25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 1996 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI SUNUŞCinsivetçı uieolojiye göre kadın olmak; yaşamın her alanında erkeğe gör? tan;mlanmak. erkeğe özgü sayılan davranışlarda tulunmamak. duygu ve düşüncelerini erkeğe göre belirlemek vb. anlamlar taşır. Yani edilgen, ahlcı davranmasına engel olacak borutta duygusal, cesaretsiz ve varoluşu ailesinin sınırları içinde meşru görulen bir varlık. Kadınlardan istenen; yaşam alanının s'.mrlanm e\, es ve çocuklarla belirlemeleridir. Ev işleri. çocuk bakımı ve eşin yeniden üretime hazırlanması, kadınların \aro'uş nedeni olarak görülüı: Cinsiyetçi ideoloji; biz büyürken, bizımle büyür, çogalır. Daha küçücük bir bebekken "nazlı kıztm ", "aslan oğlum " sözcükleriyle duyularımıza ve davramşlarımıza verleşir. Bu ve benzeri mesajlar öylesine kamksanır ki kıtsaktan kuşaga aktanlır. Eğitimin, dolayısıyla ders kitaplarının cinsiyet rolleri açısından incelenmesi büyük bir önem taşır. Çünkü düzen, ders kitaplan aracıhğıyla ideolojisini geleceğin büyüklerine aktarırken, yaratmak istediği bireyin niteliklerini de yine buralarda oluşturur. Türkiye de özellikle ilk ve ortaokul ders kitaplan, 1928 den günümüze dek incelendiğinde, bu konuda ikifarklı dönem ve ikifarklı bakış açısıyla karşılaşırız. 1945 'e dek yaratılmaya çalışılan kadın imgesiyle, bu tarihten sonra yaratılmaya çalışılan kadın imgesi arasında büyük birfark görülür. 1945 öncesinde anneye, ülkenin kuruluşuna katkıda bulunması açısından, önemli toplumsal işlevler yüklenir ve aile içi geleneksel rolleri yoğun olarak vurgulanmazken; bu tarihten sonra artan sayıda örnekle, kadınların asıl görevinin evi ve ailesi olduğu ders kitaplarına girer. Bu dizide iki dönemin farklılığı vurgulanarak. 1928-1995 arası ilk ve ortaokul ders kitaplarından örnekler verilecektir. Yurttaşkadından 'evkölesi'ne C umhuriyet ailesi; ortak amaçla bir araya gelmiş, "birbirlerini ve çocuklan- nı~ düşünen. sevgi duyan, görece eşit eşlerden olu- şuyor. Kadın ve erkeğin, çocuklarının mutluluğunun yanı sıra, kendi mutluluklan için de caiışması an- lamlı. Cumhuriyet ailesi. iki açıdan 1950 sonrası ders kitaplannda tanımlanan ai- leden aynlıyor. Birincisi, anne ve baba birbirini düşünüyor. Sevgi temelli bir ilişki. lkincisı. sorumlulukİarda hiyerar- şik bir sıralama yok. tkisi birden "her evin temel taşı". Öysa 1950'lerden itiba- ren: ders kitaplannın büyük çoğunluğun- da ''Baba evin diregidir*' değerlendirme- siyle karşılaşılıyor. Hemen yanı başında dâ "yemek yapan. sökük diken. çamaşır, bulaşık yıkayan.. annemiz" sözleri yer alıyor. Önlük, annenln ünlforması 1945'lere dek. ders kitaplannda aile içi işbölümü, cinsiyetçi yaklaşım temel alınarak belirlenmemiş. Anneyi mutfak- ta ya da herhangi bir ev işi yaparken gö- remiyoruz. Anne-baba, tek tek veya ai- le içinde resmedilirken pay laşımcı bir iz- lenim veriliyor. 1942'de basılan ve 1968'e dek okurulan alfabede, kahvaltı masasında oturan anne. baba ve çocuk resmi \ar. Çocuk babasından tabağına bal koymasını istiyor. Baba balı verir- ken. anne çayını içiyor ve oniara gülüm- seyerek bakıyor. Anncnin konumu. kah-' valtıya çağnlmış bir dost. gülümseyen \e orada olmaktan keyif alan bir kadın gibi. 1950 sonrasında yazılan alfabeler- le diğer ders kitaplanndaki aile resimle- rinde ise, kadınlar sürekli yemek, reçel, turşu. salça yaparken, ev temizlerken. çamaşır vıkarken. ütü yaparken. örgü örerken gösterilı>or. Gülümsemeleri de yüzlerine yapıştınlmış gibi. 1953 basımı Kolay Alfabe kitabında anne artık önlüklü ve mutfakta iş yapar- ken karşımıza çıkjyor. Annelerin önlük- leri o günden bugüne alfabelerde (diğer ders kitaplannda da aynı) vazgeçilmez unsur oluyor. Öyle ki anne, mutfakta ve- ya mutfak dışında, kimi kez çocuğunu, kocasını sokak kapısmda ugurlar ya da karşılarken, kimi kez de çocuğu okula hazırlarken mutfak önlüğünü çıkarmı- yor. Annenin önlüğü. ünifonmas\ gibi. Oysa cumhuriyetin ilk 10-15 yılında kadın yurttaşın. üniformayla tanımlan- masına gerek duyulmuyordu. Çünkü yalnızca ailedeki rolünden hareketle ta- nımlanan bir kadının, yeni bir toplumun yapılanmasında aktif bir rol alamayaca- ğı, bağımsız bir yurttaş olamayacağı bi- liniyordu. Kız ve erkek çocuk ayrımı Benzer bir sonuç, küçük kızlann da başına geliyor. 1945'ten itibaren ders ki- taplannda küçük kızlara mutfak önlüğü giydirilmeye başlanıyor. Artık 6-7 yaş- lanndaki kızlar da mutfağın vazgeçil- mez unsurlan arasında yer alıyor. 1971 Kolay Alfabe kitabında "Rafta reçel var" cümlesinin altında önlüklü iki kız resmi var. Biri reçel kavanozunu raftan indiri- yor, diğeri de onu izliyor. Bu sırada an- ne ütü yapıyor. Aynı kitabın bir başka say fasındaboyu > etişemediği için ayağı- nın altına tabure koymuş olan küçük kız masayı siliyor. Aynı resimdeki erkek ço- tldokumaparçası1950 öncesi ve sonrasının cinsiyetçilik ve yaratılmak istenen birey açısından farktnı şu iki ömek çok lyi verir. llk parça 1939'a, ikincısi 1992'yeait: Küçük Ali'nin Adamlan *_ Küçük Ali yoksuldu. Böyle olduğu halde iistü haşı çok temiz gezerdi. Ciydiklerinde ne bir leke, ne bir sökük görülürdü. Küçük Ali'nin okulu, o yıl bir dere boyuna okullular bayramı yapmağa gitmişti. Herkesin elinde bir çıkın vardı. Annesi olanlann annclcri, olnıayanlann yakınlan yiyecekler yaparak bu çıkınlara koyinuşlardı. Küçük Ali'nin kimsesiz olduğunu bilen arkadaşlan onun da elinde bir çıkın bulunmasına şaştılar. Çıkın açılıp da içindcn düzgün kcsilmiş ve arasına peynir konmuş ince ekmek dih'mleri Ue zeytin, yumurta ve yemiş çıkınca bu şaşma bir kat daha arttı. Çocuklardan biri ona: 'Bu ne güzel çıkın. Küçük Ali. Bunu sana kim yaptı?" diye sordu. Küçük AB gülerck şu sözleri söyledi: 'Adamlanm yaptı. Benim on adamım var.' Ali'nin çok yoksul olduğunu bilen arkadaşlan birbirlerinin > üzlerine baknlar: "Alı öğünüyor; Ali yalan söylüyor, çok kocaman bir yalan' diye söyleştiler. Fakat Küçük Ali yalan söylemiyor, sadece arkadaşlanyla şaka ediyordu. Gene o sevimli gülüşüyle: 'Adamlanmı görmek ister misiniz, arkadaşlar'.' Pekı göstereyim' dedi. EDerini cebinden çıkararak parmaklannı gösterdi: tştc benim adamlanm. Bunlardan daha iyi iş görecek, insana yardım edecek var mıdır?" (Okuma Kitabı 2. Sınıf, lstanbul 1939) Annenin Elleri "Anneler gününde öğretmenimiz bir ödev vermişti bize_ Anneierimizin cllcri hakkında bir yaa haztrlayacaktık. İki, üç gün sonra öğretmenimiz, sınıfta, yazdığunız ödevleri okutuyordu. Sıra bir kız arkadaşımızın yazısına gelmişti. Şöyle başlıyordu, yazı: "Annemızin elleri... Ellerinden biri ile annem yayık yapar. Diğeri ile kucağında kitabını tutar. Diğeri ile babamın ceketini ütüler. Diğeri ile yemek pişirir. Diğeri ile ben okula gihneden önce saçlanmı örer. Diğeri ile..' Öğretmenimiz gülerek: "Ne demek kızım? Diğeri ile... Diğeri ile... Bu kadar eli olur mu insanın?' Alaycı bir şekilde gülüşmeğe başlamışök. Kız arkadaşımız kendinden emin. rahat bir halde cevap wrdi: 'Olur öğretmenim! lk\ eli babam için... Yedi çocugu \ar. Her biri için iki el hesaplarsanız on dön eder. Mutfak, bahçe için ikişerden alti el eder. Yoksullar için de, iki el katın buna... Dua için de iki el düşünün... Yirmi altı el eder. Annemın tam yirmi altı eli var.' Daha evvel gülüştüğümüz için utannuşbk. Başım1/ öne eğildi. Oğretiîienimizin yüzündeki hayret ifadesi ka> bolnıuştu. Ciddi, heyccandan titrcyen bir sesie: 'Yazdıklann doğru, çok doğru sevgili kızım,' dedi." (Türkçe 3. Sınıf, tstanbul 1992) cuk ise ninesinin yanında yere oturmuş kitap okuyor. Kızlar temizlik yapmaya, erkekler bilgilenmeye ycnlendiriliyor- lar. 1945-46 yılı 1. sınıf Hayat Bilgisi (Kış) kıtabındaki resmin altında bulunan şu dizeler de, cinsiyetçi örneklerin yo- ğunlaştığı dönemin başlangıcını göster- mektedir: "Sabah olur, kalkanz / Çay içer, ek- mek yeriz / Babam işine gider / Biz oktı- ANA AT 1937 yılında basılan alfabeden. la gideriz / Akşam olur hepimiz / Topla- nınz masaya / Annemizin yaptığı / Ye- mek konur ortaya / Yemek yer konuşu- ruz / Sonra da işİer başlar / Annem bula- şık yıkar / Babam gazete okur / Biz de ders çalışınz" Kadın uysal olmalı Annenin yemek yaptığı, bulaşık yika- dığı; babanın ise gazete okuduğu, aile- nin bir araya geldiği akşam saatleri gö- rünümü. bu dönemden sonra ders kitap- lannın vazgeçilmez örnekleri haline ge- liyor. Evde yapılan sonbahar, kış ve ilk- bahar hazırlıklan konulan, anne eksen alınarak belirlenmiş. Öğrencilere yönel- tilen sorular bu doğrultuda. Dolaptan kışlık giysi çıkaran, kazak ören, reçel, turşu, salça, konserve hazırlayan anne resimlerine mutlaka yer veriliyor. Anne bu işleri yaparken kız çocuk ihmal edil- miyor ve annenin yanı basjnda resimle- niyor. Evdeki kış hazirlıklanndan odun-kö- mür almak, soba kurmak, badana yap- mak babaya ve erkek çocuğa düşüyor. Ders kitaplannda, para verip alınan ve doğrudan kullanıma giren odun-kömür, çizme, palto vs. gibi şeyler babalara al- dınlıyor. Parayla alındıği halde, çeşitli işlemlerden geçebilecek malzemelerde (konserve, turşu, tarhana vs. için) anne- leraracılığiyiakullanılırhalegetiriliyor. Evde "düzen" ve "huzur"un olması, bu "doğal" işbölümüne uymanın olmaz- sa olmaz koşulu olarak görülüyor. Uyu- mun olabilmesi de, annenin kendisi için bir şey talep etmemesi, yani dikbaşlı, "bencil" olmamasıyla açıklanıyor. Bu nedenle anne "iyi kalpli ve uysal" bir ka- dındırhep. Uysallığımn ödülüdebirlik- te gezmeye gitmektir. 1945 sonrasında, annenin tek başına, alışveriş dışındaki 1992 Türkçe 3. sınıf kitabı. nedenlerden dolayı dışan çıktığına, gez- meye gittiğine dair örnek de bulamıyo- ruz kitaplarda. I970 Hayat Bilgisi 3. sınıf kitabında da "ailede kendiUğinden işbötümü r 'nün nasıl olduğu şöyle anlatılıyor: "Bir evde oturan ailenin dirlik düzen içinde yaşaması için herkesin kendine dü- şen göre\i yerinegetirmesigerekiyor.Ör- neğin anne; evin temiz tutulması, yeme- ğin zamanında hazırianıp sofraya getiril- mesi, ütü çamaşırgibi çeşitli c\ işlerini yu- rütür. Baba çahşarak ailenin geçimini sağlar. Kız çocuklar anneye yarduncı olur. Erkek çocuklan evin dışan işleriyle uğraşır. Böylece ailede kendiUğinden iş- bölümü olur." Evde dirlik ve düzenin sağlanması için verilen ömeklerde, işbölümünün anneye uygun görülen bölümü her zaman aynn- tılı olarak tanımlanır. İşbölümünde baba- nın payına düşen ise nettir ve saygınhk çağnştınr. "Ailenin geçiminisağtamak". Potansiyel "Anne-baba" olarak görülen ve gelecekteki rollerini iyi öğrenmeleri istenen 8-9 yaşlanndaki çocuklara 1982 yılı Hayat Bilgisi 3. sınıf kitabında veri- len şu uyan ilginçtir: "~ Evdeherkesgö- revini bilir. Bu böyle nlmazsa kanşıkhk çıkar, ilişkiler bozulur. ailede birlik ve dü- zen kalmaz." Yarın: Kadına biçilen toplumsal rol Ç A L I Ş M A Y A Ş A M I N D A K A D I N I N Y E R I / A v . M E B U S E T E K A Y Para kazanma ve harcama hakkı-1- Cumhuriyetin kuruluşuy la birlikte kabul edilen ya- salarla, Türkiyeli kadına önemli haklar sağlanmıştir. Kamu yaşamını kökten değiştiren halifeliğin kal- dınlmasında (1924). kadmlara da eşit öğrenim olanak- lanndan yararlanma hakkı getiren Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun (1924) ve tekeşlilik, boşanma hakkı, ço- cuklann gözetiminde söz hakkı gibi dönemin üeri haklanm sağlayan Medeni Kanun'un (1926), kadına seçme seçilme hakkı tanıyan anayasa değişiklikleri- nin (1930-1934) kabulünde kadınlann mücadelesi- nin etkin olup olmadığı tartışmalıdır. Kadın araştırma- cılann bir kısmı verilen haklann Atatürk'ün başını çektiği bir aviiç insanın Türkiye'y i çagdaşlaştırma ça- basının ürünü olduğunu ileri sürerken, bir kısmı da cumhunyeti kuran yöneticilerin kadınlann mücade- lesi nedeniyle \ asal haklannı tanımak zorunda kaldık- lannı söylemektedir. Tartışmasız olan şu ki Türkiye- li kadın. yasal haklanna birçok ülkedeki hemcinsin- den önce kavuşmuştur. Ne var ki bugün gelinen nok- tada. kadının çalışma yaşamına katılışı ve ekonomik statüsüyle ilgili durumu Islam ülkelerinin tümünden iyi. Batılı ülkelerin tümünden geridir. Peki Türkiyelî kadın bugün çalışma yaşamının ne- resindedir? Bugünkü durum. kadının özgürleşmesı ve eşitlen- mesinin yalnızca yasalarla sağlanamayacağının gös- tergesidir. Gündeük yaşam, bize yasalardaki kadından da geri, farklı bir kadın dayatıyor. Toplumdaki ezici kadın çoğunluğun mevcut haklannı bile kullanama- dığını aörüyoruz. Daha ileri haklann mücadelesi ve- rilirken bir >andan da toplumsal bilinçte ve özellikie kadın bılıncınde bir değişimın sağlanması, kadının toplumdaki eşitsizkonumunun bilincinevaıması için ona daha çok bilgi sunmak, haklannın ve potansiye- linin farkına varmasını sağlamak yerinde olacak. Eşit işe eşit ücret, öğrenim alanında eşit olanakJar. seçme-seçilme hakkı gibi teorik eşitlemeler içselleş- tirilmedikçe buna uygun bir kültürel yapıyla destek- lenmedikçe kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm oluyor. Kadına ilişkin veri az Çalışan kadınlarla ilgili olarak bilgi loplama ve araştırma çok azdır. Bu görev öncelikle sendikalardan beklenmektedir. Oysa erkek egemenliğinin en yoğun ve yaygın olduğu yer belki de sendikalardır. Geleneksel olarak kadınlann en yoğun çalıştığı alanlaıda bile kadın sendikacı sayısı, işyeri sendika temsilcisi vok denecek kadar azdır. Durumun çarpıcılığını ve çarpıklığını göstermek için birkaç örnek vermek gerekirse. 1995 yılında 450 delege ile toplanan Türk-lş'in son genel kurulunda 9 kadın delege vardır. Hak-İş'in son genel kurulunda 317 delegesinin 1 l'i, DlSK'in 345 delegesinin 14"ü kadındır. Elbette kadın işçi sayısının azhğının da bu sonuçlarda etken olduğu doğrudur. Ama ası I sorun ba- kış açısı ve yaklaşımla ilgilidir. Ömeğin Hak-lş'e bağ- lı Öz Gıda Iş Sendikası'nın kadın üye sayısı 1500. Hak-lş'e seçtiği kadın delege sayısı 5 iken, 20.000 ka- dın üyeye sahip Öz Iplik İş Sendikası'nın Hak-tş de- legeliğine seçtiği kadın sayısı 4'tür. Yine 1989 yılında çalışan Kadınlar 1. Kurultayı'nı toplayan Türk-lş, bu kurultayın 2.'sini bugüne kadar toplamadı. Kurultaya katılan 2500 kadının belirttiği görüşler, sunulan 70 tebliğ, yapılan kadın araştırma- sı da hâlâ basılmadı. Türkiyeli kadın çalışanın profi- lini oluşturacak kesin verileryok. Bölük pörçük araş- tırmalardan çıkartılan bölük pörçük sonuçlar dışında kadının çalışma yaşamındaki yeri ve sorunlan rakam- larla bilinmediğinden kadınlara ilişkin çalışma yaşa- mında politika oluşturmak da zor görünüyor. DİE'nin 1991 yılındaki Hane Halkı Işgücü Anketi sonuçlanna göre Türkiye'de toplam işgücü 20.730.716, kadın işgücü 6.509.587'dir. Tamdi 4797159 HHMtofm 39844 «Mwc9lte 2950 FmnKun* 105.810 441562 8005 TopUn HB™«BII 501.576 151333 Kadınlann sektörlere dağılımı Görüldüğü gibi kadınlann çoğu (yüzde 79'u) hâlâ kırsal kesimde, tarlasında ücretsiz aile işçisi olarak ça- lişmaktadır. Nitekim Türkiye genelindekadmlanniş- gücüne katılımı yüzde 32.2 iken bu oran kentlerde yüzde 16.9'adüşmektedir. AvrupaTopluluğu'naüye ülkelerde ise kadının işgücüne ücretli katılımı ortala- ma yüzde 39.9'dur. 1970 ile 1991 yıllan arasındaki iş- gücü istatistikleri incelendiğinde kadınlann faal nü- fus içindeki oranının yüzde 33'ten yüzde 32.2'ye in- diği görülüyor. Bunun nedeni köyden kente goç olgu- suyla kadının tanm işinden kopması ve kentte de iş bulamayışı ile açıklanmaktadır. Diğer etken de hızh nüfus artışıdır. Az işe çok talep olunca bundan kadın- lar zararlı çıkıyor. Kadının işsizliği sorun olarak gö- rülmezken. erkeğin işsizliğli önemli bir sorun olarak algılanıyor. Kadın işgücünde sayısal azalmaya karşın kente gö- çün anmasıyla birlikte kadının ücretsiz işgücünden ücretli işgücüne geçışi hızlanmıştır. Köyde yüklendi- ği ağır işlerin azalması. sosyal yaşamlanndakı göre- celi iyilesme ve yetersiz de olsa belli bir altyapı hiz- metinin sunulması kadını kente erkekten daha çabuk bağlamaktadır. Ancak köyden kente goçte en çabuk iş bulunabilen bayındırlık ve ulaşım hizmetlerinin ka- dına kapalı olması nedeniyle göç eden kadın için ça- lışabileceği yalnızca iki seçenek kalmaktadır. Ya ev hizmetlerinde çalışacak yada yine çoğunlukla sosyal güvenceden yoksun olarak nitelik gerektirmeyen e- mek yoğun bir işte çalışacaktır. Ancak bu kadan bile kadının harcama konusunda söz hakkını getirdiğin- den, ücretinı eline alabildiğinden köydekine oranla tercih edilebilir bir durum yaratmaktadır. Erkekler otoriteye, geleneklerine eskisinden daha çok sanlarak yaşadıklan yabancılaşmaya karşı ken- dilerini korumaya çalışırken, kadınlann kent yaşamı- na katılmaya daha istekli olduklannı görüyoruz. Ge- cekondu kadını eş ve iş seçiminde söz sahibi olmak istiyor. Kentle bütünleşme isteği erkekten daha fazla. Kadının evde, tarlada çaiışması kadınlık ve annelik ro- lü için önemli bir sorun yaratmazken, ev dışında üc- retli olarak çalışmaya başlamak kadının geleneksel ye- rini etkilemektedir. Tarlada çalışan kadının emeğinin karşılığını babası, kocası alır ve harcama yetkisi on- lara ait olurken, emeğinin karşılığını kendisi almaya başlayan kadın. aile ve koca baskısından kurtuluşa doğru ilk adımı atmış olur. Kazandığı parayı harca- yabilmek hakkı. kendi ayaklan üstünde durmak iste- yene yardımcıdır artık. SÜRECEK POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL . . .Devlet Gibi Hükümet Her şeyin tıkandığı, her şeyin düğümlendiği nokta- ya gelinmişti. Ne oldu? Düğüm çözüldü, oyun bozuldu. ANAP-RP koalisyonu suya düşüverdi. Su ne oldu? Inek içti? Inek ne oldu? Dağa kaçtı. Herkes bir senaryo yazıyor, türlü türlü oyunlar oy- nanıyordu ki bu yeni oyun yeni tezgâhlanmıştı. Oda- lara girilmiş, odalardan çıkıtmış, saatlerce baş başa kalınmış, eski defterter dürülmüş, yeni defterler açıl- mış... İşte tam bu sırada... Bu yeni senaryo ortaya çık- mıştı. Taa... Gerilerde, perdelerin ötesinde. Hiç umulma- dık bir yerlerde: "Buyurun paşam!.." Ortaya konuvermişti. Buyurun ağam... değil.... Buyurun beyim değil... Buyurun efendim değil... Buyurun çelebim... Çelebim de değil... Bu yeni senaryoya ne yakışır? Yakışsa yakışsa paşam yakışır... "Buyurun paşam..." Paşam yakıştı. İşte ben de paşam diyecektim ki, siz keramet bu- yurdunuz... Keramet paşam!.. Incili Çavuş'a, "Hükümeti nasıl buluyorsun?" diye soruyoriar. "Polis müdürünü Adalet Bakanı yaptılar" diyor. Susuyor. Ortada bir cici mama var da onu mu paylaşamı- yorlar? öyle ya.. günlerdir bir futbol topu gibi bir ayak- tan öteki ayağa verilen paslar nedir? Kapalı kapılar ardında teke tek yapılan fıskoslu konuşmalann hik- metini anlayamıyoruz. Anlıyor da söyleyemiyoruz, söylüyoruz da dinleyenimiz mi yok!.. Söylendiği gibi kapalı kapılar ardında birtakım pa- zarlıklar mı oluyor? Böyle pazarlıklar oluyorsa çok çirkin... Çok eskimiş bir yöntem. Şöyle ki: Onümüzde beş yıl var. Sen şimdilik şunu üstlen, ben de şunu üstleneyim. Beş yıl bittikten sonra, ben ötekini olayım, sen berikini ol; böylece cici mamayı paylaşırız; seninki senin olur, benimki de benim olur. Seçimlerde birbirimize söylediğimiz sözlere geün- ce onlar da -zamanla- unutulur gider, unutulmazsa kulakardı olur... Köşküm var deryaya karşı... Birinin köşkü var deryaya karşı, ötekinin köşkü var bozkıra doğru... Ikili görüşmeler uzadıkça uzadı, bir sona vardı, Çankaya'ya erişti. Çankaya da imzaladı, sıra Meclis'e geldi. Meclis de onayladı. Bunun adına güvenoyu derler. Üç partinin güvenınden geçmiştir. İki merkez sağ... Bir de merkez sol... Kolay mı? Bunca serüvenden sonra kolay olmadığı anlaşılı- yor. İlk kımıldamada sarsılabilir, ilk sarsılmada devri- lebilir. Yürürlüğü var mı? Listeye şöyle bir bakıyoruz. Çoğunluğu bürokrat- lardan kurulu bir kabine... Bürokratlardan kurulu ka- bine, devlet demektir. Devlet gibi hükümet... Birkaçı dışarıda kalmış ama zamanla giren olur, çı- kan olur. Denge bulunur... BULMACA YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Muğla ilinde ünlü bir antik kent. 2/ Dönü- mün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü... Sıkıntı \erme, üzme. 3/ Sulak yer... Eski Yunan ve Roma yapılannda taban kirişi ile çatı ara- sında kalan, üze- ri boydan boya 8 kabartmalarla süslü bölüm. 4/ ° Zafere inanm- yanlann ya 1 2 3 4 5 6 7 da savaşın sürmesini yenilgi- den daha ağır sayanlann du- şünce ve siyaseti. 5/ Tü- mör... Bir meyve... Ilaç. 6/ Şaka, alay, mizah... Anado- lu'da kurulmuş eski uygar- lık. 7/ Gözleri görmeyen... "—- gelicek cümle eksik- lerbiter" (YunusEmre). 8/ Edebiyatta etkiyi çoğalt- mak için bir şeyin tersini söyleyerek edilen alay... Bir nota. 9/ Büyük bir ağaç. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Çok iri ve kaba şey. 2/ Evcil olmayan hayvanlan vur- ma ya da yakalama işi... Kısır, hiç doğurmamış hayvan. 3/ Oyunda, elini olduğundan başka gösterme davannış... Sıvas'ın bir ilçesi. 4/Tohumlanndan kandilyağı, çiçekle- rinden san boya çıkanlan otsu bir bitki... " O " gösterme sıfatının eski biçimi. 5/ Bir renk... uzunlamasına olan. oVÖdeşme. razı.olma... Ülkemizsu- lannda yaşayan ve "biz" de denilen mersinbalığı türü. 7/ Duvar taşlannın ya da tuğlalannm harçla doldurulup üze- rindenmalaçekilerekdüzeltilenaralıgı... llave. 8/Gidiş... Tavlada bir sayı. 9/ Ender, seyrek... Girit'in efsanevi kra- lı. MURATLIKADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 198V86 ' Karar No: 1994/4 Davacı Mal Müdürlüğü tarafından davalılar Refıye Kışla vs aleyhine açılan tespite itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Mahkememizin bu dava dosyasında davalı olan Tekir- dağ ili, Murath ilçesi. Ballıhoca köyü, Eskimezarlık mev- kii, 24 sayılı parselin tespitinin iptal edilerek teknik bi- lirkişinin 10.5.1993 tarihli krokıli raporunda kırmızı ta- ralı A harfı ilegösterdiği miktarfazlası 2.150 m2'likkıs- mın 3402 sayılı kanunun 16/B maddesine göre kesilerek köyün son parsel numarası verilerek Hazine adma tesci- line, dava konusu 24 sayılı parselin 30.000 m2 olarak tes- pitmalıkleri adına tescıline dair karar veri ldiğı ancak tes- pit maliklerinden aynı köy. cilt:011/01, sayfa:42, kütük: 32'de nüfusakayıtlı Süleyman ile Lebibe'den olma 1927 doğumlu Sanıye Erguvan adına yapılan teblıgatın (aynı köy) bila ikmal geri döndüğünden yapılan adres araştır- masına göre de tebligata yarar açık adresi tespit edileme- diğinden. 7201 sayılı tebligat kanununun 29.30.31. ve müteakip maddeleri gereğince ilamın ilanen tebliğine, hüküm fıkrasının ilan tarihınden itibaren Saniye Ergu- van'a tebliğ edilmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: Tashih
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle