Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 1996 CUMA~
12 DIZIYAZI
12 Eylül faşizminden kuşku yoktu, sadece tarih yanıltıyordu herkesi
4
Bu işfaı soııu darbeALIER
Her kesimden ınsanlar avnı şeyi
söylü\ordu."Bu işin sonu darbe." Kaç
yıldır bu ctimle relaftız ediliyordu...
Darbenin geleceğınden kimsenin
kuşkusu yoktu. Sadece zamanına ilişkn
yapılan tahmmler tutmuyordu.
Darbenin tşaretı savılan ordunun uyarı
mektubu 2 ocakta \erilmişti. Uyarı
mektubu bir tür darbeci
centılmenligiydi. Uyansız darbe
yapmak yakişık almazdı. Adana ve
Çevre Illeri Sıkıyönetim Komutanı
Korgeneral Nevzat Bölügiray. emekliye
aynldıktan sonra yayımiadıgı
anılarında. darbe kararının ilk kez 7
haziranda Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Kenan Evren başkanlığında
yapılan sıkıyönetim komutanları
toplantiMnda açıklandığını belirtir.
• Süleyman Demırel, 2
temmuzda TBMM'de
yapılan oylamada
227 oyla güvenöyu
tazelemiş hükümette
başbakandır.
11 eylül günü. bazı
arkadaşlan kendisine
o gece darbe yapılacağına
dair bilgiler aldıklannı
söylerler. 12 Eylül sabaha
karşı saat 04.00"te tanklar
belirlenen hedeflere doğru
yol almaya başladı. Darbe
start almıştı...
Korgenaral Bölügırav'ın anlatımlarına
göre Kenan Evren darbe karannı şöyle
ifade eder:
"Arkadaşlar. sizlerin de gördiiğü gibi
isteklerimizin büyük çoğunluğu
yapılmadığı tçin terör durmak bilmiyor.
Kaç kez uvardık, olnıadı... Memlekef
felakete gidiyor. Zaten baktım sizier de
bu toplantıda konuşmanızı çok kısa
kestiniz. Biz kuvvet komutanı
arkadaşlanmızla beraber yönetfme el
ko>maya karar \erdik. Bunu daha önce
yapacaktık. ama bazı nedenlerie
erteledik."
Bayrak Harekâtı. Genelkurmay Ikinci
Başkanı Orgeneral HaydarSalok
başkanlığında kurukın özel birekip- -
tarafindan hazırlanmıştır. Plan, temmuz
ayı ortalarında uygulamaya konulmak
üzere haziran ayı sonlarında.
Genelkurmay tarafindan doğrudan
sıkıyönetim komutanlarına ulaştırılır.
Ancak 8 temmuzda plan geri istenir.
Eylül başında yeniden dağıtılır. Darbe
günü için kararlaştırılan tarih 12
Eylül "dür.
11 Eylül 1980
Süleyman Demirel, 2 temmuzda
TBMM'de yapılan oylamada 227 oyla
güvenoyu tazelemiş hükümette
başbakandır. 11 eylül günü. bazı
arkadaşlan kendisine o gece darbe
yapılacağına dair bilgiler aldıklannı
söylerler. Cumhurbaşkanı Vekili İhsan
Sabri Çağlayangü, Genelkurmay
Başakanı Kenan Evren'Ie haftalık
olağan görüşmesini yapacaktır.
Demirel. aldığı duyumları
ÇaölayangiFe aktanrve Evren'i
yoklamasını ister. Evren kuşkulu hiçbir
işaret vermemiştır. Washington saat
20.00 Llusal Gü\enlik Konseyi Türkiye
Masası Şefi Paul Henze. Beyaz
Dışan çıkmak cesaret istiyordu. Çünkü sokaklarda her an bu görüntülerie karşüaşmak mümkiindü.
Saray'daki Sfuarion Room'u arar ve
telefonun karşı ucundaki yetkiliye
şunları söyler:
"Our bms have done it" (Bizim
çoeuklarişj birirdi.)12 Eylül sabaha
karşı saat 04.00"te tanklar belırlenen
hedeflere doğru yol almaya başladı.
Darbe start almıştı..l-;^
12 Eylül 1980
12 Eylül sabahı. Genelkurmay ve Milli
Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral
Kenan Evren adına televizyon ve
radyoda yayımlanan bildirilerle darbe
halka duyuruldu. Bildiride. Türkiye'nin
içinde bulunduğu koşullar anlatılıyor ve
özetle şöyle deniliyordu: "Aziz Tiİrk
MUIeti— ışte bu ortam içinde Türk
Silahlı Ku\ vetieri İç Hizmet
Kanunu'nun verdiği Türkive
CumhuriyetTni kollama ve koruma
göre\ini >üce Türk milleti adına, emir ve
komuta zinciri içinde ve emirle yerine
getirme karannı almış, ülke vönetimine
bütünüyle el koymuştur» Yatandaşlann,
sükunet içinde radvo ve teievizyonlan
başında yayımlanacak bildirileri
izlemeleri ve bunlara tam uvmalannı ve
bağnndan çıkan Türk Silahlı
KuvvetlerTne giivenmelerini beklerim."
Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edildi.
Parlamento feshedildi. parlamenterlerin
dokunulmazJıklan kaldırıldı. siyasi
partilerin faaliyetleri durduruldu ve
daha sonra kapatıldılar. DİSK ve
MtSK"e baölı tüm sendikalann faaliveti
yasaklandı. Çok sayıda dernek
kapatıldı. Yurtdışına çıkışlar
yasaklandı. Kenan Evren, 12 Eylül saat
13.00"te televizyon ve radyodan halka
hitap etti. Evren. darbecilerin klasik
konuşmalarından birini yapıyordu...
NATO ve diğer itifaklara bağlı
kalınacak, iilke düzlüge çıkarıldıktan
sonra yeniden demokrasıye dönülecekti.
Evren. bu konuşmasında darbenin yönü
hakkında ilk ipuçlannı da veriyordu:
"Türk toplumuna yaraşır bir anayasa ve
seçim kanunu ile partiler kanunu
hazırlamayı ve bunlara paralel
düzenlemeleri yapmayı müteakip...
1961 Anayasası lüks
Darbenin lideri Kenan Evren, 1961
Anayasası'nı Türk toplumuna
yakıştıramıyordu. Evren daha sonra
çıktığı birçok yurt gezisinde 196!
Anayasasfnın Türk toplumuna bol
geldigini söylecek ve nasıl bir anayasa
hazırlanacağının ipuçlannı
verecekti. Yakışanın ne olduğu
az çok belli olmuştu.
AP lideri Süleyman Demirel, ikinci kez
askerler tarafindan başbakanlıktan
uzaklaştınlıyordu. Süleyman Demirel
ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit.
Gelibolu'da. MSP Genel Başkanı
Necmettin Erbakan da tzmir
Uzunada'da eşleriyle beraber askerlerin
deyimiyle güvence altına alınmışlardı.
MHP lideri AJpaslan Türkeş. üç gün
saklandıktan sonra 15 eylülde teslim
olmuş, o da Uzunada'ya gönderilmişti.
DİSK yöneticiieri yapılan çagrıya
uyarak 16 eylülde teslim oldular.
17 eylülde gözetim altında tutma süresi
17 eylülde 30 güne, bir ay sonra ise 90
güne çıkarıldı. Darbeye. ABD başta
olmak üzere birçok Batılı ülke destek
verdi. Eski ABD Başkanı Jimmv
Carter, Temmuz 1985'teCumhuriyet
muhabirine verdiği demecinde 12
• Tüm yurtta sıkıyönetim
ilan edildi. Parlamento
feshedildi, parlamenterlerin
dokunulmazlıklan kaldırıldı,
siyasi partilerin faaliyetleri
durduruldu ve daha sonra
kapatıldılar. Tüm
sendikaların faaliyeti
yasaklandı. Yurtdışına
çıkışlar yasaklandı. Kenan
Evren, 12 Eylül saat
13.00'te televizyon ve
radyodan darbecilerin klasik
konuşmalarından birini
yapıyordu...
Eylül'ü şöyle değerlendıriyordu: "12
Eylül hareketinden önce Türkiye'nin
durumu savunma açısından tehlike arz
edivordu. Afganistan'ın işgal edilmesi ve
İran monarsisinin devrilnıesinden sonra
Türkiye'deki bu istikrar hareketi içimizi
ferahlatmıştı" 12 Eylül'e sermayenin
verdiği desteği en çarpıcı sözlerle
Türkiye Işveren Sendikalan Başkanı
Halit Narin dile getiriyor ve şöyle
diyordu: "Şimdive kadar işçiler güldü.
Bundan sonra biz güleceğiz."
Sürecek
DÜZBJME
Gazetemizin 12. sayfasında "12 Eylül"
dizisiyle ilgili yayımlanan sunuş
bölümünde 12 Eylül darbesinin 16.
yıldönümü, yanlışlıkla 14. yıldönümü
olarak çıkmıştır. Düzeltir. özür dileriz.
Darbe günü sabaha karşı tanklar
belirlenen hedeflere doğru
yol alıyordu.
ÖRUŞ/Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV
S
oğuk savaş bitti, ama sıcak sa-
vaş yer yer sürüyor. Amerika'nın
kısa bir alarmla hemen eyleme
geçmeye hazır hava, deniz ve
kara güçleri yeryüzüne bolca yayılmış du-
rumda. Tüm devletler içinde Amerika, dı-
şanda askeri üsleri ve savaş gemileri en
fazla olan ülkedir. Soğuk savaşın en do-
rukta olduğu zaman bile. Sovyetler'in
böylesine yaygın bir askeri varlığı yoktu.
Ayrıca hiçbir ülke, Amerika kadar uzak
yerlere bu denli sık asker yollamamıştır.
1991 'de ve gene şimdi Irak'ı hedef ala-
rak kuvvete başvurmasının ve benzeri
müdahalelerin nedenini Amerikan kamu-
oyuna ve dünyaya Beyaz Saray ile Sa-
vunma ve Dışişleri bakanlıklan açıklıyor.
Bu gibi durumlarda, Amerikan Başka-
nı'nın müdahaleyi televizyonda anlatma-
sı ve nedenini bir diktatoryaya karşı çık-
mak gibi insancıl bir amaca ya da kendi
yurttaşını korumak kabilinden haklı görü-
nen bir Amerikan çıkanna bağlamak
âdettendir. Ancak başkanları, giriştikleri
askeri eylemin gerçek nedenini açıklar-
lar mı? Amerikan halkı Beyaz Saray'ın bir
hayli çarprtılmış açıklamalannı kabul ede-
dursun, bu müdahaleler incelendiğınde
ileri sürülen gerekçelerle gerçeklerin
uyuşmadığı sık sık görülüyor. Konunun
Amerikan yurttaşlan açısından trajik bir
yanı; çoğu kez. aslında ne için savaştık-
lannı bilmeden ölmeleri ve öldürmeleridir.
Filmlere değin yansıyan bu gerçeğin ge-
çen yüzyıldan bu yana örneklerle, bura-
da üstünde durmanın gereğı yok.
Çelişkiler
Ancak. yalnızca Irak'a müdahalenin
çelişkilerini kısaca anımsamakta yarar
olabilir. Başkan Bush, 1991 'de Arabistan
Yanmadası'na 200 bin asker yığdığında.
çeşitli zamanlarda farklı nedenler ileri sür-
müştü. Suudi başkentine yollanan Ame-
rikan Savunma Sekreteri Richard Cha-
ney, orada Irak'ın bu ülkeye saldıracağı-
Amerikan Demokrasisi Sınavdanı anlatmaya çalışırken Başkan'ın kendi-
si Kongre'ye yaptığı yazılı açıklamada
Saddam Hüseyin'in "sının aşıp Suudi
Arabistan'a girecek kadar aptal olma-
dığını" şöylüyordu. Birara Suudi petrol-
leriyle Körfez'deki küçükemirliklerin kay-
naklarını da ele geçirerekfiyatlanarttıra-
cağını iddia ettiyse de öteki ülkelerin da-
ha fazla petrol üretip başka enerji ola-
naklanna yönelerek fiyatlan düşürecek-
leri söylenince, bu kez, 'Kuveyt'in sa-
vunması' ilkesine yöneldi. Oysa, Bağ-
dat'taki Amerikan Büyükelçisı April
Glaspie, Saddam Hüseyin'e, Irak'ın top-
rak anlaşmazlıklarının onları ilgilendirme-
diğini söylemişti. Irak'a müdahale neden-
lerini sık sık değiştirdiği ve farklı anlattığı
gözlemleniyor.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'nin 15 Ocak 1991 tarihli kararı
askeri kuvvete başvurmayı son çare ola-
rak görmüştü. Oysa, Dışişleri Sekreteri
James Baker, Irak temsilcisiyle Cenev-
re'de sadece bir kez konuşmuş, ama res-
mi açıklama 'sonsuz diplomatik faali-
yet'ten dem vurmuştu. Nihayet. bir ay
süren yoğun hava saldınlanndan sonra
karaya asker çıkarma nedenleri de inan-
dırıcı değildi.
Sorular
Ancak Irak savaşı da gösterdiği gibi
Başkan dışta askeri müdahaleye girişin-
ce, Amerikan kamuoyunun desteğini ar-
kasına almayı başarabilmektedir. Bu mü-
dahalelerie ilgili olarak şu soruların yanrt-
larını araştırmak herhalde gerekir: Ame-
rikan basını gerçek nedenleri bulup çıkar-
ma ve yaymada görevini yapıyor mu?
Amerikan Merkezi Haberalma Örgü-
tü'nün (CIA) rolü nedir? Beyaz Saray'ın
siyasetıni denetlemekle görevlı Kongre,
bu anayasal sorumluluğunu yerine getir-
mekte mı? Bu Amenkan müdahalelerı,
son bulacak mı? Amerika'nın, geçmiş
müdahalelerinde gerçek nedenleri bir
gün açıklayarak hedef aldığı ülkelerden
afdilemesi söz konusu mu? VeAmerikan
halkının yöneticiieri üstünde demokratik
bir denetim şansı var mı?
Basın ve CIA
Amerikan hükümetlerı dış ülkelerdeki
askeri müdahalelerinde kendi halkının
desteğini ister (en azından müdahale sü-
resince). Gene Amerikan hükümetleri ba-
sın ve benzeri kitle haberleşme araçları
görevlerini yansız ve tam olarak yaptık-
lan takdirde. halka resmi görüşü kabul et-
tirmenin güçlüğünü de bilir. Bu nedenle,
tüm gerçeklerin yurttaşa ulaşmasını en-
gellemeyi de görevi sayar.
Öte yandan, Amerikan kitle haberleş-
me araçlannın elinde neredeyse sınırsız
teknolojık olanaklar vardır. Ama gene de
muhabirlerdeyazıişlerigörevlileride res-
mi görüşün ardındaki gerçekleri nadiren
araştınrlar. Giderek, araştıranlar çıktığın-
da bunları engellemek de sanki basının
görevidir. Örneğin, 1954'te. Guatema-
la'da Amerika'ya ilk kez karşı çıkan yurt-
sever ve bağlantısızhk eğilimli Başkan
Arbenz'i CIA devirmeden. çok kısa bir
süre önce, bir New York Times gazetesı
muhabın, Guatemala devlet adamının
portresini CIA Başkanı Allen Dulles'ın
hiç istemediği biçimde çizmiştı. Dulles'ın
şikâyeti üzerine gazete yöneticiieri muha-
birini Amerika'nın müdahalesi boyunca
Guatemala dışındatuttular. VVashington,
Castro rejimine karşı Domuzlar Körfezı
Çıkarması'nı tasarladığı sırada Miami
Worid muhabiri de Florida'da bazı Küba-
lı muhaliflerin gizlice eğitildiklerini fark
edince, gene Dullas'ın isteği üzerine bu
yazı yayımlanmadı.
Dünyanın en tutucu, güçlü ve acıma-
sız haberalma örgütü olan CIA'nın ken-
dini günlük gazete, dergi ve haberajans-
lanyla büyük bir basın ve yayın impara-
torluğu da vardır. Kendi yazar ve gazete-
cilerini öteki yayın organlarının içine de
sızdırır. Amacı. Amerikan ve dünya kitle
haberleşme araçlanna CIA hedefleri doğ-
rultusunda bılgi ve yorum vermek, bu
arada başka yaklaşımlann, hatta gerçek-
lerin öğrenilmesini engellemektir. CIA'nın
hazırlayıp sunduğu yorum biçimleri, en
çok satan ve en etkili yayın organlannın
sayfalarını doldurur. Amerikan Senato-
su'nda zaman zaman CIA'nın bu sürekli
çabalarına ilişkin olarak 'basının namu-
suna tecavüz edildiği' biçiminde eleş-
tiriler bıle yapılmıştır.
CIA kendi yapısı içinde doğrudan gö-
revli olmayan yazariara da belirli amaç-
lara yönelik bilgileri gizlice aktardığında,
bu gazeteciler 'atlatma haber' elde et-
tiklerini sanarak 'giivenilir kaynaklara'
ya da 'üst rütbeli yetkililere' atıfla yazı-
ları basmaktadırlar. Haber ya da yoru-
mun yanlış olduğu sonradan ortaya çı-
karsa. resmi çevreleryanlışı bazen kabul
etmekte, ancak olayların üstünden akıp
gıtmiş olan zaman konuya ilgıyi büyük öi-
çüdeazaltmışolmakta.yayımcılardadü-
zeltmeyi basmakta bir duyariık göster-
memektedirter. Örneğin, 1965'te Domi-
nikCumhuriyeti'ylebirçatışmaolduğun-
da oradaki Amerikan Büyükelçiliği ken-
dılerine karşı olan Bosch kuvvetlerinden
bir subayın komünistlerle temas ettiğini
söylemiş. ancak söz konusu kişi böyle bir
tamasın hiç olmadığını sonra yaymak ıs-
tediğınde hıkâyenin aslı kimsenin ilgisini
çekmemişti.
Amerikan kitle haberieşme araçları Dı-
şişleri ve Savunma bakanlıklan ve CIA
gibi devlet kuruluşlannın açıklamalan ve
raporlannı yakından izlemeye bir ölçüde
zorunludurtar. Bu uğurda binlerce kişi ça-
lıştıran ve milyonlarca dolar harcayan bu
kuruluşlarda, doğru ya da yanlış, birçok
bilgi vardır. Bazı gazetecileryansız haber-
de ısrarlı oluriarsa, Amerikan hükümeti
bunlara karşı kampanyalaryürutür. Örne-
ğin, Başkan Nixon sağlıklı haberde ısrar
eden gazetecilerden bir 'düşmanlar lis-
tesi' hazırlamıştı. Bu durumda, gazete-
cilerin çoğu. hükümet yorumundan ha-
reket etmenin kendileri için daha yararlı
olduğu sonucuna varmaktadırtar. Örne-
ğin. El Salvador'da görev yapan New Y-
ork Times muhabiri Raymond Bonner
Amerika'nın desteklediği hükümetin köy-
leri bombaladığını yazınca, başkent San
Salvador'daki Amerikan Büyükelçiliği de
onu hiçbir basın toplantısına çağırmama
ve elçilik personeliyle görüştürmeme ka-
ran almıştı. Gazete de Bonner"in artık 'işe
yaramadığını' görerek yerine resmi gö-
rüşlerine ses çıkarmayacak birini yolladı.
Büyük gazeteterin bu tavnnı da anla-
makzordeğil. Büyüktelevizyon kuruluş-
ları, çok satan gazeteler ve yerieşmiş kit-
le dergilerinin sahipleri ve yöneticiieri de
dünyaya yayılmış Amerikan iş çevreleri
ve mali kuruluşlarıyla genelde aynı çıkar-
ları paylaşıyorlar. Onlar da Amerika'nın
askeri müdahalelerinden yana. Pana-
ma'da ya da Irak'ta bir müdahale yapı-
lınca, bunlar genelde müdahaleden ya-
nadırlar. Bireylenn müdahalenin neden-
lerine illşkin olarak doğruları araştırmala-
n son tahlilde onlann da işine gelmez.
Resmi çevrelerin hertürlüsüyle işbiriikle-
ri yadırganmamalıdır. Ancak bu antide-
mokratik mekanizma, sıradan yurttaşın
gerçekleri yansıtan haberleri alma özgür-
lüğünü de ortadan kaldınyor. Bu durum-
da, bızim görevımiz de gerçeğin peşine
daha da fazla düşmek olmalıdır.
Yarın: Kongrenin aczi
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU j
Mavi de Soluverdi ]
Bir sabah Gümüşlük ya da Turgut Reis, Cennet-t
köy'de bir durak, sonra Yalıkavak. Kıyıda balık lokan- J
taları var, denizde oturur gibi fosfor bayramı, maviyi?
güzel yaşayan bir koy burası. Köy pazarı da kıyıda;
kurulurmuş yakın günlere kadar, şimdi içerıde. Ne-;
den acaba, kıyıda bir pazar daha güzel ve özel de-*
ğil mi? Gülecen ve sevecen bir yer Yalıkavak, orada*
güzel bir kavuşmayı da kutladım. Lise ve üniversite.;
arkadaşım Nitüfer Reddy, Jale Eralp ve Lale Ku-;
ra kardeşlerle dolaştık sokaklarda. Okul anılarınaj
mavi anılar kattık. Yıllardır New York'ta yaşıyor Nilü- •
fer Reddy. Ama kalbi Türkiye'de çarpıyor. Kadın ozan,;
ve öykücülerimizden çeviriler yapıyor. Kadınadönük«
ilginç araştırmaları var. Yalıkavak gezisine dört kişi •
başladık, ama grubumuz büyüdü giderek. Behice •
Boran'lar, Muzaffer Şerif'ler, Nezihe Araz'lar, Fat-.
ma Başaran'lar, Ayla Kutlu'lar, Erendüz Atasü'ler,.
Latife Tekjn'ler de katıldı bize. Şiirler, öyküler, der-î
ken deniz kıyısından İç Anadolu'ya, Konya'ya, Sı-i
vas'a, Doğu veGüney Anadolu'ya yöneldik. Kilimga-;
lerisine dönüşen eski bir yağ evinde Anadolu kadı-':
nının ellerini seyrettik. Ayrıca tutkunun üretkenliğini...v
Kilim galerisinin sahibi Bodrum'a sevdalanmış. Ya-
lıkavak'ta yaşamaya karar vermiş, ama Ege'nin ma-,
visiyle yetinmiyor, eski kilimlerin renk şölenini izleye-;
rek mutlu oluyor. Bir kilim müzesi açmayı düşlüyor;
Istanbul'da. Bu düşün gerçekleşmesini diliyorum.j
Güzel kilimlerimiz yurtdışına gidiyor durmadan. Bir<
ninenin çeyiz sandığından bir renk bahçesi ya da bir-
Türkmen ailenin göçünden bir denk kilimi, usta bir-'
fırçanın ürettiği bir tablo kadar güzel. Ayrıca yerel .•
özellikleri yansıtan renkli bir mozaik Anadolu'muz-'
dan. Tahtakuşlar Etnoğrafya Galerisi'nde bir kilirrr'
köşesi olmalı bence. Güzel kilimlerden naylon çadır-;'
lara geçmenin öyküsü daha iyi anlaşılır o zaman! {
Bodrum'da bir akşam saatinde barok müzik din-v
leyeceğimi düşünmezdim doğrusu. M&M Ban'nda"
kaleyi Vivaldi ile seyrettim. Bodrum'un yeni modası. *
güzel bir köşe M&M. Ama protokol köşesi ters gel-
di bana. Niçin ya da kim için protokol? Mavi koyla-
ra tatile gelen mavi kanlılar için olamaz, çünkü onlar î
protokol dışında biryaşamı özledikleri için Bodrum'a j
geliyorlar! ,
Bodrum'u uzaktan, neredeyse bir kuş kanadında'
kucaklamanın güzelliğini de, eski başkentli dostla-;
rım Selmin ve Zafer Başak'ın motelinde yaşadım.'
Arkamda antik tiyatro, önde kale, deniz, tekneler.;
Geçmişten geleceğe uzanıyor insan, eski dostlara»
sesleniyor, darsokaklara sapıyor, mor begonvillerle;
balkonlara tırmanıyor, Balıkçı'yı görüyor her yerde,;
yanında Azra Ertıat, Homeros'tan dizeler okuyor-
sevdiklerine. Bodrum'a gelışim Azra Erhat'ın 14.
ölüm yıldönümüne rastlamış meğer. Oysa antik tiyat-'
ro motelin terasından onu görüyorum. Hâlâ gülüm--
süyor, ama gülüşünde hüzün de var. Kaleyi seyre- i
derken ben de hüzünleniyorum doğrusu. Haçlı sa-î
vaşçılar canlanıyor gözümde, mavi deniz kararıyor!
birden, bugünkü savaşçılar daha acımasız değil mi? |
Bodrum'dan dönüş de bir başka savaş yaşattı ba-1
na. Söke'den çıkınca sellere kapıldık, bir saati aşkın J
sulara gömüldük. TV'de canlı yayın türü bir olay. Bel-;
ki siz de seyrettiniz. Acı bir gerçeği sergiliyor bu o-j
lay, kimi politikacıları da güzel yalanlıyor. Kentlerara-j
sı yollarla övünülüyor, ama altyapı olmayınca üstya-;
pı ürünleri çabuk bozuluyor! Asfalt deliniyor, toprakj
çöküyor. Çok acı faturalar ödeniyor. Birkaç saatlik bir'
yolculuk da tehlikeli bir serüvene dönüşüyor.
Her dalda yaşanıyor bu tür serüvenler. Çünkü her
dalda altyapı sorunu var. Dahası, insanın altyapısı da >
önemli bir sorun artık. Eğitim sistemi de çökme nok-
tasına gelmiş bulunuyor. Şeriatçılık eğilimleri, dağla-
n delen yağmurdan, selden daha tehlikeli boyutlara
ulaşmış bulunuyor.
Yağmurdan sonra güneş doğar, ama toplumun
doğasına ters düşenler ancak karanlık üretiyor!
işte, Bodrum mavisi de soluverdi yazımın sonun-:
da.
BULMACA SEDAT YAŞAYA\
1 2SOLDA.N SAGA:
1/ Iç sıkıntısı. 2/
Sahip..."Haksöy-
leyen evvel dahı
menfûr idi gerçi
Haınlere amma ki
---yenıçıktı"(Zi- 4
yaPaşa).3/Büyük.
ıri. kocaman... Eli
işe yatkın. becerik- c
li.4/lstekvetutku-
larda ölçülü dav-
ranma erdemi...
Hatay ilinde bir
gö! ve ova. 5/ Sert
bir içki... Türki-
ye"nın plaka işareti...
Olumsuzluk belirten bir 1
önek. 6/ Ingiltere'de çok o
sevilen bir bira çeşidi...
"Koyun olduk anla-
dıLSürüye saydılar bızi" 4
(Pir Sultan Abdal). 7/Ha- 5
mamböcegi. 8/ "Yedinci
Sanat". 9/ Yurdumuzun
batısmda bir körfez... Ka-
yısı, erik. zerdaligibimey- 8
velerin kurusu. g
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Küçük ve sevimli çocuk. 2/ Kürkü değerlı bir yaban ke-
disi... "K.imine bir vertnez giyes^Kımınin atına atlas
çul eyler" (Yunus Emre). 3/ Kırmak. bozmak. 4/ Yahudi-
lik'te, Tann'nın herhangi bir konuda ne düşündüğünü anla-
mak için kullanılan kutsal büv ü zarlan >a da çubuklan... GQ-
ney Amerika'da yaban hav v anlarını > akalamakta kullanılan
kement. 5/Yan... Kaba örgülü büyük çuval. 6/ Uzaklık işa-
reti... Utanç duyma... Iki tarla arasındaki sınır. 7/Ahenk...
Güldürürüründekısaoyun. 8/Çanakale'nin bırilçesi... Bir
soru eki. 9/AliOzgentürk'ün yönettiği bir film... Pamuk ip-
lığinı ya da bezini bol ve soğuk suyla yıka>arak ağartma işis
İLAN
T.C.
BAKIRKÖY 5. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1996 584 Karar No: 1996-614
Davacı Sadrek Dumanoğlu tarafindan ikame olunan
vasi tayinı davasının mahkememızde yapılan yargılama-
sı sonunda,
Davanın kabulü ile, Kastamonu. Merkez. Çigil köyü,
cılt: 084. sayfa: 60. kütük sıra no: 41 'de nüfusa kayıtlı Set-
rek ve Sürpık'den olma 10.8.1956 d.lu Canet Tomak-
\ an' ınM.K.nun 355. maddesi gereğınce hacir altına alın-
masına. kendisine kızkardeşı Istanbul. Bakırköy. Zeytin-
lık. cilt: 73 11. sayfa: 048. kütük sıra no: 1384'de nüfusa
kayıtlı Setrek ve Sürpıkten olma I I I 1.1953 d.lu Sad-
rek Dumanoğlu'nun vası tav ın edılmesine, 27.8.1996 ta-
nhli celsede karar verilmiştir. İlan olunur. 9.9.1996
Basın: 106283