Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
'Türk operaa yurldışıııa açdmah'
G
eçen yıl çok başarılı bir mevsim geçiren ÎDOB. yurt içinde'
her kesimden, her yaştan insana ulaşma' ilkesiyle
yaygmlaşmayı amaçlarken yurtdışında uluslararası
platformda var olmak için de yoğun çaba harcıyor. IDOB, iki yıl
önce başanh Danimarka turnesinin ardından bu yıl yine aynı ülkeye
'Salome' ile gidecek. Turnenin Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun
desteği sonucu ahnacak onayla gerçekleşmesi bekleniyor.
DfYGU Dl RGUN
Istanbul De\ let Opera
ve Balesı (İDOB), bu yıl
perdelerini 15ekımdeaçı-
yor. Geçen >ıl sergilenen
prodüksiyonlann sanatsal
düze>i, seyircinin >oğuıı
ilgisi ıle başarılı bir sezon
geçiren İDOB, yeni sezo-
na birbirınden renkli pro-
düksiyonlar hazırlıyor.
1996-97 operatale sezo-
nunun repertuarı ve
İDOB'nin yurtdışı turne
projelenni eörüşrüğümüz
İDOB Müdür ve Genel
SanatYönetnıeni Yekta
Kara, geçtıgimiz sezonun
başanlanna değinerek ye-
ni dönemde bu başanlann iistüne yeni-
lerini eklemek amacında olduklannı be-
lirtiyor.
"Geçen sezon,prodüksiyonlann sanat-
sal düzeyUzle>icinin ilgisi. hasılat ve et-
kinlikJerimi/in voğunluğu açısından çok
basanlıvdı. Bilet ücretlerinin çok düşük
olmasına karşın 20 milvarı aşan bir geii-
rimiz oldu, yaklaşık 200 bin sevircisiyle
200'ü aşkın gösteri vaptık. Bu arada ha-
ziran ayını çok vönlü ve >oğun bir biçim-
de değerlendirdik. HABİTAT kapsamın-
da açılış gösterisinde ve
iki temsilde yer aldık. Is-
tanbul ve Bursa FestivaJ-
leri açılış konserlerini
gerçekJeştirdik; Aspen-
dos'a katıldık."
Bu sezon daha çok sa-
yıda yeni prodüksiyon
sergilemeyi hedefledik-
lerini belirten Kara,
İDOB olarak 'her kesim-
den, her yaştan insana
ulaşma' ilkesini temel
alarak 'kapasitenin nere-
deyse iistiinde' hizmet
vermeye devam edecek-
lerini belirtiyor. Devlet
Opera ve Balesi'nin Ata-
Yekta Kara türk Kültür Merkezi bi-
nası dışında bir mekâna
sahip olduğu takdirde Istanbullu sanat-
severlerin taleplerini çok daha rahat kar-
şılayacağına dikkat çekiyor Kara. "Bili-
yorsunuz repertuar sistcmi uyguluyomz.
Bu sistcnı, sanatçı kadrosu ve teknik eki-
bin özverili çalışmasına dayanıyor. Seyir-
cinin talepleri doğrultusunda eşzamanlı
pek çok eserin repertuarda bulundurul-
ması geleneğimizi devam ettiriyoruz. Ör-
neğin'Spartaküs've'Aida' iiçüncü,' Don
Kişot'ise beşinci sezona giriyor. Gösteri
sayımtzla seyirci sayımızı çok zoriuvoruz
aslında. Ayda 25 gösteri yapıyorsak bu-
nu kapalı gişe oynuyonız. Ancak seyirci
bizden her zaman daha güzeti, daha mii-
kemmeli bekliyor. Keşke 15 milyonluk
kentte yalnız bize ait bir binamız olabil-
se ve her gün yeni gösteriler yapsak, fark-
lı projeler üretsek™"
1996-97 sezonunun önemli birparça-
sını da yurtdışı turneler oluşturuyor. İki
yıl önce başanyla tamamlanan Danimar-
ka turnesinin ardından bu yıl yine aynı
ülkeden turne teklifi geldiğini anımsatı-
vor Yekta Kara. Öngörülen programagö-
re. geçen sezonun yankı uyandıran yapıt-
lanndan 'Salome' 30 eylül- 5 ekim tarih-
leri arasında Danimarka'da sahnelene-
cek. Kara. Danimarka'dan gelen bilgile-
re göre bütiin bıietlerin satıldığını belir-
tiyor. "İki yüönce 'Turandot' ile vaptığj-
mız Danimarka turnesi çok başarüı geç-
mişti Seyircinin ve Danimarka basının
büyiik ilgisini çekmiştik. Dolavısıyla iilke-
mizin tanıtımı açısından da çok verimli
bir turne oldu bizim için. Ümit ediyorum
bu defa "Salome" de, "Turandot'un başa-
nsını aratnıav acak, hatta daha öte bir çiz-
gide iyi sonuçlar alacağız."
İDOB'ye turne davetieri
S E Z O N U N Y E N İ Y A P I T L A R I
'İDOBnın ilk yeni yapıtı N ckımde sergılenecek olan
'Farklı Adımlar". Yapıt. Geyvan McMUIen, Aysun
Arslan, Nil Berkan, Erdal Lğurlu'nun
koreografılerinden oluşan dört perdelik bir bale.
Kasım ayında ıse 10 vıl önce Istanbul'da sahnelenen
'Carmen'ı seyirciyle buluşturacak İDOB. Bizet'nın
bu iinlü operasında orkestravı Antonio Pirolli
yönetecek. Koreografısını Nil Berkan ın üstlendiğı
yapıtı Yekta Kara sahneve koyacak. "Ancak bu defa
farklı bir bakı; açısından yorumlanmış bir Carmen
izJeveceksanatseverler" dıvor Kara. La Scala'daki
çalışmalarıvla dünyanın en ünlü dekoratörlerinden bırı
olan Ezio Frigerio ıse dekorlan hazırlayacak. Jaklin
Çarkçı. Lvnn T.Çağlar, Erol Lras, Süha Yıldız ve
IVlete Lğur başrolleri paylaşıyor. 'Carmen' 23
kasımda prömiyer yapacak.
Ocak av ında ise bir Türk operasının prömiveri
gerçekleşttrilecek: Ferit Tüzün'ün ölümsüz yapıtı
'Midas'ın Kulaklan'. Orkestrayı Rengim Gökmen
yönetecek. Bozkurt Kuruç sahneye koyacağı yapıtta.
başrolleri Mesut İktu, Suat Arıkan, Kenan
Dağaşan, Songiir Lnal paylaşıyor. Dekor \ e kostüm
ıse Osman Şengezer imzasını taşıyor.
Ocak ayında gerçekleştırılecek ikıncı prömiyer ise
müzıgi Jerry Bock'a ait 'Beni Seviyor' (She Loves
Me) müzıkali konser salonunda sahnelenecek. Şubat
ayında 'Keloğlan' adlı yeni çocuk oyununun ardından,
mart ayında Çaykovski'nin 'Kuğu Gölü''nü konuk bir
koreograf sahneyecek. Orkestrayı Flşad Bagırov
yönetecek. Dekorlan SelçukTollu, kostümlerı Şanda
Zıpçı hazırlayacak. Aytaç Manizade'nın
rejisörlüğünü üstlendiği Cliea'nın 'Adriana
Lecouvreur'da orkestrayı Serdar Yalçın yönetecek.
Başroller Remziye Alper, Meral Manizade.
Cemalettin Kurugüllü ve Mesut İktu paylaşacak.
Dekor Vücel Tanyeri, kostümler Figen
Koyunoğlu'na ait.
Mayıs ayında orkestrayı A.Pirolli'nin yöneteceği,
konuk biryönetmenın sahneleyeceği Rossini'nin
'itaha'da Bir Türk' adlı eserını Aytaç Manizade
sahneye koyacak. Başlıca rolleri Gülgez Altındağ ve
Nursel ÖncüTün üstlendıgı yapıtta dekoru Selçuk
Tollu. kostumlerı Şanda Zapçı hazırlayacak. İDOB.
altı yeni prodüksiyonun dışında geçen sezonun
prodüksıyonlarmdan 'Salome', 'Don Kişot', 'Nabucco',
'Sihirti Fİüt\ 'Kral ve Ben',
4
Aida', 'Spartaküs', "Bir
Tenor Aranıyor', 'Turandot', 'Leyla ile Mecnun',
'Balede Çesiflemeler', 'Düşten de GiizeJ". çocuk oyunu
'Külkedisi' ve 'Kuş Adam ve Prens'ın gösterimi bu
sezonda da sürecek. 'Konserler' dızısi bu yıl da İDOB
repertuvannda yer alacak.
Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun deste-
ği sonucu ahnacak onayla gerçekleşme-
si düşünülen turneyi heyecanla bekledik-
lerini belirten Kara, yurtdışı tumelerinin
Türk operasının bugün geldiği düzeyi
tüm dünyaya göstermesi bakımından ta-
şıdıgı önemin altını çiziyor: "Eskidenbe-
ri eksiklikligini dile getirmeye çalıştıgım
gibi, opera ve bakmiz kendi içine kapalı
bir çizgi i/lt-digi sürece. dünyanın bizden
haberdar olması mümkün değil... "Turan-
dot' ile bu kısır döngüyü kırabildik, dısa
açıldık. O turnenin başansı yeni tumele-
rin kapısını açtL 'Salome' turnesi de
böyle gündeme geldi. Başarılı bir iş
yaptığımz zaman bunun yankıları di-
ğer turnelerin de yolunu açıyor". Bu
çerçevede İDOB'nin önümüzdcki )il
Belçika. Fransa ve Kanada'dan davet
aldıfını belirtiyor.
İDOBGenel Sanat Yönetmeni Yekta
Kara, bu ay, Amenka'da Puccini'nin "La
Bohem'ini sahnelemek üzere davet aldı.
Kültür Bakanlığfndan ahnacak onayla
yaşama geçmesi beklenen bu proje ise,
Kara'ya Amenka'da opera sahneleyecek
ilk Türk yönetmenolmaşansını verecek.
PİCASSO VE SEVCİLILERİ - 4 Bedri Baykam
Matisse, kafayı Picasso 'nun yeni sevgilisi Françoise 'a takıyor
Pabloatölvesini zıvaret eden
Genevieve \e Françoise'a saklamadığı
bir yakınlık gösteriyor. hatta 'devamlı
sıcak su' bulunduğunu vurgulayıp
onlan sık sık burada banyo yapmaya
davet ediyordu! Eh. ne de olsa banyo
ve kadınlar sanatçılann ezelden beri
eskımeyen konulanndan biriydi.
Genevieve bir süre için Paris'ten
ayrıldıktan sonra meydan Françoise'a
kaldı. Bir ressam adayı olan genç kız.
Picasso'nun yakın çevresine giımeyi
başardıktan sonra hızla. aklına Picasso
ile 'beraberolmayT ve sanatçıhğı
kalıcı mesleği olarak seçmeyi
koymuştu.
Françoise. bu hayhuyun içinde
sanatçının atölyesinden ek.sik
olmuyordu. Picasso. kendi benliğini
onun engin tecrübesi ve erkeksi çekim
alanında arayan bu küçük sanatçı
adayına uzun süre kayıtsız kalmayı
düşünmüyordu. Birkaç masumane
öpücüğü. başka bir gün Picasso'nun
'olgun iki şeftalT olarak nitelediği
Françoise'ın göğüslerini yoklamasi
takip etti. Ressam olnıaya karar
vermesi ve değişik ünleri olan Picasso
etrafında dönüp dolaşması sonucu.
Françoise'ın babası zaten harçlığını
kesmişti. Sanatçının güvenini gittikçe
kazanan ve sırlarıyla adım adım
tanışan genç kızı Picasso nihayet
1944"ün bir kış günü odasına götürdü
ve 'vaktin' seldığıne karar verdi.
Bu arada Paris'te Picasso neredeyse bir
ulusal kahraman haline gelmışti. Harp
esnasında Naziler'in ona vermek
istediğı imtiyazlan kabul etmemesi.
'Resistance' mücadele grubunun içinde
vatanseverlere yardım etmesi, onu tüm
dünyanın gözünde özgürlüğün sembol
haline gelen bayraklanndan biri
yapıvermişti. Sanatçı. "Pariskurtuldu,
ama ben işgal edildim" diyerek evinden
eksik olmayan heyetlerin onu
çalışamaz hale getirişine tatlıca bir
iğne batınyordu.
I Komiinist Pantisi'ne üye
Bu arada Dora Maar'ın polıtık aşısı
biraz fazla kaçmış, ellisinden sonra
'politik' olan Picasso. bu sefer de
Konıünist Parti'ye üye olma karan
almıştı. Picasso'nun bütün
koleksiyonerleri halıyle güçlü
kapitalistler. sanayiciler ve toprak
ağalanydı. Büyük sanatçı zaten paraya
ve paranın ona verdigi güce hem âşık,
hem de alışıktı. Zaten bu para
sayesinde kanlan, sevgiliîeri.
metresleri. çocuklan, küçük
cimriliklenne rağmen binnci sınıf bir
hayat sürüvordu. Picasso evde devamlı
milyonlarca frankı nakit tutuyor, yakın
çevresiyle beraber neredeyse sürekli
olarak lüks lokantalarda yiyip içiyordu.
Böyle bir ortamda Fransız Komünist
Partisi'ne girmesi soğuk bir duş etkisi
yaptı. Böyîece. bu dönem içinde
Picasso 'Guernica'dan sonraki daha az
bilinen yeni politik yapıtlannı üretti:
'Et But Evi" (1944-5). 'İspanya
•J""\ ablo, atölyesine
A-^ sık sık gelen bu f ^Mk
A. iki genç kıza, "^ ffH
evde 'devamlı sıcak su j f l i
bulunduğunu'
vurgulayıp, onlan banyo
yapmaya davet ediyordu.
^1 T ^ j icasso, Paris'te bir
H A ^ ulusal kahraman
H -£. haline gelmişti.
M Sanatçı, 'Paris kurtuldu.
mâ ama ben işgal edildim'
mk diyerek, gördüğü aşın
| P ilgiden şikâyet ediyordu.
Öliilerine .\nıt' (1947). 'Kore'de
Kıyim" (1951). 'Savaş ve Banş' (1952).
Aslında Komünist Partisi'nin ideolojisi
ve genel çızgisınin Pablo'ya pek
uydugu söylenemezdi. Ancak harp
esnasında Naziler'e karşı yiğitçe
mücadele eden vatanseverlere
Komünist Parti'nin yaptığı yardımlar
Pablo'yu etkilemişti. Françoise uzun
seneler sonra bile. o dönemde
Picasso'nun partiye girmesini
engelleyip engellemeyeceğini
düşünmüştü. Ama daha hayatında o
kadar yeniydi ki...
| Portre,bir araç
Picasso'nun bu dönemde ürettiği
politik işler en başanh yapıtlan
arasında değildir. Partinin, 'khielerce
anlaşılan resimler yapmasını' talep
etmesi. Pablo'nun sanatının
dışav urumcu ve çarpıcı yanlannı
köreltmesi ile son bulan çarpık ürünler
getirmiştir. "Kore'de Katliam" resmi
Picasso'nun doğru dürüst hiçbir
dönemine benzemeyen, birçeşit
'sanatsal piç'tir. Picasso'nun sanatı ve
Fransız Komünist Partisi arasındaki
çelişkili ilişkileri. sanatçının parti
mensubu olmasına rağmen kapitalist
sanat piyasasındaki yerini ödün
vermeden korumasıyla süregelir.
Genç kız artık Marie-Therese'lerin,
Dora'lann oturduğu koltuğu
devralmıştı. Ortaya çıkan işlerde onun
profili, saçlan ve gözleri hâkimdi.
Françoise Gilot, gençlik fbtogTaflanna
bakıldığında, bugünkü ölçülerde bile
halen çok güzel bir estetiği temsil
ediyor.
1946dan sonra. yani harp sonrası
yıllarla beraber Françoise artık
Picasso'nun yeni 'resmi'si olmuştu.
Genç ama olgun. sanata âşık bu genç
ve güzel kadın Pablo'nun işgalden
kurtulduktan sonraki hayatında gittikçe
büyüyen bir yer alacaktı.
Françoise. Fernande veya Dora gibi,
sanatçının resimlerinde uğradığı 'biçinı
bozma'dan şikâyet etmiyordu. Tam
tersine kendisinin de uğraştıği şekliyle
portre yapımı onlar için o dönemde
amaç değil, yalnız bir araçtı.
Françoise'ın bu 'portreler'i daha çok
karikatürize edilmiş ayçiçeği bitkisini
andınyordu.
| Françoise'dan iki çocuk
Françoise'ın 1946'da resmi sevgililığe
geçişi, Dora Maar ve Pablo ile beraber
bir kere Chez Francis'de. iki kere Cafe
de Flore'da yenen yemeklerden sonra,
yani. kamu önünde açık bir
hesaplaşma ile beraber gerçekleşmişti.
O yılın ilkbaharında sanat dünyası
imparatorun *son numarası'vla tam
tanışmadan önce Pablo, Françoise'ı
güneye, Matisse'in stüdyosuna
götürme gafletinde bulundu ve ezeli
rakibine Françoise'ı 'ilgili bir genç
1- Kadın-Çiçek (Françoise) 1946.
Tuval üzerine yağlı boya. Özel
koleksiyon (solda).
2- Claude ve Paloma oynarken. 1950.
Sunta üzerine yağlı ve enamel boya.
(118x145) özel koleksiyon (üstte).
3- Françoise Gilot. Fotoğraf: Andre
Rozsda, 1943, Ocak. Paris,
özel koleksiyon (sağda).
sanatçı'olarak tanıttı. çapkın Matisse
hemen ilgilendiği genç kızın nasıl
portresini yapacağını anlarmaya
koyuldu. Pablo ve Henri oldukça sık
görüşüp, sanatsal tartışmalara
girişmelerine karşın, aralannda hep
yan gizli, yan açık bir zirve rekabeti
vardı. Böylece iki sanatçının Françoise
etrafında dönen sanatsal savaş
dönemleri başladı. Kim onu daha iyi.
daha can alıcı noktasından
kavrayabilecekti? Françoise. böylece
bu konuda herhalde yüzyıhn en şanslı
modeli olmuştur.
Françoise 15 Mayıs 1947'de Claude'u
doğurarak Olga ve Marie-Therese'den
sonra 'çocuklular' kervanına terfi eder.
Bu arada Pablo'nun ilk legal kansı
olan Rus Olga yıllar geçtikçe geçmişi
unutacağına veya yalnız güzel şeyleri
hatırlayacağına tam aksine daha da
tersleşerek skandallann kapısını
zorlamaya devam etmektedir. Bir gün
Golfe-Juan plajında elinde topuklu
ayakkabılanyla Françoise'ın üstüne
yürümeye kalkar. Françoise onu ayak
bileklerinden çekerek kuma yüzüstü
düşürmeyi becerir. Bu Marie-Therese
ve Dora arasında yaşanan gibi. ciddi
bir kin ve 'parsa" kavgasıdır.
Françoise, Claude'dan sonra 19 Nisan
1949'da Paloma'yı dünyaya getirir.
Picasso. Françoise, Paloma ve oğlu
Claude'la yaşadığı bu dönemde
çocuklann gözünden baktığı dünyanın
resimlerini yapmaya başlar. Çocuksu
saf algılama gücü ve Picassovari
dünyanın bir kesişmesidir bu
çalışmalar.
1953'te de Stalüı'in ölümü üzerine.
elinden geldiğince komünistlere uysun
diye gerçekçi olarak yaptığı Sovyet
liderinin portresi Les Lettres Fançaises
dergisinde yayımlandıktan sonra yine
büyük tepkilerle karşılaşır. Parti ve
diğer komünist entelektüeller. bu
resimde Stalin'i betimleyen. soyuta
kaçan ve liderin yaşını belli etmeyen
düz çizgilerden 'rencide' olmuşlar ve
bunu bir hakaret olarak nitelemişlerdir!
Parti. resmi olarak Pablo'yu kınar.
Bunun üzerine 1953'ün sonlanndan
itibaren Picasso, hayatına Dora
Maar'ın girişiyle yoğunlaşan politik ve
sosyal yaşamından soğıır ve tekrar
uzaklaşmaya karar venr.
Bugün bize doğal olarak bir komedi
gibi gelen Komünist Parti'nin çağdışı
tavn, o gün bile Pablo gibi özgürlük
sembolü bir sanatçının üstüne kâbus
gibi çökmektedir. O artık yine kendi
resimlerine, bağımsızlığına ve
'kanlanna' dönecektir. Françoise ve
Marie-Therese o yaz nihayet tanışırlar.
Maire-Therese'ın evlerine gelip. yanm
kardeşlerin birbırleriyle tanışmalannı
Françoise ister. Picasso olup biteni
anlamaya çalışırken olay yaşanır.
Böylece bu iki kadın tarih kitaplannda
yan yana gelmek dışında. medenice bir
araya gelmeyi başaran Picasso'nun
sevgiliîeri arasındaki tek çift olur.
SÜRECEK
DEFNE GOLGESI
TURGAY FtŞEKÇİ
Banış Şenlikleri
Insanlık, tarihi boyunca savaşlardan uzak bir dün-
ya kuramadığı için barış istekleri de o denli eski, yay-
gın ve kutsaldır.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden örgütlenen
Birleşmiş Milletler Örgütü, Hitler faşizminin Polon-
ya'ya saldırdığı 1 Eylül gününü dünya barış günü ola-
rak kabu! etti.
Ülkemizde baskıcı yönetimler pek çok başka ko-
nuda olduğu gibi "barış" sözcüğünde de bir "komü-
nistlik" bulmuş olduklarından yıllar boyu 1 Eylül Dün-
ya Banş Günü'nün kutlanması yasadışı bir eylem sa-
yıldı.
Bugün artık bu tabulann yıkıldığı görülüyor. Bu yıl
Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin başka birtakım
demokratik kuruluşlarla birlikte Yedikule Surlan'nda
düzenlediği banş şenliğıne binlerce insanın katılma-
sı da bunu gösteriyor.
Benim üstünde durmak istediğim konu ise daha
başka. 1950'de kurulan Türk Barışseverler Cemiye-
ti, aynı yıl hükümetin Kore'ye asker gönderme kara-
nna karşı çıktığından kapatılmış, aralarında Behice
Boran ve Adnan Cemgil'in de bulunduğu yönetici-
leri de hapsedilmişti.
Bu tarihten sonraki ilk kitlesel barış günü kutlama-
sı 1 Eylül 1975 günü olmuştu. AçıkhavaTiyatrosu'nu
tümüyle dolduran ızleyıcılerın yani sıra bu gecenin bir
özelliği de ülkemizde belki de ilk kez siyasal içerikli
bir toplantının bir senaryo düzeniyle programlanmış
ve sunulmuş olmasıdır.
Başta sahnede nokta ışıkla aydınlatılmış bir anla-
tıcı görüyoruz. izleyicilere barıştan söz ediyor. O ko-
nuşurken sahnenin ardını tümüyle kaplayan ekran-
da, olgunlaşmış buğday başakları dalgalanıyor. Ne-
reden geldiği belirsiz bir flüt sesi ona eşlik ediyor. An-
latıcı fazla konuşmuyor. Onun amacı söz edilen ko-
nuda etkinlik gösterecek sanatçının sahnede yerini
almasını sağlamak. Diyelim, Kore Savaşı'ndan mı
söz ediyor anlatıcı, o susup üzerindeki nokta ışık
söndüğünde sahnenin bir başka köşesi aydınlanıyor.
Orada Ruhi Su bir Kore türküsünü söylemeye baş-
lıyor. Dialardan yansıtılan görüntüler ona da eşlik edi-
yor. Onun türküsü bittiğinde bir başka köşede bir ti-
yatrosanatçısı, Nâzım Hikmet'in "Kore'de öien Bir
Yedek Subayımızın Menderes'e Söyledikleri" şiirini
okuyor.
Böyle böyle konudan konuya geçerek gece sürüp
gidiyor. II. Dünya Savaşı'ndan söz edilen bölümler-
de Zeliha Berksoy, "Tanya "y\ okuyor, tüm izleyen-
lerin yüreğıni tıtreten sesindeki titreşimlerle. Bir yan-
dan Şostakoviç'in Leningrad kuşatması sırasında
yazdığı Yedinci Senfoni'sı çalıyor. Ekranda savaş gö-
rünümleri. Bu bölümde gecenin en beklenmedik
sürprizi gerçekleşmişti. O sırada ülkemizı ziyaret et-
mekte olan Konstantin Simonov sahneye çıkıp ün-
lü "Bekle Beni" şiirini okumuştu. Gece boyunca bir
tek o anda sahnedeki bütün ışıklar yanmış, Simo-
nov'un çekılmesinden sonra da yine aynı düzen sür-
müştü.
Sümeyra Çakır'ın duygu yüklü sesiyle söylediği
"Japon Balıkçısı" ve "Bulutlar Adam Öldürmesin",
ünlü tiyatro oyuncumuz Cürveyt Türel'in okuduğu
"Asya-Afrika Yazariantıa" ofortam ve bütü~nse<İitciçin-
de beni ne denlı etkilemış ki bugün de sesleri kulak-
larımda.
Bir de amatör tiyatro topluluğu görülüyordu sah-
nede. Tümü siyah giysilere bürünmüş, yalnızca elle-
ri ve yüzleri çıplak. 1968'lerin Devrim için Hareket Ti-
yatrosu anlayışını sürdüren bir yorumla "Ellerinıze ve
Yalana Dair"\ oynamışlardı.
Aynı anlayışla bir gece de Türkiye Yazarlar Sendi-
kası'nın öncülüğünde Nâzım Hikmet'in 75. doğum
yıldönümü kutlaması için Spor ve Sergi Sarayı'nda
ülkemizin pek çok tanınmış tiyatro sanatçısının katı-
lımıyla yapılmıştı.
Bugün bu gecelerden söz edişimin nedeni siyasal
içerikli gecelerin de pekâlâ sanatsal birbütünlük için-
de gerçekleştirilebileceğini anımsatmak. Izleyici^sa-
natçı buluşmasını "hoşgeldiniz, beşgittiniz, nas'sı-
n/z"gevşekliğinden kurtarıp, sanatın yoğun ve diri
kollarına bırakmak herkes için daha olumlu bir geliş-
me olacaktır.
BUGÜN
BEKSAV etkinlikleri kapsamında saat 18.00'de
Akın Birdal. Fethuljah Erbaş. Yılmaz Ensaroğİu,
Selim Okçuoğlu ve İsmail Sanoğlu'nun
katılacağı"Kürt Somnunda Geüşmeler ve
Görüşmeler" başlıklı Panel izlenebilir.
EVRENSEL KÜLTLR MERKEZİ'nde saat
19.00'da
u
MiizikKutusu"adlı fılm üösteriliyor.
BEYOĞLU SİNEVIASI YAZ ŞENÜĞİ
kapsamında "Arüona Rüyası" adlı film izlenebilir.
AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da laser-disc'ten
J. Huston'ın "The Man Who Would Be King" adh
filmi Ingilizce orijjnal halivle izlenebilir.
SAHAF CAFE KLLTÜR MERKEZİ nde saat
18.00'de Oğuz Ozdem'in hazırladıûı Müslüm
Çelik'in katıldığı k
Şür
Dilinde Imge" başlıklı
sövleşisi izlenebilir.
TÂRANTA BABL KÜLTLR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 19.00'da Adnan Özer'in "Şiir
Akşamlan" ver alıyor.
TOHLM KÜLTLR MERKEZİ nde saat 18 30da
YılmazGünev'in "Yiğit Yaralı Olur" adlı filmi
izlenebilir.
K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K
K A M l L M A S A R A C I