyor. Nıtekım kadın kanattan hep hadlerini bilmeleri isteniyor. Son genel seçimlerde Refah'ın aday listelerinin durumu- nu biliyoruz. Bu yüzden özellikle radikal Islam ara- sında kadının bir özgürlük alanmın olamayacağı dü- şüncesindeyım ve bu beni kaygılandınyor. Üniversiteye gelmeye başlayan kız öğrenciler ara- sında örtünenlerin artması büyük birolasılık. Kuşku- suz meydanlarda u Jşte ordu, işte komutan," diye imam-hatip okullanndan getirilmiş öğrenciler ve on- lara hitap eden bir başbakan göstenlebilecektir. Bu- nun sonunda da acaba bır savaştan mı söz edilmekte- dir, sorusu akla gelecektir. Ordular ve komutanlar, sa- vaşlarbağlamında vardırlar. Öyieyse Türkiye onlann çeşitli yayınlarda dile getirdikieri "darülharp" mi- dir?Yani takı^e yapan iktidara talip olanlar ve ikti- dann yansını elinde tutanlar kendilennden daha radi- kal olanlann yollannı mı açmaktadırlar1 :1 Bu sorula- nn yanıtlannı aydınlanmızın derin derin düşünmele-- ri gerekiyor.Geçen günlerde bır büyükşehir belediye başkanı gayet rahat bır biçimde, "Demokrasi biznn için bir araçtnfdedi. Belki açık olarak söylemedi. ama İslam devletini kurmak için bir araç. Aynı siyasi par- tinin bir milletvekili bir konuşmasında siyasi partile- ri aslında "şe>1anın kol gezdiği" ama amaçlanna ulaş- mak için şimdilik "en uygun ortam"' diye niteledi. Ya- ni bu insanlann aslında siyasi partilere de saygılan yok, demokrasiye de saygılan yok. Bu platformlan amaçlanna ulaşacak araçiar olarak görüyorlar. Bır de şu anda yuvalardan başlayarak üniv ersitelere kadar be- lirlenmiş bir programı uygulamaya sokmuş durumda- lar. ^^m^^m Bu iş yuvalardan nasıl başlıyor? ARAT- Şu anda Refah Partısi'ne geçmiş olan Ço- cuk Esirgeme kurumlannda tıpkı Melih Gökçek'in zamanında olduğu gibi yeniden ilahileröğretilmesi ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nda bir minik mescit oda- sı, miniklerin sabah erkenden namaza kaldınlmalan AR,AT-Çünkü muhafazakâr sağdan da destek al- türünden uygularıalar var. Bütün bunlar ıslında laik eğitim alması gereken çocuklanmızın beyinlennin yıkanmaya çalışıldığını gösteriyor. ^ • • ^ ^ İmam-hatip liseleri meslek liseleri. Oysa bu liselerden meiun olanlar her fakülteye girebili- yorlar. Burada bırçelişkivar. İmam-hatip liselerin- de dini inançla yetiştikten sonra puan tutturdukla- rıfakültelere girtnce akla dayanan bilimsel eğitim- ie karşı karşıya kalıyorlar. Sizce akla dayanan bi- limseleğitim bu imam-hatip liselerindenyetişen ço- cuklann kendi itıançlarına ters düşmüyor mu? SAYLAN - Türkiye"de bir dönem pek çok meslek lisesi vardı. Ama I983"te Meclıs'ten birgünde geçı- rilen bir yasada ın'arn-hatip liselerinin adlan anılma- dan şöyle deniyoıdu: "Meslek lisesi (îkışhlar üniversitenin herhangi bir dabna ada> ögrenci olabilirler." Oysa o tarihe kadar belli meslek lisesi mezunlan kendi ilgi alanlanndakı fakültelere gıdebiliyorlardı. Böylece imam-hatipüler her türlü fakülteye girebıl- meye basladılar. Ben kendi fakültem açısından konuş- ma'k istiyorum. Bu çocuklar dediğiniz gibi dinsel ku- rallara göre yetıştırilmişler. Bunlar ezbere de çok alı- şık olduklan için üniversite giriş sınav lannda çok ba- şanlı da oluyorlar. fakültelerde de başan gösteriyor- lar. Ama tabii ki üniversitede çok ciddi çelişkilerya- şıyorlar. Lisede diuıya'düzdür ve öküzün bovnuzun- da durur. diye öğrenmiş. Cniversiteye gelince birde bakıyor ki kendisine dünyanın yuvarlak olduğu öğre- tiliyor. Psikoloji. psikiyatn dive bir şey voktur. Hastalık- lan Allah venr. Allah alır. inancını taşıyorlar. Biz Çağ- daş Yaşamı Destekleme Derneği olarak cumhurbaş- kanlığı döneminde Kenan E\ren"e de anlartık. Aldı- ğımız yanıt şu oldu: "Fefıa mı? Din eğhiıni görmüşler. Düriist namuslu çocuklar olurlar." Kız öğrencileri elealalım. Bu dinci militanlanneli- ne düşen kızöğrencılerden biri birgünbanageldi. Ağ- layarak, "Hocam, başımı açarsam öbür dünvada sa- çımın her teli yılan olurmuş," dedi. Bunlar cahil ço- cuklar. Işte böyle korkutuluyorlar. Bu ne korkusu? SAYLAN - Günaha girme korkusu. İmam-hatip li- seleri ya da başka dini eğitim kurumlanndan gelen ço- cuklann da bilimin öğretilerini tam olarak anlamala- n mümkün değil. Bir hemşırenın avukat olması. ma- rangozluk eğitimi görmüş bır öğrencinin matematik- çi olması nasıl saçmaysa ilahiyat fakülteleri ve din ens- titülerine gitmek için eğitim görmüş olan ınsanlan da gece yansı gizli kapaklı çıkanlan bir yasayla bu hale sokmak o kadar saçma. Ustelik bu ınsan zıyanı. Şeriat düzeni konusunda gürültü kopanlabılir. Ama şu anda bizim gibi düşünen insanlann bunun a\ ırdı- na varmamalan, dinin sivasallaşmasına engel olma- malan ve engel olmak ısteyenlen de dmozorluk. fa- natik Atatürkçülükle suçlayarak çıkışlar vapmalan. öbürlerinrn de bu şekilde ekmeklerine yağ sürmeleri, tarikatlann bu denli güçlenmesine yardımcı olmalan ve bunu demokrasi adına yapmalan Türkiye için bü- yük kayıp. ARAT- Ben de inanç ve akıl arasındaki çelişkıyle ilgili sorunuza şu yanıtı vermek istiyorum:İnanç. "Bo- )iın eğ v<e onajla", dıyor. Akıl ise "Eleştir ve gerekti- ğinde baş kaldır", diyor. İmam-hatip lisesi çıkışlı bu çocuklar bu ikı karşıtlık arasında müthiş bır ikiye bö- lünmüşlüğü yaşıyorlar. Bugün artık sadece kendi ya- kın çevreleri değil, bir dış dünya var. Telev izyonla, medya organlanyla bütün dünya gözlennin önünde. Bu nedenle ruhsal sağlıklannın olamayacağı kaygısı- nı da tasıyorum. Her ne kadar çok seçilerek alındık- lan, çok iyi bır eğitim gördükleri için başanlı oluyor- larsa da bu başanlannı kendi özel yaşamlanna yan- sıtmada zorluk çekecekler. Bu çocuklara yazık oluyor. İmam-hatip liseleri, Türkiye'nin imam-hatip ihtiyacı oranında sınırlandınlmalıdırtezini savunduk hep. Ta- bii belli çevreler de bizı imam-hatıplüere düşman ilan ettiler.Bu çocuklar başlangıçta vali olmak istiyorlar- sa vaJi olabilecekJeri okullara gitmeliler. Burada da yi- ne devletin zaafi ortaya çıkıyor. İmam- hatip liseleri- ne çocuklannı gönderen ailelenn büyük bir kısmı "Neden çocuklan o okullara gönderiyorsunuz'1 soru- suna şu yanıtı venyorlar: "Çünkü öğretmenkri tamam, çünkü derslikkrin- de ögrenci sayısı fazla değil, çünkü dognı dürüst des- tekli eğitim venyorlar." Hatta yoksul çocuklara maddi destek söz konusu oluyor. Burs,giyim\ardımı alıyorlar: aileningıdage- reksinimleri bile karşılanabılıyor. Biz, normal lisele- rimizi. sayılannın çok fazla olduğunu söylediğimiz imam-hatip liseleri gibi donatabilsek. veliîere. halkı- mıza, "Biziın arük imama \e hatibe değil de meslek branşlaruıda yetişmiş kişüere gereksinimimiz var", gerçeğini anlatabilsek. her mesleğın aynı ölçüde say- gın olduğunu dile getirebilsek sanıyorum bir ölçüde önlem almış olabilinz.Ama bu işi anlatmak Gumhur- ba^kanı 'ndan başlayarak en alttaki sade vatandaşa ka- dar olmalı. Sayın Çumhurbaskanı, Başbakan ya da bakanlar ar- tık bır ımam-hatıp lisesi açılışı yaptıîdannda. "Hayır- sev«r ynrttaşlat, bunu yapünız, sağ olun. Ama yeterli sayıda var. Bundan sonra bağışlar artık diğer okulla- ra yönlendirilmen.'' mesajını halka vermeliler. Yoksa, iyi niyetle de olsa, kötü kullanıma açık birtakım veni oluşumlardan kaçınamayacağız. Jean-Paul Sartre'ın güzel bir sözü vardır. "Cehe- nemin yolu ni nhet taşlanyla döşenmiştir." der. Tür- kiye'de zaman zaman böyle yollar da döşenivor. Bu nedenle imam-hatip okullanna karşı olmak ya'da düş- manlık etmek değil. ama > eterlı sayıda kadro için ye- terli sayıda ögrenci alıp bu okullarîn sayısını dond'ur- mak, fazlalannı da yatılı bölge okullanna dönüştür- mek gereklidir. Ben özelükJe yatılı bolge kız okulla- nnı savunuyonım. SAYTAN- İ983'te bir gecede çıkanlan o yasa kal- dınlmalıdır. Uyguiama eski haline dönüştüğü zaman zaten ımam-hatjp okuiu mezunlan istedikleri fakül- telere giremeyeceklerdir. tş bitecektir. .Ama bunu ya- pamazlar. Çünkü bunlann hepsi burunlanndan h'al- kayla bir dinci ^ruba. bir tankata bağlı. Oylan oradan geliyor. Oncelikle kimfj^ennjjg,, 5 n c e ülkelerini düşünen dürüst polıtıkac ılara ıhtiyaç \ar. Bu politıkacılar ken- dilennden ödür. vermeyen, ıdeolojılerini her an esen rüzgârlara göre değıştırmeyen kişiler olmalı. ARAT-Bu Politikacılan biz kendi içimizden çıka- n>-oruz. Ben teV başına politikacılanmızı da suçlamak istemiyorum. lürkıve'de olan biten her şevden hepi- miz sorumluyLz. çünkü kimimiz bunlan anlamakta geç kaldık. kım mizbelki vetennceçalışmadık. kimi- miz de hâlâ "Bt ş« olmaz. Bö> le geuniş, böv le gider," diyor. Bütün bunlann bilincıne varacağımız ortamı hep birlikte yaratmirrn z ve hep birlikte emeğimizi koya- rak olumlu değşjme katkıda bulunmamlz lazım.Bu- nun çözümü v a- Çözümü kendi ellenmizle >aratmak zorundavız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle