27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 1996 CUMA~ 12 DIZIYAZI 12 Eylül faşizminden kuşku yoktu, sadece tarih yanıltıyordu herkesi 4 Bu işfaı soııu darbeALIER Her kesimden ınsanlar avnı şeyi söylü\ordu."Bu işin sonu darbe." Kaç yıldır bu ctimle relaftız ediliyordu... Darbenin geleceğınden kimsenin kuşkusu yoktu. Sadece zamanına ilişkn yapılan tahmmler tutmuyordu. Darbenin tşaretı savılan ordunun uyarı mektubu 2 ocakta \erilmişti. Uyarı mektubu bir tür darbeci centılmenligiydi. Uyansız darbe yapmak yakişık almazdı. Adana ve Çevre Illeri Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Nevzat Bölügiray. emekliye aynldıktan sonra yayımiadıgı anılarında. darbe kararının ilk kez 7 haziranda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında yapılan sıkıyönetim komutanları toplantiMnda açıklandığını belirtir. • Süleyman Demırel, 2 temmuzda TBMM'de yapılan oylamada 227 oyla güvenöyu tazelemiş hükümette başbakandır. 11 eylül günü. bazı arkadaşlan kendisine o gece darbe yapılacağına dair bilgiler aldıklannı söylerler. 12 Eylül sabaha karşı saat 04.00"te tanklar belirlenen hedeflere doğru yol almaya başladı. Darbe start almıştı... Korgenaral Bölügırav'ın anlatımlarına göre Kenan Evren darbe karannı şöyle ifade eder: "Arkadaşlar. sizlerin de gördiiğü gibi isteklerimizin büyük çoğunluğu yapılmadığı tçin terör durmak bilmiyor. Kaç kez uvardık, olnıadı... Memlekef felakete gidiyor. Zaten baktım sizier de bu toplantıda konuşmanızı çok kısa kestiniz. Biz kuvvet komutanı arkadaşlanmızla beraber yönetfme el ko>maya karar \erdik. Bunu daha önce yapacaktık. ama bazı nedenlerie erteledik." Bayrak Harekâtı. Genelkurmay Ikinci Başkanı Orgeneral HaydarSalok başkanlığında kurukın özel birekip- - tarafindan hazırlanmıştır. Plan, temmuz ayı ortalarında uygulamaya konulmak üzere haziran ayı sonlarında. Genelkurmay tarafindan doğrudan sıkıyönetim komutanlarına ulaştırılır. Ancak 8 temmuzda plan geri istenir. Eylül başında yeniden dağıtılır. Darbe günü için kararlaştırılan tarih 12 Eylül "dür. 11 Eylül 1980 Süleyman Demirel, 2 temmuzda TBMM'de yapılan oylamada 227 oyla güvenoyu tazelemiş hükümette başbakandır. 11 eylül günü. bazı arkadaşlan kendisine o gece darbe yapılacağına dair bilgiler aldıklannı söylerler. Cumhurbaşkanı Vekili İhsan Sabri Çağlayangü, Genelkurmay Başakanı Kenan Evren'Ie haftalık olağan görüşmesini yapacaktır. Demirel. aldığı duyumları ÇaölayangiFe aktanrve Evren'i yoklamasını ister. Evren kuşkulu hiçbir işaret vermemiştır. Washington saat 20.00 Llusal Gü\enlik Konseyi Türkiye Masası Şefi Paul Henze. Beyaz Dışan çıkmak cesaret istiyordu. Çünkü sokaklarda her an bu görüntülerie karşüaşmak mümkiindü. Saray'daki Sfuarion Room'u arar ve telefonun karşı ucundaki yetkiliye şunları söyler: "Our bms have done it" (Bizim çoeuklarişj birirdi.)12 Eylül sabaha karşı saat 04.00"te tanklar belırlenen hedeflere doğru yol almaya başladı. Darbe start almıştı..l-;^ 12 Eylül 1980 12 Eylül sabahı. Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren adına televizyon ve radyoda yayımlanan bildirilerle darbe halka duyuruldu. Bildiride. Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar anlatılıyor ve özetle şöyle deniliyordu: "Aziz Tiİrk MUIeti— ışte bu ortam içinde Türk Silahlı Ku\ vetieri İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkive CumhuriyetTni kollama ve koruma göre\ini >üce Türk milleti adına, emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme karannı almış, ülke vönetimine bütünüyle el koymuştur» Yatandaşlann, sükunet içinde radvo ve teievizyonlan başında yayımlanacak bildirileri izlemeleri ve bunlara tam uvmalannı ve bağnndan çıkan Türk Silahlı KuvvetlerTne giivenmelerini beklerim." Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edildi. Parlamento feshedildi. parlamenterlerin dokunulmazJıklan kaldırıldı. siyasi partilerin faaliyetleri durduruldu ve daha sonra kapatıldılar. DİSK ve MtSK"e baölı tüm sendikalann faaliveti yasaklandı. Çok sayıda dernek kapatıldı. Yurtdışına çıkışlar yasaklandı. Kenan Evren, 12 Eylül saat 13.00"te televizyon ve radyodan halka hitap etti. Evren. darbecilerin klasik konuşmalarından birini yapıyordu... NATO ve diğer itifaklara bağlı kalınacak, iilke düzlüge çıkarıldıktan sonra yeniden demokrasıye dönülecekti. Evren. bu konuşmasında darbenin yönü hakkında ilk ipuçlannı da veriyordu: "Türk toplumuna yaraşır bir anayasa ve seçim kanunu ile partiler kanunu hazırlamayı ve bunlara paralel düzenlemeleri yapmayı müteakip... 1961 Anayasası lüks Darbenin lideri Kenan Evren, 1961 Anayasası'nı Türk toplumuna yakıştıramıyordu. Evren daha sonra çıktığı birçok yurt gezisinde 196! Anayasasfnın Türk toplumuna bol geldigini söylecek ve nasıl bir anayasa hazırlanacağının ipuçlannı verecekti. Yakışanın ne olduğu az çok belli olmuştu. AP lideri Süleyman Demirel, ikinci kez askerler tarafindan başbakanlıktan uzaklaştınlıyordu. Süleyman Demirel ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit. Gelibolu'da. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan da tzmir Uzunada'da eşleriyle beraber askerlerin deyimiyle güvence altına alınmışlardı. MHP lideri AJpaslan Türkeş. üç gün saklandıktan sonra 15 eylülde teslim olmuş, o da Uzunada'ya gönderilmişti. DİSK yöneticiieri yapılan çagrıya uyarak 16 eylülde teslim oldular. 17 eylülde gözetim altında tutma süresi 17 eylülde 30 güne, bir ay sonra ise 90 güne çıkarıldı. Darbeye. ABD başta olmak üzere birçok Batılı ülke destek verdi. Eski ABD Başkanı Jimmv Carter, Temmuz 1985'teCumhuriyet muhabirine verdiği demecinde 12 • Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edildi. Parlamento feshedildi, parlamenterlerin dokunulmazlıklan kaldırıldı, siyasi partilerin faaliyetleri durduruldu ve daha sonra kapatıldılar. Tüm sendikaların faaliyeti yasaklandı. Yurtdışına çıkışlar yasaklandı. Kenan Evren, 12 Eylül saat 13.00'te televizyon ve radyodan darbecilerin klasik konuşmalarından birini yapıyordu... Eylül'ü şöyle değerlendıriyordu: "12 Eylül hareketinden önce Türkiye'nin durumu savunma açısından tehlike arz edivordu. Afganistan'ın işgal edilmesi ve İran monarsisinin devrilnıesinden sonra Türkiye'deki bu istikrar hareketi içimizi ferahlatmıştı" 12 Eylül'e sermayenin verdiği desteği en çarpıcı sözlerle Türkiye Işveren Sendikalan Başkanı Halit Narin dile getiriyor ve şöyle diyordu: "Şimdive kadar işçiler güldü. Bundan sonra biz güleceğiz." Sürecek DÜZBJME Gazetemizin 12. sayfasında "12 Eylül" dizisiyle ilgili yayımlanan sunuş bölümünde 12 Eylül darbesinin 16. yıldönümü, yanlışlıkla 14. yıldönümü olarak çıkmıştır. Düzeltir. özür dileriz. Darbe günü sabaha karşı tanklar belirlenen hedeflere doğru yol alıyordu. ÖRUŞ/Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV S oğuk savaş bitti, ama sıcak sa- vaş yer yer sürüyor. Amerika'nın kısa bir alarmla hemen eyleme geçmeye hazır hava, deniz ve kara güçleri yeryüzüne bolca yayılmış du- rumda. Tüm devletler içinde Amerika, dı- şanda askeri üsleri ve savaş gemileri en fazla olan ülkedir. Soğuk savaşın en do- rukta olduğu zaman bile. Sovyetler'in böylesine yaygın bir askeri varlığı yoktu. Ayrıca hiçbir ülke, Amerika kadar uzak yerlere bu denli sık asker yollamamıştır. 1991 'de ve gene şimdi Irak'ı hedef ala- rak kuvvete başvurmasının ve benzeri müdahalelerin nedenini Amerikan kamu- oyuna ve dünyaya Beyaz Saray ile Sa- vunma ve Dışişleri bakanlıklan açıklıyor. Bu gibi durumlarda, Amerikan Başka- nı'nın müdahaleyi televizyonda anlatma- sı ve nedenini bir diktatoryaya karşı çık- mak gibi insancıl bir amaca ya da kendi yurttaşını korumak kabilinden haklı görü- nen bir Amerikan çıkanna bağlamak âdettendir. Ancak başkanları, giriştikleri askeri eylemin gerçek nedenini açıklar- lar mı? Amerikan halkı Beyaz Saray'ın bir hayli çarprtılmış açıklamalannı kabul ede- dursun, bu müdahaleler incelendiğınde ileri sürülen gerekçelerle gerçeklerin uyuşmadığı sık sık görülüyor. Konunun Amerikan yurttaşlan açısından trajik bir yanı; çoğu kez. aslında ne için savaştık- lannı bilmeden ölmeleri ve öldürmeleridir. Filmlere değin yansıyan bu gerçeğin ge- çen yüzyıldan bu yana örneklerle, bura- da üstünde durmanın gereğı yok. Çelişkiler Ancak. yalnızca Irak'a müdahalenin çelişkilerini kısaca anımsamakta yarar olabilir. Başkan Bush, 1991 'de Arabistan Yanmadası'na 200 bin asker yığdığında. çeşitli zamanlarda farklı nedenler ileri sür- müştü. Suudi başkentine yollanan Ame- rikan Savunma Sekreteri Richard Cha- ney, orada Irak'ın bu ülkeye saldıracağı- Amerikan Demokrasisi Sınavdanı anlatmaya çalışırken Başkan'ın kendi- si Kongre'ye yaptığı yazılı açıklamada Saddam Hüseyin'in "sının aşıp Suudi Arabistan'a girecek kadar aptal olma- dığını" şöylüyordu. Birara Suudi petrol- leriyle Körfez'deki küçükemirliklerin kay- naklarını da ele geçirerekfiyatlanarttıra- cağını iddia ettiyse de öteki ülkelerin da- ha fazla petrol üretip başka enerji ola- naklanna yönelerek fiyatlan düşürecek- leri söylenince, bu kez, 'Kuveyt'in sa- vunması' ilkesine yöneldi. Oysa, Bağ- dat'taki Amerikan Büyükelçisı April Glaspie, Saddam Hüseyin'e, Irak'ın top- rak anlaşmazlıklarının onları ilgilendirme- diğini söylemişti. Irak'a müdahale neden- lerini sık sık değiştirdiği ve farklı anlattığı gözlemleniyor. Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 15 Ocak 1991 tarihli kararı askeri kuvvete başvurmayı son çare ola- rak görmüştü. Oysa, Dışişleri Sekreteri James Baker, Irak temsilcisiyle Cenev- re'de sadece bir kez konuşmuş, ama res- mi açıklama 'sonsuz diplomatik faali- yet'ten dem vurmuştu. Nihayet. bir ay süren yoğun hava saldınlanndan sonra karaya asker çıkarma nedenleri de inan- dırıcı değildi. Sorular Ancak Irak savaşı da gösterdiği gibi Başkan dışta askeri müdahaleye girişin- ce, Amerikan kamuoyunun desteğini ar- kasına almayı başarabilmektedir. Bu mü- dahalelerie ilgili olarak şu soruların yanrt- larını araştırmak herhalde gerekir: Ame- rikan basını gerçek nedenleri bulup çıkar- ma ve yaymada görevini yapıyor mu? Amerikan Merkezi Haberalma Örgü- tü'nün (CIA) rolü nedir? Beyaz Saray'ın siyasetıni denetlemekle görevlı Kongre, bu anayasal sorumluluğunu yerine getir- mekte mı? Bu Amenkan müdahalelerı, son bulacak mı? Amerika'nın, geçmiş müdahalelerinde gerçek nedenleri bir gün açıklayarak hedef aldığı ülkelerden afdilemesi söz konusu mu? VeAmerikan halkının yöneticiieri üstünde demokratik bir denetim şansı var mı? Basın ve CIA Amerikan hükümetlerı dış ülkelerdeki askeri müdahalelerinde kendi halkının desteğini ister (en azından müdahale sü- resince). Gene Amerikan hükümetleri ba- sın ve benzeri kitle haberleşme araçları görevlerini yansız ve tam olarak yaptık- lan takdirde. halka resmi görüşü kabul et- tirmenin güçlüğünü de bilir. Bu nedenle, tüm gerçeklerin yurttaşa ulaşmasını en- gellemeyi de görevi sayar. Öte yandan, Amerikan kitle haberleş- me araçlannın elinde neredeyse sınırsız teknolojık olanaklar vardır. Ama gene de muhabirlerdeyazıişlerigörevlileride res- mi görüşün ardındaki gerçekleri nadiren araştınrlar. Giderek, araştıranlar çıktığın- da bunları engellemek de sanki basının görevidir. Örneğin, 1954'te. Guatema- la'da Amerika'ya ilk kez karşı çıkan yurt- sever ve bağlantısızhk eğilimli Başkan Arbenz'i CIA devirmeden. çok kısa bir süre önce, bir New York Times gazetesı muhabın, Guatemala devlet adamının portresini CIA Başkanı Allen Dulles'ın hiç istemediği biçimde çizmiştı. Dulles'ın şikâyeti üzerine gazete yöneticiieri muha- birini Amerika'nın müdahalesi boyunca Guatemala dışındatuttular. VVashington, Castro rejimine karşı Domuzlar Körfezı Çıkarması'nı tasarladığı sırada Miami Worid muhabiri de Florida'da bazı Küba- lı muhaliflerin gizlice eğitildiklerini fark edince, gene Dullas'ın isteği üzerine bu yazı yayımlanmadı. Dünyanın en tutucu, güçlü ve acıma- sız haberalma örgütü olan CIA'nın ken- dini günlük gazete, dergi ve haberajans- lanyla büyük bir basın ve yayın impara- torluğu da vardır. Kendi yazar ve gazete- cilerini öteki yayın organlarının içine de sızdırır. Amacı. Amerikan ve dünya kitle haberleşme araçlanna CIA hedefleri doğ- rultusunda bılgi ve yorum vermek, bu arada başka yaklaşımlann, hatta gerçek- lerin öğrenilmesini engellemektir. CIA'nın hazırlayıp sunduğu yorum biçimleri, en çok satan ve en etkili yayın organlannın sayfalarını doldurur. Amerikan Senato- su'nda zaman zaman CIA'nın bu sürekli çabalarına ilişkin olarak 'basının namu- suna tecavüz edildiği' biçiminde eleş- tiriler bıle yapılmıştır. CIA kendi yapısı içinde doğrudan gö- revli olmayan yazariara da belirli amaç- lara yönelik bilgileri gizlice aktardığında, bu gazeteciler 'atlatma haber' elde et- tiklerini sanarak 'giivenilir kaynaklara' ya da 'üst rütbeli yetkililere' atıfla yazı- ları basmaktadırlar. Haber ya da yoru- mun yanlış olduğu sonradan ortaya çı- karsa. resmi çevreleryanlışı bazen kabul etmekte, ancak olayların üstünden akıp gıtmiş olan zaman konuya ilgıyi büyük öi- çüdeazaltmışolmakta.yayımcılardadü- zeltmeyi basmakta bir duyariık göster- memektedirter. Örneğin, 1965'te Domi- nikCumhuriyeti'ylebirçatışmaolduğun- da oradaki Amerikan Büyükelçiliği ken- dılerine karşı olan Bosch kuvvetlerinden bir subayın komünistlerle temas ettiğini söylemiş. ancak söz konusu kişi böyle bir tamasın hiç olmadığını sonra yaymak ıs- tediğınde hıkâyenin aslı kimsenin ilgisini çekmemişti. Amerikan kitle haberieşme araçları Dı- şişleri ve Savunma bakanlıklan ve CIA gibi devlet kuruluşlannın açıklamalan ve raporlannı yakından izlemeye bir ölçüde zorunludurtar. Bu uğurda binlerce kişi ça- lıştıran ve milyonlarca dolar harcayan bu kuruluşlarda, doğru ya da yanlış, birçok bilgi vardır. Bazı gazetecileryansız haber- de ısrarlı oluriarsa, Amerikan hükümeti bunlara karşı kampanyalaryürutür. Örne- ğin, Başkan Nixon sağlıklı haberde ısrar eden gazetecilerden bir 'düşmanlar lis- tesi' hazırlamıştı. Bu durumda, gazete- cilerin çoğu. hükümet yorumundan ha- reket etmenin kendileri için daha yararlı olduğu sonucuna varmaktadırtar. Örne- ğin. El Salvador'da görev yapan New Y- ork Times muhabiri Raymond Bonner Amerika'nın desteklediği hükümetin köy- leri bombaladığını yazınca, başkent San Salvador'daki Amerikan Büyükelçiliği de onu hiçbir basın toplantısına çağırmama ve elçilik personeliyle görüştürmeme ka- ran almıştı. Gazete de Bonner"in artık 'işe yaramadığını' görerek yerine resmi gö- rüşlerine ses çıkarmayacak birini yolladı. Büyük gazeteterin bu tavnnı da anla- makzordeğil. Büyüktelevizyon kuruluş- ları, çok satan gazeteler ve yerieşmiş kit- le dergilerinin sahipleri ve yöneticiieri de dünyaya yayılmış Amerikan iş çevreleri ve mali kuruluşlarıyla genelde aynı çıkar- ları paylaşıyorlar. Onlar da Amerika'nın askeri müdahalelerinden yana. Pana- ma'da ya da Irak'ta bir müdahale yapı- lınca, bunlar genelde müdahaleden ya- nadırlar. Bireylenn müdahalenin neden- lerine illşkin olarak doğruları araştırmala- n son tahlilde onlann da işine gelmez. Resmi çevrelerin hertürlüsüyle işbiriikle- ri yadırganmamalıdır. Ancak bu antide- mokratik mekanizma, sıradan yurttaşın gerçekleri yansıtan haberleri alma özgür- lüğünü de ortadan kaldınyor. Bu durum- da, bızim görevımiz de gerçeğin peşine daha da fazla düşmek olmalıdır. Yarın: Kongrenin aczi ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU j Mavi de Soluverdi ] Bir sabah Gümüşlük ya da Turgut Reis, Cennet-t köy'de bir durak, sonra Yalıkavak. Kıyıda balık lokan- J taları var, denizde oturur gibi fosfor bayramı, maviyi? güzel yaşayan bir koy burası. Köy pazarı da kıyıda; kurulurmuş yakın günlere kadar, şimdi içerıde. Ne-; den acaba, kıyıda bir pazar daha güzel ve özel de-* ğil mi? Gülecen ve sevecen bir yer Yalıkavak, orada* güzel bir kavuşmayı da kutladım. Lise ve üniversite.; arkadaşım Nitüfer Reddy, Jale Eralp ve Lale Ku-; ra kardeşlerle dolaştık sokaklarda. Okul anılarınaj mavi anılar kattık. Yıllardır New York'ta yaşıyor Nilü- • fer Reddy. Ama kalbi Türkiye'de çarpıyor. Kadın ozan,; ve öykücülerimizden çeviriler yapıyor. Kadınadönük« ilginç araştırmaları var. Yalıkavak gezisine dört kişi • başladık, ama grubumuz büyüdü giderek. Behice • Boran'lar, Muzaffer Şerif'ler, Nezihe Araz'lar, Fat-. ma Başaran'lar, Ayla Kutlu'lar, Erendüz Atasü'ler,. Latife Tekjn'ler de katıldı bize. Şiirler, öyküler, der-î ken deniz kıyısından İç Anadolu'ya, Konya'ya, Sı-i vas'a, Doğu veGüney Anadolu'ya yöneldik. Kilimga-; lerisine dönüşen eski bir yağ evinde Anadolu kadı-': nının ellerini seyrettik. Ayrıca tutkunun üretkenliğini...v Kilim galerisinin sahibi Bodrum'a sevdalanmış. Ya- lıkavak'ta yaşamaya karar vermiş, ama Ege'nin ma-, visiyle yetinmiyor, eski kilimlerin renk şölenini izleye-; rek mutlu oluyor. Bir kilim müzesi açmayı düşlüyor; Istanbul'da. Bu düşün gerçekleşmesini diliyorum.j Güzel kilimlerimiz yurtdışına gidiyor durmadan. Bir< ninenin çeyiz sandığından bir renk bahçesi ya da bir- Türkmen ailenin göçünden bir denk kilimi, usta bir-' fırçanın ürettiği bir tablo kadar güzel. Ayrıca yerel .• özellikleri yansıtan renkli bir mozaik Anadolu'muz-' dan. Tahtakuşlar Etnoğrafya Galerisi'nde bir kilirrr' köşesi olmalı bence. Güzel kilimlerden naylon çadır-;' lara geçmenin öyküsü daha iyi anlaşılır o zaman! { Bodrum'da bir akşam saatinde barok müzik din-v leyeceğimi düşünmezdim doğrusu. M&M Ban'nda" kaleyi Vivaldi ile seyrettim. Bodrum'un yeni modası. * güzel bir köşe M&M. Ama protokol köşesi ters gel- di bana. Niçin ya da kim için protokol? Mavi koyla- ra tatile gelen mavi kanlılar için olamaz, çünkü onlar î protokol dışında biryaşamı özledikleri için Bodrum'a j geliyorlar! , Bodrum'u uzaktan, neredeyse bir kuş kanadında' kucaklamanın güzelliğini de, eski başkentli dostla-; rım Selmin ve Zafer Başak'ın motelinde yaşadım.' Arkamda antik tiyatro, önde kale, deniz, tekneler.; Geçmişten geleceğe uzanıyor insan, eski dostlara» sesleniyor, darsokaklara sapıyor, mor begonvillerle; balkonlara tırmanıyor, Balıkçı'yı görüyor her yerde,; yanında Azra Ertıat, Homeros'tan dizeler okuyor- sevdiklerine. Bodrum'a gelışim Azra Erhat'ın 14. ölüm yıldönümüne rastlamış meğer. Oysa antik tiyat-' ro motelin terasından onu görüyorum. Hâlâ gülüm-- süyor, ama gülüşünde hüzün de var. Kaleyi seyre- i derken ben de hüzünleniyorum doğrusu. Haçlı sa-î vaşçılar canlanıyor gözümde, mavi deniz kararıyor! birden, bugünkü savaşçılar daha acımasız değil mi? | Bodrum'dan dönüş de bir başka savaş yaşattı ba-1 na. Söke'den çıkınca sellere kapıldık, bir saati aşkın J sulara gömüldük. TV'de canlı yayın türü bir olay. Bel-; ki siz de seyrettiniz. Acı bir gerçeği sergiliyor bu o-j lay, kimi politikacıları da güzel yalanlıyor. Kentlerara-j sı yollarla övünülüyor, ama altyapı olmayınca üstya-; pı ürünleri çabuk bozuluyor! Asfalt deliniyor, toprakj çöküyor. Çok acı faturalar ödeniyor. Birkaç saatlik bir' yolculuk da tehlikeli bir serüvene dönüşüyor. Her dalda yaşanıyor bu tür serüvenler. Çünkü her dalda altyapı sorunu var. Dahası, insanın altyapısı da > önemli bir sorun artık. Eğitim sistemi de çökme nok- tasına gelmiş bulunuyor. Şeriatçılık eğilimleri, dağla- n delen yağmurdan, selden daha tehlikeli boyutlara ulaşmış bulunuyor. Yağmurdan sonra güneş doğar, ama toplumun doğasına ters düşenler ancak karanlık üretiyor! işte, Bodrum mavisi de soluverdi yazımın sonun-: da. BULMACA SEDAT YAŞAYA\ 1 2SOLDA.N SAGA: 1/ Iç sıkıntısı. 2/ Sahip..."Haksöy- leyen evvel dahı menfûr idi gerçi Haınlere amma ki ---yenıçıktı"(Zi- 4 yaPaşa).3/Büyük. ıri. kocaman... Eli işe yatkın. becerik- c li.4/lstekvetutku- larda ölçülü dav- ranma erdemi... Hatay ilinde bir gö! ve ova. 5/ Sert bir içki... Türki- ye"nın plaka işareti... Olumsuzluk belirten bir 1 önek. 6/ Ingiltere'de çok o sevilen bir bira çeşidi... "Koyun olduk anla- dıLSürüye saydılar bızi" 4 (Pir Sultan Abdal). 7/Ha- 5 mamböcegi. 8/ "Yedinci Sanat". 9/ Yurdumuzun batısmda bir körfez... Ka- yısı, erik. zerdaligibimey- 8 velerin kurusu. g YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük ve sevimli çocuk. 2/ Kürkü değerlı bir yaban ke- disi... "K.imine bir vertnez giyes^Kımınin atına atlas çul eyler" (Yunus Emre). 3/ Kırmak. bozmak. 4/ Yahudi- lik'te, Tann'nın herhangi bir konuda ne düşündüğünü anla- mak için kullanılan kutsal büv ü zarlan >a da çubuklan... GQ- ney Amerika'da yaban hav v anlarını > akalamakta kullanılan kement. 5/Yan... Kaba örgülü büyük çuval. 6/ Uzaklık işa- reti... Utanç duyma... Iki tarla arasındaki sınır. 7/Ahenk... Güldürürüründekısaoyun. 8/Çanakale'nin bırilçesi... Bir soru eki. 9/AliOzgentürk'ün yönettiği bir film... Pamuk ip- lığinı ya da bezini bol ve soğuk suyla yıka>arak ağartma işis İLAN T.C. BAKIRKÖY 5. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1996 584 Karar No: 1996-614 Davacı Sadrek Dumanoğlu tarafindan ikame olunan vasi tayinı davasının mahkememızde yapılan yargılama- sı sonunda, Davanın kabulü ile, Kastamonu. Merkez. Çigil köyü, cılt: 084. sayfa: 60. kütük sıra no: 41 'de nüfusa kayıtlı Set- rek ve Sürpık'den olma 10.8.1956 d.lu Canet Tomak- \ an' ınM.K.nun 355. maddesi gereğınce hacir altına alın- masına. kendisine kızkardeşı Istanbul. Bakırköy. Zeytin- lık. cilt: 73 11. sayfa: 048. kütük sıra no: 1384'de nüfusa kayıtlı Setrek ve Sürpıkten olma I I I 1.1953 d.lu Sad- rek Dumanoğlu'nun vası tav ın edılmesine, 27.8.1996 ta- nhli celsede karar verilmiştir. İlan olunur. 9.9.1996 Basın: 106283
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle