Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 1996 PERŞEMBE
14 KULTUR
Fazıl Say, yapıtının besteleniş serüvenini anlatıyor
Konçertomsu Senfonfm üzerîne
FAZIL SAY
Ilkini 21. ötekilerini 23 ve 24
yaşlannda yazdığım üç piyano
konçertom var.
Birincisi beş yıl doyasıya yaşadığım ve
çok sevdiğim Berlin'de, üçüncüsü bir
külrür kenti olarak yakınlık duyduğum
Boston'da seslendinldi; ikincisinin
prömiven ise doğduğum. yetiştiğim,
derin bağlanm olan Ankara'da
gerçekleşiyor; çok şanslıyım.
Sinfonia Concertante'ı 23 yaşındayken
Berlin'de yazdım. Bu yapıtta tümüyle
özgür yaklaşım söz konusudur.
"Ozgürlük" hem Berlin'e ilişkindi
hem de benim bu yapıttaki
anlayışıma...
'Çağdaş müzik'e ulaşmak
"Çağdaş müzik" kav ramı üzerinde çok
düşündüm o sıralar. Günümüzün sanatı
ve benim bu orkestra yapıttmda
tutacagım yol konusunda. doğru
değerlendirmeler yapmak
zorundaydım. Özellikle son yıllarda
sıkıntılar içinde göriinen "çağdaş
müzik''e kendi açımdan özgürce
ulaşmak istiyordum.
"Çağdaş müzik" iki sözcükten
oluşuyor. Bence sorun (belki yüzde
doksan beş oranında), bazı çağdaş
yapıtlarda ilk sözcük uğruna ikincinin
unutulmasından kaynaklanıyor. Ben
ikinci sözcüğe oynamayı
düşünüyordum ve bu aslında bir
kumardı. Yapıtımda "çağdaş"
yaklaşımdan yer yer uzaklaşıldığını siz
de göreceksiniz.
Müzikle çağdaşlık bir bütündür. tek
olgudur. Müzik. duygulan ve ruhu bir
akış içinde devinime geçirebiliyorsa.
ister çağdaş besteciler olsun. ister
Mozart, ister Louis Armstrong ya da
F
azıl Say'ın
"Senfoni
Konçertant"
adlı yapıtının dünya
prömiyeri, Ankara
Müzik Festivali
çerçevesinde. Gürer
Aykal
yönetimindeki
Cumhurbaşkan 11ğı
Senfoni Orkestrası
tarafından,
bestecinin solist
olarak katıhmıyla
yarın
gerçekleştirilecek.
Sanatçı, üç piyano
konçertosundan
ikincisi olan bu
yapıtı 23
yaşındayken
Berlin'de yazmış.
PORTRE
FanlSay, 1970'te
Ankara'da doğdu. Dört
yaşında piyanoya
başladı. Ankara
Konserv atu\ an' nda
"üstün yetenekli çoculdar
için özeİ statü"de
ögrenim yapti.
Konserv atuvann piyano
\e bestecilik bölümlerini
1987'de bitirdi vea>nı
yıl Alman devlet bursunu
kazandı. Schumann
Müzik Akademisi'ndeki
öğrenimini 1990'da
tamamladı. Berlin
Konservatuvan'nda dört
yıl öğretim üyelığı yaptı.
'!991'deAvrupa
Topluluğu Piyano
Yarışması 'nda "en iyi
çağdaş müzik
yorumcusu" ödülünü
aldı. 1994'teGenç
Konser Artistleri
Yarışması'nda Avrupa
birinciliğini. kıtalararası
vartşmada ise dünya
birinciliğini kazandı.
Sa> 'ın uluslararası altı
ödülü bulunuvor.
Âşık VeyseL, amacına ulaşmış demektir.
Müziksel tasanmlan yeni tekniklere \e
teknolojik amaçlara yöneltirken ruhsal
de\inimi unutmak. müziği yok etmek
anlamına gelir. Yeni teknikleri
kullanırken müziğın büyüsünü
yakalamak uöruna bu teknikleri kimi
yerde unutmak ise tam bir kumardır.
Senfoni Konçertant'ımdaki kumarı.
"müzik" ve "çağdaşlık" açılarından
hangisinin kazandığına ben değil. siz
karar vereceksiniz.
Yapıt, bir dakikalık bir çağn olan
"Introduzione" ile açılır. Ardından.
Brubeck'in ünlü "Take Five"ına bir
benzeştırme olan "Take Seven" gelir
Bu bölümde (pek izlenemez olsa da)
her şeyin "yedi" sayısından yola
çıktığını belirtmek isterim: Olçüler
yedi dörtlük. yedi sekizlik, yedi on
altı hk. yedi üç dörtlük. yedi iki
dörtlük: ezgiler yedi notalık, gruplar
yedişer ölçülük. akorlar yedi sesli vb...
Yedi vuruşlu Bektaşi usullerinden
"Devr-i HindT ve "Leng Fahte (Topal
Güvercin)", burada modern caz
stilinde kullanılmıştır. Üçüncü ve
dördüncü bölümler, neo-romantik
yaklaşımdadır. Son bölüm ise çok
süratli bir "Perpetuum Mobile"den
(sürekli hız'dan) oluşur.
Süresi 17-18 dakikadırbu yapıtın.
Zaten 18 dakikada derdini
anlatamayan. 118 dakikada hiç
anlatamaz. En olumsuz ihtimalde.
kötünün uzunuyla değil, kısası>la karşı
karşıyasınız.
Güzeldir özgürlük...
Yazımın başında *özgürlük"ün bir
yönüyle Berlin'e ilişkin oldugunu
belirtmiştim. Onu da anlatayım:
Yapıtın özellikle orkestralamasıyla
uğraştığım 20-25 günü hiç unutamam.
Orkestralama biraz satranca benzer:
Her hamlede, önceki ve sonraki
hamleler zincirini hesaplayarak
yoğunlaşmak gerekir. Berlin.
orkestralamayı kafamda
canlandırabilmek için tüm
gereksinimleri karşılayan bir kentti:
Sabah bir Italyan cafe'sinde ya da bir
göl kıyısında düşünmek, akla takılan
sorulara yanıt bulmak için yirmi
milyon kitaplık ünlü Berlin
Kürüphanesi'nde en gelişkin
orkestrasyon kitaplanndan
yararlanmak. o da yetmezse. akşama
dünyanın en iyi orkestrasına gidip
konser dinlemek. bunlar da yetmezse,
"sövme özgürlüğü"nün sınırsız olduğu
birTürk kahvesinde milli maçımızı
seyretmek...
Nenede olursa olsun, güzeldir
özgürlük.
S A N A T Ç I L A R K U R U L T A Y I N I N A R D I N D A N
Demokrasininumudu: Türkiye Sanat Kurumu
DUYGL) DURGUN
Türkiye "de sanat ortamının yeniden ve
özerk birbiçimdeyapılandınlması ama-
cıyla ilki 27-28 mârt 1995'te gerçekleş-
tirilen Sanatçılar Kurultayı, bu yıl 1-2
nisan tarihlerinde Atatürk Kültür Merke-
zi'nde toplandı.
II. Sanatçılar Kurultayı'nın 'Türki-
ye'de Düştûrce ve Yaratma Ozgüriüğü'
konulu ilk oturumunda. düşünce özgür-
lüğünün önündeki tüm engellerin kaldı-
nlması gerektiöı bir kez daha vurgulan-
dı.
Kurultayın açılış gününe, 45 sanatçı
örgütünün temsilcilerinin yanı sıra. top-
lu olarak davet edılen TBMM üyelerin-
den sadece eski Kültür Bakanı Içel Mil-
letyekili Fikri Sağlar katıldı.
Özerk Sanat Konseyi Girişim Kurulu
Başkanı Ekrem Kahraman'ın. kurulta-
yın içeriği ve amaçlan üzerine verdiği
bilgilerden sonra Özerk Sanat Konseyi
Girişim Kurulu ve TOBAV Genel Baş-
kanı Tamer Levent ve Ulusal Sanat Ku-
rulu ve PEN Yazarlar Derneği Başkanı
Şükran Kurdakul birer konuşma yaptı-
lar.
Tamer Levent, konuşmasında II. Sa-
natçılar Kurultayı'nda. yasa tasansı tar-
tışılacak olan Türkiye Sanat Kuru-
mu'nun güdümlü bir yapı olmadıgını;
aksıne sanatçı özgürlüğünün kurumsal
biryapıya dönüştürülmesi ile eşanlamlı
oldugunu belirtti.
I. Sanatçılar Kurultayı'nın Kültür Ba-
kanlığı desteğiyle düzenlendiğini ve ku-
rultayın sanatçılann hükümete eleştiriler
yönelttiği bir arenaya dönüştüğünü
anımsatan Levent. II. kurultayda artık
eleştiri ve şikâyetlerin, kurumsal yapının
oluşturulmasına yöneltileceğıne dikkat
çekti.
Sanatçılar KurultayL, bir
laboratuvar çabşmasıdır
Şükran Kurdakul ise Türkiye'de sanat-
çı örgütlerinin çok zor şartlar altında ku-
rulduğunu belirterek. "Bu kurultay, Tür-
kiye'de ilk defa amaçlan olan, uzağı gö-
re'büen bir laboratuvar çalışmasıdır" dı-
ye konuştu. İktidarlann sanata hiçbir za-
man olumlu bir tavır sergilemediklerini
söyleyen Kurdakul. buna karşın sanatçı-
lann, her zaman yaratma özgürlüğünü
yasaklayan yasalann karşısında yer al-
dıklannı belirtti.
"Siyasal iktidarlar. sanata yasak koya-
rak ashnda kamunun seçme ve bilgilen-
me özgürlüğünü kısıtlıyorlar" di>en Kur-
dakul. kurultayla birlikte TBMM üyele-
rine ve tüm siyasal partilere tarihsel bir
fırsat sunulduğunu vurguladı.
Siyasetçiler, düşünce
özgürlüğünün önüne geçmemeü
II. Sanatçılar Kurultayı'nın. kurum-
sallaşmaya doğru ilerlerken çok önemli
ve riskli işlevleri üstlendiğini söyleyen
Fikri Sağlar. devletin kültür sanat yaşa-
mında artık yönlendirici ve buyurgan
kimligini bir yana bırakarak sanata ve
sanatçıya destek olmak ile yetinmesi ge-
rektiğini belirtti.
Sağlar, devletin sanata bakışında bas-
kıcı. otoriter bir yaklaşım sergilediğini
söyleyerek "Siyasetçiler sanatçılan kul-
lanamazlar. Sadece onlardan bilgi alır-
lar. Çünkü düşünen, yaratan insan, sa-
natçıdır. Siyasetçi ise o düşünceleri eyle-
me geçiren kişidir" dedi.
Yaşar KemaTin düşüncelerinden dola-
yı DGM'de yargılanıp ceza almasını bü-
yük bir ayıp olarak nitelendiren Sağlar.
"Bir ülkenin kültürel gelişimi. o ülkenin
düşünce üreten adamları ile gerçekleşir.
Siyasetçiler, düşünce özgürlüğünün önü-
Ergin Koparan, Ekrem Kahraman. Hüsamettin koçan, Atilla Ergür ve Ahmet Gülhan.(FotoğraflanKUBlLAY TÜNTÜL)
anatçılar Kurultayı'nın sonuç bildirgesinde laik Türkiye Cumhuriyeti'nde demokrasi
geleneğinin oluşturulmasının, ancak sanatçı hak ve özgürlüklerinin sanatçıların
katıhmıyla gerçekleşen kurumsal bir yapıyla sağlanabileceği belirtildi. Bunun ancak
özerk bir sanatçı yapılanmasında gerçekleşebileceği; bu yapılanmanın da Türkiye
Sanat Kurumu yasasının oluşturulmasıyla sağlanabileceği kararına vanldı.
S.
ne geçmemeüdirler" diye konuştu.
Melih Cevdet Anday'ın mesajı
Kurultayın açılış gününe Melih Cevdet
Anday da meşajıyla katıldı. Şöyle diyor-
du Anday: "Özgürlüklerin zorbalıkla ya
da yasal hak kullanarak ezildiği, sindiril-
diği dönemlerde bile yaratma ozgüriüğü
hep var olmuştur. Çünkü insanoğlu ya-
ratan, ona verilenle yerinmeyen, yaşama
katkıda bulanan bir canlıdır. Yasaklara
rağmen gerçekleştirir katkısını. Başka
bir deyişle. başkaldırmaktan alır gücünü.
Öyle İd, yasaklar olmasa onlan bile ya-
ratır. Bakarsınız ki o güne değin bilme-
diğiniz yasaklar, engeller, gereksizlikler
yaratmıştır.. Yaratma ozgüriüğü temiz-
İenmenin. yenilenmenin, tazelenmenin
kaynağıdır. Gücünü nerden alıryaratma
ozgüriüğü? Özüne olan sevgisinden, say-
gısından alır. Özgürlük ka\Tamı zorun-
luluk kavramının karşıtıdır... Sorumuza
yanıt aramaya başlamadan önce V'olta-
ire'in şu şaşırtıcı sözlerine bir göz ata-
lım. Voltaire, 'Özgüriük ancak >asalara
bağlıolmaktır'di>'or. Nasılolur'.'Zomn-
luluğun karsıtı olan bu ka\ ram da mı ya-
salara bağir.'.. Evet. Ama bu yasa, artık
özdeksel dünyaya bağlı değiL, insanoglu-
'onuç
bildirgesinde,
öncelikle düşünce
ve yaratma
özgürlüğünün,
demokratikleşmenin
önündeki engellerin
kaldırılması
zorunluluğu
konusunda görüş
birlığıne vanldığı
vurgulanarak
Türkiye Sanat
Kurumu yasa
tasansının yaşamın
demokratikleşmesi
doğrultusunda
önemli bir adım
olacağı belirtildi.
nun \urarnğı ahlaksal bir yasadır. Bu yüz-
den bizûn ona sa> gınıız da var. Biz özgür-
lüğe sevgi ve saygı ile bağlıyız. \aratma
ozgüriüğü ise insanı tamamlayan başlıca
niteliklerin yasasıdır".
12 E> lül sonrası yurdışına çıkmak zo-
runda kalan ve geçen hafta Türkiye'ye
dönen şair Nihat Behram da kurultayın
açılış gününe katılan konuşmacılar ara-
sındaydı. Behram. yıllar sonra kendi ül-
kesinde kendi dilini konuşuyorolmaktan
duyduğu sevinci. "Dünyanın pek çok ül-
kesinde düşüncelerimi özgürce söyle\en
biri olarak: kendi ülkemde kendi dilim-
de düşüncelerimi aktarmanın güzelliği-
ni hiçbir şeye değişmem" diye dile geti-
rerek düşünce özgürlüğünün ancak ifa-
deözgürlüğüylemümkünolacağınnur-
guladı. "Toplumun ileriemesini sağlaya-
cak olan siyaset adamları ya da fabrika
sahipleri değil: >üreğiyle \i
aşa>r
anlardır. O
>ürek susunca ilcrleme sağlanamaz" di-
yen Behram. toplumun insanileşmesi
doğrultusunda herkesın kendisine düşen
görevi \erine getirmesi gerektiğini anım-
sattı.
Kurultayın, "Türkiye'de Düşünce ve
Yaratma Ozgüriüğü" başlıklı ilk otu-
rumda söz alan yayıncı Erdal Öz ise. in-
sanca yaşamanın tek yolunun üikenin
düşünce özgürlüğüne kavuşturulması ol-
duğunu belirterek: Yaşar Kemal'in yar-
gılanışının Avrupa Birliği'negirmeaşa-
masındakı Türkiye'de uygulanan düşün-
ce yasağını dünyaya duyurmak açısın-
dan sevindirici oldugunu söyledi.
Düşünce özgürlüğünün düşünceyi
açıklamakla mümkün olabileceğine de-
ğinen Prof. Dr. Çetin Özek de düşünce
özgürlüğünü sınırsız bir kavram olarak
tanımlayarak, bu ozgüriüğü sınırlandır-
manın toplumun bilgilenme hakkını
elinden almak anlamına geldidiğini be-
lirtti.Özek. hukuka aykın olanın düşün-
cenin kendisi değil. yaşama geçirilme
biçimi olması gerektiğine dikkat çekti.
Doç. Dr. Semih Gemalmaz ise sanat
örgütlerinin Türkiye'nin 'militarizeedil-
tniş toplumsal düzeni'ne karşı çıkmada
önemli bir anahtar oldugunu belirterek,
Türkive'de düşünce özgürlüğüne getiri-
len engellerin yanı sıra o düşüncenin olu-
şumunu sağlayan bilgi kaynaklarına
ulaşmanın güçlüklerine değindi.
Türkiye'de düşünce ve yaratma ozgür-
iüğü ile Türkiye Sanat Kurumu'nun ya-
sa tasansının tartışıldığı II. Sanatçılar
Kurultayı'nın Kurultay Sonuç Bildirge-
si'nin oluşturulmasıyla sona erdi.
Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçek-
leştirilen kurultayın ikinci ve son günü
olan 2 nisanda, 6 sanat alanına iüşkin sa-
nat-sanatçı örgütleri kendi alan iç toplan-
tılannı gerçekleştirdiler.
Sanat örgütleri, butoplantılarda"ala-
na ait sanat politikalan >e programlan
üzerine ha/ırlıklar başlatüması için daimi
komtsyon oluşturulması, örgütlenme ve
Türkiye Sanat Kurumu tasansının ele
alınması" konulannı tartıştılar. llgili ko-
misyonlardan gelen rapor metinler ise
kurultayın son oturumunda tartışıldı.
Uluslararası Plastık Sanatlar Derneği
Başkanı Hüsamettin Koçan'ın başkanlı-
ğını yürüttüğü oturumda sanatçı örgüt-
lerinin yapısı (federatif-konfederatif)
üzerine getirilen öneriler ele alındı.
Türkiye Sanat Kurumu'na giden yol-
da harcanan çabanın sürdürülmesi, sa-
natçıların telif haklan. yaşam ortamla-
nnda sanat yapıtlannınyeralması. sanat-
çı tanımının çalışma alanında yer alma-
sı. sanatçılann sigorta sorunlan, konula-
nnda her sanatçı örgütünün dayanışma
içinde çalışması, sanat etkinliklerinin
gerçekleştirildiği mekânlarda altyapı so-
runlannın giderilmesi. teknik elemanla-
nn eğitimi gibi konularda görüş birliği-
ne vanlırken sanat alanlanna, sanat tari-
hi. sanat sosyolojisi. sanat psikolojisi gi-
bi konulan kapsayan 'sanat bilimleri" ad-
lı yeni bir alanın eklenmesi önerisi ka-
bul edilmedi.
Sanat Kurumu yasa taslağı
TBMM'de yasaİaşmaJı
Kurumsallaşmaya yönelik tartışmala-
nnagırlıkkazandığı II. Sanatçılar Kurul-
tayı: Öner Yağcı, AÎpay Kabacah, De\ rûn
Demiral, Gülgün Tünçok, Tamer Levent
ve Ekrem Kahraman dan oluşan bir ça-
lışma grubunun kaleme aldığı 'Sonuç
Bildirgesi'nin okunmasıyla sona erdi:
"II. Sanatçılar Kurultayı, laik Türki-
ye Cumhuriyeti'nde demokrasi geleneğt-
nin oluşturuiumasının, ancak sanatçı hak
veözgüriüklerinin sanatçılann katıhmıy-
la gerçekleşen kurumsal bir yapıyla sağ-
lanabileceğine karar vermiştir. Sanat ve
sanatçıların laik ve çağdaş yaşama biçi-
minin oluşmasında aldığı rolün, sanatçı-
lar tarafından projelendirilmesi gerekti-
ği düşüncesiyle; sanatın ve sanatçılann
kendi alanlannın geüşmesi kültürünün
oluşması, değerlerinin yaygınlaştınlma-
sı ve üretiminde özgür bırakılmasının,
ancak özerk bir sanatçı yapılanmasında
gerçekleşebileceği; bu yapıianmanın da
Türkiye Sanat Kurumu yasasının oluştu-
rulmasıyla sağlanabileceği kararına var-
mıstır".
Sonuç Bildirgesi'nde. Türkiye'ninde-
mokratikleşme ve sanatta kurumlaşma
sancılan çektiği bir dönemde. bir yıldır
süren yoğun çalışmalardan sonra 47 sa-
natçı örgütünün katıhmıyla toplanan II.
Sanatçılar Kurultayı öncelikle düşünce
\e yaratma özgürlüğünün. demokratik-
leşmenin önündeki engellerin kaldınl-
ması zorunluluğu konusunda görüş bir-
liğine vanldığı vurgulanarak Türkiye Sa-
nat Kurumu yasa tasansının yaşamın de-
mokratikleşmesi doğrultusunda önemli
bir adım olacağı belirtildi.
Sonuç Bildirgesi'nde kurultaya katı-
lan sanatçılar ve sanatçı örgütlerinin,
Türkiye Sanat Kurumu yasa taslağının
TBMM'nde kabul edilmesi, yasalaşma-
sı ve özerk bir kurum haline dönüşmesi
yolunda çaba harcanacağı: ancak Türki-
ye Sanat Kurumu'nun oluşmasına engel
olacak. >asayı geciktirecek ya da yasa-
laştırmayacak olan kararlann karşısında
kurultayın kendi varlığını sürdürme ve
sanatın, sanatçının onurunu koruma ka-
rarlılığında olacağı vurgulandı.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BİRKİ1E
Kurultayın Ardından
İkincisi gerçekleştirilen Sanat Kurultayı'nda katılım-
cı örgüt sayısının 46'ya yükselmesi önemli. Birlikte
olamamanın yıllardır sıkıntısını çeken sanat ve kültür
kurumları, Kurultay'ı sürekli kılmak için büyük çaba
gösteriyorlar.
Ne var ki kurum yöneticilerinin verdiği bu çaba, ta-
bana, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yansımadı. Üye-
lerin dinleyici olarak çağrılı olmadığı Kurultay'a örgüt-
lerin seçtiği delegelerin de yarısı katılmadı.
Son yıllarda kültür ve sanat derneklerinin -çoğu-
nun- en büyük sıkıntısı tabana ulaşamamaları ya da
üyelerin ilgisizliği.
Geçen yılki Kurultay'a katılım, düşüktü; bu yıl ise,
örgüt sayısının artmasına karşın bu sayı biraz daha
azalmış. Bu, altını önemle çizdiğimiz üye-yönetici
ilişkilerini bir kez daha gündeme getiriyor.
Ulusal Sanat Kurulu'nu oluşturan bu birlik -öte yan-
dan Sanat Konseyi'ni gerçekleştirme peşinde- bir-
kaç dernek yöneticisinin özverili etkinliğiyle sürüyor.
Nitekim, ikinci kurultayın gerçekleşmesinde de yine
kişisel, özel katkılar söz konusuydu.
Ulusal Sanat Kurulu'nun önündeki en büyük en-
gel, tabandan kopuk olması. Üstten gelen bir tasa-
rım söz konusu. Tabandan kopuk olmak biraz da yö-
neticilerle ilgili.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da UPSD ile TOBAV'ın
oran olarak ağırlığı katılımda duyumsanıyordu.
•
Bu olumsuzluklara karşın Kurultay. "hedef" olarak
önüne koyduğu "Türkiye Sanat Kurumu" Yasa tasa-
nsına ilişkin taslak görüşmesi açısından verimliydi.
Sanatçı örgütlerinin, yasalarla güvence altına alın-
mış ulusal bir üst kuruluşu oluşturma girişimi, aslın-
da sanatçı örgütlerinin mesleki sorunlarına birlikte
sahip çıkmanın yanı sıra bu Meclıs için de büyük bir
şanstır.
Örgüt temsilcileri böylece Meclis'e tarihi bir fırsatı
gerçekleştirme olanağı sunuyorlar. Umalım ki bu ya-
sa Meclis'ten hazırlandığı biçimiyle çıksm.
Sanat alanındaki sorunların çözümü doğrultusun-
daki adımlar ile dışa bilinçlı açılmanın yolu, kuşkusuz
ki bu yasadan ve bu yasanın olanak sağladığı kurum-
dan geçmektedir.
•
Kurultayın birinci gündem maddesi "Türkiye'de
Düşünce ve Yaratma Ozgüriüğü" başlıklı bir toplan-
tı çerçevesinde gerçekleşti. Ancak zaman kaybından
başka bir şey değildi.
Çünkü söylenenler, tartışılanlar sanatçıların yıllar-
ca ezbere bildiğı, çoğunun içine düştüğü; yaratım sü-
recinde ve bitiminde sık sık karşılaştığı durumlardı.
Bu toplantının asıl dinleyenlerinın sanatçılar değil,
milletvekilleri olması gerekirdi. Kurultayı oluşturan
sanatçılar, Taksim'den Galatasaray'a kadaryürüyüp;
ilgili bakanlıklara, Cumhurbaşkanlığı'na, Meclis Baş-
kanı'na, Başbakan'a vb. konuyla ilgili telgraf çekse-
ler daha yararlı olurdu.
•
Bir yasa gerçekleştirmenin yanı sıra Kurultay'da cı-
lız da olsa çok önemli bir sorun gündeme geldi. Yıl-
lardır sanatçılar kendi yaratım alanlannın sınırlarını ka-
1ın duvarlarla örmüşlerdir. Yatırım alanları arasında
diyalog yok gibidir.
Bir süredir mesleki sorunlar karşısında birliktelik ku-
ran sanatçılar, bir türlü yaratım süreciyle ilgili iletişim
kuramamıştır. Özcesi. bugüne kadar bu tür birlikte-
liklerde "sanat" konuşulmamıştır.
Bu kurultayda sanatsal kuram konusunu ortaya
atan ve hatta bunu söz konusu olan yasa taslağına
da bağımsız bir başlık altında sokmaya çalışan, dı-
renen birkaç sanatçı bu konuyu gündeme getirmiş-
tir.
Bağımsız bir "alan" olarak alınmamasına karşın;
yasa taslağmdakı bir altbaşlık olarak yer alabilmıştir.
Bence kurultayın en önemli başarısı bir altbaşlık ola-
rak taslağa giren kuramla ilgili altbaşlıktır. Belki de
üçüncü kurultayın ana başlığı bu olmalıdır.
Yaratma özgürlüğümüz, düşünce ve itade özgür-
lüğümüz zaten kısıtlı; sanatçılar zaten onlar için bit-
mez tükenmez bir savaşım veriyor; bunun yanında
temel işlevlerini unutmamalı.
Artık, "biraz" da sanat konuşalım, estetik konuşa-
lım...
Sanat Kurumu'ndan AST'ya
dört ödül
Kültür Servisi-Sanat Kurumu 1994-95 tivatro dönemi
oyunları arasından yaptığı değerlendirme sonucu
Ankara Sanat Tivatrosu'nu (AST) tam dört dalda
ödüllendırildi. Ödüllerin dağılımı ise şöyle oldu: En
tyı Yönetmen Ödülü: Rutkay Azız - "Pazar Keyfi".
En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Altan Erkekli - "Pazar
Keyfi". Övgüye Değer Kadın Oyuncu: Yalide Gördüm
- "Pazar Ke> fi". En fyı Gi) im Tasanmı: Sadık
Kızılağaç - "Jan Dark Davası".
Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri
Kültür Senisi-V'arlıkdergisinin 1990yılından bu
yana her yıl düzenledıği Yaşar Nabi Nayır Gençlik
Ödülleri'ne katılma süresi 1 mayıs çarşamba günü
sona eriyor. Edebiyatımıza >eni değerler kazandırma
amacını taşıyan gençlik ödüllen. bu vıl da şiir ve ö\kü
dallannda verilecek. 30 yaş ve altındakilerin
katılabileceği ödüllere şiirdalında 10. öykü dalında ise
5 ürün gönderilmesi gerekivor. Katılmak isteyenler.
ürünlenni 6 ayn dosya halinde "Varlık dergisi. Yaşar
Nabi Na>ır Gençlik Ödülü, Piverloti Cad. Ayberk Apt.
No: 7 - 34400 Çemberlitaş-İstanbul" adresine
gönderebilecekler. Ödüllerde seçici kurullar. şiirde;
Kemal Özer. Hilmi Yavuz. Hulki Aktunç, Sennur
Sezerve Enver Ercan'dan, öyküde ise Leyla Erbil.
Tank Dursun K.. Orhan Duru, Adnan Özyalçıner ve
Sulhi Dölek'ten oluşuyor.
'Orhan Kemal Öykü Yarışması'
sonuçlandı
ADANA(AA)-Çukurova Gazeteciler Cemıyeti'nin
(ÇGC) düzenledıği geleneksel "Orhan Kemal Öykü
Yarışması" sonuçlandı. Yazar Demirtaş Ceyhun
başkanlığında Konur Ertop. Prof. Dr. Aşkın Karadavı.
Dr. Şitai Çığ ve gazeteci Zeki Yücel'den oluşan seçici
kurul. yanşmaya katılan 26 eser arasında birinciliğe.
ikinciliğe ve üçüncülüğe layık eser bulamadı.
Değerlendirmesini, "dil ve anlatım bakımından
yetkinlik, günümüz Türk öykücülüğünün ulaştığı
çizgiye yakınlık ve Orhan Kemal'in dünva görüşüne
ters düşmevecek bir içerik" kıstaslanna göre yapan
seçici kurul. Tülay Koçak'ın "Ak Alınlı Kırlangıç".
Faruk Çavuşoğlu'nun "Nereye Kadar" ve Demet
Günoğlu Öncül'ün isimlendirmediği eserine mansı>on
ödülü \erecek. Çukurova Gazeteciler Cemıyeti
Başkanı Tamer L'nal. yaptığı açıklamada, bu >ıl
ikincisi düzenlenen "Orhan Kemal Öykü Yanşmasf'nı
daha ileri bir platforma taşımak için çaba
göstereceklerini sövledi. L'nal. ödüllerin 13 nisan
eumartesi günü düzenlenecek törenle sahiplerine
venleceğini bildirrt<