08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1996 PAZAR 14 KULTUR İSARET FJSECİ ZEKİ COŞKUN Paradan 'utanç' duyulduğu devirler Farkında nıısınız. "yeni dünya düze- ı»"nde. "yükselen değerler" içinde •«tik* yok... "Vicdan" da. Oysa "yeni dünya düzenPne dek ilk- lağlardan beri hemen bütün düşünsel v e iyasal akimlar. bir "ahlak öğretisi"ni; fltigi içinde banndırır. Onların sonuncu- ıı XVIII. yüzyıldaki aydınlanma ve onu cleyen örneğin marksiznı gibi akımlar "eşitlik1 " düşüncesini temel alır. Aydınlanmayla pabucu dama atılan a n(ler), "biz-onlar" aynmı içersede bir- lkte inananlaı için hep "eşitlik" \e tabii li "etik"öngörür. Siyasal-düşünsel akımlann. dinlerin ttplumsal düzeyde öngördüğü etik de- fcrlerin kişisel karşılıgı "vicdan"dır. Vicdan. "kişiyi kendi davranışları hak- knda bir yargıda bulunmaya itcn. kişinin lendi ahlak değerleri üzerinde dolay sız ve krndiliğinden yargılama yapıııasını sağ- hyangüc*"diveaı;ıklanıyorsöz!üklerde. Etik \e "eşitükçi" öğretiler. tarih bo- yınca çeşitli yollarla yoksulluktan kur- tılmayı. yoksuiları kurtarmayı öngördü- ler. Yeni dünya dözeninin fikirbabalann- dan Peter Drucker, "^eniGerçekler" kı- tar>ının hemen başında "kurtuluşagjden >»l artık toplumdan gecnıiyor" önerme- si/le yoksulluktan kurtulma-yoksullan kırtarma "ütopyalan"n;n da sotuınu ilan eri. Sıra "yoksullardan kurtulma"\a gddi. O nedenledir ki "vükselen değerler" arısında etik yok. \ icdan yok. Yükselen değerler. yine Drucker'ın deyimiyle "ıtıaliyet/fayda" denklemiyle. pragma- tizmle. parayla biçimleniyor. • • • ' Drucker'm Türkiye çieki en yakııı iz- leyicisi galiba TurgutOzal"dı. Yeni Ger- çe.<ler'iıı "başueu kitabı" olduğu söy le- nir. Gözlenni devire de\ ire "Aççıkaççık söyleyeyim. sosval devlet bitmiştir" der- kerı oradan kopya çekiyordu. "Ben zen- ginleriseverim*' sözüyle siyaset-etik-vic- dan anlayışındaki değişimi ilan ederken deesin kaynağı aynıydı. Tabii l *öznel"et- menlerde \ardı bu sözde. Evet. Türkiye için de "yoksullardan kurîulma" zamanı gelmiştir. Bir başka deyimle. yoksuliıığun onur. varsıllığm- paranın utanç kaynagı olduğu devirler bitmiştir. "Paraylaimanın kimdeolduğu bilinmez" denen dev irler bitmiştir. Ne tuhat. ay nı ev rede toplumun "*yüz- de doksan dokuzunun Müslüman" ol- duğu keşfedildi. Para. "iman"yerinege- çer. ikisi de aynı ellerde toplanırken pa- rayla imanın propagandasi birlikteyapı- lıroldu. Dünyadaki degişim bir yana. Özal'da entipik-veüst-temsilcisini bulanbude- gişimın ""özner yanlanna; bize özgü sü- rece bakalım. Paranın sevimsizliği ya da korkusu Belki Tanzimat'a dek özel mülkiyet olnıadığından. belki daimi yoksulluktan dolayı Türkiye toplumu paradan korkar. Paradan \e onun sahiplerinden uzak du- 'debiyat'a. toplumsal etiğin göstergesi olarak da bakılabilir. Yakup Kadri, savaş yıllanndaki perişan köylülere "Hayatın en büyük zevki, neşvesi ve en büyük şeyi sizin gibi olmak ve sizin aranıza katılmaktır' diye seslenir. Aynı ses, Vedat Türkali'nin 21 Mayıs arifesini konu edinen "Bir Gün Tek Başına" romanında Kenan'ın ağzından işçilere yönelir: " Sizleri görmeye geldim. inanın bana. Tek göreyim, tek isteğim bu... Yeryüzünün tek mutluluğu benim için sizlerden bir parça olmakta...' A hmet Celal 'onlardan / I biri'olmaya çalışırken ^LA. nasıl 'yaban' kalmış ve bütün o köylü. yoksul süfliliğinden. ilkeliiğinden nefret etmişse. 70'lerdeki misyoner edebiyatın ardından da aynı süreç yaşandı. Şimdi •paranın erdemi' kutsanıyor. rulurdu yakın zamana dek. Özal'ın ter- sine. bu topraklarda zenginler sevılmez- di. "Akçalı adamdan daglar da kor- kar"dı. Savunma mekanizmaları gelişti- rilmiştı paraya karşı. "Çok söz yalansız. çok mal haramsız olmaz" denırdi. Neticede "para, adamın elinin ki- ri"ydi. Haramdan. kirden uzak dururdu bu toprağın insanlan. Zenginierden-pa- radan öçlerini masallarda, öykülerde alırlardı. Paragözler. cümle âlemin nef- retini üstlerinde toplayan, sevimsiz in- sanlardı. Katı yürekliydi onlar. Yaşama- sız-aşksız adanılardı. "DinJeri imanlan para"ydı. Sonunda şöyle ya da böyle ya hizaya gelir. kalplerini -ve cüzdanlarını- insanlara açar ya da Allah'tan layıkları- nı bulur. cehennemi boylarlardı. Kamu vicdanıparayı '"" ""' kaldırmazdı Onun için. para sahipleri sahipolduk- larını gizleme gereğini duyarlardı. Vic- dani baskı ve korku. görüntüde de olsa yoksulla varsılı eşitlerdi. Paranın gücü hükmünü yûrütür. ama gösterisi olmaz- dı. Deyimlerde. masallarda dile gelen pa- raya karşı iirküntü ve tiksinti. daha Lale De\ri"nde Patrnna Halil'lc d ^ \'arsılların şaiar'atıııa karşı öfke. para sa- hiplerini "*uslu olnıa"s;ı ıtivordu. Belki de onların NOIIUJKUMJ. adı "pinti'*\o çı- kan Türkke'ninen zcnyıni \ehbiKoç'tu. Koç gibilerözellıklc II. Dünya Sa\aşı sırasında ve nıhayet 1950'lenn "hernıa- hallede bir mihoncr*" slogaıııyla çogal- dı. ~Türcdizenginlcr"çoğaldıkça. Yeşil- çamdevrevegirdi. Yoksullarıııyııkundu- ki ^emayadayanan ınasalları pcrdcje ak- tanldı. Horoz Nuri'lerle (\'ahi Özj, t'ab- rikatör Hulu.si Üabalarla (Kt'Dtmen) bir tür "emniyet supabı" üretıldı. Paragöz. ıa% yürekli zengin baba. kı- zının ya da oğlunun bir çulsuza gönül düşürmesiyle küplere biniyordu. Sonra ne oluyorsa oluyor. sevginin, yoksul ama '•'• *temizyörekli' > 'liğin. paraya bulaşmadı- ğı için hilesiz hurda.siz saflığın güeii al- lenı-kallem o taş yürekli zengin babala- n dizegetinvordtı. Ta$ yiireklergözya^- larıyla sulanıpyunıusayınca paragözlü- lüğün getirdiği sevimsizlik süınip gidi- yor. onlar da insanla^ıvor. hep birlikte şen-şadıman mutlu sona ula^ılıyordu. Para iktidarının "eşitlikçi** isyan kınn- tılarıyla sarsıldığı 1970"lere dek Yeşil- vaııı bu kurdeley i. bu emniyet supabını sürdürdü. Ama 1%0'lardan beri zengin çocuk- ları. yoksullara gönül düşürmcklc kal- nııyor. artık babalarının \e onların para- lanndan utanıyorlardı. O "utanç" da ma- salı bitirivordu. Utanılan para Belki de masalı bitiren öteki masallar- dı. Malum. bizdeyazı. "edeb";ahlak kö- kiinden türetilen sözle adlandınlır. O ne- donle * i edebiyat"a. toplumsal etiiin gös- tergesi olarak da bakılabilir. Şimdi ora- ya bakalım. 1^55'te İnce Memed. se\gilisi Hat- çe'yi yeğenine almak isteyen Abdi Ağa'nın o pis kanını dökerek be> köyün \ctümahalinmöcünüparagözlerdenalı- yordu. Böylece "ilahi adatet" için silaha sanlma zorunluluğu ortaya çıkıyordu. Türkiye de sınıfsal ay rı^ma dennleşir. İnce Memed daölarda dolas.ırken ! 966'da bu kez Kemal Bilbaşar'ın kale- nıindenCenıo'nundestanı geldi. Birbas.- ka aga: Sorikoğlu'nun tekmeleriy le ço- cuğunu dü^üren C'emo. ağanın çobanının da yardımıyla düzeıılenen baskında So- rikoğlu'nu sopayla döverek öldüriir. evi ateşe verip kocası Memo'yla daölara çe- kilir. Vaşar Kemal. İnce Memed'in yeni se- rüvenlerini 1969'da. Kemal BilbaşarCe- mo'nun kocası Memo'nun seruvenleri- ni 1968-69"dayayımladı. Derken 1970'te Ankara yakınlarındaki Gökçimen Kö- yü'nden 13 yaşındakı Dürii. kendisini para zoruyla satın alan 50"lik Kabak Musdu'yu gerdek gecesi doğrayıverdi Fakir Baykurt'un Tırpan'ında. 1970'lenn "can pazan" böyle böyle doğdu Deniz Gezmiş. "Biz buralara - de\ rimci düşünceye ve sonucunda hapis- haneye- edebiyattan geldik reis" der. Doğrudur. Paranın. ağanın gücü altında inim inim inleyen köylülerin. ^ehirde sü- riinen yoksullann varhöı 1960"lardan be- ri şehir gençlerini bulunduklan yerden. babalannın temsil ettiği düzenden ve sa- hip olduğu paradan utandırıyordu. Geçmis.in **tevekkûl"lü. ama para kar- şısındaergeç hakkınyenni bulacağı ma- sallan artık bitmişti. Para iktidardı. Yi- ne yüzyıllar öncesinin dizeleri seslendi- riliyor. "Tevekkel tii taalallah" deniyor ama ekleniyordu: "Açalım kızıl sanca- ğı/Geçsin \ezitlerin çağı"1 ya da "Zalime kılıç çalalımAbksulun hakkın aialım/Te- \ekkel tü taalallah" Paranın ııtancı 1970'lerin gençlerine "yoksul sevgisCyle biriikte "kurtana" misyonu y üklüyordu. O utanç \e sevgi. romanı da biçimlendirir. Varsıl. şehirli aydın kimliğinin kendi halkıyla, köyle ilk karşılas,ması Kurtulu^ Savaşı yıllan- na. Yakup Kadri'nin Yaban'ına dek uza- nır. Şehirli subay Ahmet Celal yaralı ola- rak sığındığı emirerinin köyünde "Bir kö>lü nasıl yaşarsa öyle yaşavacaktım. Tamamıy la onlara kanşacaktım" derse de "yaban" olarak kalır. Yakup Kadri. yine savaş yıllanndaki perişan köylülere "Hayatın en büyük zevki, neşvesi ve en büyük şeyi sizin gibi olmak ve sizin aranıza katılmaktır" diye seslenir. Aynı ses, Vedat Türkali'nin 27 Mayıs arifesini konu edinen"Bir Gün Tek Ba- şına" romanında Kenan'ın ağzından iş- çilere yönelir "Sizleri görmeye geldim, inanın bana. Tek göreyim, tek isteğim bu... Yeryüzünün tek mutluluğu benim için sizlerden bir parça olmakta..." Nihayet Erdal Öz'üıı Yaralısın roma- nında. 12 Mart işkencehanelerinden ge- çen siyasi mahkûm gerçek kimliğini hal- kın. "adi mahkûmlar"ın arasında bulur ve romanın sonunda adı sorulduğunda bütün koğuştakilergibi "N'uri"der... Arada bütün o 68 rüzgârlarının ve 12 Mart'ın romanlan var. Her birinde köy- lü. işçi. yoksul insanlar birer "bilgelik-er- dem" anıtı olarak se\giyle kutsanırlar. Ahmet Celal "onlardan biri" olmaya çalışırken nasıl "yaban" kalmış ve bütün o köylü. yoksul süfliliğinden. ilkelliğin- den nefret etmişse. 70'lerdeki misyoner edebiyatın ardından da aynı süreç yaşan- dı. Şimdi "paranın erdemi" kutsanıyor. Nasıh ve nivesi haftava. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim KuruJu Başkanı Şakir Eczacıbaşı ile İstanbul Festivalleri üzerine ^Ouslararası sanat ortamı ohışturaeağız9 Kültür .Senisi-lstanbul'un Doğu'yla. Batı"yı birleştiren eşsiz konumunu yansı- tan. çağdaş sanatın sürekli açılıın içindeki paramerrelerini de ortaya koyan 4.Llusla- rarası İstanbul Bienali'nden sonra yine fes- tival me\sinıi başladı fstanbul'da. Bugün sona erecek 15Lluslararası istanbul Filnı Festivali 'nin hemen ardından tiyatro \ e mü- zik şölenı bekliyor Nanatse\erlerı. İstan- bul'u festi\aller kentıne dönüştüren İstan- bul Kültür ve Sanat Vakfı 'nın Yönetim Ku- rulu Başkanı Şakir Eczacıbaşı ile fılm fes- tivali ve nelecek festıvailer üzerine eörüş- tük. -istanbul Festivalleri. martayından iriba- ren sanatseveriere sonbahara kadar uzanan birşenlik ortamı yaşatıyor. Festhallerin ken- tin alışılmış sanat ortamına boy lesi bir coş- kuy u getirmesi hangi özeiliklerden kay nak- lanıyor? ŞAKİR ECZACIBAŞI- istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nm amaçlarından biri de. sanat ü^tünde yaygın bir ılgiy ı gerçekleştir- mektir zaten... Vıl boyunca çeşitli sanat alanlarında şenlikler düzenleyerek. Istan- burdabiruluslararası sanat ortamı oluştur- mak istiyoruz. Bız sanatın asık suratlı olfna- sına. belirlı çev reler içersinde kapalı kalma- sına karşıyız. Sanatın niteliklerinden. ulus- lararası düzeyınden hiçbir şey y itimıeden. çocuklardan. gençlerden yaşlılara deain. herkesin sanattan bir tat almasını. sanatı y a- şamın bir parçası saymasını istiyoruz. Ör- neğin. Sinema Fe>tivali'nde birçocuk şen- liği bölümü de var. Spielberg'in çocuklar- la sinema ılişkısı üstüne hoj bir sözünü anımsıyorum: "Güniin birindebüyüsemde bir sinema yönetmeni olacağım.»" Geçen yıl Tiyatro Festivalfnin açılişinı Rumelihısan'nda yapan Ispanyol Els Co- medians topluluğu sanatçılan. başka bir gün Ortaköy'de alımlı giysiyer. masklar. havai fişekler kullanarak bir tiyatro şölenı düzenlediler. Yalnız Ortaköylüler'in değil. kentin dört bir yanından gelen Istanbullu- lar'ın şölene eoşkuyla katıfmasını sağladı- larböylece... Bundaıı iki bin beşyüzyıl ön- ce. Eskı Yunan'ın koca açık hava tıyarrola- rındav eri len oy unlara da bütün birkentka- tılmaz mıydı? -l.Lluslararası istanbul Bienali'nde. Sa- hpazarfndaki eski antrepoy u bir şenlik or- tamına dönüştürmüştük. Şimdi Pans'teya- şay an Türk sanatçısı Sarkis de bir "Pilav >e İarnşma" yeri yapmıştı antrepoda. Bicnal süre>ince gençler orada buluştular. pilav yerken yapıtlar üstüne konuştular. tartıştı- îar. Bir sanat şenlisı yalnız sanatçılann ya- ratıcılığıyla değil. katılanlanıı ılgısiyle.coş- kusuyla oluşur. Oscar \\'0de. "Oyun çok başanlıydı. ama izley iciler tümüyle başan- sızdı" demişti. bir oyun galasindan sonra... -Geçen yılbaşladığıııızSinemanınlOO.y> !ı programının ikinci bölümünü bu yıl sun- dunuz sinemaseverlere... ECZACIBAŞI-Sinema tarihi açısından. 1996 yılı bizim için özel biranlam taşıyor- du. Edison'un buluşu "Sinematograr*ın is- tanbul'dakiilkaösterisi. 12 Aralık I896'da. Beyoğlu'nda. Galatasaray Lisesı karşısın- dakı Av rupa Pasajı'nda bulunan Sponek Bı- rahanesi'nde yapılnııştı. Dünya sinema ta- rihinin başlangıcı sayılan Paris'teki Grand CafegöMerisindentam bir yıl sonra... Göl- ae oyununu. Karagöz'ü görmeye alışmış îstanbullularsinemayı hemen sevdiler. Ç'e- şitli tiyatrolarda yapılan aösterilerden son- ra. 19(W'de. yine'BeyoğUı'nda. Ingıliz El- çiligi karşısında Istanbul'un ilk sineması Patneaçılıvordu. Kamerayı her yere götü- rebilen sinema. yinninci yüzyılın toplum- sal, siyasal ya da bilimsel her önemli ola- yını belgelediği gibi. bir sanat olarak da inanılmaz bir gelişme göstermıştir. Uzun metrajlı filmlerin ilk büyük ustası. sinema- nın yayılmasına. bir sanat olarak ortay a çık- masına büyük katkılan bulunan Griffith. "Düşüncey i imgeleredönüştüriiyonım" de- miştı. Sinema. yaratıcı sanatçıya. dünyanın herköşesındekiyüzmilyonlarcainsana. ba- zan aynı anda. seslenme olanagı vermiştir. 15. istanbul Fılm Festivali'nde otuz altı ülkeden yüz altmış film gösterildi. Bunlar arasında Fritz Langdan Chaplin'e. Orson \Velles'ten Fellini'ye kadar sinemanın en büyük ustalannın başyapıtları da \ardı. Bir de Godard. Reirz.Oshima. Frears. Dos San- tos.Scorsesegibi yönetmenlerin sinemanın yüzüncüyılıdolayısıylahazırladıkları film- iergösterildi. Kendi ülkelerinın. kendi çe\- relerınin sinema aeçmişinı anlatıyorlardı. bu filınlerde... - 15.1 luslaıaruM İstanbul Feitivali'ne. Antonioni başta ulmak üzere çağdaş sine- manın önde gelen yaraticılanndan bazılan kahldılar. Bu ünlü sinema adaınlan. İstan- bul Film Festivali'ne nasıl değeriendirijor- lar? ECZ.\CIB.AŞI-On yıldır. Türk sineması- na uzun yıllar katkılan bulunan sanatçılara Onur Ödülü verıyorduk. 1996 Onur Ödü- lü'nü Türk Sinemasrnın çok se\ ilen sanal- çısı TürkanŞoray aldı. Onur Ödülü. bu yıl- dan başlay arak dünya >inemasi >anatçılan- na da \ erıliyor. 1996 Dün\ a Sineması Onur Ödülü. unutulınaz "CezayirSavaşı" filmi- nin yaratıcısı. Veııedık Fıfnı Şenlığı iıinyö- neticısı Gillo Pontecono'va ııçılış törenin- de sunuldıı. Ponrecorvo. Isianbul Festiva- li'ni. Avrupa'nınenönde gelen film şenlik- leri arasında saydığını heryerde söylüyon Antonioni geçirdıği önemli bir hastalık nedeniyle on yıldır fılm yapmıyordu. Oy- sa. -film yapmak. vaşamaktıı benim için" diyordu. "Bulutlann Otesinde"> ı çev ırcrek vaşama döndü Antonipni...Bız de fılmı progıama aldık. 1960'Iardayaptığı "Serü- ven" filmiyle ve sonraki her yapıtıv la bir "olay" yaratan. sineınaya yeni bir deyiş. bam'b;işkabırkis.ilik aetiıen büyük usta An- tonioni "ye. 1W6 Yaşam Boyu Başarı Ödü- lü'nü de vermek istiyordıık. Ama Antoni- oni İstanbur.ı gelebilecek ıniydı'.' Yaptığı- mızçağrıya.~İstanburagelip ödülü alnıak- tan büyük bir mutluluk duyacağım" yanı- tıııı alıııca çok sc\ indık. Festıval ızleyicile- ri Antonıoni'nin fılmlerini biliyorlardı. !99üVJa dokuz ba.şy jpıtım göstermiijtik. yıl boyunca çeşitli sanat alanlannda şenlikler düzenleyerek, İstanbul'da bir uluslararası sanat ortamı oluşturmak istiyoruz. Biz sanatın asık suratlı olmasına. belirli çev reler içerisinde kapalı kalmasına karşıyız. Sanatın niteliklerinden. uluslararası düzeyinden hiçbir şey yitirmeden. çocuklardan. gençlerden yaşlılara değin, herkesin sanattan bir tat almasını. sanatı yaşamın bir parçası saymasını ıstiyoruz. "Lstalara Saygı" bölümünde. Antonıoni'nin. eşinin kolunda. çok y avaş adınılarla Emek Smemasf na girişini hiç unutmayaeağım.' Herkes ayağa kalkmış. onu ıçten bir se\gi ve saygıyla alkışlıyor- dıı. Vanıma oturduğunda.gözlen y aşarmiş- tı Antonioni'nin... Antonioni. Anadolu'nun çeşitli yörelerındeçekılmış fotograflargö- riince düşüncelerınde canlandırdığı bir fil- ıııı "lçurtma"yı. burada çekebileceğını NÖyledi. Robert Wise. y arıııı y üz yılı aşkın bir süre sinemayla ıçıçe yaşamış. elli dola- yında filmin yapımında yönetmen. kurgu- ctı ya da yapımeı olarak çalışmış. dört kez Oscar Ödülü'nü almış bir sınemacı... Ro- bert Wıse geçen y ılki festivalin açılış töre- ııine onur konuğumuz olarak eşiyle katıl- mıştı. VVise'lar Türkiye'ye çok sevmışler- di. istanbul'dan sonra bir Anadolu gezisine deçıktılar. Türkiyetarihını ıncelediler. Ata- türk'e büyük ilgi duydular. Şimdi Los An- geles'tebizı tanınıayanlara Atatürk devrim- lerıni. Cumhuriyet döneminde yapılanlan anlatıp dııruyorlar. Bu yıl Altın Lale Ödü- lü seçici ktırul başkanhğını kabui eden si- nema ustası Robert W ıse'a da. 1996 Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü Mindıık kapanış tö- reninde. - 19% l luslararası İstanbul Tiyatro Fes- tivaii'nde bu yıl neleri uleyecegiz? ECZACIBAŞI- Tiyatro Festivali'nde. uiuslarara.sı nitelikleri bulunması koşuluv- la. sanatseverlere. yeni yorumlarla klasik- lerı. yeni oyunları. değışik sunuş bıçınıleri- ni. yeni denemeleri. sokak tiyatrosuna. ka- baretiyatroMinadeğınhertürtiyatroyugös- ternıek ıstivoruz. Bu vılın Tivatro Festiva- KOŞEBENT ENİS BATUR li'nde. Amerika'nın günümüzdeki sayılı yönetmenlerinden RobertWilson. görsellı- ğın öne çıktığı bir yorumla "ftrsophone"u getiriyor. Ingiltereden David Glass. Felli- ni'nın bir başyapıtını. "La Dolce Mta" ya da "Tatlı Hayat"ı müzikle. dansla, kabare renkleriyleortaya koyuyor. Günümüzün il- ginç yazarlarından HeinerMüller'in "Pro- mete'nin Özgürlüğü" adlı oyunu Alman- ya'dan geliyor. Rusya'nm en köklü tıyatro- lanndan Taganka.Pastemak'ın "Doktor Ji- vago"sunu. müzikli bir şölen biçıminde su- nacak. tspanya'dan birtopluluk. "LaCuad- ra DeSe\iIla". ülkelerindeki kimlik sorunu- nu ele alıvor. Bir başka sokak tiyatrosu bu kez Polonya'dan geliyor. Türkiye'den Dev- letTiyatrolan. Şehir Tiyatrolan"nın yanısı- ra. sekız özel tiyatro katıiıyor festivale. -Haziranda24'üncüsügerçeklestirilecek f olan l luslararası İstanbul Müzik Festivali bir yerde. İstanbul festivaUerinin de çıkış noktasını oluşturuyor. 19% müzik şenliğinin başbca özellikleri neler olacak? ECZACIBAŞI-Ölümünün 15O.yılında Dede Efendı'y i anıyoruz bu yıl. Festivale katılan Türk müziğı toplulukları. Dede Efendi'nin değişik türlerdeki eserlerine programlarında yer verecekler. Sanıyo- runı.bu konserlere yabancı ülkelerden ge- len müziksev erler de büyük ilgi duyacak- lar. Altı yüzü yabancı. altı yüzü Türk. bin iki yüz dolayında sanatçının katıldığı 2-(.VIüzik Festivali'nde. ölümünün lOO.yılı dolayısıyla AntonBrucknerdeanılacak. Bi- liyorsunuz. Müzik Festivali'nin amaçların- daıı biri de Türk sanatçılarının başka ülke- lenn müzik topluluklarıy la ya da yabancı şefierin. solistlenn Türk orkestralany la bir- likte konserler vermelerini sağlamak. Ör- neğin. bu festivalde Betin Güneş'ın Iskoç OdaOrkestrası'nı yöneteceği konserde, or- kestranm isteğı üstüne bestelediği "ISer- tür"ün de dünyadaki ilk seslendinmesini gerçekleştirecek. "Dr.Nejat F.Eczacıbaşı Husal Beste Yanşmasrnda birinci seçilen Hasanl'çarsu'nun "Çığhklar.AnılarvieKü- çük Bir Düş" adlı yapıtı da, Izmir'dekı dün- ya prömiyerinin ardından. Istanbul'da Ren- gim Göknıen yönetımindeki Izmir Devlet Senfoni Orkestrası'nca dünyada ikinci kez çalınaeak...35.kun.ıluşyılınıkutlayan Istan- bul Devlet Opeıa ve Balesi Orkestrasfnın seslendireceği açılış konserlerinin gelirini. kısa bir süre önce yanan. Venedik'tekı "La Fenke" tiyatrosuna bağışlayacağız. Festivalin bir başka olay ı da. büyük piya- no ustası hoPogorelich'in. gelirlerini Saray- bosna'da. ana-çocuk sağlığına yönelik bir hastanenın yapımına bağışlayacağı iki resi- tal vermesi... Festivalde. on bir orkestra ve dokuz oda müziği konserinin. altı resitalin. üç opera. altı dans gösterisinin, yedi de ge- leneksel müzik konserinin yeralacağı renk- li bir şenlik olacak. Komşum Düşmanım, Ben Kendimin Düşmanıyım GeçenlerdeTRT 1 'de izlediğim "Kaya Köyü" bel- geseli derin bir etki bıraktı üzerimde. Başta filmin yö- netmeni Mihriban Tanık olmak üzere o çalışmaya katkısı olmuş herkesi kutlamak gerekir. izlenme ora- nı ne olmuştur bilemiyorum tabii: bu konuda iyim- ser de olamıyorum: Televizyon, şimdilik, bizi kendi- mize getirmenin değil kendimizden uzaklaştırmanın aracı olarak hayatımızda hüküm sürüyor. Zaman zaman insanın kendisinden, bağlarından, içinde yaşadığı dünyadan uzaklaşması şüphesiz iyi bir durum. Televizyonun olumlu bir işlevi sayılabilir bu. Ne ki, kendimizdenye etrafımızdan bunca uzak- laştırılmamız ürpertici boyutlar taşıyor bugün. So- nuçları açısından düşündürücü bir süreçten geçti- ğimizin ne ölçüde farkındayız, en çok da bunu me- rak ediyorum. "Kaya Köyü" belgeseli, son 70 yıl içinde Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan olayların insani ve kültürel cephelerine güçlü bir ışık düşürüyor. Müba- dele sonucu yaşananlann, burada ve orada nasıl uzantılar doğurduğunu gözlerimizle görüyor, kulak- larımızla duyuyor, imgelememizde tam anlamaya çalışıyorduk. Bizi kuşatan dünyaya hepten kapalı oluşumuzun gerekçelerini biliyor muyuz acaba? Seçtiğimiz bir durum mu bu, yoksa maruz kaldığımız bir durum mu? Yunanistan'ı, Bulgaristan'ı, Gürcistan'ı, Ermenis- tan'ı, Iran'ı, Irak'ı, Suriye'yi doğru dürüst tanımıyo- ruz aslında. Yanıbaşımızdaki ülkelerin devletleriyle düpedüz düşmanlık ilişkilerini geliştirmemişsek, ala- bildiğine gerginlikler içindeyiz. Bu ülkelerin insanla- rı nasıl insanlardır, pek bilmiyoruz. Ne yaparlar, ne üretirler, nasıl eğlenirler, ne yerler: Bütün bunları bil- miyoruz. Komşu ülkelerin kentlerini tanımıyoruz genellikle; tarihsel, kültürel zenginlikleriyle yeterince tanışmıyo- ruz. Onların filmlerini izlemiyor, kitaplarını okumuyor müziklerine bile gereğince yaklaşmayı denemiyo- ruz. Buna karşılık Lady Diana'nm hayatının bütün ay- rıntılannı, Bayern Münih'in kadrosunu, Hillary Clin- ton'ın yazdıklarını, Bon Jovi'nin özelliklerini, Micha- el Jackson'/n başından geçenleri, Banderas'ın ya da Cindy Crawford'un vücut ölçülerini ezbere sıra- layabiliriz. Ortalama insanımızm kayıtsızlığını biçimlendiren iki temel etmen var gibi geliyor bana: Devletin resmi op- tiğinin kararttığı komşu ülkelere ve insanlara karşı açık ya da örtük bir paranoyanın yer etmiş olması; dünyayla iletişimımizi sağlama işlevi gören kanalla- rm genellikle ABD-Batı Avrupa kaynaklı bağlantıla- rının yol açtığı bir uydulaşmanın egemen olması. Kültür düzeyi yüksek insanımızı etkileyen ne pe- ki? Kavafîs, Seferis, Ritsos, Elitis gibi modern şi- irin dev ustalannı yetiştirmiş Yunanistan'ın yaşayan tek bir şairi var mı, tamdığımız? Büyük kültür gele- neği olan iran'dan tek bir yaşayan romancı adı ve- rebiliyor muyuz? Tek bir Bulgar ressamı, tek bir Gür- cü besteci. tek bir Ermeni sinemacı tanıyan çıkıyor mu aramızdan? Suriye'de. Irak'ta. bilım adtrta yapı- lan herfıangi bir etkinlikle ilişkimiz oluyor mu? Komşu ülkelerin kültürel ortamlanyla ilgili olsa ol- sa önyargılanmız var. insanlan göremediğimiz için ürünleri, ürünleri göremediğimiz için kültürleri ıska- lıyoruz. Herboyutuyla alışverişimizi kısıtlayan, ufku- muzun genişlemesini engelleyen bu durum, bizim kendimizi tanımamızı da güçleştiriyor. Devletleri yönlendiren insaniardır. Sert devletleri sert, kabuklu, gözleri iyi görmeyen bireyler hazırlar, ayakta tutar, besler. Türkiye'nin dört bir yanından yıllardır kan damlı- yor. Biz. komşulanmızdan esirgemediğımız sağırlığı kendi ınsanımızdan da esirgemiyorsak, bu doğaldır: Topu topu yüzyıl önce, komşu ülkelerin insanlan ile Anadolu insani ayın çatının altında iç içe yaşıyordu. Düşman onlar değil, kendimizız. Hamiş: Samanyolu TV, Fethullah Gülen'in yazı- larının ön duyurusunu yaparken fon müziği olarak Eric Clapton'ı kullanıyor. Behçet Necatîgil Şiir Ödülü töreni Kültür Senisi-Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önde gelen ustalarından Behçet Necatigil adına düzeıılenen şiir ödülü bu yıl 17 Nisan Carşamba günü. Yapı Kredi Sermer Çitter Kütüphanesi'nde gerçekleştirilecek törenle sahibini bulacak 1980-1993 yılları arasında her yıl Necattgil'in ölüm y ıldönümünde verilen ödül. 1994 yılından bu yana. şairin doöum gününde veriliyor. Behçet Necatigil anısına verilen ödülü. geçen yıl "Giil Odası" adlı şiir kitabıy la Osman Hakan A. almıştı. ÇASOD Oyunculuk Ödülleri töreni Kültür Servisi- Bu yıl 3.sü yinelenecek olan Çagdaş Sinema Oyuneulan Derneği (CASOD) oyunculuk ödülleri 18 nisan perşeınbe günü Dedeman Oteli Balo Salonu'nda yapılacak bir törenle sahiplerine verilecek. Oyunculuk mesleğinin kurumsallaşmasını. çağdaş ilişkiler içinde y ürütülmesini.profosyonel rekabeti özendirmeyi. oyunculuğun yaratıcı ve nitelikli özelliğini ön plana çıkannayı ve sinema sanatına yaratıcı katkılar sağlamay ı amaçlayan ÇASOD Oyunculuk Ödülleri. Hülya Koçy'iğit. Müjdat Gezcn. Rekin Teksoy. Tunç Başaran ve Prof. Ünsal Oskay'dan oluşan seçici kurul tarafındaıı belirlenen oyuncular Menderes Samancılar. Mehınet Aslantuğ. Füsun Demirel. Ali Sürmeli. Şebnem Tacal. Fikret Hakan. Tuncel Kurtiz. Halil Ergün ve Nurseli Idiz arasından üç kışiye \erilecek. BUGUN ÇOCLK ŞEN'LİĞI: Ipini Koparan Lçurtma" çocuk şenliği kapsamında Evrenscl Kültür Merkezi'nde 1 1.00- 1 ".00 saatleri arasınıia C°cu k Gözüy le Dünya' başiıklı forunı, MKM Cocuk Korosu konserı. çocukların dünyasından resım ve yazı sergisi. İstanbul Sahnesi Oyunculan'ndan 'Gide Gıde Nasrettın Hoca' adlı tiyatro gösterisi. Gülsüm Cengız Akyüz'ün hazırlayıp sunacağı "Çocuk Yazarlardan Şıır ve Ö'yküler" başlıkfı etkınlıkler gerçekleştirilecek (243 08 03). İVILZA\'EDE: Portakal Sanat \e Kültür Evi'nin düzenledığı 'Selçuklu Osmanlı Sanat Eserlerı Hat ve Tablo" müzayedesi saat 15.00'te Coıırad Oteli'nde aerçekleştirifeeek. ŞİİR/DİA GÖSTERlSİ: Magma Sanat Hareketı ve Nehırler Şwr Topluluğu'nun 'Mayakovski' şıir-dia gösterisi saat 16.30'da Kadıköy Beksav da.(349 91 55) DİNLETİ: Koma Çiya'nın müzik dinletisi saat 16.00'da Yapı Sanat Ev ı'nde (235 72 45). SOYLEŞİ:İHD Kültür Komisyonu'nun düzenlediği 'Sinema ve Azınlıklar Sinema ve Savaş Sinema ve Sansür altbaşlıklan üzerine gerçekleştirilecek söyleşi saat 14.00'te Mezopotamya Kültür Merkezi'nde. Söyleşıyc Orlıan Aydın (tiyatro \e sinema sanatçiM), Aydın Sayman (yönetmen. Sıne-Sen Denetim Kurulu üyeM) ve Erdoğan Kar (yönetmen) katıiıyor. (251 96 46).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle