25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 1996 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Eleştirel Akıl'dan Yoksulluk Prof. Dr. ERENDİZ ATASÜ ir tekmeyle kişinin öleceği kimsenin aklından geçmez! 19 >aşında çocuklar memuriyetten ola- cak. Kasıt yoksa...' 'Biz bir suçlu da yaratmak istemiyoruz. Ama burada bir adam öldürülmüştür, bu- nun faili vardır. bu faillerin bulunması ge- rekivor. Çiinkü buiunmadığı takdirde. em- niyet teşkilatı vıpranacak, devlet uprana- cak, bu hep kullanılacak. karşı taraftan da öyle hissettik ki faillerin bulunmasını iste- miyoriar..." Bırinci alıntı bır milletvekıünın sözleri (12 Haziran 96. Cumhuny et Gazetesı). Yır- mili yaşlarında>ken öldürülmüş gazeteci \letin Göktepe'nın katıl zanlısı emnıvet göre\ lıleriyle ılgılı. ikınci alıntı (12 Haziran 96. Cumhuriyet Gazetesi) aynı cinayeti soruşturmakla gö- re\lı bır emniyet müfettışinın soruşturma üstiine sözleri. Bövlesi sözlerinkımseyı şaşırtmadığı bır ortamdayız. Şaşırma yetısınin yitırılmesi bilebaşlı başınahastalıkbelirtısi... Lsıelık bu ıkı dıle getirişın düzlemlerinın kapsamı. söyleyenlerin kışisel art düzlemlerini her- halde aşmakta! Bu sözler buzdagının gö- rünen bölümü gıbı. asıl anlam katmanlan dıle getinlmemiş. Derindekı anlam. salt tiim yurttaşlan etkileyen güncel olumsuz- luklardan değil. güncelinköklendığıvebel- kı de hepimızın içıne damar sürebilmış. ta- rıhsel-toplumsal bozulmuşlukların yıgın- sal bırikimınden biçimlenmiş ya da bıçim- sizleşmış. Bırlıkte bu yığıntıy ı irdeleyelım: llk söy- leneni e!e alalım önce:u Bir tekmeyle kişi- nin öleceği kimin aklına gelir?" Öncelikle tekmeyi savuranın elbette! Insan anatomi- si konusunda Türk toplumunun akıl almaz bilgisizliğini neye yormalı? Bilim öncesi çağların "Allah yapısı"nı incelemenin gü- nah olduğuna daır ürküntüsünün hâlâ sür- mesıne mi? Cınselliğin ortamı gövdenin günah-ayıp-yasak üçgeninde unutulması gerektiğıni bilınçaltına buyuran bulanık önvargılara mı? Evrimi konu alan biyolojı bilmine karşı tutuculuğun sürekli uyardığı ve besledıği düşmanlığa mı? Gövdenin hayati noktalanna isabeteden her darbe öldürebılır. 19 yaşında, erkeklik gücünün donığunda bir adamın, mayalanıp öfkeye, nefrete bozmuş fıziksel gizilgücü- nü düşünün \e bu gizılgücün kas enerjisi- ne patladığını! Bu enerjiyle donatılmış ba- cak elbette insanı öldürebilır. hele postallı bır ayakla sonlanmışsa! Hayati bölgeye rastlamasa bile öldürebılir! 19 vaşındakı genç insanların yaşamları- nın kararmasını kimse istemez. Ama yırmi- lerindey ken yok edilmiş yaşam ne olacak? Böyiesı saldmlar toplumun duyuncunda (vıcdanında) tümüyle ve kesinlikle mah- kûm edilesıye kadar benzer olaylarda ya- şamlarını > itırebılecek gençlerin hiç mi an- lamı yok? Tekme tokat gibi saldırganlıklan birey- ler arası ıletişimin doğal ve zararsız parça- ları sayan, ülkemizi etkisine almış toplum- sal aiışkanlığa ve anlayışa -başlı başına bır inceleme konusu olduğu için- yalnızca işa- ret etmekle yetınıp söylenenin ikincisine geçiyorum: "Karşı taraf..." Emniyet örgütü bürokrat- lannın yurttaşlan polistenyana/'polise kar- şı diye sınıflandırdıklarını uluorta söyle- mekte sakınca görmedıklerı bir ülke bura- sı! Ilginçbırsaydamlık!.. Bunu söyleyenın sahibi. gerçek suçluyu bulmak istıyor. ka- muoyunu yatıştıımak ya da soruşturmanın hızlandırılması istemlerini doyurmak ıçin göstermelık bır suçluya yönelemeyeceğinı dokunduruyor. Ancak. suçsuzu suçlu ılan etmektekı haksızlığa; bunun adalet. hukuk ve insanlık dışı olduğuna değinmiyor. Gö- re\linın bıran önce gerçek suçlu(lann)nun saptanmasını amaçlamasındaki asıl etmen nedir? Miilkün temeli adaletin. yenne gel- mesi mı? Böylece yok edilmiş ya da edile- bilecek >aşamların toplum katındaki an- lamlı \e değerlı olduğunun vurgulanması mı? Hayır! Ne yazık ki hayır! Göre\ li teşkilatin \edevletin yıpratılaca- ğı kaygısıyla sürdürmektedır soruşturma- y ı. Birey in yaşamı ıçin hiçbirduyarlığı yok- tur. Bire> ın hayatının hıçe sayıldığı ortam- da devletin de teşkilatin da çoktan yıpran- mış olduğuna dair bilinçlilikten de hayli uzaktır. Yazık! Oysa yurt. yurttaşla birlik- te soluk alabilir ancak! Görevli "Nizamn Âlem" uğruna. "Dev- let-i Âli" ıçin kardeş boynu vurdurmaktan gerı durmayan Osmanh'nın düşünsel bağ- lamda uzantısıdır. Osmanlı'da devlete baş- kaldırmayan öğelerin (unsurlann) belirle- yici ortak niteliği ne ıdi? Adını koyalım lüt- fen. Toplumsal bilınçaltına yerleştirilmiş. sorgulanmayan kavramlara kölece bağlı- lık! Aklın ölçü taşına vurulmazsaeğer, hak- lı olmayan güçlülerin maskesi, paravanı du- rumuna indirgeneceği kesin olan kutsallık- lar: Yurt, devlet, din. Tiirkiye yüzyılın ikinci yansında, tekno- lojik kalkınmayı önemserken eleştirel akıl eğitımini sa\saklamanın bedelini ödüyor. ödeyecek. İnsanlık tarihinin özeti, egemenin karşı- sında daha az şanslı öbür insanların güçsüz- lükten sıvnlma mücadelesi değıl mıdir'.' Kı- mi kez din adına hüküm verenler. kımı kez hükümdar ya da dıktatör. kimi kez asker- sel. parasal \ a da bürokratik güçlerdir ege- men... Kimi kez toprak ağası. kımı kez ser- maye babası. kimi kez polis şefı.. >a da hepsi... Feodal düzende, kitlenin içindekı ınsa- nın. ancak denizdekidamla kadar önemive değerı varken ona yurttaşlık onurunu ve sorumluluğunu kazandıran. toplumda de- mokrasiyi yükselten hep eleştirel akıl de- ğil midır? Toplumsal muhalefet ancakeleş- tirel aklın vol göstericiliğinde. ülke koşulla- nnda olumlu. adil. yapıcı etkiler doğurabi- ür. Akıldan uzaklaşıp hesapçı kumazlıkla- nn korkuların. nefretlerın, hırsların tuzağı- na düşen muhalıf dalgaların -hele iktidan ele geçirince- nasıl yıkıp geçtiğıni gönnek ıçin, Fransız İhtilali'nin akıldan kopup te- röre yöneldiği döneınini. Almanya'da Na- zizmin yükselışini anımsamak yeterli. Hak- sızlığa uğramış kıtlelerin dinci bağnazlık. sahip olma hırsı gibı duygusallıklann gü- düsünde tepkisını dıle getirdıği ve eyleme döktüğü zaman nasıl sonuçlara varıldığını ise Iran'ın ve çöken sosyalist rejımlenn bu- günkü perişanlıgı gözler önüne »ermekte! Durum böyleyken gene de pek çok ülke- de siyasal iktıdarlar muhalefeti etkisizleş- tirebilmek içın, uzun erımde en rıskli yolu seçmenin çekıcıliğınden kendilerini kurta- ramamakta. kaleyi ıçten fethetmevi. kıtle- leri eleştirel akıldan uzaklaştırmavı hedef- lemekteler. \'e böylece sorgulanamaz kav- ramlar ınsan yaşamından değerlı olup çı- kar, oysa başka kavramlar dilden silinip git- miştir... Lzun süredır Türkiye'de iktidarlar, ka- muoyu karşısında. bir türlü ardı arkası ke- sılnıeyen gözaltında kavıplar. vargısız in- fazlar gibı bır ülke içın yüz karası ve her vurttaşın vıcdanını yaralaması gerekli uy- gulamalara değgın şö\ le bir tutumu benım- sedıler: u Şşştt_. Ülke bütünlüğü söz konu- su!" Böylesi örtiik bir baskıya karşı eleşti- rel aklın tepkısı açıktır: "Elbette yurdu- mun bütünlüğünü istiyorum, ama ya >urt- taşımın \ ücut bütünlüğü?" Türkiye'de sorgulayıcı akıldan uzakya- şamak tarihsel bir alışkanlık. 64)0 vıllık im- paratorluk döneminin neredeyse tümü, Cumhuriyet tarihinin ücte ikisi aklın üsrün- lüğünün çiğnendiği dönemler. Ne >azık ki en kaba biçimleriyledincilik ve ırkçilık. yüz- yılın ikinci vansında iktidarlann elinde ovuncak, kimi muhalif akımlannkindeyse basrakoldu! Biyolojık varlığının temeli üstünde "in- san"ı oluşturan. onu düşüncelennın. duy- gularının. kaygılarının. kararlannın ve ey- lemlerinm bile^kesidir. Irksal köken ınsa- nın biyolojık varlığının bir öğesidir. o ka- dar. Ancak mekânsal veduygusal anlamda çok "dar" bır çevreye. çocukluğunun >a- kın çevresıne ınatla tutunanların duygu ve düşünce dünyalarında başat belırleyıci ola- rak kalır ırksal. bölgesel ve dinsel köken!.. Eleştirel akıl'dan uzaklaşma bize -ülke- mizin insanlanna- bu gerçeklen de unuttur- du ve sonuçta bizi sorgulanamaz kutsallık- ları insan yaşamından üstün tutan ve ınsan yaşamı üstünde söz sahıbı politıkacılarla \e bürokratlarla >üz vüze bıraktı! Ne acı- dır ki. Türkiye"nin art düzlemi bizi yutmak üzere! ARADABIR RECEP BİLGİNER Nitelik Yok, Yasak Var! Bazı günler, televızyonların beyaz camları kararıyor. Elektrik kesintilerının neden olduğu kararma değıl bu! RTÜK denilen, kurulun kararı bu. Beyaz camı kararan televizyonlar, niteliği bozuk mal mı sürüyor ortaya? Öyle olsa, hıçbir televızyon açık kaiamaz. Günde bırkaç kez kapatma cezası alır. Adı geçen kurul, hoşuna gıtmeyen ya da siyasal efen- dilerinin zülfüne dokunan program ve sözler içın kapatma cezası veriyor da ıçimizi karartan vurdulu kırdılı filmier içın kulaklan ve gözlerı kapalı. Niteliksız programlar. düzeysiz espriler. müstehcen ve dahası müstekreh (yani kusturu- cu) hareketler karşısında umursamaz. Belki, adı geçen ku- rulun üyelerı de hoşlanıyor bu düzeysızlikten. Onlar, zaten. düzeyli bir şey aramıyor, arasalar bıle, düzeyli mi, düzey- siz mı ayırt edemiyor. Onların aradığı, temsilcisi olduğu partilere, özellikle de iktidar kanadına hizmet! Program nasıl olursa olsun, hal- kın zevkini körleştirmesi. güzelim Türkçemızin bozulması, onlar içın önemli değil. Onlar içın önemli olan. efendilerı- ne hızmet yoluyla koltuklarını korumak! Adı geçen kurulu oluşturan üyelerin, çoğu. bu konuda uzman değıl. Oraya nasıl seçılmışler? Parlamentoda gru- bu bulunan partilerin gösterdiklen adaylar arasından ku- ra ıle seçilip gönderilmışler oraya. Ülkenin, televızyon ve radyo konulannda uzman kuru- luşları var. Onların temsilcilen yok kurulda. Onlara sorup danışan da yok. Böyle bır kurul ne yapar? Ancak, para ce- zası verır. Kapatma cezası verir. Bılmiyorum, kurulun ıçın- de, acaba, doğru dürüst televızyon programları seyreden var mı? Üst kurulun göreve başlama aşamasında. özellikle yer- li dramaların oranının yüzde elliden aşağı olmaması söz konusuydu. O günlerde, Fransa'da yenı bir televızyon ya- sası yürürlüğe girmişti. Bir de uygulama tüzüğü hazırlan- mıştı. Neydı istenilen? Fransa'da drama programlarının yarısı yerlı. yani Fran- sız olacaktı. Fransız yazarlannın eserleri, Fransız yapımcı- lar tarafından ekrana getirilecektı. Bunu uyguladılar. Sözlü ve görüntülü programlarda, Fransız dıline saygı gösterilecekti. Bunu, yabancı sözcüklere, özellikle de In- gilizce sözcüklere karşı bir önlem olarak yaptılar. Spıker- ler, sunucular. herhangi bir programa çıkan kışıler, öyle uluorta. sözlennın arasına Ingılızce sözcük karıştıramaya- caktı. Bunu da uyguladılar. Onlar için, her şeyden önce, Fransız dili kutsaldı. Ya bizde? Türk dıli, bıze göre kutsal değıl mi? Ona say- gılı olmamız gerekmez mi? Onu. özüne uygun olarak kul- lanmamız. söylememız gerekmez mi? Bız de ne yapılır? Kekemeler, program sunucusu olu- yor. Okuma yazması bile doğru dürüst olmayanlar, 'thalk show' yapıyor. Kimi kalabalık programlarda, sunucular da incir çekirdeği doldurmayan konularda. kendileri söyleyip. kendileri uzun uzun gülüyor. Türkçenın kafası gözü yarıla- rak konuşuluyor. Kimi sözcüklerdeki son harf yutuluyor. Gelıyor demiyor, geliyo dıyor örnegin. Merhaba yenne "meraba" denıyor. nasılsın yerine nasınsın deniyor. Yabancı dizileri Türkçeye çevırenler de öyle. Turkçe- mizde "Senin için ne yapabilirim" var mı? Tamam. oldu, var mı? Dahası, Allah kahretsinin yerinı kahretsın aldı. Çocuklarımız, "ulan", "eşek", "eşekoğlueşek". "pislik". "bok". "hayvan", "ben senin ananı" küfürleriyle uyanıp uyuyorlar. Ya müzik programları? Assolist dedikleri bile. striptiz yapar gibi soyundukça soyunuyor. Üstelik de, es- kı kantoculara taş çıkartacak bıçımde, sahnede kıvırıp gö- bek sallıyor. Televizyonların, daha önce duyurdukları programların saatinde uygulanması konusunda da seyırcıye saygı yok. Program. bazen yartm saat, bir saat sarkıyor, aldıran yok. Seyirci de birçok konuda olduğu gibi, zaman konusunda da duyarsız. Eh, böyle başa böyle tıraş dedikleri gibi, böyle seyirci- ye de böyle televizyon. Nasreddin Hoca Ord. Prof. Dr. EKREM AKLRGAL Aziz ,\'esin in unısına... T imurienk çekik gözleri olan. ancak güzellikten nasıbım almamış asık suratıv la pek ahtm şahım bir adam değilmiş. Çevresındekiler ve Nas- reddin Hoca. "Ç;>k uzun olan saç- lannı kestirirsen belki yakışıklı olursun" demısjer. Bunun üzerine Timurlenk sa- rav ın berberını çağırtarak bır kadınınki gibi uzun ve topuzlu olan saçlarını sıfır numara kestirmış. Tıraş olduktan sonra berberin uzattığı aynaya ba- kan hükümdar bır de görmüş kı kabağa dönen ba- >ı daha da çırkın olmuş. Bu durum başbuğun ca- nını çok sıkmış v e hemen aglamay a başlamış. Çev- resindekiler ve Nasreddin Hoca da aglamaya ka- tılmışlar. Timurlenk kısa birsüre ağladıktan son- ra susmuş. Başbuğun sustuğunu gören saray men- suplan da susmuşlar. Ancak Nasreddin Hoca'nın susmadıgını. ağlamasını sürdürdüğünü gören Ti- murlenk. "Hoca ne ağlar dunırsun? Ben aynaya baktım. saçım kısaldıktan sonra daha da çirkin ol- duğumu görünce üzüldüm. Onun için ağladım. Sonra sustunı. Sen ise hâlâ ağlar durursun. buna ne gerek \ar" demış. Nasreddin Hoca'nın yanıtı kısa olmuş. "Sen avnaya bir kez baktın. ne denli çirkin olduğunu gördün, vannı saat ağladın. Ben ise seni bu çirkin halinle hep karşımda görüyonım. onun için ağhyoraırT demış. Şımdı okuduğunuz. ancak Türkiye'de genellik- le bılinmeven bu özgün Nasreddin Hoca fıkrasını Goethe. "Bah-Dogu Divam" adlı kıtabında anla- tır. Ünlü Alman yazan % e düşünürü onu, bıiyük ta- rıhçi ve Türkolog Joseph Freiherr von Hammer Purgstall'ın (1774-1856) eserinden almıştır. 195O'lı yıllarda Ankara'da Iran Büyükelçili- ğı'nin kültür ataşeliğinı yapan. ancak aslında ta- nhçı ve edebıyatçı olan Dr. Mene\i ıle sıkça yap- tığımıztartışmalı söyleşilenn birinde. "Bizim Nas- reddin Hoca" sözünü kullanmam üzerıne. "Ay,bi- zim Hâce'ye de mi sahip çıkıyorsunuz" dıve karşı çıkmıştı. Ö zaman Dr. Menevı've. "Her ulusal külrürde, evrensel kültürün katkılan \ardır. örne- öjn bizim Nasreddin Hoca'daki doğuran >e ölen ka- zanlardan söz edenfikralareskiçağ kökenlidir. Si- zin Hâceniz bir eskiçağ bilgesinin Pers modeli, bi- zim hocamız da onun Türk kimliğindeki örneği- dir" yanıtını vermıştim. Evet, Berlin'de Latinceöğrenirken okuma kita- bında Nasreddin Hoca'dan bildiğim doğuran ve ölen kazanlann anlatısını görünce şaşırmış kal- mıştım. Ancak bu doğaldır. Çünkü dedığımız gi- bi birçok kültür yaratıları evrenseldir ve uygarlı- ğın birınden öbürüne aktarıJır. Nitekim Nasreddin Hoca türü fıkraların bir başka benzerini de eski- çağ yazılı kaynaklarındakı şu örnekte buluruz: "Adamın biri bir yaz günü yapacağı yolculuk için bir eşek kiralamış. Yolda. ögle sıcağında güneşten bunalan adam bakmış, yani başında yaya giden eşeğin sahibi, kendisinin ve eşeğin gölgesinde vü- rüdüğü için sıcaktan hiç rahatsız olmuyor. Bunun üzerine eşeğin sahibine yer değiştirmelerini öner- miş. Ancak ondan, "Ben sana oşeğimi kiraladım, gölgesini değil" olumsuz yanıtını alır. L'nlü siyasetçi ve konuşmacı (hatip) Çiçero (M.Ö. 106-43). Roma Senatosu'nda önemli dev- let sorunlan üzerinde düşüncelerını öne sürdüğü sırada, senatörlerden bırçoğunun kendı aralarında sohbet edip onu dınlemediklerinı görünce. sesını yükselterek "Ey senatörler, şimdi size çok ilginç bir öykü anlatacağını" diyerek yukarıda özetini ver- diğım fıkrayı dıle getırmiş \e hepsı kulak kesilen senatörlere, "Devlet somnlannı önünüze serdim. ilgilenmediniz. Buna karşılık eşeğin gölgesi öykü- sünü anlahnca hepiniz can kulağı ile dinlediniz. Ne olacak bu halimiz?" dıye çıkışmış. Önemli olan Nasreddin Hocamızın bir Türk kimliği kazanmışolupolmamasıdır. Sözgelımı Ti- murlenk ile ilgilı anlatılar. bu hükümdarın 15. y üz- yıl başında bir süre Anadolu'da kaldığı göz önü- ne alınırsa. Türk yaratısıdır. Gerçekten Nasreddin Hocamız ıle ilgilı anlatı- lar özgün bir kimlik taşırlar. Onlarda, insanoğlu- nun kötü. bencil yönleri çarpıcı: ancak ölçülü ve savgılı bir bıçımde dıle getırılır. Cinsellik konula- rı kesinlikle işlenmez. Kaba saba sözler hiç kulla- nılmaz. Yanlısjar ve yanılgılar güzel bir mizahla vurgulanır. UNESCO'nun 1996yılındabütündünyadaanı- lacak değerli kışiler arasına Nasreddin Hocamızı da almış olması. Avrupa Birlığı'ne aday Türkıye için büyük bir kazançtır. Bu konuda başanlı giri- şimlerde bulunmuş olan Dışişlerı mensupiarı ve UNESCO ile ılgili bilim adamlarımızı ne denli ö\sek azdır. Övüneceğimız bir başka başarı Nasreddin Ho- ca üzerine yazılmış en kapsamlı v e en güzel araş- tırmanın her zaman olduğunun tersıne yabancı bir Türkoloğun değil. ünlü tblklorcumuz Prof. Dr. Pertev Naili Boratav'ın kalemınden çıkmış olma- sıdır. Aynca Iş Bankası'nın çıkardığı "Kültür veSa- nat" dergisinde (Mart 1996. savı 29, s. 13-23) ve Cumhuriyet gazetesının Kıtap ekınde (9 Ağustos 1996) Nasreddin Hoca konusunda çok değerli araştırmaların yapılmış olması, üstelik bır de In- gılizce kıtabınyayımlanması (-NET Nayınlan. Nas- reddin Hodja, Istanbul 1996) çok sevındıricidır. Böyle olmakla birlikte Nasreddin Hoca konu- sunun "V'azarlar Derneği" tarafından da ele alın- masında yarar vardır. Aziz Nesin sağ olsaydı bu çok önemli görevi üstlenirdi. Bu yazımı hayran- larından biri olarak onun adına sunuyorum. Sözlerımi UNESCO'nun 1997'de anacağı önemli kişilerden bin olan Hasan Âli Vücel'in Nasreddin Hoca fıkralannı andıran birsöyleşısi ıle bıtıriyorum: Hasan Âli \'ücel yazaylarında Istan- bul'da "Dragos Tepesi"nde otururdu. Büyükada ve Heybeliada karşısında yer alan bu tepe. o tarih- lerde ağaçlardan ve veşıllerden yoksundu. Hasan Ali Yücel'ın Büyükada'da oturan dostları ona. "Sana acıyoruz, kel başlı bir tepede oturuyorsun" diyetakılmıştır. Yücel'ın yanıtı kısa ve Nasreddin Hoca'varı olmuş: "Asıl ben size acıvonım. Ben burada sizin çam ornıanınLO. bütün yeşilliklerinizi görüvorum; siz ise her an kel başlı tepemizi sev redivorsunuz." Sevinçler Yansıtılmalı - ^ ^ ^ ^ ^ üyük 1 ^ güçlüklerle ^L^^p kav uştuğumuz ^p^^^k laik. 1 W demokratik. .^^^^r özgürlükçü Cumhuriyetimizin önemı ne yazık kı kımılerınce kavranamamıştır. Onun ılerletıcı ilkelerini benımseyenlerle benımseyemeyenler arasında kıyasıyabır savaşım süregelmektedır. Bu savaşımda bıze düşen görev. bu güzel ılkelen karşımızdakilere benimsetmektır Yazımda, olumlu dav ranışların sevındırıcilikleri göstenlecektir. 1- Yenı "abc'mızdeki ünsüzlerin. sonlanna e ünlüsü getinierek seslendirileceğı genel kuralını bilmeyenler. bu harflen vanlış olarak seslendırmektedırler. "Abc'mızin kimi harflerını yabancı ulusların 'abc'lenndekıne benzer bıçimde seslendırenlerın bır gün bu yanlışlıktan kurtulacaklannı umarak. ben yalnız K harfımızın seslendınlışınden ömekler vereceğim: PKK. SSK. KKTC kısaltmalarında 'K'nın 'K'a dıve seslendinldığını görüvoruz. Öğrencilere sorduğumda abc'mızi okurken K harfını Kedıve seslendırdiklerine tanık oldum. Demek kı okullarda doğrusu öğretiliyor. Yayınlarda. kısaltmalardakı K harfinden sonra 'dan. lı. ya.. kalın seslı heceler konduğu içın, ses uyumu kuralına göre. okunuş Ka oluyor. Buna bir de televızyonlarda. PeKaKa vb. biçimlerde seslendiriş eklenınce 'K'nın Kadive okunuşu yaygınlaşıyor. Cumhunvet gazetesının bu konudakı tıtızlığıne hayran olmamak elde değıl Gazete. K'lerden sonra den, li. ye._ inceseslieklerkoyduğu içın K'ler doğru bıçimde. Ke olarak okunuvor. Bu. çok sevındırici bır davranıştır. 2- Cumhunvet yönetımı. yeni Türk toplumunda kişilerın kendı aralarında ve dev let karşısında eşıtlıklennı amaçladığı ıçin. 1934 yılında, lakap ve unvanları kaldıran 2590 sayılı yasavı benımsemiştır. Aradan uzun v ıllar geçmiş olmasına karşın. toplumdaki ikilik yüzünden. bu yasa genış uvgulanınıa ulaşamamıştır. Türkçe güzel karşılığı varken Hoca sözcüğü bırakılamamıştır. Sayın Başbakan'ın adından sonra Hoca sözcüğü kullanılabilmektedir. Sn. Başbakan da. \ardimcisi bayan bakana Hanımefendi demektedır. tncelık. alışkanlık. gelenek vb. hıçbir nedenle yasalar çignenmemelidir. 28 Temmuz 1996 günlü Cumhuriyet'te. Sn. Prof. Cevat Geray'ın. kendısınm yetışmesinde büyük emeği geçmiş olan Sn. Prof. Fehmi Yavuz'un 10. ölüm yılı nedenıyle kaleme aldıgı anma yazısında. bu büyük bilim adamından sık sık sevgılı öğretmenim diye söz etmesı de üzennde durulacak örnek bir davranıştır 3- Cumhuriyet"tekı. özellikle büyük ınsan Atatürk'ü. O'nun devrımlerinı anlatarak sav unan Sayın Ahmet Taner Kışlalı'va havran olduğumu zevkle söylemeliyım. 18 Ağustos 1996 günlü vazısında. bu devrimlerı sav unan bır okurunun mektubundan yaptığı alıntıyı buraya almadan geçemeveceğım: "Devrim yasalannı ölümsüz vaşama geçirdiğimiz gün, ikinci kurtuluş savaşımızı vererek başanv a ulaşacağımızdan kuşkum yok." Bızı savaşıma çağıran güzel bir seslenış. Bay Kışlah'nın. Atatürkçü Düşünce, Cağdaş Yaşamı Destekleme derneklerınin gün geçtikçe artan etkınlıklerinden söz ederek yüreklenmizı güçlendıren yazılarına ne denli sev ınılse azdır. Devrimımiz içın hepimiz bir şeyler vapalım. Yazımı Sayın kışlalf nın bir yazısının başlığı ile bitırivorum: "Bugün Susan Yann Konuşamaz." Rüştü Ergun Isınbilimci (Radyolog) • C A Ğ . D A S ' Y A Y I. N L A R I İLHAN SELÇUK duvarın üstündeki •I •• DUVARIN USTUNDEKITILKI 3. Bası Çıkt! 230.000TL. (KDVİçinde) Yüzme havuzu konusunda yurtiçi ve yurtdışı projelerimizde görev alacak, Almanca, bilgisayar bilen genç MAKİNA MÜHENDİSİ Tel: 0.212 251 19 98 - 251 21 09 TEKNİK ELEMAN Yetiştirilmek üzere meslek lisesi elektrik-elektronik bölümü mezunu genç elemanlar aranmaktadır. Müracacıt: Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu SEKA MEHMED ALİ K A Ğ I T Ç I MESLEK KURSU GİRİŞ SLNAV1 DUYLRUSU Daha önce 24 Ağustos 1996 Cumartesı günü yapıla- cağı duyurulup. ertelenen SEK.A Mehmed Alı Kâğıtçı Meslek Kursu gınş sınav ı 12 Ev lül 1996 Perşembe günü saat 10.00'da SEKA'nın Izmıt, Dalaman, Aksu, Caycu- ma. Afyon. Balıkesır, Kastamonu ve Akdenız müessese- lerinde vapılacaktır. Duvurulur. SEKA GENEL MÜDL RLÜĞÜ Basın: 103843 İSTANBUL ÜNtVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN EK İLAN 7.9.1996 tarıhınde yayınlanan ılanımıza ektır. CERRAHPAŞA TIP EAKÜLTESİ: Anabilim Dalı: Unvanı: Adedi: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Profesör 1 Basın: 106246 Sevgi ve Eğitimin Bütünleştiği MASAL ÇOCUK VU\:\SI Deneyimli Eğitimci Kadrosuyla Hizmetinizde. Tel: 3X5 84 13 Ev işlerinde yardımcı olacak, 6 yaşındaki oğlumun bakımını üstlenecek yatılı bayan arıyorum. Tel.: 512 05 05 (460/461) UGUR MUMCU CÎNAYETt ATİLLA COŞKUN Fiyatı: 300.000TL İsteme adresi: Cem Yaytnevi Küçükparmakkapı Ipek Sokak No: 11 80060 Beyoğlu-tstanbul ALAADDIN HOTEL •**• İncekum Alaaddin Hotel. Türkiye'nin yeşil turizm beldesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallar kasabasında Akdeniz'in berrak kıyılannda huzur. spor, eğlence dolu bir ortama sahiptir. Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan İncekum Alaaddin Hotel 232 oda, 500 yatak kapasitelidir. Yılın 300 gününün güneşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdenız'in bu şirin yöresindeki otelimizin odalan ile tüm kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır. Özel banyolu odalanmız otomatik telefon. 4 kanal müzik yayını, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evinizi aratmayacaktır. İncekum Alaaddin Hotefde aynca açık ve kapalı barlar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme havuzu, özel plaj alanı, iskele, su sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır. Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu. 500 kişilik restoran, alakart restoran, pasta salonu, televizyon salonu, oyun odası, alışveriş mağazalan ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır. İncekum Alaaddin Otel'in mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha tattıracaktır. Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle