Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 NİSAN 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 15
CRAMOFON İĞNESİ SELtM tLERl
Bir Büyük Usta: M. Ş. E.Doâumu tam altı gün önceye rastlı-
yordu. 29 Mart 1883. Nankörlükle be-
zenmiş edebiyatımızın yitikleri arasında
onu da saymak. annıak gerekir mi. pek
kestireniiyorum. Çünkü o zaten kendini
gızlemış: M. Ş. E.'nin Memdııh Şevket
Esendaladının kısaltması olduğunu ne
zaman öğrendim. hatırlamıyorum.
Edindiğim ilk öykü kitaplan beyaz ka-
paklı. dümdüz. kırmızı M. Ş. E. yazılıy-
dı. 1960'larda. Sahaflar'danedinmiştim.
Vurulduğum öykülerle donanmıştı bu
kitaplar.
Kitaplardan önce ilk bilgileri Tahir
Alangu'nun Cumhuriyet'ten Sonra Hi-
kâye ve Roman. Cevdet Kudrefin Türk
Edebiyatında Hikâye ve Roman incele-
me-antolo|ilerinden devşirmiş olmalı-
yım. Alangu da Cev det Kudret de büyük
bir hikâyeci olduğunu belirtiyorlardı.
Adının gizi konusunda Cevdet Kudret
şöyle di\or:
"'Hikiyelerinde ve romanlaruıda çok-
lukla •M.Ş.". M.Ş E'.arasırada Mus-
tafa Memduh', 'Mustafa Yalınkat'.
"M.Oğulcuk". vb gibi takma adlan kul-
lanmıştır. Bunu, "edebiyatı küçümse-
mek" diye yorumlayan olmuşsa da genei-
liklekuİlandıgı M'Ş." ve M Ş.E yi-Di-
van ve Halk edebiyatı geleneğimizde ol-
duğu gibi- birer mahlas' diye görmek
daha doğrudur. Ya/ılannda kendi adını
kullanarak sanat alanında ün alıp bun-
dan siyaset hayatında yararlanması ola-
nağı varken, siyasetçi kişiliğiyle sanatçı
kişiliğini birbirinden ayırnıış, siyasetin
gölgesini sanatına sıçratmak istememiş-
tir."
Günümüzün her ne yoldan olursa ol-
sun. ünlenme çaba v e girişimlerine o ka-
dar ters düşen bu tutum için Alangu da
konuşmak ihtiyacını duymuş:
"M.Ş.E.. ölümüne yakın vıllara gelin-
ceye kadar, daha çok politika alanında ta-
nınmıştı. (...) Sanat yolunda acelesi. ün
kazanmak için telaşı olmamıştır. Sanat-
çı kişiliği hiç gbze çarpmadan. kendisi de
bunu istcyip aramadan, 1946 yılına ka-
dar bir yeraltı suy u gibi aktı geldi."
Esendal. Çorlu'da doğmuş. Babası
Rumelı göçmenlerinden. çiftçi Mehmet
Şevket Bey'miş. Esendal'ınöğrenimha-
yatı böliik pörçük: kendi kendisini yetiş-
tirmiş. 1906'da lttihat ve Terakki Çemi-
yeti'negirivor. Kurtuluş Savaşı yıllann-
da Ankara hükümetinın vanında yeralı-
yorveortaelçilikle Azerbaycan'a gönde-
riliyor (1920-1924). Bir dönem İstanbul
liselerindeöğretmenlik. Sonra yine elçi-
lik aörevi. Bilecik milletvekilliğı (1938-
1950). 1941-1945 arası Çumhuriyet
Halk Partisi Genel Sekreteri. 16 Mayıs
nun eşsız
hikayelerinde
hayat hep
ortasından yakalanır; ne
bir başlangıç
sözkonusudur, ne bir
düğümleniş, ne de keskin
sonuçlar. Bir bakıma,
klasik hikaye sanatı,
beylik hikaye tanımı
altüst edilmiştir.
nun kendini
' gizleyişlerinde,
eserine imza
atmaktan kaçınmış eski
ustaların inceliği
yakalanıyor. Gün ışığına
çıkmakta olan toplu eseri
üzerinde ciddiyetle
durmuyor olmak, bize
özgü çarpık zihniyetin
acı göstergesi.
1952"de Ankara "da ölüyor. İşte özetin
özeti yaşamöyküsü.
Farklı bir hikâyeci
Esendal 1925 yılına kadar büsbütün
gizli birhikâyecidir: Yazdıklannı yayım-
lamaz. Bu yayımlanmamış hikâyeler.
işin aslı aranırsa. dönemlerinin çok
önündedir.
OlayaağırlıkverenÖmerSeyfettinhi-
kâyeciliğinin moda olma özelliği gös-
terdiği o dönemde Esendal. olaysız, dü-
şünce ve duygunun çözümlenınesine gi-
riştiği. yalın. çarpıcılıktan uzak, ama he-
men hepsi içli. derin hikâyeler yazmış-
tır. Olayın geri plana itildiği hikâyeler-
de, toplumsal çe\re çeşitliliği. değişik
katmanlardan insan bolluğu Esendaî'ı il-
ginç kılar. Burada kışisel gözlem valnız
kendisinden söz aemaz. bütün birtoplu-
ma açılmak ister.
Esendal'ın toplum ha\atı. toplumsal
düzen konusunda kendine özgü. ütopik
olduğu ölçüde şiirsel görü^leri \ar. Bir
büyük şair. Cahit Kiilebi. çok güzel dile
getiriyor:
"Ankara"dan çıkıp ne kadar gitseniz
sonu gelnıe>ecek bir şehir. daha doğrusu
kasaba. Taa sıııırlara kadar. Ardı arkası
gelmeyecek, küçüL güzel e>ler. Bağlar,
bahçeler. Ekilmiş tarlalar. \e o küçük
mülklerin mesut sahipleri... Makine me-
deni>etini de inkâr etmediğini sözlerine
eklhordu. Ama bu iki âlenıi nasıl ka> naş-
tımordu. soranıadını."
Belki öykülerve romanlaryanıtlıyor:
M.Ş.E. süreklı mutluluğun arayı^ı için-
de bir dünva kurmaşı gcrcksinmenıiş
midir'.' Çok acıklı birövküsünde. "Karı-
sının Kocası'nda bile. olup bitenlerin bir
daha olup bitmemesi ıçin açık temenni-
lerdu\umsanır. Makine medeniycti. in-
sanlığın erinci \e mutluluğuna anlam
kattığı ölçüde uygarlık özelliği edinebi-
lecekıir. O bağ bahçe özlemiyle. Ei.cn-
dal. altını çizmediğı bir •çevrecilik' nıa-
nıfestosu kaleme getirmış sayılmaz nv?
Onun eşsiz hikâ\elerinde hayat hep
ortasından yakalanır; ne bir başlangıç
söz konusudur, ne bırtiüğümlenış. ne de
keskin sonuçlar. Bir bakıma. klasik hikâ-
ye sanatı. beylik hikâye tanımı altüst
edilmiştir.
Çok se\digim. külyutmaz gülüşlü
'Hamit tçin Bir YazTda Esendal. bırga-
i i j i k j d k
nuşiurur. Bu iki gazeteciden biri okuma-
mışlığıyla öv ünmektedir. Abdülhak Hâ-
mid konusunda bütün bilgisizliğine kar-
şın iki de nutıık atar: ilki övgülü. ikinci-
si yergili. Öteki gazeteci. 'ulu şair'in
ölüm yıldönümü için yazılacak yazıyı
bu tırnak içinde ünlem işaretli uzman ar-
kadaştan istevecektir. Allem kallem, so-
nunda yazı yazılır ve üstadlarca da be-
genilir.
"Hâmit İçin Bir Yazı'da dümdüz giden
çizgı, ortalıkta hiçbır şey yok sanısı
uyandırırken. övle geniş perspektiflere
açılır ki. hakikatli okur şaşakalır. Ulus
gazetesinde 1948 tarihinde yayımlanmış
öykünün bir cümlesi, günümüz basın
dünyasını yorumlamaya hâlâ yetip artı-
yor:
"Bizi adam sandıklan için mi okuy or-
larsanıvorsun? Dedikoduy u.ortalıgaça-
muıiaşmayı biraz gevşetelim, görürsün
bak, satış ne oluvor!"
Büyük içtenlik
Esendal modern bir hikâyecidir. Olan-
ca iddiasız tutumunda onu yeniye, mo-
dern olana alıp götürense. en başta, bü-
iik içtejjjigidir. Ö\külerinde..'«rt*i
1
ol-
U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F İ L M F E S T İ V A L İ
PORTRE PETER GOTHAR
1947 yılında Macanstan'ın Pecs kentinde doğan
PeterGothar. bir süre Tanm Akademisi"nde egıtım
gördükten sonra Budapeşte ÜnKersitesi'ne geçerek
tiyatro okumaya başladı. 1974 yılında de\ let televiz-
yonunda yönetmen yardımcılıgı görevıni üstlenen
Gother. 1975 yılında Ti-
yatro \e Film Sanatı Aka-
demisi'nin film \e TV
bölümünden mezun ola-
rak eğitimini tamamladı.
Bu dönemde TV filmleri.
belgeseller. \e çocuk
filmleri çeken vönetnıen.
ilk filmi "Değerli Bir
Gün" ile Venedik Film
Festi\ali"nde büyük ödü-
lü alınca uluslararası
alanda adını duyurdu.
"Zaman Durdu". (1981). ~Zaman"( 1985). rTıpkı
.\merika"(l987). "Melodram" (I99l)gibı filmlere
imzasını atan Gothar'ın festi\al programında bııcün
yer alan 1994 yapımı filmi "Uç Nokta". 80"li yıTla-
nn sonunda bir Doğu Avrupa ülkesinde geçen. bas-
kıcı rejimler üzerine eleştirel bir deneme.
Film. gösterildiği yıl Macaristan'da Yılın Filmi
seçilmişti.
BEYOĞLl EMEK:
Düınada BırGece ıIJ.OO.
hS.fO). Uç Nokta (15.00,
21.30)
BEVOCLL"FİTAŞ-I:
Ya^amak Istivorum
(12.00. 18.30). Düşkiin
Melekler f15.00 21.30)
BEYOĞLU FtTAŞ-2: Sığ
Sularda Ölüm
112.00.15.00). Bir Kn
Gezintısi&Kırda Bir Film
(15.00.21.30)
BEYOĞLL FİTAŞ-3:
Gözyaşı Sineması
(I2.Û0.1S.30). CarlTh.
Dreyer-Mesleğim
(15.00.21.30)
BEYOĞLLALKAZAR:
Tok\o Hıkâyesi
(12.0i>.IX.3(b. New
^'ork'ta Dolunay
(15.00.21.30)
lf\DIKÖY REKS:
Önemsiz Adam (12.00).
Chungking Ekspresi
(15.00). Betty (1X30).
Birbirimizi Öyle Çok
Se\miştık Kı (21.30)
BEYOĞLL EMEK:
Cehennem Iİ5 00. 21. M»
BEYOĞLL FİTAŞ-1:
Audrey Rose
(12.00.1X.30). En Çok
Arzulanan Erkek
(15.00.21.30)
BE\OĞLL FtTAŞ-2:
Postacı ıl2.00. IX.30).
Kaybolan Kadın
(1İ0O21 30)
BEYOĞLl FİTAŞ-3:
Fransız Sinemasının 2\50
^•||ı&^'önetI•nenlerin
Gecesi (12.00. 18.30).
Japon Sinemasının 100
Yı!ı& Merak Ediyorum
(15.00.21.30)
BEYOĞLL ALKAZAR:
Müslüman (12.00. 18.30).
Sahne (15.00.21.30)
K\DIKÖ\ REKS:
Derisiz (12.01)). Yaşasın
Ask (15.1)0). BirTann
Komedisi 118.30). Giindüz
Giızeli (21.30)
KAÇIR1VIAYIN
Torben Skjodt Jensen'ın Danımarka-Norveç
yapımı belgesel fılını "Carl Th.Dreyer-MesJe-
ğim". sinemayla yakından ilgılenenlerin özellik-
le ılgısını çekecek bırçahijma. Danimarkalı ünlü
sessız film vönetmeni Carl Theodor Dreyer'ın
(1889-l%8)yaşamı \eçalışnıaları üzerine kuru-
lu belgesel.
ünlü yönet-
menle çalış-
mış sınema-
cılarındagö-
r ü ş I e r i n e
başvurarak
bir sınerıa
efsanesının
yarattıği gi-
zınardındaki
adamı sorgu-
luyor. Film-
de. bızzat Dreyer'in kendisini \e sınemasını an-
lattığı bölümler de var. Festı\al programında yer
alan bir diğer belgesel. "Gözyaşı Sineması" da bir
ülke sınemasını vakından tanımak açısından il-
ginç olabılir. Sil>ia Oroz'un "Melodram: Latin
Amerika'da Gözyaşı Sineması" adlı kıtabından
Latin Amerikalı sınemacı Nelson BereiradosSan-
tos'un yarattığı belgesel. Latin Amerika sinema-
sını tüın vönlerivle irdelivor.
Italya'dan insan manzaralan
CUMHLR CANBAZOĞLU
EttoreScola'nın Italyan
sinemasındaki ağırlığı oruz v ıldır
artarak de\am ediyor. Senaryo
yazarlığında pişerek kamera arkasına
geçen Scola"nın her filmi ttalyan
toplumunun bir aynası adeta.
"Llsta-'nın 1974 yapımı Birbirimizi
Öyle Sevmiştik ki (C'eravamo Tanto
Arnati) üçü erkek biri kadın dört
ltalyanın kişiliğinde Italya'daki sosyal
değişimi anlatıyor.
Birbirimizi Öyİe Sevmiştik ki. Scola
deyince ilk akla gelen simgesel
filmlerinden biri. Festivalde daha
önce 1988 yılında gösterilen film.
Sinemanın YüzyıIı-2 bölümünde yine
programda. Aslında İstanbul Festivali
ya^amı. insanı iyi gözlemleyen
Scola'yı çok seviyor. Anımsadığımız
kadanyla İtalyan yönetmenin bugüne
dek Balo. Çirkinler, Kirliler \e
Kötüler, Özel Bir Gün, Teras, Aşk
Tutkusu, Splendor, Saat Kaç, Mario,
Maria ve Mario, Komiser Pepe,
Yaşamımın En Güzel Akşamı, Aile
adlı fiimleri festi\ale konuk oldu...
Birbirimizi Öyie Sevmiştik ki, 2.
Dünya Savaşı sırasında dağlarda
Almanlara karşı savaşmış üç
partizanın savaş sonrası
yaşadıklannın bir özeti. Üç arkadaş.
>enı fıkırlerle ve enerjiyle her şeye
>enıden başiamavı planlıyor. Ancak
günler geçtikçe hastabakıcı Antonio
yine hastabakıcı kalıyor. güneyli
öğretmen Nicola kendini sinemaya
kaptırıyor. Aralannda >alnız Gianni
zengin oluyor.
Yıllar sonra yeniden bir araya
geldiklerinde Gianni. arkadaşlarına
üçkâgıtçılıkla. bir zenginin kızıyla
yaptjğı e\ lilikle bu servete
kavuştugunu anlatma cesaretini
bulamıyor. Film. "Bizim nesil igrenç
bir nesil'şeklinde günah çıkartmayla
sona eriyor.
Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik ki,
dört dörtlük bir halya panoraması
değil belki. ama sevirci iki saat
boyunca beyazperdeden kopamav ıp
kendini muhakkak üç kahramandan
biriyle özdeşleştiriyor.
Filmin teknik yapısı dikkat çekici,
Birbirimizi
Ö>le
Sevmiştik ki,
2. Dünya
Savaşı
sırasında
dağlarda
Almanlara
karşı
savaşmış üç
partizanın
savaş sonrası
yaşadıklannı
n bir özeti.
Scola bu
fılmde bir
kez daha
küçük
insanlann
sıradan
öykülerini
genelleştirere
k bize
kendimizi
anlatıvor.
50'li >ıllann ortalarına dek bütün
İtalya siyah-beyaz çekilmiş. Sonra
ekonomik patlama. iç hesaplaşmalar.
terörgünleri renkli verilmiş.
Scola bu filmde bir kez daha küçük
insanlann sıradan öykülerini
genelleştirerek bize kendimizi
anlatıyor. Birbirimizi Öyle Çok
Sevmiştik ki. bir kez daha izlenir...
mak endişesinden alabildiğine uzak du-
ruşu, gerçek, has bir edebiyat adamının
seçimi sayılmalıdır.
Büyük içtenlik, dedim: Esendal karşı-
lik.li söyleşir gibidir okuruyla. tatlı tatlı
anlatmakta, yorumu bizimle paylaşmak
istemektedir. Okura kimileyin dediko-
dular fısıldar. kimileyin yakınır; sizin de
dertlerinizi. kaygılarınızı. sevinçlerinizi
dinlemeye hazırdır.
Peki. İcolay mı böylesi bir öykü hava-
sı yakalamak? Alangu yanıtlıyor:
"Onun,anlattiklan karşısındaki bu si-
nirsiz rahatlığı, gerçeği öğrenmesinde
harcadığı uzun emeğin tabii bir sonucu-
dur. (_) Esendal, bir toplum düzeninin.
bu milletin yüzy ıllar boyunca y aşayışının
süriip getirdiği güzel ve iy i törelerin, mil-
li değerlerin ayıklanmış bütünü ile Batı-
h tekniğin birlesmesinden meydana gele-
cek yeni bir düzenin, savunucusu \e ha-
bercisiydi. İnsanlann kötülüklerinden
bahsederken, bu mutlu gelişmeyi göz
önünde tutarak, bunlann hepsinin iyive
varacağını duy urarak babaca bir hoşgö-
rürlükie anlatmaktadır."
M.Ş.E.. roman alanında uzun yıllartek
bir eseriyle. Ayaşlı ile Kiracılarfvla
(1934)tanınıyordu. Bilgi Yayınevi. Mu-
zafferUyguner'in emeğiyle usta yazarın
iki romanını daha sundu okura: Vassaf
Bey(1983). Miras(1988). Çok degerli.
incelikli birromancıyla tanıştık.
Ayaşlı ile Kiracılan. öyküde aranmış
yenilikçiliği. romanda. roman sanatında
da uygular: Eserin baş kişileri yoktur.
Baş kişi. doğrudan dogruya 'çevre'dir.
Eski Ankara'dan yeni Ankara'ya yol al-
mış bu çevre, birapartmanın oda oda ki-
raya verilmiş katında bir araya gelen ki-
şilerden oluşmadır. Kişiler birbirlerine
yaklaşırlar. uzaklaşırlar. kimileyin de te-
ğet geçerfer.
Tanpınar, Ayaşlı ile Kiracılarfnı de-
gerlendiriyor:
"Ayaşlı ile Kiracılan adlı büyük roma-
nı, yeni kurulan Ankara'nın ha>asında
memleketteki se>iye ve zihniyet farklan-
nı kuvvette gösteren bir eserdir. Bu hiç
mütearnz görünmeden her söy lemek is-
tediğini söyleyen realizme bugünkü ede-
biyatımız en canlı taraflanndan birini
borçludur."
Yeni Ankara'da aşk
Vassaf Bey'e gelince. eser. 19301ar
Ankarası'nda, yeni başkentte bir aşk ma-
salı niteligindedir. Öte yandan bu aşk
ilişkisi. neredeyse. geçmişin görücü yön-
teminden izdüşümler taşır.
Orta yaşı aşkın Vassaf Bey. birbirini
hiç tanımamış genç erkekle genç kızı ay-
n ayn tanımış, beğenmiş. sevmiş; onla-
nn bir arada mutlu yaşayacaklannı. bir
yuva kurabileceklerini sezinlemiştir. O
yuva, Vassaf Bey'in ölümünden sonra.
ama Vassaf Bey'in hayattayken hazırla-
mış olduğu plan sonucu kurulur. Genç
kız ve genç adam birbirlerini usul usul
tanırlar, Vassaf Bey'in haksız olmadığı
ortaya çıkar.
Vassaf Bey. tıpkı Ayaşlı ile Kiracılan
gibi. umutdolu bir romandır. Ankara'nın
odak seçilmesi. söz konusu umudun ye-
ni düzenden. Cumhuriyet'ten kaynaklan-
dıgına işaret eder. Andığım iki romanla
YakupKadri'nin umarsız -\nkara'sı kar-
şılaştırılsa, hayli ilginç toplumsal veriler
derlenebilecektir. Esendal, umudunu.
işinde gücünde, kendi halinde. çalışkan,
iddiasız, gayretli yurttaşlara açar...
Yazann bilinen son romanı Miras, as-
lında. 1924'te tefrika edilirken yarım
kalmıştır. İmparatorlugun çözülüşünü
panoramasına katan bu romanın çok us-
ta işi anlatımı. üslubu, alçakgönüllü
Esendal'ın romancılığımıza o yıllarda
neler armagan etmiş olduğunu ancak bu-
gün söyleyebiliyor. Kimbilir ne çok za-
man harcanmasıyla!
EsendaTın anUan
1970'lerdeydi. Bilgi Yayınevfnin sa-
hibi Ahmet Tesiik Küflü, M.Ş.E. öykü-
lerinin hayranı olduğunu. bu öykülerin
tümünü devşirip yayımlamak istediğini
söylerdi. Nitekim isteğini gerçekleştirdi.
Adam Öykü dergisinin mart-nisan sa-
yısında, 'Öykü dünyasından haberler'i
okurken bir Esendal haberine çok sevin-
dim:
tstanbul 11 Kitaplığf nda düzenlenen
toplantıda Esendal'ı irdeleyen konuşma-
cılardan Muzaffer Uyguner. dinleyicile-
re iki deftergösteriyor. Defterlerde elya-
zısıyla Esendal'ın anılan; bunlardan
1925 tarihli Tahran Günlüğü yaytmlana-
cakmış. 1050 sayfayı bulan öteki anılar
ise Esendal'ın çocukluk dönemine iliş-
kinmiş.
Bu önemli eserlerin -yazık ki- satış re-
korları kırmayacağını biliyorum. Yine
de Bilgi Yayınevi'nin yayımlama onuru-
nu taşımasını dilemekteyim.
Siyaset hayatının ortasında bir ömür-
boyu yazma arzusunu. edebiyata bağlı-
lığını asla y itirmemiş Esendal'ı gerçek-
ten özümsediğimizi elbette ileri sürme-
yeceğim. süremeyeceğim. Keşke süre-
bilseydim...
Onun kendini gizleyişlerinde. eserine
imza atmaktan kaçınmış eski ustalann
inceligi yakalanıyor. Gün ışığına çık-
makta olan toplu eseri üzerinde ciddi-
yetle durmuyor olmak. bize özgü çarpık
zihniyetin acı göstergesi. Gazetelerimiz-
de, televizyon kanallarımızda Jules Ver-
ne'in yeni bulunmuş romanı haber ola-
biliyor; ne Vassaf Bey için, ne Miras için
aynı heyecan yaşandı.
Sonra bir başka usta hikâyecimizin.
Vüs'at O. Bener'in saptadığı şu miithiş
sözler; Bener'e şöyle diyor Esendal:
"Hikâyeciler. bu > urdun içli, duygulu
e\ latlarıdır. Onlar nasıl bir yurt özîedik-
lerini söylüyorlan kendilerine dokunan
hadiseleri ortaya döküyorlar. bir iş görü-
yorlar, iş! Gevezelik değil bu!.. Bakmayın
siz o sanatı hor görenlcre."
Yurdun içli, duygulu e% latlan... Bu söz
kulaklarımızda çınlayakalsın!..
ODAK NOKTASI
AHMET CEIV1AL
Bilge Karasu'dan
Kalanlar...
Bilge kişilerden geriye, alışılagelmiş şeyler kalmaz.
Onlardan ne kaldığını saptamanın ölçüsü, tapu ka-
yıtları, banka hesaplarının kabarıklığı, hisse senetleri-
nın sayısı falan değildir.
Bilge kişiler yeryüzü yaşamlarını noktaladıklarında,
geriye bir zamanlar, hayatta oldukiarı sürece. butün
hemcinsleri için çizmeye çalıştıkları ışıklı yolu kendi-
lerinden sonra da devam ettirmeye yarayacak araç-
ları bırakırlar. Bilge Karasu'dan geriye böyle bir mi-
ras kaldı.
Üstelik Bilge Karasu, bıraktıklarını yalnızca "gende
bırakmakla" yetinmeyıp, kalanlara bir yörunge de çız-
di.
Bıraktıklanndan özellikle yetişmekte olan genç ku-
şaklann yararlanabilmeleri için, odak noktası olarak
üniversite kurumunu seçti.
Bilge Karasu'nun Anadolu Üniversitesî'ne bırâktığı
miras, iki bın cıvarında kitap. üç yüze yakın nota ve
otuz kadar değerli tablodan oluşuyor. Karasu'nun ölü-
münün ve bu armağanların üniversiteye varmasının
üzerinden henüz çok kısa bir süre geçmiş olmasına
karşın değerlendirme çalışmalarının tamamlanmış ol-
ması. kanımca Anadolu Ünıversitesı'nin kadirbılırliği-
nin anlamlı bir göstergesi sayılmalıdır.
Karasu'nun kitaplan. üniversite kitaplığının geçen yıl
hizmete açılan modern binasında alanlarına göre da-
ğıtılarak hizmete sunuldu. Ayrıca yalnızca Bilge Kara-
su'nun kitaplan için. kitap ve yazar adlarına gore du-
zenlemeyi içeren, tıtiz çalışma ürünü ozel bir katalog
da basıldı.
Karasu'nun bir bölümü antik değer taşıyon notala-
rı, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın ar-
şivine teslim edildi.
Tablolar ise, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi'nin koleksiyonuna eklendi. Bu koleksiyonu
tanıtan ve Güzel Sanatlar Fakültesi'nin 10. kuruluş yıl-
dönümü etkinlikleri çerçevesinde basılan nefis kata-
logda. Karasu'nun amnağan ettiği tablolar ıçin ozel bir
bölüm hazırlandı. Anadolu Üniversitesi'nce Bilge Ka-
rasu 'ya gösterilen kadırşinaslığın mimarlanndan olan,
fakültenin ozamanki dekanı Prof. Dr. Engin Ataç, ka-
taloga yazdığı önsözde, Karasu'nun armağan ertıği re-
simleri de içeren koleksiyonun, yakında açılması plan-
lanan ve Türkiye'nin ilk "Üniversite Müzesi" olacak
Resim ve Heykel Müzesi'nde sergileneceğini belırtı-
yor.
Erol Akyavaş, Turan Erol, Mengü Ertel, Gülsüm
Karamustafa, Delacroix, Nuri İyem, Orhan Peker
ve Nicolas Jean, Karasu'nun bu koleksiyona bağış-
ladığı imzalardan yalnızca birkaçı.
Bu arada Güzel Sanatlar Fakültesi'nin şimdikı de-
kanı Prof. Dr. Mehmet T. Erem, Anadolu Üniversite-
si'nce Bilge Karasu'nun anısına gösterilen kadirşinas-
lığın bir başka örneğini sergiledi. Karasu'nun ölumün-
den sonra, 66. yaş günü nedeniyle Türkıye Felsefe Ku-
nımu ve Ankara Alman Kültür Merkezı'nm ortak ça-
lışmalanyla düzenlenen toplantıda sunulan tebliğîer,
şimdi Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesı
tarafından bir kitap halinde yayına hazırlanıyor.
Değerti miraslar kadar, onlara sahıp çıkmanın biçi-
mi de önemlidir. Ülkemizin acıklı yanlanndan biri de
ne yazık ki yukardakı türden çok sayıda mirasın orta-
lık yercte sahıpsiz, değerlendirilmeden bırakılmasfdtr.
Bu durum gözönünde tutulduğunda, Anadolu Ünı-
versitesi'nin Bilge Karasu'nun anısına gösterdiği say-
gı ancak örnek bir davranış diye nitelendirılebilir.
Bilge Karasu, fakülte bınalanna düzenlenen saldı-
rılarda doğrudan doğruya bilımin hedef alındığı, bılım-
sel eserlerin, arşivlerin ve başkaca bilimsel çalışma
araçlannın kendilerine "üniversite öğrencısı" sıfatını
takan, ama gerçekte bu sıfata yalnızca leke süren ka-
ranlık kişilerce acımasızca yok edildiğı bir ortamda,
bütün varlığını üniversitelere bırakarak bilim kurumla-
nna saygının, bu kurumlann varlığını korumanın ne
demek olduğunu gösterdi.
Şimdi bütün dileğimiz, çok düşündürücü olan bu ör-
neğinyeterince düşündürtebilmesidir...
BUGIN
DİNLETİ
Taş Plaklarda Kadın Sesi (Deniz Kızı Eftalya. Fikriye
Hanım, Suzan Lütfullah): Ayhan Aktar. Göklıan
Akçura ve Cema! Ünlü'nün yöneteceği dınleti saat
18.00'de Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde.
KONSER
Avustralyalı "acid-jazz" grubu Skunkhour'un koııseri
bu akşam Roxy'de. Grubun üyeleri Del Larkm (rap
vokal). Aya Larkin (vokal). Mike Sutherland ıdavul).
Dean Sutherland (bas), VVarvvick Scott (gıtar) ve Paul
Searles (klavye)'dan oluşuyor.
SÖYLEŞİ
istanbul Universitesi iletişim Fakültesi'nde düzenlenen
söyleşilerin bu haftaki konuğu Salih Memecan.
'Medyada Mizah' konusunun ele alınacağı söyleşi saat
14.00'te lletişim Fakültesi 5-6 anfide
gerçekleştirilecek. Kabataş Kültür Merkezi'ndeki
perşembe söyleşileri ise Hilmi Yavuz ile .sürüyor.
Yavuz'un, "Anılar ve Şiirler' konulu söyleşisi saat
!8.00'deKırmızıSalon'da.
(236 25 22).
13.ULUSLARARASI
ANKARA MÜZİK FESTİYALİ
Artıstikdirektörlüğünü Bernd R Bienert'in üstlendiği
Zürich Ballet'nin gösterisi bu akşam MEB Sura
Salonu'nda.
K O N S E R
bugece
SAPP-HO •da
EfiKTII U N I O N
İrlanda Folk Müzigi
E Z : B 4 5 0 6 ( 8
ELMA
Seyahat Acentası
Bayram'a kadar bahar i n d ı n m ı O n u r T o p a r l a k r«hb«fl>ğinde
A S S 0 S
Başka
'
s
'
an6jl
G«"en
| Galata'dan Sadabad'a
07 NİMn '9« P«zar 1 750,000TL
Adım Adım Beyoğlu
14 Nı«an 96 Ptlnr 1 600,000TL
Kara Surian Güney Hallç
21 Nıtan '96 Paıar 1 750,000TL
BAYRAMDA İTALYA
Venedik - Floransa - Roma
29 Nısan -05 r/ayıs
690USD
içi - yurt dışı ekonomik uçak biletieri
urulanmızı, hersalı ve perşembe Cumhuriyetie izieyebjlırsınız
aiCad. 81/1 Beyo<)iu-ISTTel.Q2
1
2 249 52 11 ^ax 0212 293 20 76
Oniversite kımlığimı.
pasomu. nüfus
cüzdanımı, bankamatık
kartımı. banka
kartlanniı kaybettım.
Hükümsüzdür.
ESRA YÖSEL
Pasaportumu kaybettım.
hükümsüzdür.
FERD.A TİML'R
Nüfus cüzdanımı
ka\bettim. hükümsiı/ılür.
SF./.l/l )A\1K