27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
£8 AĞUSTOS 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ALLECRO EVİN İLYASOĞLl GalatasarayvemüzikMüzikçilerimizin yalnız müzik ku- rumlarrndan yetişmesi gerektif ıni varsa- yınz. Hep konservatuvarlanmızı irdele- nz: Yıda kaç mezun verir, tarihinde kaç be-stecı yetişmiş. bu mûzikçiler nereler- de gön\ yapmakta gibi sorular sorar. araştımalara gireriz. Oysa ülkemizde bir lisenin. nice müzik kurumundan daha fazla riiüzikçi yetiştirdiğini bilir miydi- nız? Galatasaray üsesi: Mekteb-i Sulta- ni Bu ckuldakinice öğrenci müzığe me- rak sannış, kimi aynı zamanda konserva- tuvar eğitimini de sürdürmüş, kimi özel derslerle eğıtilmiş. Klasik müzik alanın- da uluslararası nitelikler taşıyan nice bes- tecimizve yorumcumuz gibi pop ve caz dünyasnda da birçok sanatçı Galatasaray çansından yetişmiş. GalatasarayJı olmak yalnız Galatasa- ray Liseli olmak değildir. Yalnızsporku- lübünün üyesi olmak. ya da futbolsever olrnak da değildir. Galatasaray "cami- aa"nm bir de kültür boyutu vardır. Gala- tasaray bir eğitim kurumu olarak yüzyı- lı aşkın bir süredir Türk kültürüne her dalda hızmet veren insanlar yetiştirmiş- tir. Politıkacı. gazeteci. doktor. mühendis, mimar, sporcu, ressam. edebiyatçı. felse- feci, iktısatçı. ilim adamı. NJereden çıktı diyeceksiniz Galatasa- raylı müzisyenlerle ilgilenmek? Müziko- tek'in sahibi Dağhan Baydur, benim 25 Türk Bestecısi (Pan Yayıncılık 1989)baş- lıklı kitabımı okuyunca, bunlann nere- deyse yansının Galatasaray Liseli oldu- gunu saptamış. "BirCDhazırlavalım, va- nı sıra bir de khap çıkaraiım" dedi. Böy- lece Galatasaray kökenli dokuz besteci- den örnek yapıtlar seçtik. Gürer Aykal yönetimınde Bilkent Akademik Senfoni Orkestrasrnın yorumuyla senfonik mü- zikleri hazırladık. İlhan Mimaroğlu'nun katkılanyla kendisinin ve Bülent Arel'in elektronık kayıtlannı da ekledik ve CD böylece tamamlandı. Öte yandan kitabı- mızda Galatasaray'ın tarihçesini, sanata yaklaşımını, yerli yabancı öğretmenleri- nin müziğe desteğini anlatan bir yazıyla bestecilerimizin yaşamöyküsünü birleş- tirdik. Çağdaş Türk müaginin kesiti Sonuçta ilginç bir külliyat oluştu: Her biri okulu baştan sona okuyup tamamla- mamış olsa da Galatasaray"daki sıralar- dan geçmesi. numara ve geleneksel bir lakap alması bu demetimize girmeye ye- terliydi. En kıdemlisinden başlayacak olursak. Cemal Reşit Re>. Ovi Cemal Er- kin, Bölent Arel, İlhan İ smanbaş, İlhan • ^ ^ ağhan Baydur, 25 Türk Bestecisi başlıklı kitabımı okuyunca, bunlann m ^ neredeyse yansının Galatasaray Liseli olduğunu saptamış. 'Bir CD m m hazırlayalım, yanı sıra bir de kitap çıkarahm' dedi. Böylece m M Galatasaray kökenli dokuz besteciden örnek yapıtlar seçtik. Gürer .m ^^ Aykal yönetiminde Bilkent Akademik Senfoni Orkestrasf nın yorumuyla senfonik müzikleri hazırladık. İlhan Mimaroğlu'nun katkılanyla kendisinin ve Bülent Arel'in elektronik kayıtlannı da ekledik ve CD tamamlandı. DUŞUNCEYE SAYGI Mimaroğlu, Valçın Tura, Ali Doğan S^ nangii, Ahmet Yürür v e Timur Selçuk, bu külliyatı oluşturdular. Sonra bir de baktık ki çağdaş Türk mü- ziginin bir kesiti var karşımızda. Cumhu- nyet'ten bu yana uygulanan tüm yöntem- lerin. tüm biçemlerin ve biçimlerin birer örneğine rastlayabilirsiniz bu demette: Kaldı ki Cumhuriyet'ten bu yana çokses- lı müziğimizi yerİeştirmeye çalışan tüm kuşaklardan da bir temsilci var CD'miz- de. îlk kuşaktan Cemal Reşit Rey, Uhi Cemal Erkin, ikinci kuşaktan Bülent Arel, ilhan l smanbaş, flhan Mimaroğlu, üçüncü kuşaktan Ali Doğan Sinangil. Yal- çın Tura ve dördüncü kuşaktan Ahmet Yürür ile Timur Selçuk. Kullandıklan yöntemJer ise çafiımızda kullanılmış yöntemlerin tümü.izlenimcilikten dışa- vurumculuğa; yeni-klasikçilıkten folklo- rizme. raslamsallıktan 12 ton dizisine. blok ses yogunluğundan, yeni tınılara. geleneksel ortamdan elektronik ortama dek. Biçim açısından klasikleşmiş biçim- lerin yeni tadını. açık biçimlerin yenili- ğini. kurallı ve kuralsızlığın iç içeliğini yaşadığımız çağ. bu yapıtlarda da kimli- ğini kanıthyor. Bestecilerimizin bu CD'de çalinan ör- nekîeri onlann tüm karakterini. tüm özel- liklerini duyurmayabilir. Örneğin büyük orkestra için nice yapıt vermiş bestecimiz tlhan Lsmanbaş . tek bir çalgı için yaz- dıgı yapıtiyla örnekleniyor. Belki o tek çalgıda, kocaman bir sentbninin. koca- man bir opera anlatımının zenginliğini bulabiliyorsunuz: Viyolonsel İçin Mü- zik-94. bestecimizin en son çalışmala- nndan birisi. Bugüne dek biriktirdiği de- neyimlerin, çağnşımların birözeti. Reşit Erzin'in çellosunda. bu yapıtın sunduğu tüm çağların sesleri vansıyor. Kompakt diskın içinde yer alan yapıt- lann bu proje için ilk kez seslendirilme- sine ayn bir özen gösterdik. Ulvi CemaJ Erkin'in Köçekçe'sinL, Cemal Reşit Rey'ın Enstantaneler'ıni. Ali Doğan Si- nangil'ın I.Senfonisi'nı. TimurSelçuk'un Mevlana Balesi L'vertüriTnü. Bilkent Or- kestrası ilk kez kayda almış oldu. Yalçın Tura'nın Tokkata'sının bu CD ile dünya prömiyeri yapıldı. İlhan Usmanbaş'ın Vi- yolonsel tçin Vfüzik-94 adlı yapıtı. Reşit Erzin tarafından bu CD için yeniden ses- lendirildi. İlhan Mimaroğlu, Yaylı Dördûl No. 4 ile Tract adlı yapıtlannın birleşi- minden bu proje için yeni bir kompozis- yon üretti. Bülent Arel de Mimiana 1: Fluxadlı yapıtıyla Türkiye'de ilk kez bir CD üstünde yer almış oluyor. Buderleme içinde konumuz Galatasa- ray dan yetişen ve ciddi müzığe yönelen çağdaş bestecilerimiz. Ancak bu kuru- mun yetıştirdiği mûzikçiler doğal ki yal- nız ciddı müzik bestecileri ile sınırlı de- ğil. Onlan da şöyle özetleyebiliriz: Ge- leneksel müzik dalında RefikFersan,tal- golarıyla ünlü Muhlis Sabahattin Ezgi, Rcfiktalat Alpman,müzikolog Mahmut Ragıp Gazimihal, müzik yazan FikriÇi- çekoğlu \ e başta Selmi Andak, Fıkret Kı- zılok, Bartş Mançoolmak üzere pop dün- yasında adını duyuran daha niceleri. icracılara gelince Türkiye'de ilk kez Paganini'nin keman konçertosunu çalan Büyük harflerle Aıirgulanan flke AHMET SAY AMC\RA - "Yöneticilerin valmzca SEÇİLEREK tş başına geldiği. demokran'k ilkelerin u> gulandığı, kıdem- li öğretim üyelerimizin saygı, genç öğretim üyeterimizin se>gi ve destek gördüğü. öğrencisi, akademik ve idari personeli ile birlikte uyumlu çalışan, dinamik \e demok- rat bir ünhersiteye ulaşmak ümidrvieen içten se\gi >c say- güannu sunanm." Yukandakı alıntı. yaklaşık dokuz ay önce Hacettepe Ünıversitesi'ndekı rektör seçimi dolayısıyla adaylardan birınin öğretim üyelerine dağıttığı bildırgenin son paragrafıdır. 13 Kasım 1995 tarihli bu bildirge- nin altında Prof. Dr. Sü- le>man Sağlaırnn ımzası vardır ve Sayın Saglam, demokratik yaklaşımının güvenilirliği ile rektör se- çilmiştir; bugün de 'işba- şı'ndadır. Birbilim adamı olarak açıkladıgı ilkeleri, verdiği sözleri tabii ki uy- gulayacaktır. Yoksa, "*yö- netkilerin yalnızca SEÇt- LEREK işbaşına gelme- si"ni isterken bir sözcüğü neden büyük harflerle vurgulasın? Demokratik bir üniversitede yönetici- lerin seçimle belirlenme- si, önkoşullardan bin de- gil midır? Sayın Sağlam. bildirgesinin başka bir parag- rafında belirttigi gibi. bu gerçeği 'dene>imkri' ile çok iyi bilmektedir. Hacettepe Universitesi'ne bağlı olan ,An- kara Devlet Konservatuvan'nda önümüzdeki günlerde yeniden \önetici belirlenecektir. 'Atanarak' mı belirle- necektir. 'seçüerek' mi? Sayın Sağlam. rektör olduğu sürece, bu sorunun yanıtı açıktır: Biz de onun gibi dü- şünüyoruz; demokratik ilkelerin uygulandıgı, dinamik ve demokrat bir konservatu\ara ulaşmak umuduyla... The British Council Daldan dala atlamadan,jşeçen hafta kaldıgımız yer- den yazımızı sürdürelim: Ulkemizin müzik yaşamında küçümsenemeyecek bir payı olan Batıh kültür kurum- lanndan biri de. özgün adıyla 'The British Council'dir (Ingilız Kültür Heyeti). Çeşitlı ülkelerde 109 temsilcıh- ği ve altı bin çalışanı bulunan Bntısh Council, temelde fngılız kültörünü \e dilini yaygınlaştırmayı amaçlayan bir vakıftır. Türkiye'de 56 yıldan beri (savaşın ikinci yı- lından beri) etkinlikler düzenleyen bu vakfın, Ankara. Istanbul ve Izmir'de temsılcilıkleri vardır. Açıktır ki. Batılı kültür kurumlarının salt 'tanıtım aınaclı" etkinlikleri Türkiye'nın kültürel yaşamına pek katkı getirmemekte, kaliteyi amaçlayan etkinlikler ıse uluslararası kültür alışverişi kapsamında beklentilerimi- zi yanıtlamaktadır. Ingiliz Kültür Heyeti'nin müzik ala- nındaki çalışmalannı da bu bağlamda değerlendirebili- riz. Geçen sezon içinde British Council'in sergilediği başlıca müzik etkinlikleri şöyle özetlenebilir: *Finearts Brass EnsemUe 1 Ankara'da And Vakfı'nın. Istanbul'da lDSO'nunişbirliğiylekonserlervermiş. Iskoçgayda sa- natçısı Kathnn tîckell, kendi adını taşıyan 'trio'suyla dokuz kentimizi kapsayan bir tume gerçekleştırmış. ün- lü yaylılar orkestrası •Academy of St Martin'in the Fı- elds' Ankara Müzik Festıvali'ne katılmış. 'lnconito' Is- tanbul'da. 'Tim Rkhards Spirit Levell' yıne İstanbul ve Izmir'de ilgı görmüş. üniü " lailis Oda Korosu' İstanbul Festivali'ndeki tek \okal topluluk olarak alkışlanmıştır. Geçen ay ise Ankara "da Those VVere the Days' başlıklı bir 'popgecesi' düzenlenmiştır. Bu topluluklar içinde Academy Of St. Martin in the Filds orkestrası ile Tallıs Oda Korosu, kendi alanların- da dünyanın en iyilerindendir ve müzikal yaşamımıza katkı getirmişlerdir kuşkusuz. Öteki topluluklann ço- ğunlugu belki de Büyük Britanya rrçüzıginden çeşıtli ör- neklerin 'tanıhmı' için yurdumuza gönderilmiş olması- na karşın. burada British Council'ın Türkiye'de heryıl düzenledigibirçekirdeketkinliginönemini vurgulama- lıyım. Olkemizde ilk ve tek örnek olan 'Yılın GençMii- zikçjsi Yanşması' dördüncü yılına girmiştir. 