Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
£8 AĞUSTOS 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
ALLECRO EVİN İLYASOĞLl
GalatasarayvemüzikMüzikçilerimizin yalnız müzik ku-
rumlarrndan yetişmesi gerektif ıni varsa-
yınz. Hep konservatuvarlanmızı irdele-
nz: Yıda kaç mezun verir, tarihinde kaç
be-stecı yetişmiş. bu mûzikçiler nereler-
de gön\ yapmakta gibi sorular sorar.
araştımalara gireriz. Oysa ülkemizde bir
lisenin. nice müzik kurumundan daha
fazla riiüzikçi yetiştirdiğini bilir miydi-
nız? Galatasaray üsesi: Mekteb-i Sulta-
ni Bu ckuldakinice öğrenci müzığe me-
rak sannış, kimi aynı zamanda konserva-
tuvar eğitimini de sürdürmüş, kimi özel
derslerle eğıtilmiş. Klasik müzik alanın-
da uluslararası nitelikler taşıyan nice bes-
tecimizve yorumcumuz gibi pop ve caz
dünyasnda da birçok sanatçı Galatasaray
çansından yetişmiş.
GalatasarayJı olmak yalnız Galatasa-
ray Liseli olmak değildir. Yalnızsporku-
lübünün üyesi olmak. ya da futbolsever
olrnak da değildir. Galatasaray "cami-
aa"nm bir de kültür boyutu vardır. Gala-
tasaray bir eğitim kurumu olarak yüzyı-
lı aşkın bir süredir Türk kültürüne her
dalda hızmet veren insanlar yetiştirmiş-
tir. Politıkacı. gazeteci. doktor. mühendis,
mimar, sporcu, ressam. edebiyatçı. felse-
feci, iktısatçı. ilim adamı.
NJereden çıktı diyeceksiniz Galatasa-
raylı müzisyenlerle ilgilenmek? Müziko-
tek'in sahibi Dağhan Baydur, benim 25
Türk Bestecısi (Pan Yayıncılık 1989)baş-
lıklı kitabımı okuyunca, bunlann nere-
deyse yansının Galatasaray Liseli oldu-
gunu saptamış. "BirCDhazırlavalım, va-
nı sıra bir de khap çıkaraiım" dedi. Böy-
lece Galatasaray kökenli dokuz besteci-
den örnek yapıtlar seçtik. Gürer Aykal
yönetimınde Bilkent Akademik Senfoni
Orkestrasrnın yorumuyla senfonik mü-
zikleri hazırladık. İlhan Mimaroğlu'nun
katkılanyla kendisinin ve Bülent Arel'in
elektronık kayıtlannı da ekledik ve CD
böylece tamamlandı. Öte yandan kitabı-
mızda Galatasaray'ın tarihçesini, sanata
yaklaşımını, yerli yabancı öğretmenleri-
nin müziğe desteğini anlatan bir yazıyla
bestecilerimizin yaşamöyküsünü birleş-
tirdik.
Çağdaş Türk müaginin kesiti
Sonuçta ilginç bir külliyat oluştu: Her
biri okulu baştan sona okuyup tamamla-
mamış olsa da Galatasaray"daki sıralar-
dan geçmesi. numara ve geleneksel bir
lakap alması bu demetimize girmeye ye-
terliydi. En kıdemlisinden başlayacak
olursak. Cemal Reşit Re>. Ovi Cemal Er-
kin, Bölent Arel, İlhan İ smanbaş, İlhan
• ^ ^ ağhan Baydur, 25 Türk Bestecisi başlıklı kitabımı okuyunca, bunlann
m ^ neredeyse yansının Galatasaray Liseli olduğunu saptamış. 'Bir CD
m m hazırlayalım, yanı sıra bir de kitap çıkarahm' dedi. Böylece
m M Galatasaray kökenli dokuz besteciden örnek yapıtlar seçtik. Gürer
.m ^^ Aykal yönetiminde Bilkent Akademik Senfoni Orkestrasf nın
yorumuyla senfonik müzikleri hazırladık. İlhan Mimaroğlu'nun katkılanyla
kendisinin ve Bülent Arel'in elektronik kayıtlannı da ekledik ve CD tamamlandı.
DUŞUNCEYE SAYGI
Mimaroğlu, Valçın Tura, Ali Doğan S^
nangii, Ahmet Yürür v e Timur Selçuk, bu
külliyatı oluşturdular.
Sonra bir de baktık ki çağdaş Türk mü-
ziginin bir kesiti var karşımızda. Cumhu-
nyet'ten bu yana uygulanan tüm yöntem-
lerin. tüm biçemlerin ve biçimlerin birer
örneğine rastlayabilirsiniz bu demette:
Kaldı ki Cumhuriyet'ten bu yana çokses-
lı müziğimizi yerİeştirmeye çalışan tüm
kuşaklardan da bir temsilci var CD'miz-
de. îlk kuşaktan Cemal Reşit Rey, Uhi
Cemal Erkin, ikinci kuşaktan Bülent
Arel, ilhan l smanbaş, flhan Mimaroğlu,
üçüncü kuşaktan Ali Doğan Sinangil. Yal-
çın Tura ve dördüncü kuşaktan Ahmet
Yürür ile Timur Selçuk. Kullandıklan
yöntemJer ise çafiımızda kullanılmış
yöntemlerin tümü.izlenimcilikten dışa-
vurumculuğa; yeni-klasikçilıkten folklo-
rizme. raslamsallıktan 12 ton dizisine.
blok ses yogunluğundan, yeni tınılara.
geleneksel ortamdan elektronik ortama
dek. Biçim açısından klasikleşmiş biçim-
lerin yeni tadını. açık biçimlerin yenili-
ğini. kurallı ve kuralsızlığın iç içeliğini
yaşadığımız çağ. bu yapıtlarda da kimli-
ğini kanıthyor.
Bestecilerimizin bu CD'de çalinan ör-
nekîeri onlann tüm karakterini. tüm özel-
liklerini duyurmayabilir. Örneğin büyük
orkestra için nice yapıt vermiş bestecimiz
tlhan Lsmanbaş . tek bir çalgı için yaz-
dıgı yapıtiyla örnekleniyor. Belki o tek
çalgıda, kocaman bir sentbninin. koca-
man bir opera anlatımının zenginliğini
bulabiliyorsunuz: Viyolonsel İçin Mü-
zik-94. bestecimizin en son çalışmala-
nndan birisi. Bugüne dek biriktirdiği de-
neyimlerin, çağnşımların birözeti. Reşit
Erzin'in çellosunda. bu yapıtın sunduğu
tüm çağların sesleri vansıyor.
Kompakt diskın içinde yer alan yapıt-
lann bu proje için ilk kez seslendirilme-
sine ayn bir özen gösterdik. Ulvi CemaJ
Erkin'in Köçekçe'sinL, Cemal Reşit
Rey'ın Enstantaneler'ıni. Ali Doğan Si-
nangil'ın I.Senfonisi'nı. TimurSelçuk'un
Mevlana Balesi L'vertüriTnü. Bilkent Or-
kestrası ilk kez kayda almış oldu. Yalçın
Tura'nın Tokkata'sının bu CD ile dünya
prömiyeri yapıldı. İlhan Usmanbaş'ın Vi-
yolonsel tçin Vfüzik-94 adlı yapıtı. Reşit
Erzin tarafından bu CD için yeniden ses-
lendirildi. İlhan Mimaroğlu, Yaylı Dördûl
No. 4 ile Tract adlı yapıtlannın birleşi-
minden bu proje için yeni bir kompozis-
yon üretti. Bülent Arel de Mimiana 1:
Fluxadlı yapıtıyla Türkiye'de ilk kez bir
CD üstünde yer almış oluyor.
Buderleme içinde konumuz Galatasa-
ray dan yetişen ve ciddi müzığe yönelen
çağdaş bestecilerimiz. Ancak bu kuru-
mun yetıştirdiği mûzikçiler doğal ki yal-
nız ciddı müzik bestecileri ile sınırlı de-
ğil. Onlan da şöyle özetleyebiliriz: Ge-
leneksel müzik dalında RefikFersan,tal-
golarıyla ünlü Muhlis Sabahattin Ezgi,
Rcfiktalat Alpman,müzikolog Mahmut
Ragıp Gazimihal, müzik yazan FikriÇi-
çekoğlu \ e başta Selmi Andak, Fıkret Kı-
zılok, Bartş Mançoolmak üzere pop dün-
yasında adını duyuran daha niceleri.
icracılara gelince Türkiye'de ilk kez
Paganini'nin keman konçertosunu çalan
Büyük harflerle Aıirgulanan flke
AHMET SAY
AMC\RA - "Yöneticilerin valmzca SEÇİLEREK tş
başına geldiği. demokran'k ilkelerin u> gulandığı, kıdem-
li öğretim üyelerimizin saygı, genç öğretim üyeterimizin
se>gi ve destek gördüğü. öğrencisi, akademik ve idari
personeli ile birlikte uyumlu çalışan, dinamik \e demok-
rat bir ünhersiteye ulaşmak ümidrvieen içten se\gi >c say-
güannu sunanm."
Yukandakı alıntı. yaklaşık dokuz ay önce Hacettepe
Ünıversitesi'ndekı rektör seçimi dolayısıyla adaylardan
birınin öğretim üyelerine
dağıttığı bildırgenin son
paragrafıdır. 13 Kasım
1995 tarihli bu bildirge-
nin altında Prof. Dr. Sü-
le>man Sağlaırnn ımzası
vardır ve Sayın Saglam,
demokratik yaklaşımının
güvenilirliği ile rektör se-
çilmiştir; bugün de 'işba-
şı'ndadır. Birbilim adamı
olarak açıkladıgı ilkeleri,
verdiği sözleri tabii ki uy-
gulayacaktır. Yoksa, "*yö-
netkilerin yalnızca SEÇt-
LEREK işbaşına gelme-
si"ni isterken bir sözcüğü
neden büyük harflerle
vurgulasın? Demokratik
bir üniversitede yönetici-
lerin seçimle belirlenme-
si, önkoşullardan bin de-
gil midır? Sayın Sağlam. bildirgesinin başka bir parag-
rafında belirttigi gibi. bu gerçeği 'dene>imkri' ile çok
iyi bilmektedir. Hacettepe Universitesi'ne bağlı olan ,An-
kara Devlet Konservatuvan'nda önümüzdeki günlerde
yeniden \önetici belirlenecektir. 'Atanarak' mı belirle-
necektir. 'seçüerek' mi? Sayın Sağlam. rektör olduğu
sürece, bu sorunun yanıtı açıktır: Biz de onun gibi dü-
şünüyoruz; demokratik ilkelerin uygulandıgı, dinamik
ve demokrat bir konservatu\ara ulaşmak umuduyla...
The British Council
Daldan dala atlamadan,jşeçen hafta kaldıgımız yer-
den yazımızı sürdürelim: Ulkemizin müzik yaşamında
küçümsenemeyecek bir payı olan Batıh kültür kurum-
lanndan biri de. özgün adıyla 'The British Council'dir
(Ingilız Kültür Heyeti). Çeşitlı ülkelerde 109 temsilcıh-
ği ve altı bin çalışanı bulunan Bntısh Council, temelde
fngılız kültörünü \e dilini yaygınlaştırmayı amaçlayan
bir vakıftır. Türkiye'de 56 yıldan beri (savaşın ikinci yı-
lından beri) etkinlikler düzenleyen bu vakfın, Ankara.
Istanbul ve Izmir'de temsılcilıkleri vardır.
Açıktır ki. Batılı kültür kurumlarının salt 'tanıtım
aınaclı" etkinlikleri Türkiye'nın kültürel yaşamına pek
katkı getirmemekte, kaliteyi amaçlayan etkinlikler ıse
uluslararası kültür alışverişi kapsamında beklentilerimi-
zi yanıtlamaktadır. Ingiliz Kültür Heyeti'nin müzik ala-
nındaki çalışmalannı da bu bağlamda değerlendirebili-
riz. Geçen sezon içinde British Council'in sergilediği
başlıca müzik etkinlikleri şöyle özetlenebilir: *Finearts
Brass EnsemUe
1
Ankara'da And Vakfı'nın. Istanbul'da
lDSO'nunişbirliğiylekonserlervermiş. Iskoçgayda sa-
natçısı Kathnn tîckell, kendi adını taşıyan 'trio'suyla
dokuz kentimizi kapsayan bir tume gerçekleştırmış. ün-
lü yaylılar orkestrası •Academy of St Martin'in the Fı-
elds' Ankara Müzik Festıvali'ne katılmış. 'lnconito' Is-
tanbul'da. 'Tim Rkhards Spirit Levell' yıne İstanbul ve
Izmir'de ilgı görmüş. üniü " lailis Oda Korosu' İstanbul
Festivali'ndeki tek \okal topluluk olarak alkışlanmıştır.
Geçen ay ise Ankara "da Those VVere the Days' başlıklı
bir 'popgecesi' düzenlenmiştır.
Bu topluluklar içinde Academy Of St. Martin in the
Filds orkestrası ile Tallıs Oda Korosu, kendi alanların-
da dünyanın en iyilerindendir ve müzikal yaşamımıza
katkı getirmişlerdir kuşkusuz. Öteki topluluklann ço-
ğunlugu belki de Büyük Britanya rrçüzıginden çeşıtli ör-
neklerin 'tanıhmı' için yurdumuza gönderilmiş olması-
na karşın. burada British Council'ın Türkiye'de heryıl
düzenledigibirçekirdeketkinliginönemini vurgulama-
lıyım. Olkemizde ilk ve tek örnek olan 'Yılın GençMii-
zikçjsi Yanşması' dördüncü yılına girmiştir. 1996 Ocak
ayında gerçekleştirilen
üçüncü yanşma 'tahta üf-
lemeli çalgılar' dalındaydı.
1997"de ise 'bakır üfleme-
li çalgüar' dalında yapıla-
cak yanşmanın koşulları
eylül ayında duyurulacak-
tır. Ilgılı gençmüzikçilerin
katılmasını dılerken yanş-
manın ödüllerinı yineliyo-
rum: Birinciyefngıltere'de
bir yıllık eğitim. ikinciye
üç ay egıtim ve üçüncüye
iki haftalık 'yazokulu' ola-
nağı sunulmaktadır.
Britsh Council'in Türkı-
ye müdürü Drnid Marler.
bu yarışmayı çok önemse-
diklerıni \e gelenekselleş-
miş olmasıyla gurur duy-
duklarını belirtmektedir.
Bu sözlerden şöyle bir so-
nuç çıkarabilırız: Yanşma sadece Türk gençlerine açık
bulunmakta, seçicıler kurulunun çoğunluğu Türk müzık-
çilerden oluşmakta. dolayısıyla 'ulusal' nitelik taşımak-
tadır. oysa organizasyonun gururunu haklı olarak Mr.
Marler dile getirmektedir. Klasik müzik alanında 'ulu-
sal' yanşmalar düzenlemediğimize göre kendisine teşek-
kür etmekten başka ne diyebiliriz bu konuda?
The Bntish Council ekim ayında Rönesans müziği ya-
pan ünlü "New London Consord' topluluğunu Türki-
ye'ye getirecektir. İstanbul. lzmir \e Ankara"da konser-
ler \erecekolan. aynca Eskışehir'deki Uluslararası Ana-
dolu Festivali'ne de katılması kesinleşen bu topluluğu
beğeniyle izleyeceğız: Bıktık bızdeki ortaçağ havasın-
dan. biraz da Rönesans müziği dınleyelım...
Seyfeddin .4sal,çellist Sezai AsaLorkest-
ramızınuzunyıllarba^kemancılıgınıya-
pan Semih Ar^şo. İlk düzenlı koroyu ku-
ran, çellist ve oda müzikçisi Muhiddin
Sadak. İstanbul Devlet Senfoni Orkest-
rasf nda yıllardır ikinci kemanların ba-
şmda çalan Vedat Evrcn, piyanist Fuat
Türkay, yine lDSO'nun kuruculanndan
ve ön sıralarındaki kemancılanndan Dr.
Muvaffak Gören, İstanbul Üniversitesi
konsenatuvarının öğretim üyelerinden
çellist Reşid Erzın. Bu isimlerin dışında
anmadığımız niceleri var. kim bilir?
Galatasaray'ın müzik ortamı
Okul tarihindeki ortama dönüp bakı-
yoruz. Neymiş bunca müzikçiye esin
kaynagı olan? Başta öğretmenleri... Yal-
nız müzik dalında kalmıyor müzığe ilgi
derleyenler. Ömeğin günlerden bir gün
bırbedeneğitimi öğretmeni geliyor Fran-
sa'dan. Adam aynı zamanda usta bir pi-
yanist. Ders aralannda derslerden sonra
çocuklara piyano çalıyor. yetenekli olan-
lara piyano dersi veriyor. Ya da bir mate-
matik öğretmeni. Örnegin Delors! İlhan
Usmanbaş gibi bir bestecimize plaklar
dinleterek. onun müziğe yakmlığını sezip
"Ülkemizde çok mühendis var, oysa bes-
teci sayısı çok az" diyerek zaten ef ilimi
olan bir dala, kompozitörlüğe yönlendı-
rebiliyor İbrahim Kutlukgibi bir edebi-
yat öğretmeni. çocuklanna edebiyat ka-
dar müzik sevgisini de aşılayabiliyor.
Otuz yıl aralıksız ögretmenlik yapan En-
ver Haraççı'nın kurduğu öğrenci orkest-
rası öylesine kendine güvenli ki, pazar-
tesi ve cuma günleri tstiklal Marşı bu or-
kestranın eşliğinde seslendiriliyor. Enver
Haraççı gibi okulun diğer müzik öğret-
menleri de birbirinden değerli isimler.
Bunlar arasında Musa SüreyTf-a Bey, Ha-
li) Bedi Vönetken. Muhiddin Sadak, Hu-
lusiGürses, Ismail Hakkı Sunat, Necmed-
din Sadak, Sevfeddin Asal, Sezai AsaJ.
Ferruh Ergündüz, Tahir Sevenay da var-
dı.
Gazeteci yazar Nadir Nadi, Dostum
Mozart kitabında kendi döneminde Ga-
latasaray'daki müzik ortamını şöyle an-
latır: "Ö > ıllarda okulumuzda klasik Ba-
& mfiziğine önem veren bir akım vardı. Bu
akımı bizden önceki ağabev lerimiz başlat-
mışlardL Ekrem Besim. Afif Tektaş. Mu-
hiddin Sadak ve arkadaşlan, arada bir
konferans salonunda bazen rrivolar vv dü-
etier çalaıiardı. Bizim dönemimizde kü-
çük bir vaylı sazlar orkestrası kunılmuş-
tu. Bununla müzik öğretmenleri Sevfed-
din ve Sezai Asal kardeşlerin yönetimin-
de kimi uvertüıier, serenadlar çalınır. öğ-
rencilerin müzik zev ki geliştirilmek iste-
nirdi. Yaylı sazlar orkestrasından seçilen
gençlere bir de dörtlü (kuvartet) oluştu-
rulrnuştu. Arkadaşım Fuat'ın (sonradan
Ankara Devlet Konservatuvarı müdürü)
kablmasıyla dörtlütnüz kimi zaman beş-
li olur; Haydn, Mozart, Schubert'ten çe-
şitlioda müziği vapıtlançalardık. Birdip-
loma töreni nedeniyle verilen konserde
Mozart'uı 'Küçük Bir Gece Müziği" se-
renadını birinci kemancı olarak oldukça
ivı çaldığımı ve yönertiğimi anımsanm."
Galatasaray sözcüğü her zaman futbol
takımını çağrıştırmaz ya! Bu kez de mü-
zikçileri ile gündeme geliyor.
Kanunlar ve tamburlarla evrensel müzik eğitimi (!)
ÖNDER KÜTAHYALİ
Her yılın ağustos ayında, lzmirli müzik-
severlerin en önemli konusu konservaru-
vardır. Çeşitlı bölüm ve dallara göre ilko-
kulu. ortaokulu ve liseyi bitiren gençler.
konservatuvara önkayıt yaptınr: sınava ha-
zırlık kurslanna katılır ve heyecarüa bek-
lenen kabul sınavlanndan sonra bunlann
bir bölümü. konservatuvar öğrencisi olma
mutluluğuna erer.
Yetenekli olmasına karşın kimi adayla-
nn konservatuvara alınamaması ise kuru-
mun olanaklan göz önünde buJundurula-
rak önceden belirlenmiş olan kontenjanla-
rın bir azizliğıdir.
Konservatuv arlar üniversitelere bağlı ol-
duğundan. bunlann bazılarında heyecan
dönemi temmuz ayının başında. kimilerin-
de de eylülde yaşanır. DEU Dev let Konser-
vatuvan'nın sınav takv iminde de aynı doğ-
rultudabirdegişiklikyapılmalı.öğrenciler-
le öğretim üyelerinin işi kolaylaştınlmalı-
dır.
Clkemizdeki devlet konservaruvarlan,
birtakım sorunlardan kaynaklanan sıkıntı-
lan yaşar. Bunlann en önemlisi, anılan ku-
rumların bir araya gelerek ortak sorunlan-
nı tartışamaması. tartışabildiğı zaman ise
köklü çözümler üretememesidir. Bir de
'Türk Musikisi Devlet Konservatuvan' ol-
gusu var.
tstanbul Teknık Üniversitesi ileEge Üni-
versıtesı'ne bağlı olan bu kurumların asıl
işlevi. geleneksel müziklerimizi yozlaşma-
nın dışında tutmak ve özgün bıçimlenv le
yorumiamaktır; ancak aşın savunmacı yak-
laşımla korunan söz konusu konservatu-
varlar, sık sık kendi işlevlerinin dışına çı-
karlar.
Yapılan bir değerlendirmeye göre eğlen-
ce piyasası. bunlann sayesinde alaylı mü-
zikçilerden anndınlmıştır. Demek oluyor
ki üniversiteyi bitiren genç müzikçinin işi.
içki masalan karşısında nitelikli Türk mü-
zigi yapmaktır. Açıkçası üzücü bir değer-
lendirmedir bu.
On yıl kadar önce gündemde tutulan
başka bir değerlendirmeye göre ise Istan-
bul'daki 'Türk Musikisi Devlet Konserva-
tuvan'nın kurulduğu 1976 tarihi. Türki-
ye'deki müzikdevriminin başlangıcı sayıl-
mıştı. Müziğimizdekı gerçek çoksesliliği.
böylece de çağdaş Türk müziğini o kuru-
mun uzmanları yaratacaktı. Bu yolda
I976'dan önce yapılmış olanlar yanlıştı.
Yetişen bestecilerimiz ise bizi değil. dün-
ya müziğini temsil ediyorlardı. Şimdi yine
böyle mi düşünülür bilemem.
'Eğitim açısından şansızlık'
Tanık olduğumuz bir gariplik de bu kon-
servatuvarlardan mezun olanlara ortaöğ-
retim kurumlarında müzik ögretmenliği
vapma hakkının verilişidir. Eğitimin ev-
renselliği üzerinde ahkâm kesecek degi-
Iım. ama önemli bir noktayı belirtmek is-
terim:
Güzelsanatlardergısinin üçüncü sayısın-
da (1941) Orhan ŞaikGökyay'ın "Ankara
Devlet Konsenatuvan Tarihçesi" başlıklı
yazısma rastlıyoruz. Bu kapsamlı çalışma-
nın ilk paragraflannda, konservatuvann
öncüsü olan Musiki Muallim Mektebi'nin
kuruluş nedenlerinden biri şöyle açıklanır:
Okulun eğitime başladığı I Kasım
1924"e yaklaşılırken bazı lise müdürleri
Maarif Vekâleti'nebaşvururlar. Lıselerde-
ki eğitimin çağdaş olduğunu. fakat müzik
alanında ilahi öğretilen 'Gınâ'dersinin bu-
lunduğunu bildirirler. lstedıkleri şey, öbür
dersler gibi müziği de çağdaş ölçütlere gö-
re öğretecekkişilerınkendilerinegönderil-
mesidir.
O zamanki aydın eğitimcilerin yaklaşı-
mına kıyasla bugün gelinen nokta. okulla-
rımızdaki genel müzik eğitimi açısından
gerçek bir şanssızlıktır. Yereli öğrenen
gençlerin. kanunlanyla tamburlanyla ev-
rensel nitelikli ortaokul ve lise smıflarına
gönderilmesini birtürlü anlayamıyorum.
Yetkililerin sav unması. "Bizonlara piya-
nojTJ*eBansolfejinideöğretiyoruz"yolun-
dadır: ama unutulmamalıdır kı eğitim fa-
kültelerimizin müzik bölümlerinde, solfej.
piyano ve daha birçok dersten oluşan dört
yıİlık birprogram uygulanmaktadır. Olum-
suzlugu dengelemek üzere aşağıdaki öne-
riyi getiriyorum.
'YetenekK'tanısıyla konservatuvara alı-
nan kimi öğrenciler, müzik sanatında bek-
lenen yorumcu niteliklerine ulaşamıyor.
Bunun nedeni. sıkı çalışma tutkusunun
yokluğu başta gelmek üzere öğrencinin ge-
rektiği gibi yetişmesinı engelleyen çeşitlı
etmenlenn zaman içinde ortaya çıkmasıdır.
Böyle olduğu içindir ki, 'Konservatuvara
Haariık' diye nitelendirilen ortaöğretım
döneminin bitiminde, lisans aşamasmage-
çiş smavı konmuşrur. Bunda başansız olan-
lar, lise mezunu olarak yaşama atılmak zo-
rundadır.
Bu durumda liseyi bitiren konservatuvar
öğrencileri. anılan smavı veremezlerse ya
da yukandaki nedenle önlisans mezunu
olurlarsa eğitim fakültelerimizin müzik bö-
lümlerine sınavsız yatay geçiş yapabilme-
lidirler.
Lisans çıkışlı öğrenciler ise meslekleri-
nı engelleyen bir hastalık geçırirlerse ya da
sakatlanırlarsa kendilerine ortaöğretimde
görev verilebilmelidir. Yüksek öğretim
Kurumu. böyle bir atılım için gereken dü-
zenlemelen kolayca yapabilir.
Önerimı ortaya koydum. Amaç, ülkemi-
zi her alanda geliştirmek olduğuna göre
getırdığim önerı, olumsuz yönde köklü bir
değişiklige uğratılmadan uygulanabilirse
iflasın eşiğindeki genel müzik eğitimi ala-
nında olumlu bir adım atılmış olacaktır.
MEMET FUAT
Gene Yüreklilik
Ben pek sevmem yürekliliği...
Nerede, ne yapsam da korkusuzluğumu, gözü
pekliğimi göstersem diye sürekli aranış içinde bir yü-
reklilik gelir gözümün önüne.
Kendi kendine yeten bir yüreklilik...
Bir ereği olup olmaması. eyleminin bir işe yarayıp
yaramaması önemli değildir.
Diyelim Galilei'dir: "Olümü seçersem bunun bili-
me biryaran dokunur mu?" diye düşünmez.
Görüşlerini geri almayı onur kırıcı bulur.
"Ölümden korktu" dedirtmemek için ölüme gider.
Üstünde çalışmak istediği konular, yansına geldi-
ği araştırmalar arkada kalacaktır, daha bir şeyler ya-
pacağına inanıyordur, ama yürekliliğine leke sürülme-
mesi için hepsinden vazgeçer.
Böylece bıreyin onuru bilimin üstüne çıkar.
Ama ölümü seçmenin bilime. dolayısıyla insanla-
ra bir yaran dokunacaksa, böyle bir amaç için sergi-
lenen bir yüreklilik söz konusuysa iş değişir.
Bu bir "göze alma "dır.
Bu yüreklilik bireysel bir onur sorunu değil, belirli
bir amaca yönelik bir özveri sorunudur.
Aranılan değil. katlanılan bir yüreklilik...
Kimse yürekliliğini göstermek için yarışmamıştır...
"Galilei biiım için, insanlar için ölümü göze aldı"
deriz...
Bu tür yürekliliğin yaratıcıları sıradan insanlardır,
"sol memenin altındaki cevahir" eylemlerinde orta-
ya çıkar. Onlartoplum içinde, kolu bacağıyla şişinen
"üstün insanlar olarak dolaşmazlar.
Bu tür yüreklilikten söz ederken, son aylarda ya-
şadığımız olaylar. "dilekçesine canını pul olarak ya-
pıştıran " insanları getiriyor akla ıster ıstemez.
Açlık grevinde öten gençlerin istekleri yerine geti-
rilmesi olanaksız şeyler miydi?
Tutuklanan kişilerin yargılandıklan yerlerde bann-
dırılmaları yasalarda yazılı...
Dışarda serbestçe satılan yayınlar cezaevlerinde
neden okunmasın!..
Tutuklulan görmeye gelen yakınlanna onur kıncı
davranışlarda bulunulmaması zaten uygulanması ge-
reken bir tüze kuralı...
Böyle birtakım istekler için insanların açlık grevine
gitmek zorunda bırakılmalarına akıl erdirebilmek çok
güç.
Kültürümüz. yaşam biçimimiz, inanılmaz bir hızla
akıldışına doğru kayıyor.
Örnekse insanların cezaevlerindeki çocuklarının
durumunu kamuya duyurmak için yaptıkları gösteri-
lerde, kadın erkek, yaşlı genç demeden, copla, tek-
meyle dövülmelerıne. yerlerde sürüklenmelerine,
topluca gözaltına alınmalarına akıl erdirebilmek hiç
kolay değil...
Çok yavaş kıpırdanan bir toplumuz...
Cezaevlerindeki gençlerin yasalara göre karşılan-
ması gereken. haklı birtakım istekleri olduğu zama-
nında anlaşılıp topluca tepki gösterilseydi o çocuk-
lar ölmeyecekti!
Açlık grevleri ölüm oruçlarına dönüştü, törelerimi-
ze, inançlanmıza, yasalarımıza göre yanlış yapılan iş-
ler gene sürdürüldü.
Pazarlık edihrdi edilmezdi gibi saçma birtartışma-
ya girildi.
Ne pazarlığı!..
Yasalara aykın birtakım uygulamalar yapmışsın,
onları düzeltmen isteniyor.
Bilmem, bir çocuğun nasıl doğduğunu, büyüdü-
ğünü, anası babasıyla olan ilişkilerini, serpilip geliş-
mesini, arkadaşlıklar kurmasını, oyunlarını. eğitimi-
ni, hastalıklarını, öğrenimini, sporlara yönelişini, sev-
dalanışını, geiişip büyük insan oluşunu, şöyle gerçek-
ten bakıp görerek izlediniz mi?
Insanın değeri üzerinde hıç düşündünüz mü?
Başkalannın çocuklanna bakarak değil (toplumu-
muz o kültür düzeyinden uzak). kendi çocuklarınıza
bakarak düşünürseniz daha iyi değerlendirirsiniz...
Bir de şöyle bir duruma düştüğünüzü varsayın:
Çocuklannız bir suç işlemiş, yasaların biçtiği ce-
zaların ötesinde birtakım davranışlarla işkenceden
geçiriliyor, eziliyor, aşağılanıyor, yok ediliyorlar... Dev-
lete başvurulannız bir şeyi değiştirmiyor, kamuoyu-
na duyurmak için sokaklara çıkıyorsunuz, bu kez si-
zi copluyor, yerlerde surüklüyor, gözaltına alıyorlar...
Ne yaparsınız?
Ölüm geçiyoraklınızdan, biliyorum, çaresizliğin uç
noktası, ölmek, öldürmek...
Ne kötü...
Bana sorarsanız, öncelikle "kanı yerde kalmaya-
cak" duyariığından sıyrılmak, ölümle oynanan her
türlü yüreklilik oyununa son vermenin yollarını ara-
mak gerek.
Kimse kimseyi düşman bellemesin...
llişkilerimizde yüreklilik ölçüsü olarak görmekten
de vazgeçelim ölümü göze almayı.
Ne yasalann yıldırıcılığında kalsın ölüm cezası, ne
de insanlar haklannı ölüm orucuna yatarak arasın-
lar...
Ne de Galilei'yi ölmeyi göze almadı diye onursuz-
luklasuçlayalım...
3. Spor Fotoğrafları Yanşması
KültürServisi- Hacettepe Üniversitesi Spor BilimJeri
ve Teknolojisi Yüksekokulu Spor Bilimleri Derneği
tarafından 1-3 kasım tarihlerinde düzenlenen W. Spor
Bilimleri Kongresi kapsamında 3. Spor Fotoğrafları
Yanşması gerçekleştırilecek. Seçici kurulunu Tuğrul
Çakar (FSK kurucu üyesi), Zeki Çol (Millıyet gazetesi
spor yazan), L'ğur Erdener (HÜ Tıp Fakültesi Göz
ABD öğr. üyesi j, Mehmet Gökağaç (HÜ Fotoğraf
Kulübü. İFSAK üyesi), Bülent Hiçvılmaz (Foto
Muhabirleri Derneği Bşk.). Cerkes Karadağ (fotoğraf
sanatçısı), Adnan Polat (fotoğraf sanatçısı). Tansu
Polatkan (TRT spikeri) ve Erol Yaşar Türkalp'in (spor
yazan TSYD Ankara Şb. Bşk.) oluşturduğu yanşma,
renkli ve siyan-beyazdallannda düzenlendi. Yarışmaya
ilişkin aynntılı bilgi Gıyasettin Demirhan. Hacettepe
Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi
Yüksekokulu Beytepe. Ankara adresinden ve 0 312
235 44 61 no'lu telefoa'fakstan sağlanabilir.
BUGUN
Harbi>'e Açıkhava TKatrosu'nda bu akşam saat
21.00"de Aziza Mustafa Zadeh konseri yeralıyor.
Sanatçının repertuvarı jazz.jazz rock ve evrensel
müzikten oluşuyor.
Taranta Babu Kültür Merkezi'nde bugün saat 19.00-
21 .OO'de yer alacak Şiır Akşamlan etkinlıâıne Müştak
Erenus katılıyor. (0212) 23528 59
Evrensel Küttür Merkezi'nde saat 18.00'de A.
Kurosavva'nın 'Ağustos ta Rapsodi' adlı filmini
izleyebilirsiniz. (0212)243 0803-06
Conrad Int Hotel'in açık hava sinemasında saat
22.00'de -Elisa' adlı film gösterilecek. (0212)2273000
Beyoğlu Sineması Yaz Şenİiği kapsamında E.
Kusturica'nın 'Babam İş Gezisinde' adlı filmi
izlenebilir. (2513240)