Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'2 MART 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Türkpetrol çok uluslu bir şirketle özelleştirmeye girmek için Castrol'le ortaklığına son verdi
Tüpraş'ın sabşı iştah kabartbAHMETÇELİK
Kurulmasına kesin gözüy-
le bakılan ANAP-DYP ko-
alisyonunun temel politik ter-
cih olarak ortaya koyduğu
özelleştirme, uluslararası pet-
rol şirketlerini de harekete ge-
çirdi. TelekomOnikasyon, ban-
kacılık ve demir-çelikle bir-
likte, özelleştirme pastasının
en büyük dilimlerinden biri-
ni oluşturan petrol sektörün-
de yerli ve yabancı firmalar,
gerçekleştirilecek büyûk KİT
satışlan için hazırlığa başla-
dılar. Türk Petrol Holding ço-
kuluslu bir petrol şirketiyle
birlikte Tüpraş'ın özelleşti-
rilmesinden pay almak üzere
pozisyon alıyor.
15 şubatta Zürih'te bir ara-
ya gelerek ortaklık yapılan-
nı yenileyen Türk Petrol, Tur-
cas Petrolcülük ve Castrol ara-
lannda imzalanan anlaşma-
larla akaryatat ile madeni yağ
alanındaki hisselerini birbir-
lerine sattılar. Anlaşma ile
Turcuas Petrol'deki Castrol
hisseleri Türk Petrol'e satı-
lırken, Türk Petrol, madeni
yağ işini Castrol'e devretti.
Söz konusu operasyonlar-
la birlikte Türkpetrol'ün Tur-
cas Petrolcülük'teki hissele-
-rinin yüzde 85 'e yükseleceği-
ni belirten Türk Petrol Yöne-
TürkPttn^yönetimiham
petrolde faaJiyetgösteren
çokuiustu bir şirketie or-
taklık kurduktan sonra
Tüpraş'a taöp olacak
O p e r a s y o n n a s ı l o i a c a k ?
#Castrol, Turcas Petrolcülük'ün
161.161.000 adet "B" grubu nama yazılı,
79.534.500 adet "Cgrubu hamiline yazılı
hisselerini 44.250.000 sterlineTürk Petrol'e
satacak.
# Turcas Petrolcülük, madeni yağ üretim
ve pazarlama işini sabit kıymetlerle birlikte
34 milyon sterline Castrol'ce yabancı serma-
ye mevzuatı çerçevesinde bir şirkete satacak.
0 Türk Petrol kendi mülkiyetinde olan AJ-
fa ve Majestik madeni yağ markalan ile gru-
bun çeşitli imkânlanndan yararlanma hak-
kını 1 milyon sterline Castrol'ünkurduğu şir-
kete satacak.
Operasyon ne sağlayacak?
•Türk Petrol'ün yüzde 15 halka açık
olan Turcas Petrolcülük'teki hisse oranı
yüzde 85'e yükselecek.
0 Turcas, büyüyen Türkiye petrol ürünleri
pazarındaki payını artınrken, operasyondan
elde edeceği yaklaşık 50 milyon dolarlık
fonla çokuluslu bir şirketle ortak olarak
Tüpraş'a talip oiacak.
0 Castrol, kuracağı "Castrol Madeni
Yağlar Sanayi ve Ticaret AŞ" ile devir
alacağı faaliyetleri geliştirerek sürdürecek.
0 Turcas Petrolcülük ile yeni kurulacak
Castrol Madeni Yağlararasında imzalanacak
madeni yağ dağıtım anlaşmasıyla Türk
Petrol akaryakıt istasyon zincirinde Castrol
ürünlerinin satışına devam edecek.
tim Kurulu üyesi İzzetTultin,
"Aynı zamanda elinde yakla-
şık 50 mirvon dolarlık bir fo-
na kavuşacak olan Turcas,ya-
kın bir gelecekte gerçekles-
mesi bekknen özelleştirme fa-
aB>vtterindehamprtrDJü\vra-
finerisi olan şirketlerie anlaş-
ma sağlayarak aktif rol alabi-
lecek" diye konuştu.
Petrol ürünleri konusunda
pazardan daha fazla pay alma-
nın yolunun üretim rafinaj ve
dağıtımdan geçtiğini belirten
Türk Petrol Yönetim Kurulu
üyesi tzzet Tukin, zaten > ıl-
da 1.5 milyon ton beyaz ürün
dağıtım kapasitesine sahip ol-
duklannı belirterek, ham pet-
rolde faaliyet gösteren çoku-
luslu bir şirketle ortaklık kur-
duktan sonra Tüpraş'a talip
olacaklannı açıkladı. Tukin
Türkiye'de büyüyen akarya-
kıt pazanndan daha fazla pay
alabileceklerini kaydetti.
Tüpraş'ın nasıl özelleştiri-
leceğinin henüz kesinlik ka-
zanmaması nedeniyle yaban-
cı ortağın adını açtklamayan
lzzet Tukin, "Ham petroüe
bağlantısı olan bir yabancıor-
takla rafınerilere talip olaca-
ğız. Bu yabancı ortak muhte-
mclen daha fazla bir payla ta-
mamlayıcı oluruz. Ortak he-
nüz belli değil ki; zaten Tüp-
raş'ın da nasıl özetteştirilece-
ği netleşmedi~dedi.
Özellikle rafınerilerin özel-
leştirilmesinden sonra akarya-
kıt dağıtım işinde daha güç-
lü bir noktaya gelmek iste-
diklerini belirten Tukin ope-
rasyonlan ise. "ortakhğın stra-
tejik olarak sonuçtandırüma-
sı" şeklinde yorumlandı.
Petrol Ofısi 'nin özelleştiril-
mesinin ilgi alanlan dışında
olduğunu belirten Tukin. da-
ha çok satışaçıkanlacak Tüp-
raş'ın rafînerileriyle ilgilen-
diklerini belirtti. Tukin, Tüp-
raş'a talip olma nedenlerini
şöyle açıkladı:
"Frtrol ürünleri konusun-
da pazardan daha fazla pa> al-
manın yolu üretim. rafinaj >e
dağıtımdan geçiyor. Dünyada
rafincriciliğe baktığımız za-
man tek başına kâıiı oldukla-
nnı görmek mümkün değü
Rafinerilerin yüzde 100'üne
sahipotmak bûgün Tüpraş' ın
geldiği noktadır. Yani siz ham
petrolü Ufleyip satrvorsunuz,
dolayısryla öluşan katma de-
ğer /incirinin sadece bir kıs-
mına sahip oluyorsunuz. Ya
ham petrol üretimine doğnı
bir entegrasyonun olması ya
da dağıtıma yönclik bir en-
tegrasyon olması lazım ki oy-
nayan piyasa fi>atlan karsLSin-
da rafineriler kâıiı bir şekil-
de çalışsınlar. Geriye doğnı
entegre olmaya başladığımz
zanıan ise bu işin başı ham
petroldür. Bizinı 1.5 mirvon
ton beyaz ürünlük dağıtım
zincirimiz \ar. Birşekikk ham
petrol bağlantısı olan çoku-
İuslu şirkederie işbiriiğine gi-
derek rafınerilerin özeUeşti-
riunesinde yer almak tstiyoruz.
Buradaki işbiriiği sayesinde
satın abnacak rafinerilerle bir-
fikte pazar payımız büyüyecek
ve dolayısıyla da pazardaki
payımız artacaktır."
Yılın ilk iki aymda toplam 14 güne varan zorunlu izinler, satışlardaki durgunluk nedeniyle periyodik hale geldi
Otomotiv., kriz sinyaUeri veriyorSON ER UZUN
Ekonomideki gelişmelere en duyarlı sek-
tör olarak bilinen otomotiv, yine kriz sinya-
li veriyor. 1994 yılının başlanndaki döviz
kriziyle birlikte üretimini ilk durduran sek-
törolanotomotivde, üretim kesintisi 1996'da
daha da yoğunlaştı. Otomotiv kuruluşlan,
bu yıl sadece ilk 2 ayda 14 güne varan zo-
runlu izne başvurdular. Zorunlu izin boyun-
ca eksik ücret alan çahşanlann, toplam üc-
ret kaybının yüzde 22'ye ulaştığı belirtili-
yor.
Otomotiv sektörünün en yüksek üretime
sahip firmalanndan Oyak-Renault'da hafta
başından bu yana üretim yapılmıyor. Oyak-
Renault'dan sonra TOFAŞ ve Otosan'da da
bir iki haftaya kadar üretimin durdurulabile-
ceği belirtiliyor.
Oyak-Renault yetkilileri *94 ve '95 yılla-
nnda toplam 26 gün üretimin durdunılduğu-
nu belirtirken bunun bir bölümünde işçiler
yıllık izinlerini kullanırken bir bölümünde ise
yan ücretli izin kullandınldığını vurguladı-
lar. Bu hafta başında sendika ve işverenin mu-
tabakata varmalan sonucu zorunlu izin, bu
! Otomobil üretim miktarları
1993 1994 1995
OyakRenault
TOFAŞ
Otosan
133.006
200.740
2256
78.067 74.862
121.950 120.868
6.008 8.543
yıl ikinci kez olmak üzere 26 şubat-4 mart
tarihlen arasında uygulanıyor. 1996 yılında-
ki ilk zorunlu izin uygulam'ası ise 25 ocak-2
şubat tarihlen arasında ortaya çıkmıştı.
Toplusözleşmelerde zorunlu ızine olanak
tanıyan bir hüküm bulunmadığı halde, bazı
sendikalann da uygulamayı savunması dik-
kati çekiyor. Konuyla ilgili olarak görüştü-
ğümüz Oyak-Renault fabrikalannda örgüt-
lüolan, Türk-lş'e bağlı Türk Metal Sendi-
kası'nın Bursa Altıparmak Şube Başkanı
MedtHaar. bu sıkmönın halledilebilmesi için
taraflann karşılıklı mutabakata vardığını, ka-
rann bütün işçiler tarafından memnuniyetle
karşılandığını belirterek görüşmeler sonun-
da bir haftalık zorunlu izin süresince günlük
yannı ücret ve bunun dışında tüm sosyal hak-
lann korunmasını sağladıklannı ifade etti.
Bir haftalık üretim durması sonucu 2 bin
900 işçiye zorunlu izin kullandınldığını bil-
diren yetkililer. bu süre içerisinde günlük ya-
nm ücret ödeneceğini ifade ettiler. Yetkililer
stoklann artmasma sebep olarak otomobil
müşterilerinin paralannı rant alanlanna ak-
tarmalannı gösterdiler.lşçilerin zorunlu izin-
lerde. geçici işlerde çalışmalarına göz
yumulduğu belirtildi.
Bu yılın ilk ayında ortaya çıkan üretim
miktan Oyak-Renault'da ortalama 5 bin adet
oldu.Ocak ayı itibanyla otomobil saüşlan, Re-
nault'da 3 bin 600 adet, TOFAŞ'ta 2 bin 500
adet olarak gerçekleşti. Şubat ta düzenlenen
kampanyalarda TOFAŞ 6 bin 800, Renault
6 bin 300 otomobil sattı.
DlSK/e bağlı Bırleşik Metal-Iş Sendika-
sı Örgütlenme Daire Başkanı Mehmet Çu-
buk, bu işkolunda bu tür uygulamalann sık-
ça yaşandığını belirtirken sendikalann tavır
alabilmesi için birlikte hareket etmesi gerek-
tiğini vurguladı. Çubuk'a göre toplu iş söz-
leşmesinde zorunlu izine mahal verecek bir
madde olmamasına rağmen uygulamaya ge-
çilmesi, sendikanın bu konudaki tavırsızlı-
ğından kaynaklanıyor.
Otornoti\ sektörünün en yüksek üretime sahip firmalanndan Oyak-Re-
nault'da hafta başından bu yana üretim yapılmıyor.
Turkcell Genel Müdürü Cüneyt Türktan:
Rekabetsîzlikten sıkıhyoruz
Ekonomi Servisi- Telsim'in
GSM lisans sözleşmesinin iptal
edilmesi ile bu alanda tek kalan
Turkcell, rekabet ortamı olmama-
sından şikâyetçi. Dün en çok satış
yapan hâyiler için düzenlenen ödül
töreninde konuşan Turkcell Genel
Müdürü Cüneyt Türktan. "re-
kabetstzJikten sıkıidıklaruu'" ifa-
de ederken, Anayasa Mahkeme-
si'nin PTT'nin T'sinin satılması-
na ilişkin yasanm kısmen iptal edil-
mesi konusunda ise "Bunun bel-
ki kısa dönemde ctkisi olmaz. An-
cak uzun dönemde sektör bu ka-
rardan olumsuz etkiknccektir. Bi-
r an önce ne yapılması gerekiyor-
sayapılmalı" dedi.
Turkcell yetkilileri dün bin 600
bayi ile bir araya gelerek hedefle-
rini belirledi. Toplantıda konuşan
Türktan, Telsim'in devredışı kal-
ması ile sektörde tek kaldıklannı
belirterek cep telefonu sektörünün
dengeli büyümesi için rekabet or-
tamının gerekli olduğuna dikkat
çekti. Turkcell'in 2000 yıhna yö-
nelik hedeflerini de ortaya koyan
Türktan. a
2000yıhndaTürki>«'de-
ki kullanjcı sa>isuun 4 milyon ki-
şiye çıkmasını bekliyoruz. ^% yıl)
için hedefımiz ise sisteme 500 bin
abone kavdetmek. Bu hedefimiz-
de bugünİzmir'de devreye girecek
olan GSM santraluıuı büyük kat-
kısı olacaktır" dedi.
Toplantıda, Turkcell'in yaptığı
piyasa araştırmasının sonuçlan da
açıkiandı. Buna göre kullanıcıla-
nn yüzde 3 5'i cep telefonlannı ar-
kadaş tavsiyesine göre alırken, yüz-
de 29'u ise teknik özelliklerini dik-
kate alıyor. Türkiye"de en çok bi-
linen cep telefonlan arasında ise
yüzde 86 ile Ericsson.
EKONOMI POLÎTIKALARI ÇALIŞMA GRUBU n
Onur Kumbaracıbaşı, koalisyon ortağını suçladı:
DYP'ye konsolidasyon önerdik
Ekonomi Servisi- Muhase-
beciler Günü nedeni ile îstanbul
Serbest Muhasebeci ve Mali Mü-
şavirler Odası'nın düzenlediği,
'Türkije Ekonomisi Nereye Gkü-
yor? 1996 Başında Sorunlar ve
Çözüm Önerileri" konulu panel-
de 'rantiye' sınıfı ile birlikte do-
ğan sorunlar ele alındı.
Panelin ikinci bölümünde konu-
şan CHP'nin ekonomi kurmayla-
nndan Onur Kumbaracıbaşı, ko-
alisyon ortaklığı dönemınde u
kıs-
mi konsolidasyon'" önerdiklerini
belirterek hükümet ortağının bu
konuya sıcak bakrnadıklannı söy-
ledi. Kumbaracıbaşı. 1992 yılın-
da vergi reformu konusunda çalış-
ma yaptıklannı hatırlatarak, "An-
cak bu paket adeta tırpanlandı.
Şimdi iç borcun Merkez Banka-
sı'na devrinden söz ediliyor. Bu,
sorunu çözmez. Zaten iç borcun
kaldınlnıası gibi bir radikal çözü-
mün getirilmesi olası Ueğildir. İç
borçtavade uzanlarak dış piy asa-
lardan uygun faizleıie borçianma
olanaklan denenmelidir" dedi.
Açılış, konuşmasını TÜRMOB
(Türkiye Serbest Muhasebeci Ma-
li Müşavirler ve Yeminli Mali
Müşavirler Odalan Birliği) Genel
Başkanı Mustafa Özyürek ile
İSMMMO (Îstanbul Serbest Mu-
hasebeci Mali Müşavirler Odası)
Yönetim Kurulu Başkanı Yahya
Ankan'ın yaptığı panelde DİSK
Başkanı Rıdvan Budak da Tür-
kiye'nin en büyük sorunu olarak
iç ve dış borcu gösterdi. Budak.
rant gelirinin vergilendirilmesi ge-
rektiğini ifade etti.
Türkiye'deki büyümenin alda-
tıcı olduğunu ifade eden Îstanbul
Üniversitesi öğretim üyelerinden
Prof. İzzertin Önder ise Türki-
ye'yi Îstanbul hükümetinin yönet-
tiğini ileri sürdü.
IŞÇEVEV EVREMNDEN
ŞÜKRAN SONER
Zoraki Nikâh
Sahi sermaye cephesi kaç yıldan bu yana
ANAYOLpeşinde?91 seçimlerinden sonra ne ka-
dar çok uğraşılmış, başanlamamıştı.
12 Eylül yasaklı düzenine karşı birtepki, "demok-
rasi" ittifakı olarak DYP-SHP ittifakı gündeme gel-
diğinde ne kadar da çok kızmışlardı.
Sermayenin tepkisi, korkusu boşa çıktı. Sosyal
açılma, demokrasi düşleyenler kaybetti. DYP'nin
seçimler öncesinde çizdiği çizginin bile çok geri-
sinde bir demokratikleşme, sosyal devlet yakla-
şımı uygulandı.
Sosyal demokrasi kimliğini yitirdi. iktidarda DYP,
muhalefette ANAP liberal parti çizgisinden önem-
li sapmalarla, ırkçılığa, militarizme, şeriata açılan
partiller konumuna geldiler.
Solun erime noktasında zaten sosyal demokra-
si çizgisinden farklı bir kimliği olduğunu söyleyen
DSP ile SHP birleşemedi. SHP'den kopmuş CHP
ile SHP'nin birleşmesi ise ikisinin birleşimi kadar
değil, daha küçük bir yeni CHP'yi getirdi.
Solda zorakki nikâh, iki partinin artılan ile güç-
lenmeyi değil, ikisinin birden eksilerinin bu kez ay-
nı partiye yazılması ile kaybetmeyi getirdi.
Sorun keşke birleşmeden çok kısa süre sonra
seçimlerin gelmesi ile, seçmenin iki partiye yöne-
lik olumsuzluklan bir arada görmesi, yaşaması,
olumsuz imaj ile sınırlı kalsaydı. Sosyal demokra-
sinin geleceği için umutlarımız olurdu.
Muhalefette kimlik arayışına girecek, sosyal de-
mokrasi ilkelerini güçlendirecek bir CHP, Türkiye
için çok önemli bir karmaşa, krizler sürecinde yol
gösterici, insan haklan, demokrasi, laiklik, çağ-
daş sosyal devlet, evrensel değerler için belirieyi-
ci olabilir.
Ne yazık ki eski CHP ve SHP'liler birleşirken ye-
ni partiye olumlu kimüklerini taşımayı becereme-
yip, sanki olumsuzluklannı katlamayı seçmiş gibi-
ler.
Ecevit'in dürüst imajı dışında parti kimliği, rota-
sı çok belli olmayan DSP ile her şeye rağmen sos-
yal demokrasi ve insan haklarının en geniş anlam-
lı değerierine sahip çıkmada güvenilecek CHP'nin,
hiç değilse Türkiye'nin içinde bulunduğu bu çok
önemli kriz aşamasında diyalog içinde olmalan
beklenirdi. Gerçi işbiriiği yapmadan hükümet ku-
rulma aşamasında ortak çizgide sayılabilecek ki-
mi doğal tepkileri oldu.
Ama bir diğerine yarayabilecek ya da zarar ve-
rebilecek noktalarda, ideolojilerine, çizgilerine, sa-
vunduklannı söyledikleri toplumsal değeriere za-
rar vermekten çekinmedikleri de ortada.
Sermayenin çok istediği, en sonunda adımlann
atıldığı sağda, liberal çizgideki zoraki nikâh
ANAYOL'un gerçekleşmesinde tabto biraz daha kay-
gı verici. işin başından sağ liberal çizgi, değerier-
de buluşma gibi bir kaygı ile asla yola çıkılmıyor.
Geçerii tek ölçü, tek başına elde edilemeyen ikti-
dar ve çıkarian paylaşmak. Seçimlerde bir diğe-
rinden oy alabilmek üzere birbirlerine karşı kullan-
dıklan artılannı değil, birbirierini yemek üzere açık-
ladıklan eksilerini bir araya getirme niyetinde ol-
dukları, iktidar ortaklığının pazarlık gündeminden
anlaşılıyor.
ANAREFAH'ın gerçekleşmemesi de, sizin-bi-
zimki gibi laikliğin tehdit altında olması kaygılann-
dan değil, iktidar ve çıkar paylaşımında Refah'ın
daha becerikli ve açıkgöz, yayılmacı, örgütlü ol-
masından duyulan büyük korkudandı.
DYP ve ANAP'ın arkasındaki sermaye cephesi
ile Refah'ın arkasındaki çıkar cephesi, güç odak-
lan aynı değildi.
ANAYOL zoraki nikâhı, iki partinin çok kısa sü-
reli bir hükümet ittifakı mı, yoksa tek partide bü-
tünleşmesi mi oiacak? Doğrusu bizi pek ilgilendir-
miyor. Çünkü gündemlerinde çağdaş, demokrat,
liberal bir parti oluşturma çabası yok. Türkiye'nin
demokratikleşmesi yolunda bir ışık vermiyor. İki par-
tinin olumsuzluklannı katlamak, Türkiye'de siya-
setteyaşanan kirlenmeyi, kalitesizliği arttırmak gi-
bi bir işlevi olması ile de ürküntü veriyor.
Bu kadar büyük yoksullaşma, insan haklan, iş-
sizlik, ekonomik kriz, bütçe açıklan, enflasyon, iç
ve dış borçianma, yolsuzluk, vurgun düzeni, hep-
si de kirienmiş yasa ve hukuk dışı özelleştimne uy-
gulamaları varken, bu zoraki, iyiniyete değil, çıka-
ra dayalı nikâhın sonuçlanna iyimser bakmak çok
fazla safdillik olur.
Ekonomiyi acil dengeye kavuşturmak gerekiyorTürkiye ekonomisi, temel dengeleri-
ni yitirmiş bulunmakta ve sürekli ve git-
tikçe şiddetlenen bir iktisadi bunalım
yaşamaktadır. Süreklilik kazanan bu-
nalım, hükümetlerin sadece son birkaç
yılda uyguladıkları tedbirlerin değil,
1980'den bu yana uygulanan politika-
lann sonucudur. Hükümetler ekonomi-
nin gidişini özel teşebbüsün denetimsiz
ye yönlendirilmemiş kazanç arayışına tes-
lim etmiş. piyasa güçlerinin kendilığın-
den işleyişi de gerek özel sektörde, ge-
Tek kamu sektöründe dengesizlikleri
katlamıştır. Dış ödemelerin ve kamu
maliyesinin dengesizlikleri, fiyat, faiz
ve döviz kur isrikrannı yok etmiştir. Is-
tikrarsızlık iktisadi ortamın belırsizli-
•ğini antırarak ülkede üretken yatınm
şevkini azaltmış, gelir ve servet dağılı-
mını hızla değiştirerek çalışma ve üret-
me eğilimlerini zayıflatmıştır. 1980'den
1994"e kadar çeşitli aralıklarladenenen
istikrar sağlama girişimleri. her defa-
"sında ücretli ve maaşlı kesimin reel ge-
iirinin azalmasına rağmen bu genel gi-
dişi değiştırmemiş, sonuçta dengesizlik-
lerin daha da büyümesine yol açmıştır.
Belirli kesimler, Türkiye ekonomisi-
ni dengesizliklere sürükleyen politika-
lardan çıkar sağlamaktadır, Finans ke-
siminde bazı kurumlar Hazine borçla-
nna ödenen akıldışı reel faizlerden. iş-
verenler fiyat zamlan ile reel ücretleri
eritebilmenin esnekliğinden, bir kısım
servet sahipleri servetini istediği yerli ve-
ya yabancı finansal aracayahrabilme öz-
gürlüğünden. bazı yüksek gelir sahip-
len vergi indirimlerinden, vergı yükle-
rinin enflasyonla aşındınlmasından, mu-
afiyetlerden ve vergı kaçırma imkânla-
nndan yararlanabilmektedir. Iktidarla-
nn kamu kesimi açığuu finansman için
vergileri arttırmak yerine borçlanmaya
yönelmesi, bir bütün olarak varlıklı sı-
nıflan kayırmaktadır.
Buna karşılık toplumun emeği ile ge-
çinen büyük çoğunluğu hem reel ücret-
lerin azalmasının hem de kamu hizmet-
lerinin gerilemesinin sıkıntısını çek-
mektedir. Ekonominin istikrarlı bir sa-
nayileşme yoluna girmesini engelledi-
ği için bu politikalar, gelecek kuşakla-
nn refahını da birikimli olarak kısmak-
tadır. Dengesizlikler artık idare edilemez
boyutlara vardığından iktidarlar ulusal
sermaye stokumuzu parça parça yaban-
cılara satmak veya siyasi ödünlerle dış
kredi sağlamak gibi çarelere başvurma
noktasma gelmişlerdir.
Ekonomiyi ısrikrara kavuşturma gö-
revini ertelemenin agırtarihi vebali var-
dır. Ekonomi Politikalan Çalışma Gru-
buolarak iktisadi istikran sağlayacak bir
programın ivedilikle uygulamaya ko-
nulması gerektiğini ve programın aşa-
ğıdaki ilkelerden oluşması gerektiğini ka-
muoyuna duyuruyoruz. Bu program,
ekonominin uzun vadeli yapısal sorun-
lanm çözmemekle beraber, bunlan çöz-
meye sağlıklı bir şekilde başlamak için
gereklidir.
1. Türkiye ekonomısinin istikrara ka-
vuşturulması. ancak kapsamlı bir kamu
kesimi reformu ile birlikte gerçekleşti-
rilebilir. Kamu kesimi reformu:
* Vergide etkinliği arttıncı tedbirler
içermelidir: gerekiyorsa vergi oranını
düşürerek tabanı genışletmelidir; genel
servet beyanıru yerleştirmelidir;
* Sermaye gelirleri ile emek gelirle-
rinın vergilendirilmesi arasındaki ve
doğrudan vergilerle dolaylı vergilerara-
sındaki dengesizlikleri düzeltmeli; finan-
sal varhklan ve sermaye kazançlan da-
hil finansal gelirleri vergilendirmelidir.
* Merkezı hükümet teşkilahnda isra-
fı azaltacak ve devletin politika uygu-
lama etkenliğinı arttıracak tedbirleri
içermelidir;
* Kamu kesiminin büyüklük hedefi-
ni belirler iken en azından kamu yatı-
nmlan ile özel sektör yatınmlan arasın-
daki tamamlayıcılık ilişkisini göz önün-
de bulundurarak kamu kesiminin yatı-
nm yapma potansıyelinı "de\1eti kü-
çütone" dogmasına feda etmeyip eko-
nominin büyüme hedeflerine göre sap-
tamahdır:
* Her KİT'in iktisadi ve/veya top-
lumsal işlevini teker teker belirlemeli.
bu işlevlerin yerine getirilip getırilme-
diğinin izlenmesi için göstergeler sap-
tamah ve tüm KlT'lerin belirlenen iş-
levlerini yapabilmeleri için gerekli öl-
çüde özefklik sağlamalıdır;
* Sosyal güvenlik kurumlannın bek-
lenen hizmeti verebilir bir yapıya kavuş-
turulması için gerekli düzenlemeleri
içermelidir.
2. Türk finans piyasalan, 1989 kon-
vertibilite karannı izleyen dönemde kı-
sa vadeli spekülatif yabancı sermaye
hareketlerinin denetimi ve para ikame-
Bu politikanın sonunda kamu bütçe
idaresi, kamu çalışanlannın ücretlerini,
kamu hizmetlerini \e kamu yatırunla-
nnı kısarak elde ettiğı kaynaklan ranti-
ye kesimlere aktarmakta, böylece mil-
li gelirin dağılunını varlıklı sınıf lehine
değiştirmektedir. 1994 yılında devlet,
yurtiçinde borçlandığı rantçı kesime
transferlerini reel olarak yüzde 24 art-
tırmış, bunu yapabılmek için de (sağlık.
eğitim. sosyal güvenlik gibi)) sosyal alt-
yapı yatınmlannı reel olarak yüzde 30,
kamu maas ve ücret ödemelerini de yüz-
de 22 azaltmıştır. Yurtiçinde gerçekle-
şen bu transferin boyutu, Gayri Safı Mil-
li Hasıla'nın yüzde 6.1 'ine ulaşmıştır.
Bunun sürdürülemez bir gidiş oldu-
ğu açıktır. Günümüzde Merkez Banka-
sı sadece dışfinansalaktif edinimine da-
kısmi tedbirler, Türkiye ekonomisinin
mevcut makroiktisadi dengesizliklerini
gideremez. tktisat politikalannın başa-
n ile uygulanması, ancak bütün kamu
kurumlannın ahenk içinde ve aynı doğ-
mltuda çalışması ile mümkündür.
Türkiye ekonomisini istikrara kavuş-
turacak programın ana unsurlanndan
biri, finans sistemini denetleme meka-
nizmalan kunnaktır:
* Kısa vadeli yabanct sennaye giriş-
leri munzam karşılık oranlan, miktar
kısıtlamalan \eya muamele \ergisi gi-
bi araçlarla kontrol altına alınmalıdır.
* Finans piyasalanndaki spekülatif
işlemleri azaltmak için vergilendirme
ve benzeri idari tedbirler alınmalıdır.
* Kamu kesimi birincil açıklarına ke-
sin olarak son veren bir gelir ve harca-
sinin ((dolanzasyonun) tehdidi altına
girmış durumdadır. Bu finansal yapı,
ekonomiyi doğrudarı doğruya yüksek fa-
ız ve TL'yi değerli kılan bir döviz kuru-
nun cenderesinde tutmaktadır. Zira bu
sartlar altında TL'nın yabancı paralar-
la ikamesini önlemenin tek çaresi, yük-
sek reel faizdir. Öte yandan kamunun fi-
nans dengesi bozuldukça piyasa güçle-
ri artan rizıko gerekçesiyle daha yüksek
reel faiz talep etmekte ve kamu borcu-
nun reel faizi yükseldikçe kamunun ge-
lir-gider açığı büyümektedir.
yalı para yaratma sapiantısı ile ekono-
minin likidite ihtiyaçlanru düzenleyemez
durumudüşmüş ve ulusal para politika-
sını kendi denetimi dışuıdaki faktörle-
rin etkisine teslim etmiş bulunmaktadır.
Merkez Bankası'nı fiyat istikrannın tek
sorumlusu saymak ve Hazine'ye borç
vermesinı her şart altında önleyerek Ma-
liye ve para politikalannın ilişkisini ko-
parmak. gerçekçi biryaklaşım değildir.
Merkez Bankası'nın özerkleştirihnesi
gibi. bir tek kurumun diğerlerine kendi
disıplınini dayatmasına bel bağlayan
ma politikası izlenirken yurtiçi borç sto-
kunun mali sisteme ve giderek reel eko-
nomiye olan yükünü azaltmak için Ha-
zine, Merkez Bankası ve bankacılık ke-
simi arasında. borcun vadesini uzun dö-
neme yayan ve bu borcun reel faiz had-
dini düşüren bir düzenlemenin yöntem-
leri araştınlmalıdır.
3. İstikrara uyum sürecinde reel üc-
retleri ve özellikle istihdamı korumak için
özen göstenlmelidir. Bu süreçte mılli
gelinn ve istihdamın düşmesinı müm-
kün olduğu kadar azaltmak ıçın. enf-
lasyon beklentilerinden ve gelirdeki pa-
yını koruma endişesinden kaynaklanan
ve enflasyona atalet kazandıran üretici
ve tüketıci davranışlanru etkilemek ge-
rekir. Bunun için hükümet toplumsal
kesimlerin temsilcileriyle danışarak ve
uzlaşarak bu kesimlerin enflasyon bek-
lentisini, hedeflenen sürdünllebilir enf-
lasyon haddine doğru eşgütmelidir.
Ekonomi yeni bir ortama uyum gös-
termeye çalışır iken aynca dışandan ge-
lecek şoklara uyması zordur ve dış şok-
lar fiyat istıkrannı sağlama gayretleri-
m boşa çıkarabilir. Bu nedenle hükümet
istikrar sağlanma sürecinde Avrupa Bir-
liği ile gümrük birliğine katılmanın eko-
nomiyi daraltıcı ilk etkilerini ve senna-
ye girişlerinin kur yoluyla dış ticaret
açığını arttıncı etkilerini giderecek ted-
birler almak zorundadır. İstikrar prog-
ramınm önemli bir unsuru olan kur po-
litikası, başka türlü inandıncı olamaz
ve uygulanamaz. Bunun için gümrük
dışı engellemelenn bir süre ustalıkla
kullanılması gerekecektir.
Başka ülkelerin istikrar programı de-
neyimleri, kamu kesimi reformu yapıl-
ması ve para ve kredi hacmi üzerinde
kontrol kurulması esnasında fiyat artış-
lannı toplumsal bir uzlaşma ile geçici
bir süre durdurmanın beklentilerin eş-
güdümünü ve reform çalışmalannı ko-
laylaştırdığını göstermektedir. Ancak
buuygulamanınbaşansı. l)Başlangıç-
ta göreli fiyatlann ilgili kesimlerin ka-
bul edeceği rakamlarda tutulmasına; 2)
Hükümetin uzlaşma ile sağlanan fiyat
istikranru enflasyonun sonu sanmama-
sına, bu uygulamayı gereğinden fazla
uzatmamasına, kamu maliyesıni denk-
leştirme gayretini gevşetmemesine ve 3)
Fiyatlan sabit tutma uygulaması sona er-
diğınde hükümetin para, kur ve Maliye
politikalannı disiplinle sürdürmesine
bağlıdır. Bu sonuncu şart, gerektiğinde,
dı^ ticareti \e sermaye hareketlerini et-
kilemeye bir müddetdahadevam etmek
demektir. tstikrar programı uygulama-
sı, makroiktisadi istikrarsızlık eğilimi-
nin Maliye ve para politikalannın öte-
sindeki yapısal kaynaklannı ortaya çı-
karacaktır. Ekonominin hızlı ve istik-
rarlı büyüyebilmesı için. yapısal darbo-
ğazlan ortadan kaldırmak gerekiyor.
Orneğin tanm sektöründekı gerileme-
nin veya imalat sanayiinin ithal girdi ih-
tıyacının ne ölçüde arz darboğazı teşkil
ettiğini saptayıp tanmsal yatınmlan ve
önemli ithal gırdilerini ikame edecek
yerli üretimi özendirmek ve sanayi sek-
töründeki özendirmeleri ihracat şartına
bağlamak gibi uygulamalar, uzun va-
deli istikrar için gerekebilir.
4. Toplum için görece sancısız bir is-
tikrar programı, hükümetin eşanlı ola-
rak birçok cehpede tedbirler uygulama-
sı. bu tedbirleri uygun bir biçimde za-
manlaması ve sonuçlannı izleyerek ge-
rekli düzeltmeleri yapması ile gerçek-
leşebilir. tktisatpohtikalannın başan ile
uygulanması, hem sıyasetçilerden hem
de bürokrasiden yüksek bir idari perfor-
mans ister. Kamu kesimi reformunun
idari teşkilatın etkin, esnek ve yaratıcı
çalışma potansiyelini geliştirmesi şart-
hr. İktisadi istikrar sağlamaya yönelik
bir hükümetprogramırun başanya ulaş-
ması, toplumun geniş kesimlerinin des-
teğinı ve gönüllü işbirliğini gerektirir. Bu
sebeple hükümetin toplumdakı itiban,
tedbirlerin başansı için şarttır. Bir is-
tikrar programını başanya ulaştırmada
yeni bir hükümetin şansı daha yüksek-
tir. Kurulacak yeni hükümet, bu fırsatı
değerlendirmelidir.
(*l Ekonomi Politikalan Çalışma <' • <hu,
Hacer Ansal. Serap Aş\k - T, ,•.'.,, . .. Bo-
ratav. Nazım Ekinci. Fikret Görün. Alper
Güzel. Gülien Kazgan, Yakup Kepenek, Oğuz
Oyan, tzzettin Önder, Lerzan Öıkale, Erdal
Özmen, Şevket Pamuk, Veysi Seviğ, Cem
Somet, C/raii Şenesen, Fikret Şenses, Erol Tay-
maz. Okiar Türel, Ennç Yeldan. Nurhan
Yentûrk ten oluşmaktadır.