1996 Ocak ayında gerçekleştirilen üçüncü yanşma 'tahta üf- lemeli çalgılar' dalındaydı. 1997"de ise 'bakır üfleme- li çalgüar' dalında yapıla- cak yanşmanın koşulları eylül ayında duyurulacak- tır. Ilgılı gençmüzikçilerin katılmasını dılerken yanş- manın ödüllerinı yineliyo- rum: Birinciyefngıltere'de bir yıllık eğitim. ikinciye üç ay egıtim ve üçüncüye iki haftalık 'yazokulu' ola- nağı sunulmaktadır. Britsh Council'in Türkı- ye müdürü Drnid Marler. bu yarışmayı çok önemse- diklerıni \e gelenekselleş- miş olmasıyla gurur duy- duklarını belirtmektedir. Bu sözlerden şöyle bir so- nuç çıkarabilırız: Yanşma sadece Türk gençlerine açık bulunmakta, seçicıler kurulunun çoğunluğu Türk müzık- çilerden oluşmakta. dolayısıyla 'ulusal' nitelik taşımak- tadır. oysa organizasyonun gururunu haklı olarak Mr. Marler dile getirmektedir. Klasik müzik alanında 'ulu- sal' yanşmalar düzenlemediğimize göre kendisine teşek- kür etmekten başka ne diyebiliriz bu konuda? The Bntish Council ekim ayında Rönesans müziği ya- pan ünlü "New London Consord' topluluğunu Türki- ye'ye getirecektir. İstanbul. lzmir \e Ankara"da konser- ler \erecekolan. aynca Eskışehir'deki Uluslararası Ana- dolu Festivali'ne de katılması kesinleşen bu topluluğu beğeniyle izleyeceğız: Bıktık bızdeki ortaçağ havasın- dan. biraz da Rönesans müziği dınleyelım... Seyfeddin .4sal,çellist Sezai AsaLorkest- ramızınuzunyıllarba^kemancılıgınıya- pan Semih Ar^şo. İlk düzenlı koroyu ku- ran, çellist ve oda müzikçisi Muhiddin Sadak. İstanbul Devlet Senfoni Orkest- rasf nda yıllardır ikinci kemanların ba- şmda çalan Vedat Evrcn, piyanist Fuat Türkay, yine lDSO'nun kuruculanndan ve ön sıralarındaki kemancılanndan Dr. Muvaffak Gören, İstanbul Üniversitesi konsenatuvarının öğretim üyelerinden çellist Reşid Erzın. Bu isimlerin dışında anmadığımız niceleri var. kim bilir? Galatasaray'ın müzik ortamı Okul tarihindeki ortama dönüp bakı- yoruz. Neymiş bunca müzikçiye esin kaynagı olan? Başta öğretmenleri... Yal- nız müzik dalında kalmıyor müzığe ilgi derleyenler. Ömeğin günlerden bir gün bırbedeneğitimi öğretmeni geliyor Fran- sa'dan. Adam aynı zamanda usta bir pi- yanist. Ders aralannda derslerden sonra çocuklara piyano çalıyor. yetenekli olan- lara piyano dersi veriyor. Ya da bir mate- matik öğretmeni. Örnegin Delors! İlhan Usmanbaş gibi bir bestecimize plaklar dinleterek. onun müziğe yakmlığını sezip "Ülkemizde çok mühendis var, oysa bes- teci sayısı çok az" diyerek zaten ef ilimi olan bir dala, kompozitörlüğe yönlendı- rebiliyor İbrahim Kutlukgibi bir edebi- yat öğretmeni. çocuklanna edebiyat ka- dar müzik sevgisini de aşılayabiliyor. Otuz yıl aralıksız ögretmenlik yapan En- ver Haraççı'nın kurduğu öğrenci orkest- rası öylesine kendine güvenli ki, pazar- tesi ve cuma günleri tstiklal Marşı bu or- kestranın eşliğinde seslendiriliyor. Enver Haraççı gibi okulun diğer müzik öğret- menleri de birbirinden değerli isimler. Bunlar arasında Musa SüreyTf-a Bey, Ha- li) Bedi Vönetken. Muhiddin Sadak, Hu- lusiGürses, Ismail Hakkı Sunat, Necmed- din Sadak, Sevfeddin Asal, Sezai AsaJ. Ferruh Ergündüz, Tahir Sevenay da var- dı. Gazeteci yazar Nadir Nadi, Dostum Mozart kitabında kendi döneminde Ga- latasaray'daki müzik ortamını şöyle an- latır: "Ö > ıllarda okulumuzda klasik Ba- & mfiziğine önem veren bir akım vardı. Bu akımı bizden önceki ağabev lerimiz başlat- mışlardL Ekrem Besim. Afif Tektaş. Mu- hiddin Sadak ve arkadaşlan, arada bir konferans salonunda bazen rrivolar vv dü- etier çalaıiardı. Bizim dönemimizde kü- çük bir vaylı sazlar orkestrası kunılmuş- tu. Bununla müzik öğretmenleri Sevfed- din ve Sezai Asal kardeşlerin yönetimin- de kimi uvertüıier, serenadlar çalınır. öğ- rencilerin müzik zev ki geliştirilmek iste- nirdi. Yaylı sazlar orkestrasından seçilen gençlere bir de dörtlü (kuvartet) oluştu- rulrnuştu. Arkadaşım Fuat'ın (sonradan Ankara Devlet Konservatuvarı müdürü) kablmasıyla dörtlütnüz kimi zaman beş- li olur; Haydn, Mozart, Schubert'ten çe- şitlioda müziği vapıtlançalardık. Birdip- loma töreni nedeniyle verilen konserde Mozart'uı 'Küçük Bir Gece Müziği" se- renadını birinci kemancı olarak oldukça ivı çaldığımı ve yönertiğimi anımsanm." Galatasaray sözcüğü her zaman futbol takımını çağrıştırmaz ya! Bu kez de mü- zikçileri ile gündeme geliyor. Kanunlar ve tamburlarla evrensel müzik eğitimi (!) ÖNDER KÜTAHYALİ Her yılın ağustos ayında, lzmirli müzik- severlerin en önemli konusu konservaru- vardır. Çeşitlı bölüm ve dallara göre ilko- kulu. ortaokulu ve liseyi bitiren gençler. konservatuvara önkayıt yaptınr: sınava ha- zırlık kurslanna katılır ve heyecarüa bek- lenen kabul sınavlanndan sonra bunlann bir bölümü. konservatuvar öğrencisi olma mutluluğuna erer. Yetenekli olmasına karşın kimi adayla- nn konservatuvara alınamaması ise kuru- mun olanaklan göz önünde buJundurula- rak önceden belirlenmiş olan kontenjanla- rın bir azizliğıdir. Konservatuv arlar üniversitelere bağlı ol- duğundan. bunlann bazılarında heyecan dönemi temmuz ayının başında. kimilerin- de de eylülde yaşanır. DEU Dev let Konser- vatuvan'nın sınav takv iminde de aynı doğ- rultudabirdegişiklikyapılmalı.öğrenciler- le öğretim üyelerinin işi kolaylaştınlmalı- dır. Clkemizdeki devlet konservaruvarlan, birtakım sorunlardan kaynaklanan sıkıntı- lan yaşar. Bunlann en önemlisi, anılan ku- rumların bir araya gelerek ortak sorunlan- nı tartışamaması. tartışabildiğı zaman ise köklü çözümler üretememesidir. Bir de 'Türk Musikisi Devlet Konservatuvan' ol- gusu var. tstanbul Teknık Üniversitesi ileEge Üni- versıtesı'ne bağlı olan bu kurumların asıl işlevi. geleneksel müziklerimizi yozlaşma- nın dışında tutmak ve özgün bıçimlenv le yorumiamaktır; ancak aşın savunmacı yak- laşımla korunan söz konusu konservatu- varlar, sık sık kendi işlevlerinin dışına çı- karlar. Yapılan bir değerlendirmeye göre eğlen- ce piyasası. bunlann sayesinde alaylı mü- zikçilerden anndınlmıştır. Demek oluyor ki üniversiteyi bitiren genç müzikçinin işi. içki masalan karşısında nitelikli Türk mü- zigi yapmaktır. Açıkçası üzücü bir değer- lendirmedir bu. On yıl kadar önce gündemde tutulan başka bir değerlendirmeye göre ise Istan- bul'daki 'Türk Musikisi Devlet Konserva- tuvan'nın kurulduğu 1976 tarihi. Türki- ye'deki müzikdevriminin başlangıcı sayıl- mıştı. Müziğimizdekı gerçek çoksesliliği. böylece de çağdaş Türk müziğini o kuru- mun uzmanları yaratacaktı. Bu yolda I976'dan önce yapılmış olanlar yanlıştı. Yetişen bestecilerimiz ise bizi değil. dün- ya müziğini temsil ediyorlardı. Şimdi yine böyle mi düşünülür bilemem. 'Eğitim açısından şansızlık' Tanık olduğumuz bir gariplik de bu kon- servatuvarlardan mezun olanlara ortaöğ- retim kurumlarında müzik ögretmenliği vapma hakkının verilişidir. Eğitimin ev- renselliği üzerinde ahkâm kesecek degi- Iım. ama önemli bir noktayı belirtmek is- terim: Güzelsanatlardergısinin üçüncü sayısın- da (1941) Orhan ŞaikGökyay'ın "Ankara Devlet Konsenatuvan Tarihçesi" başlıklı yazısma rastlıyoruz. Bu kapsamlı çalışma- nın ilk paragraflannda, konservatuvann öncüsü olan Musiki Muallim Mektebi'nin kuruluş nedenlerinden biri şöyle açıklanır: Okulun eğitime başladığı I Kasım 1924"e yaklaşılırken bazı lise müdürleri Maarif Vekâleti'nebaşvururlar. Lıselerde- ki eğitimin çağdaş olduğunu. fakat müzik alanında ilahi öğretilen 'Gınâ'dersinin bu- lunduğunu bildirirler. lstedıkleri şey, öbür dersler gibi müziği de çağdaş ölçütlere gö- re öğretecekkişilerınkendilerinegönderil- mesidir. O zamanki aydın eğitimcilerin yaklaşı- mına kıyasla bugün gelinen nokta. okulla- rımızdaki genel müzik eğitimi açısından gerçek bir şanssızlıktır. Yereli öğrenen gençlerin. kanunlanyla tamburlanyla ev- rensel nitelikli ortaokul ve lise smıflarına gönderilmesini birtürlü anlayamıyorum. Yetkililerin sav unması. "Bizonlara piya- nojTJ*eBansolfejinideöğretiyoruz"yolun- dadır: ama unutulmamalıdır kı eğitim fa- kültelerimizin müzik bölümlerinde, solfej. piyano ve daha birçok dersten oluşan dört yıİlık birprogram uygulanmaktadır. Olum- suzlugu dengelemek üzere aşağıdaki öne- riyi getiriyorum. 'YetenekK'tanısıyla konservatuvara alı- nan kimi öğrenciler, müzik sanatında bek- lenen yorumcu niteliklerine ulaşamıyor. Bunun nedeni. sıkı çalışma tutkusunun yokluğu başta gelmek üzere öğrencinin ge- rektiği gibi yetişmesinı engelleyen çeşitlı etmenlenn zaman içinde ortaya çıkmasıdır. Böyle olduğu içindir ki, 'Konservatuvara Haariık' diye nitelendirilen ortaöğretım döneminin bitiminde, lisans aşamasmage- çiş smavı konmuşrur. Bunda başansız olan- lar, lise mezunu olarak yaşama atılmak zo- rundadır. Bu durumda liseyi bitiren konservatuvar öğrencileri. anılan smavı veremezlerse ya da yukandaki nedenle önlisans mezunu olurlarsa eğitim fakültelerimizin müzik bö- lümlerine sınavsız yatay geçiş yapabilme- lidirler. Lisans çıkışlı öğrenciler ise meslekleri- nı engelleyen bir hastalık geçırirlerse ya da sakatlanırlarsa kendilerine ortaöğretimde görev verilebilmelidir. Yüksek öğretim Kurumu. böyle bir atılım için gereken dü- zenlemelen kolayca yapabilir. Önerimı ortaya koydum. Amaç, ülkemi- zi her alanda geliştirmek olduğuna göre getırdığim önerı, olumsuz yönde köklü bir değişiklige uğratılmadan uygulanabilirse iflasın eşiğindeki genel müzik eğitimi ala- nında olumlu bir adım atılmış olacaktır. MEMET FUAT Gene Yüreklilik Ben pek sevmem yürekliliği... Nerede, ne yapsam da korkusuzluğumu, gözü pekliğimi göstersem diye sürekli aranış içinde bir yü- reklilik gelir gözümün önüne. Kendi kendine yeten bir yüreklilik... Bir ereği olup olmaması. eyleminin bir işe yarayıp yaramaması önemli değildir. Diyelim Galilei'dir: "Olümü seçersem bunun bili- me biryaran dokunur mu?" diye düşünmez. Görüşlerini geri almayı onur kırıcı bulur. "Ölümden korktu" dedirtmemek için ölüme gider. Üstünde çalışmak istediği konular, yansına geldi- ği araştırmalar arkada kalacaktır, daha bir şeyler ya- pacağına inanıyordur, ama yürekliliğine leke sürülme- mesi için hepsinden vazgeçer. Böylece bıreyin onuru bilimin üstüne çıkar. Ama ölümü seçmenin bilime. dolayısıyla insanla- ra bir yaran dokunacaksa, böyle bir amaç için sergi- lenen bir yüreklilik söz konusuysa iş değişir. Bu bir "göze alma "dır. Bu yüreklilik bireysel bir onur sorunu değil, belirli bir amaca yönelik bir özveri sorunudur. Aranılan değil. katlanılan bir yüreklilik... Kimse yürekliliğini göstermek için yarışmamıştır... "Galilei biiım için, insanlar için ölümü göze aldı" deriz... Bu tür yürekliliğin yaratıcıları sıradan insanlardır, "sol memenin altındaki cevahir" eylemlerinde orta- ya çıkar. Onlartoplum içinde, kolu bacağıyla şişinen "üstün insanlar olarak dolaşmazlar. Bu tür yüreklilikten söz ederken, son aylarda ya- şadığımız olaylar. "dilekçesine canını pul olarak ya- pıştıran " insanları getiriyor akla ıster ıstemez. Açlık grevinde öten gençlerin istekleri yerine geti- rilmesi olanaksız şeyler miydi? Tutuklanan kişilerin yargılandıklan yerlerde bann- dırılmaları yasalarda yazılı... Dışarda serbestçe satılan yayınlar cezaevlerinde neden okunmasın!.. Tutuklulan görmeye gelen yakınlanna onur kıncı davranışlarda bulunulmaması zaten uygulanması ge- reken bir tüze kuralı... Böyle birtakım istekler için insanların açlık grevine gitmek zorunda bırakılmalarına akıl erdirebilmek çok güç. Kültürümüz. yaşam biçimimiz, inanılmaz bir hızla akıldışına doğru kayıyor. Örnekse insanların cezaevlerindeki çocuklarının durumunu kamuya duyurmak için yaptıkları gösteri- lerde, kadın erkek, yaşlı genç demeden, copla, tek- meyle dövülmelerıne. yerlerde sürüklenmelerine, topluca gözaltına alınmalarına akıl erdirebilmek hiç kolay değil... Çok yavaş kıpırdanan bir toplumuz... Cezaevlerindeki gençlerin yasalara göre karşılan- ması gereken. haklı birtakım istekleri olduğu zama- nında anlaşılıp topluca tepki gösterilseydi o çocuk- lar ölmeyecekti! Açlık grevleri ölüm oruçlarına dönüştü, törelerimi- ze, inançlanmıza, yasalarımıza göre yanlış yapılan iş- ler gene sürdürüldü. Pazarlık edihrdi edilmezdi gibi saçma birtartışma- ya girildi. Ne pazarlığı!.. Yasalara aykın birtakım uygulamalar yapmışsın, onları düzeltmen isteniyor. Bilmem, bir çocuğun nasıl doğduğunu, büyüdü- ğünü, anası babasıyla olan ilişkilerini, serpilip geliş- mesini, arkadaşlıklar kurmasını, oyunlarını. eğitimi- ni, hastalıklarını, öğrenimini, sporlara yönelişini, sev- dalanışını, geiişip büyük insan oluşunu, şöyle gerçek- ten bakıp görerek izlediniz mi? Insanın değeri üzerinde hıç düşündünüz mü? Başkalannın çocuklanna bakarak değil (toplumu- muz o kültür düzeyinden uzak). kendi çocuklarınıza bakarak düşünürseniz daha iyi değerlendirirsiniz... Bir de şöyle bir duruma düştüğünüzü varsayın: Çocuklannız bir suç işlemiş, yasaların biçtiği ce- zaların ötesinde birtakım davranışlarla işkenceden geçiriliyor, eziliyor, aşağılanıyor, yok ediliyorlar... Dev- lete başvurulannız bir şeyi değiştirmiyor, kamuoyu- na duyurmak için sokaklara çıkıyorsunuz, bu kez si- zi copluyor, yerlerde surüklüyor, gözaltına alıyorlar... Ne yaparsınız? Ölüm geçiyoraklınızdan, biliyorum, çaresizliğin uç noktası, ölmek, öldürmek... Ne kötü... Bana sorarsanız, öncelikle "kanı yerde kalmaya- cak" duyariığından sıyrılmak, ölümle oynanan her türlü yüreklilik oyununa son vermenin yollarını ara- mak gerek. Kimse kimseyi düşman bellemesin... llişkilerimizde yüreklilik ölçüsü olarak görmekten de vazgeçelim ölümü göze almayı. Ne yasalann yıldırıcılığında kalsın ölüm cezası, ne de insanlar haklannı ölüm orucuna yatarak arasın- lar... Ne de Galilei'yi ölmeyi göze almadı diye onursuz- luklasuçlayalım... 3. Spor Fotoğrafları Yanşması KültürServisi- Hacettepe Üniversitesi Spor BilimJeri ve Teknolojisi Yüksekokulu Spor Bilimleri Derneği tarafından 1-3 kasım tarihlerinde düzenlenen W. Spor Bilimleri Kongresi kapsamında 3. Spor Fotoğrafları Yanşması gerçekleştırilecek. Seçici kurulunu Tuğrul Çakar (FSK kurucu üyesi), Zeki Çol (Millıyet gazetesi spor yazan), L'ğur Erdener (HÜ Tıp Fakültesi Göz ABD öğr. üyesi j, Mehmet Gökağaç (HÜ Fotoğraf Kulübü. İFSAK üyesi), Bülent Hiçvılmaz (Foto Muhabirleri Derneği Bşk.). Cerkes Karadağ (fotoğraf sanatçısı), Adnan Polat (fotoğraf sanatçısı). Tansu Polatkan (TRT spikeri) ve Erol Yaşar Türkalp'in (spor yazan TSYD Ankara Şb. Bşk.) oluşturduğu yanşma, renkli ve siyan-beyazdallannda düzenlendi. Yarışmaya ilişkin aynntılı bilgi Gıyasettin Demirhan. Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Beytepe. Ankara adresinden ve 0 312 235 44 61 no'lu telefoa'fakstan sağlanabilir. BUGUN Harbi>'e Açıkhava TKatrosu'nda bu akşam saat 21.00"de Aziza Mustafa Zadeh konseri yeralıyor. Sanatçının repertuvarı jazz.jazz rock ve evrensel müzikten oluşuyor. Taranta Babu Kültür Merkezi'nde bugün saat 19.00- 21 .OO'de yer alacak Şiır Akşamlan etkinlıâıne Müştak Erenus katılıyor. (0212) 23528 59 Evrensel Küttür Merkezi'nde saat 18.00'de A. Kurosavva'nın 'Ağustos ta Rapsodi' adlı filmini izleyebilirsiniz. (0212)243 0803-06 Conrad Int Hotel'in açık hava sinemasında saat 22.00'de -Elisa' adlı film gösterilecek. (0212)2273000 Beyoğlu Sineması Yaz Şenİiği kapsamında E. Kusturica'nın 'Babam İş Gezisinde' adlı filmi izlenebilir. (2513240)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle