Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 1996 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Paralı Yükseköğretime Özenenler...
Prpf. Dr. Y. Müh. İLHAMİ ÇETİN
İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi
1
950'den sonra ülkemizi bir ve-
ba gibi saran Amerikanlaşma
lıastalığından üniversitelerimiz
de pa> ını aldı. Oysa, bilim ve tek-
nik alanmda yüzyıllarca siiren
derin \e bilinçsiz bir uyku ve
uyuşukiuk döneminden sonra Atatürk'ün
gerçekleştirdiği Aydınlanma ve üniversi-
te de\ rimleri sayesinde ülkemiz yükse-
köğretımde büyük bir atılım yapmış ve ile-
ri ülkelerdeki üniversite düzeyini yakala-
maaşamasınagelmişti. Benimsenen üni-
versite modeli esas olarak Alman üniver-
sitesi modeliydi. Çünkü sanayi devrimı-
ni yapan Ingiltere ise. üniversite devrimi-
ni de esas olarak Almanya gerçekleştir-
miş v e öbür ülkelere örnek olmuştur.
Alman v e daha genel olarak Av rupa or-
ta ve yükseköğretiminiıı bir özelliği. dev-
let tarafından sağlanması ve parasızolma-
sıdır. Bu nitelıklerde bir öğretimle amaç-
lanan. ülke birevleri arasında ülkü birli-
ğinin gerçekleştirilmesi. vatandaşlık bağ-
larının kuvvetlendirilmesi. fırsat ya da
şans eşitliğinin sağlanması ve en önem-
lisi sosyal kınlnıalann önlenmesidir. Genç-
•ler zengin yada yoksul ailelerden gelebi-
lir. fakat aynı yetenekte olanlar aynı öğ-
retinı kurunılannda eşît koşullarda oku-
yabilirse. gelecektcki topiumsal patlama-
larıntohıımunuatan sosyal kınlmalarön-
lenir Bir Günev doğu sorunu olan. batı v e
doğu bölgeleri arasında uçurumlar bulu-
nan. gelirdağılımı düzensizliginde dün-
yanın önde gelen ülkeleri arasında yer
alan. büyük kentlerini çeviren gecekon-
du varoşlan patlamaya hazır bekleyen ül-
kemizde örnek alınması gereken kuşku-
suz Avrupa modelidir Ancak yetennce ay-
dınlanmamış ve akılcı değil. kopyacı dav-
ranan bazı yetkililer, her çözümü ABD'de
aramayi kendilerine görev bilmişlerdir.
AB'ye girmek istenirken. Avrupa mode-
line göre kurulmuş üniversitelerimizin
Amerikan modeüne uyması hedeflenmiş-
tir. Bu bağlamda bir yandan özel üniver-
siteler özendiriliyor. öte yandan paralıöğ-
retime geçmek isteniyor.
Açıklama basit: Devletimizin öğreti-
me ayırabileceği yeterli parası yok. Öte yan-
dan ABD'deen ünlü üniversitelerözel ve
paralı. Ama söylenmiyor ki. devletteki
parasızlık vergi toplamamaktan kaynak-
lanıyor. Parasızlık bahane edilerek bir dev-
let esas görevlerini yerine getirmekten
kaçınamaz. ABD'de ünlü üniversiteler
özel üniversiteler ise, AB'nin ünlü üniver-
siteleri de devlet üniversiteleridir. Kaldı
ki ABD'de birçok özel üniversite bizde-
ki düzeyin bile çok altındadır. Ekonomik
hastalığımızın temel nedeni olan vergi
açığını kapatmak için ABD'dekine ben-
zerbirdüzenlemeyapılması hernedense
hiç düşünülmüyor. Sonra unutuluyor ki,
sosyal adalet dışı uygulamalar nedeniyle
ABD her an patlamaya hazır bir barut fı-
çısı durumundadır.
Bütün bu gerçekler ortadayken paralı
yükseköğretimin liberalleşen dünyada tek
çıkış ve kurtuluş yolu olduğu ileri sürü-
lüyor. Hele bir yükseköğretim özel kesi-
me.yabancı üniversitelere ve ticarete açıl-
sın. o zaman tüm sorunların kolayca çö-
züme kav uşabileceği savunuluyor. Hiç ol-
mazsa parası olanlar okuyabi lecek. para-
sı olmayanlara ise burs kapısı gösterile-
cek. Veya burs alamayanlara! Devletin
parası olmadığına göre. yüz binlerce gen-
ee kim burs verebilecek'!
Öte yandan özel yükseköğretim ku-
rumlannın öğretim ücretlerine hiçbir sı-
nırgetirilmesi düşünülmüyor. O zaman kâr
dürtülerini kim. nasıl dizginleyecek?
ABD'de ciddi ve güçlü vakıflann açtığı özel
üniversitelerde giderlerin yakiaşık üçte
biri vakıf gelirlen, üçte bin araştırma ve
uygulama çalışmaları. kalan üçte biri de
öğrenci katkılan ilekarşılanmaktadır. Biz-
de bu kuralı uygulayabilecek çok az bü-
yük vakıf dışında. vakıf üniversitelerinin
yapılabilirlikleri tümüyle öğrenci katkıla-
nnadayanmaktadır. Budurumdakârama-
cı gütmeyen vakıflara tanınan üniversite
açma ayncalığı öğrenci velilerinin sırtın-
dan hayır yapmaya dayanmıyor mu? Ül-
kemizdeki yaygın yiyicilik ve köşedönme-
cilik ortamında bu ayncalığın da kötüye
kullanılmasınıönleyecekönlemleracaba
alınıyor mu? Örneğin kıırucu bir vakfın.
senet gereği bir gönül işi olarak ücretsiz
görev yapan mütevellileri ya da yakınla-
n vakı'fta paralı işler yaparsa, kendilerini
kurduklan vakıf üniversitelerinin mütevel-
liler heyetine ya da rektörlük. dekanlık
gibi görev lerine yüksek ücretle seçtinrler-
se. bu kurnazlıkları kim ve nasıl önleye-
cek? Devlet kendi üniversitelerini denet-
leyemez ve insanlann uzayda dolaştığı. can-
lının maddenin dördüncü bir hali olarak
düşünüldüğü ve gen teknolojisi ile canlı
yaratılmasma yaklaşıldığı birçağda Nurs
köylü Sait (Said-i Nursi) üzerinde yapı-
lan tezler ile unvanlar venlmesine seyir-
ci kalırken, yaygınlaştınlmak istenen özel
üniversiteler kımlere ne hizmetler yapa-
caktır? Yoksa bazıları, Atatürkçü ve laik
cumhuriyetin temellerini daha fazla sars-
mayı ını deneyecektir?
Bütün bunlar bir yana, neden Avrupa
ülkeleri örneğin Almanya. büyük mali sı-
kıntılara karşın orta ve yükseköğretimi
pazar ekonomisine açmıyor ve paralı ha-
le getirmiyor? Bakışlan Amerika'ya ki-
litlenmiş bazı ilgilileri uyarmak için. Al-
manya'nın 1983 "te kurulmuş ilk ve tek özel
üniversitesinden kısaca sözedelim. 1983-
95 arasında bu üniversitenin tüm giderle-
ri bazı vakıflann şirketlerin. kişilerin ba-
ğışları ve üniversitede yapılan araştırma-
lardan. benzer çalışmalardan kazanılan
paralarla karşilanınıştır.
Bu dönemde öğrencilerden hiç bir öğ-
retim ücreti alınmamıştır. Ancak üniver-
site 1985"te bir mali bunalıma girince.
1995 yaz yarıyılından itibaren fakültele-
re göre değişen ve yılda en fazla 5940
DM'veçıkanbiröğrenim ücreti istenme-
si zorunluolmuştur. Böylece toplanan öğ-
retim ücretleri üniversite bütçesinin ancak
yüzde birkaçlık çok ufak birbölümünü kar-
şılayabilmektedır. Clkemizdeki bir vakıf
ünıversıtesi yılda yaklaşık 7500 DM (5000
ABD Dolan) öğretim ücreti almakta ve
bununla uiderlennin yine ancak ufak bir
bölümünü karşılayabilmektedir.
Bizdeki uygulamanır, tersine, sözü ge-
çen özel Alman üniversitelerinde öğre-
tim ücretleri öğrencilertarafından doğru-
dan üniversietye değil, öğrencilerin kur-
duklan bir şirket aracılığı ile ödenmekte-
dir. Öğrenciler ayda 500 DM öğretim üc-
retini dilerlerse bu öğrenci şirketine doğ-
rudan ödemekte. dilerlerse. üni\ ersiteyi bi-
tirdikten ve mesleklen nde çal ışmaya baş-
ladıktan sonra uygun taksitlerle ödemek
üzere borçlanmaktadırlar. Görüldüğü gi-
bi, geliştirilen bu ilginç modelde öğretim
ücretlerinin üniv ersiteye ödenmesinde öğ-
renciler değil. öğrenci şirketi muhatap ve
sorumlu olmaktadır. Daha önemlisi. üni-
versiteye girişte yalnız bilgi ve yeteneğin
ölçüt hakkını kazanan tüm öğrenciler. pa-
rasal durumlan nasıl olursa olsun. bu üni-
versitede okuma olanağını elde etmekte-
dirler. Böylece, üniversiteye giris.te sosyal
bir seçim ve sosyal sınırlamalar kesinlik-
le önlenmektedir.
Sonuç: Toplumsal sorunlarda "neeker-
sen,onubiçersin"yasası geçerlidir. Ülke-
mizde öğretim bırliğini bozanların nasıl
bireğitim Frankeştayn'ı yarattıklan göz-
ler önünde dururken. bir de yükseköğre-
timi yeni açmazlara sokmaktan. bazı so-
runlan çözmek isterken daha büyük ve teh-
likeli sorunların tohumlarını atmaktan ka-
çınılmalıdır. Yükseköğretimin sorunlan
sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde aran-
malı. yeni basiretsizliklerle toplumsal kı-
nlmalarvedengesizliklerarttınlmamalı-
dır. Paralı halegetirme.özelleştirmeveti-
caretleştirmenin getirebileceği sonuçlar
çok yönlü düşünülmelidir.
ARADABIR
KEMAL OCAK Erneklı MEB Müfettişi
Hasan Esat Işık'ın
Anısına...
Hasan Esat Işık'ı yitireli neredeyse yedi yıl oluyor.
1 Temmuz 1989 günü aramızdan aynlmasıyla dış po-
litika dünyamız çok değerli ve seçkin bir üyesini yi-
tirmişti.
Onun adını ilk kez 1970'li yıllarda duymuştum. O
yıllar. Ermeni olaylarının dış desteklerle yükselişe geç-
tiği yıllardı. Ayrıca bu yıllar Avrupa'da 1920'den beri
Sevr'i geri getirmek isteyenlerin son çırpınışlarının
olduğu dönemlerdi. Terör ileri boyutlara ulaşmıştı. iş-
te bu sancılı dönemde H. Esat Işık, Türkiye'nin Pa-
ris Büyükelçisi'ydi. Marsilya'da Türk ulusu aleyhine
dikilen Ermeni anıtını protesto ederek ve bu anıtın Türk
- Fransız dostluğuna sığmadığını belirterek Anka-
ra'ya dönmüştü. Dönüşünün kaynağını ise Ulusal
Kurtuluş Savaşı'ndan. tam bağımsızlık ilkesinden ve
ulusal onurdan almıştı. Bu onun ulusuna ve tarihine
duyduğu çok geniş kapsamlı sorumluluk duygusu-
nun sonucu idi ya da cumhuriyet kuşağının son tem-
silcisinin duyarlı tepkisiydi.
Bu nedenle 1973'ten beri Hasan Amca'ya hep hay-
ranlık, saygı. sevgi gibi yüce duygular beslemiştim.
Onunla tanışmak, onu bu onurlu davranışından ötü-
rü kutlamak istemiştim. Ne varki raslantı bizi 12 Ey-
lül'ündepremligünlerinde Ankara4. Kolordu Komu-
tanlığı Askeri Savcılığfnın Mamak yolu girişindeki
kapısında karşılaştırdı. Önce büyük bir üzüntüyle,
heyecanla sonra da düş kırıklığıyla yanına yaklaştım.
Duygularımı aktardım, güldü, yakasında kimliği ası-
lıydı. Servis otobüsüyle ve birlikte Savcılığa gittik.
Yıllarca ilişkimiz devam etti. Bir gün hasta olduğunu
ve Ibni Sina Hastanesi'nde yattığını duydum. On ya-
şındaki oğlum Umut'u alarak ziyaretine gittim ve
odasına girdik. O anda ^alnızdı... Oğlum elini öptü.
O yüce. o sakin, o olgun görünümü ile doğruldu ve
bütün sıcaklığıyla bizi karşıladı. O anda dilimin dön-
düğünceoğluma "Hasan Amca"y\, Marsilya'da Türk-
ler aleyhine dikilen Ermeni anıtını anlattım. Bir an be-
yaz yanaklarından aşağıya iki damla gözyaşının in-
diğini gördüm. Her şeye karşın bütün bilinciyle ve gü-
cüyle sona direniyordu ve izin isteyerek dışarı çıktım...
Birkaç ay sonra da kötü sonu duydum.
O günden bugüne Türk dış politikasının başına
kimler geldi kimler geçti... Ya dış politika sorunlan;
Ege. adalar. Kıbrıs. Çekiç Güç, Azeri ve Kazak pet-
rol boru hatları nereden nereye?..
Ama şu bir gerçek ki dış politikada Hasan Esat Işık
soğukkanlı, az heyecanlı, yargılama yeteneği üstün,
ulusal konularda kararlı, onurlu, dürüst, inatçı, ülke
çıkarlarını her türlü kişisel çıkarların üstünde tutabi-
len, laik ve demokratik cumhuriyete yürekten bağlı
bir kuşaktandı.
Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin ve Türk devriminin, Türk
dış politikasının bir kurmayı gibi büyümüş, ölünceye
kadar da hep bu düşüncelerine bağlı kalmıştı. Geç
bileolsa bizYunus'un şu dizeleriyleanısı önünde say-
gıyla eğiliyoruz.
"Biz bu ilden gider olduk
Kalanlara selam olsun"
TUR KOSMOS
GUMULDUB
TURAŞ TATİL KÖYÜ 1
YİF'M PAT.SİYO/-J -CıK SL^- 1
YUZMErW'.l.ZU
pSSS* 16.500.DOOTL
0ZEL°LAJ
Tt'JE-3ASK£"-Si. SPOPLAFI
1 ALANYA RAMONA
1 BEACH
YARIM YUZME 0Z EL
PANSİYON " HAVUZU " PLAİ
13.000.000 TL
SİDE BLUE VVATERS
YARIM PANSİYON -AÇIK BUFE
YÜZVIE HAVUZU -OZB. PLAİ
TUM KARA VE SU SPOPLAPI
TUPK HAMAM! - 5AUNA
DİSCO • TJ
PARAŞUT-SU KAYAĞİ
AMMASYON 3 1
DİĞER TESİSLER İCİN ARAYIN BİLCİ ALIN...
MAVİ YOLCULUK 1
özel yatlarla 1
!ar cansıvor hef hafta
25 OOOOOOTL
| ÖZEL ARAÇ İLE
DOĞA ve TREK GEZİLERI
Hem aktiv bir tatil yaşayın,
hem de dünyadan
yeni dostlar
edınin 19.500.000 TL
Hafta scnlarınızı değerlendırin. Doğa ve deniz ile kucaklaşın.
HER CUMA - PAZAR
OTEL AKÇAKOCA - TERKOS DURUSU PARK RESORT
ASOS EDEN GARDEN - TURBAN KİLYOS
EL.: 0216 356 76 30 - 356 68 84 - 360 06 87 DE TOUR : 0212 275 26 22I
MESEN OTEL AKÇAKOCA
Orman-Deniz-Sessizlik
havuz-sauna
cuma-pazar
Y.P. 5.000.000
Rez.: 0374 671 44 36 - 611 36 78
Geçmişten Ders Almayanlar...
HALİT ÇELENK Hukukçu
1
940-44 ders dönemi, İstanbul Hukuk
Fakültesi'nde öğrencilik yıllarımız. Tan
gazetesi, sürekli v e en çok severek oku-
duğumuz gazete. Sabiha Sertel beğen-
diğimiz bir yazar. Ses, Y'ürüyüs.. Akba-
ba, okuduğumuz dergiler arasında. Da-
ha sonra. 1946 yılında yayımlanan. kısa zaman-
da geniş bir okuyucu topluluğu bulan, Aziz Ne-
sin"le Sabahattin Ali'nin çıkardıklan siyasal gül-
dürü dergisi Marko Paşa'yı elimizden düşürmü-
yoruz. Dergi, dönemin siyasal iktidannın baskı-
lannı veantidemokratikuygulamalannı büyük bir
ustalıklı eleştinyor ve yeriyor. Böylece
%4
zülfiivar"e
dokunan derginin sık sık kapatılması ve her ka-
parmadan sonra değişik adlaraltında (Merhum Pa-
şa, Malum Paşa, 7-8 Hasan Paşa, Hür Marko Pa-
şa, Bizim Paşa ve Öküz Mehmet Paşa) yeniden
yayımlanması. Aziz Nesin'le Sabahattin Ali'nin
savaşım kararlılığını gösteriyor.
Şair olarak Nazım Hikmet'i. TevfîkFikret'i. A.
Kadir'i.H.İ.Dinamo'yu. SaitFaik'i.SuatTaşer'i,
Mücap Ofluoğlu'nu seviyoruz. Tam anımsama-
dığım o günlerden bir gün Boğazcla Fikret'in
Aşiyanının açılacağını öğreniyoruz. Eşim Şeki-
be ile birlikte Bebek tramvayına binerek açılışa
katılıyoruz. İstanbul Valisi Lütft Kırdar. Milli
Eğitim Bakanı Hasan ÂliV'ücel,FilozofRızaTev-
fik, Vatan gazetesi başyazan Ahmet Emin Yalman,
Tasv iri Efkâr gazetesi başyazan Ebüzziya Zade
Velid, birçok gazetenin başyazan ve ünlü şairin
sevenlerioradalar. Vali Lütfi Kırdarbiraçılışko-
nuşması yapıyor ve Tevfik Fikrefin değerli bir
şair olduğunu. yaşadığı dönemde istibdada (bas-
kı rejimi) karşı şiirleriyle savaşım verdiğini an-
latıyor. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel.
Aşiyan'ın açılış nedenlerini açıklıyor. Fikret'in ekin
(kültür) tarihimizdekı yerinin önemini vurgula-
dıktan sonra sözlerinı bitinrken şu değerlendir-
meyi yapıyor: "Tevfık Fikret 'Hak bildiğin yola
tek başına gideceksin' divordu; bizde "Hak bil-
diğin yola halkla beraber gideceksin' diyonız."
Daha sonra. Filozor'Rıza Tevfik, sık sık "Na-
zır beyefendinin buv urdukları gibi" sözcükleriy-
le başlayan tümcelerle Fikret'i öven bir konuşma
yapıyor. Açılışın bitiminden sonra Fikret'in evi-
ni. yatak ve çalışma odalarını geziyor; kitapları-
nı, kullandığı ev eşyasını inceliyoruz. Aşiyan'ı ge-
zerken Fikret'in büyük bir beğeni ile ezberledi-
ğimiz şiirlen belleğimizde canlanıyor: "Yırtılır
e> kitabı köhne varın / Medfeni fikrolan sayfala-
rın / Fakat bunu kimden ümit edelim / Bu azim
inkilabı hilkati kim / Hangi kuvvet teahhüt eyle-
yecek." vb. (1)
• "Benfikrihür, irfanı hür, vkdanı hür bir şairim~
diyen Fikret, şiirlerinde karanlığa karşı aydınlı-
ğı, bilgisizliğe karşı bilimi. baskıya karşı özgür-
lüğü savunuyordu. Bu nedenle tutucu ve genci çev -
relerin saldırısına hedef oldu. ama yılmadı.
Öğrencilik yıllanmızda gericilerin. tutucula-
nn, şeriatçılann büyük şaire karşı duyduklan düş-
manlığı dilegetiren vebirdergideokuyupbelle-
ğimize yerleştirdiğimiz şu şiir günümüz için ya-
zılmışgibi: "31 Martisyanıvar/Tarihikadim'ini
mızragatakacaklar/SislibirakşamüstüFerda'yı
yakacaklar / Göründü kara cübbeleri\ le veşil sa-
rıklan / Sebilürreşatçılar hortlamış uluyor / Bir
tek satınndan senin hâlâ / Heey koca Fikret / Bak
ki nasıl korkuluvor." (2).
Aydınlanma ve laik-demokratik cumhuriyet
karşıtıkesimlergittikçegüçlenereksubaşlannıtut-
tular. Kemalist ilkeleri ve laik devleti savunduk-
larını söyleyenler de. Aziz Nesin'in bir gülmece
öyküsünde anlattığı gibi; sokakta kendisini izle-
yen çapkın erkeğin her yaklaşımını ~Dur baka-
lım bu işin sonu nereye\-aracak" diye merakla bek-
leyen ve sonunda adam yatak odasına kadar gi-
rip soyunmaya başladığı halde yine bu işin nere-
ye varacağını merak eden kadının yaptığı gibi
heyecanla beklemektedirler.
(lt Yeniıiileçevirisi: "Yırtducuk, eyköhnekitap.
vui'ii) Düfünceye ınezar olan savfulcırııı. Fukat
bunu kimden beklevt'lim.' Bu hüviik vaıvtnta dev-
rîınini kim. Hangi güı, gönülden iistlenecek.'"
Asım Bezifti. '
(2) Bu şiiri. 1940 tı öğrencilikyıllanmda bir der-
gide (ikumıiftıını. Unumığum vazarını bilen ve bil-
diren olursa seıinırim H.Ç.
TARTIŞMA
'Hak Yol İslam' Nerelere Yazılmazütün
gazetelerde bir
haber vardı.
Şeriatçı imam
Aydın Aydın.
sünnet şölenı
sırasında toplu halde yürüttüğü
küçük yaştaki yoksul aile
çocuklanna aşağıdaki marşı
söyletmiş:
~.\skerlerin miğferine
Atatürk'ün heykeline
Hak yol İslam vazacağız."
lmamın adı da enteresan.
soyadı da enteresan: Aydın
Aydın. Atatürk şöyle diyordu:
"Vereceğimiz eğirimin sının ne
olursa olsun evvela
gençlerimize Türkiye
Cumhuriyeti'ne düşman
unsurlarla mücadele lii/umu
öğretilmelidir." Bir zamanlar
bu gençler şu marşı
öğrenıvorlar ve sövlüyorlardı:
"Çıktık açık alınla 10 >ılda her
savaştan /10 yılda 15 mihon
gen<; yarattık her yaştan."
Nereden nereye gelmişiz. Ama
ben şunu merak ediyorum.
Askerlerin miğferine.
Atatürk'ün heykeline 'Hak yol
İslam" vazısını nasıl
yazacaklar. Laik cumhuriyette
•*Hak Yol İslam" yazısı tek bir
yere yazılabılır. Oda
insanlann viedanlarıdır.
Gönülleridir. Manevi
dünyalandır. Herkes
beğendiğini yazabilir. Hak yol
İslam da yazabilir. hak yol
İsada yazabilir. hak yol
Musevi de yazabilir. hak yol
Ali de yazabilir. Ama Atatürk
heykellennin altına. askerlerin
miğferine bunları yazamaz.
Çünkü onların altında şunlar
yazıhdır:
- Hayatta en hakiki mürşit
ilimdır.
- Yurtta sulh. cihanda sulh.
- Egemelik kayıtsız ve şartsız
milletindir.
Özel olarak da Atatürk'ün
Afyon'daki heykelinin altında
aynen şunlar yazıhdır: "Bir
gün gelecek mazlum uluslar.
zalimleri yok edecektir."
Iskenderun'da da muhteşem
bir Atatürk heykeli vardır.
Onun altında da şunlar
yazıhdır: "40 asırlık Türk '
yurdu. düşman çizmeleri
altında esir bırakılamaz." Bu
sözler silinerek mi bunların
Turizm ve Iki Binli Yıllar• ki binli yıllar
I
yaklaşırken her alanda
göze çarpan değişim
rüzgârlan hızlı akışıyla
çağm yakalanmasmı
güçleştirmektedir.
Hızlı da olsa bu değişim
sürecinin ötelerinde
kalmamak. çağı vakalamak
gerekır. İki binli yıllardaki
yaşam biçimine. düşünce ve
değer yargılanna yabancı
kalmamak için herkışi.
kurum ve kuruluş kendini
irdelemeli ve çağa uyum
sağlama aşaması için yeniden
yapılanma sürecine
girmelidir. Ülkemızde bunun
eksikliği fazlasıyla görüldüğü
için kurum ve kuruluşlara
büyük görev düşmekte. hızlı
bir çalışma temposuyla iki
binli yıllara geniş pencereler
açtıracak kadrolara
gereksinim duyulmaktadır.
Seçim sisteminin çağdaş
boyutlar içinde ele aîınıp
bilgisayarlı bir sisteme
dönüştiirülmesi
beklentilerden bindir. Yerel
yönetımlerin daha özerk, hızlı
ve işlevsel bir boyut içinde
göze çarpması neredeyse bir
zorunluluk aşamasındadır.
Örnekleri çoğaltmak
mümkündür. Ancak biz
burada ülke ekonomisi için
önemlı bir unsur olan genç
tunzm sektörünün önündekı
iki hedefe değinmek
istiyoruz. 20 milvar dolarlık
ıhracat gelirlen içinde 5
milyar dolarlık pay ile 1 4'lük
orana sahıp olan tunzm
sektörü önü açık gelişme
trendiyle ödemeler dengesine
büyük katkılar sağlamayı \aat
etmektedir. Bu çerçevede
önenı \erilmesi. özen
gösterilmesı gereken bir
sektör konumunda yansıyan
tunzm. iki binli yıllar
öncesınde iki temel hedefe
yönelmek durumundadır:
Verel yönetimlerle işbırliği ve
çevreye yatırım yapma.
Aslında birbinyle sıeak
ilintisi bulunan bu iki
yaklaşım turizm sektör
yanhlan tarafından dikkatle
ele alınıp değerlendirilmelidir.
Özerk bir yapıdan yoksun
yerel yönetimlerin. ekonomik
basımlılıkları
hantallaşmalarına neden
olduğu gibi. turistik yörelerde
bulunanlann çok güç
durumda kalmalarına da katkı
sağlamıştır. Merkezi
yönetimin. mevcut nüfusuna
göre bütçede pay ayırdığı
yerel yönetimler nüfuslannın
iki katına hizmel yermeve
çalışmaktadırlar. Üsteiik
diğerlennden farklı olarak
hergün makyai tazeleme
zorunluluklan da işin bir
başka boyutudur. Kültürel
değerleri. doğal güzelliklen.
yeni. çağdaş ve pahalı
olmayan konaklama
işletmelerivie turizm için
birçok önemlı ögeyi
bünyelerinde taşıyan turistik
merkezlerin karşı karşıya
bulunduklan çok ciddi çevre
sorunlan vardır kı bunlar.
ancak yerel yönetimlerle
işbirliği sağlanarak
çözülebilır. Hızlı nüfus
artışının neden olduğu çevre
sorunlan. sosyal sorunlar.
gecekondulaşma. hava ve su
kirliliği. ormanlarla bereketli
topraklann giderek azalması.
doğal çevrenin tahribi. çarpık
yapılaşma veri lecek
ömeklerden bazılarıdır.
Aslında yerel yönetimler de
bu sorunların ağırlığı ve
olumsuzetkılennı
duymaktadırlar. Ancak
mevcut yapılan ve içinde
bulunduklan sorunlar çözüm
»ağlamava vetmemektedir.
Sektör yanhlan yerel
yönetimlerin yeniden
yapılanması konusuna el
atma yanı sıra. yerel
vönetimlerle işbirliği ve
eşgüdüm içinde yansımak
durumundadır. Rekreasyon
alanları. rekreaktif yollar.
spor alanları. parklar. temiz
caddeler. tuvaletler.
restoranlar. çöp sorunu temız
su v e temız hava yerel
yönetimlerin ilgi alanına
giren önemli noktalardır.
Bunlardan birkaçında
görülecek olumsuzluk tunzm
sektöründe ters rüzgârlar
estirebilir. Bu nedenle turizm
sektörüyle yerel yönetimlerin
katılımcı demokrasi
yaklaşımı çervecesınde. sıvil
toplum örgütleriyle işbirliği
yaparak entegre olmalan
yenne "Hak yol İslam"
yazılacak. Buna kimsenin
gücü ve hayali yetmez. Çünkü
biz o sözleri. yurdumuzun her
kanş toprağını vatandaş kanı
ile sulandırarak oraiara yazdık.
Son zamanlarda Türkiye
Çumhunyeti'ne yapılan
saldırılarda artma
görülmektedir.
Unutulmamalıdır ki belki onun
naciz vücudu toprak olmuştur.
Ama Türkiye Çumhuriyetı
ilelebet payidar kalacaktır.
Dr. A\tekin Ertuğrul
gerekir. Eğer koruma-
kullanma dengelerine özen
gösterilmez. çevre sorunlanna
el atılmazsa iki binli yıllarda
bunun acısı duyulur. üzüncü
içinde kalınabilir. Oysa iki
binli yıllar umut ve sevinç
yıllarıdır. Bu yıllara uyum
sağlamak vebu vılların
gerisinde kalmamak için
şımdiden ön çalışmalar
yapılmalı. bir hazırlık
sürecine girilmeli. yenilik ve
önlemler göze çarpmahdır.
Tunzm. sektör yanlılarmın
tek başına yüklenip
götürecekleri bir konumda
değildir. Ilgili olduğu kurum
ve kuruluşlann da aynı
dinanizm ve ve parlaklıkta
gözlenmeleri gerekir. Onlann
hantal statükocu yapısı
değişmezse turizm bundan
olumsuz yönde etkilenir. Bu
yüzden iki binli yıllar
yaklaşırken tüm kurum ve
kuruluşlar kendilerini
tazelemeli. yeniden
yapılanmalı ve yeni çağa
uyum sağlamalıdırlar.
Abdullah Tekin
PENCERE
Hiç Kimse Susmuyor, Medenice Sabrediyor^ ^ ^ • ^ J azetenizde
f 1 her aün veya
M belirli
I M günlerde
^ L I yazılannı
^ t a ^ zevkle
okuduğumuz bütün köşe
yazarlannın ortaklaşa
sordukları bir soru var:
Neden toplum susuyor? 27
haziran tarihli yazısında
SayınŞükran Sonerde aynı
soruyu soruyor. Hiç kimse
susmuyor. bütün halk olayları
en yakın şekilde izlıyor ve
medenice sabrediyor. Başka
yapabileceği bir şey yok ki!
Seçim zamanı fikri
sorulııyor. o da fikrini
açıklıyor. Ondan sonra kimse
bir şey sormuyor.
Gazetelerde mektup yazsa
yayınlanamaz. Hakkında fikir
belirteceği kişilere ise zaten
ulaşmak mümkün olamıyor.
Sokaklarda yürüyüş
yapamaz. coplarlar. Hırsızlık.
yolsuzluk yapan
politikacılarla mücadele
derneği aibı bir dernek
kurmak mümkün değildir.
Susup sabretmekten başka
yapılacak hiçbir şey yok.
maalesef. Yapılan yanlışları
görüp susmaması gereken
insanlar. mılietvekillerıdır.
Parti yöneticileridir. Onlar
neden susuyor
1
.' Çünkü hepsi
beni sokmayan yılan bin
yaşasın diişüncesinde ve
yılana ilişmiyorlar. Çünkü
hepsi bir menfaat bağı ile
bağlı. Aldıkları maaş ve
kıyak emeklilik bile
susmaları ıçın veterlidir.
Yanlışı ve eksiği halkın
susmasmda aramak doğru bir
yorum değildir. Yanhşlık
sistemdedir. Birinci ve en
büyük yanlış. köşe
yazılanndan birınde çok
güzel tarif edildiği gibi.
siyaset yaşamına kaza
kurşunu gibi girişlerin
önlenmesidir. İkinci büyük
yanhşlık milletvekili
olabilme yolunun cebinde
parası olan herkese açık
oluşudur. Anadolu'da paranın
adam ettiği ve akh başında
bir insanın karşısına alıp
konuşmayacağı birçok kişı
hele ağzı biraz laf yapıyorsa
milletvekili olabiliyor. Hiç
kimse bu adamın tahsilini.
deneyımini. projelerını.
geçmişini sormuyor.
Soramıyor çünkü sistem buna
müsaade etmiyor. Çünkü T.Ç.
hudutları içinde okur yazar
herkes milletvekili olur. Fakat
bu kışi ilkokulu bitirmemişse
işçi olamaz, memur olamaz.
Koray Tarakçıoğlu
Kapitalist
Enternasyonalizm?..
Gazetenin başlığı:
"ABD sarsıldı!.."
Neden?..
Çünkü son 10 gün içinde Amerika, terörie iki kez
yüz yüze geldi...
Geçenlerde New York'tan havalanan biryolcu uça-
ğı, havada patlamıştı; bu kez, Atlanta'da bir açık ha-
va konserine yerleştirilen bomba, olimpiyatları kun-
dakladı.
Oysa olimpiyat oyunlarını güvenceye almak için At-
lanta'da kuş uçurtulmuyordu.
Terörie içli dışlı yaşayan ülkelerde, bombalann pat-
laması ve insanlann ölmesi doğal karşılanıyor; kötü-
lüğe koşullanmak alışkanlık yaratıyor.
Ama dünyada terörsüz toplumlar da var...
Onlar güvence içinde yaşıyorlar.
Peki, ne zamana dek yaşayacaklar?..
'Küreselleşme' denen olgu, gerçekten yaşama ge-
çirilirse, yoksul ülkelerle zengin ülkeler 'al gülüm ver
gülüm' iç içe yaşamaya başlarlarsa neler olmaz?..
•
Insanlığın geçmişini baştan sona geniş açılı bir de-
ğerlendirmenin tartısına vurursak ne görüyoruz?..
Sürekli savaşım tarihi belirliyor ve her savaşın altın-~
da bir ekonomik neden yatıyor. Ancak 20'nci yüzyık
da "Özgürlük, adalet, eşitlik" istemek insanların do-
ğal güdülerine dönüştü; çağımızda bu kavramlarayö-
nelik talepler yoğunlaşıyor.
Peki, dünyamızda ne var ne yok?..
Özgürlük, çoğu ülkede ya yok ya da kısıtlı!.. Eşit-
liği yer yuvarlağındaarakibulasın!.. Adalet, uluslara-
rası ve ulusal yaşamlarda adı var sanı yok bir kav-
ramdan ötede anlam taşımıyor.
Küreselleşen dünyada, ulusal sınırlar kalkacaksa,
yeryüzü "fe/<t)/>'pazar"adönüşecekse, gezegenimiz
"büyük bir köy" sayılacaksa, sözde uygar görünen
zengin ülkelerin çekecekleri var; yoksul ülkelerdeki
terörün sınır tanımazlığı, küreselleşmeyle yayılabilir.
20'nci yüzyılda dünya olağanüstü birtarihsel sınav-
dan geçti.
"Özgürlük. eşitlik, adalet" kavramlan üzerinde yük-
selen sosyalizm, insanlığı sınıfsal ayrımlardan ve sö-
mürüden kurtarmak için tasarlanmıştı. Çoğu yoksul
ülke, emperyalizme karşı sosyalizme bir kurtuluş re-
çetesi gibi sarılmak istedi. Ancak yeryüzünün zen-
gin kapitalistleri, kırkyıl süren "SoğukSavaş"tasos-
yalizm adına öne çıkan "Sovyetler Birliği"n\ yenilgi-
ye uğrattılar.
Yenilginin nedenlerini bir yana bırakırsak, insanlık-
ta bir umut çöktü, Sovyetler'in yıkılmasını sosyaliz-
min yenilgisiyle anlamdaş sayanlar, ne yapacakları-
nı şaşırdılar. "Sosyalist enternasyonalizm" ülküsünün
yerine bu kez "Yeni Dünya Düzeni" mi konuyor?..
"Yeni Dünya Düzeni," içeriği bakımından "kapita-
list enternasyonalizm" demek.
•
Peki, kapitalist enternasyonalizm, ınsanlığın uy-
gartık tutkusuna dönüşen "özgürlük, adalet, eşitlik"
ülküsüne toplumları ulaştırabilir mi?..
Çağın tartışması ve sorunu bu!...
Dünyanın çoğu yerinde terör, etnik savaş, işken-
ce. mezhep savaşı, dinsel gericilik, sömürü, adalet-
sizlik, katliam, çevreyi yok etme ve anarşi kol gezi-
yor. Bu kanlı kargaşa ortamından Amerika da payı-
nı almak durumunda mı?.. Kuveyt'i kollayıp übya'nın
üstüne vararak ya da Irak'la Küba'ya ambargo uy-
gulayarak "Yeni Dünya Düzeni"n\ yürütmek olanağı
var mı?..
"Altta kalanın canı çıksın" anlayışıyla çağdaş ve uy-
gar bir düzen kurulabilir mi?..
ÇİÇEK
Sevgiyle,
özlemle
anıyoruz.
HOTELFİESTA***
"Sizlerle en iyisi"
HAVUZ BAR - RESTAURANT
ÇALIŞ-FETHİYE
CUMHURİYET OKURLARI İÇİN
yatak + kahvaltı + akşam yemeği +
Cumhuriyet gazetesi
1996 yaz boyunca bir kişi : 1.400.000 TL.
0-6 yaş arası ücretsiz
6-12 yaş arası 700.000 TL
Dostların yoğun ilgisine teşekkürler...
Rezervasyon: O 252 613 28 71
Rezervasyon ön ödeme: Akbank. Fethiye Şubesi
Hesap No: AOOO/0014322/01-2
"Marrnaris 'te çok ucuz tatil"_
Cleopatra Adası karşısında
Denize sıfır
Kişi başına 1.500.000 TL'ye
sabah kahvaltısı. akşam yemeği dahil.
Tel : 0.252 495 80 85 - 495 80 86
Faks : 0.252 495 80 84