05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 CRAMOFON İĞNESİ SELtM tLERl Bir Büyük Usta: M. Ş. E.Doâumu tam altı gün önceye rastlı- yordu. 29 Mart 1883. Nankörlükle be- zenmiş edebiyatımızın yitikleri arasında onu da saymak. annıak gerekir mi. pek kestireniiyorum. Çünkü o zaten kendini gızlemış: M. Ş. E.'nin Memdııh Şevket Esendaladının kısaltması olduğunu ne zaman öğrendim. hatırlamıyorum. Edindiğim ilk öykü kitaplan beyaz ka- paklı. dümdüz. kırmızı M. Ş. E. yazılıy- dı. 1960'larda. Sahaflar'danedinmiştim. Vurulduğum öykülerle donanmıştı bu kitaplar. Kitaplardan önce ilk bilgileri Tahir Alangu'nun Cumhuriyet'ten Sonra Hi- kâye ve Roman. Cevdet Kudrefin Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman incele- me-antolo|ilerinden devşirmiş olmalı- yım. Alangu da Cev det Kudret de büyük bir hikâyeci olduğunu belirtiyorlardı. Adının gizi konusunda Cevdet Kudret şöyle di\or: "'Hikiyelerinde ve romanlaruıda çok- lukla •M.Ş.". M.Ş E'.arasırada Mus- tafa Memduh', 'Mustafa Yalınkat'. "M.Oğulcuk". vb gibi takma adlan kul- lanmıştır. Bunu, "edebiyatı küçümse- mek" diye yorumlayan olmuşsa da genei- liklekuİlandıgı M'Ş." ve M Ş.E yi-Di- van ve Halk edebiyatı geleneğimizde ol- duğu gibi- birer mahlas' diye görmek daha doğrudur. Ya/ılannda kendi adını kullanarak sanat alanında ün alıp bun- dan siyaset hayatında yararlanması ola- nağı varken, siyasetçi kişiliğiyle sanatçı kişiliğini birbirinden ayırnıış, siyasetin gölgesini sanatına sıçratmak istememiş- tir." Günümüzün her ne yoldan olursa ol- sun. ünlenme çaba v e girişimlerine o ka- dar ters düşen bu tutum için Alangu da konuşmak ihtiyacını duymuş: "M.Ş.E.. ölümüne yakın vıllara gelin- ceye kadar, daha çok politika alanında ta- nınmıştı. (...) Sanat yolunda acelesi. ün kazanmak için telaşı olmamıştır. Sanat- çı kişiliği hiç gbze çarpmadan. kendisi de bunu istcyip aramadan, 1946 yılına ka- dar bir yeraltı suy u gibi aktı geldi." Esendal. Çorlu'da doğmuş. Babası Rumelı göçmenlerinden. çiftçi Mehmet Şevket Bey'miş. Esendal'ınöğrenimha- yatı böliik pörçük: kendi kendisini yetiş- tirmiş. 1906'da lttihat ve Terakki Çemi- yeti'negirivor. Kurtuluş Savaşı yıllann- da Ankara hükümetinın vanında yeralı- yorveortaelçilikle Azerbaycan'a gönde- riliyor (1920-1924). Bir dönem İstanbul liselerindeöğretmenlik. Sonra yine elçi- lik aörevi. Bilecik milletvekilliğı (1938- 1950). 1941-1945 arası Çumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri. 16 Mayıs nun eşsız hikayelerinde hayat hep ortasından yakalanır; ne bir başlangıç sözkonusudur, ne bir düğümleniş, ne de keskin sonuçlar. Bir bakıma, klasik hikaye sanatı, beylik hikaye tanımı altüst edilmiştir. nun kendini ' gizleyişlerinde, eserine imza atmaktan kaçınmış eski ustaların inceliği yakalanıyor. Gün ışığına çıkmakta olan toplu eseri üzerinde ciddiyetle durmuyor olmak, bize özgü çarpık zihniyetin acı göstergesi. 1952"de Ankara "da ölüyor. İşte özetin özeti yaşamöyküsü. Farklı bir hikâyeci Esendal 1925 yılına kadar büsbütün gizli birhikâyecidir: Yazdıklannı yayım- lamaz. Bu yayımlanmamış hikâyeler. işin aslı aranırsa. dönemlerinin çok önündedir. OlayaağırlıkverenÖmerSeyfettinhi- kâyeciliğinin moda olma özelliği gös- terdiği o dönemde Esendal. olaysız, dü- şünce ve duygunun çözümlenınesine gi- riştiği. yalın. çarpıcılıktan uzak, ama he- men hepsi içli. derin hikâyeler yazmış- tır. Olayın geri plana itildiği hikâyeler- de, toplumsal çe\re çeşitliliği. değişik katmanlardan insan bolluğu Esendaî'ı il- ginç kılar. Burada kışisel gözlem valnız kendisinden söz aemaz. bütün birtoplu- ma açılmak ister. Esendal'ın toplum ha\atı. toplumsal düzen konusunda kendine özgü. ütopik olduğu ölçüde şiirsel görü^leri \ar. Bir büyük şair. Cahit Kiilebi. çok güzel dile getiriyor: "Ankara"dan çıkıp ne kadar gitseniz sonu gelnıe>ecek bir şehir. daha doğrusu kasaba. Taa sıııırlara kadar. Ardı arkası gelmeyecek, küçüL güzel e>ler. Bağlar, bahçeler. Ekilmiş tarlalar. \e o küçük mülklerin mesut sahipleri... Makine me- deni>etini de inkâr etmediğini sözlerine eklhordu. Ama bu iki âlenıi nasıl ka> naş- tımordu. soranıadını." Belki öykülerve romanlaryanıtlıyor: M.Ş.E. süreklı mutluluğun arayı^ı için- de bir dünva kurmaşı gcrcksinmenıiş midir'.' Çok acıklı birövküsünde. "Karı- sının Kocası'nda bile. olup bitenlerin bir daha olup bitmemesi ıçin açık temenni- lerdu\umsanır. Makine medeniycti. in- sanlığın erinci \e mutluluğuna anlam kattığı ölçüde uygarlık özelliği edinebi- lecekıir. O bağ bahçe özlemiyle. Ei.cn- dal. altını çizmediğı bir •çevrecilik' nıa- nıfestosu kaleme getirmış sayılmaz nv? Onun eşsiz hikâ\elerinde hayat hep ortasından yakalanır; ne bir başlangıç söz konusudur, ne bırtiüğümlenış. ne de keskin sonuçlar. Bir bakıma. klasik hikâ- ye sanatı. beylik hikâye tanımı altüst edilmiştir. Çok se\digim. külyutmaz gülüşlü 'Hamit tçin Bir YazTda Esendal. bırga- i i j i k j d k nuşiurur. Bu iki gazeteciden biri okuma- mışlığıyla öv ünmektedir. Abdülhak Hâ- mid konusunda bütün bilgisizliğine kar- şın iki de nutıık atar: ilki övgülü. ikinci- si yergili. Öteki gazeteci. 'ulu şair'in ölüm yıldönümü için yazılacak yazıyı bu tırnak içinde ünlem işaretli uzman ar- kadaştan istevecektir. Allem kallem, so- nunda yazı yazılır ve üstadlarca da be- genilir. "Hâmit İçin Bir Yazı'da dümdüz giden çizgı, ortalıkta hiçbır şey yok sanısı uyandırırken. övle geniş perspektiflere açılır ki. hakikatli okur şaşakalır. Ulus gazetesinde 1948 tarihinde yayımlanmış öykünün bir cümlesi, günümüz basın dünyasını yorumlamaya hâlâ yetip artı- yor: "Bizi adam sandıklan için mi okuy or- larsanıvorsun? Dedikoduy u.ortalıgaça- muıiaşmayı biraz gevşetelim, görürsün bak, satış ne oluvor!" Büyük içtenlik Esendal modern bir hikâyecidir. Olan- ca iddiasız tutumunda onu yeniye, mo- dern olana alıp götürense. en başta, bü- iik içtejjjigidir. Ö\külerinde..'«rt*i 1 ol- U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F İ L M F E S T İ V A L İ PORTRE PETER GOTHAR 1947 yılında Macanstan'ın Pecs kentinde doğan PeterGothar. bir süre Tanm Akademisi"nde egıtım gördükten sonra Budapeşte ÜnKersitesi'ne geçerek tiyatro okumaya başladı. 1974 yılında de\ let televiz- yonunda yönetmen yardımcılıgı görevıni üstlenen Gother. 1975 yılında Ti- yatro \e Film Sanatı Aka- demisi'nin film \e TV bölümünden mezun ola- rak eğitimini tamamladı. Bu dönemde TV filmleri. belgeseller. \e çocuk filmleri çeken vönetnıen. ilk filmi "Değerli Bir Gün" ile Venedik Film Festi\ali"nde büyük ödü- lü alınca uluslararası alanda adını duyurdu. "Zaman Durdu". (1981). ~Zaman"( 1985). rTıpkı .\merika"(l987). "Melodram" (I99l)gibı filmlere imzasını atan Gothar'ın festi\al programında bııcün yer alan 1994 yapımı filmi "Uç Nokta". 80"li yıTla- nn sonunda bir Doğu Avrupa ülkesinde geçen. bas- kıcı rejimler üzerine eleştirel bir deneme. Film. gösterildiği yıl Macaristan'da Yılın Filmi seçilmişti. BEYOĞLl EMEK: Düınada BırGece ıIJ.OO. hS.fO). Uç Nokta (15.00, 21.30) BEVOCLL"FİTAŞ-I: Ya^amak Istivorum (12.00. 18.30). Düşkiin Melekler f15.00 21.30) BEYOĞLU FtTAŞ-2: Sığ Sularda Ölüm 112.00.15.00). Bir Kn Gezintısi&Kırda Bir Film (15.00.21.30) BEYOĞLL FİTAŞ-3: Gözyaşı Sineması (I2.Û0.1S.30). CarlTh. Dreyer-Mesleğim (15.00.21.30) BEYOĞLLALKAZAR: Tok\o Hıkâyesi (12.0i>.IX.3(b. New ^'ork'ta Dolunay (15.00.21.30) lf\DIKÖY REKS: Önemsiz Adam (12.00). Chungking Ekspresi (15.00). Betty (1X30). Birbirimizi Öyle Çok Se\miştık Kı (21.30) BEYOĞLL EMEK: Cehennem Iİ5 00. 21. M» BEYOĞLL FİTAŞ-1: Audrey Rose (12.00.1X.30). En Çok Arzulanan Erkek (15.00.21.30) BE\OĞLL FtTAŞ-2: Postacı ıl2.00. IX.30). Kaybolan Kadın (1İ0O21 30) BEYOĞLl FİTAŞ-3: Fransız Sinemasının 2\50 ^•||ı&^'önetI•nenlerin Gecesi (12.00. 18.30). Japon Sinemasının 100 Yı!ı& Merak Ediyorum (15.00.21.30) BEYOĞLL ALKAZAR: Müslüman (12.00. 18.30). Sahne (15.00.21.30) K\DIKÖ\ REKS: Derisiz (12.01)). Yaşasın Ask (15.1)0). BirTann Komedisi 118.30). Giindüz Giızeli (21.30) KAÇIR1VIAYIN Torben Skjodt Jensen'ın Danımarka-Norveç yapımı belgesel fılını "Carl Th.Dreyer-MesJe- ğim". sinemayla yakından ilgılenenlerin özellik- le ılgısını çekecek bırçahijma. Danimarkalı ünlü sessız film vönetmeni Carl Theodor Dreyer'ın (1889-l%8)yaşamı \eçalışnıaları üzerine kuru- lu belgesel. ünlü yönet- menle çalış- mış sınema- cılarındagö- r ü ş I e r i n e başvurarak bir sınerıa efsanesının yarattıği gi- zınardındaki adamı sorgu- luyor. Film- de. bızzat Dreyer'in kendisini \e sınemasını an- lattığı bölümler de var. Festı\al programında yer alan bir diğer belgesel. "Gözyaşı Sineması" da bir ülke sınemasını vakından tanımak açısından il- ginç olabılir. Sil>ia Oroz'un "Melodram: Latin Amerika'da Gözyaşı Sineması" adlı kıtabından Latin Amerikalı sınemacı Nelson BereiradosSan- tos'un yarattığı belgesel. Latin Amerika sinema- sını tüın vönlerivle irdelivor. Italya'dan insan manzaralan CUMHLR CANBAZOĞLU EttoreScola'nın Italyan sinemasındaki ağırlığı oruz v ıldır artarak de\am ediyor. Senaryo yazarlığında pişerek kamera arkasına geçen Scola"nın her filmi ttalyan toplumunun bir aynası adeta. "Llsta-'nın 1974 yapımı Birbirimizi Öyle Sevmiştik ki (C'eravamo Tanto Arnati) üçü erkek biri kadın dört ltalyanın kişiliğinde Italya'daki sosyal değişimi anlatıyor. Birbirimizi Öyİe Sevmiştik ki. Scola deyince ilk akla gelen simgesel filmlerinden biri. Festivalde daha önce 1988 yılında gösterilen film. Sinemanın YüzyıIı-2 bölümünde yine programda. Aslında İstanbul Festivali ya^amı. insanı iyi gözlemleyen Scola'yı çok seviyor. Anımsadığımız kadanyla İtalyan yönetmenin bugüne dek Balo. Çirkinler, Kirliler \e Kötüler, Özel Bir Gün, Teras, Aşk Tutkusu, Splendor, Saat Kaç, Mario, Maria ve Mario, Komiser Pepe, Yaşamımın En Güzel Akşamı, Aile adlı fiimleri festi\ale konuk oldu... Birbirimizi Öyie Sevmiştik ki, 2. Dünya Savaşı sırasında dağlarda Almanlara karşı savaşmış üç partizanın savaş sonrası yaşadıklannın bir özeti. Üç arkadaş. >enı fıkırlerle ve enerjiyle her şeye >enıden başiamavı planlıyor. Ancak günler geçtikçe hastabakıcı Antonio yine hastabakıcı kalıyor. güneyli öğretmen Nicola kendini sinemaya kaptırıyor. Aralannda >alnız Gianni zengin oluyor. Yıllar sonra yeniden bir araya geldiklerinde Gianni. arkadaşlarına üçkâgıtçılıkla. bir zenginin kızıyla yaptjğı e\ lilikle bu servete kavuştugunu anlatma cesaretini bulamıyor. Film. "Bizim nesil igrenç bir nesil'şeklinde günah çıkartmayla sona eriyor. Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik ki, dört dörtlük bir halya panoraması değil belki. ama sevirci iki saat boyunca beyazperdeden kopamav ıp kendini muhakkak üç kahramandan biriyle özdeşleştiriyor. Filmin teknik yapısı dikkat çekici, Birbirimizi Ö>le Sevmiştik ki, 2. Dünya Savaşı sırasında dağlarda Almanlara karşı savaşmış üç partizanın savaş sonrası yaşadıklannı n bir özeti. Scola bu fılmde bir kez daha küçük insanlann sıradan öykülerini genelleştirere k bize kendimizi anlatıvor. 50'li >ıllann ortalarına dek bütün İtalya siyah-beyaz çekilmiş. Sonra ekonomik patlama. iç hesaplaşmalar. terörgünleri renkli verilmiş. Scola bu filmde bir kez daha küçük insanlann sıradan öykülerini genelleştirerek bize kendimizi anlatıyor. Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik ki. bir kez daha izlenir... mak endişesinden alabildiğine uzak du- ruşu, gerçek, has bir edebiyat adamının seçimi sayılmalıdır. Büyük içtenlik, dedim: Esendal karşı- lik.li söyleşir gibidir okuruyla. tatlı tatlı anlatmakta, yorumu bizimle paylaşmak istemektedir. Okura kimileyin dediko- dular fısıldar. kimileyin yakınır; sizin de dertlerinizi. kaygılarınızı. sevinçlerinizi dinlemeye hazırdır. Peki. İcolay mı böylesi bir öykü hava- sı yakalamak? Alangu yanıtlıyor: "Onun,anlattiklan karşısındaki bu si- nirsiz rahatlığı, gerçeği öğrenmesinde harcadığı uzun emeğin tabii bir sonucu- dur. (_) Esendal, bir toplum düzeninin. bu milletin yüzy ıllar boyunca y aşayışının süriip getirdiği güzel ve iy i törelerin, mil- li değerlerin ayıklanmış bütünü ile Batı- h tekniğin birlesmesinden meydana gele- cek yeni bir düzenin, savunucusu \e ha- bercisiydi. İnsanlann kötülüklerinden bahsederken, bu mutlu gelişmeyi göz önünde tutarak, bunlann hepsinin iyive varacağını duy urarak babaca bir hoşgö- rürlükie anlatmaktadır." M.Ş.E.. roman alanında uzun yıllartek bir eseriyle. Ayaşlı ile Kiracılarfvla (1934)tanınıyordu. Bilgi Yayınevi. Mu- zafferUyguner'in emeğiyle usta yazarın iki romanını daha sundu okura: Vassaf Bey(1983). Miras(1988). Çok degerli. incelikli birromancıyla tanıştık. Ayaşlı ile Kiracılan. öyküde aranmış yenilikçiliği. romanda. roman sanatında da uygular: Eserin baş kişileri yoktur. Baş kişi. doğrudan dogruya 'çevre'dir. Eski Ankara'dan yeni Ankara'ya yol al- mış bu çevre, birapartmanın oda oda ki- raya verilmiş katında bir araya gelen ki- şilerden oluşmadır. Kişiler birbirlerine yaklaşırlar. uzaklaşırlar. kimileyin de te- ğet geçerfer. Tanpınar, Ayaşlı ile Kiracılarfnı de- gerlendiriyor: "Ayaşlı ile Kiracılan adlı büyük roma- nı, yeni kurulan Ankara'nın ha>asında memleketteki se>iye ve zihniyet farklan- nı kuvvette gösteren bir eserdir. Bu hiç mütearnz görünmeden her söy lemek is- tediğini söyleyen realizme bugünkü ede- biyatımız en canlı taraflanndan birini borçludur." Yeni Ankara'da aşk Vassaf Bey'e gelince. eser. 19301ar Ankarası'nda, yeni başkentte bir aşk ma- salı niteligindedir. Öte yandan bu aşk ilişkisi. neredeyse. geçmişin görücü yön- teminden izdüşümler taşır. Orta yaşı aşkın Vassaf Bey. birbirini hiç tanımamış genç erkekle genç kızı ay- n ayn tanımış, beğenmiş. sevmiş; onla- nn bir arada mutlu yaşayacaklannı. bir yuva kurabileceklerini sezinlemiştir. O yuva, Vassaf Bey'in ölümünden sonra. ama Vassaf Bey'in hayattayken hazırla- mış olduğu plan sonucu kurulur. Genç kız ve genç adam birbirlerini usul usul tanırlar, Vassaf Bey'in haksız olmadığı ortaya çıkar. Vassaf Bey. tıpkı Ayaşlı ile Kiracılan gibi. umutdolu bir romandır. Ankara'nın odak seçilmesi. söz konusu umudun ye- ni düzenden. Cumhuriyet'ten kaynaklan- dıgına işaret eder. Andığım iki romanla YakupKadri'nin umarsız -\nkara'sı kar- şılaştırılsa, hayli ilginç toplumsal veriler derlenebilecektir. Esendal, umudunu. işinde gücünde, kendi halinde. çalışkan, iddiasız, gayretli yurttaşlara açar... Yazann bilinen son romanı Miras, as- lında. 1924'te tefrika edilirken yarım kalmıştır. İmparatorlugun çözülüşünü panoramasına katan bu romanın çok us- ta işi anlatımı. üslubu, alçakgönüllü Esendal'ın romancılığımıza o yıllarda neler armagan etmiş olduğunu ancak bu- gün söyleyebiliyor. Kimbilir ne çok za- man harcanmasıyla! EsendaTın anUan 1970'lerdeydi. Bilgi Yayınevfnin sa- hibi Ahmet Tesiik Küflü, M.Ş.E. öykü- lerinin hayranı olduğunu. bu öykülerin tümünü devşirip yayımlamak istediğini söylerdi. Nitekim isteğini gerçekleştirdi. Adam Öykü dergisinin mart-nisan sa- yısında, 'Öykü dünyasından haberler'i okurken bir Esendal haberine çok sevin- dim: tstanbul 11 Kitaplığf nda düzenlenen toplantıda Esendal'ı irdeleyen konuşma- cılardan Muzaffer Uyguner. dinleyicile- re iki deftergösteriyor. Defterlerde elya- zısıyla Esendal'ın anılan; bunlardan 1925 tarihli Tahran Günlüğü yaytmlana- cakmış. 1050 sayfayı bulan öteki anılar ise Esendal'ın çocukluk dönemine iliş- kinmiş. Bu önemli eserlerin -yazık ki- satış re- korları kırmayacağını biliyorum. Yine de Bilgi Yayınevi'nin yayımlama onuru- nu taşımasını dilemekteyim. Siyaset hayatının ortasında bir ömür- boyu yazma arzusunu. edebiyata bağlı- lığını asla y itirmemiş Esendal'ı gerçek- ten özümsediğimizi elbette ileri sürme- yeceğim. süremeyeceğim. Keşke süre- bilseydim... Onun kendini gizleyişlerinde. eserine imza atmaktan kaçınmış eski ustalann inceligi yakalanıyor. Gün ışığına çık- makta olan toplu eseri üzerinde ciddi- yetle durmuyor olmak. bize özgü çarpık zihniyetin acı göstergesi. Gazetelerimiz- de, televizyon kanallarımızda Jules Ver- ne'in yeni bulunmuş romanı haber ola- biliyor; ne Vassaf Bey için, ne Miras için aynı heyecan yaşandı. Sonra bir başka usta hikâyecimizin. Vüs'at O. Bener'in saptadığı şu miithiş sözler; Bener'e şöyle diyor Esendal: "Hikâyeciler. bu > urdun içli, duygulu e\ latlarıdır. Onlar nasıl bir yurt özîedik- lerini söylüyorlan kendilerine dokunan hadiseleri ortaya döküyorlar. bir iş görü- yorlar, iş! Gevezelik değil bu!.. Bakmayın siz o sanatı hor görenlcre." Yurdun içli, duygulu e% latlan... Bu söz kulaklarımızda çınlayakalsın!.. ODAK NOKTASI AHMET CEIV1AL Bilge Karasu'dan Kalanlar... Bilge kişilerden geriye, alışılagelmiş şeyler kalmaz. Onlardan ne kaldığını saptamanın ölçüsü, tapu ka- yıtları, banka hesaplarının kabarıklığı, hisse senetleri- nın sayısı falan değildir. Bilge kişiler yeryüzü yaşamlarını noktaladıklarında, geriye bir zamanlar, hayatta oldukiarı sürece. butün hemcinsleri için çizmeye çalıştıkları ışıklı yolu kendi- lerinden sonra da devam ettirmeye yarayacak araç- ları bırakırlar. Bilge Karasu'dan geriye böyle bir mi- ras kaldı. Üstelik Bilge Karasu, bıraktıklarını yalnızca "gende bırakmakla" yetinmeyıp, kalanlara bir yörunge de çız- di. Bıraktıklanndan özellikle yetişmekte olan genç ku- şaklann yararlanabilmeleri için, odak noktası olarak üniversite kurumunu seçti. Bilge Karasu'nun Anadolu Üniversitesî'ne bırâktığı miras, iki bın cıvarında kitap. üç yüze yakın nota ve otuz kadar değerli tablodan oluşuyor. Karasu'nun ölü- münün ve bu armağanların üniversiteye varmasının üzerinden henüz çok kısa bir süre geçmiş olmasına karşın değerlendirme çalışmalarının tamamlanmış ol- ması. kanımca Anadolu Ünıversitesı'nin kadirbılırliği- nin anlamlı bir göstergesi sayılmalıdır. Karasu'nun kitaplan. üniversite kitaplığının geçen yıl hizmete açılan modern binasında alanlarına göre da- ğıtılarak hizmete sunuldu. Ayrıca yalnızca Bilge Kara- su'nun kitaplan için. kitap ve yazar adlarına gore du- zenlemeyi içeren, tıtiz çalışma ürünü ozel bir katalog da basıldı. Karasu'nun bir bölümü antik değer taşıyon notala- rı, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın ar- şivine teslim edildi. Tablolar ise, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin koleksiyonuna eklendi. Bu koleksiyonu tanıtan ve Güzel Sanatlar Fakültesi'nin 10. kuruluş yıl- dönümü etkinlikleri çerçevesinde basılan nefis kata- logda. Karasu'nun amnağan ettiği tablolar ıçin ozel bir bölüm hazırlandı. Anadolu Üniversitesi'nce Bilge Ka- rasu 'ya gösterilen kadırşinaslığın mimarlanndan olan, fakültenin ozamanki dekanı Prof. Dr. Engin Ataç, ka- taloga yazdığı önsözde, Karasu'nun armağan ertıği re- simleri de içeren koleksiyonun, yakında açılması plan- lanan ve Türkiye'nin ilk "Üniversite Müzesi" olacak Resim ve Heykel Müzesi'nde sergileneceğini belırtı- yor. Erol Akyavaş, Turan Erol, Mengü Ertel, Gülsüm Karamustafa, Delacroix, Nuri İyem, Orhan Peker ve Nicolas Jean, Karasu'nun bu koleksiyona bağış- ladığı imzalardan yalnızca birkaçı. Bu arada Güzel Sanatlar Fakültesi'nin şimdikı de- kanı Prof. Dr. Mehmet T. Erem, Anadolu Üniversite- si'nce Bilge Karasu'nun anısına gösterilen kadirşinas- lığın bir başka örneğini sergiledi. Karasu'nun ölumün- den sonra, 66. yaş günü nedeniyle Türkıye Felsefe Ku- nımu ve Ankara Alman Kültür Merkezı'nm ortak ça- lışmalanyla düzenlenen toplantıda sunulan tebliğîer, şimdi Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesı tarafından bir kitap halinde yayına hazırlanıyor. Değerti miraslar kadar, onlara sahıp çıkmanın biçi- mi de önemlidir. Ülkemizin acıklı yanlanndan biri de ne yazık ki yukardakı türden çok sayıda mirasın orta- lık yercte sahıpsiz, değerlendirilmeden bırakılmasfdtr. Bu durum gözönünde tutulduğunda, Anadolu Ünı- versitesi'nin Bilge Karasu'nun anısına gösterdiği say- gı ancak örnek bir davranış diye nitelendirılebilir. Bilge Karasu, fakülte bınalanna düzenlenen saldı- rılarda doğrudan doğruya bilımin hedef alındığı, bılım- sel eserlerin, arşivlerin ve başkaca bilimsel çalışma araçlannın kendilerine "üniversite öğrencısı" sıfatını takan, ama gerçekte bu sıfata yalnızca leke süren ka- ranlık kişilerce acımasızca yok edildiğı bir ortamda, bütün varlığını üniversitelere bırakarak bilim kurumla- nna saygının, bu kurumlann varlığını korumanın ne demek olduğunu gösterdi. Şimdi bütün dileğimiz, çok düşündürücü olan bu ör- neğinyeterince düşündürtebilmesidir... BUGIN DİNLETİ Taş Plaklarda Kadın Sesi (Deniz Kızı Eftalya. Fikriye Hanım, Suzan Lütfullah): Ayhan Aktar. Göklıan Akçura ve Cema! Ünlü'nün yöneteceği dınleti saat 18.00'de Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde. KONSER Avustralyalı "acid-jazz" grubu Skunkhour'un koııseri bu akşam Roxy'de. Grubun üyeleri Del Larkm (rap vokal). Aya Larkin (vokal). Mike Sutherland ıdavul). Dean Sutherland (bas), VVarvvick Scott (gıtar) ve Paul Searles (klavye)'dan oluşuyor. SÖYLEŞİ istanbul Universitesi iletişim Fakültesi'nde düzenlenen söyleşilerin bu haftaki konuğu Salih Memecan. 'Medyada Mizah' konusunun ele alınacağı söyleşi saat 14.00'te lletişim Fakültesi 5-6 anfide gerçekleştirilecek. Kabataş Kültür Merkezi'ndeki perşembe söyleşileri ise Hilmi Yavuz ile .sürüyor. Yavuz'un, "Anılar ve Şiirler' konulu söyleşisi saat !8.00'deKırmızıSalon'da. (236 25 22). 13.ULUSLARARASI ANKARA MÜZİK FESTİYALİ Artıstikdirektörlüğünü Bernd R Bienert'in üstlendiği Zürich Ballet'nin gösterisi bu akşam MEB Sura Salonu'nda. K O N S E R bugece SAPP-HO •da EfiKTII U N I O N İrlanda Folk Müzigi E Z : B 4 5 0 6 ( 8 ELMA Seyahat Acentası Bayram'a kadar bahar i n d ı n m ı O n u r T o p a r l a k r«hb«fl>ğinde A S S 0 S Başka ' s ' an6jl G«"en | Galata'dan Sadabad'a 07 NİMn '9« P«zar 1 750,000TL Adım Adım Beyoğlu 14 Nı«an 96 Ptlnr 1 600,000TL Kara Surian Güney Hallç 21 Nıtan '96 Paıar 1 750,000TL BAYRAMDA İTALYA Venedik - Floransa - Roma 29 Nısan -05 r/ayıs 690USD içi - yurt dışı ekonomik uçak biletieri urulanmızı, hersalı ve perşembe Cumhuriyetie izieyebjlırsınız aiCad. 81/1 Beyo<)iu-ISTTel.Q2 1 2 249 52 11 ^ax 0212 293 20 76 Oniversite kımlığimı. pasomu. nüfus cüzdanımı, bankamatık kartımı. banka kartlanniı kaybettım. Hükümsüzdür. ESRA YÖSEL Pasaportumu kaybettım. hükümsüzdür. FERD.A TİML'R Nüfus cüzdanımı ka\bettim. hükümsiı/ılür. SF./.l/l )A\1K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle