Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SA^FA CUMHURİYET 29 EYLUL 1996 PAZ>
OLAYLAR VE GORUŞLER
Türkiye Nereye - II ?
Prof. Dr. CAHİT TALAS
Ş
eri.it düzeni yanlısı Refah Parti-
si ile liberal-muhafazakârDoğru
V'ol Partisi'nin oluşturduğıı yeni
koalisyon hükümetinin de önün-
de ıvedi çözüm bekleyen birdizi
sorun var. Onedenle önce bir dü-
ünceyı sayın yeni yöneticilerimize anım-
atmaita yarar görüyorum. Şöyle ki. geç-
mişte ortaya konmuş hükümet programlan-
• göz önünde bulundurmadan sağlıklı ka-
arfara ulaşmak oldukça güçriir. Bundan ötü-
ii. yeni hükümet. her alanda karar vermeden
nce. seçmişi anımsayıp bir değerlendirme
aparsa vegeçmişte neyin doğru neyin yan-
ş oldiuğu üzerinde düşünürse. bundan ya-
i r saâlar. Aslında soruniann çoğu, yıllardan
eri ülkenın gündeminde kaldığı için hükü-
ıeti kurmuş olan partilerin hazırlıklı olma-
ın gerekir O nedenle ve doğal olarak so-
j»ılan sağlıklı çöziimlere götürecek prog-
ım ve planlan herhalde elleri ajtındadır.
jrrı'rıın da. Erbakanın dualannı kabul
derek esirgemeyeceğiyardımlan ilesorun-
lr bir birçözülecek. 65 milyon insanımızın
\LZÜgülecek ve ülkemiz hem refahahemde
ilil diizene ulaşacaktır.
1) Tiirk toplumu. uzunca bir süreden be-
rdevieti yönetmeye hazırlıklı olmayan li-
crlerin \e hükümetlerin güdümünde. sağ-
klı ve istikrarh bir toplum niteliğini yirir-
ne sürecı içine girdi. Bu durunıa gelmiş ol-
nanın kuş,kusuz bırden çok nedeni var. On-
c- şunu söyieyebiliriz. 1946'dan buyanagir-
nış olduğumuz demokrasi yolunda yeterin-
ce ilerlevemedik. 1950 seçimleri büyük bir
umut olmuştu. Fakat. ilk on yıl içinde bir as-
keri müdahaieye giden dikta hevesleri için-
de önemli yanlışlar yaşandı. Çoğunluk bas-
kısına dayanan yanlış yollara girildi. Dikta-
törlüklerin en kötüsünün çoğunluk dıktaror-
yası olduğunu hep biliyoruz. Onu yaşadık.
1960tan sonra nitelikleri birbirinden farkh
üç askeri müdahale ile karşı karşıya gelindi.
Doğru Yol Başkanı Bayan Çiüer'in işbirliği
ile 1996 Temmuzu'nda sivil ve beklenmedik
bir darbe oluştu. Sayın Erbakan'ın güdü-
münde bir yeni koalisyon hiikümeti kuruldu.
Ülkeleri. ortaçağ öncesi toplumlannın yö-
netimi ve yaşam biçimleri için öngörülmüş
yönetim kurallannm cenderesine sokarsa-
nız. örneğin demokrasinin temel ilkeleri. ku-
rallan ve kurunılan ile bağdaşamayacak şe-
riat ile yani değişmezlikJe yönetmeye kal-
karsanız, gelişmenin. çağdaşlaşmanın önü-
nü kesmiş ve snil bir darbe gerçekleş.tirmis.
olursunuz. Aslında şimdilerde bir azmlık,
bir yolunu bulmuş. nasılsa parlamento ço-
ğunluğunu sağlayarak iktidar olmuştur Sa-
yısız " l " dönüşieri ve eyyameılığı ile Re-
fah Partisi'nin son amacının. Islam ülkele-
rinde olduğu gibi şeriat düzenini Türkiye'de
yerleştirmek olduğu bilinmektedir. Bu olu-
şuma gelinmede. yanı Refah Partisi'nin ik-
tidarolmasında BayanÇiller'insiyasai ahiak
ile bağdaşmayan rolii. demokrasiye ve laik
devleteyaptığı ihaıııri. tarih,gereken doğrul-
tularda değerlendirmekte elbette gecikme-
yecektir. Bu demokrasi karşıtı darbe olum-
suzgelişmelerinkaynağı olmak eğiliminde-
dir. Çünkü. Atatürk devrimlennin koyu bir
karşıtı olan Erbakan'ın yönetimindeki Refah
Partisi. Bayan Çiller'indesteği ve işbirliği ile
şimdilerde parlamentonun ve hükümetin
dizginlerini elinde tutuyor. Erbakan'ın son
derece kaypak ve eyyamcı politikalanna kar-
şın. amaçlanan sonııçlara dönük gidişatın
uçlan görünmeye başlamıştır. Adalete mü-
dahale içine ginnek \e eğitimin her aşanıa-
smda dinsel ağırlıklara yönelmek. saklı ni-
yetlerin ipuçlarını ortaya koymuyormu?
2) Bayan Çiller'in kışisel hesaplannın
ürünü olan bir shü darbe ile vegörünürde her
türlü ödünü vererek Refah Partisi ummadı-
ğı bir fırsat elde etmiş ve iktidar olnıuştur.
Ama çok hazırlıksız yakalanmıştır. L Ikenın
içeride \e dı$anda karşı karşıya bulunduğu
siyasal, toplumsal ve ekonomik sayısız so-
runlar ortadayken asıl amaçlannı kurtamıa-
ya dönük çoğu yanlış kararlarla ülkeyı yö-
netmeye koyulmuştur. İlk önemli yanlış.
Başbakan Erbakan'ın ayağının tozu ile son
derece anlamsız Doğu ve Uzakdoğu ülkele-
rine yapmış olduğu on günlük gezilerdir
Başbakanların dış ziyaretlerinin yerleşmiş
ulusal ve uluslararası kurallan bulunduğunu
herkes bilir. Savın Başbakan'ın ön hazırlık-
sız \egeli$igüzelziyarederinin sıınıut herhan-
gibirsonuçgetirmeyeceğiaçıktı. Malezja'nın
Türki>e'den 500 bin düz işci istediği ise tama-
mı ile gerçek dışıdır. Çünkü. bu ülke şimdi-
lerde. .Mğışmış birdüz işci kitlesinin ağır bas-
kıları altındadır. Devlet adamları için en bü-
>iik sakınca inanılırlık ve güvenilirliklerini
yitirmiş olmalandır.
Bayan Çiller'in. kişisel kaygılannın bas-
kılan altında Refah Partisi ile birlik olup si-
vil bir darbenin önde gelen miman olması,
hem kendisi hem de partisi için büyük bir
yanlıştır. Yiğışmış sorunları çözmek için
herhangi bir hazırlığı olmayan bugünkü hü-
kümet. çok geçmeden içerideki ve dışanda-
ki olumsuz gelişmelerin baskılan altında çe-
kilmek zorunda kalabilir. Böyle bir kanıva
\arabilmek için hükümet programına kısa
bir göz atmak yeterlidir.
3) Türkiye'nin sorunlannın başında. süre-
gelen yüksek oranlı enflasyon durumunun
bulunduğunu herkes biliyor. Hükümet prog-
ramı temel soruniann "Terör. göç, işsizJik.
geçim sıkıntısı; kövlü, işci, memur, esnaf.
emekli ve muhtac. vatandaşlanmızın refah
seviyesinin vüksehilmesi'* olduğunu söylü-
yor. ama bütün bu sorunlann kaynağının enf-
lasyon olduğu gerçeğinin bilincinde değil.
Hükümet. enflasyonu azdıncı uygulamala-
ra yönelmiş ve ilk aşamada popülist harca-
malara giderek Merkez Bankası'nın kredi
limitlerini zorlama eğilimi içine girmiştir.
Sağlıklı ve adil bir vergi reformu ufukta gö-
rünmüyor. Çok yayguı bir kaytt dışı ekono-
minin genel ekonomi ile birleşmesine, disip-
lin aftına alınmasına ise iigi duyulmuyor. Bii-
tün bu oluşumlar enflasyonun azmasına gö-
türiir. Enflasyon. bütün siyasal. ekonomik ve
toplumsal çalkantıların kaynagıdır. Hükü-
met. her şeyden önce sürekli ve aşın boyut-
lu bir enflasyonun ülkeye her alanda nelere
mal olduğu üzerinde ciddi olarak'durmalı-
dır. Yaşamakta olduğumuz toplumsal buna-
lım ve zaman zaman anarşiye dönüşen çal-
kantılar \e tepkiler. yıliardan beri süregelen
\egelirbölüşümü aıialetsizliğini dedrama-
tik boyutlara çıkaran enflasyon olayıdır. Top-
lumlar. uzun süren yüksek düzeyli enflasyon
olaylannın her alandaki yıkımlanna ve her
türlü ekonomik. toplumsal ve ahlaksal de-
ğerlerin çökmelerine engel olamazlar.
4) İşsizlik aslında bir ülke için büyük bir
savurganlıktır. Çünkü. üretimin başta gelen
biröğesi oian emek gücünün bir bölümü üre-
tim dışı kalmaktadır. Bu konuda kısaca şu-
rtu belirtmekle yetineceğim. Lzun süren bir
işsizlik hem kişisel hem de toplumsal ba-
kımdan tehlikelerle doludur. Bu nitelikli bir
işsizlik dönemi, insanı, yaşamı yıkar ve bo-
zar. Toplumsal bakımdan. da insanı yürür-
lükteki düzene. haklı olarak düşman olma-
ya götürür ve birçok toplumsal çalkantılann
kaynağı olur.
5) Anayasaya göre Türkiye Çumhuriyeti
sosyal birdevlettir. Sosval de> letin anlamı ise.
emek gücü ile sermaye arasındaki iuşkilerde
dengesağlamak, somüriiv ü önlenıek.adil bir
ücretin oluşması için gerekli bütün önlemle-
ri almak ve çalışan kesimin sendikal hakia-
nnı güvence altında tutmakbr. Ama adil bir
ekonomik ve sosyal düzeni safsata niteliği-
ne indirgeyen Refah Partisi ile işçilere top-
lumun kanuıı emen bir kesim olarak bakan
Tansu Çiller'in Doğru Yol Partisi'nin oluş-
turduğu hükümet programında sendika adı
bilegeçmemiştır. Hemen söyleyelim ki. hü-
kümet programı kamu görevlilerinin sendi-
kal haklannı da tamamıyla gözardı etmiştir.
Oysa memur da birçalışandır. lş\ereni dev-
lettir. Son söz; Ne acıdır ki Türkiye. başta
laik düzen olmak üzere Atatürk devrimlerin-
den bir bir sapma sürecinin sisleri içine air-
di.
ARADABIR
YA\XZ GOR
Elektronik Amansız
Savaş
Sabah kalkıp, kendinize birkahve pişirdiğinizi, birsi-
gara yakıp. radyoyu karıştırmaya başladığınızı varsa-
yn... Hemen pişman olacağınıza bahse girerim...
Tamburî Cemil Bey'in (şedaraban) taksiminin tam
keyfine varmışken birden bilmem neredeki manifatu-
ramağazasında başlatılan "indirimlikazıklar" reklamı-
nn ciyaklanması girecek araya... Düğmeyi birazoyna-
tırca Bach'ın org konçertosunun üstüne tünemiş bir
kemençe sesi ile karşılaşırsınız...
"Yahu... Bizim radyo bozulmuş" telaşma düşme-
yin... Bozuk olan, radyo değil, düzendir. Çünkü... FM
ya da UKVV (Ultra Kısa Dalga) bandı, sorumsuzlar or-
dısu tarafından işgal altına alınmış bulunmaktadır ve
yapacak hiçbir şey yok... En iyisi, düğmeyi kapatın;
yoksa Mazhar Osman'hk olmanız işten değildir.
3u durum. tıpkı. kendine ait olmayan arsaları işgal
edıp; üstüne, mavili, morlu, cart sanlı gecekondular
oturtarak "Küçük Asya "dan, altın aramak umutları ile
Dersaadet(!)e (İstanbul'a) gelen vatandaşiara satmayı
rmfisJfik edinmiş. "uyanık" kişilerin marifeti ile benzer-
1
iiğiolan, uygarlık bilmez, uygarlıktanımaz, uygarlığaya-
naşmaz bir davranışın, elektronik alandaki gösterge-
sİGir...
II. Dünya Savaşı sırasında dövüşen taraflar, birbirle-
rin.n radyo yayınlarını bozmak için "Jammimg" yapar-
lardı. Soğuk savaş döneminde de bu tatsızl/k sürdü git-
ti. Biz, çağı yeni atladığımız için olacak, bu evreye ye-
ni gird/k. Birkaç yıl önce, "Radyomu istiyorum!" diye
kara kurdeleler bağlayanları. candan ve gönülden kut-
larız. istediklerine kavuştular...
• • •
Radyo için bu kadar... Gelelim şimdi Tiii-Viiii'lere...
Eskiden "kanal" denilince. akla. Panama Kanalı, Sü-
veyş Kanalı, Korint Kanalı vb gibi coğrafya ile ikjili kav-
ramlar gelirdi. Bu su yollarının hiçbiri de "Benden iyisi
yok!" türünde övünmez, kendini dünyanın "gözbebe-
ği" ilan edip. gülünç olmazlardı.
Oysaaaa...
Bizdeki Tiii-Viii kanalları, başka ülkelerdebenzerigö-
rülmemiş marifetler üretmek yarışındalar... Hepsi,
öbürünü geride bırakmış... "Pr/me-f/me"gibi "rating"
gibi ancak arif olanlann anlayabilecegj ve Türkçesinin
bulunmasınavekullanılmasınatenezzüledilmeyenbir-
takım gizemli sözcüklerle bir "övünme" furyası, a/mış
başınagidiyor...
Tanrının bir lütfu olacak ki hepsi de "Türkiye 'nin göz-
bebeği..." Bu kadar çok gözbebeğiyle "şaşı" olmak iş-
ten değil!..
Bu davranışlar. sadece "övünmekle" kalsa, "gör-
mem/ş/*"deyipgeçebilirsiniz... Amma velakin, işin içi-
ne karşılıklı sataşma ve suçlama da girince, ekranda-
ki filmlerin canına okunuyor (eski dille kıraat ediliyor)
ve örneğin, suçlama altyazıları yüzünden, Clark Gab-
le'in bıyığı, Marlyn Monroe'nun dekoltesi. Şarlo'nun
bastonu vb. altyazıların girdabında kayboluyor, efen-
dim....
Bundan sonraki aşamada, Tiiii-Viii kanalları da tıpkı
FM radyolan gibi elektronik savaşa tutuşup. birbirleri-
nin frekanslarını kullanmaya başlarlarsa, her türlü yoz-
laşmaya "aşılı" olan bizler. buna da "eyvallah" diyece-
ğiz herhalde...
Tanrı bize sabır versin... Bu işler düzeltilmezse. rad-
yolan sobada yakar, televizyonları da çamaşır dolabı
diye kullanırız; olur biter...
TuzveAyna...
Av.HULUSIMETIN
G
ıda Maddelen Tüzüğü'nün ekmeklerle
ılgili maddesine göre (m. 307). ekme-
ğin içindeki tuz nıiktan yüzde 1.5 gram-
dan fazla olmaz ise de > ürürlükteki TS
5000 sayılı standama tuz miktarının
yüzde 2'den fazla olamayacağı belirtil-
mışlir. Tuz miktan oranlanna uyulmaması (kasıt varsa I.
a£ır para cezasının uygulanmasını uerektiren bir suçtur
(Yareıtay 2. Ceza Dai'resi 14.03.1995. YKD. Cilt: 22. Sa-
yı: fOcakl996).
Tuzsuz ekmek y iyenleri ırgalamasa da tuzun oranın-
da gerçekleşen adalet. kuşkusuz hepimizi ılgilendirir.
Tuzun gramında gerçekleşen de adalettir. ele geçirilen
kilolarca uyuşturucuda gerçekleşen de. llkınde ekmeği
yiyenin ağız tadı bozulmaz. ikıncisınde toplumun. Tu-
zun gramında gerçekleştirilen adalet, suçlulann cezala-
rını çekmelerinde etkisiz kılını-
yorsa. bunun etkısel ve hukuJtsal
sonuçlannın topluma maliyeti
tuzlu olur. Fınncı. tuzu kuru olsa
da tuz oranına uymadığı an. hak-
kında yasal işlem yapılacağmın
\e cezasını da çekeceğinin bilin-
cinde ve korkusundadır.
Tuzdan dolayı fınncının ceza-
sını çekmesi hukuka ne kadar uy- . *
s
gunsa. kilolarca uyuşturucuyu
parayavesilahaçevireninözgür- *
4
^
:
' - .
lüğü de o kadar hukuka aykındır. ^ '
Adaletın kılıcı ilkine keskın. ikın-
cisine körse. tuzun gramı tam ol-
sa da yenilen somunun yine de ta-
dı olmaz. Kamuya gramla değil
tonlarca. liralarla değil dolarlar- •
ca zarar veren. Tuzsuz Deli Be-
kir'in ruhuna rahmet okutan top-
lum düşmaniarı ise nasılsa kurtu-
lacaklarının kanıtlanmış rahatlı-
ğı ile nanenin her türlüsünü yer-
Fer. Ekmeğin içindeki tuzu yargı-
layan adalet, gızli hesaplann. gü-
neş görmemiş karanlıkların. göl-
ge insanlann karşısında etkisiz
kılınırsa. düzenin tadı tuzu kal-
maz. giderek hukuk soluklaşır.
demokrasi silikleşir. Hukuk de\ -
letı kibar hırsızın, soyguncunun
devleti olurçıkar.
Demokrasi ve hukuka duyu-
lan gereksinim. ekmek ve tuza
duyulan oranda gerçekleştiğin-
de. yeni tıp pohtikacilargöreceğimize inanıyoruz.
Evrensel ka\ramlara. "tui titizliği" gösterilebildiği
gün. ağızlara sakızedilen ka\ ramlar yaşama geçirilmiş
olur. Tersi durumda, se tuzluyu iç suyu. unut eitsin.
• '
Kımi insan. aynası olduğunun ayırdında değildir. Hep
biraynası olsun ister. Kimisi, aynası olduğunun ayırdın-
da olmasan insanlara gerçeği sö> lemek ister
Kinıı insan. aynasıyla ilişkisinin ne denli önemli ol-
duğunun ayırdında değildir. Kimileri için ayna. varsıl-
lığın görkemini başkalanna (\e kendisine) sessizce fı-
sıldamaktır. kimileri için ayna. tıraş. olmak ya da süs-
lünmek içindir. Kimi insan için ayna. arkadaki gözdür
Amenkan Bar'da oturan için ayna güveni > udumlamak.
birlikte içebilmektir. Kimi insan. aynanın sımyla ilgi-
lenir. A> na. çokluktur Politikacı için coşkun kaJabalık-
tır. Iş insanı için durum değerlendirmesidir İnşaat işçi-
si için ayna. tükürükle ıslatılmış saçlarda meşhur bir rür-
kücü görmektir. Sürücü için ayna. can güvenliğidir. Ka-
sap ve manav için ayna. ürün zenginliğidir. Berber için
ayna çok önemlidir, enseye turulan ayna. gururdur. Ay-
na. bakanın gördüğüne. kısa ya da uzun yolculuğudur.
Aynaya bakan kendi tannsını görer. Kınlmadığı sürece
zamana meydan okuyan aynalar. bakanın tannsıdır. Ay-
naya bakmak bir ziyarertir, ibadettir. Meraktır. acaba-
dır. Ayna. "bana karsı ben"dir.
Aynavepolitika... Ikisidegerekçedir İlkiobna.ıkin-
cisi olnıuşa... Ayna ve adalet... İlk harfleriy îe değil. ola-
nı yansıtmaklabirbirine benzer. Ayna ve... Lsunuza ge-
len her konuyla. ayna arasında bir ilişki olabilir kuru-
labilir. Meclis toplumun aynası derler. Ya bizler başka
bir aynaya bakıyoruz ya da bu ayna başka bir toplumu
gösteriyor. Ya yanlışlık yoksa... Ekmek. tuz ve ayna...
Haydi, aynaya bakıp ekmek yiyelim!
PENCERE
Kim Daha Müslüman?
Humeyni mi?
Erbakan mı?
Suudi mi?
Taleban mı?
•
Çamaşır tozunun bugüne değin keşfedilmiş e
çarpıcı reklamı nedir:
Beyazın da beyazı var.
(Islamın değil) şeriatçılığın tarih boyunca siya
sada en geçerli tanımı:
Siyahın da siyahı var.
•
Siyah nedir?..
Işıksızdır...
Karanlıktır...
Humeyni mi daha karanlık, Suudi mi, Nurcı
mu. Süleymancı mı, Fethullahçı mı, Aczmend
mi, Hikmetyar mı, Taleban mı?.. Dinci, tarikat-
çı, kişi ve cemaat olarak say sayabildiğin kadar!..
Al birini vur ötekine!.. Dincinin karanlık siyase-
tindeki kör kuyunun bostan dolabını çevirçevir-
diğince!..
Siyahın da siyahı var...
Peki, hangisi daha siyah?..
•
Soru 'Müslümanlık' ile 'şeriatçılık' arasındaki
ayrımın saydamlığında yanıtlanır. Ama bizim Er-
bakan ve tayfası gibi şehatçı ile Müslüman ay-
nmını yadsıyıp "Ikisi de birdir" dersen, 1.5 mil-
yarlık Islam coğrafyasında, en Müslüman kişi,
Kâbil'e giren Taleban'dır.
Neden?..
Çünkü en şeriatçı o!..
Müslümanlık bir inanç işidir...
Şeriatçılık politika işi.
Süleyman Nazif Türkçülere kızarmış:
"- Üzümcü üzüm satar, karpuzcu karpuz sa-
tar, Türkçü de Türk mü satar?.."
Günümüze uyarlayalım:
Enginarcı enginar satar, zerzevatçı zerzevat
satar, dinci de dinini mi satar?..
Özdemir Asafın ünlü bir şiiri var:
"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu
Birinciliği beyaza verdiler."
Sonunculuk da siyahın; ama, hiç unutmaya-
hm ki siyahın da siyahı var.
1986 YILI VE 86.İ 0911 SAYILI BAKANLAR KURULu KARARINA GÖRE SİGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR.