Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
&YTA CUMHURİYET 28AĞUSTOS1996 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
''Sivil Toplum" Sınıfı Geçemedi!
Irof. Dr. NERMİN ABADAN-UNAT
T
ürk siyaîalyaşamı 19%ya- diktatör Pinochet'nin Şilisi'ni izliyordu.
zında bıirnlırndan bunalı- ESuülkelerdekaybolanlarayapılanişken-
ma koşmaitadır. Toplum- celeri tiyatro sahneleri ile sinema ekran-
sal bansımzı yıllardan be- lannda se>Tediyordu. Ancak ne de olsa
rı sönmeyei bir yanardağı- bu olaylar çoook uzakta geçiyordu. Oy-
na benzer şekilde sarsan sa son yıllarda, üstelik büyük ölçüde bir
I znda bıinılırndan bunalı-
ma koşmaitadır. Toplum-
sal bansımzı yıllardan be-
n sönmeyei bir yanardağı-
na benzer şekilde sarsan
Gıneydoğ u sorunumuzve gerginliği gi-
jeek artan nıezhep catşmalarına yeni-
eı eklenmiştır: Cezae\lerimizdeki acil
;ö:üm bekcleyen düzen ,orunlan, tutuk-
u e hükümlülereuvguanması gereken
nan haysıyetine yakışır muameleler \e
beki de h^psinden ı\edi ve acılı olan
-K-VYIP İlNSAN-lanırLz sorunu. Böy-
lec ortaya ınsanın yüreğini daraltan. bo-
ğaıbirgör£întü;ıkmaku. Bu görüntünün
enyürek parçalayıcı öğe>i ise acıdan çıl-
üiıa dönmüş yaşlı kadır simalan. O ka-
dırlann kimisi **CUYIA*\ kimisi "CU-
MVRTESİ^analannaaiiir. Buaynmne-
deı. çünkii ister \atan uğruna canlannı
vitren ş.ehit evlatianmız olsun, ister ko-
şullandınlmış. beyinlerı yıkanmıs, mili-
tar olsun. ölenlenn heps btzım çocukla-
nnsız. bizim vatandaşUnmızdır. Onlar
ifiı yanıyor "CUMA" analan. onlar için
ağt yakıyor -CUMARTESİ" analan...
Va kaybolan kadın ercek yurtdaşlan-
mınnhercumartesi biraraya gelen eşle-
ri. jnalan. babalan. karJe^Ierinin duru-
muıa ne demelı? Coplaidılar, tutuklan-
dılır. yerlerde sürüklendiler. ağızlanna
bant yapıştırdılar. yılmadılar. yine bir
araya geldiler.
Bir zamanlar Türk avdını okyanusla-
nntaaaa ötesinde. cunta rejimleri altın-
da inleyen albaylann ülkesi Arjantin'i,
kadın başbakanın iktidannda bu kez Tür-
kiye'de. tstanbul'da. Anadolu'da. Trak-
ya'da insanlanmız. meslek adamlanmız,
kızerkek gençlerimiz "KAVBOLMA-
YA" başladılar, sorumlulardan ise tek bir
sözcük çıkmıyor. Sanki işbaşındaki yö-
neticilerimiz bu "YÜCE SIRRP, y'ani
insanı yok etme yönteminin nedenlerini
açıklamamak için sözbirliği etmiş gibi...
Ne DYP. ne koalisyon ortağı CHP, ne
ANAR ne DSP. ne BBP. ne de yeni ikti-
dar ortağı RP bu büyük suçu kabul etme-
ye yanaşıyor!.. Bütün tçişleri ve Adalet
bakanlan ağızlannı açıp bir şeyler söy-
lememeye sözleşmiş! O halde bizler, bu
kanlı Shakespeare tragedyalannı arat-
mayan acılı oyunların eli kolu bağlı se-
yircileri, bu işlerden nasıl haberdar ol-
duk° Bizi uyaran, bize bu insan hak ve
özgürlükleriyle bağdaşmayan durumlan
bildiren cesur. gerçeği dile getirmekten
çekinmeyen sivil toplum kuruluşlan var-
dır. Devletin hesap vermeye yanaşmayan
güçlerine karşı sivil topiumda kıpırda-
malar. örgütlenmeler oldu. Bu güçler
özellikle "ÖLÜM O R L C l " olarak ad-
landınlan siyasal intihardalgası ülkemi-
zi az kalsın boyutları kestirılemeyecek
bir çıkmaza sürükleyeceği sırada daha da
duyulur oldu. Fakat geriye baktığımızda
12 insan canlannı feda ettikten sonra ee-
ri kalanlann isteklerini kısmi biresenli-
ge ulaştıran "KANDİL UĞRUNA BA-
GIŞLAMA" gerçekleştirildikten sonra
bu önemli girişimlerin mimarlığına kim-
ler sahip çıktı? Her şey den önce a> dın so-
rumluluğunu \ icdanlannda duyan ve sa-
hip olduklan uluslararası ün ve itibar ne-
deni ile seslerini stnırlarımızın ötesinde
de duyurabilen Yaşar kemal. Zülfü Lrva-
neligibi yazarlanmız. kaleminden hiçbir
ödün vermeyen Oral Çalışlar gibi gaze-
tecilerimiz. cezaevlerimizin hazınövkü-
lerini birinci elden bilen avukat Eşber
Yağmurdereli ile sözde de\ let adamı ol-
duğunu ileri süren politikacılarımız. Bu
arada yüksek bir duvarlılığa sahip olma-
sı beklenen Türkive'nin ilk kadın başba-
kanı. halen Başbakan Yardımcısı Tansu
Çiller ile Türkiye Büyük Millet Mecli-
si'ndeki tüm kadın milletvekillerinin de-
rin bir sessizliğe bürünmü^ olmalan da
unutulmaması gereken bir noktadır.
Peki, kamuoyundaki baskıyı arttıran,
tez önlemler isteyen sivil kuruluşlanmız
hiçbir rol oynamadılar mı bu arada? Yok,
elbette büyük bunalımda çok cesur çı-
kışlar yapmış olan kuruluşlar varlıklan-
nı veağırlıklarınıduyurdular. Başta Tür-
kive'nin dört tarafında bulunan tıp oda-
ları. mühendis ve mimar odalan. Baro-
lar Birliği \e baro başkanlıkları. örgütlen-
memiş genç üniversite öğretim üyeleri
basına verdikleri duyurularla bizi uyar-
maya çalıştılar.
TV kanallannda yorumcular ve haber
merkezleri ölümlerin sayısı arttıkça uvar-
ma görevini üstlendiler. Ama ne zaman"1
Olaylann başlamasından nerede ise altı
hafta sonra! Bu arada laiklik konusunda
gereken u\anlan yapmaktahiç gecikme-
yen nice "ÇAĞDAŞ" derneklerin de hiç
seslerini çıkarmadıkları dikkatli gözler-
den kaçmamıştır.
Dolavısıyladenilebilirki. Türk toplu-
munda istatistiksel dökümü yapıldığında
sayıları büyük rakanılara uİaşmış bulu-
nan SİVİL'TOPLUM ÖRGÜTLERt >a
da zaman zaman etkinlik sahibi olduğu-
nu övünçle belırten DEMOKRATİK
KİTLE ÖRGLTLERİ'nm ancak çok kü-
çük bir dilimı olayların akışına girmiştir.
Bana göre bü>ük çoğunluğu en azından
bütünlemeye(ikmale). birkısmı isesınıf-
ta kalmıştır...
HABITAT konferansı sırasında Taş-
kışla binasına taşındığım günleri anım-
sıvorum. Içerde Türkive'deki sivil top-
lum kuruluşlarının W
E|OLLL'ĞU, ZEN-
GİNLİĞİ,ÇEŞİTLİLİĞrsergileniyor-
du. Fakat Galatasaray'ın önünde eşjni,
anasını. babasını. kardeşini arayanlar
coplanırken, Marmaris'te ormanlaryan-
dığında halkın yardımı istenirken. sivil
toplum kuruluşlarından gelen yanıtlar
çok cılızdı.
Neden, neden sivil toplumumuz böy-
lesine edilgen (pasif)? Neden sadece
"CENNET"e gidebilmek için insanlan-
mız *birebir,yiiz>üze"temaslara hazır-
dırlar? Bunun pek çok nedeni vardır, fa-
kat çok önemli olanın başında geçmişten
gelen dine davalı dev let anlav ı^ımızla de-
mokratik değerler yoksulluğu gelmekte-
dir. Yurttaşımız derdine kendisi çare ara-
madan önce yerli yersiz "DEVLET"'i arı-
yor. aynı bağlamda devletin yaptığı key-
ti birçok eylemi de onaylıyor. Başka bir
deyiijle. dev letten korumacılık ve hizmet
bekliyor. devletin kamu düzeni v e adale-
tin yerine getirilmesi hususunda duyarlı
olması isteminde bulunmuşor.
Yirrninci yüzv ıla iz bırakmış olan Çek
asıllı Ingiliz antropolog filozof Ernest
Gellnerölümünden önce vayımlamış ol-
duğu "ÖZGÜRLÜĞE GIDEN VOL-
LAR"(The Road to Lıberty ) adlı son ya-
pıtında hertürlü otoriterlik ve totaliterli-
ğe karşı en etkin panzehirin GÜÇLÜ BİR
SİVİL TOPLL'M olduğunu belırtıyor.
Ancak bu sivil toplumun her kültür ikli-
minde a>nı biçimde yeşermediğini de
vurguluyor. Araştırmalarının önemli bir
kısmı Islamla ilgili olan Gellner'e göre
sivil toplum en geç \ e en güç olarak Müs-
lüman toplumlarda kök salabiliyor.
Çare° Çareler güçlü dev letin yetkile-
rininsınırlandınlması ve laiklik ilkesinin
uygulanmasıdır. Sivil toplumun üüçle-
nebilmesi için HUK.UK. DE\LETt VE
İNSAN HAKLARINA SAYGI ilkeleri-
ne dayalı bir siyasal kültüriin oluşması
gerekmektedir. Öyle bir kültür ki. onun
içinde saldırgan millıyetçilik değil. bü-
tünleştirici. hoşgörülü bir milliyetçilik
yeşersin! Övle bir anlayış ki farklı dün-
ya görüşlerinin birbirine değmeden ka-
palı kutular içinde yaşadığı "KL'LTl-
RELÇOĞULCULUK" (cultural plura-
lism) değil. farklı kültür ve değerlerin
karşılıklı etkileşimi sonucuoluşan "DE-
MOKR,\TİK Ç O K K Ü L T C R L C L L K"
(demokratic multiculturalism) kök sal-
sın. Sivil toplum her türlü diktatörlügü
önleyen bir settir. Bu setin taşları ise
düşün (fikir) ve basın özgürlüğüdür.
Umidimiz Türkiye'nin sivil top-
lumunun bu tür bir setle güçlenmesidir.
ARADA BİR
MEHMET ŞAKİR ORS Kooperati/çi
Yürek Kirlenmesi
Değerli ozan Hasan Hüseyin, çok sevdiğim bir şi-
irinde şöyle diyordu:
"Bilıyorum
yaşamak güç
Kolay değil eğrilmemek sapmamak
Satılmamak kolay değil canlanm
Dik tutmak kolay değil
Şu güzel başı"
Yıllarca önce yazılmış bu dizeler, şimdi, günümüz
Türkiyesi'nde daha da anlam kazanıyor, önem ka-
zanıyor.
Ülkemiz, halkımız "globalleşme-küreselleşme"
masallanyla hızla yenı bir değerler sistemine sürük-
leniyor. Hep birlikte çok yoğun ekonomik-sosyal ve
kültürel bir erozyonu yaşıyoruz. Bireycilik, çıkarcılık,
"neme lazımcılık", köşe dönücülük körükleniyor.
Ama gerçekten köşeyı dönen, hep kazanan, belirli
bir azınlık oluyor. Emege, alın terine değer verenle-
re bir başka gözle bakılıyor. Kısacası, iyiden, güzel-
den, barıştan, dostluktan, dayanışmadan, kardeşlik-
ten yana ne varsa yok ediliyor.
Doğrunun yanlış, yanlışın doğru sayıldığı birortam-
da yaşıyoruz. Sanki tüm değerler ve kavramlar yer
değiştirmişçesine: iyiyle kötü, güzelle çirkin birbiri-
ne karışmış. Doğru adına yanlış savunuluyor. iyi ya-
pıyoruz diye lyilikler, güzellikler katlediliyor. Toplum-
ca bir cendereye sıkışmışız, yoz değerlerin, kısırdön-
gülerin çevresinde dönenip duruyoruz.
"Yükselen yeni değerler" söylemiyle önce beyin-
lerimize saldırıldı.
Gençlerimiz. çocuklarımız, çıkarcı ve karanlık bir
eğitim sisteminin sarmalında yoğrulmak istendi.
Şimdi de yüreklerimiz saldırı altında... Ortaçağ ka-
ranlığıylayüreklerimizkuşatılıyor...Yüreklerimizpas-
landırılmaya çalışılıyor...
Ne diyordu büyük ozan Nâzım Hikmet, ünlü bir
dizesinde? "Yeter kı kararmasın sol memenin altın-
daki cevahir".
Çevremizi saran bunca olumsuzluğa, bunca ka-
ranlığa karşın; yüreklerımizi paslandırmamak, şairin
dediği gibi 'solmemenin altındaki cevahirikarartma-
mak' yine de bizlerin elinde...
Umudumuzu hiç yitirmeden, kırılan kolumuzu ka-
nadımızı iyileştirerek toplumsal savaşımın bir yerle-
rinden tutmak, omuzlamak zorundayız. Cumhuriye-
tin, demokrasinin, laikliğin, çağdaşhğın güzelliğinde
buluşraalıyız. Kısacası, geleceğimizi aydınlatmalı-
yız...
Evet, her gün yüreğimizin daha bir daraldığını du-
yumsuyoruz. Karanlıktan yana çağdışı güçlerin, her
gün yeni bir mevzi kazandığını görüyoruz. Bunca
olumsuzluk içinde soluk almamız zorlaşıyor. Ancak
unutmayalım ki her gece, sabaha çıkar. Karanlığın
ardından mutlaka aydınlık doğar.
Yeter ki bizler, yüreklerimizin kirtetilmesine izin ver-
meyelim, yüreklerimizi paslandırmayalım. Eğer bu-
naızin verirsek, yüreklerimizi de teslim edersek işte
o zaman karanlığa teslim olmuş oluruz.
Karanlığa karşı bilimin, ulusal ve evrensel çağdaş
değerlerin ışığını güçlendirelim. Cumhuriyetin. de-
mokrasinin, laikliğin, çağdaşhğın renkleriyle bezen-
miş Anadolu gökkuşağının aydınlığını bütün ülkeye
ya/alım...
Emeğin, alın terinin. barışın. dostluğun, kardeşli-
ğir çiçekleri, yediveren gülleri gibi açsın yürekle-
rimizde...
Tiyatro... Dergisi
îergi bünyesindeki reklam
crganizasyonlarmda faal sorumluluîc
jükJenecek, Tiyatro sanatını seven,
ceneyimli, deneyimsiz bayan elemanlar
irıyor.
İlgılenerüerin (0.212) 243 35 33
numaralı telefondan Sevinç Idlk ile görüşmeleri
rica olunur.
Tiyatro, başvuruları gizll tutar.
MESEN OTEL AKÇAKOCA
, Orman-Deniz-Sessizlik
..'.' havuz-sauna cuma-pazar
Y.P. 5.000.000
Rez.: 0374 611 44 36 - 611 36 78
Doruk Diplomasisi
Dr. HUNER TUNCER
"Doruk diplomamisisine ancak bir doktorun
alışkanlık yaratıcı bir uyuşturucuv u hastasına ve-
rirken göstereceği özen ve sakınnıavla yaklaşıl-
malıdır. Başka bir devişle. bu \ önteme çok seyrek
olarak ve en kuraldışı durumlarda başMirulma-
hdır." ABD Dışışleri Bakanı Dean Rusk, 1960 yı-
lında doruk diplomasisi yöntemıne ilişkin görüs.-
lerini işte böyle dile getirmekteydi.
Doruk diplomasisi. devletlerarası ılişkileri yü-
rütmede çok eski çağlardan beri uygulanagelen
bir görüşme yöntemi olmuştur. On beşinci yüz-
yıl yazarlanndan Philippede Comines. bu diplo-
masiyöntemınışöyletanımlamıştı: ~Birbirleri>-
le iyi İlişkiler kurmak isteyen iki prens, hiçbir za-
man v üz> üze gelmemeli ve bu ilişkiyi kurmayı, her
iki tarafın da i>i ve akıllı elçilerine bırakmalıdır."
"Donık toplantısr deyımı. Ikinci Dünya Sa-
vaşı sırasında VVinston Churthill tarafından or-
taya atılmıştır. Churchıll. bu deyimi Bağlaşık
Güçler'e karşı savaşımda, en üst düzeydeki ön-
derlerin (Eranklin D. Roosevelt, \\ inston Churc-
hill. Josef Stalin, Chiang Kai-şhek ve Charies de
Gaulle) arasında yapılan bir toplantıyı tammla-
mak üzere kullanmıştı. Savaş zamanlannda anın-
da kararların alınması gerektiğinden. doruk top-
lantılannınyapılmasıdabirzorunlulukdurumu-
na gelmişti.
Günümüzde doruk diplomasisi. ikili ve çok-
yanlı diplomasi yöntetnlerinin yanı sıra. yoğun
bir biçimde uygulanmakta ve bu yöntem, kamu-
oyunca da giderek benimsenmektedir. İçinde ya-
şadığımız nükleer çağda. banşın korunması, ge-
nellikle hemen ya da en kısa zamanda diploma-
tik kararların alınmasını gerektirmekte ve bu da.
en üst düzeyde yürütülen görüşmeleri bir ölçüde
haklı çıkarmaktadır.
Doruk görüşmelerinin. uygulamada. genellik-
le bırer propaganda forumuna dönüştüğü görül-
müştür. Çünkü bu görüşmelerde taraflar. tam yet-
kili dev let ya da hükümet başkanlarıdır ve bun-
lar, doruk toplantılarında aralannda bir uzlaşma-
ya varma yerine. daha çok kendi ülkelerinin gö-
rüş ve politikalarının propagandasını vapmayı
yeğlerler.
Böylece, tüm dünya basın -yav ın organlannm
ve kamuoyunun gözleri önünde cereyan eden bu
tür göriişmelerde. taraflann bir kez ileri sürdük-
lerı görüşlerinden geri çekilmediklerı görülür.
Çünkü görüşlerinden ödünde bulunmak. ilgili
dev let adamını ve dolayısıyla da. onun temsil et-
tiği devleti dünya kamuoyunun gözünden düşü-
recek ve onu "yenik" duruma sokacaktır.
Görülüyor ki. taratlann dev let va da hükümet
başkanlarınınolusu. doruk diplomasisinin önem-
li bir sakıncasını oluşturmaktadır. Devlet ya da
hükümet başkanının. kısa bir süre için bile olsa.
ülkesinden uzakta kalması merkezde bir boşluk
yaratacak ve bu da. devletin öteki iç ve dış işle-
rinin vürümesinin aksamasına neden olacaktır.
Devlet ya da hükümet başkanlannın ülkelerinde
kalarak. kamuoyunun baskısından ve her türlü
acelecilikien uzak. sükunet içinde kararlaralma-
lan, bence. ülkelerinin çıkarları vönünden çok
daha yararlı olacaktır.
"Eğer gerçekten bir sorunu çözmek isteği var-
sa, bu takdirde. bir doruk toplantısının vapılnıa-
sı gereksizdir; bövle bir isteğin olmaması duru-
munda ise, doruğun toplanması yararsızdır." Ba-
tının diplomasi yazarlanndan Hayter, doruk dip-
lomasisi yöntemı karşısındaki tutumunu böyle
ortava koymaktaydı.
Bugün bir diplomasi temsilcisi için. görüşme-
ci olarak görev ve sorumluluklarının. devlet ya
da hükümet başkanlannın kendileri ya da bunla-
rın özel temsilcileri tarafından üstlenilmesi kadar
ruhsal gücü bozucuu bir şev olamaz. Bu durum-
da. diplomatlığın giderek rağbet kaybeden bir
meslek haline düşmesi hayretle karşılanmamalı-
dır.
Başka sakıncalar
De\ let ya da hükümet başkanlarının kendile-
"o>
MÜST
Jazz - Jazz Rock
Dunya Muzığı
(evrensel müzik)
Konser Farıhı: 28 Hğustos 1996
Konspr Verî: Cemıl Topuzlu Rçtk Haua Tıyatrosu
Bılel Fıyallan 2 000.000 1 600.000. G$rena 1 000 000 ,
Merttven Btet FıyaBan 750 000 ~Sr %
B M Sat.ş Meftcezlen Marımal a ş e * Kadıköy (0216) 349 38 61, V
Devtot Tıyatrosu Gışesı Takam (0212) 249 69 44,Akmeffcez Ana Kapı Dar.tşma (0212)
2S2 01 70. CapKol (0216) 331 19 20. Maninaı Damşmasıhk MejVez (0212) 293 36 06
27 Agustos AkmHkaz Bayman S Cafede 1630 - 20W ıılHHn arası Imza günû. 10»
show ve basm toplanbsı
rtnın görüşmesi rolünü benimsemeleri ile, görüş-
me yönteminin önemli bir kuralı bozulmuij ol-
maktadır. Bu da. görüşmelerde. son sözü söyle-
meye yetkili kişilerin. görüşmeci olarak görüşme-
lerin yapıldığı odada ve masada bulunmamaları
kuralıdır. Başka bir deyişle. görüşmelerin sonun-
da kararlann kesinleşmesi aşamasından önce. ka-
rartasarılannın taraflann ülkelerindeki daha üst
düzeydeki orunlannagötürülmeleri gerekir. Böy-
lelikle. diplomatlar ve son sözü söyleyecek olan
dev let önderlen, kesin kararlannı oluşturmazdan
önce. olayları son bir değerlendirmeden geçir-
mek için zaman kazanmış olurlar. İşte. bu olanak
doruk yöntemınde yoktur.
Öte yandan. bir dev let ya da hükümet başka-
nının kendisinin dıplomatik görüşmede bulun-
ması durumunda. kamuoyunun bu görüşmeden
beklediği ve umduğu şeyler de artar. Görüşme-
nin olumlu bir biçimde sonuçlanmaması duru-
munda ise duyulan düş kırıklığı. ıkili ya da çok-
vanlı diplomatik göriişmelerde duyulan dü^ kı-
nklıklanna göre çok daha fazla olur. Tümüv le ka-
muoyuna açık olan doruk konferanslannın başa-
rısızlıklannı örtbas etmek hemen hemen olanak-
sızdır.
Donlk diplomasisinde'.tarafların yapacağı v an-
lış davranışlann sorumlnluğunu üstlenecek daha
vüksek bir organ yofcrnr ve dünya kamuoyunun
gözleri önnüde yapılan doruk toplantılannda. ya-
nılgıların kabul edilmesi ve düzeltilmesi son de-
rece güç olmaktadır.
Doruk görüşmelerınde. devlet ya da hükümet
başkanlannın kendi dışişleri bakanlan olmaya
karar verdikleri zaman ise. en büyük tehlike baş-
gösterir. Bir de\let başkanının. yanında dışişleri
bakanı ya da öteki yardımcılan olmadan. bir baş-
ka devlet başkanıyla başbaşa yürütecegi görüş-
meleroldukçatehİikeliolabilir. Birdev let başka-
nının. günümüzde teknik niteliği ağırbasan kar-
maşık uluslararası sorunlara ilişkin aynntıh > a da
uzman bilgiye sahip olmasına olanak yoktur.
Bu nedenle, devlet ya da hükümet başkanlan
ancak genel nitelikte bazı açıklamalarda bulun-
makla vetinirken. tartışılan soruna ilişkin ayrın-
tılann incelenmesi ve karara
bağlanması işlerini dışişleri
bakanlan ya da öteki uzman-
lara bırakmalıdırlar.
Doruk görüşmelerinden
taraflann, bazen birbirlerini
hiç anlamayarak ya da yan-
lış anlayarak aynldıklan da
görülmüşütr çünkü "do-
ruk"ta karşı karşıya gelen
önderler. genellikle. birbir-
lerinden çok farklı ortam ve
koşullarda yetişmiş. değişik
dil. gelenek ve göreneklere
sahip. farklı değer yargıları
ve ideolojilerle yoğrulmuş
kişilerdir.Çağımızda ve
özellikle de ülkemizde çok-
ça uvgulanan doruk diplo-
masisine. bence. bu yönte-
min v ukarıda belirtmeye ça-
hştığım sakıncalı yönleri iyi-
ce değerlendirilerek yakla-
şılmalı ve daha az parlak ol-
masına karşın. daha güveni-
lir bir yöntem olan dev letle-
rin birbirleri nezdine atadık-
lan sürekli temsilcilikleri
eliyle yürütülen ikili ya da
karşılıklı diplomasi hiçbir
zaman gözardı edilmemeli
ve hatta bu yönteme sorun-
lann çözümünde öncelik
tanınmalıdır.
BAHAI DİNI
HAKKINDA
AÇIKLAMALAR
KITABI YAYINLANMIŞTIR
BILGI İÇİN,
BAHA
BASIM DAĞITIM
SAN. VE TİC. A.Ş.
0(212)252 50 94
0(212) 245 69 89
SPONSORLAR
Organizasyon: MARJİNAL DANIŞMANLIK
Ehliyetimi. maliye kimlik
kartımı kaybettım.
hükümsüzdür.
SEMA KÖLEMESOCLU
Nüfus cüzdanımı
kaybettım. hükümsüzdür.
ZEYSEP L'RE
PENCERE
Bir Elde Bilgisayar,
Bir Elde Kuran...
ANAP 5'inci olağan kongresinde Mesut Yılmaz,
yine genel başkan seçildi ve bir noktanın altını çizdi:
"ANAP'ta artık dört eğilim yoktur, bir tek eğilim
vardır."
Sayın Yılmaz'ın bu sözleri Türkiye'nin 10 yıllıkta-
rihini de özetliyor; üzerinde durmakta yarar var.
•
ANAP 1983'te kuruldu. 12 Eylül askeri yönetimi,
bütün siyasal partileri kapatmıştı. ANAP'ın kurucu-
su Turgut Özal'ın tasarımı neydi?
Şöyle düşünüyordu Özal:
- Askeri yönetim AP-CHP-MHP-MSP'nin kapısı-
na kilit vurdu. Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan'a
siyaset yasağı koydu. Benim için fırsattır. Yasaklı or-
tamda dört partinin siyasal eğilimlerini tek partide
toplarım. Iktidara geçerim, ülkenin tek egemeni olu-
rurp.
Özal'ın tasarımı ilk aşamada gerçekleşti; ama, 12
Eylül rejıminin askeri faşizminde atılan bu maya tut-
madı; halktan gelen tepkilerle 1987'de siyaset yasak-
ları kaldırılınca evli evine, köylü köyüne döndü.
ANAP'ın 'tarihsel misyonu' ya da 'işlevi' bitmiş miy-
di?..
Bir bakıma evet...
12 Eylül'de kurulan partilerin hiçbiri bugün ortada
yoktur. Bir tek ANAP varlığını sürdürüyor. Bunu da
Mesut Yılmaz'ın ilginç politikasına bağlayabilirsiniz.
ANAP 1991 'de iktidardan kendi isteğıyle çekilmesey-
di, şimdi varlığını sürdürebilir mıydi?
Yılmaz'ın 5'incı olağan kongrede "Artık ANAP'ta
4 eğilim yoktur. ANAP'ta ANAP eğilimi vardır" de-
mesi, bir gerçeğin altını çiziyor.
Ancak partinin yeni kimliği nasıl tanımlanıyor?
•
5'inci olağan kongrede Mesut Yılmaz'ın karşısına
Işın Çelebi çıktı, liderliğe adaylığını koydu. Işın Çe-
tebi, sosyal demokrat partide siyasete başlamış ye-
tişkin bir politikacıydı...
Peki, neydi Çelebi'nın amacı? ANAP'ta liderliğe
sıvanan Sayın Işın Çelebi nasıl bir Türkiye istiyordu?
Bunu çok güzel özetledi...
Dedi ki:
"Bir elımizde bilgisayar, bir elimizde Kuran ola-
cak..."
Sayın Çelebi, 5'inci ANAP kongresine eşiyle birlik-
te gelmişti. Televizyonda izlediğim kadarıyla Bayan
Çelebi'nin -bilgisayarla arası nasıl bilmiyorum. ama-
giyimi kuşamı Kuran'ın öngördüğü tesettüre göre
değildi, çağdaş bir kadın kılığmdaydı. ANAP genel
başkan adayının bu konuda Refahçılar gibi düşün-
mediği anlaşılıyor.
Peki, ne düşünüyor Çelebi?..
Türkiye bir eline bilgisayarı, öteki eline Kuran'ı ahp
yürüdüğünde 'bilim' ne olacak?..
Işın Çelebi -belkı bilinçli, belki değil- Türkiye'ye
"bilımsız teknoloji"yı öneriyor. Bu görüş şeriatla yö-
netilen islam ülkelerinde geçerlidir. Suudi Arabis-
tan'ın bir elinde Kuran, bir elinde bilgisayar bulun-
maktadır. "Bilimsiz teknoloji" bir toplumu uydulaş-
maktan ya da sömürgeleşmekten öteye taşıyamaz.
Müslümanlık coğrafyasının dramı da budur.
•
"Bir elde Kuran, bir elde bilgisayar" diyen Işıri Çe-
lebi. neden Refah Partisi'ne geçeceği yerde ANAP
liderliğine adaylığını koydu? Yoksa "ANAP tarikatlar
partisidir" diyenlerin 'teşhis'ine kapılarak 'taban'a
mı oynamak istedi?..
Ah, bu oyunlar!..
Yalnız ANAPın değil, bütün partilerin kimliklerini
sorgulamaları ve değişen dünya koşullarına göre de-
ve mi, kuş mu olduklarını saptamalan gerekiyor.
* * •
HOTEL FLAMİNCO
7İ>/: ».266 324 26 32, Faks: 0.266 324 08 53
• ÖZEL PLAJ
• YCZME HAVLZL tÇOCLK HAVUZL)
• SABAH. AKŞAM ZENGİN AÇIK BÜFE
• 200 KtSlLlK K.LİMALI RESTAURANT
• FLAMINGO BARDA HER GECE CANLI MÜZİK
İKİ KİŞİLİK ODADA KİŞİBAŞISA GCSLCK
2.450.000.- TL
FİYATLAR YARIM PANSİYON OLL'P MİMMUM
3 GECE KONAKLAMA İÇİN GEÇERLtDİR.
0-6YaşFREE
7-12Yaş°.ÖOİNDtRtMLİDİR.
BALAVI ÇİFTLERİNE ÖZEL İNDİRİM
(3 GÜN KAL. 2 Gİ N ÖDE)
AYVALIK - SarımsakhTJa HOTEL FLAMİNGO
1996 Yaz Sezonunda ilk kez sizlere hizmet
vermenin mutluluğunu yaşıyor.
BODRUM/TURGUTREISTE DENIZ KENARI
Plaj, Yarı Olimpik Havuz. Restoran,
Market, Barlar. Mutfak ve Mini Barlı
4 KİŞİLİK APARTLAR 2.000.000 TL.
ODAK TATİL KÖYÜ (0212) 587 42 31- 587 44 39
TÜRKİYEYİ SEVENLERE DL^TRl
TE>L\ VAKFI-EROZ\ ON GEZİSİ
Vakfımızın bu yıl ikincısinı gerçekleştireceği EROZ-
YON GEZtSt 14-15evlül tarıhindeKütahvavöresineya-
pılacaktır. Domanıı;. Tavşanlı. Tunçbılek. Emet-Yenice
bölgelerinde vapılacak gezıde: erozyona maruz kalmış
bölgeler. erozyonla mücadele çalışmaian. Tunçbilek Ter-
mik Santralı. sosyal ormancılık çalışmalan. pyramidal
ağaçlar (pinus nigra = Karaçam) ve Domaniç kayın or-
manları gezilecektir.
Konaklama Yoncalı Termal Otel'de(***)olacaktır. Ge-
zi için(ulaşırn-konaklama-vemek)dahil kişi başı katılım
ücreti yetişkinler için 3.5ÖO.O0O.- TL. öârencıler için
2.5OO.ÖOO.- TL olarak belirlenm^tır.
Bu gezide bizlerle birlikte olmak ıstersenız. öneelikle
katılmak ıstediâinizi beltnır yazıyı en seç 2 ev lül pazar-
tesi günü saat l"7 00'den önce 0 2İ2 28İ 11 32 no.lu fak-
sımızagöndennenızvevatelefonlagereklibilgivi verme-
niz yeterli olacaktır. 't'erimiz sınırlı olduğundan başvuru
sırasına göre öncelik verilecektir. Gezi programı katılım-
cılara a> rıca bildirilecektir.
TÜRKİYE ÇÖL OLMASIN!
Tel- 0212281 1027 268 09 85
Faks: 0 212 281 II 32
Adres: Çayır Çimen Sok. Emlak Kredi Bloklan
A-2 Blok Daire 10 Levent-İstanbul