05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 1996 PERŞEMBE 14 KULTUR Fazıl Say, yapıtının besteleniş serüvenini anlatıyor Konçertomsu Senfonfm üzerîne FAZIL SAY Ilkini 21. ötekilerini 23 ve 24 yaşlannda yazdığım üç piyano konçertom var. Birincisi beş yıl doyasıya yaşadığım ve çok sevdiğim Berlin'de, üçüncüsü bir külrür kenti olarak yakınlık duyduğum Boston'da seslendinldi; ikincisinin prömiven ise doğduğum. yetiştiğim, derin bağlanm olan Ankara'da gerçekleşiyor; çok şanslıyım. Sinfonia Concertante'ı 23 yaşındayken Berlin'de yazdım. Bu yapıtta tümüyle özgür yaklaşım söz konusudur. "Ozgürlük" hem Berlin'e ilişkindi hem de benim bu yapıttaki anlayışıma... 'Çağdaş müzik'e ulaşmak "Çağdaş müzik" kav ramı üzerinde çok düşündüm o sıralar. Günümüzün sanatı ve benim bu orkestra yapıttmda tutacagım yol konusunda. doğru değerlendirmeler yapmak zorundaydım. Özellikle son yıllarda sıkıntılar içinde göriinen "çağdaş müzik''e kendi açımdan özgürce ulaşmak istiyordum. "Çağdaş müzik" iki sözcükten oluşuyor. Bence sorun (belki yüzde doksan beş oranında), bazı çağdaş yapıtlarda ilk sözcük uğruna ikincinin unutulmasından kaynaklanıyor. Ben ikinci sözcüğe oynamayı düşünüyordum ve bu aslında bir kumardı. Yapıtımda "çağdaş" yaklaşımdan yer yer uzaklaşıldığını siz de göreceksiniz. Müzikle çağdaşlık bir bütündür. tek olgudur. Müzik. duygulan ve ruhu bir akış içinde devinime geçirebiliyorsa. ister çağdaş besteciler olsun. ister Mozart, ister Louis Armstrong ya da F azıl Say'ın "Senfoni Konçertant" adlı yapıtının dünya prömiyeri, Ankara Müzik Festivali çerçevesinde. Gürer Aykal yönetimindeki Cumhurbaşkan 11ğı Senfoni Orkestrası tarafından, bestecinin solist olarak katıhmıyla yarın gerçekleştirilecek. Sanatçı, üç piyano konçertosundan ikincisi olan bu yapıtı 23 yaşındayken Berlin'de yazmış. PORTRE FanlSay, 1970'te Ankara'da doğdu. Dört yaşında piyanoya başladı. Ankara Konserv atu\ an' nda "üstün yetenekli çoculdar için özeİ statü"de ögrenim yapti. Konserv atuvann piyano \e bestecilik bölümlerini 1987'de bitirdi vea>nı yıl Alman devlet bursunu kazandı. Schumann Müzik Akademisi'ndeki öğrenimini 1990'da tamamladı. Berlin Konservatuvan'nda dört yıl öğretim üyelığı yaptı. '!991'deAvrupa Topluluğu Piyano Yarışması 'nda "en iyi çağdaş müzik yorumcusu" ödülünü aldı. 1994'teGenç Konser Artistleri Yarışması'nda Avrupa birinciliğini. kıtalararası vartşmada ise dünya birinciliğini kazandı. Sa> 'ın uluslararası altı ödülü bulunuvor. Âşık VeyseL, amacına ulaşmış demektir. Müziksel tasanmlan yeni tekniklere \e teknolojik amaçlara yöneltirken ruhsal de\inimi unutmak. müziği yok etmek anlamına gelir. Yeni teknikleri kullanırken müziğın büyüsünü yakalamak uöruna bu teknikleri kimi yerde unutmak ise tam bir kumardır. Senfoni Konçertant'ımdaki kumarı. "müzik" ve "çağdaşlık" açılarından hangisinin kazandığına ben değil. siz karar vereceksiniz. Yapıt, bir dakikalık bir çağn olan "Introduzione" ile açılır. Ardından. Brubeck'in ünlü "Take Five"ına bir benzeştırme olan "Take Seven" gelir Bu bölümde (pek izlenemez olsa da) her şeyin "yedi" sayısından yola çıktığını belirtmek isterim: Olçüler yedi dörtlük. yedi sekizlik, yedi on altı hk. yedi üç dörtlük. yedi iki dörtlük: ezgiler yedi notalık, gruplar yedişer ölçülük. akorlar yedi sesli vb... Yedi vuruşlu Bektaşi usullerinden "Devr-i HindT ve "Leng Fahte (Topal Güvercin)", burada modern caz stilinde kullanılmıştır. Üçüncü ve dördüncü bölümler, neo-romantik yaklaşımdadır. Son bölüm ise çok süratli bir "Perpetuum Mobile"den (sürekli hız'dan) oluşur. Süresi 17-18 dakikadırbu yapıtın. Zaten 18 dakikada derdini anlatamayan. 118 dakikada hiç anlatamaz. En olumsuz ihtimalde. kötünün uzunuyla değil, kısası>la karşı karşıyasınız. Güzeldir özgürlük... Yazımın başında *özgürlük"ün bir yönüyle Berlin'e ilişkin oldugunu belirtmiştim. Onu da anlatayım: Yapıtın özellikle orkestralamasıyla uğraştığım 20-25 günü hiç unutamam. Orkestralama biraz satranca benzer: Her hamlede, önceki ve sonraki hamleler zincirini hesaplayarak yoğunlaşmak gerekir. Berlin. orkestralamayı kafamda canlandırabilmek için tüm gereksinimleri karşılayan bir kentti: Sabah bir Italyan cafe'sinde ya da bir göl kıyısında düşünmek, akla takılan sorulara yanıt bulmak için yirmi milyon kitaplık ünlü Berlin Kürüphanesi'nde en gelişkin orkestrasyon kitaplanndan yararlanmak. o da yetmezse. akşama dünyanın en iyi orkestrasına gidip konser dinlemek. bunlar da yetmezse, "sövme özgürlüğü"nün sınırsız olduğu birTürk kahvesinde milli maçımızı seyretmek... Nenede olursa olsun, güzeldir özgürlük. S A N A T Ç I L A R K U R U L T A Y I N I N A R D I N D A N Demokrasininumudu: Türkiye Sanat Kurumu DUYGL) DURGUN Türkiye "de sanat ortamının yeniden ve özerk birbiçimdeyapılandınlması ama- cıyla ilki 27-28 mârt 1995'te gerçekleş- tirilen Sanatçılar Kurultayı, bu yıl 1-2 nisan tarihlerinde Atatürk Kültür Merke- zi'nde toplandı. II. Sanatçılar Kurultayı'nın 'Türki- ye'de Düştûrce ve Yaratma Ozgüriüğü' konulu ilk oturumunda. düşünce özgür- lüğünün önündeki tüm engellerin kaldı- nlması gerektiöı bir kez daha vurgulan- dı. Kurultayın açılış gününe, 45 sanatçı örgütünün temsilcilerinin yanı sıra. top- lu olarak davet edılen TBMM üyelerin- den sadece eski Kültür Bakanı Içel Mil- letyekili Fikri Sağlar katıldı. Özerk Sanat Konseyi Girişim Kurulu Başkanı Ekrem Kahraman'ın. kurulta- yın içeriği ve amaçlan üzerine verdiği bilgilerden sonra Özerk Sanat Konseyi Girişim Kurulu ve TOBAV Genel Baş- kanı Tamer Levent ve Ulusal Sanat Ku- rulu ve PEN Yazarlar Derneği Başkanı Şükran Kurdakul birer konuşma yaptı- lar. Tamer Levent, konuşmasında II. Sa- natçılar Kurultayı'nda. yasa tasansı tar- tışılacak olan Türkiye Sanat Kuru- mu'nun güdümlü bir yapı olmadıgını; aksıne sanatçı özgürlüğünün kurumsal biryapıya dönüştürülmesi ile eşanlamlı oldugunu belirtti. I. Sanatçılar Kurultayı'nın Kültür Ba- kanlığı desteğiyle düzenlendiğini ve ku- rultayın sanatçılann hükümete eleştiriler yönelttiği bir arenaya dönüştüğünü anımsatan Levent. II. kurultayda artık eleştiri ve şikâyetlerin, kurumsal yapının oluşturulmasına yöneltileceğıne dikkat çekti. Sanatçılar KurultayL, bir laboratuvar çabşmasıdır Şükran Kurdakul ise Türkiye'de sanat- çı örgütlerinin çok zor şartlar altında ku- rulduğunu belirterek. "Bu kurultay, Tür- kiye'de ilk defa amaçlan olan, uzağı gö- re'büen bir laboratuvar çalışmasıdır" dı- ye konuştu. İktidarlann sanata hiçbir za- man olumlu bir tavır sergilemediklerini söyleyen Kurdakul. buna karşın sanatçı- lann, her zaman yaratma özgürlüğünü yasaklayan yasalann karşısında yer al- dıklannı belirtti. "Siyasal iktidarlar. sanata yasak koya- rak ashnda kamunun seçme ve bilgilen- me özgürlüğünü kısıtlıyorlar" di>en Kur- dakul. kurultayla birlikte TBMM üyele- rine ve tüm siyasal partilere tarihsel bir fırsat sunulduğunu vurguladı. Siyasetçiler, düşünce özgürlüğünün önüne geçmemeü II. Sanatçılar Kurultayı'nın. kurum- sallaşmaya doğru ilerlerken çok önemli ve riskli işlevleri üstlendiğini söyleyen Fikri Sağlar. devletin kültür sanat yaşa- mında artık yönlendirici ve buyurgan kimligini bir yana bırakarak sanata ve sanatçıya destek olmak ile yetinmesi ge- rektiğini belirtti. Sağlar, devletin sanata bakışında bas- kıcı. otoriter bir yaklaşım sergilediğini söyleyerek "Siyasetçiler sanatçılan kul- lanamazlar. Sadece onlardan bilgi alır- lar. Çünkü düşünen, yaratan insan, sa- natçıdır. Siyasetçi ise o düşünceleri eyle- me geçiren kişidir" dedi. Yaşar KemaTin düşüncelerinden dola- yı DGM'de yargılanıp ceza almasını bü- yük bir ayıp olarak nitelendiren Sağlar. "Bir ülkenin kültürel gelişimi. o ülkenin düşünce üreten adamları ile gerçekleşir. Siyasetçiler, düşünce özgürlüğünün önü- Ergin Koparan, Ekrem Kahraman. Hüsamettin koçan, Atilla Ergür ve Ahmet Gülhan.(FotoğraflanKUBlLAY TÜNTÜL) anatçılar Kurultayı'nın sonuç bildirgesinde laik Türkiye Cumhuriyeti'nde demokrasi geleneğinin oluşturulmasının, ancak sanatçı hak ve özgürlüklerinin sanatçıların katıhmıyla gerçekleşen kurumsal bir yapıyla sağlanabileceği belirtildi. Bunun ancak özerk bir sanatçı yapılanmasında gerçekleşebileceği; bu yapılanmanın da Türkiye Sanat Kurumu yasasının oluşturulmasıyla sağlanabileceği kararına vanldı. S. ne geçmemeüdirler" diye konuştu. Melih Cevdet Anday'ın mesajı Kurultayın açılış gününe Melih Cevdet Anday da meşajıyla katıldı. Şöyle diyor- du Anday: "Özgürlüklerin zorbalıkla ya da yasal hak kullanarak ezildiği, sindiril- diği dönemlerde bile yaratma ozgüriüğü hep var olmuştur. Çünkü insanoğlu ya- ratan, ona verilenle yerinmeyen, yaşama katkıda bulanan bir canlıdır. Yasaklara rağmen gerçekleştirir katkısını. Başka bir deyişle. başkaldırmaktan alır gücünü. Öyle İd, yasaklar olmasa onlan bile ya- ratır. Bakarsınız ki o güne değin bilme- diğiniz yasaklar, engeller, gereksizlikler yaratmıştır.. Yaratma ozgüriüğü temiz- İenmenin. yenilenmenin, tazelenmenin kaynağıdır. Gücünü nerden alıryaratma ozgüriüğü? Özüne olan sevgisinden, say- gısından alır. Özgürlük ka\Tamı zorun- luluk kavramının karşıtıdır... Sorumuza yanıt aramaya başlamadan önce V'olta- ire'in şu şaşırtıcı sözlerine bir göz ata- lım. Voltaire, 'Özgüriük ancak >asalara bağlıolmaktır'di>'or. Nasılolur'.'Zomn- luluğun karsıtı olan bu ka\ ram da mı ya- salara bağir.'.. Evet. Ama bu yasa, artık özdeksel dünyaya bağlı değiL, insanoglu- 'onuç bildirgesinde, öncelikle düşünce ve yaratma özgürlüğünün, demokratikleşmenin önündeki engellerin kaldırılması zorunluluğu konusunda görüş birlığıne vanldığı vurgulanarak Türkiye Sanat Kurumu yasa tasansının yaşamın demokratikleşmesi doğrultusunda önemli bir adım olacağı belirtildi. nun \urarnğı ahlaksal bir yasadır. Bu yüz- den bizûn ona sa> gınıız da var. Biz özgür- lüğe sevgi ve saygı ile bağlıyız. \aratma ozgüriüğü ise insanı tamamlayan başlıca niteliklerin yasasıdır". 12 E> lül sonrası yurdışına çıkmak zo- runda kalan ve geçen hafta Türkiye'ye dönen şair Nihat Behram da kurultayın açılış gününe katılan konuşmacılar ara- sındaydı. Behram. yıllar sonra kendi ül- kesinde kendi dilini konuşuyorolmaktan duyduğu sevinci. "Dünyanın pek çok ül- kesinde düşüncelerimi özgürce söyle\en biri olarak: kendi ülkemde kendi dilim- de düşüncelerimi aktarmanın güzelliği- ni hiçbir şeye değişmem" diye dile geti- rerek düşünce özgürlüğünün ancak ifa- deözgürlüğüylemümkünolacağınnur- guladı. "Toplumun ileriemesini sağlaya- cak olan siyaset adamları ya da fabrika sahipleri değil: >üreğiyle \i aşa>r anlardır. O >ürek susunca ilcrleme sağlanamaz" di- yen Behram. toplumun insanileşmesi doğrultusunda herkesın kendisine düşen görevi \erine getirmesi gerektiğini anım- sattı. Kurultayın, "Türkiye'de Düşünce ve Yaratma Ozgüriüğü" başlıklı ilk otu- rumda söz alan yayıncı Erdal Öz ise. in- sanca yaşamanın tek yolunun üikenin düşünce özgürlüğüne kavuşturulması ol- duğunu belirterek: Yaşar Kemal'in yar- gılanışının Avrupa Birliği'negirmeaşa- masındakı Türkiye'de uygulanan düşün- ce yasağını dünyaya duyurmak açısın- dan sevindirici oldugunu söyledi. Düşünce özgürlüğünün düşünceyi açıklamakla mümkün olabileceğine de- ğinen Prof. Dr. Çetin Özek de düşünce özgürlüğünü sınırsız bir kavram olarak tanımlayarak, bu ozgüriüğü sınırlandır- manın toplumun bilgilenme hakkını elinden almak anlamına geldidiğini be- lirtti.Özek. hukuka aykın olanın düşün- cenin kendisi değil. yaşama geçirilme biçimi olması gerektiğine dikkat çekti. Doç. Dr. Semih Gemalmaz ise sanat örgütlerinin Türkiye'nin 'militarizeedil- tniş toplumsal düzeni'ne karşı çıkmada önemli bir anahtar oldugunu belirterek, Türkive'de düşünce özgürlüğüne getiri- len engellerin yanı sıra o düşüncenin olu- şumunu sağlayan bilgi kaynaklarına ulaşmanın güçlüklerine değindi. Türkiye'de düşünce ve yaratma ozgür- iüğü ile Türkiye Sanat Kurumu'nun ya- sa tasansının tartışıldığı II. Sanatçılar Kurultayı'nın Kurultay Sonuç Bildirge- si'nin oluşturulmasıyla sona erdi. Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçek- leştirilen kurultayın ikinci ve son günü olan 2 nisanda, 6 sanat alanına iüşkin sa- nat-sanatçı örgütleri kendi alan iç toplan- tılannı gerçekleştirdiler. Sanat örgütleri, butoplantılarda"ala- na ait sanat politikalan >e programlan üzerine ha/ırlıklar başlatüması için daimi komtsyon oluşturulması, örgütlenme ve Türkiye Sanat Kurumu tasansının ele alınması" konulannı tartıştılar. llgili ko- misyonlardan gelen rapor metinler ise kurultayın son oturumunda tartışıldı. Uluslararası Plastık Sanatlar Derneği Başkanı Hüsamettin Koçan'ın başkanlı- ğını yürüttüğü oturumda sanatçı örgüt- lerinin yapısı (federatif-konfederatif) üzerine getirilen öneriler ele alındı. Türkiye Sanat Kurumu'na giden yol- da harcanan çabanın sürdürülmesi, sa- natçıların telif haklan. yaşam ortamla- nnda sanat yapıtlannınyeralması. sanat- çı tanımının çalışma alanında yer alma- sı. sanatçılann sigorta sorunlan, konula- nnda her sanatçı örgütünün dayanışma içinde çalışması, sanat etkinliklerinin gerçekleştirildiği mekânlarda altyapı so- runlannın giderilmesi. teknik elemanla- nn eğitimi gibi konularda görüş birliği- ne vanlırken sanat alanlanna, sanat tari- hi. sanat sosyolojisi. sanat psikolojisi gi- bi konulan kapsayan 'sanat bilimleri" ad- lı yeni bir alanın eklenmesi önerisi ka- bul edilmedi. Sanat Kurumu yasa taslağı TBMM'de yasaİaşmaJı Kurumsallaşmaya yönelik tartışmala- nnagırlıkkazandığı II. Sanatçılar Kurul- tayı: Öner Yağcı, AÎpay Kabacah, De\ rûn Demiral, Gülgün Tünçok, Tamer Levent ve Ekrem Kahraman dan oluşan bir ça- lışma grubunun kaleme aldığı 'Sonuç Bildirgesi'nin okunmasıyla sona erdi: "II. Sanatçılar Kurultayı, laik Türki- ye Cumhuriyeti'nde demokrasi geleneğt- nin oluşturuiumasının, ancak sanatçı hak veözgüriüklerinin sanatçılann katıhmıy- la gerçekleşen kurumsal bir yapıyla sağ- lanabileceğine karar vermiştir. Sanat ve sanatçıların laik ve çağdaş yaşama biçi- minin oluşmasında aldığı rolün, sanatçı- lar tarafından projelendirilmesi gerekti- ği düşüncesiyle; sanatın ve sanatçılann kendi alanlannın geüşmesi kültürünün oluşması, değerlerinin yaygınlaştınlma- sı ve üretiminde özgür bırakılmasının, ancak özerk bir sanatçı yapılanmasında gerçekleşebileceği; bu yapıianmanın da Türkiye Sanat Kurumu yasasının oluştu- rulmasıyla sağlanabileceği kararına var- mıstır". Sonuç Bildirgesi'nde. Türkiye'ninde- mokratikleşme ve sanatta kurumlaşma sancılan çektiği bir dönemde. bir yıldır süren yoğun çalışmalardan sonra 47 sa- natçı örgütünün katıhmıyla toplanan II. Sanatçılar Kurultayı öncelikle düşünce \e yaratma özgürlüğünün. demokratik- leşmenin önündeki engellerin kaldınl- ması zorunluluğu konusunda görüş bir- liğine vanldığı vurgulanarak Türkiye Sa- nat Kurumu yasa tasansının yaşamın de- mokratikleşmesi doğrultusunda önemli bir adım olacağı belirtildi. Sonuç Bildirgesi'nde kurultaya katı- lan sanatçılar ve sanatçı örgütlerinin, Türkiye Sanat Kurumu yasa taslağının TBMM'nde kabul edilmesi, yasalaşma- sı ve özerk bir kurum haline dönüşmesi yolunda çaba harcanacağı: ancak Türki- ye Sanat Kurumu'nun oluşmasına engel olacak. >asayı geciktirecek ya da yasa- laştırmayacak olan kararlann karşısında kurultayın kendi varlığını sürdürme ve sanatın, sanatçının onurunu koruma ka- rarlılığında olacağı vurgulandı. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKİ1E Kurultayın Ardından İkincisi gerçekleştirilen Sanat Kurultayı'nda katılım- cı örgüt sayısının 46'ya yükselmesi önemli. Birlikte olamamanın yıllardır sıkıntısını çeken sanat ve kültür kurumları, Kurultay'ı sürekli kılmak için büyük çaba gösteriyorlar. Ne var ki kurum yöneticilerinin verdiği bu çaba, ta- bana, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yansımadı. Üye- lerin dinleyici olarak çağrılı olmadığı Kurultay'a örgüt- lerin seçtiği delegelerin de yarısı katılmadı. Son yıllarda kültür ve sanat derneklerinin -çoğu- nun- en büyük sıkıntısı tabana ulaşamamaları ya da üyelerin ilgisizliği. Geçen yılki Kurultay'a katılım, düşüktü; bu yıl ise, örgüt sayısının artmasına karşın bu sayı biraz daha azalmış. Bu, altını önemle çizdiğimiz üye-yönetici ilişkilerini bir kez daha gündeme getiriyor. Ulusal Sanat Kurulu'nu oluşturan bu birlik -öte yan- dan Sanat Konseyi'ni gerçekleştirme peşinde- bir- kaç dernek yöneticisinin özverili etkinliğiyle sürüyor. Nitekim, ikinci kurultayın gerçekleşmesinde de yine kişisel, özel katkılar söz konusuydu. Ulusal Sanat Kurulu'nun önündeki en büyük en- gel, tabandan kopuk olması. Üstten gelen bir tasa- rım söz konusu. Tabandan kopuk olmak biraz da yö- neticilerle ilgili. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da UPSD ile TOBAV'ın oran olarak ağırlığı katılımda duyumsanıyordu. • Bu olumsuzluklara karşın Kurultay. "hedef" olarak önüne koyduğu "Türkiye Sanat Kurumu" Yasa tasa- nsına ilişkin taslak görüşmesi açısından verimliydi. Sanatçı örgütlerinin, yasalarla güvence altına alın- mış ulusal bir üst kuruluşu oluşturma girişimi, aslın- da sanatçı örgütlerinin mesleki sorunlarına birlikte sahip çıkmanın yanı sıra bu Meclıs için de büyük bir şanstır. Örgüt temsilcileri böylece Meclis'e tarihi bir fırsatı gerçekleştirme olanağı sunuyorlar. Umalım ki bu ya- sa Meclis'ten hazırlandığı biçimiyle çıksm. Sanat alanındaki sorunların çözümü doğrultusun- daki adımlar ile dışa bilinçlı açılmanın yolu, kuşkusuz ki bu yasadan ve bu yasanın olanak sağladığı kurum- dan geçmektedir. • Kurultayın birinci gündem maddesi "Türkiye'de Düşünce ve Yaratma Ozgüriüğü" başlıklı bir toplan- tı çerçevesinde gerçekleşti. Ancak zaman kaybından başka bir şey değildi. Çünkü söylenenler, tartışılanlar sanatçıların yıllar- ca ezbere bildiğı, çoğunun içine düştüğü; yaratım sü- recinde ve bitiminde sık sık karşılaştığı durumlardı. Bu toplantının asıl dinleyenlerinın sanatçılar değil, milletvekilleri olması gerekirdi. Kurultayı oluşturan sanatçılar, Taksim'den Galatasaray'a kadaryürüyüp; ilgili bakanlıklara, Cumhurbaşkanlığı'na, Meclis Baş- kanı'na, Başbakan'a vb. konuyla ilgili telgraf çekse- ler daha yararlı olurdu. • Bir yasa gerçekleştirmenin yanı sıra Kurultay'da cı- lız da olsa çok önemli bir sorun gündeme geldi. Yıl- lardır sanatçılar kendi yaratım alanlannın sınırlarını ka- 1ın duvarlarla örmüşlerdir. Yatırım alanları arasında diyalog yok gibidir. Bir süredir mesleki sorunlar karşısında birliktelik ku- ran sanatçılar, bir türlü yaratım süreciyle ilgili iletişim kuramamıştır. Özcesi. bugüne kadar bu tür birlikte- liklerde "sanat" konuşulmamıştır. Bu kurultayda sanatsal kuram konusunu ortaya atan ve hatta bunu söz konusu olan yasa taslağına da bağımsız bir başlık altında sokmaya çalışan, dı- renen birkaç sanatçı bu konuyu gündeme getirmiş- tir. Bağımsız bir "alan" olarak alınmamasına karşın; yasa taslağmdakı bir altbaşlık olarak yer alabilmıştir. Bence kurultayın en önemli başarısı bir altbaşlık ola- rak taslağa giren kuramla ilgili altbaşlıktır. Belki de üçüncü kurultayın ana başlığı bu olmalıdır. Yaratma özgürlüğümüz, düşünce ve itade özgür- lüğümüz zaten kısıtlı; sanatçılar zaten onlar için bit- mez tükenmez bir savaşım veriyor; bunun yanında temel işlevlerini unutmamalı. Artık, "biraz" da sanat konuşalım, estetik konuşa- lım... Sanat Kurumu'ndan AST'ya dört ödül Kültür Servisi-Sanat Kurumu 1994-95 tivatro dönemi oyunları arasından yaptığı değerlendirme sonucu Ankara Sanat Tivatrosu'nu (AST) tam dört dalda ödüllendırildi. Ödüllerin dağılımı ise şöyle oldu: En tyı Yönetmen Ödülü: Rutkay Azız - "Pazar Keyfi". En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Altan Erkekli - "Pazar Keyfi". Övgüye Değer Kadın Oyuncu: Yalide Gördüm - "Pazar Ke> fi". En fyı Gi) im Tasanmı: Sadık Kızılağaç - "Jan Dark Davası". Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri Kültür Senisi-V'arlıkdergisinin 1990yılından bu yana her yıl düzenledıği Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri'ne katılma süresi 1 mayıs çarşamba günü sona eriyor. Edebiyatımıza >eni değerler kazandırma amacını taşıyan gençlik ödüllen. bu vıl da şiir ve ö\kü dallannda verilecek. 30 yaş ve altındakilerin katılabileceği ödüllere şiirdalında 10. öykü dalında ise 5 ürün gönderilmesi gerekivor. Katılmak isteyenler. ürünlenni 6 ayn dosya halinde "Varlık dergisi. Yaşar Nabi Na>ır Gençlik Ödülü, Piverloti Cad. Ayberk Apt. No: 7 - 34400 Çemberlitaş-İstanbul" adresine gönderebilecekler. Ödüllerde seçici kurullar. şiirde; Kemal Özer. Hilmi Yavuz. Hulki Aktunç, Sennur Sezerve Enver Ercan'dan, öyküde ise Leyla Erbil. Tank Dursun K.. Orhan Duru, Adnan Özyalçıner ve Sulhi Dölek'ten oluşuyor. 'Orhan Kemal Öykü Yarışması' sonuçlandı ADANA(AA)-Çukurova Gazeteciler Cemıyeti'nin (ÇGC) düzenledıği geleneksel "Orhan Kemal Öykü Yarışması" sonuçlandı. Yazar Demirtaş Ceyhun başkanlığında Konur Ertop. Prof. Dr. Aşkın Karadavı. Dr. Şitai Çığ ve gazeteci Zeki Yücel'den oluşan seçici kurul. yanşmaya katılan 26 eser arasında birinciliğe. ikinciliğe ve üçüncülüğe layık eser bulamadı. Değerlendirmesini, "dil ve anlatım bakımından yetkinlik, günümüz Türk öykücülüğünün ulaştığı çizgiye yakınlık ve Orhan Kemal'in dünva görüşüne ters düşmevecek bir içerik" kıstaslanna göre yapan seçici kurul. Tülay Koçak'ın "Ak Alınlı Kırlangıç". Faruk Çavuşoğlu'nun "Nereye Kadar" ve Demet Günoğlu Öncül'ün isimlendirmediği eserine mansı>on ödülü \erecek. Çukurova Gazeteciler Cemıyeti Başkanı Tamer L'nal. yaptığı açıklamada, bu >ıl ikincisi düzenlenen "Orhan Kemal Öykü Yanşmasf'nı daha ileri bir platforma taşımak için çaba göstereceklerini sövledi. L'nal. ödüllerin 13 nisan eumartesi günü düzenlenecek törenle sahiplerine venleceğini bildirrt<
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle