Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AYFA CUMHURİYET 29 EYLUL 1996 PAZAR
LO PAZAR YAZILARI
Uzaldar daha dauzaldaştıBERLIN
DİLEK
ZAPTÇIOĞLU
Uzun yıllardır Berün'de yaşa-
\ın. Alman eşinden yetişkin iki
ç>cuk sahibi bir dostumuz rakı
s>frasında birakşam etkârlandı.
Ev de ne zaman Zeki Miiren din-
Umeye kalksabütün ev ahalisi is-
yın ediyor, "Aman baba, bu da
dnlenir mi" diyordu. o da teybi
kıpatmak zorunda kalıvordu. Aı-
lenin tahammülü ancak Türk
"hafıT* müziğine yetiyordu. Türk
sanat müziği fazla geliyordu.
Gençken neyse, ama yaş ilerle-
dıkçe Zeki Müren onun için İs-
tanbul'un uzaktan gelen se deriıı-
den sızla>an sesi olmuştu. Bu ses
vıllarla beraber silinmek verine
daha da gürleşmiş. daha da an-
lamlanmıştı.
Zeki Müren İstanbul'du. Bod-
rum'du. Arnav utköv 'de Boğaz'dı.
Berlin'de kendi çocukluğuna \e
belki de •*aslına" dönüştü. Istan-
bul RadyosıTndan maç arası ya-
yılannamelerdi.
Berlin'de hayatının üçte ikisini
geçiren dostumuzu o akşamdan
sonra ikınci görüşümde. ki üze-
nnden avlar geçmışti. İstanbul'a
giden uçakta arka arkaya düş-
müştiik. fşlerini değışikbirdüze-
ne kovmuş. Türkıve bağlantısını
ku\ \ etlendırmişti. Artık bir aya-
ğ\ Istanbul'davdı. Galata Kule-
si'ne bakan "bir eski Cene\iz
apartmanında kalıvordu. Hayatı-
nı tümden değiştirmişti. Eşinden
a>nlmjştı. bu karan almaktan
mutluvdu. Boğaz'da Zeki Müren
dııılivordu, bu onun kendi terci-
hıydi.
Berlin'de vavın vapan verel
Türk televızyonu TD I geçen
günlerde onun eski filmlerini.
konserlerini vavımladı. Perşem-
be sabahı gazetelerini alanlar Ze-
ki Müren'ın ölüm haberi karşı-
sında şok oldular. Türkıye'deki
yakınlarını aravıp konuştular.
Berlin'deki Türk lokantlarında
"umumi istek" üzenne akşamlar
hep Zeki Müren'in o tasnif edil-
mesı güç \e belki bu vüzden de
güzel sesiyle yankılandı. Bizim
sokaktan geçen \e arkasından
hep Mirkelam veya Tarkan'ın
düm-çakalannı bırakan spor ara-
balardan bu kez "Senisevmekim-
kânsız, imkânsız" nameleri du-
>uldu.
Kendimizi bildık bileiı aşina
olduğumuz sesler v ardır. annemi-
zin sesi en başta gelir. Bunların
arasında Orhan Boran'ın sesı.
Halit Kıvanç'ın sesı, Ajda Fek-
kan'ın sesi en azından bizim ku-
şak için sanki havatımıza başın-
dan itibaren refakat etmiş. tanıdık
seslerdir. O sesler artık hayatımı-
zın bir parçası olmuşlardır. Zeki
Müren'in sesi de bu birkaç sesin
arasında veralır. Hatta onlarınba-
şında gelir. Gerçekten de bizim
~aynalanmız~da onlar vardır.
Yetişkin yaşta Türkiye'den ay-
rılıp buralara gelenlerin kulağın-
dan bu sesler hiç sılinmez. hatta
gün gelir tekrar gürleşir. Yurtdı-
şında geçen ilkyıllarda. on vıllar-
da yeni. değişık sesler ağırhkla-
rını koyarlar. hayatı yönlendirir-
ler, esk'ilere faka basarlar bir ba-
kıma. Ama gözlemlerinıiz hep
avnı şeyi gösteriyor ki. bellı bir
zaman sonra, şöyle 45-50 yaşla-
nnda göçmenlerde bir eski sesle-
re dönüş yaşanıyor. Çocukluğun
seslerine. ilk gençlığin tabii her
türlü kötü anıdan arınmış güzel
seslenne dönüş, insanlan yeniden
doğduklan. büyüdükleri vere çe-
kivor.
İşte Zeki Müren'in ölüm habe-
ri salt bir insanın ölüm haberin-
den öte. birçok kişi için çocukluk
ve gençlik semasındaki o yol gös-
terici > ıldızlardan birinin sönme-
si. çok aşina bir sesin kavbolma-
sıydı. Dönülecek bir şeyın yok ol-
ması. uzakların daha da uzaklaş-
masıydı.
Zeki Müren'e Berlın'den de
rahmet dılevenler çok. Toprağı
bol olsun!
Kültürel
yalnızlık• Batı ülkeleri ile kültür ilişkilerinin
oluşturulması, kalıcılığı ve de
geliştirilmesi. politikacılann günlük
çıkar hesaplan ne olursa olsun. önemini
hiç yitirmemelidir. Kültür alış-
verişinden yola çıkarak toplumlararası
diyaloğu sağlamak yönetenlerin
görevidir.
STUTTCART
AHMET
ARR\D
Alman toplumu son
yıllarda Türkiye üzerine
çok önyargılı. Bunun
nedenlen çeşitli. Çözüm
yollan da, 90"lı yıllarda
büvük çalkantılara sahne
olan Türkiye'nin imajı
Batı ülkelerinde. özellikle
de Almanya'da olumsuz.
Iki buçuk nıiKona \akın
ınsammız Almanlarla iç
içe değil. birbınne
dokunmadan > an yana.
kabuğuna çekilmiş, kendi
halinde vaşamını
sürdürüyor. Yaşlısı olsun.
genci olsun yalnız
bırakılmış birevler.
Haklarını pek
alamıyorlar. Istemiyorlar
da. Seslerini çıkarmadan
yaşayıp gidiyorlar.
I960'dan bu yana Bonn
onlarla pek ilgilenmemiş.
Ankara derseniz. "altın
yumurtlayan tavuk"diye
kabullendiği
Alamancılan hep
"kaynak" aradığında
anımsamış. Genelde içıne
kapanık vaşayan Türk
işçisi boş zamanını tren
istasvonlarında avare-
a\are dolaşmakla.
kahvelerde iskambil
oynamakla. e\de bovalı
Türk gazeteleri
okumakla. \ ideodan Türk
filmleri. çanaktan Türk
kanalları seyretmekle
geçinr. Son 8-10 vılda
gittikçe çoğalan camıler
de sakal bırakmanın.
başörtü takmanın yararını
kavramışlann \akit
öldürdüğü yerler.
Stuttgart vakınlannda
yeni yapılan bü\ük
Mannheim de Pforzheim
camıleri dolup taşıyor.
Ülkenin diğer
e\aletlerinde de cami
>apımları hızlandı.
Alman toplumu genelde
camılere karşı çıkıyor.
Ancak "Bize din düşmanı
demesinler" di\en yerel
polıtıkacılar yapıma izni
\en\or. Dını
bütünlerimizin
gerekçeleri de çok ilginç:
"Almama'da camiler
açıldıkça toplumun
Türklere önyargıları yavaş
vavaş azalacaktır..."
Insan ısterdı ki,
önyargılara karşı .
camilerle değil. Türk
Kültür Enstitülen ile
dolduralım.
Almanya'daki. İtal>an.
Yugoslav. Yunan. Fransız,
Amenkan, Ingilizler
örneği. Ülkede kendi
çabası ile adını az çok
duyurabilmiş ve de kabul
ettirmiş Türk yazar. şaır.
ressam. müzisyen ve
yontu ustalan yalnız. Bu
insanlara kucak açalım,
kültür enstitülerimizde
onlan bir araya getirelim.
Türkiye'den gelecek
sanatçilarımızla birlikte
tanıtalım onlan Alman
toplumuna. Kültürümüz,
önyargılarla sa\aşta silah
olsun.Sorunlarla dolu
dünyamızda insanlann
değişık kültürleri
tanımasıyla birçok yanlış
anlamanın önüne
geçilebılir. önyargılar
ortadan kalkabilir. Batı
ülkeleri ile kültür
ilişkılennin
oluşturulması, kalıcılığı
\e de geliştirilmesi.
politıkacılann günlük
çıkar hesaplan ne olursa
olsun, önemini hiç
yitirmemelidir. Kültür
alışverişinden \ola
çıkarak topluml ararası
divaloğu sağlamak
yönetenlerin göre\idir.
Almanva'daTürk Kültür
Enstitüleri'nin
gereklilığine inanan,
açılmalannın "acil vaka"
olduğu bilincine varan
bazı Türk \e Alman
girişimciler şu sıralar
Stuttgart'ta çok önemli
bir adım atmaya
hazırlamyor.
Insanlanmızin 35 yıllık
düşü. lW7ye Stuttgart'ta
açılacağına kesinlikle
inandığımız ılk Türk
Kültür Enstitüsü ile
gerçekleşecek gibi.
Clinton
kalabalığı (!)
selamlıyor
ABD*\i seviın hc>txaaı ivice sardı.
2.dönem başkanbk için seçim
kampanvalannı büyük bir hı/la
sürdüren ABD Başkanı Bill Clinton,
Fort VVorth'taki kampanya sırasında
kalabalığı (!) selamlıyor.
Başkan Bill Clinton, kendi
dönemindeki ekonomi politikalannın
ABD halkına sağladığı refahı
aniatı>or. Son kamuoyu yoklamalan
Demokratlann adavi Bill Clinton'ın
Cumhuriyetçiler'in ada\i Robert
Dole'un 20 puan ilerisinde olduğunu
gösteriyor. Dole tüm çabalanna
karşın aradaki farkı kapatmayı
başaramadı.
Eylülde uzaklara kaçmak istiyor insan
STOCKHOLM
GÜRHAN
Kışlann ıızunkığu. bana sorulan
sorulann başında geli\or Türki\e'de
olduğum zamanlar. Onu. gecelerin
uzunluğu izlnor. N'asıl katlandığım.
daha doğrusu. nasıl alıştığım. O\sa
beni en çok etkileyen "ara
me>simler"ın kısaîığı. Ister ılk>az \e
güz devııı. ıster ılkbahar ve
sonbahar. bu me\ simlenn bir aydan
az bir zaman dilımme sıkışması
beni çok rahatsız edı\or. Ahım-
şahım bir >az geçırdıkten sonra kışa
hızlı gırmek değil derdım: her
şe\ den önce. ö\ le bir yaz pek
geçirılmıyor. Derdım. Ankara'nın
e\lülünden kopamamak. Hangı
Ankara'nın. ne zamanın dı\e
sorarak can sıkma\ın şımdi! Kişının
belleğinde en canlı olarak tuttuğu
anılar. öyle tutmayı yeğlediği
amlardır. Olumsuz \anlan. zaman
dılıminın gıderek daralan açısında
kaybolur \e gerıye. sürekli olarak
amansız bir lyimserlikle genışletılen
güzel anılar k'alır.
Şimdi Orta As\a haritasına dönmüş
de olsa. bir Bahçelıe\ler'dekı.
Bestekâr Sokak'taki eylül
yürü\üşlerinı unutmam olanaksız.
Tatlı-sert bir hava\la geldi eylül
Stockholm'e. Kötü geçen haziran
\e temmuzdan sonra ağustosun yüz
güldüreceği kimsenin aklına
gelmiyordu.
Ardından me\sim normallerıne
dönülünce yazın bittiği anlaşıldı.
Turnalar olağandan erken başjadılar
kışa: bilenler. "kışın uzun ve zorlu
geçeceğine işaret* dişe \orumluyor
bu durumu. Kuze\dekı Laponlar ise
tatlısu !e\ reklerınin karnındakı
kınnızılıkla tahminde bulunu\orlar.
Kırmızı renk >oğun \e canlıysa kış
beter geçeceğe benzermiş. Bu \ıl
durum bö\le gösteri\or. Kış nasıl
geçerse geçsin, ben eylülümü
arnorum.
Güneş yanığı gençlerın Kızılay'da -
sahı. çok mıı battı da o tarıhsel bina
yıkıldı \e yerini ne idüğü belirsiz
bir \apı denemesıne bıraktı?- yaz
\orgunu olarak dolaşmalannı.
Mülkiveliler'ın bahçesinde pastırma
yazının tadını çıkarmayı
sürdürenlerin birbirlerinı
bulmalannı arnorum. Stockholm
güzel. çok güzel bir kent. ama ne
zaman insan bulmak istesen.
bomboş! Artık vaz bittı va. bundan
sonrası Noel. başka bir şe> geçerli
değil. E>lül, ekım filan. Noel'e
giden yol sadece. Işyerlerinde \az
anılan anlatılışor. ^ı'aptıkları
yolculuktan hoşnut dönenler.
dönme\enler konuşup duru\orlar.
O\ sa ben. bambaşka bir yol'culuk
yapmak isti\orum. Olmayacak bir
'zaman makinesine' binme>i değil.
acelesiz bir eylülü memleketımde
saşamayı düşünüvorum. Bir-ıkı
eylül bö\le olsa ı>i. Ev denilen.
\angın kapısı olma>an \erde bile,
bilemedin bir eylül kotarılabilir.
Ama. ya her e\lül aynı ıstırapsa?
Içimdeki ganp bir d'uygu.
Stockholm'dekı evlülün hızla geçip
gidivermesini istiyor. Bıraz üzerine
düşünce anhyorum nedeninr Bir
sonraki evlülü vakınlaştırdığı için.
Size üç adet Stockholm eylülü
versem. bana bir yarım Ankara
evlülü verir misiniz? Hanı...
Tarih yazan
modern
maymunlar
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Tann insanı varatmış. Ne
güzel yapmış! Öykünün başı
ister Adem ile Havva'ya. is-
ter alet kullanmaya kalkışan
maymunlara dayansın: epey-
ce yol kat etmışiz vesselam.
Ve İNSAN olmuş, kendımı-
zi büyük harfle vazmasmı
öğrenmişiz.
Taş toprak devrini çoktan
aşmışız. Taşlan birbirine
sürtmeden ateş yakmak bi-
zim ıçın çocuk oyuncağı ol-
muş. tşaret parmağımızı
pohpohlayan düğme savısını
arttırdıkça gelişmişız: bilgi-
sayar aklımıza akıl katmış;
uzay uysal bir halı gibi önü-
müze senlmiş. llerledikçe
ilerlemışız. Koskoca20. yüz-
vılı bıle küçümseyıp gözü-
müzü birkaç > ıl sonra başla-
yacak ne ıdıği belirsiz "yeni
çağ"a çevırmişiz. İNSAN.
doğayı yok edecek kadar
güçlenmiş.
Tarih üstüne tarih \azmış.
Ne kadar övünsek azdır!..
Stop!.. Yukandakı paragrafı
askıya alalım. "Insan"ı kü-
çük harflerle yazalım. Bö-
bürlenmeye kısa bir süre için
ara \erip Isa'dan sonra 1996
vılının e\lül ayına gelelım.
ınsanlık tanhinin en gelışmış
olduğu sövlenen toplumla-
rından bin seçımlere hazırla-
nıvor. Medarı iftıharımız
Amenkalılar'dan söz ediyo-
rum. Her şey devlet başkan-
lığı seçımlerine bağlanmış.
(Şu "endekslenmiş" sözcü-
ğünü yıne kullanamadım.)
Vee. hoop. Bob Doledüşmüş!
Adam tribünden düşmüş. Bir
de ABD'yt. dolayısıyla dün-
yayı vönetmeye kalkıyor.
A\akta duramıyor.
Bir de üstüne. yakışıklı
Başkan Bill Cttnttm kollarını
sıvayıp kuma saplanan bir
Uygarlığı
arabayı iterek kurtarmamış
mı?.. Sonuç: Clinton'ın pu-
anlan Dole'uepeyce geçmış.
Nasıl' Insanhğın binlerce
vıllık gelışmesinden sonra
öğretici bir öykü, değil mi?
Isterseniz bir de ana fikir ya-
zalım: Bu zamanda düşenin
dostu olmuyor! Aynı seçım-
lerle ilgıli bir başka puan oy-
natma aracı da lrak'ta adam
öldürme sanatı. *Hain Sad-
dam, kahrordeyip basıyor-
sunbomba\ı: ABDiçsi>asal
pi\ asalannda ratingin yükse-
lı>or. Bu da güzel. değil mı?
21 Yüzvıl eşiğinde son bü-
yük seçımlerden bınnın halı
işte böyle, evlere şenlik!..
Ha\dı Amerıkalılan bir ke-
nara bırakalım. Onlara aklı-
mız ermevebilir. Ruslara dö-
nelım. Ruslarkı. vıllarcacılt
ciltkitaplardevirmışler. Kül-
türün âlası onlarda. Yaşavan
Ruslar. hem sosyalızmi hem
de kapitalizmi vutmuşlar, bo-
ğazlanndan geçtiğı kadanv-
la. Onlar ikı buçuk ay önce
düzenlemişler başkanlık se-
çimlerıni. Hasta olduğunu
Günev Afrıkalı ayakkabı bo-
yacılarının, Latin Amenkalı
çerez satıcılannın \e Mı-
sır'dakı sağır sultanın bıle
çok ıyı bildıği yaşlı bir ada-
mı devletin başına yerleştir-
mişler. Sonrası malum: Se-
çimlerde "Kalbinizle seçin"
sloganını kullanmış olan vaş-
lı adamın kalbi daha fazla da-
yanamamış bu oyuna. Şimdi
ortalık toz duman...
Michael konsere geç gel-
miş. Mecburen daha erken
gelen koruyucu gonlleri sı-
kıntıdan Ruslan pataklamış.
Konserin sonunda sahneye
Amerıkan bavrağı dikilmiş.
Izlevenler de alkıştan elleri-
nı paralamış... Stop!.. Yuka-
rıdaki paragraflar (ılkı hariç)
sanki biraz düzeysiz gibi gel-
di. Hepsını iptal edıp. birinci
güzel paragrafı birkaç kez
daha >inele>elim."tn-
san"derken de mutlaka en
büvük harflerle İNSAN dıye
yazalım. Ne de olsa nice
tarıhler yazmış. gelışmış de
gelrşmişiz!.. *» •
Viyana'da yaşamak
VIYANA
USTUN
AKMEN
Bütün sorun ne bılıyor
musunuz. insan kişiliğini
Vivana'da yeniden bulmak
istiyor. Karnten Cadde-
si'ndeünlüSacherOteli'nin
pastanesinın kapısında sıra
beklerken böyle düşündüm.
Smokin giymiş şef garson
kontrolünde, önce yağmur-
luklarımızı vestiyere bırak-
tık. Kırmızı koltuklardan
bırine oturdum. Çağımızın.
insanını bir gereç vaptığı
kesin. tnsan kendi eserinin
elinde oyuncak oldu yahu!
Sacher'in ünlü mü ünlü
turtasından söyledik. Üzeri
yufka kaplı. çikolata arası-
na marmelat sürülmüş bir
pasta bu. Nefis. Yanında
mutlaka Melange ıçilmeliy-
miş. Yusuf öyle söyledı. Bu
da bir çeşit k'ahve. Üstünde
krema yerıne. gerçek süt
köpüğü var. Olağanüstü lez-
zetli.
Makinenin insanı ruhtan
Letonya pusulasız yola çıkmıyorAvrupa Konseyi Danışma Meclı-
sı'nin bir komisyon toplantısı vesile-
sivle Izmir Milletvekili arkadaşım
Prof.ŞükrüGürerie birlikte eylül ba-
şında kısa bir süre Letonya'yı (resmi
adı Larvia) ziyaret ettik. Riga dönüşü
ıç politikayla her zamanki gibi fazla-
>ı\ la meşgul Türk okuruna "bir baş-
ka tür ekzotik""bu Baltık ülkesinden
bazı haber ve izlenimler sunmak isti-
\orum. Haberler eylül ayından ve ye-
rel basın kaynaklı.
1 - 62 Leton parlanıentor, Rus ku\ -
vetlerinin Ceçenistan'dan çekilmesini
isteyen bir mektubu, Yeltsin'e ulaştı-
nlması için. 20 ağustosta Riga'daki
Rus Büvük Elçiliğf ne verince. eylül
başlannda beklenen Letonya Başba-
kanı'nın Moskova'ya ziyaret davetı
bir türlü gerçekleşememiş.
2- Letonva'nın Baltık Denizi yata-
gında, Riga Körfezı'nde petrol ara-
mak için Amerikan Amoco ve Is-
^eç'in OPAB şirketlerivle imzaladığı
inlaşmaların parlamentonun onavına
sunulması. Litvanya'nınobölgeyİeil-
|ili egemenlik talepleri üzerine bir sü-
re ertelenmiş.
3- Seçim zamanı bağlı oldukları
partiyi terk edıp başka partilere geçen
milletvekillerinin mazbatlannın ipta-
line ilişkin >edı muhalefet milleneki-
linin verdiği kanun teklifi parlamen-
todareddedildi.
4- Başbakan AndrisSkele"nın mer-
kez sağ gökkuşağı koalisvonu içinde
çalkantılar: Skele muhtemelen daha
iki yıl iktidarda.
5- Şu sırada Avustralya'da bulıınan
Avustralya'nın eski Riga fahri konso-
losu Valdis Berzins hakkında ülke dı-
şına değerli sanat eserleri kaçırmak
suçundan dava açıldı.
6- Letonya güzeli Ieva Melina. \'e-
nez\ıela'da 2 e\ lülde yapılan yarışma-
da ikincıliği kazandı veZerafet Güze-
li umanını aldı.
7- Letonya Devlet Radvo ve Tele-
vizyon Konseyi (Letonva RTÜK'ü)
Moskova televizyonunun Letoına'ya
yaymını durdurdu. Letonva'nın Rus-
ça konuşan halkı. karann alıııdığı 29
ağustosu "Karaperşembe"olaıak ni-
teliyor.
LETONYA
BÜLENT H. TANLA
S- Ogretmenler Birliği. bütçede
kendilerine ayrılan ödeneğin öğret-
menlen yoksulluk sınırının altına dü-
şürdüğünü. herhangi bir uzlaşma ol-
mazsa. greve gıdeceklerini duyurdu.
Üç Baltık ülkesinden en küçüğü ku-
zeydekı Estonya. nüfusu 1.5 milvon
kadar. yüzölçümü 45 bin kılometre
kare; en büyüğü güneydeki Litvanya
3 miKon 725 bin nüfus. 65 bin kilo-
metre karede v aşıv or. Ortada v er alan
Letoma'ya da Lat\ia yüzölçümü ba-
kımından da nüfus olarak da ıkisinin
arasında: 64 bin kilometre karede 2
milvon 600 bin kişi.
Leton}a Parlamentosu Saeima'nın
100 üvesi üç \ıl için seçıhyor. Sovyet
rejimi sonrası 1993'te ve son defa 30
Eylül-1 Ekim 1995'te iki seçim yapıl-
mış. Son seçimekatılan 19parti yada
siyasi oluşumdan dokuzu, v üzde 5 ba-
rajı aşarak Saeima'da temsil hakkını
kazanmış. Meclis Başkanlığfna ilk
defa bir kadın, Başbakan Skele'nin
Demokratik Parti Saimnieks'inden
Dr. llga Kreinısegetirilmiş.
Letonva çok uzun süren savaşlar.
kıtlıklar. salgınlar, hastalıklar \ aşamış.
Birinci Dünva Sa\aşı sonunda Rus
Çarlığı'nın ve Alman tkinci Reic-
hı'nın çöküşü. Letonya devletinin ku-
ruluşuna ımkân sağlıyor. 1921 'de Le-
tonya Milletler Cemiyeti'ne katılıyor.
Bu sırada nüfusun binde üçü üniver-
sıteve devam etmekte ve bu oran Av-
rupa'nın en yükseği.
1929 büyük iktisadi krizi sonrası,
zamanın Başbakanı Kaıiis l lmanis
parlamentoyu feshedip totaliter bir yö-
netim kuruyor. Ulmanis rejimi etnik
bir temizliğe gitmiyor. halkın genış
desteğini sağlıyor.
Şimdiki Cumhurbaşkanı Guntis Ul-
manis. Karlis Ulmanis'in ikinci ku-
şaktanveğeni. 1939'daki Hitler-Stalin
paktı sonucu Letonya, Sovyetler'in çı-
kar çemberine giriyor. 1940'ta Sovyet
ordusu Letonya'yı işgal ediyor. ardın-
dan da katliam ve sürgünler geliyor.
Öyle ki Alman ordusu büyük sevinç-
le karşı lanıyor. 1945-1949 arası 100
bin kişi Sibirya'ya yollanıyor. Nüfu-
sun üçte birinden fazlası zaten savaş-
ta ölmüş. 1940'ta nüfusun dörtte üçü
Leton. bugün ancak yüzde 52'si, geri
kalan vüzde 34 Rus, yüzde 14 de Lit-
vanvaîı. Kruschev dönemi önce belli
bir rahatlama hatta kültürel canlanma
getiriyor. arkasından Sibirya'ya **ycri-
culuklar" yeniden başlıyor. Brezhnev
döneminde ekonomi gitgide bozulu-
vor. 1987'den itibaren halk arasında
Stalin-Hitler paktınınfeshi talepleri
başlıyor. 1991 Ağustosu'nda Mosko-
va'daki hükümet darbesi girişimi sıra-
sında da Letonya Parlamentosu ülke-
nin baSımsızlığı ilan ediyor.
Letonya bugün Sovyet rejimi sonra-
sının bütün sancılannı çekmeyi sürdü-
rü\or. Ancak gelecek için de oldukça
iyimserler. Avrupa ve Amerika. Bal-
tık ülkelerine önemli destek verivor.
Avrupa Birliği'ne almma vaadi sürek-
li yenilenıyor. Lattelekom gibi çokba-
şarılı özelleştirmeler yapılmış. Ri-
ga "da herhangi bir sokak kulübesin-
den anında İstanbul'la bağlantı kura-
biliyorsunuz. Ancak ortalama 150do-
lar düzeyindeki ücretle yaşamak
mümkün değil. Kayıt dışı ekonomi
canlı. Letonlann en önemli kozu son
derece kültürlü. cana yakın ve açık
sözlü insanlan. Ülkelerindeki sıkıntı-
lan, problemleri, aksaklıklan asla giz-
lemivorlar. Yollardaki çukurlara dik-
kat etmenizi ve olmayan yol işareie-
rine karşı tedbir olarak pusulayla gez-
menizi tavsiye edivorlar. Bu gidişle
tahmin edilenden daha kısa sürede
içinde düz vola çıkabilirler de.
yoksun bıraktığını düşünü-
yorduk. Tavandan bir Ric-
hard Strauss müziği ku-
laklara sarktı. Köşedeki raf-
cıkta bir \Vagner heykelciği.
"Myana'da ruh insanı yeni-
den bulmak ister" dedi Yu-
suf. Sustuk.
Akşam, tipik bir Viyana
gecesi için Dr. karlRenner
ringinden ve Rönesans bıçi-
minden izlertaşıyan Burgt-
heater. belediye ve parla-
mento binalarının önünden
geçerek kent dışındaki
Grınzing Bahçesf ne gittik.
Zum Martin Sepp'de Viya-
na usulü Şnitzel... Domuz
mu, dana mı, tavuk mu...
Hangisini istersiniz1
Yanına
da şarap.
Şarap, kısa süre içinde
nedense şarampolden düşer
durumu yarattı bende. Akıl-
dan da. duvgudan da kop-
tum. Dış dünvanın gramo-
fon haline gelmiş kişisi ola-
rak yakaladım kışiliğimi.
Gözlerim verine kulakîanm
vardı, dılim yoktu. tçimde-
kı çalı türün'den bir ağacın
omuz yüksekliğinde aynlan
bir dalına dayandım. Daya-
nır dayanmaz kendimi des-
teklenmiş, rahat, yerleşmiş
buldum. Sanki. ağacın içın-
den dalgalar halinde bir şey-
ler çıkıyor \e görünmeden
içime sokuluyordu. Masa-
dakilerden Ziya'nın dikka-
ti yavaş yavaş hiç bilmediği
bir duygu üstünde birleşti.
Aziz. içinın böylesı esinti-
lerle dolduğunu ilk kez du-
yoımsadı. Yüksel Bey de be-
İiren durum öylesine olgun
ve açıktı ki. her şeyden baş-
kaydı. Hulusi. şımdiye dek
denenmiş olanları aşıyor;
Orhan tanımlanamayacak
oranda duygulanıyordu.
Nurı Ağabey bir kuşun ar-
dndan bakar. bir gölgeyle
ilgilenir gibi yüreğini dü-
şünceli anlayışlarla doldur-
du. Dursun. içindeki pence-
renin önünde durup, ardı ar-
dına gıdip gelen dalgalarla
dolu benliğini izledi. Yusuf,
bildıği bütün tatların yanın-
da. yeni bir tat buldu ve do-
ğanın ötesine geçtiğini anla-
dı.
Oynadığımız oyuna, de-
rin ağırbaşlılıklara kapıla-
rak yetkinlığe ulaşmak için
bugüne değin gösterdiğimız
sonsuz çabaya acıdık. Kişi-
liklenmizi Viyana'da yeni-
den bulmak istiyorduk.
Bütün sorun da bu değil
mıvdi zaten?