25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmrivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Ya> ın Yonetmenı Orhan Erinç 0 Genei Ya> ın K.oordmatön.r Hikmet Çetin- ka\a • Yazıı:>lerı Müdürlerı İbrahim Yıldız (Sorumlul, DinçTa\anç # Ha- ber Merkezi Mudıini Hakan Kara • Gor- sel Vonetmen Fikret Eser D\ş Haberler Şinaii Damşoğlu 0 Istıhbjraf Cengİ7 \ ıldırım • Ekonomı Bülenf Kızanhk 0 Kııltur Handan Şenköken 0 Spor. Abdülkadir Yücelman 0 Makakicr Sami Karaören 0 Duzeltmc Abdullah Vazıcı 0 Fotoâraf Erdoğan Köseoğlu 0 Bılgı-Bdge Edibe fiuğra 0 Yurt Haberlerı Mehmet Faraç Yaşın Kurulu İlhan Selçuk I Bajkan I. Orhan Erinç. Okta> Kurtböke. Hikmet Çetinkav a. Şukran Soner. Ergun BatcLDinçTa>anç, İbrahim ^ ıldız. Orhan Bursah. Mustafa Balbaı. Hakan Kara. Ankara Temsılcısı: Mustafa Balbay 0 Habcr Miıduriı Doğan Akın Ataturk BuKan No: 125. Klat 4. Bakanlıklar-Ankara TeP 4H5020 C hatı. Faks 4I9502"1 0 İzmır Temsılcısı Serdar Kızık, H Zıya Bh 1352 S 2 3 Tel 4411220. Faks: 4419117 0 Adana Temsılcısı Çetin Yiğenoğlu. tnönüCd l W S . N o l K a f l . T e ! 3522550. Faks-35225"O Müesscse Muduru Erol Erkut 0 Koordınatör Ahmct Korulsan 0 Muhasebe Bülent \ ener 0 îdare Hüse\in Gürer 0 Işletme Önder Çelik 0 Bılgı-lslem Nail İnal 0 Bılgısayar Sıstem Mürihet Çiler MED\A C: • Yoneıım Kurulu Başkanı - Genel Müdur Gülbin Erduran • Koordınator Reha Işıtman 0 Genel Mudur Yardımı;ısı Minc Akdağ Tel 514 0" 53 • 51-')5XU-513S4eO-6I.Faks 51184e* > awnlav an ve Ba\an: '• eıı Ciun Hahcr AM-'^J. Bdsın \e Yaymcıiık A S Tu.io.-jui t a d 3" 41 C^ğa ^ğlı; 34334 Uı PK 24p Ntanhul Tel ı'l ;]2 ı 5 [2 05 115 ı2ll hall lO 212ı 513 !>5' 29EYLÜL1996 İmsak:4.27 Güneş: 5.52 Öğle: 12.02 İkindi: 15.19 Akşam: 17.58 Yatsı: 19.17 UIİCEF araştırması İDİVARBAKIR(AA) L'luslararası Çocuklara Yardıın Fonu(UNICEF) tarafından yapılan bir araşnrmada. sa\aşlarda topun ağzina gidenlerin çocuk \e kadınlar olduğu. bunun 011160111651 gerektiğı belirîildi. Dünya Çocııklarının Durumu "96 Raporufnda \er alan araştirmada. barışı sağlamak \e sa\aş kurbanlanna yardımcı olnıak için büvük çaba harcandığı belirtihrken. L'MCEFıtı amacının gelecekteki olası çatıs.maları önlemek. çatışmanın kurbanlanna daha fazla destek olmak \e olanaklan geli^tirmek olduğu kavdedildi. 700 bin dolarlık yat • ANTALYA(AA) AntaKa'da tamamen el işçiliği ile imal edilen. 700 bin dolar değerindekı yat. denize indirildi. Antalya'da NBK İn:?aat Dekorasyon AŞ tarafından Afrika'dan getınlen Tik ağacı \e su kontraplağından imal edilen. "Çayka" (deniz kırlangıcı) adlı 3 katlı. 17 metre uzunluğunda. 5.10 metre enindeki \at. 700 bin dolara satıldı. Yatta bir adet ma>ter kamara. ikı adet iki ki^ilik kamara. bir adet kaptan kamarası. çift kumanda. 3 adet tu\alet. banvo. salon. mutfak. klima. jeneratör ile her türlü mutfak \e banvo ihtivacım kar>ıla\acak alet bulunuvor. Slogan aranıyor • WlvARA(ANKA)- Ba^bakanlık Aile Araştırma Kıırumu Ba^kanhğı. "gençlerin uşuşturucuva kar^ı u\arıltnası" konulu bir kampanya basjattı. Devlet Bakanı Işılav Savgın. kampanya kapsamında. ortaokul. li>e \e üni\ersıte öğrencılerının katılabileceği bir slogan \an^ması açıldığım bildırdi. kelime :>a>ısı en fazla bes. olacak slogan şarışmasinın son katılım tarihinin 7 ekım olduğu belirtildı. Yanş.mada bırıncive 50 milyon. ikinciye 30 milyon. üçüncüve ise 20 milyon lira para ödülü verilecek. Yanş.macılar. sloganlannı Meşrutiyet Caddesi No: 19 adresindeki Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı'na iletecekler. Altan Irtel Devekuşu Kabare'nin müdavımleri ve caza biraz ilgi duyanlar Artan irtel aclını hemen anımsayacaklardır? Besteci ve piyanist Altan, bu aralar hasta. Hasta ama. kendisine sorarsanız "çok iyi". Bu düşünce de O'nu yaşama sıkı sıkıya bağlıyor. Daha çok güzel besteler yapacağı inancıyla, Usta'ya acil sağlık diliyorum. Altan Abiii, sen bize lazımsın. Neyzen Tevfik Bu büyük ustanın Bafra'da bir heykelini yapmışlar. Açılışını yapmam için beni davet ettiler. Bu benim için onurdur. Ben Neyzen'i çok sevenlerdenim. Bafra'ya gitmeye çalışacağım. Buradan O'nun tüm hemşerilerine sevgiler... Türk Tiyatrosu Benim Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan uzaklaştırılmamın asıl nedeni olan "Geleneksel Türk Tiyatrosu" konusundaki düşüncelerimi kısa bölümlerle buradan sizlere aktarmaya çalışacağım. Bizleri yıllarca Batı tiyatrosunun acaıplikleriyle nasıl uyuttular. yıllarca konservatuvarlarda Türk oyunlannın çalışılmamasının temel nedenleri, konservatuvarı yönetenlerin Türk Tiyatrosu'na bakışları.. neden kendi tiyatromuz yok?... Bunları yıllardır yaza yaza birıktirdim. buradan sizlere aktarmaya çalışacağım. Derlıyorum. Bugüne değın Batı tiyatrosu hayranlığı ile geçinenler biraz üzülecekler ama olsun. Benım için önemli olan kendi tiyatromuz... Çok yakında, bu sütunda. Az sorva. bekleyin, geliyor, vs. Bilim adamlan siyasal partilerdeki hegemonyacı anlayışm değişmesi gerektiğini söylüyor 'Iider basLosı demokrasiye engePALİ ER Siyasa!partilerdesıkçatartıs.ılan *li- derhegemonyasının*\ ülkemizdeki de- mokratiklişme sürecini baltaladığı \e çağdaş demokrasive ait geleneklerin yerleşmesini engelîediği belirtildi. He- gemonyacı liderdavranışının. siyasal \e kişisel gü\ensizlikten kaynaklandığı. lider kalitesindekı düşüşe ise polıtika- cılarda gözlemlenen "genel kalite dü- şükJüğünün" neden olduâu öne sürül- dü. Son günlerde kamuoyunda tartışma konusu olan siyasal liderlerin, "hege- monyacı tutunı ve davranışlannı" ga- zetemıze değerlendıren bilim adamla- n ilginç saptamalarda bulundular. Ga- latasarav Üniversitesi Iletişim Fakülte- si Dekanı Prof. Dr. NiyaziOktem. lıder hegemonyasının ülkedeki demokratik- leşme süreetni \a\aşlattığını sösledi. Genel bir değerlendirme yerine her par- ti\ı a\rı a\rı incelemenin daha doğru Prof. ÖZCan KÖknel: Kendi kişisel eksikliklenni örtebilmek için sürekli karşı düşünceyi ve insanı suçluyorlar. Prof. Dr. Nİyazİ Öktem: Lider hegemonyası ülkedeki demokratikleşme sürecini yavaşlatıyor. Prof. Dr. Fehİm ÜÇIŞlk: Lider hegemonyası demokratik geleneklerin yerleşmesini geciktiriyor. Prof .Dr. Elîire Kongar: Lıderlerdeki kalite düşüklüğü, politikacılann genel kalite düşüklüğünden kaynaklanıyor. bir yöntem olacagını belirten Niyazi Öktem. Demokratik Sol Parti'de \aşa- nan son tasfiye olayını değerlendirirken. Bülent Ecevit'i temkinii da\ranışı ne- deni\le anlayışla karşıladığını. aneak partıde sadece 3 bayanınginenilirbu- lunmasının da siyasal bilimin gereek- leriyle bağdaşmadıgını belirttı. "Sağda çıkar ilişkileri etkin' Sağ parîilerin çıkar mekanızmalan üzerine kurulduğunu kavdeden Öktem, bu tür partilerde kurulu çıkar denegle- rıni bozacak girişimlere izin \erilme- diğinı belırterek son D\'P kongresınde dürüstlüğü>!e tanınan Mehmet Dü^ ger'e takınılan ta\ n buna örnek göster- dı. Prof. Nivazi Öktem. Refah Partısi'ni değerlendirkende. RPnin "İslamisöj- lem" dışında klasık bir sag partı oldu- ğunu \urgulayarak şö\le de\am etti: "Çıkar ilişkileri açısından baktığı- mı/da RP'nin diğer sağ partilerden Is- lami Mnlemi dışında bir farkj olmadı- ğını görü\oruz. Şu anda ortağı olduğu koalisyon hiikiimetinin \olsuzluk so- ruşturmalarının rafa kaldırılması üze- rine kurulduğunu hatırlatmak isterim." Marmar Ünıversıtesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fehim Lçışık'da lider hegomonyasının demokratik gelenek- lerin verleşmesinı geciktırdığini belır- terek. çözümün parti içi demokratik mekanizmaların daha i>i i^letılmesın- de \e si\ asilerin siyasal bılimcilerle iş- birliği yaparak daha demokratik meka- nizmaları barındıran yeni bir sistemi birlikte kurmalarından geçtieini söy- ledi. Kongar: Kalite düşük Siyaset Bilimci Prof. Dr. EmreKon- gar da konuya faıklı bir açıdan yaklaş- tı. Günümüz demokrasilerinin aslında bir liderler demokrasisi olduğunu ifa- de eden Prof. Emre Kongar, Türkiye'de liderdegözlemlenen kalite düşiiklüğü- nün politikacılann sahip olduğu genel kalite düşüklüğünden kaynaklandıgını söyledi. Kongar. "Çünkii lideri seçen de, liderin varlığını sürdürmesini sağla\an da poüticılardır. Sorun politikaanın ah- lak \e kalite sorunudur. Bu sorunun aşılmasını tek başına liderlerden bekle- mekhayalciliktir"dedi. Türkive'de li- der karizmasında sürekli bir v ıpranma- nın görüldüğünü de vurgulayan Kon- gar. bu yıpranmamanın 12 Eylül da- yatmalarının doğal bir sonucu olduğu- nu belirtti. DSP'de yaşanan son ola\- lan dadeğerlendiren Prof. Kongar. par- ti ıçi demokrası ve partı disiplinin bir- likte ele alınması gerektiğini kaydede- rek şunları söyledi: "Ecevit'in eski CHP'de yaşadığı sorunlan. DSP'de ya- şamak istenıemesini anla.Mşla karşılı- yorum. Ancak. tam bu noktada parti- leşme süreci ile liderin bu kaygılan ara- sında bir çelişki orta\a çıkıyor. Liderin, haklı olan bu kaygılan partileşme süre- ci önünde bir engel oluşturmaya başlı- vor." Siyaset bilımcilerce açıklanan lider davranışları hakkındagörüşlerine baş- vurduğumuz Psikiatrist Prof.Dr. Öz- can Köknel ise liderlerin kışkırtıcı. lo- bici %e romantikda\ranışlarsergiledi- ğini belirtti. Liderlerin tamamınayakı- nının kışkiitıcı davranışlargösterdiğin belirten Prof. Köknel şöyle de\am et- ti: "Kendi kişisel eksikliklerini örtebil- mek için sürekli karşı düşünceyi \e in- sanı suçlu>orlar. Her fırsatta başansız- lıklannı dış etkenlerle açıkJama\a çalış- malarının nedeni de budur. Buna ek olarak. dünva görüşlerini çağa uydur- mada zorlandıklan zaman, haürlana- bilir ancak asla yeniden yaşanamaz ta- rihte kalmış olaylara sığını\orlar. Bu da\ranış kışkırtıcılığın gerici versiyo- nudur." Prof.Dr.Özcan Köknel, mevcutlar arasında karizmatik liderin bulunmadı- gını. liderlerin parti tabanına boyun egen kişiler gözüyle baktığını kaydet- ti. nce yaz. Modava yaz erken geldi. İngiltere'nin başkenti, bugünlerde 1997 yılı ilkbahar ve yaz modasına e\ sahipliği yapıyor. Dört gün sürecek Londra Moda Günleri kapsamında dümanın çeşitli ülkelerinden 100'ün üzerindc tasanmcının ilkbahar-) az koleksiyonu dünyanın beğenisine sunulacak. îlk gün ^rçekleştirilen defikler, önümüzdeki ilkbahar ve yaz modasında transparan gi>silt>rin oldukça , re\açtaolacağıru gösteri\or. Tasarımcı John Rocha'nın resimdeki dantel modeli de bunun örneklerinden biri. (Fotoâraf: -4* RELTERS) Bu eyalette deveterle otoyollara çıkmak yasak. Ve bıyıklı erkeklerın kadınlan opmesı de ARKANSAS Erkekler eşlennı ayda bir kez dovme tıakkına yasal olarak sahıp MICHIGAN Kadının saçlan, evlı bulunduğu erkeğın malı sayılıyor PENNSYLVANIA Ûzel bir temızlık dûzenlemesıne göre. çop ve tozları halılann altına supûrmek yasak. Amuda Kalkarak sokakları dolaşmaya izın venlmemış. MASSACHUSETTS Evlı çıfier bıle evlen f—, dış<nda < \ mekânlarda, ,'MAINE ;>ozellıkle .fl r •< otel ve --' motellerde çıplak olarak bulunamıyorlar OE ISLAND GÛNEYOAKOTA 1 \MSCONS»N MINNESOTA Kadınlann rugan ayakkab gıymes.ne ızın yok Fare kapanlan kullanmak ısteyenlere ozel avcılık belgesı gerekıyor. Kuşlar bütun otoyollarda oncelıkh geçış hakkına safııp. Tremonton bolgesınde ise kadınlara ambu/arıs ıçınde seks yapma yasağı var. Suç ışleyecekler. kurbanlarını 24 saat evvel bu suçun nıtelığı hakkında bılgılendırmek zorunda Cezada ındınm sağlanıyor Kopeklere dıl çıkaranlar ya da mımık yapanlar para veya hapıs cezası alıyor MARYLAND Mıdyelere kotu davranmak yasak. Aynca mutfak evyelennın temızlenmesı de yasak. Agzı soğan kokan çocukiar okullara ve derslere alınmıyorlar. Yalnızyaşavan du yada boşanrTiış kadınlann pazar gunlen ogteden sonralan paraşutle attamalanna ızın venlmıyor Garip yasaklar ülkesi: ABDÇeviri Senisi- Amerika için öz- gürlükler \e sonsuz firsatlar ülkesi denır. Demokrası deninceakıllaraön- ce Amerika gelir. O\sa lngilız yayın organı 'The Face\ bunun pek de ger- çek olmadıgını ortaya koydu. Ame- rikan eyalet yasalarındaki gariplikle- ri tek tek açıkla\ an dergı. "Bu mudün- yanın en gıpta edilen ülkesi?'" diyor. Örneğın bu yasalardan birine gö- re tllınois evaletınde e\ lendiği gün a\ - lanmaya >a da balık tutmaya giden er- keğe. şikâvet durumunda cinsel iliş- ki yasağı getiriliyor. VVyomıng >asa- lartna göre hangarlarda ve soğutma kabinlerinde cinsel ilişkıde bulun- mak >asak. Eyalet >asaları maddele- n ıçinde en çok yer tutanlar hayvan- lan korumaya ilişkin. lllinois ryaleti yasalan bir kedi>e, köpeğe ya da baş- ka bir evcil hayvana sigara ikram et- meye hapis cezası öngörü>or. Okla- homa'da bir köpeğe dil çıkaran ya da farklı mimikler yapanlara para ceza- sı veriliyor. Florida'da fillerini herhan- gi bir direğe bağlayanlar, otomobil- lenni park edenlerin saat ücretıne denk birceza ödemek durumundalar. Komedi sürüyor\eMar>landciemid- )e \emek serbest ancak mıd>elere kötü dav ranmak gözaltına alınma ge- rekçesi. Birleşik Devletler'de kadınlar da bu garip yasalardan nasibini alıyor. Ör- neğin Sarasota ve Florida'da İcadmın üzerinde mayosu olduğu durumlarda şarkı söylemesı vasak. Michigan'da kadının saçlan yasal olarak evli bu- Iundugu erkeğe ait savılıvor ve en kötüsü de Arkansas'ta kocalar ayda bir defa olmak kaydıyla eşlerinı dö- vebiliyorlar. AynıilkelvasalarDvers- burg \e Tennessee için de geçerli. tabiı bu yasalar, şikâyet olmadık- ça uygulanmıyor. Kımse kimseyi ma- yosuyla şarkı söyledi diye evinden alıpgötürmüyor. Mahkemeler ancak şikâyet durumunda devreye giriyor. Ve kimse \ ıkanmadan önce doktorun- dan izin almıyor. Evet. yıkanmadan önce doktordan izin almak da Mas- sachusett yasalanna göre zorunlu. SAK ÜSTÜNDE MÜJDATGEZEN Mehmet Barlas... Ekran Gafları En sevdiğim sabah programı İnterstar'daki "Sabah Şekerleri" idi. Buradan onları övdüm. İki şırın sunucu bu ışı çok iyi götürüyorlar.....dı. Ta kı canlı yayında çiğ köfte yiyene kadar. Murat ve Şebnem ikilisine birileri çiğ köfte göndermiş. Bu iki deneyimsiz genç de (madem gönderdiler, yemesek ayıp olur) inceliği içinde köfteleri yayın akışı ıçinde götürdüler. Bir ara kızcağız hem anons yapıyor hem de dişlerinin arasında kalan kıymaları diliyle karıştırıyordu. Sabah sabah yenecek halt veya çiğ köfte değil yani. 'Pazarlık ve duvarlık sözler: "Kurt dişlerini kaybedebilir ama huyunu asla" Ortaokulun ikinci sınıfında tam yedi tane zayıf getirdim. Annem çok kızdı. "Yedi zayıf olur mu.. çok ayıp" dedi. Ben de özsavunmaya geçip, "iyi ama anne, Erkan 'ın da sekiz zayıfı var" dedim. Annem de hiç anlamadığım bir söz söyledi: "Hayri'nin de hiç zayıfı yok, suimisal mısal değildir." Anlamadım, anlattı: Kötüden örnek verilmez, örnek ancak iyi şeylerden verilir ki insanlık ilerleyebilsin... Geçenlerde "Hürrıyet"te Emin Çölaşan'ın biryazısı çıktı. Mehmet Barlas'm kaçak inşaatından söz edıyor. Ertesi gün de "Sabah"\a Mehmet Barlas'm yanıtı çıktı. Ana fikrine zarar getirmeden alıntılar yapıyorum: " 'Her kentli Türk'ün yaptığı gibi, bu sırada, çatıda bir çalışma odası çıkar mı dıye düşündüm. Bunu yapmak için çatının orta yerini 60 santimetre yükseltmek gerekiyordu Benim çatımda 60 santim bir yüksekliği yapamadığım yerin komşu alanında, dört ayda dört katlı apartman bitirildi.... Çevreye zarar vermeden evini onarmak, geliştirmek ne ayıp ne de suç aslında.... Bu gerizekâlının patronlarının evleri onarılırken acaba hiç yasalar çiğnenmedi mi?" Ben bu yazıyı okuyunca gözlerime inanamadım... Mehmet'in verdiği tüm örnekler yasadışılığı anlatıyor... Mehmet'i yetmişli yıllardan televizyon çalışmalanmızdan tanırım. Son derece iyi, tutarlı, tatlı bir insandı... Sonra ne oldu bilmiyorum... Mehmet'e tüm inancımı, güvenimi yitirdim. Birbirimize seyrek de olsa rastladığımızda gözlerinin içi samimi bakmıyordu. Bence kendi de kendinin farkında... Değişim insan içindir, ama bu değişim hep olumluya endekslı olursa... Kimbilir, belki Mehmet de kendindeki değişimi kendi açısından olumlu buluyor... Ama benim burada bir çift sözüm olacak... "Her kentli Türk'ün yaptığı gibi" diyerek, kendi ettiğin haltı başkalanyla paylaşamazsın. Çünkü örneğin, ben de senin gibi bir kentli Türk'üm, ama yaşamım boyunca hiç böyle bir şey yapmadım. Ana caddede bir okulum var. Bahçesinde su satıp kırtasiye masraflarımızı çıkarmaya çalışıyoruz. Eğer su istasyonumuzu ana caddeye koyarsak satışımız yüzde iki yüz artacaktı. Yasaya baktım, olabiliyor ama, tarihi eser olan binamızın görünümü bozulacak. Su istasyonunu yan sokağa kurduk. Şimdi para kazanamıyoruz ve kırtasiye masraflan da gene benim cebimden gidiyor. Ama kimse de: "Bak Müjdat Gezen cânım binanın önüne su istasyonuyaptı, biryolunu bulup" diyemiyor... Böyle olunca da insan rahat uyku uyuyor. Pazarın fıkrası Temel'in sekizinci çocuğu da dünyaya gelince bizimki kararını vermiş: - Fadime bu böyle olmayacak da, devamlı çocuğumuz oliy, ben bundan sonra samanlıkta yatacağum. Fadime saf saf: - Uy temelim, eğer bunun faydasi olacaksa ben de seninle samanlıkta yatarum demiş. Trabzon-BursaBenim bu iki kent arasındaki deplasmanlarım sürüyor. Siz bu yazıyı okurken ben Bursa'dan Istanbul'a, oradan da Trabzon'a son provalanmı yapmaya gitmiş olacağım... Bu iki kentte de yaşamımın mutlu günlerini geçiriyorum. Asıl mesleğim olan tiyatro ile iç içeyim. Benim tiyatroda en sevdiğim dönem provalardır. Burada çocuk doğurur sanatçı. Satırlan insan haline getirir. Sözcükler elbise giyer ve yürüyüp konuşurlar... Bu mesleği çok seviyorum. iyi ki tiyatrocu doğmuşum. Ey Bursa şehri sıkı dur: Oyuncular geliyor. (Haldun Taner: Sersem Kocanın Kurnaz Karısı'ndan). Ey Trabzon şehri ve izleyicisi; siz de sıkı durun, çünkü Sersem Kocanın Kurnaz Karısı geliyor... Banka kartları Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda epeyce düşündüm. Benim iki üç tane Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu. ZEKİ MÜREN... S i g a r a i ç m e A h m e t ! (Bu hafta Ahmet'lere söyledim. Haftaya Mehmet'lere.. işte böyle gider...) banka kartım var. Sıkışınca bunlarla para çekiyorum. Ne var ki en az on kere cumartesi pazar günleri bu kutular para vermedi. Son kez bu cuma, cumartesi ve pazar çok büyük bir bankanın kutusundan para çekmek istedim ve para olmadığını söyledi kutu. Önce mahkemede dava açmayı düşündüm. Bunu avukat Münir'le konuşacağım. Bu kutuların amacı nedır? Zor durumda kalınca sizin paranızı size ödemek. İnsan da en çok tatil günlerinde parasız kalabilir. Acaba bu bankalar, bizim paralarımızı haftanın bu üç günü repoda çalıştırıp bize bu yüzden mi vermiyorlar?... Bir kez daha başıma böyle bir durum gelirse bu büyük bankaları afişe edeceğim ve dava açacağım. Çünkü benim paramı kullanıyor ve ben işimi göremiyorum... MİZAH, DUYGULARI YÜCELTİR VE AKLIMIZI KORUR. C. CHAPLIN OKUYUN: Cumhuriyet İZLEYİN: Cumhuriyet SEVİN: Cumhuriyet NOT: Bu ara bizim arkadaş gazete fiyat düşürdü, aman bizi etkilemesin. Gökçek Ankara'nın bu sevimli Beledıye Başkanı gerçekten son derece kibar, konuşma üslubu olarak son derece nazik, dini bütün, inanmış, mert, tatlı, sempatik, sımsıcak bir insan. Ne zaman ekranda görsem: "Allahım işte gene o çıktı, bu kadar sempatik ve terbiyeli bir adamı nasıl yarattın?" diye kendisine gıpta ediyorum. Sevilmeyecek gibi değil bu Melih... Saygılı, güvenilir, içten. tehdit ve şantaj sevmeyen, yumuşacık, insancıl bir insan. Onu dikkatle takıbetmemiz lazım. Dikkatle. Sigara içmem... Elli üç yıldır Ç, ağzıma hiç koymadım sigarayı. Bu nedenle de özelliklerini bilmiyorum. Neden içildiğini, neden bırakıldığını, sonra yeniden nasıl başlandığını bilmiyorum. Ne haz verdiğini de çakamadığımdan, buradan ahkâm kesmek, fikir yürütmek kolay oluyor. Ama bu konuda bildiğim bir şey var, o da şu: Kendimi; pis, çürümüş yaprak parçalarından çıkan dumanlara teslim edecek kadar zayıf ve iradesiz görmüyorum. İki üç gramlık, kâğıda sarılmış. duman çıkartan bir nesne beni yönetecek. Hadi canım, ben bu kadar zayıf olabilır mıyim... İsimleri karıştırırım Küçükten beri isim hafızam hiç gelişmemiştir. "Ünlü olup da bizi unuttu" demesinler diye bunu hep yinelerim. Aklımda isim ve telefon numarası tutamam. Onlann yerine çabuk rol ezberlemeyi hep tercih etmişimdir. Ben oyunculukla yatar oyunculukia kalkanm. Yolda giden ilginç birini gördüğümde "Acaba bu tipi nasılyapsam da sahneye getirsem" diye düşünürüm. Ama isim ve numara hatırlamam. Hitler'in metresinin adı neydi? Epiktetos'un felsefesi neydi? Akra nerenin başkentiydi? Bunları ilk seferde söyleyemem. Ama birden Eva Braun, Gana, Stoisyen Felsefe aklıma geliverir... Şonra hepsini birbirine karıştırırım. Hitler'in sevgilisi Gana olur, Stoisyen de Epiktetos'un felsefesi (bu kez karıştırmadım galiba?)... Bunları neden yazıyorum?... Yani iîerde isim kanştırma hatası yaparsam sakın bana yüklenmeyin diye mi?... Yooo. Ben kendimi biliyorum. Bunu her zaman yapabilirim. Bazen bilmemekten de yapabilirim. Ben üç dil konuşan iki üniyersite bitirmiş bir entelektüel değilim ki... Mesleğini iyi yapmaya çalışan biriyim ve de iyi yaptığıma inanıyorum. Bu da bana yetiyor. Beni güldürenler Muzaffer Hepgüler son derece dalgın bir adamdı. Bir gün kulis kapısı çalmış ve bir arkadaşı gelmiş. Hepgüler adamı tanımış ama, adını çıkartamamış: - Ooooo hoş geldin Cemalciğim, diye adama sarılmış. Adam: - Benim adım Hüsamettin, demiş. Hepgüler gayet rahat, - Olsun, ben Hüsamettinlere hep Cemal derim, demiş... Benim gibi. SORU: KENDİNİZİ SEVİYOR MUSUNUZ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle