Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1996 PAZAR
14 KULTUR
İSARET FJSECİ ZEKİ COŞKUN
Paradan 'utanç' duyulduğu devirler
Farkında nıısınız. "yeni dünya düze-
ı»"nde. "yükselen değerler" içinde
•«tik* yok... "Vicdan" da.
Oysa "yeni dünya düzenPne dek ilk-
lağlardan beri hemen bütün düşünsel v e
iyasal akimlar. bir "ahlak öğretisi"ni;
fltigi içinde banndırır. Onların sonuncu-
ıı XVIII. yüzyıldaki aydınlanma ve onu
cleyen örneğin marksiznı gibi akımlar
"eşitlik1
" düşüncesini temel alır.
Aydınlanmayla pabucu dama atılan
a n(ler), "biz-onlar" aynmı içersede bir-
lkte inananlaı için hep "eşitlik" \e tabii
li "etik"öngörür.
Siyasal-düşünsel akımlann. dinlerin
ttplumsal düzeyde öngördüğü etik de-
fcrlerin kişisel karşılıgı "vicdan"dır.
Vicdan. "kişiyi kendi davranışları hak-
knda bir yargıda bulunmaya itcn. kişinin
lendi ahlak değerleri üzerinde dolay sız ve
krndiliğinden yargılama yapıııasını sağ-
hyangüc*"diveaı;ıklanıyorsöz!üklerde.
Etik \e "eşitükçi" öğretiler. tarih bo-
yınca çeşitli yollarla yoksulluktan kur-
tılmayı. yoksuiları kurtarmayı öngördü-
ler. Yeni dünya dözeninin fikirbabalann-
dan Peter Drucker, "^eniGerçekler" kı-
tar>ının hemen başında "kurtuluşagjden
>»l artık toplumdan gecnıiyor" önerme-
si/le yoksulluktan kurtulma-yoksullan
kırtarma "ütopyalan"n;n da sotuınu ilan
eri. Sıra "yoksullardan kurtulma"\a
gddi.
O nedenledir ki "vükselen değerler"
arısında etik yok. \ icdan yok. Yükselen
değerler. yine Drucker'ın deyimiyle
"ıtıaliyet/fayda" denklemiyle. pragma-
tizmle. parayla biçimleniyor.
• • • '
Drucker'm Türkiye çieki en yakııı iz-
leyicisi galiba TurgutOzal"dı. Yeni Ger-
çe.<ler'iıı "başueu kitabı" olduğu söy le-
nir. Gözlenni devire de\ ire "Aççıkaççık
söyleyeyim. sosval devlet bitmiştir" der-
kerı oradan kopya çekiyordu. "Ben zen-
ginleriseverim*' sözüyle siyaset-etik-vic-
dan anlayışındaki değişimi ilan ederken
deesin kaynağı aynıydı. Tabii
l
*öznel"et-
menlerde \ardı bu sözde.
Evet. Türkiye için de "yoksullardan
kurîulma" zamanı gelmiştir. Bir başka
deyimle. yoksuliıığun onur. varsıllığm-
paranın utanç kaynagı olduğu devirler
bitmiştir. "Paraylaimanın kimdeolduğu
bilinmez" denen dev irler bitmiştir.
Ne tuhat. ay nı ev rede toplumun "*yüz-
de doksan dokuzunun Müslüman" ol-
duğu keşfedildi. Para. "iman"yerinege-
çer. ikisi de aynı ellerde toplanırken pa-
rayla imanın propagandasi birlikteyapı-
lıroldu.
Dünyadaki degişim bir yana. Özal'da
entipik-veüst-temsilcisini bulanbude-
gişimın ""özner yanlanna; bize özgü sü-
rece bakalım.
Paranın sevimsizliği ya da
korkusu
Belki Tanzimat'a dek özel mülkiyet
olnıadığından. belki daimi yoksulluktan
dolayı Türkiye toplumu paradan korkar.
Paradan \e onun sahiplerinden uzak du-
'debiyat'a. toplumsal
etiğin göstergesi olarak
da bakılabilir. Yakup
Kadri, savaş yıllanndaki
perişan köylülere "Hayatın en
büyük zevki, neşvesi ve en
büyük şeyi sizin gibi olmak ve
sizin aranıza katılmaktır' diye
seslenir. Aynı ses, Vedat
Türkali'nin 21 Mayıs arifesini
konu edinen "Bir
Gün Tek Başına"
romanında
Kenan'ın
ağzından işçilere
yönelir:
" Sizleri
görmeye
geldim.
inanın bana.
Tek
göreyim,
tek isteğim bu... Yeryüzünün
tek mutluluğu benim için
sizlerden bir parça olmakta...'
A hmet Celal 'onlardan
/ I biri'olmaya çalışırken
^LA. nasıl 'yaban' kalmış ve
bütün o köylü. yoksul
süfliliğinden. ilkeliiğinden
nefret etmişse. 70'lerdeki
misyoner edebiyatın ardından
da aynı süreç yaşandı. Şimdi
•paranın erdemi' kutsanıyor.
rulurdu yakın zamana dek. Özal'ın ter-
sine. bu topraklarda zenginler sevılmez-
di. "Akçalı adamdan daglar da kor-
kar"dı. Savunma mekanizmaları gelişti-
rilmiştı paraya karşı. "Çok söz yalansız.
çok mal haramsız olmaz" denırdi.
Neticede "para, adamın elinin ki-
ri"ydi. Haramdan. kirden uzak dururdu
bu toprağın insanlan. Zenginierden-pa-
radan öçlerini masallarda, öykülerde
alırlardı. Paragözler. cümle âlemin nef-
retini üstlerinde toplayan, sevimsiz in-
sanlardı. Katı yürekliydi onlar. Yaşama-
sız-aşksız adanılardı. "DinJeri imanlan
para"ydı. Sonunda şöyle ya da böyle ya
hizaya gelir. kalplerini -ve cüzdanlarını-
insanlara açar ya da Allah'tan layıkları-
nı bulur. cehennemi boylarlardı.
Kamu vicdanıparayı '"" ""'
kaldırmazdı
Onun için. para sahipleri sahipolduk-
larını gizleme gereğini duyarlardı. Vic-
dani baskı ve korku. görüntüde de olsa
yoksulla varsılı eşitlerdi. Paranın gücü
hükmünü yûrütür. ama gösterisi olmaz-
dı. Deyimlerde. masallarda dile gelen pa-
raya karşı iirküntü ve tiksinti. daha Lale
De\ri"nde Patrnna Halil'lc d ^
\'arsılların şaiar'atıııa karşı öfke. para sa-
hiplerini "*uslu olnıa"s;ı ıtivordu. Belki
de onların NOIIUJKUMJ. adı "pinti'*\o çı-
kan Türkke'ninen zcnyıni \ehbiKoç'tu.
Koç gibilerözellıklc II. Dünya Sa\aşı
sırasında ve nıhayet 1950'lenn "hernıa-
hallede bir mihoncr*" slogaıııyla çogal-
dı. ~Türcdizenginlcr"çoğaldıkça. Yeşil-
çamdevrevegirdi. Yoksullarıııyııkundu-
ki ^emayadayanan ınasalları pcrdcje ak-
tanldı. Horoz Nuri'lerle (\'ahi Özj, t'ab-
rikatör Hulu.si Üabalarla (Kt'Dtmen) bir
tür "emniyet supabı" üretıldı.
Paragöz. ıa% yürekli zengin baba. kı-
zının ya da oğlunun bir çulsuza gönül
düşürmesiyle küplere biniyordu. Sonra
ne oluyorsa oluyor. sevginin, yoksul ama
'•'• *temizyörekli'
>
'liğin. paraya bulaşmadı-
ğı için hilesiz hurda.siz saflığın güeii al-
lenı-kallem o taş yürekli zengin babala-
n dizegetinvordtı. Ta$ yiireklergözya^-
larıyla sulanıpyunıusayınca paragözlü-
lüğün getirdiği sevimsizlik süınip gidi-
yor. onlar da insanla^ıvor. hep birlikte
şen-şadıman mutlu sona ula^ılıyordu.
Para iktidarının "eşitlikçi** isyan kınn-
tılarıyla sarsıldığı 1970"lere dek Yeşil-
vaııı bu kurdeley i. bu emniyet supabını
sürdürdü.
Ama 1%0'lardan beri zengin çocuk-
ları. yoksullara gönül düşürmcklc kal-
nııyor. artık babalarının \e onların para-
lanndan utanıyorlardı. O "utanç" da ma-
salı bitirivordu.
Utanılan para
Belki de masalı bitiren öteki masallar-
dı. Malum. bizdeyazı. "edeb";ahlak kö-
kiinden türetilen sözle adlandınlır. O ne-
donle *
i
edebiyat"a. toplumsal etiiin gös-
tergesi olarak da bakılabilir. Şimdi ora-
ya bakalım.
1^55'te İnce Memed. se\gilisi Hat-
çe'yi yeğenine almak isteyen Abdi
Ağa'nın o pis kanını dökerek be> köyün
\ctümahalinmöcünüparagözlerdenalı-
yordu. Böylece "ilahi adatet" için silaha
sanlma zorunluluğu ortaya çıkıyordu.
Türkiye de sınıfsal ay rı^ma dennleşir.
İnce Memed daölarda dolas.ırken
! 966'da bu kez Kemal Bilbaşar'ın kale-
nıindenCenıo'nundestanı geldi. Birbas.-
ka aga: Sorikoğlu'nun tekmeleriy le ço-
cuğunu dü^üren C'emo. ağanın çobanının
da yardımıyla düzeıılenen baskında So-
rikoğlu'nu sopayla döverek öldüriir. evi
ateşe verip kocası Memo'yla daölara çe-
kilir.
Vaşar Kemal. İnce Memed'in yeni se-
rüvenlerini 1969'da. Kemal BilbaşarCe-
mo'nun kocası Memo'nun seruvenleri-
ni 1968-69"dayayımladı. Derken 1970'te
Ankara yakınlarındaki Gökçimen Kö-
yü'nden 13 yaşındakı Dürii. kendisini
para zoruyla satın alan 50"lik Kabak
Musdu'yu gerdek gecesi doğrayıverdi
Fakir Baykurt'un Tırpan'ında.
1970'lenn "can pazan" böyle böyle
doğdu Deniz Gezmiş. "Biz buralara -
de\ rimci düşünceye ve sonucunda hapis-
haneye- edebiyattan geldik reis" der.
Doğrudur. Paranın. ağanın gücü altında
inim inim inleyen köylülerin. ^ehirde sü-
riinen yoksullann varhöı 1960"lardan be-
ri şehir gençlerini bulunduklan yerden.
babalannın temsil ettiği düzenden ve sa-
hip olduğu paradan utandırıyordu.
Geçmis.in **tevekkûl"lü. ama para kar-
şısındaergeç hakkınyenni bulacağı ma-
sallan artık bitmişti. Para iktidardı. Yi-
ne yüzyıllar öncesinin dizeleri seslendi-
riliyor. "Tevekkel tii taalallah" deniyor
ama ekleniyordu: "Açalım kızıl sanca-
ğı/Geçsin \ezitlerin çağı"1
ya da "Zalime
kılıç çalalımAbksulun hakkın aialım/Te-
\ekkel tü taalallah"
Paranın ııtancı 1970'lerin gençlerine
"yoksul sevgisCyle biriikte "kurtana"
misyonu y üklüyordu. O utanç \e sevgi.
romanı da biçimlendirir. Varsıl. şehirli
aydın kimliğinin kendi halkıyla, köyle
ilk karşılas,ması Kurtulu^ Savaşı yıllan-
na. Yakup Kadri'nin Yaban'ına dek uza-
nır. Şehirli subay Ahmet Celal yaralı ola-
rak sığındığı emirerinin köyünde "Bir
kö>lü nasıl yaşarsa öyle yaşavacaktım.
Tamamıy la onlara kanşacaktım" derse
de "yaban" olarak kalır.
Yakup Kadri. yine savaş yıllanndaki
perişan köylülere "Hayatın en büyük
zevki, neşvesi ve en büyük şeyi sizin gibi
olmak ve sizin aranıza katılmaktır" diye
seslenir.
Aynı ses, Vedat Türkali'nin 27 Mayıs
arifesini konu edinen"Bir Gün Tek Ba-
şına" romanında Kenan'ın ağzından iş-
çilere yönelir "Sizleri görmeye geldim,
inanın bana. Tek göreyim, tek isteğim
bu... Yeryüzünün tek mutluluğu benim
için sizlerden bir parça olmakta..."
Nihayet Erdal Öz'üıı Yaralısın roma-
nında. 12 Mart işkencehanelerinden ge-
çen siyasi mahkûm gerçek kimliğini hal-
kın. "adi mahkûmlar"ın arasında bulur
ve romanın sonunda adı sorulduğunda
bütün koğuştakilergibi "N'uri"der...
Arada bütün o 68 rüzgârlarının ve 12
Mart'ın romanlan var. Her birinde köy-
lü. işçi. yoksul insanlar birer "bilgelik-er-
dem" anıtı olarak se\giyle kutsanırlar.
Ahmet Celal "onlardan biri" olmaya
çalışırken nasıl "yaban" kalmış ve bütün
o köylü. yoksul süfliliğinden. ilkelliğin-
den nefret etmişse. 70'lerdeki misyoner
edebiyatın ardından da aynı süreç yaşan-
dı. Şimdi "paranın erdemi" kutsanıyor.
Nasıh ve nivesi haftava.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim KuruJu Başkanı Şakir Eczacıbaşı ile İstanbul Festivalleri üzerine
^Ouslararası sanat ortamı ohışturaeağız9
Kültür .Senisi-lstanbul'un Doğu'yla.
Batı"yı birleştiren eşsiz konumunu yansı-
tan. çağdaş sanatın sürekli açılıın içindeki
paramerrelerini de ortaya koyan 4.Llusla-
rarası İstanbul Bienali'nden sonra yine fes-
tival me\sinıi başladı fstanbul'da. Bugün
sona erecek 15Lluslararası istanbul Filnı
Festivali 'nin hemen ardından tiyatro \ e mü-
zik şölenı bekliyor Nanatse\erlerı. İstan-
bul'u festi\aller kentıne dönüştüren İstan-
bul Kültür ve Sanat Vakfı 'nın Yönetim Ku-
rulu Başkanı Şakir Eczacıbaşı ile fılm fes-
tivali ve nelecek festıvailer üzerine eörüş-
tük.
-istanbul Festivalleri. martayından iriba-
ren sanatseveriere sonbahara kadar uzanan
birşenlik ortamı yaşatıyor. Festhallerin ken-
tin alışılmış sanat ortamına boy lesi bir coş-
kuy u getirmesi hangi özeiliklerden kay nak-
lanıyor?
ŞAKİR ECZACIBAŞI- istanbul Kültür
ve Sanat Vakfı'nm amaçlarından biri de.
sanat ü^tünde yaygın bir ılgiy ı gerçekleştir-
mektir zaten... Vıl boyunca çeşitli sanat
alanlarında şenlikler düzenleyerek. Istan-
burdabiruluslararası sanat ortamı oluştur-
mak istiyoruz. Bız sanatın asık suratlı olfna-
sına. belirlı çev reler içersinde kapalı kalma-
sına karşıyız. Sanatın niteliklerinden. ulus-
lararası düzeyınden hiçbir şey y itimıeden.
çocuklardan. gençlerden yaşlılara deain.
herkesin sanattan bir tat almasını. sanatı y a-
şamın bir parçası saymasını istiyoruz. Ör-
neğin. Sinema Fe>tivali'nde birçocuk şen-
liği bölümü de var. Spielberg'in çocuklar-
la sinema ılişkısı üstüne hoj bir sözünü
anımsıyorum: "Güniin birindebüyüsemde
bir sinema yönetmeni olacağım.»"
Geçen yıl Tiyatro Festivalfnin açılişinı
Rumelihısan'nda yapan Ispanyol Els Co-
medians topluluğu sanatçılan. başka bir
gün Ortaköy'de alımlı giysiyer. masklar.
havai fişekler kullanarak bir tiyatro şölenı
düzenlediler. Yalnız Ortaköylüler'in değil.
kentin dört bir yanından gelen Istanbullu-
lar'ın şölene eoşkuyla katıfmasını sağladı-
larböylece... Bundaıı iki bin beşyüzyıl ön-
ce. Eskı Yunan'ın koca açık hava tıyarrola-
rındav eri len oy unlara da bütün birkentka-
tılmaz mıydı?
-l.Lluslararası istanbul Bienali'nde. Sa-
hpazarfndaki eski antrepoy u bir şenlik or-
tamına dönüştürmüştük. Şimdi Pans'teya-
şay an Türk sanatçısı Sarkis de bir "Pilav >e
İarnşma" yeri yapmıştı antrepoda. Bicnal
süre>ince gençler orada buluştular. pilav
yerken yapıtlar üstüne konuştular. tartıştı-
îar. Bir sanat şenlisı yalnız sanatçılann ya-
ratıcılığıyla değil. katılanlanıı ılgısiyle.coş-
kusuyla oluşur. Oscar \\'0de. "Oyun çok
başanlıydı. ama izley iciler tümüyle başan-
sızdı" demişti. bir oyun galasindan sonra...
-Geçen yılbaşladığıııızSinemanınlOO.y>
!ı programının ikinci bölümünü bu yıl sun-
dunuz sinemaseverlere...
ECZACIBAŞI-Sinema tarihi açısından.
1996 yılı bizim için özel biranlam taşıyor-
du. Edison'un buluşu "Sinematograr*ın is-
tanbul'dakiilkaösterisi. 12 Aralık I896'da.
Beyoğlu'nda. Galatasaray Lisesı karşısın-
dakı Av rupa Pasajı'nda bulunan Sponek Bı-
rahanesi'nde yapılnııştı. Dünya sinema ta-
rihinin başlangıcı sayılan Paris'teki Grand
CafegöMerisindentam bir yıl sonra... Göl-
ae oyununu. Karagöz'ü görmeye alışmış
îstanbullularsinemayı hemen sevdiler. Ç'e-
şitli tiyatrolarda yapılan aösterilerden son-
ra. 19(W'de. yine'BeyoğUı'nda. Ingıliz El-
çiligi karşısında Istanbul'un ilk sineması
Patneaçılıvordu. Kamerayı her yere götü-
rebilen sinema. yinninci yüzyılın toplum-
sal, siyasal ya da bilimsel her önemli ola-
yını belgelediği gibi. bir sanat olarak da
inanılmaz bir gelişme göstermıştir. Uzun
metrajlı filmlerin ilk büyük ustası. sinema-
nın yayılmasına. bir sanat olarak ortay a çık-
masına büyük katkılan bulunan Griffith.
"Düşüncey i imgeleredönüştüriiyonım" de-
miştı. Sinema. yaratıcı sanatçıya. dünyanın
herköşesındekiyüzmilyonlarcainsana. ba-
zan aynı anda. seslenme olanagı vermiştir.
15. istanbul Fılm Festivali'nde otuz altı
ülkeden yüz altmış film gösterildi. Bunlar
arasında Fritz Langdan Chaplin'e. Orson
\Velles'ten Fellini'ye kadar sinemanın en
büyük ustalannın başyapıtları da \ardı. Bir
de Godard. Reirz.Oshima. Frears. Dos San-
tos.Scorsesegibi yönetmenlerin sinemanın
yüzüncüyılıdolayısıylahazırladıkları film-
iergösterildi. Kendi ülkelerinın. kendi çe\-
relerınin sinema aeçmişinı anlatıyorlardı.
bu filınlerde...
- 15.1 luslaıaruM İstanbul Feitivali'ne.
Antonioni başta ulmak üzere çağdaş sine-
manın önde gelen yaraticılanndan bazılan
kahldılar. Bu ünlü sinema adaınlan. İstan-
bul Film Festivali'ne nasıl değeriendirijor-
lar?
ECZ.\CIB.AŞI-On yıldır. Türk sineması-
na uzun yıllar katkılan bulunan sanatçılara
Onur Ödülü verıyorduk. 1996 Onur Ödü-
lü'nü Türk Sinemasrnın çok se\ ilen sanal-
çısı TürkanŞoray aldı. Onur Ödülü. bu yıl-
dan başlay arak dünya >inemasi >anatçılan-
na da \ erıliyor. 1996 Dün\ a Sineması Onur
Ödülü. unutulınaz "CezayirSavaşı" filmi-
nin yaratıcısı. Veııedık Fıfnı Şenlığı iıinyö-
neticısı Gillo Pontecono'va ııçılış törenin-
de sunuldıı. Ponrecorvo. Isianbul Festiva-
li'ni. Avrupa'nınenönde gelen film şenlik-
leri arasında saydığını heryerde söylüyon
Antonioni geçirdıği önemli bir hastalık
nedeniyle on yıldır fılm yapmıyordu. Oy-
sa. -film yapmak. vaşamaktıı benim için"
diyordu. "Bulutlann Otesinde"> ı çev ırcrek
vaşama döndü Antonipni...Bız de fılmı
progıama aldık. 1960'Iardayaptığı "Serü-
ven" filmiyle ve sonraki her yapıtıv la bir
"olay" yaratan. sineınaya yeni bir deyiş.
bam'b;işkabırkis.ilik aetiıen büyük usta An-
tonioni "ye. 1W6 Yaşam Boyu Başarı Ödü-
lü'nü de vermek istiyordıık. Ama Antoni-
oni İstanbur.ı gelebilecek ıniydı'.' Yaptığı-
mızçağrıya.~İstanburagelip ödülü alnıak-
tan büyük bir mutluluk duyacağım" yanı-
tıııı alıııca çok sc\ indık. Festıval ızleyicile-
ri Antonıoni'nin fılmlerini biliyorlardı.
!99üVJa dokuz ba.şy jpıtım göstermiijtik.
yıl boyunca çeşitli
sanat alanlannda
şenlikler
düzenleyerek, İstanbul'da
bir uluslararası sanat
ortamı oluşturmak
istiyoruz. Biz sanatın
asık suratlı olmasına.
belirli çev reler içerisinde
kapalı kalmasına
karşıyız. Sanatın
niteliklerinden.
uluslararası düzeyinden
hiçbir şey yitirmeden.
çocuklardan. gençlerden
yaşlılara değin, herkesin
sanattan bir tat almasını.
sanatı yaşamın bir
parçası saymasını
ıstiyoruz.
"Lstalara Saygı" bölümünde.
Antonıoni'nin. eşinin kolunda. çok y avaş
adınılarla Emek Smemasf na girişini hiç
unutmayaeağım.' Herkes ayağa kalkmış.
onu ıçten bir se\gi ve saygıyla alkışlıyor-
dıı. Vanıma oturduğunda.gözlen y aşarmiş-
tı Antonioni'nin... Antonioni. Anadolu'nun
çeşitli yörelerındeçekılmış fotograflargö-
riince düşüncelerınde canlandırdığı bir fil-
ıııı "lçurtma"yı. burada çekebileceğını
NÖyledi. Robert Wise. y arıııı y üz yılı aşkın
bir süre sinemayla ıçıçe yaşamış. elli dola-
yında filmin yapımında yönetmen. kurgu-
ctı ya da yapımeı olarak çalışmış. dört kez
Oscar Ödülü'nü almış bir sınemacı... Ro-
bert Wıse geçen y ılki festivalin açılış töre-
ııine onur konuğumuz olarak eşiyle katıl-
mıştı. VVise'lar Türkiye'ye çok sevmışler-
di. istanbul'dan sonra bir Anadolu gezisine
deçıktılar. Türkiyetarihını ıncelediler. Ata-
türk'e büyük ilgi duydular. Şimdi Los An-
geles'tebizı tanınıayanlara Atatürk devrim-
lerıni. Cumhuriyet döneminde yapılanlan
anlatıp dııruyorlar. Bu yıl Altın Lale Ödü-
lü seçici ktırul başkanhğını kabui eden si-
nema ustası Robert W ıse'a da. 1996 Yaşam
Boyu Başarı Ödülü'nü Mindıık kapanış tö-
reninde.
- 19% l luslararası İstanbul Tiyatro Fes-
tivaii'nde bu yıl neleri uleyecegiz?
ECZACIBAŞI- Tiyatro Festivali'nde.
uiuslarara.sı nitelikleri bulunması koşuluv-
la. sanatseverlere. yeni yorumlarla klasik-
lerı. yeni oyunları. değışik sunuş bıçınıleri-
ni. yeni denemeleri. sokak tiyatrosuna. ka-
baretiyatroMinadeğınhertürtiyatroyugös-
ternıek ıstivoruz. Bu vılın Tivatro Festiva-
KOŞEBENT
ENİS BATUR
li'nde. Amerika'nın günümüzdeki sayılı
yönetmenlerinden RobertWilson. görsellı-
ğın öne çıktığı bir yorumla "ftrsophone"u
getiriyor. Ingiltereden David Glass. Felli-
ni'nın bir başyapıtını. "La Dolce Mta" ya
da "Tatlı Hayat"ı müzikle. dansla, kabare
renkleriyleortaya koyuyor. Günümüzün il-
ginç yazarlarından HeinerMüller'in "Pro-
mete'nin Özgürlüğü" adlı oyunu Alman-
ya'dan geliyor. Rusya'nm en köklü tıyatro-
lanndan Taganka.Pastemak'ın "Doktor Ji-
vago"sunu. müzikli bir şölen biçıminde su-
nacak. tspanya'dan birtopluluk. "LaCuad-
ra DeSe\iIla". ülkelerindeki kimlik sorunu-
nu ele alıvor. Bir başka sokak tiyatrosu bu
kez Polonya'dan geliyor. Türkiye'den Dev-
letTiyatrolan. Şehir Tiyatrolan"nın yanısı-
ra. sekız özel tiyatro katıiıyor festivale.
-Haziranda24'üncüsügerçeklestirilecek f
olan l luslararası İstanbul Müzik Festivali
bir yerde. İstanbul festivaUerinin de çıkış
noktasını oluşturuyor. 19% müzik şenliğinin
başbca özellikleri neler olacak?
ECZACIBAŞI-Ölümünün 15O.yılında
Dede Efendı'y i anıyoruz bu yıl. Festivale
katılan Türk müziğı toplulukları. Dede
Efendi'nin değişik türlerdeki eserlerine
programlarında yer verecekler. Sanıyo-
runı.bu konserlere yabancı ülkelerden ge-
len müziksev erler de büyük ilgi duyacak-
lar. Altı yüzü yabancı. altı yüzü Türk. bin
iki yüz dolayında sanatçının katıldığı
2-(.VIüzik Festivali'nde. ölümünün lOO.yılı
dolayısıyla AntonBrucknerdeanılacak. Bi-
liyorsunuz. Müzik Festivali'nin amaçların-
daıı biri de Türk sanatçılarının başka ülke-
lenn müzik topluluklarıy la ya da yabancı
şefierin. solistlenn Türk orkestralany la bir-
likte konserler vermelerini sağlamak. Ör-
neğin. bu festivalde Betin Güneş'ın Iskoç
OdaOrkestrası'nı yöneteceği konserde, or-
kestranm isteğı üstüne bestelediği "ISer-
tür"ün de dünyadaki ilk seslendinmesini
gerçekleştirecek. "Dr.Nejat F.Eczacıbaşı
Husal Beste Yanşmasrnda birinci seçilen
Hasanl'çarsu'nun "Çığhklar.AnılarvieKü-
çük Bir Düş" adlı yapıtı da, Izmir'dekı dün-
ya prömiyerinin ardından. Istanbul'da Ren-
gim Göknıen yönetımindeki Izmir Devlet
Senfoni Orkestrası'nca dünyada ikinci kez
çalınaeak...35.kun.ıluşyılınıkutlayan Istan-
bul Devlet Opeıa ve Balesi Orkestrasfnın
seslendireceği açılış konserlerinin gelirini.
kısa bir süre önce yanan. Venedik'tekı "La
Fenke" tiyatrosuna bağışlayacağız.
Festivalin bir başka olay ı da. büyük piya-
no ustası hoPogorelich'in. gelirlerini Saray-
bosna'da. ana-çocuk sağlığına yönelik bir
hastanenın yapımına bağışlayacağı iki resi-
tal vermesi... Festivalde. on bir orkestra ve
dokuz oda müziği konserinin. altı resitalin.
üç opera. altı dans gösterisinin, yedi de ge-
leneksel müzik konserinin yeralacağı renk-
li bir şenlik olacak.
Komşum Düşmanım, Ben
Kendimin Düşmanıyım
GeçenlerdeTRT 1 'de izlediğim "Kaya Köyü" bel-
geseli derin bir etki bıraktı üzerimde. Başta filmin yö-
netmeni Mihriban Tanık olmak üzere o çalışmaya
katkısı olmuş herkesi kutlamak gerekir. izlenme ora-
nı ne olmuştur bilemiyorum tabii: bu konuda iyim-
ser de olamıyorum: Televizyon, şimdilik, bizi kendi-
mize getirmenin değil kendimizden uzaklaştırmanın
aracı olarak hayatımızda hüküm sürüyor.
Zaman zaman insanın kendisinden, bağlarından,
içinde yaşadığı dünyadan uzaklaşması şüphesiz iyi
bir durum. Televizyonun olumlu bir işlevi sayılabilir
bu. Ne ki, kendimizdenye etrafımızdan bunca uzak-
laştırılmamız ürpertici boyutlar taşıyor bugün. So-
nuçları açısından düşündürücü bir süreçten geçti-
ğimizin ne ölçüde farkındayız, en çok da bunu me-
rak ediyorum.
"Kaya Köyü" belgeseli, son 70 yıl içinde Türkiye
ile Yunanistan arasında yaşanan olayların insani ve
kültürel cephelerine güçlü bir ışık düşürüyor. Müba-
dele sonucu yaşananlann, burada ve orada nasıl
uzantılar doğurduğunu gözlerimizle görüyor, kulak-
larımızla duyuyor, imgelememizde tam anlamaya
çalışıyorduk.
Bizi kuşatan dünyaya hepten kapalı oluşumuzun
gerekçelerini biliyor muyuz acaba? Seçtiğimiz bir
durum mu bu, yoksa maruz kaldığımız bir durum
mu?
Yunanistan'ı, Bulgaristan'ı, Gürcistan'ı, Ermenis-
tan'ı, Iran'ı, Irak'ı, Suriye'yi doğru dürüst tanımıyo-
ruz aslında. Yanıbaşımızdaki ülkelerin devletleriyle
düpedüz düşmanlık ilişkilerini geliştirmemişsek, ala-
bildiğine gerginlikler içindeyiz. Bu ülkelerin insanla-
rı nasıl insanlardır, pek bilmiyoruz. Ne yaparlar, ne
üretirler, nasıl eğlenirler, ne yerler: Bütün bunları bil-
miyoruz.
Komşu ülkelerin kentlerini tanımıyoruz genellikle;
tarihsel, kültürel zenginlikleriyle yeterince tanışmıyo-
ruz. Onların filmlerini izlemiyor, kitaplarını okumuyor
müziklerine bile gereğince yaklaşmayı denemiyo-
ruz.
Buna karşılık Lady Diana'nm hayatının bütün ay-
rıntılannı, Bayern Münih'in kadrosunu, Hillary Clin-
ton'ın yazdıklarını, Bon Jovi'nin özelliklerini, Micha-
el Jackson'/n başından geçenleri, Banderas'ın ya
da Cindy Crawford'un vücut ölçülerini ezbere sıra-
layabiliriz.
Ortalama insanımızm kayıtsızlığını biçimlendiren iki
temel etmen var gibi geliyor bana: Devletin resmi op-
tiğinin kararttığı komşu ülkelere ve insanlara karşı
açık ya da örtük bir paranoyanın yer etmiş olması;
dünyayla iletişimımizi sağlama işlevi gören kanalla-
rm genellikle ABD-Batı Avrupa kaynaklı bağlantıla-
rının yol açtığı bir uydulaşmanın egemen olması.
Kültür düzeyi yüksek insanımızı etkileyen ne pe-
ki? Kavafîs, Seferis, Ritsos, Elitis gibi modern şi-
irin dev ustalannı yetiştirmiş Yunanistan'ın yaşayan
tek bir şairi var mı, tamdığımız? Büyük kültür gele-
neği olan iran'dan tek bir yaşayan romancı adı ve-
rebiliyor muyuz? Tek bir Bulgar ressamı, tek bir Gür-
cü besteci. tek bir Ermeni sinemacı tanıyan çıkıyor
mu aramızdan? Suriye'de. Irak'ta. bilım adtrta yapı-
lan herfıangi bir etkinlikle ilişkimiz oluyor mu?
Komşu ülkelerin kültürel ortamlanyla ilgili olsa ol-
sa önyargılanmız var. insanlan göremediğimiz için
ürünleri, ürünleri göremediğimiz için kültürleri ıska-
lıyoruz. Herboyutuyla alışverişimizi kısıtlayan, ufku-
muzun genişlemesini engelleyen bu durum, bizim
kendimizi tanımamızı da güçleştiriyor.
Devletleri yönlendiren insaniardır. Sert devletleri
sert, kabuklu, gözleri iyi görmeyen bireyler hazırlar,
ayakta tutar, besler.
Türkiye'nin dört bir yanından yıllardır kan damlı-
yor. Biz. komşulanmızdan esirgemediğımız sağırlığı
kendi ınsanımızdan da esirgemiyorsak, bu doğaldır:
Topu topu yüzyıl önce, komşu ülkelerin insanlan ile
Anadolu insani ayın çatının altında iç içe yaşıyordu.
Düşman onlar değil, kendimizız.
Hamiş: Samanyolu TV, Fethullah Gülen'in yazı-
larının ön duyurusunu yaparken fon müziği olarak
Eric Clapton'ı kullanıyor.
Behçet Necatîgil Şiir Ödülü töreni
Kültür Senisi-Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önde
gelen ustalarından Behçet Necatigil adına düzeıılenen
şiir ödülü bu yıl 17 Nisan Carşamba günü. Yapı Kredi
Sermer Çitter Kütüphanesi'nde gerçekleştirilecek
törenle sahibini bulacak 1980-1993 yılları arasında
her yıl Necattgil'in ölüm y ıldönümünde verilen ödül.
1994 yılından bu yana. şairin doöum gününde
veriliyor. Behçet Necatigil anısına verilen ödülü.
geçen yıl "Giil Odası" adlı şiir kitabıy la Osman Hakan
A. almıştı.
ÇASOD Oyunculuk Ödülleri töreni
Kültür Servisi- Bu yıl 3.sü yinelenecek olan Çagdaş
Sinema Oyuneulan Derneği (CASOD) oyunculuk
ödülleri 18 nisan perşeınbe günü Dedeman Oteli Balo
Salonu'nda yapılacak bir törenle sahiplerine
verilecek. Oyunculuk mesleğinin kurumsallaşmasını.
çağdaş ilişkiler içinde y ürütülmesini.profosyonel
rekabeti özendirmeyi. oyunculuğun yaratıcı ve
nitelikli özelliğini ön plana çıkannayı ve sinema
sanatına yaratıcı katkılar sağlamay ı amaçlayan
ÇASOD Oyunculuk Ödülleri. Hülya Koçy'iğit.
Müjdat Gezcn. Rekin Teksoy. Tunç Başaran ve Prof.
Ünsal Oskay'dan oluşan seçici kurul tarafındaıı
belirlenen oyuncular Menderes Samancılar. Mehınet
Aslantuğ. Füsun Demirel. Ali Sürmeli. Şebnem Tacal.
Fikret Hakan. Tuncel Kurtiz. Halil Ergün ve Nurseli
Idiz arasından üç kışiye \erilecek.
BUGUN
ÇOCLK ŞEN'LİĞI: Ipini Koparan Lçurtma" çocuk
şenliği kapsamında Evrenscl Kültür Merkezi'nde 1 1.00-
1 ".00 saatleri arasınıia C°cu
k Gözüy le Dünya' başiıklı
forunı, MKM Cocuk Korosu konserı. çocukların
dünyasından resım ve yazı sergisi. İstanbul Sahnesi
Oyunculan'ndan 'Gide Gıde Nasrettın Hoca' adlı tiyatro
gösterisi. Gülsüm Cengız Akyüz'ün hazırlayıp sunacağı
"Çocuk Yazarlardan Şıır ve Ö'yküler" başlıkfı etkınlıkler
gerçekleştirilecek (243 08 03).
İVILZA\'EDE: Portakal Sanat \e Kültür Evi'nin
düzenledığı 'Selçuklu Osmanlı Sanat Eserlerı Hat ve
Tablo" müzayedesi saat 15.00'te Coıırad Oteli'nde
aerçekleştirifeeek.
ŞİİR/DİA GÖSTERlSİ: Magma Sanat Hareketı ve
Nehırler Şwr Topluluğu'nun 'Mayakovski' şıir-dia
gösterisi saat 16.30'da Kadıköy Beksav da.(349 91 55)
DİNLETİ: Koma Çiya'nın müzik dinletisi saat 16.00'da
Yapı Sanat Ev ı'nde (235 72 45).
SOYLEŞİ:İHD Kültür Komisyonu'nun düzenlediği
'Sinema ve Azınlıklar Sinema ve Savaş Sinema ve
Sansür altbaşlıklan üzerine gerçekleştirilecek söyleşi
saat 14.00'te Mezopotamya Kültür Merkezi'nde.
Söyleşıyc Orlıan Aydın (tiyatro \e sinema sanatçiM),
Aydın Sayman (yönetmen. Sıne-Sen Denetim Kurulu
üyeM) ve Erdoğan Kar (yönetmen) katıiıyor. (251 96 46).