05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 NİSAN 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Ranta vergiyi erteleme hazırlığının karşısında toplumsal uzlaşma sağlandı ANAYOL, rantiye fle yalnız kaldıEkonomi Servisi - ANAYOL'un rant ge- lirine vergi alınmasını erteleme isteğine karşı toplumun farklı kesimlerinde ortak tepkı oiuştu. Böylece ANAYOL, yapısal çözüm iddiasıyla ortaya koyduğu önlem- ler etrafında sağlayamadığı toplumsal uz- laşmayı. vergi koymaktan çekindiği rant kesımine karşı kendi inısiyatifi dışında yaratmış oldu. Cumhuriyet'e görüşlerini açıklayankesımler. rantgruplannı savun- mayip. tüm kazançlann vergilendiril me- sini istediler. Yenibırvergıreformupaketiningerek- liliğine de işaret edilirken. vergi erteleme- nin ekonomık olduğu kadar siyasi bır ter- cih oldugu ve hükümetlerin toplumun hangı kesimine hizmet etmeyi istediğine karar verrnesi gerektiği vurgulandı. Kamu finansman açığının çözümünün. öncelikle gelirleri artırmaktan geçtiğine. bunun ıçın de vergi verenlerin sayısının artırılması gerektiğine dikkat çekilirken. "Asgari ücretten verginin alındığı bir ül- kedc. ranta vergi konulup konulmaması- nı tartışma>a kimsenin hakkı yok" görü- şü agırlık kazandı. Konu ile ilgilı olarak göriişlerine baş- vurdugumuz Türkiye Ihracatçılar Mecli- si (TİM) Başkanı OkanOğuz,hertürlü ris- ki göze alarak yatırım, iiretım ve ihracat yapandan vergi alınırken ekonomiyi üre- timden uzaklaştıran rantın vergilendiril- memesınin kabul edilemeyecegini söyle- di. Rantın vergilendirilmesi >anırtda asıl sorunun devlefin borçlanma gereğinin dü- Kayıtdışı ekonomi uzmanı Prof. Altuğ, ranta tanınan ayncalığı yorumladr. Vergi alsalardiy zamma gerek kalmazdıEkonomi Servisi- Kayıt dı- şı ekonomi ile ilgili çalışmala- n ile tanınan Prof. Osman Al- hığ'un yaptıgı hesaplamaya gö- re, menkul sermaye gelirleri- nin vergilendırilmesi ile ilgili y a- sa, Meclis'ten geçtiği yıl yü- rürlüğe girseydi. sadece hazine bonosu faizinden alınacak ver- ginin tutan 300 trilyon liraya ulaşacaktı. Bir başka deyişle. ranta \er- gı 2 yıl önce getirilmiş olsay- dı. ANAYOL hükümetince kav- nak yaratmak için yapılan bu son zamlara gerek kalmayacak- tı. Altuğ. Cumhuriyet'e yaptıgı değerlendırmede, "Vergi al- mak yerine akaryakıta zam yapıyorlar. Böylece doğrudan vergilendirme yerine, dolay- lı vergilendirme ile yük yine alt gelir gnıplanna çıkanlıyor. Bunların y ansıması enflasyo- nist baskı olarak karşımıza çıkacak" şeklinde konuştu. Yasanın ilk çıkarıldığı 1994 yılından itibaren uygulanması halinde bu yıl da dahil Hazine bonolan ve de\ let tahvilleri fa- izlerinden alınacak verginin 300 trilyon liraya yaklaştığına işa- ret eden Altuğ, "M994 yıh faiz ödemeleri 356 trüyon, 1995'te 475 trihon, 1996'da bütçede ön- görülen rakam 1 katrilvnn 140 trüyon lira. Bu faizgelirierinden yüzde 10 \ergi alsalardı 297 tril- yon liralık bir vergi geliri olur- dtı. Bu paradan vazgecikü" şek- linde konuştu. şürülmesi ve gelirlenn arttınlması oldu- ğuna işaret eden Oğuz. "Ekonominin bü- tünüyle kayıt altına alınması ve tabanı ge- nişletici,hertürlü rantgelirterini \ergilen- direcek kapsamlı bir vergi reformu pake- tinin hazırlanarak mümkün olan en kısa sürede devreye sokulması geregi bulun- maktadır" açıklamasını yaptı. Eski İSO Başkanı Memduh Hacıoğlu. hükümetin ranta vergiyi ertelemeye mec- bur olduğunu belirterek "Bu durum za- ten bozuk olan gelir dağılımını daha da bo- zuk hale getiriyor. Kay nak. toplumun ufak bir kesimine aktanlıvor. Bunun sonucuna mahkûnı olmuş bir hükümet var" dedi. Türkiye'debıristıkrarprogramınaihtiyaç olduğunu v e bu programın içinde tüm ge- lirlerın vergilendirilmesınin yer alması gerektiğini devurgulayan Hacıoğlu, "Dev- letya borçlanmayıp \ergi geliri ile yaşama- >i öğrenmeli ya da borçlandığı /aman o borçlandığı nıiktaraödenen faiz kadar da vergiden imrina etmeli. Bunun ikisini bir arada götürmeye çalışmak bir koyundan iki post çıkarmak gibi bir şeydir** dedi. Hacıoğlu, vergi ertelemenin ekonomik olduğu kadar siyasi bir tercih olduğuna da işaret ederek, hükümetlerin toplumun han- gi kesimine hizmet etmeyi \ e mutlu etme- yi istediğine karar vermesi gerektiğini de ifade etti. Türkiye Serbest Muhasebeci. Mali Mü- şavir ve Yeminli Mali Müşavir Odalan Birliği (TÜRMOB) Başkanı MustafaÖz- yiirek de ranta vergi getıren yasada uygu- lamanın 1997'yebırakıldığını, fakat ANA- YOL hükümetının bu uygulamayı başlat- mamak \e vergilendirmeyi 2000 yılına ertelemek içinçalışmalaryaptığını hatır- latarak "Anlaşıldı ki faizlerden vergi al- mak istemiyorlar" dedi. Ranttan \ergi alınması uygulamasının ertelenmesine kesinlikle karşı olduklan- nı belirten tSMMMO Başkanı Yahya An- kan, "Asgari ücret vergi dışı kalsın dedi- ğimiz zaman kıyamet kopuyor. Trilyon- larca lira eden kazançlar vergilensin dedi- ğimizde sistem dışı bırakılıyor. Bu adalet midir?" şeklinde konuştu. Ertelemenin sosyal adalet ilkesine aykın olduğunu da söyleyen Arıkan. bunun milli gelirin da- ğıhmındaki eşitsizliği arttırdığını da ifa- de etti. Arıkan, "Rant vergisi2000'eerte- lenmek isteniliyor. 2010 yılı ya da daha sonrasına erteienmeyeceğini kim garanti edebilir?" dedi. Rantın vergilendirılmemesine Anado- lu da tepki duyuyor. Cumhuriyet muha- biri Sermet Çuhadarın haberine göre, Kahramanmaraş Tica ret ve Sanayi Oda- sı Başkanı Mehmet Baldukda Türkiye'de yatınm yapanın cezalandın Idığını öne sü- rerek "Hazine bonosu ve dövizden para ka- zanan rantiyeciler sırt üstii yatıp para ka- zamyorlarvebizlere "Siz enayi misiniz" di- ye soruyorlar** şeklinde konuştu. tstanbul Ticaret Odası'nın hazırladığı Ekonomi Raporu'ndarantgelirlerinin ver- gi kapsamına alınması gerekliligine işa- ret edildi. Raporda, kamu finansman açı- ğının çözümünün, öncelikle gelirleri ar- tırmaktan geçtiğine dikkat çekilirken. ver- gilendirilmeyen bazı gelirler ve rant ge- lirlen ile kayıt dışı ekonominin vergi kap- samına alınması. böylelikle vergi oranla- rının değil, vergi verenlerin sayısının ar- tınlmasının beklendiği bildirildi. Sanayi Bakanlığı'na göre beyaz ette fiyat anlaşması var 'Rekabet olsaydı, tavuk zam yumurtlamazdı' HÜLYAGENÇ Tav ukçulann yaptığı zam- mın adı belli. cezası yok. De- li dana hastalığını fırsat bile- rek yüksek oranlı zam yapan tav ukçulara karşı soruşturma başlatan Rekabetin ve Tüke- ticinin Korunması Genel Mü- dürlüğü'nün. 'açık veya gizli karteT anlaşması tespıt etme- si halinde cezai müeyv ide uy- gulama yetkisı bulunmuyor. Ekonomiden sorumlu Dev let Bakanı Ufuk Söylemez, bir- kaç haftada yan yanya arttı- nlan tavuk fiyatlannda yüz- de 5'lik indirimle tüketiciyi korumaya(!) çalışırken. Sa- nayi Bakanlıgı Müsteşan Er- san Yavuz, tavuğa yapılan zamları me\ cut durumun kö- tüye kullanılması ve "uyum- lu ejlem" olarak degerlen- dirdikleri, ancak ceza yetkı- leri bulunmadığını açıkladı. Aralık 1994'te yürürlüğe giren Rekabet Yasası'nın Re- kabet Kurulu'na cezai müey- yide uygulama yetkisi \erdi- ğini \urgulayan Yavuz. Re- kabetin Korunması Genel Mü- dürlügü'nün yalnızca izleme. inceieme ve denetleme yet- kisı bulunduğunu açıkladı. Yavuz, genel müdürlüğün il- gili kuruluşlara yalnızca "yap- mayın" uyansında buluna- bileceğını belinerek. "Firma- lar ısrarederse, genel müdür- lüğün yapabileceği hiçbir şev obnaz* dedi. Genel müdürlük- te denetlev ıcı kadronun da sı- nırlı olduğunu söyleyen Ya- vuz. "Denetleme ve soruştur- ma yetkisi Rekabet Kuru- lu'nda olacağı için, genel mü- dürlüğün kadrosu sınırlı tu- tuldu" dıye konuştu. Tavuk üreticilerinin art arda >apoğı zamlartepki uyandırdı. Tav uk üreticilerinin yaptı- gı zammı "açıkksu-tet"olarak nitelendiren Marmara Üniv e- risitesı Iktisadı ve Idari jlim- ler Fakültesi Ögretım Üvesi Prof. Hurşit Güneş de bu du- rumun Rekabet Yasasf na ay - kın olduğunu. cezai müevyi- de gerektirdiğinı söyledı. Re- kabet Genel Müdürlüğü'nün ceza uygulama yetkisı bulun- madığını kaydeden Güneş. Rekabet Kurulu oluşturula- madığı için "yapdacâk indi- rimin" piyasaya hâkim olan firmaların inisiyatıfine kal- dığını belirtti.Tav ukçulann zamma gerekçe olarak girdı maliyetlerinin artışını göster- melerinin inandıncı olmadı- ğını kaydeden Güneş. "Zanv mın girdi maliyetleriyle ilgisi olsaydı, Bakan Ufuk Söyle- mez'le yapılan görüşme son- rasında tavukçular hakla- nnı sa\ unmaya de\am eder- ler, yüzde 5'lik indirim yap- mazlardı" dıye konuştu. Rekabetin \e Tüketicinın Korunması Genel Müdüriü- ğü'nün sadece inceieme. iz- leme ve denetleme yetkisi bu- lunduğunu belirten yetkililer. bu nedenle firmalar üzerinde etkili olma gücünün çok az olduğunu bildirdiler. Türkiye'de deli inek hastalığı olmadığını söyleyen yetkililerden garip savunma: Herkes suçlu, Aytaç değilEkonomi Servisi-Deli inektartışma- lanyla birlikte en büyük et ihtalatçıla- nndan biri olması nedeniyle çeşitli suç- lamalara konu olan Aytaç firması. ken- dini savunurken herkesi suçladı. Aytaç Yönetim Kurulu Başkanı ve ANAP Çankın MilletvekilılVIete Bülgün ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ekrem İnözü. dün düzenlediklen basın toplantisinda Tanm ve Saglık bakanla- nndan Süt. Et. Gıda Sanayicileri ve Üre- ticilerı Birliği'ne (SETBtR). et ithal eden dev let firmalanndan, Maret \e Pı- nar gibi rakıp firmalara kadar herkesi eleştirdiler. Bülgün. 1995 vılındatoplam 8.2 bın ton et ithal ettikİennı belirterek, et ıt- hal ettıkleri ülkeler arasında Ingılte- renin bulunmadığını ifade etti. Bül- gün. ithal ettikleri bu etlerin çok büyük bir kısmını en büyük ithalatçı olan Et ve Balık Kurumu'na sartıklannı vur- gulavarak. kurumun 13 bin 500 ton et ithal ettiğini açıkladığını hatırlattı. Is- tanbul Mezbaha. EBK. Vanet ve Zira- at Bankasi Drç Ticaret'in de\ let deste- ği ve parasıyla et ithal ettiğini kayde- den Bülgün, Tanm Bakanlığı'na çağn- da bulunarak Aytaç*ı denetlemelerini ve bir aksaklık varsa ortaya çıkarmala- rını istedi. Türkiye'de kesinlikle deli inek has- talığı (BSE) olmadığını söyleven Me- te Bülgün. Saglık Bakanı \ ıldınm Ak- Aytaç,ithalat yaptıklan ülketer arasında İngiltere'nin bulunmadığını açıkladı. tunanın \ atandaşa beyaz et yemeleri ko- nusunda çağnda bulunduğunu hatırla- tarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Saglık Bakam'nın böyle sağlıksu konuşması büyük bir talihsizlik. Bir ba- kanın sözlerine dikkat etmesi lazını. Bu demec yüzünden. hayvancılık sektörü- nün zaten zor durumda olan beskilik ve kırmızı et sektöriine büyük bir darbe in- miştir. Tavuk eti üreticileri hergün ba- kana dua ederken, fıyatlannı da vine Savın Bakan sayesinde 3 hafta içinde yüzde 30-40 oranında arttırmışlardır." SETBİR'i de eleştıren Bülgün. deli inek hastalığının Türkiye'detartışılma- ya başlandığı günden bu yana birlik başkanı Doğan Yardarlı'nın ya da baş- ka bır yetkilının hıçbır açıklamada bu- lunmamasının dogru olmadığını ifade etti. SETBİR'in ifîas ettiğini \e siyasi amaçlar dogrultusunda hareket ettiğini vurgulayan Bülgün. sektörde yeni olu- şumun şart olduğunu kaydettı. Kırmı- zı et sektöründe faaliyet gösteren Ma- ret ve Pınar Etyetkılilerine, ortak birba- sın toplantısı için başv urduklannı söy- leyen Mete Bülgün, heriki firmadan da olumsuz yanıt geldiğini ve tek başlan- na mücadele etmek zorunda kaldık- lannı kaydetti. TÜSİAD Başkanı Komili koalisyonu uyardı 6 Uzlaşmadan istikrar olmaz'Ekonomi Serv isi - Türk Sanayici ve Işadamları Dernegı (TÜSİAD) Başka- nı Halis Komili. ANAYOL ortaklann- dan uyumluçalışma istedi. TÜSİAD'ın Türkiye'nin gelecegini politik. ekono- mik ıstıkrara ve gümrük birliğine bağ- lı gördüğünü belirten Komili. koalıs- yon hükümetinin uyum ve toplumla uz- laşma sağlamadan yapısal çözümleri yaşama geçiremeveceğıni savundu. Yabancı Sermaye Derneği dün dü- zenlediği öğle yemeği toplantısında TÜ- SİAD Başkanı Halis Komili'yi ağırla- dı. Toplantıda Türkıve yatınm ortamın- da gelışmeler ve özel sektörün gelece- gebakışı konusunda bir konuşma yapan Komili, ekonomik konularda olumlu sonuçlaralınabilmesi içınkoalisyonor- taklannın uyumlu çalışmasının zorun- lu olduğunu belirtti. Sosyal ve ekono- mik konsensüs saölanmadıâı taktirde reformlann yapılamayacağına değinen Komili, bunun da partilere oy kaybetti- receğini vurguladı. Siyasi iktidarlann son lOyıldır yapı- sal reformlar yerine popülist politika- laruyguladıgını kaydeden Komili. "Tür- kiyeönemli bir dönüm noktasında. Azın- lık hükünıeti ilk bakışta yapısal reform- lan uygulamak konusunda karaıiı gö- rünüyor. Ancak her konuda tekrartek- rar konsensüse ihtiyaç \ar" dedi KoNUK IŞÇIMNEVRENINDEN ŞÜKRAN SONER Çağ Atlama Masalı Hani Özal Amca, sonra Süleyman Baba, özel- likle de Tansu Anne ve Mesut Ağabey'in anlattık- lan bir çağ atlama masalı var ya... Biz inansak da inanmasak da o masalı dinlemeyi, o masalla uyu- mayı çok seviyoruz.. Dertli süt üreticilerinin Ege'de oluşturduklan bir ko- operatifin başkanı Ahmet Ertürk, nasıl çağ atlan- dığına ilişkin sayısız örnekten bir küçüğünü anlatı- yor. Kuruluş amacı süt üreticisini desteklemek ve hal- kın ucuz süt içmesini sağlamak olan Süt Endüstri- si Kunjmu'nun yeni sömürü düzeni, pardon, yeni dün- ya düzeni, globalleşme, çağ atlama ideolojisi adına dışardan, Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşların da- yattıklan reçetelerçerçevesinde özelleştirilmesine ka- rar verilmişti. Devlet, kasaplık mı yapsındı? Sütçülük yapıp, süt mü satsındı? Devlet küçültülecek, özel sektör bü- yütülerek çağ atlanacaktı. SEK'in kuruluş anayasasında, satılması, özelleş- tirilmeye kalkışilması halinde süt üreticilerine veril- mesini zorunlu kılan bir hüküm vardı. Devlet baba ya da Tansu Ana bunu görmezlikten gelmeyi yeğ- ledi. SEK süt üreticisi kooperatiflere değil, özel sektö- re satıldı. Üretici sütünü daha ucuza satmaya, tü- ketici daha pahalıya almaya mahkûm edildi. Süt da- ha az üretilir ve satılır oldu. SEK varken bile süt üretimi, yanlış tarım politika- ları, üreticinin bütün gelişmiş ülkelerde olduğu üze- re desteklenmesinin söz konusu olmaması, aşın pa- halı yem, hayvancılığın belini büken bir dizi uygula- ma nedeni ile gelişemiyordu. Ahmet Ertürk'ün çok anlaşılır bir hesapla verdiği örnek üzere bir litre süt karşılığı ancak iki ekmek alı- nabiliyordu. Üretici bu para ile süt besicıliğini geliş- tiremiyor, daha çok süt verecek hayvan cinsini ıs- lah edemiyordu. Süt besiciliğinde kâr degil zarar söz konusu iken, alışkanlıkla. başka çaresi olmadı- ğı için, hiç değilse sütün sağdığı hayvan her yıl bu- zağı da verdiğinden bu işi sürdürüyordu. Türkiye'ye çağ atlatacak özelleştirme mucizesi gerçekleştikten sonra işler daha bir sarpa sarmış. SEK'i satın alan özel sektör, üreticinin hem sütünü daha az almaya, hem de fiyatını kırmaya koyulmuş. Bu kısacık zaman dilimi içinde bir litre süt karşılığı iki ekmek alabilen üretici. bir litre sütle bir ekmek ala- bilecek konuma düşmüş. Üreticiden 15 bin liraya alınan süt şu günlerde va- tandaşa 55 bin liraya satılıyor. Bu arada bütün gelişmiş ülkelerde var olan süt, et üretimini, bütün tarımsal üretimi illegaliteden ka- yıtlı ekonomiye çıkarmaya yarayacak destek prımi. politik yalan, bir seçim vaadi olarak uygulamaya geçirilmiyor. Ustüne üstlük, yetersiz süt. et üretimi karşısında süt, et ithali gündeme geliyor. Resmi-kaçak, şimdi herkesi et yemede paniğe sokan deli danalar dahil, her yerden, en kötüleri bizlere olmak üzere, et-süt- tozu ithali yaygınlaşıyor. Ahmet Ertürk dertli, anlattıkça anlatıyor "Devlet bizi hayvanımızı saf/p paramızı repoya yatırmaya zorluyor. Tanm ülkesi Türkiye'de et-süt ithal edilip, hayvan varlığının et-süt üretiminin yok edildiği bir düzen yaratılıyor. Biz süt üretmekten vazgeçip, hayvanmızı kesime gönderdiğimizde, Türkiye sadece sütsüz kalmayacak. Her yıl doğan yavrulardan olacak. Ki o yavrulann dişileh yine süt üretimine, erkekleri besiciliğe yönelrk yetiştiriliyor- du. Et-süt yoksunu, yoksulhalk, büsbütün yoksun- luğa sürükleniyor.." Tanm ülkesi Türkiye, insanının yaşamı, gelişmesi için gerekli olan etini, sütünü, buğdayını, şekenni üre- temeden, kıt kaynaklannı bunların ithaline harcaya- rak, özelleştirme mucizeleri(l) yaratarak, üreticinin ka- zandığı paranın 3-4 katını vurgunculara, aracılara kap- tınp, yoksul halkını açlığa mahkûm ederek.. çağ aU lamaya kalkıyor.. Ülkemiz çocukları yetersiz beslenme ve özellikle de et yiyip süt içemedikleri için protein eksikliğin- den doğal gelişimlerini yaşayamıyor. Yapılan bilim- sel çalışmalarçocuklanmızın zekâ, kafatası, kemik, boy gelişmelerindeki büyük çarpıklıkları, yüz kızar- tıcı bir boyutta ortaya çıkarıyor. Yetersiz beslenme- nin, yoksulluğun bütün hastalıklan ülkemizde kat- lanarak ortaya çıkıyor. Özal Amca, Demirel Baba, Tansu Ana, Mesut Ağa- bey, inansak da inanmasak da bizi uyutan çağ at- lama masallannı anlatmayı sürdürüyor. Yaşam yok- sunu milyonlar, soğuktatitreyen, donmak üzere olan çocuklar örneği, bu çağ atlama masallannı din- leyerek derin uykulara dalıyoriar.. Denetimsizlik ve politikasızlık, balık miktannı 9 yılda dörtte bire indirdi Babk tükeniyor, fiyat arüyor AYKUT KÜÇÜKK\\ A Üç tarafı denızlerle çev rili Türkiye'nin mavi sulannda deniz ürünleri yavaş yavaş tükeniyor. Ortadireğin ucuz besin kaynaklanndan hamsi 1987 yilında 310 bın ton çıkarken. 1990 yilında bu rakam 74 bin tona kadar geriledi. Su Ürünlen Hali Müdür Yardımcısı Şevket Demirkaya, Su Ürünlen Yasası'nın değiştirilmesinin yanhş olduğunu dile getirerek. yasanın balık hallerine gelen balık miktannı düşürdüğünü söyledi. Şevket Demirkaya. denizlerde avlanan balığın ancak yüzde 30'unun balık hallerine geldiğini öne sürerken. dünyayı son bir aydır etkileyen "deli dana" hastalığı Türkiye'de de balığa olan ilgiyi arttırdı. Balık hallerinde etiketlere yansıyan fiyatlann belırli oranlarda arttığı gözlendi. Karadeniz. Marmara. Ege ve Akdeniz'le etrafı çevrilen Türkiye sulannda deniz ürünlen yanlış avlanma. uygulanan tedbirlerin yetersizliği ve yönetmeiıklerdekı değışikliklerin olumsuz etkilen nedeniyle tükenme noktasına geldi. Dev let İstatistik Enstitısü (DtE) verilerine göre 1990 KUMKAPI BALIK HALİNDE FİYATLAR Hamsi 200-250 bin istavrit....25O bin Mezgit 200 bin Kalkan 700-1 milyon Levrek 800 bin Lüfer 400-600 bin (tane) Çinekop..800 bin Palamut...400-500 bin (tane) Uskumru...4OO bin Alabahk..3OO bin yılların başında yaşanan balık sıkıntısı 95"li yıllarda yinebaşladı. Kıyı şehirlerimizde yaşayan çok sayıda yurttaşın geçim kaynağı olan balıkçılık ise artık günümüzde ılgi gören mesleklenn sonunda gelmekte. Hale giriş az Şevket Demirkaya. konuya ilişkin düşüncelenni Cumhuriyet'e açıkladı. Demirkaya, balığın ancak yüzde 30'unun balık haline geldiğini belirterek şöyle konuştu: "Su L rünleri Yasası'nın 26. maddesi değişti. Balıkçılar degiştirilen bu DENİZ ÜRÜNLERİ VERİLERİ (DİE) Yıl Toplam (ton) Yıl 1986 1987 1988 1989 1990 525 381 562 697 580 701 361 770 297 123 . 1991 1992 1993 1994 1995 290 046 366 060 453 123 204 501 271 230 Son günlerin konusu deli inek hastalığı balığa ilgiyi arttırdı. maddeyie balıkları hale getirmeden satma hakkına sahip oldular. Ne gelir vergisi ne de diğer vergileri ödemeden satış yapmak isteyenler için bu yasa iyi oldu belki. Ancak bu durumda balık yasaklarına uyulmalar azaldı. balık hiç bir yere uğramadan büyük marketlere girdi. Buradaki fiy atlarda o kadar ucuz değil.*' Demirkaya. Su Ürünleri Yönetmeliği'nin senelere göre değişiklik içerdiğini de söyleyerek. "Avlanma yasaklarına tam uvulmuvor. Ancak Toplam (ton) (1996 yılı ocak ayı sonu itibarıyla 4 milyon 199 bin 201 kilogram) yönetmelikteki değişiklikler de insanı düşündürmeden edemiyor. Mesela geçtiğimiz yıl av yasağı nisan ayında başlamıştı. Bu yıl ise mart ayında basjayacak. Şimdi kendi kendime soruvorum. Acaba ilkbahar yıllara göre değişiyor mu diye. Hemen belirteyinı. bu olaya kesinlikle siyasi olarak bakmıyorum. Ancak yanlışlıklar balığın denizlerde azalmasına neden oluvor." YAZAR I Prof. Dı. SOL>L\Z AYARSLAN (*) Bankalann özelleştirilmesi Y eni hükümetin özelleşti- rilme konusunda süratli hareket etmek istediğini gazetelerden okuyoruz. Gazete haberlerinden Etibank, Em- lakbank ve Ziraat Bankası'nın özel- leştirm'e gündeminde olduğunu öğ- reniyoruz. Halk Bankası ve Vakıf- lar Bankası konuları da zamanla gündeme gelecektir. Bazı yetkili- ler. 132 şubesi olan Etibank'ın 3 parçaya bölünerek satılmasını tav- siye ederken diğerleri bankalann küçültülerek satılmasının daha ye- rinde olacağı görüşünü savunmak- tadır. Adı geçen bankalarda bazı- larının bazı özellikleri dolayısıyla özelleştirilmelerine karşı çıkan baş- ka gruplar da var. Bankalann özelleştirilmesi ile il- gili sorulara cevap vermeden ön- ce, bankalann niçin özelleştirilme- si gerektiği, diğer bir deyişle ban- kalann özelleştirilmesinin gayesinin tespit edilmesi gerekmektedir. Emlakbank, Ziraat Bankası, Halk- bank ve diğer bankalann mali yön- den sıhhatli olmadıkları, IMF ve Dünya Bankası raporlarında defa- larcatekraredilmiştir. Bu bankala- nn özelleştirilmesi için gerekli ye- niden yapılanmayı sağlamak için özel kredilertahsis edilmiştir. Bun- dan önceki hükümetler, özelleştir- me konusunda ciddi olmadıkları için bankaları özelleştirmeye ha- zırlamamışlar ve bu gaye için veri- len kredileri de kullanmamışlardır. Görebildiğimiz kadarıyla banka- lar, Hazine'ye kısa vadede gelir sağlamak için özelleştirilmek isten- mektedir. Gaye bu ise o zaman bankanın üçe bölünerek değil. şu- belerine bölüp her şubeye teker teker bankacıhk yapma yetkisi ve- rilmeli, sonra da bu şubeler teker teker en yüksek fiyatı veren kişi ve- ya kuruluşlara, kimlikleri araştırıl- maksızın satılmalıdır. Bu yöntem Hazine'nin sağlaya- cağı geliri en yüksek seviyecle tu- tacaktır. Fakat bu tür özelleştirme, bankacılık ve fınans sisteminin za- ten yüksek olan riskini daha da art- tıracaktır. Kısa vadede arttırılması düşünülen Hazine geliri, uzun va- deye ulaşamadan 5-8 yıl içinde özelleştirilen bankalann iflası dola- yısıyla zarara dönüşecektir. Hazi- ne, bankalann özelleştirilmesinde satıştan sağlanacak gelirin arttırıl- masından ziyade, ülkemiz finans sisteminin dengesini bozmadan ve sistemi bir krizle karşı karşıya ge- tirmeden sıhhatli olmayan banka- lann elden çıkarılması gaye edın- melidir. Bankalann özelleştirilmesinde göz önünde bulundurulması gere- ken nokta, özelleştirmeden sağla- nacak gelirden ziyade, ülkemiz fi- nans ve bankacılık sisteminin sağ- lığıdır. Devlet bankalannın sistemde bu- lunması, sistemin dengesini boz- maktadır. Devlet bankalan uzun va- dede sistemin sağlığı yönünden faydalı değildir. Sisteme giriş ve çı- kış için gerekli tedbirler alındıktan sonra sıhhatli olmayan devlet ban- kaları, sistemden özelleştirme ve- ya başka yöntemlerie çıkanlmalıdır. Bu bankalar, piyasa şartlarına göre çalışmamaktadır. Devlet ban- kaları halktan alarak devlet adına, devlet garantisi ile mevduat topla- maktadırlar. Dolayısıyla sistemde- ki en büyük bankalar bile devlet garantisi ile rekabet edecek du- rumda değildir. Bu durum sadece Türkiye'de değil, devletin bankacı- lığa el attığı her ülkede; örneğin. Bre- zilya, Fransa ve italya'da aynıdır. Oradaki devlet bankalan da bizim devlet bankalanmız gibi milyarlar- ca dolar zarar içindedirler. Bu ban- kalar kanalı ile devletin bütçe açı- ğının finansmanı veya seçim önce- si popülist politikalarla ülke kay- naklan devlet eli ile yağmalanmak- tadır. Biz devlet bankalannın kuaılduk- ları zamanlarda ülkemizin acil ihti- yaçlarına cevap vermiş olabilecek- lerine ancak bugün böyle bir duru- mun mevzu bahis olmadığı kana- atindeyiz. Bugün Ziraat Bankası, Emlak Bankası veya Halkbanktarafından verildiği iddiaedilen özel hizmetler, zararları devlet tarafından karşılan- dığı takdirde özel bankalar tarafın- dan yürütülebilecektir. Dolayısıyla bu özel bankalara ihtiyaç olmadı- ğı kanaatindeyiz. (Bu konu aynca ileride işlenecektir.) Biz bu bankalann özerkleştiril- mesinin de sorunun çözülmesinde faydalı olacağı kanaatinde değiliz. Özerkleştirme ile bu müessesele- re yeni kaynakların tahsis edilme- si, bunların yeniden canlandırılma- sı istenmektedir. Ülkemizin bugün- kü ahlak ve hukuk sistemi içinde özerkleştirme, yeni kaynaklanmızın israfına ve daha önemlisi sistemin zaman kaybına sebep olacaktır. Özerkleştirme yöntemi uygulandı- ğı takdirde, bugünkü bulunduğu- muz noktaya 7-8 yıl sonra tekrar gelecek, ve o zaman geriye bakıp kaynak ve zaman kaybettiğimız için de üzüleceğiz. (') Egebank Genel Müdür Yardımcısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle