Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
»TEMMUZ 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
^ KJasik repertuvann bu
rnevsimki yıldızlarının ilk safında
Shakespeare dört yapıtıyla parladı.
Peter Brook'un "Hamlet'i eksen
seçerek gerçekleştirdiği. ama
Danimarkalı prensin başına
gelenleri yansıtmakla yetinmeyip
sahnelerin arasına. hatta bazen
ortasına soktuğu katkılarla
oyunculuk sanatının birçok
özelhklerinı de seyircilere tanıttığı.
ş.imdiye dek eşi görülmemiş özgün
b»ir gösteriydi.
• Fransız klasik yazarlarından
dördü birçok sahnede yer aldı.
Moliere"in însandan Kaçan'ı da
(Misanthrope), "TartuftVü de aynı
zyunanda. değışık tiyatrolarda
sahnelendıler. Octave Mirbeau'nun
"Bır Hızmetçınin Güncesi" adlı
ilginç romanından sahneye
uygulanmış tek kışilik oyunla çok
yeteneklı genç bir kadın oyuncu
keşfetti Parisliler: Lara Rougon.
Paris'te her akşam yüz elliye yakm oyunun sahnelendiği tiyatro sezonunun ardından...
Klasildenleıı güldüriilere...COŞKLN TUNÇTAN
RARİS - Pans'ın. kınııleri birkaç sa-
lonlu. yüzü aşkın tıyatrosunda. her ak-
şam. yüz elliye yakın oyun sahneleniyor.
Afişte aylarca kalanlan da var. değişik
nedenlerden kısa süre se>ircilere sunu-
lanlan da
Bu satırları artık 'geçen' diye nitelen-
direbilecek bir me\simın sonlannda ya-
zıyorum. Eylül 1995"ten bu yana tıyat-
rose\erlerin bu kentte görebildikleri tem-
siller arasinda kendi seyrettiğim yakla-
şık \üz tanesını tek tek anımsayarak.
Ama burada tümünden. kısaca da olsa
söz edebilmem olanaksız.
Shakespeare dört yapıtıyla
parladı
Klasik repertu\ann bu mevsimki yıl-
dızlannın ilk safında Shakespeare dört
vapıtıv la parladı. En alişilmamış biçim-
de. çok çağdaş bir yorumla sahnelenmiş
olmasına karşın "Romeo >e Juliet" son
kerte ınandıncıydı. "Kral Lear"in yö-
netmenı de geleneksel bir gösten yarat-
maktan kaçınmıştı. ama bu dramın ıçe-
nğını zerre kadarzedelememıştı. Othel-
lo, baştan sona. göz kamaştıran barok bir
bıçemle sunulmuştu.
Bu iiç temsilin başrollenni ünlü sanat-
çılar üstlenmiştı. Dördüncüsü ise.Peter
Brook'un "Hamlet"ı eksen seçerek ger-
çekleştirdiği. ama Danımarkalı prensin
başına gelenlen yansıtmakla yetinmeyip
sahnelerin arasına. hatta bazen ortasına
soktuğu katkılarla oyunculuk sanatının
birçok özelliklerinı de seyircilere tanıt-
tığı. şimdiye dek eşi görülmemiş özgün
bir gösteriydi
Değişik tiyatrolardan
fc
Misanthrope' ve 'Tartuffe'
Fransız klasik yazarlarından dördü
birçok sahnelerde >er aldı. Moliere'ın
İnsandan Kaçan'ı da (Misanthrope).
"Tartuffe""ü de. aynı zamanda. değişik
tiyatrolarda sahnelendiler. tlkinın küçük
bir özel sahnede. en ünlü devlet tiyatro-
lanndan birine kıyasla çok daha başan-
lı oynanması yılın beklenmedik olayla-
nndan biriydi.
Ikıncisı ise. Ariane Mnouchkine'in
yönetıminde günümüzün Cezayiri'nde
ortalığı kasıpka\uranyobazlığıyansıtır-
ken: Benno Besson'un yorumunda. yazıl-
dığı 17. yüzyılda Fransız toplumunun
gülünç hatta acınacak yönlerini ortaya
döküyordu. Racine'in üç trajedısı oynan-
dı: ">lithridate", -Phedre" \e "Andro-
maque".
İlk ikisı tanhsel Comedie França-
ıse'de. ötekısı beledıye tiyatrolanndan
birinde. Yönetmenlerin bu yazann yapıt-
lannı yorumlayışlannın bırbirterinden
haylı değişik olmalanna karşın. her se-
ferinde. dilin akıcılığı. dizelerin üstün
güzelliğı bir kez daha belirlendi. Mari-
vaux. çoktandır. bu denlı güncel olma-
mıştı. İkisi özel sahnelerde. ötekisi dev-
let tıyatrolanndan birinde sunulan oyun-
lannın uçu de ("Çifte Vefasızlık", "Tut-
kunun İkinci Sürprizi". "Yalanlı İç Dök-
meler") bu yazann 18. yüzyıldan bu ya-
na hiç eskımedığını. y iireklerdekı kasır-
galann dünden bugüne renk değiştirme-
diklerini. güçlerini yitirmediklerini ka-
nıtladılar Mussef nin ne yazık ki ender
sahnelenen bir oyunu. "Fantasio". çok
hareketli \eespri dolu bir yorumla sunu-
lunca. me\ sımın en ilginç başanlanndan
bıri oldu.
Beckett'in 'Oyunun Sonu'
Labiche. yüzyılımızın başında en ünü
yayılan Fransız güldürü yazarlarından.
Bu mevsim. iki yapıtı çok ilgi çektr
"Ben", bir de "Chambaudet DurağT.
Çağımızın Fransız klasiklerinden say ılan
dört yazann. Claudel. Giraudoux. Ano-
uilh \e Genet'nm "Değiş,Tokuş", "Elekt-
ra". "Colombe" ve "Hizmetçiler" adlı
yapıtlan da mevsimin ilginç ve başanlı
sanat olaylan arasmdaydı. Irlanda asılh
olmasına karşın tümünü Fransızca yaz-
dığı üstyapıtlanyla Nobel ödülü kaza-
nan Beckett'in "Oyunun Sonu" ıse bel-
kı onuncu kez sahnelendı.
Yüzyılımızın ünlü yabancı yazarlann-
dan bu me\ sim en çok Oscar VVilde'in \ e
Çehov'un adları duyuldu. \\ ılde'ın kişi-
liâini \e yaşamını yansıtan "C33." bü-
yük ilgi çekerken. yazdığı "İdeal Bir Ko-
ca" \e "Direşken Ölmanın Önemi" adlı
yergili güldürüleroynandıklan tıyatrola-
n çok uzun süre doldurdular. Çehov'un
Martı'sı bıri belediyenin. biri özel, iki ti-
yatroda. aynı haftalarda sergilendı. Ay-
ncaKariaradlıöyküsündenesinlenerek
oluşturulan oyun Comedie Française'de
çok beğenildi. Me\ simin kalburüstü çağ-
daş yazarlan arasında Brecht'i ("BeşPa-
ralık Opera"). Strindberg'ı ("Ölüm
Dansı") \ e Gogol'ü de ("Bir Deiinin Ha-
tıra Defteri") saymak gerek.
Fransa'da halkın çoğunluğu tıyatroya
sırf güldürü. hatta daha da fazla yeğledı-
ği 'sulu güldürü'len seyretmek için gı-
diyor
Bu tutumu benım onaylamam. hele
paylaşmam tabıı kı olanaksız. Ama ger-
çeği yadsımak da anlamsız. Bu tür tem-
sillere akın edenler neden onları seçtık-
leri sorulunca hep aynı yanıtı tekrarlı-
yorlar: "Yaşam genellikle zor ve sıkıntılı.
Bizi güncel tasalardan uzaklaştıran, kah-
kahalara boğarak her günkü dertlerimi-
zi unutturan oyunlar gerek!" gıbı. Ney-
sekı güldürülerin kimılerı gerçekten de-
nnve değerli yapıtlar Bu mevsim sey-
rettığımiz "Sanat","Cuppiellolar'da^ rt-
başı". "Harold ve Maude". "Gigli Con-
cert"."BüyükOkul" gıbı Ama "bul\ar
tnatrosu" diye nıtelenen tür -ki en çok
seyirci çeken her zaman o- kımı tıyatro-
se\erlerin ancak midesinı bulandınr. Ör-
neğın. bu me\sım "Gezegen Kürk~."İşi
NiniŞe Bırak", "Erkek A\cısı" falan.
Tek kişilik ıkı oyun gördüm. geçen ey -
lülden berı. Birinın oyuncusu erkek: As-
sisili Francesco adlı ünlü din adamıyla
ılışkıli Öbürü Fransız klasik yazarların-
dan Octave Mirbeau'nun "Bir Hizmetçi-
ninGüncesi" adlı ilginç romanından sah-
neye uygulanmış. Bu nedenle çok yete-
nekli genç bir kadın oyuncu keşfetti Pa-
risliler: Lara Rougon.
İki kişilik oyunlann başansı
Bu me\sım sahnelenen iki kişilik
oyunlann tümü muazzam başan kazan-
dı. Önce kişilennın biri erkek, biri kadın
ola"'3n sayayım: "KumdaDüğün"(Bir
ba'^çıvan bilmeden bir yazann hazırladı-
ğ
1
romanın kahramanı oluyor). "Rast-
lantının Adamı" (Bir trende. aynı kom-
partımanda oturan iki yolcu). "Evlilik
Yaşamından Sahneler" (Ingmar Berg-
man'ın aynı adlı filmınin sahneye uygu-
lanmış şekli), "Sığınak" (Sakat kızıyia
kentten uzak bir e\e çekilmiş yaşlıca bir
jdamın beklemediği bir ziyaret). iki er-
kekli oyunlara gelınce: "Son Yavlım
Vteş" (N'apoNon'un son sürgünündekı
yaşantısından görüntüler). "Çatışma"
(Biri deneyli. ötekisi genç iki rahıbın
hem ısyan hem hoşgörüyle yoğrulmuş
zor ılışkilen), "YoJculuk" (Bir baba oğu-
lun bırlıkte çıktıklan biryolculuğun bek-
lenmedik gelişmeleri).
Paris'te, herbırinin sanat yönetmeni
başka. dört de\let tıyatrosu \ar Ode-
on'dan Tartuffe nedeniyle. Comedie
FrancaLse'den birçok oyun sayarak bah-
settim. Birincisinın ikinci adı Av rupa Tı-
yatrosu: Çeşitli ülkelerden gelen toplu-
luklar, kendi dillerinden temsiller sunu-
yorlar. (Işıklı bir panoda sürekli birbın-
ni izleyen metin çe\ irileri sayesınde. o
dili bilmeden de konuyu ızlemek çok ko-
lay).
Ikincisi Fransa'nın en eskı sanat top-
luluğu ve dünyanın en ünlü sanat ocak-
larından bin. Chaillotıse. zamanında Je-
an Vilar'in yönettığı Halk Devlet Tiyat-
rosu'nu barındıran. ardından birkaç kez
müdür değiştiren. şimdı ıse Jerome Sa-
varj'nin yönettiğı bir yer. Temsilleri ço-
ğu kez birbırlerınden hayli değişik bı-
çemlerdeoluşturuluyor, amaSa>ar>'nın
kendi yönettiğı gösterilerin özgün bir
ozelliği var:
En klasik, en denn yapıtları bile, on-
lan hiç zedelemeden. geniş halk kıtlele-
rı ıçin aynı zamanda sık sık eğlendirici
bir ha\aya büründürmeyi çok ustaca be-
cenyor. Saymadığım bir Colline kaldı.
Paris'in en yeni. en modern tiyatro bına-
sı. I987"de açılışından bu yana başında-
ki müdür aynı: Arjantın asıllı dünya ça-
pında ünlü yönetmen Jorge Lavelli. Salt
çağdaş oyunlara yer venyor programla-
nnda. Başanlı, ödül alan temsilleri çok.
Son bir aynntı: Bu dört devlet tiyatrosu-
nun herbinnın, bin büyük. biri küçük iki
salonu var.
Ben bu satırları yazarken Paris'teki
tüm tiyatroların sorumlulan hanl hanl
gelecek mevsimin ilk temsilini hazırla-
mak. hatta daha sonrakilen belirlemek
çabası içindeler. Önümüzdeki ey lülden
gıderek kentin her köşesıne konulacak
afişlerde neler okuyacağız? Şimdılık
(ödenekli tiyatroları saymazsak) pek
açıklanmadı bu!
Londra <da Verdi mevsimi• Ünlü îtalyan besteci
Giuseppe Verdi'nin tüm
yapıtlannın sahneleneceği
Verdi Festivali 2001 yılına dek
sürecek.
Kültür Servisi - Bertolucci'nin "
vecento" fılmı, Italya'da Yerdi'nin ölüı
habenyle başlar: "Verdi" diye haykın
habercı. "emorto!" (Verdi öldü!)
2"? ocak 1901"de yaşama veda
büyük İtalyan besteci Giuseppe Ver
di'nin Milano'daki kalabahk cenaze tö
renine katılanlardan fütürist Marinetti.
Verdı'nın tabutuna ışaret ederek. "İtal-
ya'nınruhuorada\atryor"demıştı. "La
Traviata". "Rigoletto", "Don Carios"
"Othello", "Nabucco", "II Trovatore*
"Aida" gibı. dünv a opera repertuvannı
vazgeçılmez yapıtlanna imzasını ata
Giuseppe Verdı'nın ölümsüzlüğünü
kutlamak amacıyla İngıltere'de Co\ent
Garden Operasfnda başlayan etkinlik-
lersürüyor. K.raliyetOperası.2001 yılı-
na dek her y ıl gerçekleştirilecek
Verdi festhalleriyle. ünlü bestecınin
tüm yapıtlannı sahnelemeyi ve seslen-
dırmeyi amaçlıyor. KraliyetOperasrnın
6 yıla uzanan bu kapsamlı festivali her
yıl beklenilen kalitede gerçekleştirip
gerçekleştiremeyeceği ise merak konu-
su.
Geçen yıl izleyicisinı hayalkırıklığı-
na uğratan festi\alın bu yıl da yeterlı öl-
çüde parasal kaynak bulamaması festi-
vale gölge düşürüyor. Co\ent Garden
bu yıl. en başanlı gişe hasılatını. isvıç-
relı yönetmen Luc Bondy'nin imzasını
taşıyan "Don Carios" ile yapmayı umut
ediyor. "Don Carios"da opera dünyası-
nın yenı gözdesi İtalyan tenor Roberto
Alagna'nın rol alması, bu umutlan güç-
lendiriyor. 1996 Verdi Festivali'nde,
"Don Carlos"un yanı sıra "Nabucco",
"Gio\annad'Arco","LaTraviata" (Ro-
berto Alagna ile eşi Angela Gheorghiı
başrollerde). "II Corsaro" \e "Alzira'
da yer alıyor. Festi\alde aynca kon-
feranslar. söyleşiler ve bir de sergi
gerçekleştiriliyor.
Özgürlük şarkılan...
"Nabucco"da yurt özlemi
çeken Yahudılerin. "Mac-
beth"de sürgündeki İskoçla-
nn acılannı duyuran Giusep-
pe Verdi, gerçek bir popülist.
her za-man halkının özgürlü-
ğünden yana olmuş bir sanat-
çıydı. Bunun yanı sıra yapıt-
lanndakişiselanlamdadabir
özgürlük. daha doğrusu bir
"özgürieşme' arayışından söz
edilebilır.
Verdi"nin en çok sevilen
operalarından "La Travi-
ata"da Violetta'ya söylettiği
ary a "Semprelibera" (Yalnız-
ca özgürlük) ya da Requ-
iem'inde sopranonun söylediği
"Libera Me"de (Beni Serbesi
Bırak) açıkça ortaya konduğu
gibi. Verdi'nin burada sözünü
ettiği özgürlük, herkesin mutlu
olmak için talepte bulunma
hakkının bulunması ya da ölüm
korkusundan bir an olsun sıynl-
ma, özgürieşme temasıdır as-
lında. Insanlar ışte bu nedenle
şarkı söyleme gereksinimi du-
yarlar. Verdi"nin operalarında
açıkça ortaya konan da işte bu
gerçekiıktır.
Verdi'nin ilahi komedisi
Verdi, tıpkı Titian ya da
Rembrandt gibi uzun yaşadı \e
üretkenliği. yaratıcılığından hiç-
bırşey yitirmeden sürdü. llkope-
rası 1839 yılında sahnelenmişti,
sonuncusu "FalstafT 1893 yı-
lında izleyici önüne çıktı. An-
cak yaşamında 13 yıl süren
uzun bir sessizlik dönemi de
\ar. Yaşamının son 35 vılın-
da yalnızca yedi opera yazan Giuseppe
Verdi, 1874 yılında Requiem"den sonra
uzun bir sessizliğe gömülmüş. yıllar
sonra "Othello" \e "FalstafT" ile bir an-
lamda yaşama dönmüştü "Othello"da
müziğiyle geçen günlerin. belkı de geç-
mişte kalmış bir mutluluğun hatırasını,
"FalstaflTda dünyanın kendi yokluğun-
da da döneceğinın bılincıni yansıtan
Verdi, agnostikbakışaçısıyla bir anlam-
da kendi ilahi komedtsini tamamlıyor-
d ^
Sevmeyi öğrenmek^
Verdi "nin operalannda, büyük badire-
ler atlatarak bilinçlenen karakterlerın
öykülen anlatılır. Bu karakterler. sonun-
da se\meyi öğrenirler. Sayısız öyküler
aracılığıyla izleyiciye ulaşan temel iz-
lek. Verdi'nin operaîanndan alınacak te-
mel ders budur.
Bu da her bir kışınin. sırtında bırer
zırh gibi taşıdığı karaktennin önüne ge-
çip başarabileceği bir şeydir ancak. acı-
dır. izleyici açısından da seyri zordur.
Verdi'nin müziğı, "insanlığın nıüziği"
olarak nitelendirilmiştir. Ünlü besteci-
nin bu müziği yazarken ınsanlığa dair
hiç aklından çıkarmadığı bir tek şey. onu
opera bestecileri arasında bambaşka bir
yere oturtmuştur: Bu anahtar sözcük,
coşkudur.
Verdi'ye çağdaş yorumlar
20 temmuza dek sürecek 1996 \ erdi
Festivali'yle birlikte Londra opera dün-
yasında yaz sezonunda süren hareketli-
lik, t>eraberinde kimi tartışmalar da ge-
tirıyor.
Festiv alde yer alan kımi operalara ge-
tirilen çağdaş yorumlar tutucu eleştir-
menleri kızdmyor. Öte yandan, 1998 yı-
lında sahnesiz kalacak Kraliyet Opera-
sı'nın Covent Garden'dan başka bir me-
kan bulma zorunluluğu ve bunun festı-
vale nasıl yansıyacağı tartışılıyor Ama
şimdılık. Londra da Verdi mevsimi sü-
riiyor...
ALINTILAR
TAHSIN YUCEL
Sözler Yerini Bulmazsa
Konfüçyüs, bin yıllar ötesınden, "Adlandırmalar
doğru olmazsa, sözler yerini bulmaz; sözler yerini
bulmazsa, devlet ışleriyürümez" diye seslenir bize;
arkasından, sözlerın yerini buimamasının dinden sa-
nata, yargıdan günlük edımlere değin her alanda yol
açacağı aksaklıkları sıralar. Bilgelıği bile sözlerin ye-
rınde kullanılmasına bağlar: bilge. sözlen yerinde
kullanmaya, kullandığı zaman da birer eylem olarak
gerçekleştirmeye özen gösteren kışidır. Ama sözle-
rin kullanımı hertoplumda kurallara bağlanmıştır. Il-
kel denılen kımi toplumlarda bile, sözün kullanımı-
ntn hem lyice sınırlandığı, hem de sıkı kurallara bağ-
landığı bilinir.
Bizim toplumumuzda da, en azından yakm dö-
nemlere değin, her şeyin her yerde söylenmediğıni,
söylense de hep aynı bıçımde söylenmediğıni bıli-
riz. Kımi tarikat şeyhlerının mürıtlerine zaman zaman
haftalarca sürebılecek "dil oruçlan" verdığını duymu-
şuzdur; Anadolu'nun değişik bölgelerinde. yeni ge-
iınlerin kaynataları, kaynanaları ve başka büyükler
önünde "gelinlik ettiklerıne", yani onların bulundu-
ğu yerlerde konuşmadıklanna, yanıt vermek kaçınıl-
maz olunca da ancak baş devinılerıyle yanıt verdık-
lerineçoğumuztanıkolmuşuzdur. Herçevrenın ken-
dince yasak (ya da tabu) sözcuklerı bulunduğu da,
söylenecek kımi sözcüklenn kötü etkısıne karşı ge-
ne sözcüklerle koruyucu önlemler alındığı da bildi-
ğimiz bir şeydir: örneğin benim annem, kötü koku-
lu ya da çirkin görünüşlü bir yer, nesne ya da kişi-
den söz etmek zorunda kalınca. söze "Yüzünüze
güller", diye girmeyi hiç unutmazdı. Hiç kuşkusuz,
daha pek çok önlemden. pek çok sınırlamadan söz
edilebilır. Ne olursa olsun, nerdeyse tüm toplumla-
rın sözün ölçülü ve yerinde kullanılmasına önem ver-
dıği kesin.
Sıradan anlatılar ve oyunlar da toplumların Kon-
füçyüs'ün çağrısına uymakta ne denlı haklı oldukla-
nnı kanıtlar bize. Oyle ya, biraz yakından bakılacak
olursa, bu yapıtların büyuk çoğunluğu sözlerin ye-
rinde ve zamanında kullanılmamasından doğan yı-
kımları sergılemek için yazılmış gibi bir izlenim uyan-
dırır. Geçen gün bir Yeşılçam filmıni bir süre izleye-
ceğim tuttu, gözlemım bir kez daha doğrulandı.
Genç bir hanım genç bir adamla yakın bir ilişki ku-
rar, ılişkı de meyvesını vermekte gecikmez: nur to-
pu gibı bir kız çocuğu. Ne var kı, daha durum anla-
şılmadan, genç adam o kentten ayrılmak zorunda
kalır. genç hanım da. genç adamın ardına düşmeyi,
ona bir kızı doğduğunu söylemeyı gururuna yedire-
mediği için, en gurur kırıcı aşağılamalara katlanır,
ama yoksul. yaşlı ve hasta bir adamla evlenıp kızını
büyütür: tam rahat edeceğı sırada da ölüm gelıp ka-
pıya dayanır; bu kez. kadının candan bir dostu olan
bir hanım, kızının varlığından habersız, ama parasal
açıdan iyıce yükünü tutmuş babayı bulup her şeyı
anlatır; tam işler duzelmek üzereyken. mutsuz an-
nenın dostu gecıkmış babaya çok önemlı bir uyarı-
da bulunur: genç kız bunu hıçbır zaman bılmemelı-
dir.
"Kendi yavrumdan onun öz babası olduğumu giz-
leyecek miyim?" diye sorar adam.
"Evet", derölmüş kadının dostu, "Perıhan bir an
bile annesinın hafıf bir kadın olduğunu duşünme-
melı; bu nedenle de gerçek babasının sız olduğu-
nuzu öğrenmemelı."
işte böyle! Sözler olgulara denk getirilse, gerçek
zamanında ve olduğu gıbı söylense. her şey yolun-
da gıdecektır, ama. hayır. "Başımıza ne geliyorsa,
sözlerin olgulara uydurulmamasından geliyor", der-
siniz ister istemez. Bu kadarla kalsa, gene lyı! Dur-
mamacasına konuşulur bu arada. söylenmesı gere-
kenin söylenmesini önlemek için aşırı oranda söz
üretilir, işler büsbütün karışır, bunalıma yenı bunalım-
lar eklenir. Öyle ki, elinizde olmadan, aşırı söz üreti-
mıylesözlerin "yerınıbulmaması"arasında dolaysız
bir bağıntı kurmaktan kendınızı alamazsınız. Gerçek
de budur.
Hiç kuşkusuz, birkaç yıl öncesinin en büyük kitle
partısinin başına getırilen bayan Çiller'ın o gün bu-
gün kitleler önünde yaptığı tüm konuşmalan bir ara-
ya getirseniz de "Ya bitecek, ya bıtecek" ya da "Can
verilir, çakıltaşı verilmez" türünden yinelemeleri ata-
rak öğeleri bırbirine bağlı bir metin oluşturmaya kalk-
sanız, on altı sayfayı geçemezsinız; aynı ışlemi Er-
bakan hocanın aynı süre ıçinde yaptığı konuşmala-
ra uygulasanız, "taklıtçıler", "batıllar", "rantıyecı-
ler", "siyonistler". vb. çıktıktan sonra. otuz sayfaya
zor ulaşırsınız. ama, ışte, bir araya gelip el sıkışarak
ağız değiştirmelerınden sonra. her iki önderın de
hem gereğinden fazla konuştukları, hem de(belki bı-
raz da bu yüzden) kendi kuşkulu doğrularının bile be-
risinde kaldıkları iyice ortaya çıktı: eski söylem yeni
söylemi. yeni söylem eski söylemi yalanlıyor. bu da
yalnız söylemlerin içeriğine değil, söyleyenlerin kışi-
liğine de gölge düşürüyor. Nedeni açık: söz varlığın
uzantısıdır. Malraux, "İnsan yaptığı şeydir", diyor-
du. ama Konfüçyüs'ün bılgesinın 6özlerini birer ey-
lem olarak gerçekleştirmeye çalışmasına bakılırsa.
insan söylediği şeydir de: sözlerimiz, göndermede
bulundukları nesneleri ve olguları yanlış tanımladık-
ları, saptırdıkları, birbirine eklendikçe çeliştikleri za-
man bile, bir anlam, bir bıldirı iletirler ıster istemez;
hiçbir şey söylemeseler de bizı söylerler. Erbakan ile
Çiller de, söylemlerinın lyıden iyiye karışıp çeliştiği şu
son günlerde. hiçbir zaman tanımlanmadıklan ölçü-
de lyi tanımlanıyorlar: şımdi, değıştıklerı ölçude çe-
lişen sözlerinin ışığında. apaçık görüyoruz kimlik-
lerinı.
Perihan eninde sonunda gerçek babasının kim ol-
duğunu öğrenir.
Hemingvvay'in otopsisinden sonuç
alınamadı
• SANTA MOMCA (A\) - 2 temmuz günü e% inde ölü
bulunan ünlü sınema o\uncuj.u \e fotomodel Margaıı\
Hemıngwa> ın cesedıne otopsı yapıldı. Ancak.
Hemingvvay'in ölümündekı gızemi. otopsi de
aydınlatamadı Adlı tabıplıkten yapılan açıklamada.
Hemınguay "ın cesedınde. ölümünün nedenını
aydınlatacak herhangı bırtra\ma ya da zorlama
belırtısıne rastlanmadığı belırtıldı. Açıklamada
Hemıngway"ın herhangı bırzehırlenme nedeniyle ölmüş
olabıleceğı üzermde durulduğu. ancak bu soruya yanıt
\erecek toksıkolojık testlerın sonuçlarının ıkı haftadan
önce alınamayacağı kaydedıldı.
Nasneddin Hoca karikatür
yanşması jürisi
• KültürSenisi - 16. Lluslararası Nasreddın Hoca
Kankatür \arışması Büyük Jürısı belirlendi. Başkanlığını
Semıh Balcıoğlu'nun yaptığı ulusiararası jurıde
Romanyadan Albert Poch. Yunanıstan"dan Bas
Mıtropoulos. Türkıye'den Turhan Selçuk. Canol
Kocagöz. Gürbüz Doğan Ekşıoğlu. Ferıt Öngören. Necatı
Abacı. Necmı Rıza Ayça. Mehmet Çağçağ. Metin Peker.
Fransa'dan Mustafa Ramezanı. Ingıltere'den Roy
Raymonde yer alıyor. Katılım tarıhı 30 hazıranda sona
eren yanşmaya yoğun bir şekılde kankatür gelmeye
devam ediyor. Karikatürcüler Derneğı yetkılılerı, bu
yoğun ilgi karşısında postadakı gecıknıelenn sanatçılan
mağdur etmemesi ıçın büyük lürının toplanacağı 23-26
temmuz tarıhıne kadar gelecek kankatürlerın de
değerlendırmeye alınacağını belırttıler. Yanşmaya
katılma adresı: Kankatürcüleı Derneğı. 'ierebatan Sarnıcı
çıkışı. Sultanahmet-tstanbul.