25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL1996 ÇARŞAMBA 14 KULTUR 'Türk operaa yurldışıııa açdmah' G eçen yıl çok başarılı bir mevsim geçiren ÎDOB. yurt içinde' her kesimden, her yaştan insana ulaşma' ilkesiyle yaygmlaşmayı amaçlarken yurtdışında uluslararası platformda var olmak için de yoğun çaba harcıyor. IDOB, iki yıl önce başanh Danimarka turnesinin ardından bu yıl yine aynı ülkeye 'Salome' ile gidecek. Turnenin Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun desteği sonucu ahnacak onayla gerçekleşmesi bekleniyor. DfYGU Dl RGUN Istanbul De\ let Opera ve Balesı (İDOB), bu yıl perdelerini 15ekımdeaçı- yor. Geçen >ıl sergilenen prodüksiyonlann sanatsal düze>i, seyircinin >oğuıı ilgisi ıle başarılı bir sezon geçiren İDOB, yeni sezo- na birbirınden renkli pro- düksiyonlar hazırlıyor. 1996-97 operatale sezo- nunun repertuarı ve İDOB'nin yurtdışı turne projelenni eörüşrüğümüz İDOB Müdür ve Genel SanatYönetnıeni Yekta Kara, geçtıgimiz sezonun başanlanna değinerek ye- ni dönemde bu başanlann iistüne yeni- lerini eklemek amacında olduklannı be- lirtiyor. "Geçen sezon,prodüksiyonlann sanat- sal düzeyUzle>icinin ilgisi. hasılat ve et- kinlikJerimi/in voğunluğu açısından çok basanlıvdı. Bilet ücretlerinin çok düşük olmasına karşın 20 milvarı aşan bir geii- rimiz oldu, yaklaşık 200 bin sevircisiyle 200'ü aşkın gösteri vaptık. Bu arada ha- ziran ayını çok vönlü ve >oğun bir biçim- de değerlendirdik. HABİTAT kapsamın- da açılış gösterisinde ve iki temsilde yer aldık. Is- tanbul ve Bursa FestivaJ- leri açılış konserlerini gerçekJeştirdik; Aspen- dos'a katıldık." Bu sezon daha çok sa- yıda yeni prodüksiyon sergilemeyi hedefledik- lerini belirten Kara, İDOB olarak 'her kesim- den, her yaştan insana ulaşma' ilkesini temel alarak 'kapasitenin nere- deyse iistiinde' hizmet vermeye devam edecek- lerini belirtiyor. Devlet Opera ve Balesi'nin Ata- Yekta Kara türk Kültür Merkezi bi- nası dışında bir mekâna sahip olduğu takdirde Istanbullu sanat- severlerin taleplerini çok daha rahat kar- şılayacağına dikkat çekiyor Kara. "Bili- yorsunuz repertuar sistcmi uyguluyomz. Bu sistcnı, sanatçı kadrosu ve teknik eki- bin özverili çalışmasına dayanıyor. Seyir- cinin talepleri doğrultusunda eşzamanlı pek çok eserin repertuarda bulundurul- ması geleneğimizi devam ettiriyoruz. Ör- neğin'Spartaküs've'Aida' iiçüncü,' Don Kişot'ise beşinci sezona giriyor. Gösteri sayımtzla seyirci sayımızı çok zoriuvoruz aslında. Ayda 25 gösteri yapıyorsak bu- nu kapalı gişe oynuyonız. Ancak seyirci bizden her zaman daha güzeti, daha mii- kemmeli bekliyor. Keşke 15 milyonluk kentte yalnız bize ait bir binamız olabil- se ve her gün yeni gösteriler yapsak, fark- lı projeler üretsek™" 1996-97 sezonunun önemli birparça- sını da yurtdışı turneler oluşturuyor. İki yıl önce başanyla tamamlanan Danimar- ka turnesinin ardından bu yıl yine aynı ülkeden turne teklifi geldiğini anımsatı- vor Yekta Kara. Öngörülen programagö- re. geçen sezonun yankı uyandıran yapıt- lanndan 'Salome' 30 eylül- 5 ekim tarih- leri arasında Danimarka'da sahnelene- cek. Kara. Danimarka'dan gelen bilgile- re göre bütiin bıietlerin satıldığını belir- tiyor. "İki yüönce 'Turandot' ile vaptığj- mız Danimarka turnesi çok başarüı geç- mişti Seyircinin ve Danimarka basının büyiik ilgisini çekmiştik. Dolavısıyla iilke- mizin tanıtımı açısından da çok verimli bir turne oldu bizim için. Ümit ediyorum bu defa "Salome" de, "Turandot'un başa- nsını aratnıav acak, hatta daha öte bir çiz- gide iyi sonuçlar alacağız." İDOB'ye turne davetieri S E Z O N U N Y E N İ Y A P I T L A R I 'İDOBnın ilk yeni yapıtı N ckımde sergılenecek olan 'Farklı Adımlar". Yapıt. Geyvan McMUIen, Aysun Arslan, Nil Berkan, Erdal Lğurlu'nun koreografılerinden oluşan dört perdelik bir bale. Kasım ayında ıse 10 vıl önce Istanbul'da sahnelenen 'Carmen'ı seyirciyle buluşturacak İDOB. Bizet'nın bu iinlü operasında orkestravı Antonio Pirolli yönetecek. Koreografısını Nil Berkan ın üstlendiğı yapıtı Yekta Kara sahneve koyacak. "Ancak bu defa farklı bir bakı; açısından yorumlanmış bir Carmen izJeveceksanatseverler" dıvor Kara. La Scala'daki çalışmalarıvla dünyanın en ünlü dekoratörlerinden bırı olan Ezio Frigerio ıse dekorlan hazırlayacak. Jaklin Çarkçı. Lvnn T.Çağlar, Erol Lras, Süha Yıldız ve IVlete Lğur başrolleri paylaşıyor. 'Carmen' 23 kasımda prömiyer yapacak. Ocak av ında ise bir Türk operasının prömiveri gerçekleşttrilecek: Ferit Tüzün'ün ölümsüz yapıtı 'Midas'ın Kulaklan'. Orkestrayı Rengim Gökmen yönetecek. Bozkurt Kuruç sahneye koyacağı yapıtta. başrolleri Mesut İktu, Suat Arıkan, Kenan Dağaşan, Songiir Lnal paylaşıyor. Dekor \ e kostüm ıse Osman Şengezer imzasını taşıyor. Ocak ayında gerçekleştırılecek ikıncı prömiyer ise müzıgi Jerry Bock'a ait 'Beni Seviyor' (She Loves Me) müzıkali konser salonunda sahnelenecek. Şubat ayında 'Keloğlan' adlı yeni çocuk oyununun ardından, mart ayında Çaykovski'nin 'Kuğu Gölü''nü konuk bir koreograf sahneyecek. Orkestrayı Flşad Bagırov yönetecek. Dekorlan SelçukTollu, kostümlerı Şanda Zıpçı hazırlayacak. Aytaç Manizade'nın rejisörlüğünü üstlendiği Cliea'nın 'Adriana Lecouvreur'da orkestrayı Serdar Yalçın yönetecek. Başroller Remziye Alper, Meral Manizade. Cemalettin Kurugüllü ve Mesut İktu paylaşacak. Dekor Vücel Tanyeri, kostümler Figen Koyunoğlu'na ait. Mayıs ayında orkestrayı A.Pirolli'nin yöneteceği, konuk biryönetmenın sahneleyeceği Rossini'nin 'itaha'da Bir Türk' adlı eserını Aytaç Manizade sahneye koyacak. Başlıca rolleri Gülgez Altındağ ve Nursel ÖncüTün üstlendıgı yapıtta dekoru Selçuk Tollu. kostumlerı Şanda Zapçı hazırlayacak. İDOB. altı yeni prodüksiyonun dışında geçen sezonun prodüksıyonlarmdan 'Salome', 'Don Kişot', 'Nabucco', 'Sihirti Fİüt\ 'Kral ve Ben', 4 Aida', 'Spartaküs', "Bir Tenor Aranıyor', 'Turandot', 'Leyla ile Mecnun', 'Balede Çesiflemeler', 'Düşten de GiizeJ". çocuk oyunu 'Külkedisi' ve 'Kuş Adam ve Prens'ın gösterimi bu sezonda da sürecek. 'Konserler' dızısi bu yıl da İDOB repertuvannda yer alacak. Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun deste- ği sonucu ahnacak onayla gerçekleşme- si düşünülen turneyi heyecanla bekledik- lerini belirten Kara, yurtdışı tumelerinin Türk operasının bugün geldiği düzeyi tüm dünyaya göstermesi bakımından ta- şıdıgı önemin altını çiziyor: "Eskidenbe- ri eksiklikligini dile getirmeye çalıştıgım gibi, opera ve bakmiz kendi içine kapalı bir çizgi i/lt-digi sürece. dünyanın bizden haberdar olması mümkün değil... "Turan- dot' ile bu kısır döngüyü kırabildik, dısa açıldık. O turnenin başansı yeni tumele- rin kapısını açtL 'Salome' turnesi de böyle gündeme geldi. Başarılı bir iş yaptığımz zaman bunun yankıları di- ğer turnelerin de yolunu açıyor". Bu çerçevede İDOB'nin önümüzdcki )il Belçika. Fransa ve Kanada'dan davet aldıfını belirtiyor. İDOBGenel Sanat Yönetmeni Yekta Kara, bu ay, Amenka'da Puccini'nin "La Bohem'ini sahnelemek üzere davet aldı. Kültür Bakanlığfndan ahnacak onayla yaşama geçmesi beklenen bu proje ise, Kara'ya Amenka'da opera sahneleyecek ilk Türk yönetmenolmaşansını verecek. PİCASSO VE SEVCİLILERİ - 4 Bedri Baykam Matisse, kafayı Picasso 'nun yeni sevgilisi Françoise 'a takıyor Pabloatölvesini zıvaret eden Genevieve \e Françoise'a saklamadığı bir yakınlık gösteriyor. hatta 'devamlı sıcak su' bulunduğunu vurgulayıp onlan sık sık burada banyo yapmaya davet ediyordu! Eh. ne de olsa banyo ve kadınlar sanatçılann ezelden beri eskımeyen konulanndan biriydi. Genevieve bir süre için Paris'ten ayrıldıktan sonra meydan Françoise'a kaldı. Bir ressam adayı olan genç kız. Picasso'nun yakın çevresine giımeyi başardıktan sonra hızla. aklına Picasso ile 'beraberolmayT ve sanatçıhğı kalıcı mesleği olarak seçmeyi koymuştu. Françoise. bu hayhuyun içinde sanatçının atölyesinden ek.sik olmuyordu. Picasso. kendi benliğini onun engin tecrübesi ve erkeksi çekim alanında arayan bu küçük sanatçı adayına uzun süre kayıtsız kalmayı düşünmüyordu. Birkaç masumane öpücüğü. başka bir gün Picasso'nun 'olgun iki şeftalT olarak nitelediği Françoise'ın göğüslerini yoklamasi takip etti. Ressam olnıaya karar vermesi ve değişik ünleri olan Picasso etrafında dönüp dolaşması sonucu. Françoise'ın babası zaten harçlığını kesmişti. Sanatçının güvenini gittikçe kazanan ve sırlarıyla adım adım tanışan genç kızı Picasso nihayet 1944"ün bir kış günü odasına götürdü ve 'vaktin' seldığıne karar verdi. Bu arada Paris'te Picasso neredeyse bir ulusal kahraman haline gelmışti. Harp esnasında Naziler'in ona vermek istediğı imtiyazlan kabul etmemesi. 'Resistance' mücadele grubunun içinde vatanseverlere yardım etmesi, onu tüm dünyanın gözünde özgürlüğün sembol haline gelen bayraklanndan biri yapıvermişti. Sanatçı. "Pariskurtuldu, ama ben işgal edildim" diyerek evinden eksik olmayan heyetlerin onu çalışamaz hale getirişine tatlıca bir iğne batınyordu. I Komiinist Pantisi'ne üye Bu arada Dora Maar'ın polıtık aşısı biraz fazla kaçmış, ellisinden sonra 'politik' olan Picasso. bu sefer de Konıünist Parti'ye üye olma karan almıştı. Picasso'nun bütün koleksiyonerleri halıyle güçlü kapitalistler. sanayiciler ve toprak ağalanydı. Büyük sanatçı zaten paraya ve paranın ona verdigi güce hem âşık, hem de alışıktı. Zaten bu para sayesinde kanlan, sevgiliîeri. metresleri. çocuklan, küçük cimriliklenne rağmen binnci sınıf bir hayat sürüvordu. Picasso evde devamlı milyonlarca frankı nakit tutuyor, yakın çevresiyle beraber neredeyse sürekli olarak lüks lokantalarda yiyip içiyordu. Böyle bir ortamda Fransız Komünist Partisi'ne girmesi soğuk bir duş etkisi yaptı. Böyîece. bu dönem içinde Picasso 'Guernica'dan sonraki daha az bilinen yeni politik yapıtlannı üretti: 'Et But Evi" (1944-5). 'İspanya •J""\ ablo, atölyesine A-^ sık sık gelen bu f ^Mk A. iki genç kıza, "^ ffH evde 'devamlı sıcak su j f l i bulunduğunu' vurgulayıp, onlan banyo yapmaya davet ediyordu. ^1 T ^ j icasso, Paris'te bir H A ^ ulusal kahraman H -£. haline gelmişti. M Sanatçı, 'Paris kurtuldu. mâ ama ben işgal edildim' mk diyerek, gördüğü aşın | P ilgiden şikâyet ediyordu. Öliilerine .\nıt' (1947). 'Kore'de Kıyim" (1951). 'Savaş ve Banş' (1952). Aslında Komünist Partisi'nin ideolojisi ve genel çızgisınin Pablo'ya pek uydugu söylenemezdi. Ancak harp esnasında Naziler'e karşı yiğitçe mücadele eden vatanseverlere Komünist Parti'nin yaptığı yardımlar Pablo'yu etkilemişti. Françoise uzun seneler sonra bile. o dönemde Picasso'nun partiye girmesini engelleyip engellemeyeceğini düşünmüştü. Ama daha hayatında o kadar yeniydi ki... | Portre,bir araç Picasso'nun bu dönemde ürettiği politik işler en başanh yapıtlan arasında değildir. Partinin, 'khielerce anlaşılan resimler yapmasını' talep etmesi. Pablo'nun sanatının dışav urumcu ve çarpıcı yanlannı köreltmesi ile son bulan çarpık ürünler getirmiştir. "Kore'de Katliam" resmi Picasso'nun doğru dürüst hiçbir dönemine benzemeyen, birçeşit 'sanatsal piç'tir. Picasso'nun sanatı ve Fransız Komünist Partisi arasındaki çelişkili ilişkileri. sanatçının parti mensubu olmasına rağmen kapitalist sanat piyasasındaki yerini ödün vermeden korumasıyla süregelir. Genç kız artık Marie-Therese'lerin, Dora'lann oturduğu koltuğu devralmıştı. Ortaya çıkan işlerde onun profili, saçlan ve gözleri hâkimdi. Françoise Gilot, gençlik fbtogTaflanna bakıldığında, bugünkü ölçülerde bile halen çok güzel bir estetiği temsil ediyor. 1946dan sonra. yani harp sonrası yıllarla beraber Françoise artık Picasso'nun yeni 'resmi'si olmuştu. Genç ama olgun. sanata âşık bu genç ve güzel kadın Pablo'nun işgalden kurtulduktan sonraki hayatında gittikçe büyüyen bir yer alacaktı. Françoise. Fernande veya Dora gibi, sanatçının resimlerinde uğradığı 'biçinı bozma'dan şikâyet etmiyordu. Tam tersine kendisinin de uğraştıği şekliyle portre yapımı onlar için o dönemde amaç değil, yalnız bir araçtı. Françoise'ın bu 'portreler'i daha çok karikatürize edilmiş ayçiçeği bitkisini andınyordu. | Françoise'dan iki çocuk Françoise'ın 1946'da resmi sevgililığe geçişi, Dora Maar ve Pablo ile beraber bir kere Chez Francis'de. iki kere Cafe de Flore'da yenen yemeklerden sonra, yani. kamu önünde açık bir hesaplaşma ile beraber gerçekleşmişti. O yılın ilkbaharında sanat dünyası imparatorun *son numarası'vla tam tanışmadan önce Pablo, Françoise'ı güneye, Matisse'in stüdyosuna götürme gafletinde bulundu ve ezeli rakibine Françoise'ı 'ilgili bir genç 1- Kadın-Çiçek (Françoise) 1946. Tuval üzerine yağlı boya. Özel koleksiyon (solda). 2- Claude ve Paloma oynarken. 1950. Sunta üzerine yağlı ve enamel boya. (118x145) özel koleksiyon (üstte). 3- Françoise Gilot. Fotoğraf: Andre Rozsda, 1943, Ocak. Paris, özel koleksiyon (sağda). sanatçı'olarak tanıttı. çapkın Matisse hemen ilgilendiği genç kızın nasıl portresini yapacağını anlarmaya koyuldu. Pablo ve Henri oldukça sık görüşüp, sanatsal tartışmalara girişmelerine karşın, aralannda hep yan gizli, yan açık bir zirve rekabeti vardı. Böylece iki sanatçının Françoise etrafında dönen sanatsal savaş dönemleri başladı. Kim onu daha iyi. daha can alıcı noktasından kavrayabilecekti? Françoise. böylece bu konuda herhalde yüzyıhn en şanslı modeli olmuştur. Françoise 15 Mayıs 1947'de Claude'u doğurarak Olga ve Marie-Therese'den sonra 'çocuklular' kervanına terfi eder. Bu arada Pablo'nun ilk legal kansı olan Rus Olga yıllar geçtikçe geçmişi unutacağına veya yalnız güzel şeyleri hatırlayacağına tam aksine daha da tersleşerek skandallann kapısını zorlamaya devam etmektedir. Bir gün Golfe-Juan plajında elinde topuklu ayakkabılanyla Françoise'ın üstüne yürümeye kalkar. Françoise onu ayak bileklerinden çekerek kuma yüzüstü düşürmeyi becerir. Bu Marie-Therese ve Dora arasında yaşanan gibi. ciddi bir kin ve 'parsa" kavgasıdır. Françoise, Claude'dan sonra 19 Nisan 1949'da Paloma'yı dünyaya getirir. Picasso. Françoise, Paloma ve oğlu Claude'la yaşadığı bu dönemde çocuklann gözünden baktığı dünyanın resimlerini yapmaya başlar. Çocuksu saf algılama gücü ve Picassovari dünyanın bir kesişmesidir bu çalışmalar. 1953'te de Stalüı'in ölümü üzerine. elinden geldiğince komünistlere uysun diye gerçekçi olarak yaptığı Sovyet liderinin portresi Les Lettres Fançaises dergisinde yayımlandıktan sonra yine büyük tepkilerle karşılaşır. Parti ve diğer komünist entelektüeller. bu resimde Stalin'i betimleyen. soyuta kaçan ve liderin yaşını belli etmeyen düz çizgilerden 'rencide' olmuşlar ve bunu bir hakaret olarak nitelemişlerdir! Parti. resmi olarak Pablo'yu kınar. Bunun üzerine 1953'ün sonlanndan itibaren Picasso, hayatına Dora Maar'ın girişiyle yoğunlaşan politik ve sosyal yaşamından soğıır ve tekrar uzaklaşmaya karar venr. Bugün bize doğal olarak bir komedi gibi gelen Komünist Parti'nin çağdışı tavn, o gün bile Pablo gibi özgürlük sembolü bir sanatçının üstüne kâbus gibi çökmektedir. O artık yine kendi resimlerine, bağımsızlığına ve 'kanlanna' dönecektir. Françoise ve Marie-Therese o yaz nihayet tanışırlar. Maire-Therese'ın evlerine gelip. yanm kardeşlerin birbırleriyle tanışmalannı Françoise ister. Picasso olup biteni anlamaya çalışırken olay yaşanır. Böylece bu iki kadın tarih kitaplannda yan yana gelmek dışında. medenice bir araya gelmeyi başaran Picasso'nun sevgiliîeri arasındaki tek çift olur. SÜRECEK DEFNE GOLGESI TURGAY FtŞEKÇİ Banış Şenlikleri Insanlık, tarihi boyunca savaşlardan uzak bir dün- ya kuramadığı için barış istekleri de o denli eski, yay- gın ve kutsaldır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden örgütlenen Birleşmiş Milletler Örgütü, Hitler faşizminin Polon- ya'ya saldırdığı 1 Eylül gününü dünya barış günü ola- rak kabu! etti. Ülkemizde baskıcı yönetimler pek çok başka ko- nuda olduğu gibi "barış" sözcüğünde de bir "komü- nistlik" bulmuş olduklarından yıllar boyu 1 Eylül Dün- ya Banş Günü'nün kutlanması yasadışı bir eylem sa- yıldı. Bugün artık bu tabulann yıkıldığı görülüyor. Bu yıl Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin başka birtakım demokratik kuruluşlarla birlikte Yedikule Surlan'nda düzenlediği banş şenliğıne binlerce insanın katılma- sı da bunu gösteriyor. Benim üstünde durmak istediğim konu ise daha başka. 1950'de kurulan Türk Barışseverler Cemiye- ti, aynı yıl hükümetin Kore'ye asker gönderme kara- nna karşı çıktığından kapatılmış, aralarında Behice Boran ve Adnan Cemgil'in de bulunduğu yönetici- leri de hapsedilmişti. Bu tarihten sonraki ilk kitlesel barış günü kutlama- sı 1 Eylül 1975 günü olmuştu. AçıkhavaTiyatrosu'nu tümüyle dolduran ızleyıcılerın yani sıra bu gecenin bir özelliği de ülkemizde belki de ilk kez siyasal içerikli bir toplantının bir senaryo düzeniyle programlanmış ve sunulmuş olmasıdır. Başta sahnede nokta ışıkla aydınlatılmış bir anla- tıcı görüyoruz. izleyicilere barıştan söz ediyor. O ko- nuşurken sahnenin ardını tümüyle kaplayan ekran- da, olgunlaşmış buğday başakları dalgalanıyor. Ne- reden geldiği belirsiz bir flüt sesi ona eşlik ediyor. An- latıcı fazla konuşmuyor. Onun amacı söz edilen ko- nuda etkinlik gösterecek sanatçının sahnede yerini almasını sağlamak. Diyelim, Kore Savaşı'ndan mı söz ediyor anlatıcı, o susup üzerindeki nokta ışık söndüğünde sahnenin bir başka köşesi aydınlanıyor. Orada Ruhi Su bir Kore türküsünü söylemeye baş- lıyor. Dialardan yansıtılan görüntüler ona da eşlik edi- yor. Onun türküsü bittiğinde bir başka köşede bir ti- yatrosanatçısı, Nâzım Hikmet'in "Kore'de öien Bir Yedek Subayımızın Menderes'e Söyledikleri" şiirini okuyor. Böyle böyle konudan konuya geçerek gece sürüp gidiyor. II. Dünya Savaşı'ndan söz edilen bölümler- de Zeliha Berksoy, "Tanya "y\ okuyor, tüm izleyen- lerin yüreğıni tıtreten sesindeki titreşimlerle. Bir yan- dan Şostakoviç'in Leningrad kuşatması sırasında yazdığı Yedinci Senfoni'sı çalıyor. Ekranda savaş gö- rünümleri. Bu bölümde gecenin en beklenmedik sürprizi gerçekleşmişti. O sırada ülkemizı ziyaret et- mekte olan Konstantin Simonov sahneye çıkıp ün- lü "Bekle Beni" şiirini okumuştu. Gece boyunca bir tek o anda sahnedeki bütün ışıklar yanmış, Simo- nov'un çekılmesinden sonra da yine aynı düzen sür- müştü. Sümeyra Çakır'ın duygu yüklü sesiyle söylediği "Japon Balıkçısı" ve "Bulutlar Adam Öldürmesin", ünlü tiyatro oyuncumuz Cürveyt Türel'in okuduğu "Asya-Afrika Yazariantıa" ofortam ve bütü~nse<İitciçin- de beni ne denlı etkilemış ki bugün de sesleri kulak- larımda. Bir de amatör tiyatro topluluğu görülüyordu sah- nede. Tümü siyah giysilere bürünmüş, yalnızca elle- ri ve yüzleri çıplak. 1968'lerin Devrim için Hareket Ti- yatrosu anlayışını sürdüren bir yorumla "Ellerinıze ve Yalana Dair"\ oynamışlardı. Aynı anlayışla bir gece de Türkiye Yazarlar Sendi- kası'nın öncülüğünde Nâzım Hikmet'in 75. doğum yıldönümü kutlaması için Spor ve Sergi Sarayı'nda ülkemizin pek çok tanınmış tiyatro sanatçısının katı- lımıyla yapılmıştı. Bugün bu gecelerden söz edişimin nedeni siyasal içerikli gecelerin de pekâlâ sanatsal birbütünlük için- de gerçekleştirilebileceğini anımsatmak. Izleyici^sa- natçı buluşmasını "hoşgeldiniz, beşgittiniz, nas'sı- n/z"gevşekliğinden kurtarıp, sanatın yoğun ve diri kollarına bırakmak herkes için daha olumlu bir geliş- me olacaktır. BUGÜN BEKSAV etkinlikleri kapsamında saat 18.00'de Akın Birdal. Fethuljah Erbaş. Yılmaz Ensaroğİu, Selim Okçuoğlu ve İsmail Sanoğlu'nun katılacağı"Kürt Somnunda Geüşmeler ve Görüşmeler" başlıklı Panel izlenebilir. EVRENSEL KÜLTLR MERKEZİ'nde saat 19.00'da u MiizikKutusu"adlı fılm üösteriliyor. BEYOĞLU SİNEVIASI YAZ ŞENÜĞİ kapsamında "Arüona Rüyası" adlı film izlenebilir. AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da laser-disc'ten J. Huston'ın "The Man Who Would Be King" adh filmi Ingilizce orijjnal halivle izlenebilir. SAHAF CAFE KLLTÜR MERKEZİ nde saat 18.00'de Oğuz Ozdem'in hazırladıûı Müslüm Çelik'in katıldığı k Şür Dilinde Imge" başlıklı sövleşisi izlenebilir. TÂRANTA BABL KÜLTLR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 19.00'da Adnan Özer'in "Şiir Akşamlan" ver alıyor. TOHLM KÜLTLR MERKEZİ nde saat 18 30da YılmazGünev'in "Yiğit Yaralı Olur" adlı filmi izlenebilir. K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K K A M l L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle