Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 1996 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Eleştirel Akıl'dan Yoksulluk
Prof. Dr. ERENDİZ ATASÜ
ir tekmeyle kişinin
öleceği kimsenin
aklından geçmez!
19 >aşında çocuklar
memuriyetten ola-
cak. Kasıt yoksa...'
'Biz bir suçlu da yaratmak istemiyoruz.
Ama burada bir adam öldürülmüştür, bu-
nun faili vardır. bu faillerin bulunması ge-
rekivor. Çiinkü buiunmadığı takdirde. em-
niyet teşkilatı vıpranacak, devlet uprana-
cak, bu hep kullanılacak. karşı taraftan da
öyle hissettik ki faillerin bulunmasını iste-
miyoriar..."
Bırinci alıntı bır milletvekıünın sözleri
(12 Haziran 96. Cumhuny et Gazetesı). Yır-
mili yaşlarında>ken öldürülmüş gazeteci
\letin Göktepe'nın katıl zanlısı emnıvet
göre\ lıleriyle ılgılı.
ikınci alıntı (12 Haziran 96. Cumhuriyet
Gazetesi) aynı cinayeti soruşturmakla gö-
re\lı bır emniyet müfettışinın soruşturma
üstiine sözleri.
Bövlesi sözlerinkımseyı şaşırtmadığı bır
ortamdayız. Şaşırma yetısınin yitırılmesi
bilebaşlı başınahastalıkbelirtısi... Lsıelık
bu ıkı dıle getirişın düzlemlerinın kapsamı.
söyleyenlerin kışisel art düzlemlerini her-
halde aşmakta! Bu sözler buzdagının gö-
rünen bölümü gıbı. asıl anlam katmanlan
dıle getinlmemiş. Derindekı anlam. salt
tiim yurttaşlan etkileyen güncel olumsuz-
luklardan değil. güncelinköklendığıvebel-
kı de hepimızın içıne damar sürebilmış. ta-
rıhsel-toplumsal bozulmuşlukların yıgın-
sal bırikimınden biçimlenmiş ya da bıçim-
sizleşmış.
Bırlıkte bu yığıntıy ı irdeleyelım: llk söy-
leneni e!e alalım önce:u
Bir tekmeyle kişi-
nin öleceği kimin aklına gelir?" Öncelikle
tekmeyi savuranın elbette! Insan anatomi-
si konusunda Türk toplumunun akıl almaz
bilgisizliğini neye yormalı? Bilim öncesi
çağların "Allah yapısı"nı incelemenin gü-
nah olduğuna daır ürküntüsünün hâlâ sür-
mesıne mi? Cınselliğin ortamı gövdenin
günah-ayıp-yasak üçgeninde unutulması
gerektiğıni bilınçaltına buyuran bulanık
önvargılara mı? Evrimi konu alan biyolojı
bilmine karşı tutuculuğun sürekli uyardığı
ve besledıği düşmanlığa mı?
Gövdenin hayati noktalanna isabeteden
her darbe öldürebılır. 19 yaşında, erkeklik
gücünün donığunda bir adamın, mayalanıp
öfkeye, nefrete bozmuş fıziksel gizilgücü-
nü düşünün \e bu gizılgücün kas enerjisi-
ne patladığını! Bu enerjiyle donatılmış ba-
cak elbette insanı öldürebilır. hele postallı
bır ayakla sonlanmışsa! Hayati bölgeye
rastlamasa bile öldürebılir!
19 vaşındakı genç insanların yaşamları-
nın kararmasını kimse istemez. Ama yırmi-
lerindey ken yok edilmiş yaşam ne olacak?
Böyiesı saldmlar toplumun duyuncunda
(vıcdanında) tümüyle ve kesinlikle mah-
kûm edilesıye kadar benzer olaylarda ya-
şamlarını > itırebılecek gençlerin hiç mi an-
lamı yok?
Tekme tokat gibi saldırganlıklan birey-
ler arası ıletişimin doğal ve zararsız parça-
ları sayan, ülkemizi etkisine almış toplum-
sal aiışkanlığa ve anlayışa -başlı başına bır
inceleme konusu olduğu için- yalnızca işa-
ret etmekle yetınıp söylenenin ikincisine
geçiyorum:
"Karşı taraf..." Emniyet örgütü bürokrat-
lannın yurttaşlan polistenyana/'polise kar-
şı diye sınıflandırdıklarını uluorta söyle-
mekte sakınca görmedıklerı bir ülke bura-
sı! Ilginçbırsaydamlık!.. Bunu söyleyenın
sahibi. gerçek suçluyu bulmak istıyor. ka-
muoyunu yatıştıımak ya da soruşturmanın
hızlandırılması istemlerini doyurmak ıçin
göstermelık bır suçluya yönelemeyeceğinı
dokunduruyor. Ancak. suçsuzu suçlu ılan
etmektekı haksızlığa; bunun adalet. hukuk
ve insanlık dışı olduğuna değinmiyor. Gö-
re\linın bıran önce gerçek suçlu(lann)nun
saptanmasını amaçlamasındaki asıl etmen
nedir? Miilkün temeli adaletin. yenne gel-
mesi mı? Böylece yok edilmiş ya da edile-
bilecek >aşamların toplum katındaki an-
lamlı \e değerlı olduğunun vurgulanması
mı? Hayır! Ne yazık ki hayır!
Göre\ li teşkilatin \edevletin yıpratılaca-
ğı kaygısıyla sürdürmektedır soruşturma-
y ı. Birey in yaşamı ıçin hiçbirduyarlığı yok-
tur. Bire> ın hayatının hıçe sayıldığı ortam-
da devletin de teşkilatin da çoktan yıpran-
mış olduğuna dair bilinçlilikten de hayli
uzaktır. Yazık! Oysa yurt. yurttaşla birlik-
te soluk alabilir ancak!
Görevli "Nizamn Âlem" uğruna. "Dev-
let-i Âli" ıçin kardeş boynu vurdurmaktan
gerı durmayan Osmanh'nın düşünsel bağ-
lamda uzantısıdır. Osmanlı'da devlete baş-
kaldırmayan öğelerin (unsurlann) belirle-
yici ortak niteliği ne ıdi? Adını koyalım lüt-
fen. Toplumsal bilınçaltına yerleştirilmiş.
sorgulanmayan kavramlara kölece bağlı-
lık! Aklın ölçü taşına vurulmazsaeğer, hak-
lı olmayan güçlülerin maskesi, paravanı du-
rumuna indirgeneceği kesin olan kutsallık-
lar: Yurt, devlet, din.
Tiirkiye yüzyılın ikinci yansında, tekno-
lojik kalkınmayı önemserken eleştirel akıl
eğitımini sa\saklamanın bedelini ödüyor.
ödeyecek.
İnsanlık tarihinin özeti, egemenin karşı-
sında daha az şanslı öbür insanların güçsüz-
lükten sıvnlma mücadelesi değıl mıdir'.' Kı-
mi kez din adına hüküm verenler. kımı kez
hükümdar ya da dıktatör. kimi kez asker-
sel. parasal \ a da bürokratik güçlerdir ege-
men... Kimi kez toprak ağası. kımı kez ser-
maye babası. kimi kez polis şefı.. >a da
hepsi...
Feodal düzende, kitlenin içindekı ınsa-
nın. ancak denizdekidamla kadar önemive
değerı varken ona yurttaşlık onurunu ve
sorumluluğunu kazandıran. toplumda de-
mokrasiyi yükselten hep eleştirel akıl de-
ğil midır? Toplumsal muhalefet ancakeleş-
tirel aklın vol göstericiliğinde. ülke koşulla-
nnda olumlu. adil. yapıcı etkiler doğurabi-
ür. Akıldan uzaklaşıp hesapçı kumazlıkla-
nn korkuların. nefretlerın, hırsların tuzağı-
na düşen muhalıf dalgaların -hele iktidan
ele geçirince- nasıl yıkıp geçtiğıni gönnek
ıçin, Fransız İhtilali'nin akıldan kopup te-
röre yöneldiği döneınini. Almanya'da Na-
zizmin yükselışini anımsamak yeterli. Hak-
sızlığa uğramış kıtlelerin dinci bağnazlık.
sahip olma hırsı gibı duygusallıklann gü-
düsünde tepkisını dıle getirdıği ve eyleme
döktüğü zaman nasıl sonuçlara varıldığını
ise Iran'ın ve çöken sosyalist rejımlenn bu-
günkü perişanlıgı gözler önüne »ermekte!
Durum böyleyken gene de pek çok ülke-
de siyasal iktıdarlar muhalefeti etkisizleş-
tirebilmek içın, uzun erımde en rıskli yolu
seçmenin çekıcıliğınden kendilerini kurta-
ramamakta. kaleyi ıçten fethetmevi. kıtle-
leri eleştirel akıldan uzaklaştırmavı hedef-
lemekteler. \'e böylece sorgulanamaz kav-
ramlar ınsan yaşamından değerlı olup çı-
kar, oysa başka kavramlar dilden silinip git-
miştir...
Lzun süredır Türkiye'de iktidarlar, ka-
muoyu karşısında. bir türlü ardı arkası ke-
sılnıeyen gözaltında kavıplar. vargısız in-
fazlar gibı bır ülke içın yüz karası ve her
vurttaşın vıcdanını yaralaması gerekli uy-
gulamalara değgın şö\ le bir tutumu benım-
sedıler: u
Şşştt_. Ülke bütünlüğü söz konu-
su!" Böylesi örtiik bir baskıya karşı eleşti-
rel aklın tepkısı açıktır: "Elbette yurdu-
mun bütünlüğünü istiyorum, ama ya >urt-
taşımın \ ücut bütünlüğü?"
Türkiye'de sorgulayıcı akıldan uzakya-
şamak tarihsel bir alışkanlık. 64)0 vıllık im-
paratorluk döneminin neredeyse tümü,
Cumhuriyet tarihinin ücte ikisi aklın üsrün-
lüğünün çiğnendiği dönemler. Ne >azık ki
en kaba biçimleriyledincilik ve ırkçilık. yüz-
yılın ikinci vansında iktidarlann elinde
ovuncak, kimi muhalif akımlannkindeyse
basrakoldu!
Biyolojık varlığının temeli üstünde "in-
san"ı oluşturan. onu düşüncelennın. duy-
gularının. kaygılarının. kararlannın ve ey-
lemlerinm bile^kesidir. Irksal köken ınsa-
nın biyolojık varlığının bir öğesidir. o ka-
dar. Ancak mekânsal veduygusal anlamda
çok "dar" bır çevreye. çocukluğunun >a-
kın çevresıne ınatla tutunanların duygu ve
düşünce dünyalarında başat belırleyıci ola-
rak kalır ırksal. bölgesel ve dinsel köken!..
Eleştirel akıl'dan uzaklaşma bize -ülke-
mizin insanlanna- bu gerçeklen de unuttur-
du ve sonuçta bizi sorgulanamaz kutsallık-
ları insan yaşamından üstün tutan ve ınsan
yaşamı üstünde söz sahıbı politıkacılarla
\e bürokratlarla >üz vüze bıraktı! Ne acı-
dır ki. Türkiye"nin art düzlemi bizi yutmak
üzere!
ARADABIR
RECEP BİLGİNER
Nitelik Yok, Yasak Var!
Bazı günler, televızyonların beyaz camları kararıyor.
Elektrik kesintilerının neden olduğu kararma değıl bu!
RTÜK denilen, kurulun kararı bu.
Beyaz camı kararan televizyonlar, niteliği bozuk mal mı
sürüyor ortaya? Öyle olsa, hıçbir televızyon açık kaiamaz.
Günde bırkaç kez kapatma cezası alır.
Adı geçen kurul, hoşuna gıtmeyen ya da siyasal efen-
dilerinin zülfüne dokunan program ve sözler içın kapatma
cezası veriyor da ıçimizi karartan vurdulu kırdılı filmier içın
kulaklan ve gözlerı kapalı. Niteliksız programlar. düzeysiz
espriler. müstehcen ve dahası müstekreh (yani kusturu-
cu) hareketler karşısında umursamaz. Belki, adı geçen ku-
rulun üyelerı de hoşlanıyor bu düzeysızlikten. Onlar, zaten.
düzeyli bir şey aramıyor, arasalar bıle, düzeyli mi, düzey-
siz mı ayırt edemiyor.
Onların aradığı, temsilcisi olduğu partilere, özellikle de
iktidar kanadına hizmet! Program nasıl olursa olsun, hal-
kın zevkini körleştirmesi. güzelim Türkçemızin bozulması,
onlar içın önemli değil. Onlar içın önemli olan. efendilerı-
ne hızmet yoluyla koltuklarını korumak!
Adı geçen kurulu oluşturan üyelerin, çoğu. bu konuda
uzman değıl. Oraya nasıl seçılmışler? Parlamentoda gru-
bu bulunan partilerin gösterdiklen adaylar arasından ku-
ra ıle seçilip gönderilmışler oraya.
Ülkenin, televızyon ve radyo konulannda uzman kuru-
luşları var. Onların temsilcilen yok kurulda. Onlara sorup
danışan da yok. Böyle bır kurul ne yapar? Ancak, para ce-
zası verır. Kapatma cezası verir. Bılmiyorum, kurulun ıçın-
de, acaba, doğru dürüst televızyon programları seyreden
var mı?
Üst kurulun göreve başlama aşamasında. özellikle yer-
li dramaların oranının yüzde elliden aşağı olmaması söz
konusuydu. O günlerde, Fransa'da yenı bir televızyon ya-
sası yürürlüğe girmişti. Bir de uygulama tüzüğü hazırlan-
mıştı. Neydı istenilen?
Fransa'da drama programlarının yarısı yerlı. yani Fran-
sız olacaktı. Fransız yazarlannın eserleri, Fransız yapımcı-
lar tarafından ekrana getirilecektı. Bunu uyguladılar.
Sözlü ve görüntülü programlarda, Fransız dıline saygı
gösterilecekti. Bunu, yabancı sözcüklere, özellikle de In-
gilizce sözcüklere karşı bir önlem olarak yaptılar. Spıker-
ler, sunucular. herhangi bir programa çıkan kışıler, öyle
uluorta. sözlennın arasına Ingılızce sözcük karıştıramaya-
caktı. Bunu da uyguladılar. Onlar için, her şeyden önce,
Fransız dili kutsaldı.
Ya bizde? Türk dıli, bıze göre kutsal değıl mi? Ona say-
gılı olmamız gerekmez mi? Onu. özüne uygun olarak kul-
lanmamız. söylememız gerekmez mi?
Bız de ne yapılır? Kekemeler, program sunucusu olu-
yor. Okuma yazması bile doğru dürüst olmayanlar, 'thalk
show' yapıyor. Kimi kalabalık programlarda, sunucular da
incir çekirdeği doldurmayan konularda. kendileri söyleyip.
kendileri uzun uzun gülüyor. Türkçenın kafası gözü yarıla-
rak konuşuluyor. Kimi sözcüklerdeki son harf yutuluyor.
Gelıyor demiyor, geliyo dıyor örnegin. Merhaba yenne
"meraba" denıyor. nasılsın yerine nasınsın deniyor.
Yabancı dizileri Türkçeye çevırenler de öyle. Turkçe-
mizde "Senin için ne yapabilirim" var mı? Tamam. oldu,
var mı? Dahası, Allah kahretsinin yerinı kahretsın aldı.
Çocuklarımız, "ulan", "eşek", "eşekoğlueşek". "pislik".
"bok". "hayvan", "ben senin ananı" küfürleriyle uyanıp
uyuyorlar. Ya müzik programları? Assolist dedikleri bile.
striptiz yapar gibi soyundukça soyunuyor. Üstelik de, es-
kı kantoculara taş çıkartacak bıçımde, sahnede kıvırıp gö-
bek sallıyor.
Televizyonların, daha önce duyurdukları programların
saatinde uygulanması konusunda da seyırcıye saygı yok.
Program. bazen yartm saat, bir saat sarkıyor, aldıran yok.
Seyirci de birçok konuda olduğu gibi, zaman konusunda
da duyarsız.
Eh, böyle başa böyle tıraş dedikleri gibi, böyle seyirci-
ye de böyle televizyon.
Nasreddin Hoca
Ord. Prof. Dr. EKREM AKLRGAL
Aziz ,\'esin in unısına...
T
imurienk çekik gözleri olan. ancak
güzellikten nasıbım almamış asık
suratıv la pek ahtm şahım bir adam
değilmiş. Çevresındekiler ve Nas-
reddin Hoca. "Ç;>k uzun olan saç-
lannı kestirirsen belki yakışıklı
olursun" demısjer. Bunun üzerine Timurlenk sa-
rav ın berberını çağırtarak bır kadınınki gibi uzun
ve topuzlu olan saçlarını sıfır numara kestirmış.
Tıraş olduktan sonra berberin uzattığı aynaya ba-
kan hükümdar bır de görmüş kı kabağa dönen ba-
>ı daha da çırkın olmuş. Bu durum başbuğun ca-
nını çok sıkmış v e hemen aglamay a başlamış. Çev-
resindekiler ve Nasreddin Hoca da aglamaya ka-
tılmışlar. Timurlenk kısa birsüre ağladıktan son-
ra susmuş. Başbuğun sustuğunu gören saray men-
suplan da susmuşlar. Ancak Nasreddin Hoca'nın
susmadıgını. ağlamasını sürdürdüğünü gören Ti-
murlenk. "Hoca ne ağlar dunırsun? Ben aynaya
baktım. saçım kısaldıktan sonra daha da çirkin ol-
duğumu görünce üzüldüm. Onun için ağladım.
Sonra sustunı. Sen ise hâlâ ağlar durursun. buna
ne gerek \ar" demış. Nasreddin Hoca'nın yanıtı
kısa olmuş. "Sen avnaya bir kez baktın. ne denli
çirkin olduğunu gördün, vannı saat ağladın. Ben
ise seni bu çirkin halinle hep karşımda görüyonım.
onun için ağhyoraırT demış.
Şımdı okuduğunuz. ancak Türkiye'de genellik-
le bılinmeven bu özgün Nasreddin Hoca fıkrasını
Goethe. "Bah-Dogu Divam" adlı kıtabında anla-
tır. Ünlü Alman yazan % e düşünürü onu, bıiyük ta-
rıhçi ve Türkolog Joseph Freiherr von Hammer
Purgstall'ın (1774-1856) eserinden almıştır.
195O'lı yıllarda Ankara'da Iran Büyükelçili-
ğı'nin kültür ataşeliğinı yapan. ancak aslında ta-
nhçı ve edebıyatçı olan Dr. Mene\i ıle sıkça yap-
tığımıztartışmalı söyleşilenn birinde. "Bizim Nas-
reddin Hoca" sözünü kullanmam üzerıne. "Ay,bi-
zim Hâce'ye de mi sahip çıkıyorsunuz" dıve karşı
çıkmıştı. Ö zaman Dr. Menevı've. "Her ulusal
külrürde, evrensel kültürün katkılan \ardır. örne-
öjn bizim Nasreddin Hoca'daki doğuran >e ölen ka-
zanlardan söz edenfikralareskiçağ kökenlidir. Si-
zin Hâceniz bir eskiçağ bilgesinin Pers modeli, bi-
zim hocamız da onun Türk kimliğindeki örneği-
dir" yanıtını vermıştim.
Evet, Berlin'de Latinceöğrenirken okuma kita-
bında Nasreddin Hoca'dan bildiğim doğuran ve
ölen kazanlann anlatısını görünce şaşırmış kal-
mıştım. Ancak bu doğaldır. Çünkü dedığımız gi-
bi birçok kültür yaratıları evrenseldir ve uygarlı-
ğın birınden öbürüne aktarıJır. Nitekim Nasreddin
Hoca türü fıkraların bir başka benzerini de eski-
çağ yazılı kaynaklarındakı şu örnekte buluruz:
"Adamın biri bir yaz günü yapacağı yolculuk için
bir eşek kiralamış. Yolda. ögle sıcağında güneşten
bunalan adam bakmış, yani başında yaya giden
eşeğin sahibi, kendisinin ve eşeğin gölgesinde vü-
rüdüğü için sıcaktan hiç rahatsız olmuyor. Bunun
üzerine eşeğin sahibine yer değiştirmelerini öner-
miş. Ancak ondan, "Ben sana oşeğimi kiraladım,
gölgesini değil" olumsuz yanıtını alır.
L'nlü siyasetçi ve konuşmacı (hatip) Çiçero
(M.Ö. 106-43). Roma Senatosu'nda önemli dev-
let sorunlan üzerinde düşüncelerını öne sürdüğü
sırada, senatörlerden bırçoğunun kendı aralarında
sohbet edip onu dınlemediklerinı görünce. sesını
yükselterek "Ey senatörler, şimdi size çok ilginç bir
öykü anlatacağını" diyerek yukarıda özetini ver-
diğım fıkrayı dıle getırmiş \e hepsı kulak kesilen
senatörlere, "Devlet somnlannı önünüze serdim.
ilgilenmediniz. Buna karşılık eşeğin gölgesi öykü-
sünü anlahnca hepiniz can kulağı ile dinlediniz. Ne
olacak bu halimiz?" dıye çıkışmış.
Önemli olan Nasreddin Hocamızın bir Türk
kimliği kazanmışolupolmamasıdır. Sözgelımı Ti-
murlenk ile ilgilı anlatılar. bu hükümdarın 15. y üz-
yıl başında bir süre Anadolu'da kaldığı göz önü-
ne alınırsa. Türk yaratısıdır.
Gerçekten Nasreddin Hocamız ıle ilgilı anlatı-
lar özgün bir kimlik taşırlar. Onlarda, insanoğlu-
nun kötü. bencil yönleri çarpıcı: ancak ölçülü ve
savgılı bir bıçımde dıle getırılır. Cinsellik konula-
rı kesinlikle işlenmez. Kaba saba sözler hiç kulla-
nılmaz. Yanlısjar ve yanılgılar güzel bir mizahla
vurgulanır.
UNESCO'nun 1996yılındabütündünyadaanı-
lacak değerli kışiler arasına Nasreddin Hocamızı
da almış olması. Avrupa Birlığı'ne aday Türkıye
için büyük bir kazançtır. Bu konuda başanlı giri-
şimlerde bulunmuş olan Dışişlerı mensupiarı ve
UNESCO ile ılgili bilim adamlarımızı ne denli
ö\sek azdır.
Övüneceğimız bir başka başarı Nasreddin Ho-
ca üzerine yazılmış en kapsamlı v e en güzel araş-
tırmanın her zaman olduğunun tersıne yabancı bir
Türkoloğun değil. ünlü tblklorcumuz Prof. Dr.
Pertev Naili Boratav'ın kalemınden çıkmış olma-
sıdır.
Aynca Iş Bankası'nın çıkardığı "Kültür veSa-
nat" dergisinde (Mart 1996. savı 29, s. 13-23) ve
Cumhuriyet gazetesının Kıtap ekınde (9 Ağustos
1996) Nasreddin Hoca konusunda çok değerli
araştırmaların yapılmış olması, üstelik bır de In-
gılizce kıtabınyayımlanması (-NET Nayınlan. Nas-
reddin Hodja, Istanbul 1996) çok sevındıricidır.
Böyle olmakla birlikte Nasreddin Hoca konu-
sunun "V'azarlar Derneği" tarafından da ele alın-
masında yarar vardır. Aziz Nesin sağ olsaydı bu
çok önemli görevi üstlenirdi. Bu yazımı hayran-
larından biri olarak onun adına sunuyorum.
Sözlerımi UNESCO'nun 1997'de anacağı
önemli kişilerden bin olan Hasan Âli Vücel'in
Nasreddin Hoca fıkralannı andıran birsöyleşısi ıle
bıtıriyorum: Hasan Âli \'ücel yazaylarında Istan-
bul'da "Dragos Tepesi"nde otururdu. Büyükada
ve Heybeliada karşısında yer alan bu tepe. o tarih-
lerde ağaçlardan ve veşıllerden yoksundu. Hasan
Ali Yücel'ın Büyükada'da oturan dostları ona.
"Sana acıyoruz, kel başlı bir tepede oturuyorsun"
diyetakılmıştır. Yücel'ın yanıtı kısa ve Nasreddin
Hoca'varı olmuş:
"Asıl ben size acıvonım. Ben burada sizin çam
ornıanınLO. bütün yeşilliklerinizi görüvorum; siz ise
her an kel başlı tepemizi sev redivorsunuz."
Sevinçler Yansıtılmalı
- ^ ^ ^ ^ ^ üyük
1 ^ güçlüklerle
^L^^p kav uştuğumuz
^p^^^k laik.
1 W demokratik.
.^^^^r özgürlükçü
Cumhuriyetimizin önemı ne
yazık kı kımılerınce
kavranamamıştır. Onun
ılerletıcı ilkelerini
benımseyenlerle
benımseyemeyenler arasında
kıyasıyabır savaşım
süregelmektedır. Bu
savaşımda bıze düşen görev.
bu güzel ılkelen
karşımızdakilere
benimsetmektır Yazımda,
olumlu dav ranışların
sevındırıcilikleri
göstenlecektir.
1- Yenı "abc'mızdeki
ünsüzlerin. sonlanna e
ünlüsü getinierek
seslendirileceğı genel
kuralını bilmeyenler. bu
harflen vanlış olarak
seslendırmektedırler.
"Abc'mızin kimi harflerını
yabancı ulusların
'abc'lenndekıne benzer
bıçimde seslendırenlerın bır
gün bu yanlışlıktan
kurtulacaklannı umarak. ben
yalnız K harfımızın
seslendınlışınden ömekler
vereceğim: PKK. SSK.
KKTC kısaltmalarında
'K'nın 'K'a dıve
seslendinldığını görüvoruz.
Öğrencilere sorduğumda
abc'mızi okurken K harfını
Kedıve seslendırdiklerine
tanık oldum. Demek kı
okullarda doğrusu
öğretiliyor. Yayınlarda.
kısaltmalardakı K harfinden
sonra 'dan. lı. ya.. kalın seslı
heceler konduğu içın, ses
uyumu kuralına göre. okunuş
Ka oluyor. Buna bir de
televızyonlarda. PeKaKa vb.
biçimlerde seslendiriş
eklenınce 'K'nın Kadive
okunuşu yaygınlaşıyor.
Cumhunvet gazetesının bu
konudakı tıtızlığıne hayran
olmamak elde değıl Gazete.
K'lerden sonra den, li. ye._
inceseslieklerkoyduğu içın
K'ler doğru bıçimde. Ke
olarak okunuvor. Bu. çok
sevındırici bır davranıştır.
2- Cumhunvet yönetımı.
yeni Türk toplumunda
kişilerın kendı aralarında ve
dev let karşısında eşıtlıklennı
amaçladığı ıçin. 1934
yılında, lakap ve unvanları
kaldıran 2590 sayılı yasavı
benımsemiştır. Aradan uzun
v ıllar geçmiş olmasına
karşın. toplumdaki ikilik
yüzünden. bu yasa genış
uvgulanınıa ulaşamamıştır.
Türkçe güzel karşılığı varken
Hoca sözcüğü
bırakılamamıştır. Sayın
Başbakan'ın adından sonra
Hoca sözcüğü
kullanılabilmektedir. Sn.
Başbakan da. \ardimcisi
bayan bakana Hanımefendi
demektedır. tncelık.
alışkanlık. gelenek vb. hıçbir
nedenle yasalar
çignenmemelidir. 28
Temmuz 1996 günlü
Cumhuriyet'te. Sn. Prof.
Cevat Geray'ın. kendısınm
yetışmesinde büyük emeği
geçmiş olan Sn. Prof. Fehmi
Yavuz'un 10. ölüm yılı
nedenıyle kaleme aldıgı
anma yazısında. bu büyük
bilim adamından sık sık
sevgılı öğretmenim diye söz
etmesı de üzennde durulacak
örnek bir davranıştır
3- Cumhuriyet"tekı. özellikle
büyük ınsan Atatürk'ü.
O'nun devrımlerinı anlatarak
sav unan Sayın Ahmet Taner
Kışlalı'va havran olduğumu
zevkle söylemeliyım. 18
Ağustos 1996 günlü
vazısında. bu devrimlerı
sav unan bır okurunun
mektubundan yaptığı alıntıyı
buraya almadan
geçemeveceğım: "Devrim
yasalannı ölümsüz vaşama
geçirdiğimiz gün, ikinci
kurtuluş savaşımızı vererek
başanv a ulaşacağımızdan
kuşkum yok." Bızı savaşıma
çağıran güzel bir seslenış.
Bay Kışlah'nın. Atatürkçü
Düşünce, Cağdaş Yaşamı
Destekleme derneklerınin
gün geçtikçe artan
etkınlıklerinden söz ederek
yüreklenmizı güçlendıren
yazılarına ne denli sev ınılse
azdır. Devrimımiz içın
hepimiz bir şeyler vapalım.
Yazımı Sayın kışlalf nın
bir yazısının başlığı ile
bitırivorum:
"Bugün Susan Yann
Konuşamaz."
Rüştü Ergun
Isınbilimci
(Radyolog)
• C A Ğ . D A S ' Y A Y I. N L A R I
İLHAN SELÇUK
duvarın üstündeki
•I ••
DUVARIN USTUNDEKITILKI
3. Bası Çıkt!
230.000TL. (KDVİçinde)
Yüzme havuzu konusunda yurtiçi
ve yurtdışı projelerimizde görev
alacak, Almanca, bilgisayar
bilen genç
MAKİNA
MÜHENDİSİ
Tel: 0.212 251 19 98 - 251 21 09
TEKNİK ELEMAN
Yetiştirilmek üzere meslek lisesi
elektrik-elektronik bölümü mezunu
genç elemanlar aranmaktadır.
Müracacıt:
Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu
SEKA MEHMED ALİ K A Ğ I T Ç I
MESLEK KURSU
GİRİŞ SLNAV1 DUYLRUSU
Daha önce 24 Ağustos 1996 Cumartesı günü yapıla-
cağı duyurulup. ertelenen SEK.A Mehmed Alı Kâğıtçı
Meslek Kursu gınş sınav ı 12 Ev lül 1996 Perşembe günü
saat 10.00'da SEKA'nın Izmıt, Dalaman, Aksu, Caycu-
ma. Afyon. Balıkesır, Kastamonu ve Akdenız müessese-
lerinde vapılacaktır. Duvurulur.
SEKA
GENEL MÜDL RLÜĞÜ
Basın: 103843
İSTANBUL ÜNtVERSİTESİ
REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
EK İLAN
7.9.1996 tarıhınde yayınlanan ılanımıza ektır.
CERRAHPAŞA TIP EAKÜLTESİ:
Anabilim Dalı: Unvanı: Adedi:
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Profesör 1
Basın: 106246
Sevgi ve Eğitimin Bütünleştiği
MASAL ÇOCUK VU\:\SI
Deneyimli Eğitimci Kadrosuyla
Hizmetinizde.
Tel: 3X5 84 13
Ev işlerinde yardımcı olacak,
6 yaşındaki oğlumun bakımını
üstlenecek yatılı bayan arıyorum.
Tel.: 512 05 05 (460/461)
UGUR
MUMCU
CÎNAYETt
ATİLLA COŞKUN
Fiyatı: 300.000TL
İsteme adresi: Cem Yaytnevi
Küçükparmakkapı Ipek Sokak
No: 11 80060 Beyoğlu-tstanbul
ALAADDIN HOTEL
•**•
İncekum Alaaddin Hotel. Türkiye'nin yeşil turizm beldesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallar kasabasında Akdeniz'in
berrak kıyılannda huzur. spor, eğlence dolu bir ortama sahiptir.
Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan İncekum Alaaddin Hotel 232 oda, 500 yatak kapasitelidir.
Yılın 300 gününün güneşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdenız'in bu şirin yöresindeki otelimizin odalan ile tüm
kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır.
Özel banyolu odalanmız otomatik telefon. 4 kanal müzik yayını, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evinizi aratmayacaktır.
İncekum Alaaddin Hotefde aynca açık ve kapalı barlar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme havuzu, özel plaj alanı, iskele, su
sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır.
Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu. 500 kişilik restoran, alakart restoran, pasta salonu, televizyon salonu, oyun
odası, alışveriş mağazalan ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır.
İncekum Alaaddin Otel'in mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha
tattıracaktır.
Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA