27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
&YTA CUMHURİYET 28AĞUSTOS1996 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER ''Sivil Toplum" Sınıfı Geçemedi! Irof. Dr. NERMİN ABADAN-UNAT T ürk siyaîalyaşamı 19%ya- diktatör Pinochet'nin Şilisi'ni izliyordu. zında bıirnlırndan bunalı- ESuülkelerdekaybolanlarayapılanişken- ma koşmaitadır. Toplum- celeri tiyatro sahneleri ile sinema ekran- sal bansımzı yıllardan be- lannda se>Tediyordu. Ancak ne de olsa rı sönmeyei bir yanardağı- bu olaylar çoook uzakta geçiyordu. Oy- na benzer şekilde sarsan sa son yıllarda, üstelik büyük ölçüde bir I znda bıinılırndan bunalı- ma koşmaitadır. Toplum- sal bansımzı yıllardan be- n sönmeyei bir yanardağı- na benzer şekilde sarsan Gıneydoğ u sorunumuzve gerginliği gi- jeek artan nıezhep catşmalarına yeni- eı eklenmiştır: Cezae\lerimizdeki acil ;ö:üm bekcleyen düzen ,orunlan, tutuk- u e hükümlülereuvguanması gereken nan haysıyetine yakışır muameleler \e beki de h^psinden ı\edi ve acılı olan -K-VYIP İlNSAN-lanırLz sorunu. Böy- lec ortaya ınsanın yüreğini daraltan. bo- ğaıbirgör£întü;ıkmaku. Bu görüntünün enyürek parçalayıcı öğe>i ise acıdan çıl- üiıa dönmüş yaşlı kadır simalan. O ka- dırlann kimisi **CUYIA*\ kimisi "CU- MVRTESİ^analannaaiiir. Buaynmne- deı. çünkii ister \atan uğruna canlannı vitren ş.ehit evlatianmız olsun, ister ko- şullandınlmış. beyinlerı yıkanmıs, mili- tar olsun. ölenlenn heps btzım çocukla- nnsız. bizim vatandaşUnmızdır. Onlar ifiı yanıyor "CUMA" analan. onlar için ağt yakıyor -CUMARTESİ" analan... Va kaybolan kadın ercek yurtdaşlan- mınnhercumartesi biraraya gelen eşle- ri. jnalan. babalan. karJe^Ierinin duru- muıa ne demelı? Coplaidılar, tutuklan- dılır. yerlerde sürüklendiler. ağızlanna bant yapıştırdılar. yılmadılar. yine bir araya geldiler. Bir zamanlar Türk avdını okyanusla- nntaaaa ötesinde. cunta rejimleri altın- da inleyen albaylann ülkesi Arjantin'i, kadın başbakanın iktidannda bu kez Tür- kiye'de. tstanbul'da. Anadolu'da. Trak- ya'da insanlanmız. meslek adamlanmız, kızerkek gençlerimiz "KAVBOLMA- YA" başladılar, sorumlulardan ise tek bir sözcük çıkmıyor. Sanki işbaşındaki yö- neticilerimiz bu "YÜCE SIRRP, y'ani insanı yok etme yönteminin nedenlerini açıklamamak için sözbirliği etmiş gibi... Ne DYP. ne koalisyon ortağı CHP, ne ANAR ne DSP. ne BBP. ne de yeni ikti- dar ortağı RP bu büyük suçu kabul etme- ye yanaşıyor!.. Bütün tçişleri ve Adalet bakanlan ağızlannı açıp bir şeyler söy- lememeye sözleşmiş! O halde bizler, bu kanlı Shakespeare tragedyalannı arat- mayan acılı oyunların eli kolu bağlı se- yircileri, bu işlerden nasıl haberdar ol- duk° Bizi uyaran, bize bu insan hak ve özgürlükleriyle bağdaşmayan durumlan bildiren cesur. gerçeği dile getirmekten çekinmeyen sivil toplum kuruluşlan var- dır. Devletin hesap vermeye yanaşmayan güçlerine karşı sivil topiumda kıpırda- malar. örgütlenmeler oldu. Bu güçler özellikle "ÖLÜM O R L C l " olarak ad- landınlan siyasal intihardalgası ülkemi- zi az kalsın boyutları kestirılemeyecek bir çıkmaza sürükleyeceği sırada daha da duyulur oldu. Fakat geriye baktığımızda 12 insan canlannı feda ettikten sonra ee- ri kalanlann isteklerini kısmi biresenli- ge ulaştıran "KANDİL UĞRUNA BA- GIŞLAMA" gerçekleştirildikten sonra bu önemli girişimlerin mimarlığına kim- ler sahip çıktı? Her şey den önce a> dın so- rumluluğunu \ icdanlannda duyan ve sa- hip olduklan uluslararası ün ve itibar ne- deni ile seslerini stnırlarımızın ötesinde de duyurabilen Yaşar kemal. Zülfü Lrva- neligibi yazarlanmız. kaleminden hiçbir ödün vermeyen Oral Çalışlar gibi gaze- tecilerimiz. cezaevlerimizin hazınövkü- lerini birinci elden bilen avukat Eşber Yağmurdereli ile sözde de\ let adamı ol- duğunu ileri süren politikacılarımız. Bu arada yüksek bir duvarlılığa sahip olma- sı beklenen Türkive'nin ilk kadın başba- kanı. halen Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ile Türkiye Büyük Millet Mecli- si'ndeki tüm kadın milletvekillerinin de- rin bir sessizliğe bürünmü^ olmalan da unutulmaması gereken bir noktadır. Peki, kamuoyundaki baskıyı arttıran, tez önlemler isteyen sivil kuruluşlanmız hiçbir rol oynamadılar mı bu arada? Yok, elbette büyük bunalımda çok cesur çı- kışlar yapmış olan kuruluşlar varlıklan- nı veağırlıklarınıduyurdular. Başta Tür- kive'nin dört tarafında bulunan tıp oda- ları. mühendis ve mimar odalan. Baro- lar Birliği \e baro başkanlıkları. örgütlen- memiş genç üniversite öğretim üyeleri basına verdikleri duyurularla bizi uyar- maya çalıştılar. TV kanallannda yorumcular ve haber merkezleri ölümlerin sayısı arttıkça uvar- ma görevini üstlendiler. Ama ne zaman"1 Olaylann başlamasından nerede ise altı hafta sonra! Bu arada laiklik konusunda gereken u\anlan yapmaktahiç gecikme- yen nice "ÇAĞDAŞ" derneklerin de hiç seslerini çıkarmadıkları dikkatli gözler- den kaçmamıştır. Dolavısıyladenilebilirki. Türk toplu- munda istatistiksel dökümü yapıldığında sayıları büyük rakanılara uİaşmış bulu- nan SİVİL'TOPLUM ÖRGÜTLERt >a da zaman zaman etkinlik sahibi olduğu- nu övünçle belırten DEMOKRATİK KİTLE ÖRGLTLERİ'nm ancak çok kü- çük bir dilimı olayların akışına girmiştir. Bana göre bü>ük çoğunluğu en azından bütünlemeye(ikmale). birkısmı isesınıf- ta kalmıştır... HABITAT konferansı sırasında Taş- kışla binasına taşındığım günleri anım- sıvorum. Içerde Türkive'deki sivil top- lum kuruluşlarının W E|OLLL'ĞU, ZEN- GİNLİĞİ,ÇEŞİTLİLİĞrsergileniyor- du. Fakat Galatasaray'ın önünde eşjni, anasını. babasını. kardeşini arayanlar coplanırken, Marmaris'te ormanlaryan- dığında halkın yardımı istenirken. sivil toplum kuruluşlarından gelen yanıtlar çok cılızdı. Neden, neden sivil toplumumuz böy- lesine edilgen (pasif)? Neden sadece "CENNET"e gidebilmek için insanlan- mız *birebir,yiiz>üze"temaslara hazır- dırlar? Bunun pek çok nedeni vardır, fa- kat çok önemli olanın başında geçmişten gelen dine davalı dev let anlav ı^ımızla de- mokratik değerler yoksulluğu gelmekte- dir. Yurttaşımız derdine kendisi çare ara- madan önce yerli yersiz "DEVLET"'i arı- yor. aynı bağlamda devletin yaptığı key- ti birçok eylemi de onaylıyor. Başka bir deyiijle. dev letten korumacılık ve hizmet bekliyor. devletin kamu düzeni v e adale- tin yerine getirilmesi hususunda duyarlı olması isteminde bulunmuşor. Yirrninci yüzv ıla iz bırakmış olan Çek asıllı Ingiliz antropolog filozof Ernest Gellnerölümünden önce vayımlamış ol- duğu "ÖZGÜRLÜĞE GIDEN VOL- LAR"(The Road to Lıberty ) adlı son ya- pıtında hertürlü otoriterlik ve totaliterli- ğe karşı en etkin panzehirin GÜÇLÜ BİR SİVİL TOPLL'M olduğunu belırtıyor. Ancak bu sivil toplumun her kültür ikli- minde a>nı biçimde yeşermediğini de vurguluyor. Araştırmalarının önemli bir kısmı Islamla ilgili olan Gellner'e göre sivil toplum en geç \ e en güç olarak Müs- lüman toplumlarda kök salabiliyor. Çare° Çareler güçlü dev letin yetkile- rininsınırlandınlması ve laiklik ilkesinin uygulanmasıdır. Sivil toplumun üüçle- nebilmesi için HUK.UK. DE\LETt VE İNSAN HAKLARINA SAYGI ilkeleri- ne dayalı bir siyasal kültüriin oluşması gerekmektedir. Öyle bir kültür ki. onun içinde saldırgan millıyetçilik değil. bü- tünleştirici. hoşgörülü bir milliyetçilik yeşersin! Övle bir anlayış ki farklı dün- ya görüşlerinin birbirine değmeden ka- palı kutular içinde yaşadığı "KL'LTl- RELÇOĞULCULUK" (cultural plura- lism) değil. farklı kültür ve değerlerin karşılıklı etkileşimi sonucuoluşan "DE- MOKR,\TİK Ç O K K Ü L T C R L C L L K" (demokratic multiculturalism) kök sal- sın. Sivil toplum her türlü diktatörlügü önleyen bir settir. Bu setin taşları ise düşün (fikir) ve basın özgürlüğüdür. Umidimiz Türkiye'nin sivil top- lumunun bu tür bir setle güçlenmesidir. ARADA BİR MEHMET ŞAKİR ORS Kooperati/çi Yürek Kirlenmesi Değerli ozan Hasan Hüseyin, çok sevdiğim bir şi- irinde şöyle diyordu: "Bilıyorum yaşamak güç Kolay değil eğrilmemek sapmamak Satılmamak kolay değil canlanm Dik tutmak kolay değil Şu güzel başı" Yıllarca önce yazılmış bu dizeler, şimdi, günümüz Türkiyesi'nde daha da anlam kazanıyor, önem ka- zanıyor. Ülkemiz, halkımız "globalleşme-küreselleşme" masallanyla hızla yenı bir değerler sistemine sürük- leniyor. Hep birlikte çok yoğun ekonomik-sosyal ve kültürel bir erozyonu yaşıyoruz. Bireycilik, çıkarcılık, "neme lazımcılık", köşe dönücülük körükleniyor. Ama gerçekten köşeyı dönen, hep kazanan, belirli bir azınlık oluyor. Emege, alın terine değer verenle- re bir başka gözle bakılıyor. Kısacası, iyiden, güzel- den, barıştan, dostluktan, dayanışmadan, kardeşlik- ten yana ne varsa yok ediliyor. Doğrunun yanlış, yanlışın doğru sayıldığı birortam- da yaşıyoruz. Sanki tüm değerler ve kavramlar yer değiştirmişçesine: iyiyle kötü, güzelle çirkin birbiri- ne karışmış. Doğru adına yanlış savunuluyor. iyi ya- pıyoruz diye lyilikler, güzellikler katlediliyor. Toplum- ca bir cendereye sıkışmışız, yoz değerlerin, kısırdön- gülerin çevresinde dönenip duruyoruz. "Yükselen yeni değerler" söylemiyle önce beyin- lerimize saldırıldı. Gençlerimiz. çocuklarımız, çıkarcı ve karanlık bir eğitim sisteminin sarmalında yoğrulmak istendi. Şimdi de yüreklerimiz saldırı altında... Ortaçağ ka- ranlığıylayüreklerimizkuşatılıyor...Yüreklerimizpas- landırılmaya çalışılıyor... Ne diyordu büyük ozan Nâzım Hikmet, ünlü bir dizesinde? "Yeter kı kararmasın sol memenin altın- daki cevahir". Çevremizi saran bunca olumsuzluğa, bunca ka- ranlığa karşın; yüreklerımizi paslandırmamak, şairin dediği gibi 'solmemenin altındaki cevahirikarartma- mak' yine de bizlerin elinde... Umudumuzu hiç yitirmeden, kırılan kolumuzu ka- nadımızı iyileştirerek toplumsal savaşımın bir yerle- rinden tutmak, omuzlamak zorundayız. Cumhuriye- tin, demokrasinin, laikliğin, çağdaşhğın güzelliğinde buluşraalıyız. Kısacası, geleceğimizi aydınlatmalı- yız... Evet, her gün yüreğimizin daha bir daraldığını du- yumsuyoruz. Karanlıktan yana çağdışı güçlerin, her gün yeni bir mevzi kazandığını görüyoruz. Bunca olumsuzluk içinde soluk almamız zorlaşıyor. Ancak unutmayalım ki her gece, sabaha çıkar. Karanlığın ardından mutlaka aydınlık doğar. Yeter ki bizler, yüreklerimizin kirtetilmesine izin ver- meyelim, yüreklerimizi paslandırmayalım. Eğer bu- naızin verirsek, yüreklerimizi de teslim edersek işte o zaman karanlığa teslim olmuş oluruz. Karanlığa karşı bilimin, ulusal ve evrensel çağdaş değerlerin ışığını güçlendirelim. Cumhuriyetin. de- mokrasinin, laikliğin, çağdaşhğın renkleriyle bezen- miş Anadolu gökkuşağının aydınlığını bütün ülkeye ya/alım... Emeğin, alın terinin. barışın. dostluğun, kardeşli- ğir çiçekleri, yediveren gülleri gibi açsın yürekle- rimizde... Tiyatro... Dergisi îergi bünyesindeki reklam crganizasyonlarmda faal sorumluluîc jükJenecek, Tiyatro sanatını seven, ceneyimli, deneyimsiz bayan elemanlar irıyor. İlgılenerüerin (0.212) 243 35 33 numaralı telefondan Sevinç Idlk ile görüşmeleri rica olunur. Tiyatro, başvuruları gizll tutar. MESEN OTEL AKÇAKOCA , Orman-Deniz-Sessizlik ..'.' havuz-sauna cuma-pazar Y.P. 5.000.000 Rez.: 0374 611 44 36 - 611 36 78 Doruk Diplomasisi Dr. HUNER TUNCER "Doruk diplomamisisine ancak bir doktorun alışkanlık yaratıcı bir uyuşturucuv u hastasına ve- rirken göstereceği özen ve sakınnıavla yaklaşıl- malıdır. Başka bir devişle. bu \ önteme çok seyrek olarak ve en kuraldışı durumlarda başMirulma- hdır." ABD Dışışleri Bakanı Dean Rusk, 1960 yı- lında doruk diplomasisi yöntemıne ilişkin görüs.- lerini işte böyle dile getirmekteydi. Doruk diplomasisi. devletlerarası ılişkileri yü- rütmede çok eski çağlardan beri uygulanagelen bir görüşme yöntemi olmuştur. On beşinci yüz- yıl yazarlanndan Philippede Comines. bu diplo- masiyöntemınışöyletanımlamıştı: ~Birbirleri>- le iyi İlişkiler kurmak isteyen iki prens, hiçbir za- man v üz> üze gelmemeli ve bu ilişkiyi kurmayı, her iki tarafın da i>i ve akıllı elçilerine bırakmalıdır." "Donık toplantısr deyımı. Ikinci Dünya Sa- vaşı sırasında VVinston Churthill tarafından or- taya atılmıştır. Churchıll. bu deyimi Bağlaşık Güçler'e karşı savaşımda, en üst düzeydeki ön- derlerin (Eranklin D. Roosevelt, \\ inston Churc- hill. Josef Stalin, Chiang Kai-şhek ve Charies de Gaulle) arasında yapılan bir toplantıyı tammla- mak üzere kullanmıştı. Savaş zamanlannda anın- da kararların alınması gerektiğinden. doruk top- lantılannınyapılmasıdabirzorunlulukdurumu- na gelmişti. Günümüzde doruk diplomasisi. ikili ve çok- yanlı diplomasi yöntetnlerinin yanı sıra. yoğun bir biçimde uygulanmakta ve bu yöntem, kamu- oyunca da giderek benimsenmektedir. İçinde ya- şadığımız nükleer çağda. banşın korunması, ge- nellikle hemen ya da en kısa zamanda diploma- tik kararların alınmasını gerektirmekte ve bu da. en üst düzeyde yürütülen görüşmeleri bir ölçüde haklı çıkarmaktadır. Doruk görüşmelerinin. uygulamada. genellik- le bırer propaganda forumuna dönüştüğü görül- müştür. Çünkü bu görüşmelerde taraflar. tam yet- kili dev let ya da hükümet başkanlarıdır ve bun- lar, doruk toplantılarında aralannda bir uzlaşma- ya varma yerine. daha çok kendi ülkelerinin gö- rüş ve politikalarının propagandasını vapmayı yeğlerler. Böylece, tüm dünya basın -yav ın organlannm ve kamuoyunun gözleri önünde cereyan eden bu tür göriişmelerde. taraflann bir kez ileri sürdük- lerı görüşlerinden geri çekilmediklerı görülür. Çünkü görüşlerinden ödünde bulunmak. ilgili dev let adamını ve dolayısıyla da. onun temsil et- tiği devleti dünya kamuoyunun gözünden düşü- recek ve onu "yenik" duruma sokacaktır. Görülüyor ki. taratlann dev let va da hükümet başkanlarınınolusu. doruk diplomasisinin önem- li bir sakıncasını oluşturmaktadır. Devlet ya da hükümet başkanının. kısa bir süre için bile olsa. ülkesinden uzakta kalması merkezde bir boşluk yaratacak ve bu da. devletin öteki iç ve dış işle- rinin vürümesinin aksamasına neden olacaktır. Devlet ya da hükümet başkanlannın ülkelerinde kalarak. kamuoyunun baskısından ve her türlü acelecilikien uzak. sükunet içinde kararlaralma- lan, bence. ülkelerinin çıkarları vönünden çok daha yararlı olacaktır. "Eğer gerçekten bir sorunu çözmek isteği var- sa, bu takdirde. bir doruk toplantısının vapılnıa- sı gereksizdir; bövle bir isteğin olmaması duru- munda ise, doruğun toplanması yararsızdır." Ba- tının diplomasi yazarlanndan Hayter, doruk dip- lomasisi yöntemı karşısındaki tutumunu böyle ortava koymaktaydı. Bugün bir diplomasi temsilcisi için. görüşme- ci olarak görev ve sorumluluklarının. devlet ya da hükümet başkanlannın kendileri ya da bunla- rın özel temsilcileri tarafından üstlenilmesi kadar ruhsal gücü bozucuu bir şev olamaz. Bu durum- da. diplomatlığın giderek rağbet kaybeden bir meslek haline düşmesi hayretle karşılanmamalı- dır. Başka sakıncalar De\ let ya da hükümet başkanlarının kendile- "o> MÜST Jazz - Jazz Rock Dunya Muzığı (evrensel müzik) Konser Farıhı: 28 Hğustos 1996 Konspr Verî: Cemıl Topuzlu Rçtk Haua Tıyatrosu Bılel Fıyallan 2 000.000 1 600.000. G$rena 1 000 000 , Merttven Btet FıyaBan 750 000 ~Sr % B M Sat.ş Meftcezlen Marımal a ş e * Kadıköy (0216) 349 38 61, V Devtot Tıyatrosu Gışesı Takam (0212) 249 69 44,Akmeffcez Ana Kapı Dar.tşma (0212) 2S2 01 70. CapKol (0216) 331 19 20. Maninaı Damşmasıhk MejVez (0212) 293 36 06 27 Agustos AkmHkaz Bayman S Cafede 1630 - 20W ıılHHn arası Imza günû. 10» show ve basm toplanbsı rtnın görüşmesi rolünü benimsemeleri ile, görüş- me yönteminin önemli bir kuralı bozulmuij ol- maktadır. Bu da. görüşmelerde. son sözü söyle- meye yetkili kişilerin. görüşmeci olarak görüşme- lerin yapıldığı odada ve masada bulunmamaları kuralıdır. Başka bir deyişle. görüşmelerin sonun- da kararlann kesinleşmesi aşamasından önce. ka- rartasarılannın taraflann ülkelerindeki daha üst düzeydeki orunlannagötürülmeleri gerekir. Böy- lelikle. diplomatlar ve son sözü söyleyecek olan dev let önderlen, kesin kararlannı oluşturmazdan önce. olayları son bir değerlendirmeden geçir- mek için zaman kazanmış olurlar. İşte. bu olanak doruk yöntemınde yoktur. Öte yandan. bir dev let ya da hükümet başka- nının kendisinin dıplomatik görüşmede bulun- ması durumunda. kamuoyunun bu görüşmeden beklediği ve umduğu şeyler de artar. Görüşme- nin olumlu bir biçimde sonuçlanmaması duru- munda ise duyulan düş kırıklığı. ıkili ya da çok- vanlı diplomatik göriişmelerde duyulan dü^ kı- nklıklanna göre çok daha fazla olur. Tümüv le ka- muoyuna açık olan doruk konferanslannın başa- rısızlıklannı örtbas etmek hemen hemen olanak- sızdır. Donlk diplomasisinde'.tarafların yapacağı v an- lış davranışlann sorumlnluğunu üstlenecek daha vüksek bir organ yofcrnr ve dünya kamuoyunun gözleri önnüde yapılan doruk toplantılannda. ya- nılgıların kabul edilmesi ve düzeltilmesi son de- rece güç olmaktadır. Doruk görüşmelerınde. devlet ya da hükümet başkanlannın kendi dışişleri bakanlan olmaya karar verdikleri zaman ise. en büyük tehlike baş- gösterir. Bir de\let başkanının. yanında dışişleri bakanı ya da öteki yardımcılan olmadan. bir baş- ka devlet başkanıyla başbaşa yürütecegi görüş- meleroldukçatehİikeliolabilir. Birdev let başka- nının. günümüzde teknik niteliği ağırbasan kar- maşık uluslararası sorunlara ilişkin aynntıh > a da uzman bilgiye sahip olmasına olanak yoktur. Bu nedenle, devlet ya da hükümet başkanlan ancak genel nitelikte bazı açıklamalarda bulun- makla vetinirken. tartışılan soruna ilişkin ayrın- tılann incelenmesi ve karara bağlanması işlerini dışişleri bakanlan ya da öteki uzman- lara bırakmalıdırlar. Doruk görüşmelerinden taraflann, bazen birbirlerini hiç anlamayarak ya da yan- lış anlayarak aynldıklan da görülmüşütr çünkü "do- ruk"ta karşı karşıya gelen önderler. genellikle. birbir- lerinden çok farklı ortam ve koşullarda yetişmiş. değişik dil. gelenek ve göreneklere sahip. farklı değer yargıları ve ideolojilerle yoğrulmuş kişilerdir.Çağımızda ve özellikle de ülkemizde çok- ça uvgulanan doruk diplo- masisine. bence. bu yönte- min v ukarıda belirtmeye ça- hştığım sakıncalı yönleri iyi- ce değerlendirilerek yakla- şılmalı ve daha az parlak ol- masına karşın. daha güveni- lir bir yöntem olan dev letle- rin birbirleri nezdine atadık- lan sürekli temsilcilikleri eliyle yürütülen ikili ya da karşılıklı diplomasi hiçbir zaman gözardı edilmemeli ve hatta bu yönteme sorun- lann çözümünde öncelik tanınmalıdır. BAHAI DİNI HAKKINDA AÇIKLAMALAR KITABI YAYINLANMIŞTIR BILGI İÇİN, BAHA BASIM DAĞITIM SAN. VE TİC. A.Ş. 0(212)252 50 94 0(212) 245 69 89 SPONSORLAR Organizasyon: MARJİNAL DANIŞMANLIK Ehliyetimi. maliye kimlik kartımı kaybettım. hükümsüzdür. SEMA KÖLEMESOCLU Nüfus cüzdanımı kaybettım. hükümsüzdür. ZEYSEP L'RE PENCERE Bir Elde Bilgisayar, Bir Elde Kuran... ANAP 5'inci olağan kongresinde Mesut Yılmaz, yine genel başkan seçildi ve bir noktanın altını çizdi: "ANAP'ta artık dört eğilim yoktur, bir tek eğilim vardır." Sayın Yılmaz'ın bu sözleri Türkiye'nin 10 yıllıkta- rihini de özetliyor; üzerinde durmakta yarar var. • ANAP 1983'te kuruldu. 12 Eylül askeri yönetimi, bütün siyasal partileri kapatmıştı. ANAP'ın kurucu- su Turgut Özal'ın tasarımı neydi? Şöyle düşünüyordu Özal: - Askeri yönetim AP-CHP-MHP-MSP'nin kapısı- na kilit vurdu. Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan'a siyaset yasağı koydu. Benim için fırsattır. Yasaklı or- tamda dört partinin siyasal eğilimlerini tek partide toplarım. Iktidara geçerim, ülkenin tek egemeni olu- rurp. Özal'ın tasarımı ilk aşamada gerçekleşti; ama, 12 Eylül rejıminin askeri faşizminde atılan bu maya tut- madı; halktan gelen tepkilerle 1987'de siyaset yasak- ları kaldırılınca evli evine, köylü köyüne döndü. ANAP'ın 'tarihsel misyonu' ya da 'işlevi' bitmiş miy- di?.. Bir bakıma evet... 12 Eylül'de kurulan partilerin hiçbiri bugün ortada yoktur. Bir tek ANAP varlığını sürdürüyor. Bunu da Mesut Yılmaz'ın ilginç politikasına bağlayabilirsiniz. ANAP 1991 'de iktidardan kendi isteğıyle çekilmesey- di, şimdi varlığını sürdürebilir mıydi? Yılmaz'ın 5'incı olağan kongrede "Artık ANAP'ta 4 eğilim yoktur. ANAP'ta ANAP eğilimi vardır" de- mesi, bir gerçeğin altını çiziyor. Ancak partinin yeni kimliği nasıl tanımlanıyor? • 5'inci olağan kongrede Mesut Yılmaz'ın karşısına Işın Çelebi çıktı, liderliğe adaylığını koydu. Işın Çe- tebi, sosyal demokrat partide siyasete başlamış ye- tişkin bir politikacıydı... Peki, neydi Çelebi'nın amacı? ANAP'ta liderliğe sıvanan Sayın Işın Çelebi nasıl bir Türkiye istiyordu? Bunu çok güzel özetledi... Dedi ki: "Bir elımizde bilgisayar, bir elimizde Kuran ola- cak..." Sayın Çelebi, 5'inci ANAP kongresine eşiyle birlik- te gelmişti. Televizyonda izlediğim kadarıyla Bayan Çelebi'nin -bilgisayarla arası nasıl bilmiyorum. ama- giyimi kuşamı Kuran'ın öngördüğü tesettüre göre değildi, çağdaş bir kadın kılığmdaydı. ANAP genel başkan adayının bu konuda Refahçılar gibi düşün- mediği anlaşılıyor. Peki, ne düşünüyor Çelebi?.. Türkiye bir eline bilgisayarı, öteki eline Kuran'ı ahp yürüdüğünde 'bilim' ne olacak?.. Işın Çelebi -belkı bilinçli, belki değil- Türkiye'ye "bilımsız teknoloji"yı öneriyor. Bu görüş şeriatla yö- netilen islam ülkelerinde geçerlidir. Suudi Arabis- tan'ın bir elinde Kuran, bir elinde bilgisayar bulun- maktadır. "Bilimsiz teknoloji" bir toplumu uydulaş- maktan ya da sömürgeleşmekten öteye taşıyamaz. Müslümanlık coğrafyasının dramı da budur. • "Bir elde Kuran, bir elde bilgisayar" diyen Işıri Çe- lebi. neden Refah Partisi'ne geçeceği yerde ANAP liderliğine adaylığını koydu? Yoksa "ANAP tarikatlar partisidir" diyenlerin 'teşhis'ine kapılarak 'taban'a mı oynamak istedi?.. Ah, bu oyunlar!.. Yalnız ANAPın değil, bütün partilerin kimliklerini sorgulamaları ve değişen dünya koşullarına göre de- ve mi, kuş mu olduklarını saptamalan gerekiyor. * * • HOTEL FLAMİNCO 7İ>/: ».266 324 26 32, Faks: 0.266 324 08 53 • ÖZEL PLAJ • YCZME HAVLZL tÇOCLK HAVUZL) • SABAH. AKŞAM ZENGİN AÇIK BÜFE • 200 KtSlLlK K.LİMALI RESTAURANT • FLAMINGO BARDA HER GECE CANLI MÜZİK İKİ KİŞİLİK ODADA KİŞİBAŞISA GCSLCK 2.450.000.- TL FİYATLAR YARIM PANSİYON OLL'P MİMMUM 3 GECE KONAKLAMA İÇİN GEÇERLtDİR. 0-6YaşFREE 7-12Yaş°.ÖOİNDtRtMLİDİR. BALAVI ÇİFTLERİNE ÖZEL İNDİRİM (3 GÜN KAL. 2 Gİ N ÖDE) AYVALIK - SarımsakhTJa HOTEL FLAMİNGO 1996 Yaz Sezonunda ilk kez sizlere hizmet vermenin mutluluğunu yaşıyor. BODRUM/TURGUTREISTE DENIZ KENARI Plaj, Yarı Olimpik Havuz. Restoran, Market, Barlar. Mutfak ve Mini Barlı 4 KİŞİLİK APARTLAR 2.000.000 TL. ODAK TATİL KÖYÜ (0212) 587 42 31- 587 44 39 TÜRKİYEYİ SEVENLERE DL^TRl TE>L\ VAKFI-EROZ\ ON GEZİSİ Vakfımızın bu yıl ikincısinı gerçekleştireceği EROZ- YON GEZtSt 14-15evlül tarıhindeKütahvavöresineya- pılacaktır. Domanıı;. Tavşanlı. Tunçbılek. Emet-Yenice bölgelerinde vapılacak gezıde: erozyona maruz kalmış bölgeler. erozyonla mücadele çalışmaian. Tunçbilek Ter- mik Santralı. sosyal ormancılık çalışmalan. pyramidal ağaçlar (pinus nigra = Karaçam) ve Domaniç kayın or- manları gezilecektir. Konaklama Yoncalı Termal Otel'de(***)olacaktır. Ge- zi için(ulaşırn-konaklama-vemek)dahil kişi başı katılım ücreti yetişkinler için 3.5ÖO.O0O.- TL. öârencıler için 2.5OO.ÖOO.- TL olarak belirlenm^tır. Bu gezide bizlerle birlikte olmak ıstersenız. öneelikle katılmak ıstediâinizi beltnır yazıyı en seç 2 ev lül pazar- tesi günü saat l"7 00'den önce 0 2İ2 28İ 11 32 no.lu fak- sımızagöndennenızvevatelefonlagereklibilgivi verme- niz yeterli olacaktır. 't'erimiz sınırlı olduğundan başvuru sırasına göre öncelik verilecektir. Gezi programı katılım- cılara a> rıca bildirilecektir. TÜRKİYE ÇÖL OLMASIN! Tel- 0212281 1027 268 09 85 Faks: 0 212 281 II 32 Adres: Çayır Çimen Sok. Emlak Kredi Bloklan A-2 Blok Daire 10 Levent-İstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle