25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 1996 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Paralı Yükseköğretime Özenenler... Prpf. Dr. Y. Müh. İLHAMİ ÇETİN İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi 1 950'den sonra ülkemizi bir ve- ba gibi saran Amerikanlaşma lıastalığından üniversitelerimiz de pa> ını aldı. Oysa, bilim ve tek- nik alanmda yüzyıllarca siiren derin \e bilinçsiz bir uyku ve uyuşukiuk döneminden sonra Atatürk'ün gerçekleştirdiği Aydınlanma ve üniversi- te de\ rimleri sayesinde ülkemiz yükse- köğretımde büyük bir atılım yapmış ve ile- ri ülkelerdeki üniversite düzeyini yakala- maaşamasınagelmişti. Benimsenen üni- versite modeli esas olarak Alman üniver- sitesi modeliydi. Çünkü sanayi devrimı- ni yapan Ingiltere ise. üniversite devrimi- ni de esas olarak Almanya gerçekleştir- miş v e öbür ülkelere örnek olmuştur. Alman v e daha genel olarak Av rupa or- ta ve yükseköğretiminiıı bir özelliği. dev- let tarafından sağlanması ve parasızolma- sıdır. Bu nitelıklerde bir öğretimle amaç- lanan. ülke birevleri arasında ülkü birli- ğinin gerçekleştirilmesi. vatandaşlık bağ- larının kuvvetlendirilmesi. fırsat ya da şans eşitliğinin sağlanması ve en önem- lisi sosyal kınlnıalann önlenmesidir. Genç- •ler zengin yada yoksul ailelerden gelebi- lir. fakat aynı yetenekte olanlar aynı öğ- retinı kurunılannda eşît koşullarda oku- yabilirse. gelecektcki topiumsal patlama- larıntohıımunuatan sosyal kınlmalarön- lenir Bir Günev doğu sorunu olan. batı v e doğu bölgeleri arasında uçurumlar bulu- nan. gelirdağılımı düzensizliginde dün- yanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan. büyük kentlerini çeviren gecekon- du varoşlan patlamaya hazır bekleyen ül- kemizde örnek alınması gereken kuşku- suz Avrupa modelidir Ancak yetennce ay- dınlanmamış ve akılcı değil. kopyacı dav- ranan bazı yetkililer, her çözümü ABD'de aramayi kendilerine görev bilmişlerdir. AB'ye girmek istenirken. Avrupa mode- line göre kurulmuş üniversitelerimizin Amerikan modeüne uyması hedeflenmiş- tir. Bu bağlamda bir yandan özel üniver- siteler özendiriliyor. öte yandan paralıöğ- retime geçmek isteniyor. Açıklama basit: Devletimizin öğreti- me ayırabileceği yeterli parası yok. Öte yan- dan ABD'deen ünlü üniversitelerözel ve paralı. Ama söylenmiyor ki. devletteki parasızlık vergi toplamamaktan kaynak- lanıyor. Parasızlık bahane edilerek bir dev- let esas görevlerini yerine getirmekten kaçınamaz. ABD'de ünlü üniversiteler özel üniversiteler ise, AB'nin ünlü üniver- siteleri de devlet üniversiteleridir. Kaldı ki ABD'de birçok özel üniversite bizde- ki düzeyin bile çok altındadır. Ekonomik hastalığımızın temel nedeni olan vergi açığını kapatmak için ABD'dekine ben- zerbirdüzenlemeyapılması hernedense hiç düşünülmüyor. Sonra unutuluyor ki, sosyal adalet dışı uygulamalar nedeniyle ABD her an patlamaya hazır bir barut fı- çısı durumundadır. Bütün bu gerçekler ortadayken paralı yükseköğretimin liberalleşen dünyada tek çıkış ve kurtuluş yolu olduğu ileri sürü- lüyor. Hele bir yükseköğretim özel kesi- me.yabancı üniversitelere ve ticarete açıl- sın. o zaman tüm sorunların kolayca çö- züme kav uşabileceği savunuluyor. Hiç ol- mazsa parası olanlar okuyabi lecek. para- sı olmayanlara ise burs kapısı gösterile- cek. Veya burs alamayanlara! Devletin parası olmadığına göre. yüz binlerce gen- ee kim burs verebilecek'! Öte yandan özel yükseköğretim ku- rumlannın öğretim ücretlerine hiçbir sı- nırgetirilmesi düşünülmüyor. O zaman kâr dürtülerini kim. nasıl dizginleyecek? ABD'de ciddi ve güçlü vakıflann açtığı özel üniversitelerde giderlerin yakiaşık üçte biri vakıf gelirlen, üçte bin araştırma ve uygulama çalışmaları. kalan üçte biri de öğrenci katkılan ilekarşılanmaktadır. Biz- de bu kuralı uygulayabilecek çok az bü- yük vakıf dışında. vakıf üniversitelerinin yapılabilirlikleri tümüyle öğrenci katkıla- nnadayanmaktadır. Budurumdakârama- cı gütmeyen vakıflara tanınan üniversite açma ayncalığı öğrenci velilerinin sırtın- dan hayır yapmaya dayanmıyor mu? Ül- kemizdeki yaygın yiyicilik ve köşedönme- cilik ortamında bu ayncalığın da kötüye kullanılmasınıönleyecekönlemleracaba alınıyor mu? Örneğin kıırucu bir vakfın. senet gereği bir gönül işi olarak ücretsiz görev yapan mütevellileri ya da yakınla- n vakı'fta paralı işler yaparsa, kendilerini kurduklan vakıf üniversitelerinin mütevel- liler heyetine ya da rektörlük. dekanlık gibi görev lerine yüksek ücretle seçtinrler- se. bu kurnazlıkları kim ve nasıl önleye- cek? Devlet kendi üniversitelerini denet- leyemez ve insanlann uzayda dolaştığı. can- lının maddenin dördüncü bir hali olarak düşünüldüğü ve gen teknolojisi ile canlı yaratılmasma yaklaşıldığı birçağda Nurs köylü Sait (Said-i Nursi) üzerinde yapı- lan tezler ile unvanlar venlmesine seyir- ci kalırken, yaygınlaştınlmak istenen özel üniversiteler kımlere ne hizmetler yapa- caktır? Yoksa bazıları, Atatürkçü ve laik cumhuriyetin temellerini daha fazla sars- mayı ını deneyecektir? Bütün bunlar bir yana, neden Avrupa ülkeleri örneğin Almanya. büyük mali sı- kıntılara karşın orta ve yükseköğretimi pazar ekonomisine açmıyor ve paralı ha- le getirmiyor? Bakışlan Amerika'ya ki- litlenmiş bazı ilgilileri uyarmak için. Al- manya'nın 1983 "te kurulmuş ilk ve tek özel üniversitesinden kısaca sözedelim. 1983- 95 arasında bu üniversitenin tüm giderle- ri bazı vakıflann şirketlerin. kişilerin ba- ğışları ve üniversitede yapılan araştırma- lardan. benzer çalışmalardan kazanılan paralarla karşilanınıştır. Bu dönemde öğrencilerden hiç bir öğ- retim ücreti alınmamıştır. Ancak üniver- site 1985"te bir mali bunalıma girince. 1995 yaz yarıyılından itibaren fakültele- re göre değişen ve yılda en fazla 5940 DM'veçıkanbiröğrenim ücreti istenme- si zorunluolmuştur. Böylece toplanan öğ- retim ücretleri üniversite bütçesinin ancak yüzde birkaçlık çok ufak birbölümünü kar- şılayabilmektedır. Clkemizdeki bir vakıf ünıversıtesi yılda yaklaşık 7500 DM (5000 ABD Dolan) öğretim ücreti almakta ve bununla uiderlennin yine ancak ufak bir bölümünü karşılayabilmektedir. Bizdeki uygulamanır, tersine, sözü ge- çen özel Alman üniversitelerinde öğre- tim ücretleri öğrencilertarafından doğru- dan üniversietye değil, öğrencilerin kur- duklan bir şirket aracılığı ile ödenmekte- dir. Öğrenciler ayda 500 DM öğretim üc- retini dilerlerse bu öğrenci şirketine doğ- rudan ödemekte. dilerlerse. üni\ ersiteyi bi- tirdikten ve mesleklen nde çal ışmaya baş- ladıktan sonra uygun taksitlerle ödemek üzere borçlanmaktadırlar. Görüldüğü gi- bi, geliştirilen bu ilginç modelde öğretim ücretlerinin üniv ersiteye ödenmesinde öğ- renciler değil. öğrenci şirketi muhatap ve sorumlu olmaktadır. Daha önemlisi. üni- versiteye girişte yalnız bilgi ve yeteneğin ölçüt hakkını kazanan tüm öğrenciler. pa- rasal durumlan nasıl olursa olsun. bu üni- versitede okuma olanağını elde etmekte- dirler. Böylece, üniversiteye giris.te sosyal bir seçim ve sosyal sınırlamalar kesinlik- le önlenmektedir. Sonuç: Toplumsal sorunlarda "neeker- sen,onubiçersin"yasası geçerlidir. Ülke- mizde öğretim bırliğini bozanların nasıl bireğitim Frankeştayn'ı yarattıklan göz- ler önünde dururken. bir de yükseköğre- timi yeni açmazlara sokmaktan. bazı so- runlan çözmek isterken daha büyük ve teh- likeli sorunların tohumlarını atmaktan ka- çınılmalıdır. Yükseköğretimin sorunlan sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde aran- malı. yeni basiretsizliklerle toplumsal kı- nlmalarvedengesizliklerarttınlmamalı- dır. Paralı halegetirme.özelleştirmeveti- caretleştirmenin getirebileceği sonuçlar çok yönlü düşünülmelidir. ARADABIR KEMAL OCAK Erneklı MEB Müfettişi Hasan Esat Işık'ın Anısına... Hasan Esat Işık'ı yitireli neredeyse yedi yıl oluyor. 1 Temmuz 1989 günü aramızdan aynlmasıyla dış po- litika dünyamız çok değerli ve seçkin bir üyesini yi- tirmişti. Onun adını ilk kez 1970'li yıllarda duymuştum. O yıllar. Ermeni olaylarının dış desteklerle yükselişe geç- tiği yıllardı. Ayrıca bu yıllar Avrupa'da 1920'den beri Sevr'i geri getirmek isteyenlerin son çırpınışlarının olduğu dönemlerdi. Terör ileri boyutlara ulaşmıştı. iş- te bu sancılı dönemde H. Esat Işık, Türkiye'nin Pa- ris Büyükelçisi'ydi. Marsilya'da Türk ulusu aleyhine dikilen Ermeni anıtını protesto ederek ve bu anıtın Türk - Fransız dostluğuna sığmadığını belirterek Anka- ra'ya dönmüştü. Dönüşünün kaynağını ise Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan. tam bağımsızlık ilkesinden ve ulusal onurdan almıştı. Bu onun ulusuna ve tarihine duyduğu çok geniş kapsamlı sorumluluk duygusu- nun sonucu idi ya da cumhuriyet kuşağının son tem- silcisinin duyarlı tepkisiydi. Bu nedenle 1973'ten beri Hasan Amca'ya hep hay- ranlık, saygı. sevgi gibi yüce duygular beslemiştim. Onunla tanışmak, onu bu onurlu davranışından ötü- rü kutlamak istemiştim. Ne varki raslantı bizi 12 Ey- lül'ündepremligünlerinde Ankara4. Kolordu Komu- tanlığı Askeri Savcılığfnın Mamak yolu girişindeki kapısında karşılaştırdı. Önce büyük bir üzüntüyle, heyecanla sonra da düş kırıklığıyla yanına yaklaştım. Duygularımı aktardım, güldü, yakasında kimliği ası- lıydı. Servis otobüsüyle ve birlikte Savcılığa gittik. Yıllarca ilişkimiz devam etti. Bir gün hasta olduğunu ve Ibni Sina Hastanesi'nde yattığını duydum. On ya- şındaki oğlum Umut'u alarak ziyaretine gittim ve odasına girdik. O anda ^alnızdı... Oğlum elini öptü. O yüce. o sakin, o olgun görünümü ile doğruldu ve bütün sıcaklığıyla bizi karşıladı. O anda dilimin dön- düğünceoğluma "Hasan Amca"y\, Marsilya'da Türk- ler aleyhine dikilen Ermeni anıtını anlattım. Bir an be- yaz yanaklarından aşağıya iki damla gözyaşının in- diğini gördüm. Her şeye karşın bütün bilinciyle ve gü- cüyle sona direniyordu ve izin isteyerek dışarı çıktım... Birkaç ay sonra da kötü sonu duydum. O günden bugüne Türk dış politikasının başına kimler geldi kimler geçti... Ya dış politika sorunlan; Ege. adalar. Kıbrıs. Çekiç Güç, Azeri ve Kazak pet- rol boru hatları nereden nereye?.. Ama şu bir gerçek ki dış politikada Hasan Esat Işık soğukkanlı, az heyecanlı, yargılama yeteneği üstün, ulusal konularda kararlı, onurlu, dürüst, inatçı, ülke çıkarlarını her türlü kişisel çıkarların üstünde tutabi- len, laik ve demokratik cumhuriyete yürekten bağlı bir kuşaktandı. Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin ve Türk devriminin, Türk dış politikasının bir kurmayı gibi büyümüş, ölünceye kadar da hep bu düşüncelerine bağlı kalmıştı. Geç bileolsa bizYunus'un şu dizeleriyleanısı önünde say- gıyla eğiliyoruz. "Biz bu ilden gider olduk Kalanlara selam olsun" TUR KOSMOS GUMULDUB TURAŞ TATİL KÖYÜ 1 YİF'M PAT.SİYO/-J -CıK SL^- 1 YUZMErW'.l.ZU pSSS* 16.500.DOOTL 0ZEL°LAJ Tt'JE-3ASK£"-Si. SPOPLAFI 1 ALANYA RAMONA 1 BEACH YARIM YUZME 0Z EL PANSİYON " HAVUZU " PLAİ 13.000.000 TL SİDE BLUE VVATERS YARIM PANSİYON -AÇIK BUFE YÜZVIE HAVUZU -OZB. PLAİ TUM KARA VE SU SPOPLAPI TUPK HAMAM! - 5AUNA DİSCO • TJ PARAŞUT-SU KAYAĞİ AMMASYON 3 1 DİĞER TESİSLER İCİN ARAYIN BİLCİ ALIN... MAVİ YOLCULUK 1 özel yatlarla 1 !ar cansıvor hef hafta 25 OOOOOOTL | ÖZEL ARAÇ İLE DOĞA ve TREK GEZİLERI Hem aktiv bir tatil yaşayın, hem de dünyadan yeni dostlar edınin 19.500.000 TL Hafta scnlarınızı değerlendırin. Doğa ve deniz ile kucaklaşın. HER CUMA - PAZAR OTEL AKÇAKOCA - TERKOS DURUSU PARK RESORT ASOS EDEN GARDEN - TURBAN KİLYOS EL.: 0216 356 76 30 - 356 68 84 - 360 06 87 DE TOUR : 0212 275 26 22I MESEN OTEL AKÇAKOCA Orman-Deniz-Sessizlik havuz-sauna cuma-pazar Y.P. 5.000.000 Rez.: 0374 671 44 36 - 611 36 78 Geçmişten Ders Almayanlar... HALİT ÇELENK Hukukçu 1 940-44 ders dönemi, İstanbul Hukuk Fakültesi'nde öğrencilik yıllarımız. Tan gazetesi, sürekli v e en çok severek oku- duğumuz gazete. Sabiha Sertel beğen- diğimiz bir yazar. Ses, Y'ürüyüs.. Akba- ba, okuduğumuz dergiler arasında. Da- ha sonra. 1946 yılında yayımlanan. kısa zaman- da geniş bir okuyucu topluluğu bulan, Aziz Ne- sin"le Sabahattin Ali'nin çıkardıklan siyasal gül- dürü dergisi Marko Paşa'yı elimizden düşürmü- yoruz. Dergi, dönemin siyasal iktidannın baskı- lannı veantidemokratikuygulamalannı büyük bir ustalıklı eleştinyor ve yeriyor. Böylece %4 zülfiivar"e dokunan derginin sık sık kapatılması ve her ka- parmadan sonra değişik adlaraltında (Merhum Pa- şa, Malum Paşa, 7-8 Hasan Paşa, Hür Marko Pa- şa, Bizim Paşa ve Öküz Mehmet Paşa) yeniden yayımlanması. Aziz Nesin'le Sabahattin Ali'nin savaşım kararlılığını gösteriyor. Şair olarak Nazım Hikmet'i. TevfîkFikret'i. A. Kadir'i.H.İ.Dinamo'yu. SaitFaik'i.SuatTaşer'i, Mücap Ofluoğlu'nu seviyoruz. Tam anımsama- dığım o günlerden bir gün Boğazcla Fikret'in Aşiyanının açılacağını öğreniyoruz. Eşim Şeki- be ile birlikte Bebek tramvayına binerek açılışa katılıyoruz. İstanbul Valisi Lütft Kırdar. Milli Eğitim Bakanı Hasan ÂliV'ücel,FilozofRızaTev- fik, Vatan gazetesi başyazan Ahmet Emin Yalman, Tasv iri Efkâr gazetesi başyazan Ebüzziya Zade Velid, birçok gazetenin başyazan ve ünlü şairin sevenlerioradalar. Vali Lütfi Kırdarbiraçılışko- nuşması yapıyor ve Tevfik Fikrefin değerli bir şair olduğunu. yaşadığı dönemde istibdada (bas- kı rejimi) karşı şiirleriyle savaşım verdiğini an- latıyor. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel. Aşiyan'ın açılış nedenlerini açıklıyor. Fikret'in ekin (kültür) tarihimizdekı yerinin önemini vurgula- dıktan sonra sözlerinı bitinrken şu değerlendir- meyi yapıyor: "Tevfık Fikret 'Hak bildiğin yola tek başına gideceksin' divordu; bizde "Hak bil- diğin yola halkla beraber gideceksin' diyonız." Daha sonra. Filozor'Rıza Tevfik, sık sık "Na- zır beyefendinin buv urdukları gibi" sözcükleriy- le başlayan tümcelerle Fikret'i öven bir konuşma yapıyor. Açılışın bitiminden sonra Fikret'in evi- ni. yatak ve çalışma odalarını geziyor; kitapları- nı, kullandığı ev eşyasını inceliyoruz. Aşiyan'ı ge- zerken Fikret'in büyük bir beğeni ile ezberledi- ğimiz şiirlen belleğimizde canlanıyor: "Yırtılır e> kitabı köhne varın / Medfeni fikrolan sayfala- rın / Fakat bunu kimden ümit edelim / Bu azim inkilabı hilkati kim / Hangi kuvvet teahhüt eyle- yecek." vb. (1) • "Benfikrihür, irfanı hür, vkdanı hür bir şairim~ diyen Fikret, şiirlerinde karanlığa karşı aydınlı- ğı, bilgisizliğe karşı bilimi. baskıya karşı özgür- lüğü savunuyordu. Bu nedenle tutucu ve genci çev - relerin saldırısına hedef oldu. ama yılmadı. Öğrencilik yıllanmızda gericilerin. tutucula- nn, şeriatçılann büyük şaire karşı duyduklan düş- manlığı dilegetiren vebirdergideokuyupbelle- ğimize yerleştirdiğimiz şu şiir günümüz için ya- zılmışgibi: "31 Martisyanıvar/Tarihikadim'ini mızragatakacaklar/SislibirakşamüstüFerda'yı yakacaklar / Göründü kara cübbeleri\ le veşil sa- rıklan / Sebilürreşatçılar hortlamış uluyor / Bir tek satınndan senin hâlâ / Heey koca Fikret / Bak ki nasıl korkuluvor." (2). Aydınlanma ve laik-demokratik cumhuriyet karşıtıkesimlergittikçegüçlenereksubaşlannıtut- tular. Kemalist ilkeleri ve laik devleti savunduk- larını söyleyenler de. Aziz Nesin'in bir gülmece öyküsünde anlattığı gibi; sokakta kendisini izle- yen çapkın erkeğin her yaklaşımını ~Dur baka- lım bu işin sonu nereye\-aracak" diye merakla bek- leyen ve sonunda adam yatak odasına kadar gi- rip soyunmaya başladığı halde yine bu işin nere- ye varacağını merak eden kadının yaptığı gibi heyecanla beklemektedirler. (lt Yeniıiileçevirisi: "Yırtducuk, eyköhnekitap. vui'ii) Düfünceye ınezar olan savfulcırııı. Fukat bunu kimden beklevt'lim.' Bu hüviik vaıvtnta dev- rîınini kim. Hangi güı, gönülden iistlenecek.'" Asım Bezifti. ' (2) Bu şiiri. 1940 tı öğrencilikyıllanmda bir der- gide (ikumıiftıını. Unumığum vazarını bilen ve bil- diren olursa seıinırim H.Ç. TARTIŞMA 'Hak Yol İslam' Nerelere Yazılmazütün gazetelerde bir haber vardı. Şeriatçı imam Aydın Aydın. sünnet şölenı sırasında toplu halde yürüttüğü küçük yaştaki yoksul aile çocuklanna aşağıdaki marşı söyletmiş: ~.\skerlerin miğferine Atatürk'ün heykeline Hak yol İslam vazacağız." lmamın adı da enteresan. soyadı da enteresan: Aydın Aydın. Atatürk şöyle diyordu: "Vereceğimiz eğirimin sının ne olursa olsun evvela gençlerimize Türkiye Cumhuriyeti'ne düşman unsurlarla mücadele lii/umu öğretilmelidir." Bir zamanlar bu gençler şu marşı öğrenıvorlar ve sövlüyorlardı: "Çıktık açık alınla 10 >ılda her savaştan /10 yılda 15 mihon gen<; yarattık her yaştan." Nereden nereye gelmişiz. Ama ben şunu merak ediyorum. Askerlerin miğferine. Atatürk'ün heykeline 'Hak yol İslam" vazısını nasıl yazacaklar. Laik cumhuriyette •*Hak Yol İslam" yazısı tek bir yere yazılabılır. Oda insanlann viedanlarıdır. Gönülleridir. Manevi dünyalandır. Herkes beğendiğini yazabilir. Hak yol İslam da yazabilir. hak yol İsada yazabilir. hak yol Musevi de yazabilir. hak yol Ali de yazabilir. Ama Atatürk heykellennin altına. askerlerin miğferine bunları yazamaz. Çünkü onların altında şunlar yazıhdır: - Hayatta en hakiki mürşit ilimdır. - Yurtta sulh. cihanda sulh. - Egemelik kayıtsız ve şartsız milletindir. Özel olarak da Atatürk'ün Afyon'daki heykelinin altında aynen şunlar yazıhdır: "Bir gün gelecek mazlum uluslar. zalimleri yok edecektir." Iskenderun'da da muhteşem bir Atatürk heykeli vardır. Onun altında da şunlar yazıhdır: "40 asırlık Türk ' yurdu. düşman çizmeleri altında esir bırakılamaz." Bu sözler silinerek mi bunların Turizm ve Iki Binli Yıllar• ki binli yıllar I yaklaşırken her alanda göze çarpan değişim rüzgârlan hızlı akışıyla çağm yakalanmasmı güçleştirmektedir. Hızlı da olsa bu değişim sürecinin ötelerinde kalmamak. çağı vakalamak gerekır. İki binli yıllardaki yaşam biçimine. düşünce ve değer yargılanna yabancı kalmamak için herkışi. kurum ve kuruluş kendini irdelemeli ve çağa uyum sağlama aşaması için yeniden yapılanma sürecine girmelidir. Ülkemızde bunun eksikliği fazlasıyla görüldüğü için kurum ve kuruluşlara büyük görev düşmekte. hızlı bir çalışma temposuyla iki binli yıllara geniş pencereler açtıracak kadrolara gereksinim duyulmaktadır. Seçim sisteminin çağdaş boyutlar içinde ele aîınıp bilgisayarlı bir sisteme dönüştiirülmesi beklentilerden bindir. Yerel yönetımlerin daha özerk, hızlı ve işlevsel bir boyut içinde göze çarpması neredeyse bir zorunluluk aşamasındadır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak biz burada ülke ekonomisi için önemlı bir unsur olan genç tunzm sektörünün önündekı iki hedefe değinmek istiyoruz. 20 milvar dolarlık ıhracat gelirlen içinde 5 milyar dolarlık pay ile 1 4'lük orana sahıp olan tunzm sektörü önü açık gelişme trendiyle ödemeler dengesine büyük katkılar sağlamayı \aat etmektedir. Bu çerçevede önenı \erilmesi. özen gösterilmesı gereken bir sektör konumunda yansıyan tunzm. iki binli yıllar öncesınde iki temel hedefe yönelmek durumundadır: Verel yönetimlerle işbırliği ve çevreye yatırım yapma. Aslında birbinyle sıeak ilintisi bulunan bu iki yaklaşım turizm sektör yanhlan tarafından dikkatle ele alınıp değerlendirilmelidir. Özerk bir yapıdan yoksun yerel yönetimlerin. ekonomik basımlılıkları hantallaşmalarına neden olduğu gibi. turistik yörelerde bulunanlann çok güç durumda kalmalarına da katkı sağlamıştır. Merkezi yönetimin. mevcut nüfusuna göre bütçede pay ayırdığı yerel yönetimler nüfuslannın iki katına hizmel yermeve çalışmaktadırlar. Üsteiik diğerlennden farklı olarak hergün makyai tazeleme zorunluluklan da işin bir başka boyutudur. Kültürel değerleri. doğal güzelliklen. yeni. çağdaş ve pahalı olmayan konaklama işletmelerivie turizm için birçok önemlı ögeyi bünyelerinde taşıyan turistik merkezlerin karşı karşıya bulunduklan çok ciddi çevre sorunlan vardır kı bunlar. ancak yerel yönetimlerle işbirliği sağlanarak çözülebilır. Hızlı nüfus artışının neden olduğu çevre sorunlan. sosyal sorunlar. gecekondulaşma. hava ve su kirliliği. ormanlarla bereketli topraklann giderek azalması. doğal çevrenin tahribi. çarpık yapılaşma veri lecek ömeklerden bazılarıdır. Aslında yerel yönetimler de bu sorunların ağırlığı ve olumsuzetkılennı duymaktadırlar. Ancak mevcut yapılan ve içinde bulunduklan sorunlar çözüm »ağlamava vetmemektedir. Sektör yanhlan yerel yönetimlerin yeniden yapılanması konusuna el atma yanı sıra. yerel vönetimlerle işbirliği ve eşgüdüm içinde yansımak durumundadır. Rekreasyon alanları. rekreaktif yollar. spor alanları. parklar. temiz caddeler. tuvaletler. restoranlar. çöp sorunu temız su v e temız hava yerel yönetimlerin ilgi alanına giren önemli noktalardır. Bunlardan birkaçında görülecek olumsuzluk tunzm sektöründe ters rüzgârlar estirebilir. Bu nedenle turizm sektörüyle yerel yönetimlerin katılımcı demokrasi yaklaşımı çervecesınde. sıvil toplum örgütleriyle işbirliği yaparak entegre olmalan yenne "Hak yol İslam" yazılacak. Buna kimsenin gücü ve hayali yetmez. Çünkü biz o sözleri. yurdumuzun her kanş toprağını vatandaş kanı ile sulandırarak oraiara yazdık. Son zamanlarda Türkiye Çumhunyeti'ne yapılan saldırılarda artma görülmektedir. Unutulmamalıdır ki belki onun naciz vücudu toprak olmuştur. Ama Türkiye Çumhuriyetı ilelebet payidar kalacaktır. Dr. A\tekin Ertuğrul gerekir. Eğer koruma- kullanma dengelerine özen gösterilmez. çevre sorunlanna el atılmazsa iki binli yıllarda bunun acısı duyulur. üzüncü içinde kalınabilir. Oysa iki binli yıllar umut ve sevinç yıllarıdır. Bu yıllara uyum sağlamak vebu vılların gerisinde kalmamak için şımdiden ön çalışmalar yapılmalı. bir hazırlık sürecine girilmeli. yenilik ve önlemler göze çarpmahdır. Tunzm. sektör yanlılarmın tek başına yüklenip götürecekleri bir konumda değildir. Ilgili olduğu kurum ve kuruluşlann da aynı dinanizm ve ve parlaklıkta gözlenmeleri gerekir. Onlann hantal statükocu yapısı değişmezse turizm bundan olumsuz yönde etkilenir. Bu yüzden iki binli yıllar yaklaşırken tüm kurum ve kuruluşlar kendilerini tazelemeli. yeniden yapılanmalı ve yeni çağa uyum sağlamalıdırlar. Abdullah Tekin PENCERE Hiç Kimse Susmuyor, Medenice Sabrediyor^ ^ ^ • ^ J azetenizde f 1 her aün veya M belirli I M günlerde ^ L I yazılannı ^ t a ^ zevkle okuduğumuz bütün köşe yazarlannın ortaklaşa sordukları bir soru var: Neden toplum susuyor? 27 haziran tarihli yazısında SayınŞükran Sonerde aynı soruyu soruyor. Hiç kimse susmuyor. bütün halk olayları en yakın şekilde izlıyor ve medenice sabrediyor. Başka yapabileceği bir şey yok ki! Seçim zamanı fikri sorulııyor. o da fikrini açıklıyor. Ondan sonra kimse bir şey sormuyor. Gazetelerde mektup yazsa yayınlanamaz. Hakkında fikir belirteceği kişilere ise zaten ulaşmak mümkün olamıyor. Sokaklarda yürüyüş yapamaz. coplarlar. Hırsızlık. yolsuzluk yapan politikacılarla mücadele derneği aibı bir dernek kurmak mümkün değildir. Susup sabretmekten başka yapılacak hiçbir şey yok. maalesef. Yapılan yanlışları görüp susmaması gereken insanlar. mılietvekillerıdır. Parti yöneticileridir. Onlar neden susuyor 1 .' Çünkü hepsi beni sokmayan yılan bin yaşasın diişüncesinde ve yılana ilişmiyorlar. Çünkü hepsi bir menfaat bağı ile bağlı. Aldıkları maaş ve kıyak emeklilik bile susmaları ıçın veterlidir. Yanlışı ve eksiği halkın susmasmda aramak doğru bir yorum değildir. Yanhşlık sistemdedir. Birinci ve en büyük yanlış. köşe yazılanndan birınde çok güzel tarif edildiği gibi. siyaset yaşamına kaza kurşunu gibi girişlerin önlenmesidir. İkinci büyük yanhşlık milletvekili olabilme yolunun cebinde parası olan herkese açık oluşudur. Anadolu'da paranın adam ettiği ve akh başında bir insanın karşısına alıp konuşmayacağı birçok kişı hele ağzı biraz laf yapıyorsa milletvekili olabiliyor. Hiç kimse bu adamın tahsilini. deneyımini. projelerını. geçmişini sormuyor. Soramıyor çünkü sistem buna müsaade etmiyor. Çünkü T.Ç. hudutları içinde okur yazar herkes milletvekili olur. Fakat bu kışi ilkokulu bitirmemişse işçi olamaz, memur olamaz. Koray Tarakçıoğlu Kapitalist Enternasyonalizm?.. Gazetenin başlığı: "ABD sarsıldı!.." Neden?.. Çünkü son 10 gün içinde Amerika, terörie iki kez yüz yüze geldi... Geçenlerde New York'tan havalanan biryolcu uça- ğı, havada patlamıştı; bu kez, Atlanta'da bir açık ha- va konserine yerleştirilen bomba, olimpiyatları kun- dakladı. Oysa olimpiyat oyunlarını güvenceye almak için At- lanta'da kuş uçurtulmuyordu. Terörie içli dışlı yaşayan ülkelerde, bombalann pat- laması ve insanlann ölmesi doğal karşılanıyor; kötü- lüğe koşullanmak alışkanlık yaratıyor. Ama dünyada terörsüz toplumlar da var... Onlar güvence içinde yaşıyorlar. Peki, ne zamana dek yaşayacaklar?.. 'Küreselleşme' denen olgu, gerçekten yaşama ge- çirilirse, yoksul ülkelerle zengin ülkeler 'al gülüm ver gülüm' iç içe yaşamaya başlarlarsa neler olmaz?.. • Insanlığın geçmişini baştan sona geniş açılı bir de- ğerlendirmenin tartısına vurursak ne görüyoruz?.. Sürekli savaşım tarihi belirliyor ve her savaşın altın-~ da bir ekonomik neden yatıyor. Ancak 20'nci yüzyık da "Özgürlük, adalet, eşitlik" istemek insanların do- ğal güdülerine dönüştü; çağımızda bu kavramlarayö- nelik talepler yoğunlaşıyor. Peki, dünyamızda ne var ne yok?.. Özgürlük, çoğu ülkede ya yok ya da kısıtlı!.. Eşit- liği yer yuvarlağındaarakibulasın!.. Adalet, uluslara- rası ve ulusal yaşamlarda adı var sanı yok bir kav- ramdan ötede anlam taşımıyor. Küreselleşen dünyada, ulusal sınırlar kalkacaksa, yeryüzü "fe/<t)/>'pazar"adönüşecekse, gezegenimiz "büyük bir köy" sayılacaksa, sözde uygar görünen zengin ülkelerin çekecekleri var; yoksul ülkelerdeki terörün sınır tanımazlığı, küreselleşmeyle yayılabilir. 20'nci yüzyılda dünya olağanüstü birtarihsel sınav- dan geçti. "Özgürlük. eşitlik, adalet" kavramlan üzerinde yük- selen sosyalizm, insanlığı sınıfsal ayrımlardan ve sö- mürüden kurtarmak için tasarlanmıştı. Çoğu yoksul ülke, emperyalizme karşı sosyalizme bir kurtuluş re- çetesi gibi sarılmak istedi. Ancak yeryüzünün zen- gin kapitalistleri, kırkyıl süren "SoğukSavaş"tasos- yalizm adına öne çıkan "Sovyetler Birliği"n\ yenilgi- ye uğrattılar. Yenilginin nedenlerini bir yana bırakırsak, insanlık- ta bir umut çöktü, Sovyetler'in yıkılmasını sosyaliz- min yenilgisiyle anlamdaş sayanlar, ne yapacakları- nı şaşırdılar. "Sosyalist enternasyonalizm" ülküsünün yerine bu kez "Yeni Dünya Düzeni" mi konuyor?.. "Yeni Dünya Düzeni," içeriği bakımından "kapita- list enternasyonalizm" demek. • Peki, kapitalist enternasyonalizm, ınsanlığın uy- gartık tutkusuna dönüşen "özgürlük, adalet, eşitlik" ülküsüne toplumları ulaştırabilir mi?.. Çağın tartışması ve sorunu bu!... Dünyanın çoğu yerinde terör, etnik savaş, işken- ce. mezhep savaşı, dinsel gericilik, sömürü, adalet- sizlik, katliam, çevreyi yok etme ve anarşi kol gezi- yor. Bu kanlı kargaşa ortamından Amerika da payı- nı almak durumunda mı?.. Kuveyt'i kollayıp übya'nın üstüne vararak ya da Irak'la Küba'ya ambargo uy- gulayarak "Yeni Dünya Düzeni"n\ yürütmek olanağı var mı?.. "Altta kalanın canı çıksın" anlayışıyla çağdaş ve uy- gar bir düzen kurulabilir mi?.. ÇİÇEK Sevgiyle, özlemle anıyoruz. HOTELFİESTA*** "Sizlerle en iyisi" HAVUZ BAR - RESTAURANT ÇALIŞ-FETHİYE CUMHURİYET OKURLARI İÇİN yatak + kahvaltı + akşam yemeği + Cumhuriyet gazetesi 1996 yaz boyunca bir kişi : 1.400.000 TL. 0-6 yaş arası ücretsiz 6-12 yaş arası 700.000 TL Dostların yoğun ilgisine teşekkürler... Rezervasyon: O 252 613 28 71 Rezervasyon ön ödeme: Akbank. Fethiye Şubesi Hesap No: AOOO/0014322/01-2 "Marrnaris 'te çok ucuz tatil"_ Cleopatra Adası karşısında Denize sıfır Kişi başına 1.500.000 TL'ye sabah kahvaltısı. akşam yemeği dahil. Tel : 0.252 495 80 85 - 495 80 86 Faks : 0.252 495 80 84
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle