Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 1996 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
SUNUŞCinsivetçı uieolojiye göre kadın olmak; yaşamın her alanında
erkeğe gör? tan;mlanmak. erkeğe özgü sayılan davranışlarda
tulunmamak. duygu ve düşüncelerini erkeğe göre belirlemek vb.
anlamlar taşır. Yani edilgen, ahlcı davranmasına engel olacak
borutta duygusal, cesaretsiz ve varoluşu ailesinin sınırları içinde
meşru görulen bir varlık. Kadınlardan istenen; yaşam alanının
s'.mrlanm e\, es ve çocuklarla belirlemeleridir.
Ev işleri. çocuk bakımı ve eşin yeniden üretime hazırlanması,
kadınların \aro'uş nedeni olarak görülüı: Cinsiyetçi ideoloji; biz
büyürken, bizımle büyür, çogalır. Daha küçücük bir bebekken
"nazlı kıztm ", "aslan oğlum " sözcükleriyle duyularımıza ve
davramşlarımıza verleşir. Bu ve benzeri mesajlar öylesine
kamksanır ki kıtsaktan kuşaga aktanlır. Eğitimin, dolayısıyla ders
kitaplarının cinsiyet rolleri açısından incelenmesi büyük bir önem
taşır. Çünkü düzen, ders kitaplan aracıhğıyla ideolojisini
geleceğin büyüklerine aktarırken, yaratmak istediği bireyin
niteliklerini de yine buralarda oluşturur.
Türkiye de özellikle ilk ve ortaokul
ders kitaplan, 1928 den günümüze dek incelendiğinde,
bu konuda ikifarklı dönem ve ikifarklı bakış açısıyla karşılaşırız.
1945 'e dek yaratılmaya çalışılan kadın imgesiyle,
bu tarihten sonra yaratılmaya çalışılan kadın imgesi arasında
büyük birfark görülür.
1945 öncesinde anneye, ülkenin kuruluşuna katkıda
bulunması açısından, önemli toplumsal işlevler
yüklenir ve aile içi geleneksel rolleri yoğun olarak vurgulanmazken;
bu tarihten sonra artan sayıda örnekle, kadınların asıl görevinin evi
ve ailesi olduğu ders kitaplarına girer. Bu dizide iki dönemin
farklılığı vurgulanarak. 1928-1995 arası ilk ve ortaokul ders
kitaplarından örnekler verilecektir.
Yurttaşkadından 'evkölesi'ne
C
umhuriyet ailesi; ortak
amaçla bir araya gelmiş,
"birbirlerini ve çocuklan-
nı~ düşünen. sevgi duyan,
görece eşit eşlerden olu-
şuyor. Kadın ve erkeğin,
çocuklarının mutluluğunun yanı sıra,
kendi mutluluklan için de caiışması an-
lamlı. Cumhuriyet ailesi. iki açıdan 1950
sonrası ders kitaplannda tanımlanan ai-
leden aynlıyor. Birincisi, anne ve baba
birbirini düşünüyor. Sevgi temelli bir
ilişki. lkincisı. sorumlulukİarda hiyerar-
şik bir sıralama yok. tkisi birden "her
evin temel taşı". Öysa 1950'lerden itiba-
ren: ders kitaplannın büyük çoğunluğun-
da ''Baba evin diregidir*' değerlendirme-
siyle karşılaşılıyor. Hemen yanı başında
dâ "yemek yapan. sökük diken. çamaşır,
bulaşık yıkayan.. annemiz" sözleri yer
alıyor.
Önlük, annenln ünlforması
1945'lere dek. ders kitaplannda aile
içi işbölümü, cinsiyetçi yaklaşım temel
alınarak belirlenmemiş. Anneyi mutfak-
ta ya da herhangi bir ev işi yaparken gö-
remiyoruz. Anne-baba, tek tek veya ai-
le içinde resmedilirken pay laşımcı bir iz-
lenim veriliyor. 1942'de basılan ve
1968'e dek okurulan alfabede, kahvaltı
masasında oturan anne. baba ve çocuk
resmi \ar. Çocuk babasından tabağına
bal koymasını istiyor. Baba balı verir-
ken. anne çayını içiyor ve oniara gülüm-
seyerek bakıyor. Anncnin konumu. kah-'
valtıya çağnlmış bir dost. gülümseyen
\e orada olmaktan keyif alan bir kadın
gibi. 1950 sonrasında yazılan alfabeler-
le diğer ders kitaplanndaki aile resimle-
rinde ise, kadınlar sürekli yemek, reçel,
turşu. salça yaparken, ev temizlerken.
çamaşır vıkarken. ütü yaparken. örgü
örerken gösterilı>or. Gülümsemeleri de
yüzlerine yapıştınlmış gibi.
1953 basımı Kolay Alfabe kitabında
anne artık önlüklü ve mutfakta iş yapar-
ken karşımıza çıkjyor. Annelerin önlük-
leri o günden bugüne alfabelerde (diğer
ders kitaplannda da aynı) vazgeçilmez
unsur oluyor. Öyle ki anne, mutfakta ve-
ya mutfak dışında, kimi kez çocuğunu,
kocasını sokak kapısmda ugurlar ya da
karşılarken, kimi kez de çocuğu okula
hazırlarken mutfak önlüğünü çıkarmı-
yor. Annenin önlüğü. ünifonmas\ gibi.
Oysa cumhuriyetin ilk 10-15 yılında
kadın yurttaşın. üniformayla tanımlan-
masına gerek duyulmuyordu. Çünkü
yalnızca ailedeki rolünden hareketle ta-
nımlanan bir kadının, yeni bir toplumun
yapılanmasında aktif bir rol alamayaca-
ğı, bağımsız bir yurttaş olamayacağı bi-
liniyordu.
Kız ve erkek çocuk ayrımı
Benzer bir sonuç, küçük kızlann da
başına geliyor. 1945'ten itibaren ders ki-
taplannda küçük kızlara mutfak önlüğü
giydirilmeye başlanıyor. Artık 6-7 yaş-
lanndaki kızlar da mutfağın vazgeçil-
mez unsurlan arasında yer alıyor. 1971
Kolay Alfabe kitabında "Rafta reçel var"
cümlesinin altında önlüklü iki kız resmi
var. Biri reçel kavanozunu raftan indiri-
yor, diğeri de onu izliyor. Bu sırada an-
ne ütü yapıyor. Aynı kitabın bir başka
say fasındaboyu > etişemediği için ayağı-
nın altına tabure koymuş olan küçük kız
masayı siliyor. Aynı resimdeki erkek ço-
tldokumaparçası1950 öncesi ve sonrasının
cinsiyetçilik ve yaratılmak istenen
birey açısından farktnı şu iki ömek
çok lyi verir. llk parça 1939'a, ikincısi
1992'yeait:
Küçük Ali'nin Adamlan
*_ Küçük Ali yoksuldu. Böyle olduğu
halde iistü haşı çok temiz gezerdi.
Ciydiklerinde ne bir leke, ne bir sökük
görülürdü. Küçük Ali'nin okulu, o yıl
bir dere boyuna okullular bayramı
yapmağa gitmişti. Herkesin elinde bir
çıkın vardı. Annesi olanlann annclcri,
olnıayanlann yakınlan yiyecekler
yaparak bu çıkınlara koyinuşlardı.
Küçük Ali'nin kimsesiz olduğunu
bilen arkadaşlan onun da elinde bir
çıkın bulunmasına şaştılar. Çıkın açılıp
da içindcn düzgün kcsilmiş ve arasına
peynir konmuş ince ekmek dih'mleri Ue
zeytin, yumurta ve yemiş çıkınca bu
şaşma bir kat daha arttı. Çocuklardan
biri ona:
'Bu ne güzel çıkın. Küçük Ali. Bunu
sana kim yaptı?" diye sordu. Küçük
AB gülerck şu sözleri söyledi:
'Adamlanm yaptı. Benim on adamım
var.' Ali'nin çok yoksul olduğunu bilen
arkadaşlan birbirlerinin > üzlerine
baknlar: "Alı öğünüyor; Ali yalan
söylüyor, çok kocaman bir yalan' diye
söyleştiler. Fakat Küçük Ali yalan
söylemiyor, sadece arkadaşlanyla şaka
ediyordu.
Gene o sevimli gülüşüyle: 'Adamlanmı
görmek ister misiniz, arkadaşlar'.' Pekı
göstereyim' dedi.
EDerini cebinden çıkararak
parmaklannı gösterdi: tştc benim
adamlanm. Bunlardan daha iyi iş
görecek, insana yardım edecek var
mıdır?" (Okuma Kitabı 2. Sınıf,
lstanbul 1939)
Annenin Elleri
"Anneler gününde öğretmenimiz bir
ödev vermişti bize_ Anneierimizin
cllcri hakkında bir yaa
haztrlayacaktık. İki, üç gün sonra
öğretmenimiz, sınıfta, yazdığunız
ödevleri okutuyordu.
Sıra bir kız arkadaşımızın yazısına
gelmişti. Şöyle başlıyordu, yazı:
"Annemızin elleri...
Ellerinden biri ile annem yayık yapar.
Diğeri ile kucağında kitabını tutar.
Diğeri ile babamın ceketini ütüler.
Diğeri ile yemek pişirir. Diğeri ile ben
okula gihneden önce saçlanmı örer.
Diğeri ile..' Öğretmenimiz gülerek:
"Ne demek kızım? Diğeri ile... Diğeri
ile...
Bu kadar eli olur mu insanın?' Alaycı
bir şekilde gülüşmeğe başlamışök. Kız
arkadaşımız kendinden emin. rahat
bir halde cevap wrdi: 'Olur
öğretmenim! lk\ eli babam için...
Yedi çocugu \ar. Her biri için iki el
hesaplarsanız on dön eder. Mutfak,
bahçe için ikişerden alti el eder.
Yoksullar için de, iki el katın buna...
Dua için de iki el düşünün... Yirmi altı
el eder.
Annemın tam yirmi altı eli var.' Daha
evvel gülüştüğümüz için utannuşbk.
Başım1/ öne eğildi. Oğretiîienimizin
yüzündeki hayret ifadesi ka> bolnıuştu.
Ciddi, heyccandan titrcyen bir sesie:
'Yazdıklann doğru, çok doğru sevgili
kızım,' dedi." (Türkçe 3. Sınıf,
tstanbul 1992)
cuk ise ninesinin yanında yere oturmuş
kitap okuyor. Kızlar temizlik yapmaya,
erkekler bilgilenmeye ycnlendiriliyor-
lar. 1945-46 yılı 1. sınıf Hayat Bilgisi
(Kış) kıtabındaki resmin altında bulunan
şu dizeler de, cinsiyetçi örneklerin yo-
ğunlaştığı dönemin başlangıcını göster-
mektedir:
"Sabah olur, kalkanz / Çay içer, ek-
mek yeriz / Babam işine gider / Biz oktı-
ANA AT
1937 yılında basılan alfabeden.
la gideriz / Akşam olur hepimiz / Topla-
nınz masaya / Annemizin yaptığı / Ye-
mek konur ortaya / Yemek yer konuşu-
ruz / Sonra da işİer başlar / Annem bula-
şık yıkar / Babam gazete okur / Biz de
ders çalışınz"
Kadın uysal olmalı
Annenin yemek yaptığı, bulaşık yika-
dığı; babanın ise gazete okuduğu, aile-
nin bir araya geldiği akşam saatleri gö-
rünümü. bu dönemden sonra ders kitap-
lannın vazgeçilmez örnekleri haline ge-
liyor. Evde yapılan sonbahar, kış ve ilk-
bahar hazırlıklan konulan, anne eksen
alınarak belirlenmiş. Öğrencilere yönel-
tilen sorular bu doğrultuda. Dolaptan
kışlık giysi çıkaran, kazak ören, reçel,
turşu, salça, konserve hazırlayan anne
resimlerine mutlaka yer veriliyor. Anne
bu işleri yaparken kız çocuk ihmal edil-
miyor ve annenin yanı basjnda resimle-
niyor.
Evdeki kış hazirlıklanndan odun-kö-
mür almak, soba kurmak, badana yap-
mak babaya ve erkek çocuğa düşüyor.
Ders kitaplannda, para verip alınan ve
doğrudan kullanıma giren odun-kömür,
çizme, palto vs. gibi şeyler babalara al-
dınlıyor. Parayla alındıği halde, çeşitli
işlemlerden geçebilecek malzemelerde
(konserve, turşu, tarhana vs. için) anne-
leraracılığiyiakullanılırhalegetiriliyor.
Evde "düzen" ve "huzur"un olması,
bu "doğal" işbölümüne uymanın olmaz-
sa olmaz koşulu olarak görülüyor. Uyu-
mun olabilmesi de, annenin kendisi için
bir şey talep etmemesi, yani dikbaşlı,
"bencil" olmamasıyla açıklanıyor. Bu
nedenle anne "iyi kalpli ve uysal" bir ka-
dındırhep. Uysallığımn ödülüdebirlik-
te gezmeye gitmektir. 1945 sonrasında,
annenin tek başına, alışveriş dışındaki
1992 Türkçe 3. sınıf kitabı.
nedenlerden dolayı dışan çıktığına, gez-
meye gittiğine dair örnek de bulamıyo-
ruz kitaplarda.
I970 Hayat Bilgisi 3. sınıf kitabında
da "ailede kendiUğinden işbötümü
r
'nün
nasıl olduğu şöyle anlatılıyor:
"Bir evde oturan ailenin dirlik düzen
içinde yaşaması için herkesin kendine dü-
şen göre\i yerinegetirmesigerekiyor.Ör-
neğin anne; evin temiz tutulması, yeme-
ğin zamanında hazırianıp sofraya getiril-
mesi, ütü çamaşırgibi çeşitli c\ işlerini yu-
rütür. Baba çahşarak ailenin geçimini
sağlar. Kız çocuklar anneye yarduncı
olur. Erkek çocuklan evin dışan işleriyle
uğraşır. Böylece ailede kendiUğinden iş-
bölümü olur."
Evde dirlik ve düzenin sağlanması için
verilen ömeklerde, işbölümünün anneye
uygun görülen bölümü her zaman aynn-
tılı olarak tanımlanır. İşbölümünde baba-
nın payına düşen ise nettir ve saygınhk
çağnştınr. "Ailenin geçiminisağtamak".
Potansiyel "Anne-baba" olarak görülen
ve gelecekteki rollerini iyi öğrenmeleri
istenen 8-9 yaşlanndaki çocuklara 1982
yılı Hayat Bilgisi 3. sınıf kitabında veri-
len şu uyan ilginçtir: "~ Evdeherkesgö-
revini bilir. Bu böyle nlmazsa kanşıkhk
çıkar, ilişkiler bozulur. ailede birlik ve dü-
zen kalmaz."
Yarın: Kadına biçilen
toplumsal rol
Ç A L I Ş M A Y A Ş A M I N D A K A D I N I N Y E R I / A v . M E B U S E T E K A Y
Para kazanma ve harcama hakkı-1-
Cumhuriyetin kuruluşuy la birlikte kabul edilen ya-
salarla, Türkiyeli kadına önemli haklar sağlanmıştir.
Kamu yaşamını kökten değiştiren halifeliğin kal-
dınlmasında (1924). kadmlara da eşit öğrenim olanak-
lanndan yararlanma hakkı getiren Tevhidi Tedrisat
Kanunu'nun (1924) ve tekeşlilik, boşanma hakkı, ço-
cuklann gözetiminde söz hakkı gibi dönemin üeri
haklanm sağlayan Medeni Kanun'un (1926), kadına
seçme seçilme hakkı tanıyan anayasa değişiklikleri-
nin (1930-1934) kabulünde kadınlann mücadelesi-
nin etkin olup olmadığı tartışmalıdır. Kadın araştırma-
cılann bir kısmı verilen haklann Atatürk'ün başını
çektiği bir aviiç insanın Türkiye'y i çagdaşlaştırma ça-
basının ürünü olduğunu ileri sürerken, bir kısmı da
cumhunyeti kuran yöneticilerin kadınlann mücade-
lesi nedeniyle \ asal haklannı tanımak zorunda kaldık-
lannı söylemektedir. Tartışmasız olan şu ki Türkiye-
li kadın. yasal haklanna birçok ülkedeki hemcinsin-
den önce kavuşmuştur. Ne var ki bugün gelinen nok-
tada. kadının çalışma yaşamına katılışı ve ekonomik
statüsüyle ilgili durumu Islam ülkelerinin tümünden
iyi. Batılı ülkelerin tümünden geridir.
Peki Türkiyelî kadın bugün çalışma yaşamının ne-
resindedir?
Bugünkü durum. kadının özgürleşmesı ve eşitlen-
mesinin yalnızca yasalarla sağlanamayacağının gös-
tergesidir. Gündeük yaşam, bize yasalardaki kadından
da geri, farklı bir kadın dayatıyor. Toplumdaki ezici
kadın çoğunluğun mevcut haklannı bile kullanama-
dığını aörüyoruz. Daha ileri haklann mücadelesi ve-
rilirken bir >andan da toplumsal bilinçte ve özellikie
kadın bılıncınde bir değişimın sağlanması, kadının
toplumdaki eşitsizkonumunun bilincinevaıması için
ona daha çok bilgi sunmak, haklannın ve potansiye-
linin farkına varmasını sağlamak yerinde olacak.
Eşit işe eşit ücret, öğrenim alanında eşit olanakJar.
seçme-seçilme hakkı gibi teorik eşitlemeler içselleş-
tirilmedikçe buna uygun bir kültürel yapıyla destek-
lenmedikçe kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm oluyor.
Kadına ilişkin veri az
Çalışan kadınlarla ilgili olarak bilgi loplama ve
araştırma çok azdır. Bu görev öncelikle sendikalardan
beklenmektedir. Oysa erkek egemenliğinin en yoğun
ve yaygın olduğu yer belki de sendikalardır.
Geleneksel olarak kadınlann en yoğun çalıştığı
alanlaıda bile kadın sendikacı sayısı, işyeri sendika
temsilcisi vok denecek kadar azdır.
Durumun çarpıcılığını ve çarpıklığını göstermek
için birkaç örnek vermek gerekirse. 1995 yılında 450
delege ile toplanan Türk-lş'in son genel kurulunda 9
kadın delege vardır. Hak-İş'in son genel kurulunda
317 delegesinin 1 l'i, DlSK'in 345 delegesinin 14"ü
kadındır. Elbette kadın işçi sayısının azhğının da bu
sonuçlarda etken olduğu doğrudur. Ama ası I sorun ba-
kış açısı ve yaklaşımla ilgilidir. Ömeğin Hak-lş'e bağ-
lı Öz Gıda Iş Sendikası'nın kadın üye sayısı 1500.
Hak-lş'e seçtiği kadın delege sayısı 5 iken, 20.000 ka-
dın üyeye sahip Öz Iplik İş Sendikası'nın Hak-tş de-
legeliğine seçtiği kadın sayısı 4'tür.
Yine 1989 yılında çalışan Kadınlar 1. Kurultayı'nı
toplayan Türk-lş, bu kurultayın 2.'sini bugüne kadar
toplamadı. Kurultaya katılan 2500 kadının belirttiği
görüşler, sunulan 70 tebliğ, yapılan kadın araştırma-
sı da hâlâ basılmadı. Türkiyeli kadın çalışanın profi-
lini oluşturacak kesin verileryok. Bölük pörçük araş-
tırmalardan çıkartılan bölük pörçük sonuçlar dışında
kadının çalışma yaşamındaki yeri ve sorunlan rakam-
larla bilinmediğinden kadınlara ilişkin çalışma yaşa-
mında politika oluşturmak da zor görünüyor.
DİE'nin 1991 yılındaki Hane Halkı Işgücü Anketi
sonuçlanna göre Türkiye'de toplam işgücü
20.730.716, kadın işgücü 6.509.587'dir.
Tamdi
4797159
HHMtofm
39844
«Mwc9lte
2950
FmnKun*
105.810
441562 8005
TopUn HB™«BII
501.576
151333
Kadınlann sektörlere dağılımı
Görüldüğü gibi kadınlann çoğu (yüzde 79'u) hâlâ
kırsal kesimde, tarlasında ücretsiz aile işçisi olarak ça-
lişmaktadır. Nitekim Türkiye genelindekadmlanniş-
gücüne katılımı yüzde 32.2 iken bu oran kentlerde
yüzde 16.9'adüşmektedir. AvrupaTopluluğu'naüye
ülkelerde ise kadının işgücüne ücretli katılımı ortala-
ma yüzde 39.9'dur. 1970 ile 1991 yıllan arasındaki iş-
gücü istatistikleri incelendiğinde kadınlann faal nü-
fus içindeki oranının yüzde 33'ten yüzde 32.2'ye in-
diği görülüyor. Bunun nedeni köyden kente goç olgu-
suyla kadının tanm işinden kopması ve kentte de iş
bulamayışı ile açıklanmaktadır. Diğer etken de hızh
nüfus artışıdır. Az işe çok talep olunca bundan kadın-
lar zararlı çıkıyor. Kadının işsizliği sorun olarak gö-
rülmezken. erkeğin işsizliğli önemli bir sorun olarak
algılanıyor.
Kadın işgücünde sayısal azalmaya karşın kente gö-
çün anmasıyla birlikte kadının ücretsiz işgücünden
ücretli işgücüne geçışi hızlanmıştır. Köyde yüklendi-
ği ağır işlerin azalması. sosyal yaşamlanndakı göre-
celi iyilesme ve yetersiz de olsa belli bir altyapı hiz-
metinin sunulması kadını kente erkekten daha çabuk
bağlamaktadır. Ancak köyden kente goçte en çabuk
iş bulunabilen bayındırlık ve ulaşım hizmetlerinin ka-
dına kapalı olması nedeniyle göç eden kadın için ça-
lışabileceği yalnızca iki seçenek kalmaktadır. Ya ev
hizmetlerinde çalışacak yada yine çoğunlukla sosyal
güvenceden yoksun olarak nitelik gerektirmeyen e-
mek yoğun bir işte çalışacaktır. Ancak bu kadan bile
kadının harcama konusunda söz hakkını getirdiğin-
den, ücretinı eline alabildiğinden köydekine oranla
tercih edilebilir bir durum yaratmaktadır.
Erkekler otoriteye, geleneklerine eskisinden daha
çok sanlarak yaşadıklan yabancılaşmaya karşı ken-
dilerini korumaya çalışırken, kadınlann kent yaşamı-
na katılmaya daha istekli olduklannı görüyoruz. Ge-
cekondu kadını eş ve iş seçiminde söz sahibi olmak
istiyor. Kentle bütünleşme isteği erkekten daha fazla.
Kadının evde, tarlada çaiışması kadınlık ve annelik ro-
lü için önemli bir sorun yaratmazken, ev dışında üc-
retli olarak çalışmaya başlamak kadının geleneksel ye-
rini etkilemektedir. Tarlada çalışan kadının emeğinin
karşılığını babası, kocası alır ve harcama yetkisi on-
lara ait olurken, emeğinin karşılığını kendisi almaya
başlayan kadın. aile ve koca baskısından kurtuluşa
doğru ilk adımı atmış olur. Kazandığı parayı harca-
yabilmek hakkı. kendi ayaklan üstünde durmak iste-
yene yardımcıdır artık.
SÜRECEK
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
. . .Devlet Gibi Hükümet
Her şeyin tıkandığı, her şeyin düğümlendiği nokta-
ya gelinmişti.
Ne oldu?
Düğüm çözüldü, oyun bozuldu.
ANAP-RP koalisyonu suya düşüverdi.
Su ne oldu?
Inek içti?
Inek ne oldu?
Dağa kaçtı.
Herkes bir senaryo yazıyor, türlü türlü oyunlar oy-
nanıyordu ki bu yeni oyun yeni tezgâhlanmıştı. Oda-
lara girilmiş, odalardan çıkıtmış, saatlerce baş başa
kalınmış, eski defterter dürülmüş, yeni defterler açıl-
mış... İşte tam bu sırada... Bu yeni senaryo ortaya çık-
mıştı.
Taa... Gerilerde, perdelerin ötesinde. Hiç umulma-
dık bir yerlerde:
"Buyurun paşam!.."
Ortaya konuvermişti.
Buyurun ağam... değil....
Buyurun beyim değil...
Buyurun efendim değil...
Buyurun çelebim... Çelebim de değil...
Bu yeni senaryoya ne yakışır?
Yakışsa yakışsa paşam yakışır...
"Buyurun paşam..."
Paşam yakıştı.
İşte ben de paşam diyecektim ki, siz keramet bu-
yurdunuz...
Keramet paşam!..
Incili Çavuş'a, "Hükümeti nasıl buluyorsun?" diye
soruyoriar. "Polis müdürünü Adalet Bakanı yaptılar"
diyor.
Susuyor.
Ortada bir cici mama var da onu mu paylaşamı-
yorlar? öyle ya.. günlerdir bir futbol topu gibi bir ayak-
tan öteki ayağa verilen paslar nedir? Kapalı kapılar
ardında teke tek yapılan fıskoslu konuşmalann hik-
metini anlayamıyoruz. Anlıyor da söyleyemiyoruz,
söylüyoruz da dinleyenimiz mi yok!..
Söylendiği gibi kapalı kapılar ardında birtakım pa-
zarlıklar mı oluyor? Böyle pazarlıklar oluyorsa çok
çirkin... Çok eskimiş bir yöntem.
Şöyle ki:
Onümüzde beş yıl var. Sen şimdilik şunu üstlen,
ben de şunu üstleneyim. Beş yıl bittikten sonra, ben
ötekini olayım, sen berikini ol; böylece cici mamayı
paylaşırız; seninki senin olur, benimki de benim olur.
Seçimlerde birbirimize söylediğimiz sözlere geün-
ce onlar da -zamanla- unutulur gider, unutulmazsa
kulakardı olur...
Köşküm var deryaya karşı...
Birinin köşkü var deryaya karşı, ötekinin köşkü var
bozkıra doğru...
Ikili görüşmeler uzadıkça uzadı, bir sona vardı,
Çankaya'ya erişti. Çankaya da imzaladı, sıra Meclis'e
geldi. Meclis de onayladı. Bunun adına güvenoyu
derler. Üç partinin güvenınden geçmiştir. İki merkez
sağ... Bir de merkez sol...
Kolay mı?
Bunca serüvenden sonra kolay olmadığı anlaşılı-
yor. İlk kımıldamada sarsılabilir, ilk sarsılmada devri-
lebilir.
Yürürlüğü var mı?
Listeye şöyle bir bakıyoruz. Çoğunluğu bürokrat-
lardan kurulu bir kabine... Bürokratlardan kurulu ka-
bine, devlet demektir.
Devlet gibi hükümet...
Birkaçı dışarıda kalmış ama zamanla giren olur, çı-
kan olur. Denge bulunur...
BULMACA YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Muğla ilinde
ünlü bir antik
kent. 2/ Dönü-
mün dörtte biri
kadar olan alan
ölçüsü... Sıkıntı
\erme, üzme. 3/
Sulak yer... Eski
Yunan ve Roma
yapılannda taban
kirişi ile çatı ara-
sında kalan, üze-
ri boydan boya 8
kabartmalarla
süslü bölüm. 4/ °
Zafere inanm-
yanlann ya
1 2 3 4 5 6 7
da
savaşın sürmesini yenilgi-
den daha ağır sayanlann du-
şünce ve siyaseti. 5/ Tü-
mör... Bir meyve... Ilaç. 6/
Şaka, alay, mizah... Anado-
lu'da kurulmuş eski uygar-
lık. 7/ Gözleri görmeyen...
"—- gelicek cümle eksik-
lerbiter" (YunusEmre). 8/
Edebiyatta etkiyi çoğalt-
mak için bir şeyin tersini
söyleyerek edilen alay... Bir nota. 9/ Büyük bir ağaç.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Çok iri ve kaba şey. 2/ Evcil olmayan hayvanlan vur-
ma ya da yakalama işi... Kısır, hiç doğurmamış hayvan.
3/ Oyunda, elini olduğundan başka gösterme davannış...
Sıvas'ın bir ilçesi. 4/Tohumlanndan kandilyağı, çiçekle-
rinden san boya çıkanlan otsu bir bitki... " O " gösterme
sıfatının eski biçimi. 5/ Bir renk...
uzunlamasına olan. oVÖdeşme. razı.olma... Ülkemizsu-
lannda yaşayan ve "biz" de denilen mersinbalığı türü. 7/
Duvar taşlannın ya da tuğlalannm harçla doldurulup üze-
rindenmalaçekilerekdüzeltilenaralıgı... llave. 8/Gidiş...
Tavlada bir sayı. 9/ Ender, seyrek... Girit'in efsanevi kra-
lı.
MURATLIKADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 198V86 ' Karar No: 1994/4
Davacı Mal Müdürlüğü tarafından davalılar Refıye
Kışla vs aleyhine açılan tespite itiraz davasının yapılan
açık yargılaması sonunda:
Mahkememizin bu dava dosyasında davalı olan Tekir-
dağ ili, Murath ilçesi. Ballıhoca köyü, Eskimezarlık mev-
kii, 24 sayılı parselin tespitinin iptal edilerek teknik bi-
lirkişinin 10.5.1993 tarihli krokıli raporunda kırmızı ta-
ralı A harfı ilegösterdiği miktarfazlası 2.150 m2'likkıs-
mın 3402 sayılı kanunun 16/B maddesine göre kesilerek
köyün son parsel numarası verilerek Hazine adma tesci-
line, dava konusu 24 sayılı parselin 30.000 m2 olarak tes-
pitmalıkleri adına tescıline dair karar veri ldiğı ancak tes-
pit maliklerinden aynı köy. cilt:011/01, sayfa:42, kütük:
32'de nüfusakayıtlı Süleyman ile Lebibe'den olma 1927
doğumlu Sanıye Erguvan adına yapılan teblıgatın (aynı
köy) bila ikmal geri döndüğünden yapılan adres araştır-
masına göre de tebligata yarar açık adresi tespit edileme-
diğinden. 7201 sayılı tebligat kanununun 29.30.31. ve
müteakip maddeleri gereğince ilamın ilanen tebliğine,
hüküm fıkrasının ilan tarihınden itibaren Saniye Ergu-
van'a tebliğ edilmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur.
Basın: Tashih