04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
'2 MART 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Türkpetrol çok uluslu bir şirketle özelleştirmeye girmek için Castrol'le ortaklığına son verdi Tüpraş'ın sabşı iştah kabartbAHMETÇELİK Kurulmasına kesin gözüy- le bakılan ANAP-DYP ko- alisyonunun temel politik ter- cih olarak ortaya koyduğu özelleştirme, uluslararası pet- rol şirketlerini de harekete ge- çirdi. TelekomOnikasyon, ban- kacılık ve demir-çelikle bir- likte, özelleştirme pastasının en büyük dilimlerinden biri- ni oluşturan petrol sektörün- de yerli ve yabancı firmalar, gerçekleştirilecek büyûk KİT satışlan için hazırlığa başla- dılar. Türk Petrol Holding ço- kuluslu bir petrol şirketiyle birlikte Tüpraş'ın özelleşti- rilmesinden pay almak üzere pozisyon alıyor. 15 şubatta Zürih'te bir ara- ya gelerek ortaklık yapılan- nı yenileyen Türk Petrol, Tur- cas Petrolcülük ve Castrol ara- lannda imzalanan anlaşma- larla akaryatat ile madeni yağ alanındaki hisselerini birbir- lerine sattılar. Anlaşma ile Turcuas Petrol'deki Castrol hisseleri Türk Petrol'e satı- lırken, Türk Petrol, madeni yağ işini Castrol'e devretti. Söz konusu operasyonlar- la birlikte Türkpetrol'ün Tur- cas Petrolcülük'teki hissele- -rinin yüzde 85 'e yükseleceği- ni belirten Türk Petrol Yöne- TürkPttn^yönetimiham petrolde faaJiyetgösteren çokuiustu bir şirketie or- taklık kurduktan sonra Tüpraş'a taöp olacak O p e r a s y o n n a s ı l o i a c a k ? #Castrol, Turcas Petrolcülük'ün 161.161.000 adet "B" grubu nama yazılı, 79.534.500 adet "Cgrubu hamiline yazılı hisselerini 44.250.000 sterlineTürk Petrol'e satacak. # Turcas Petrolcülük, madeni yağ üretim ve pazarlama işini sabit kıymetlerle birlikte 34 milyon sterline Castrol'ce yabancı serma- ye mevzuatı çerçevesinde bir şirkete satacak. 0 Türk Petrol kendi mülkiyetinde olan AJ- fa ve Majestik madeni yağ markalan ile gru- bun çeşitli imkânlanndan yararlanma hak- kını 1 milyon sterline Castrol'ünkurduğu şir- kete satacak. Operasyon ne sağlayacak? •Türk Petrol'ün yüzde 15 halka açık olan Turcas Petrolcülük'teki hisse oranı yüzde 85'e yükselecek. 0 Turcas, büyüyen Türkiye petrol ürünleri pazarındaki payını artınrken, operasyondan elde edeceği yaklaşık 50 milyon dolarlık fonla çokuluslu bir şirketle ortak olarak Tüpraş'a talip oiacak. 0 Castrol, kuracağı "Castrol Madeni Yağlar Sanayi ve Ticaret AŞ" ile devir alacağı faaliyetleri geliştirerek sürdürecek. 0 Turcas Petrolcülük ile yeni kurulacak Castrol Madeni Yağlararasında imzalanacak madeni yağ dağıtım anlaşmasıyla Türk Petrol akaryakıt istasyon zincirinde Castrol ürünlerinin satışına devam edecek. tim Kurulu üyesi İzzetTultin, "Aynı zamanda elinde yakla- şık 50 mirvon dolarlık bir fo- na kavuşacak olan Turcas,ya- kın bir gelecekte gerçekles- mesi bekknen özelleştirme fa- aB>vtterindehamprtrDJü\vra- finerisi olan şirketlerie anlaş- ma sağlayarak aktif rol alabi- lecek" diye konuştu. Petrol ürünleri konusunda pazardan daha fazla pay alma- nın yolunun üretim rafinaj ve dağıtımdan geçtiğini belirten Türk Petrol Yönetim Kurulu üyesi tzzet Tukin, zaten > ıl- da 1.5 milyon ton beyaz ürün dağıtım kapasitesine sahip ol- duklannı belirterek, ham pet- rolde faaliyet gösteren çoku- luslu bir şirketle ortaklık kur- duktan sonra Tüpraş'a talip olacaklannı açıkladı. Tukin Türkiye'de büyüyen akarya- kıt pazanndan daha fazla pay alabileceklerini kaydetti. Tüpraş'ın nasıl özelleştiri- leceğinin henüz kesinlik ka- zanmaması nedeniyle yaban- cı ortağın adını açtklamayan lzzet Tukin, "Ham petroüe bağlantısı olan bir yabancıor- takla rafınerilere talip olaca- ğız. Bu yabancı ortak muhte- mclen daha fazla bir payla ta- mamlayıcı oluruz. Ortak he- nüz belli değil ki; zaten Tüp- raş'ın da nasıl özetteştirilece- ği netleşmedi~dedi. Özellikle rafınerilerin özel- leştirilmesinden sonra akarya- kıt dağıtım işinde daha güç- lü bir noktaya gelmek iste- diklerini belirten Tukin ope- rasyonlan ise. "ortakhğın stra- tejik olarak sonuçtandırüma- sı" şeklinde yorumlandı. Petrol Ofısi 'nin özelleştiril- mesinin ilgi alanlan dışında olduğunu belirten Tukin. da- ha çok satışaçıkanlacak Tüp- raş'ın rafînerileriyle ilgilen- diklerini belirtti. Tukin, Tüp- raş'a talip olma nedenlerini şöyle açıkladı: "Frtrol ürünleri konusun- da pazardan daha fazla pa> al- manın yolu üretim. rafinaj >e dağıtımdan geçiyor. Dünyada rafincriciliğe baktığımız za- man tek başına kâıiı oldukla- nnı görmek mümkün değü Rafinerilerin yüzde 100'üne sahipotmak bûgün Tüpraş' ın geldiği noktadır. Yani siz ham petrolü Ufleyip satrvorsunuz, dolayısryla öluşan katma de- ğer /incirinin sadece bir kıs- mına sahip oluyorsunuz. Ya ham petrol üretimine doğnı bir entegrasyonun olması ya da dağıtıma yönclik bir en- tegrasyon olması lazım ki oy- nayan piyasa fi>atlan karsLSin- da rafineriler kâıiı bir şekil- de çalışsınlar. Geriye doğnı entegre olmaya başladığımz zanıan ise bu işin başı ham petroldür. Bizinı 1.5 mirvon ton beyaz ürünlük dağıtım zincirimiz \ar. Birşekikk ham petrol bağlantısı olan çoku- İuslu şirkederie işbiriiğine gi- derek rafınerilerin özeUeşti- riunesinde yer almak tstiyoruz. Buradaki işbiriiği sayesinde satın abnacak rafinerilerle bir- fikte pazar payımız büyüyecek ve dolayısıyla da pazardaki payımız artacaktır." Yılın ilk iki aymda toplam 14 güne varan zorunlu izinler, satışlardaki durgunluk nedeniyle periyodik hale geldi Otomotiv., kriz sinyaUeri veriyorSON ER UZUN Ekonomideki gelişmelere en duyarlı sek- tör olarak bilinen otomotiv, yine kriz sinya- li veriyor. 1994 yılının başlanndaki döviz kriziyle birlikte üretimini ilk durduran sek- törolanotomotivde, üretim kesintisi 1996'da daha da yoğunlaştı. Otomotiv kuruluşlan, bu yıl sadece ilk 2 ayda 14 güne varan zo- runlu izne başvurdular. Zorunlu izin boyun- ca eksik ücret alan çahşanlann, toplam üc- ret kaybının yüzde 22'ye ulaştığı belirtili- yor. Otomotiv sektörünün en yüksek üretime sahip firmalanndan Oyak-Renault'da hafta başından bu yana üretim yapılmıyor. Oyak- Renault'dan sonra TOFAŞ ve Otosan'da da bir iki haftaya kadar üretimin durdurulabile- ceği belirtiliyor. Oyak-Renault yetkilileri *94 ve '95 yılla- nnda toplam 26 gün üretimin durdunılduğu- nu belirtirken bunun bir bölümünde işçiler yıllık izinlerini kullanırken bir bölümünde ise yan ücretli izin kullandınldığını vurguladı- lar. Bu hafta başında sendika ve işverenin mu- tabakata varmalan sonucu zorunlu izin, bu ! Otomobil üretim miktarları 1993 1994 1995 OyakRenault TOFAŞ Otosan 133.006 200.740 2256 78.067 74.862 121.950 120.868 6.008 8.543 yıl ikinci kez olmak üzere 26 şubat-4 mart tarihlen arasında uygulanıyor. 1996 yılında- ki ilk zorunlu izin uygulam'ası ise 25 ocak-2 şubat tarihlen arasında ortaya çıkmıştı. Toplusözleşmelerde zorunlu ızine olanak tanıyan bir hüküm bulunmadığı halde, bazı sendikalann da uygulamayı savunması dik- kati çekiyor. Konuyla ilgili olarak görüştü- ğümüz Oyak-Renault fabrikalannda örgüt- lüolan, Türk-lş'e bağlı Türk Metal Sendi- kası'nın Bursa Altıparmak Şube Başkanı MedtHaar. bu sıkmönın halledilebilmesi için taraflann karşılıklı mutabakata vardığını, ka- rann bütün işçiler tarafından memnuniyetle karşılandığını belirterek görüşmeler sonun- da bir haftalık zorunlu izin süresince günlük yannı ücret ve bunun dışında tüm sosyal hak- lann korunmasını sağladıklannı ifade etti. Bir haftalık üretim durması sonucu 2 bin 900 işçiye zorunlu izin kullandınldığını bil- diren yetkililer. bu süre içerisinde günlük ya- nm ücret ödeneceğini ifade ettiler. Yetkililer stoklann artmasma sebep olarak otomobil müşterilerinin paralannı rant alanlanna ak- tarmalannı gösterdiler.lşçilerin zorunlu izin- lerde. geçici işlerde çalışmalarına göz yumulduğu belirtildi. Bu yılın ilk ayında ortaya çıkan üretim miktan Oyak-Renault'da ortalama 5 bin adet oldu.Ocak ayı itibanyla otomobil saüşlan, Re- nault'da 3 bin 600 adet, TOFAŞ'ta 2 bin 500 adet olarak gerçekleşti. Şubat ta düzenlenen kampanyalarda TOFAŞ 6 bin 800, Renault 6 bin 300 otomobil sattı. DlSK/e bağlı Bırleşik Metal-Iş Sendika- sı Örgütlenme Daire Başkanı Mehmet Çu- buk, bu işkolunda bu tür uygulamalann sık- ça yaşandığını belirtirken sendikalann tavır alabilmesi için birlikte hareket etmesi gerek- tiğini vurguladı. Çubuk'a göre toplu iş söz- leşmesinde zorunlu izine mahal verecek bir madde olmamasına rağmen uygulamaya ge- çilmesi, sendikanın bu konudaki tavırsızlı- ğından kaynaklanıyor. Otornoti\ sektörünün en yüksek üretime sahip firmalanndan Oyak-Re- nault'da hafta başından bu yana üretim yapılmıyor. Turkcell Genel Müdürü Cüneyt Türktan: Rekabetsîzlikten sıkıhyoruz Ekonomi Servisi- Telsim'in GSM lisans sözleşmesinin iptal edilmesi ile bu alanda tek kalan Turkcell, rekabet ortamı olmama- sından şikâyetçi. Dün en çok satış yapan hâyiler için düzenlenen ödül töreninde konuşan Turkcell Genel Müdürü Cüneyt Türktan. "re- kabetstzJikten sıkıidıklaruu'" ifa- de ederken, Anayasa Mahkeme- si'nin PTT'nin T'sinin satılması- na ilişkin yasanm kısmen iptal edil- mesi konusunda ise "Bunun bel- ki kısa dönemde ctkisi olmaz. An- cak uzun dönemde sektör bu ka- rardan olumsuz etkiknccektir. Bi- r an önce ne yapılması gerekiyor- sayapılmalı" dedi. Turkcell yetkilileri dün bin 600 bayi ile bir araya gelerek hedefle- rini belirledi. Toplantıda konuşan Türktan, Telsim'in devredışı kal- ması ile sektörde tek kaldıklannı belirterek cep telefonu sektörünün dengeli büyümesi için rekabet or- tamının gerekli olduğuna dikkat çekti. Turkcell'in 2000 yıhna yö- nelik hedeflerini de ortaya koyan Türktan. a 2000yıhndaTürki>«'de- ki kullanjcı sa>isuun 4 milyon ki- şiye çıkmasını bekliyoruz. ^% yıl) için hedefımiz ise sisteme 500 bin abone kavdetmek. Bu hedefimiz- de bugünİzmir'de devreye girecek olan GSM santraluıuı büyük kat- kısı olacaktır" dedi. Toplantıda, Turkcell'in yaptığı piyasa araştırmasının sonuçlan da açıkiandı. Buna göre kullanıcıla- nn yüzde 3 5'i cep telefonlannı ar- kadaş tavsiyesine göre alırken, yüz- de 29'u ise teknik özelliklerini dik- kate alıyor. Türkiye"de en çok bi- linen cep telefonlan arasında ise yüzde 86 ile Ericsson. EKONOMI POLÎTIKALARI ÇALIŞMA GRUBU n Onur Kumbaracıbaşı, koalisyon ortağını suçladı: DYP'ye konsolidasyon önerdik Ekonomi Servisi- Muhase- beciler Günü nedeni ile îstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Mü- şavirler Odası'nın düzenlediği, 'Türkije Ekonomisi Nereye Gkü- yor? 1996 Başında Sorunlar ve Çözüm Önerileri" konulu panel- de 'rantiye' sınıfı ile birlikte do- ğan sorunlar ele alındı. Panelin ikinci bölümünde konu- şan CHP'nin ekonomi kurmayla- nndan Onur Kumbaracıbaşı, ko- alisyon ortaklığı dönemınde u kıs- mi konsolidasyon'" önerdiklerini belirterek hükümet ortağının bu konuya sıcak bakrnadıklannı söy- ledi. Kumbaracıbaşı. 1992 yılın- da vergi reformu konusunda çalış- ma yaptıklannı hatırlatarak, "An- cak bu paket adeta tırpanlandı. Şimdi iç borcun Merkez Banka- sı'na devrinden söz ediliyor. Bu, sorunu çözmez. Zaten iç borcun kaldınlnıası gibi bir radikal çözü- mün getirilmesi olası Ueğildir. İç borçtavade uzanlarak dış piy asa- lardan uygun faizleıie borçianma olanaklan denenmelidir" dedi. Açılış, konuşmasını TÜRMOB (Türkiye Serbest Muhasebeci Ma- li Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odalan Birliği) Genel Başkanı Mustafa Özyürek ile İSMMMO (Îstanbul Serbest Mu- hasebeci Mali Müşavirler Odası) Yönetim Kurulu Başkanı Yahya Ankan'ın yaptığı panelde DİSK Başkanı Rıdvan Budak da Tür- kiye'nin en büyük sorunu olarak iç ve dış borcu gösterdi. Budak. rant gelirinin vergilendirilmesi ge- rektiğini ifade etti. Türkiye'deki büyümenin alda- tıcı olduğunu ifade eden Îstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. İzzertin Önder ise Türki- ye'yi Îstanbul hükümetinin yönet- tiğini ileri sürdü. IŞÇEVEV EVREMNDEN ŞÜKRAN SONER Zoraki Nikâh Sahi sermaye cephesi kaç yıldan bu yana ANAYOLpeşinde?91 seçimlerinden sonra ne ka- dar çok uğraşılmış, başanlamamıştı. 12 Eylül yasaklı düzenine karşı birtepki, "demok- rasi" ittifakı olarak DYP-SHP ittifakı gündeme gel- diğinde ne kadar da çok kızmışlardı. Sermayenin tepkisi, korkusu boşa çıktı. Sosyal açılma, demokrasi düşleyenler kaybetti. DYP'nin seçimler öncesinde çizdiği çizginin bile çok geri- sinde bir demokratikleşme, sosyal devlet yakla- şımı uygulandı. Sosyal demokrasi kimliğini yitirdi. iktidarda DYP, muhalefette ANAP liberal parti çizgisinden önem- li sapmalarla, ırkçılığa, militarizme, şeriata açılan partiller konumuna geldiler. Solun erime noktasında zaten sosyal demokra- si çizgisinden farklı bir kimliği olduğunu söyleyen DSP ile SHP birleşemedi. SHP'den kopmuş CHP ile SHP'nin birleşmesi ise ikisinin birleşimi kadar değil, daha küçük bir yeni CHP'yi getirdi. Solda zorakki nikâh, iki partinin artılan ile güç- lenmeyi değil, ikisinin birden eksilerinin bu kez ay- nı partiye yazılması ile kaybetmeyi getirdi. Sorun keşke birleşmeden çok kısa süre sonra seçimlerin gelmesi ile, seçmenin iki partiye yöne- lik olumsuzluklan bir arada görmesi, yaşaması, olumsuz imaj ile sınırlı kalsaydı. Sosyal demokra- sinin geleceği için umutlarımız olurdu. Muhalefette kimlik arayışına girecek, sosyal de- mokrasi ilkelerini güçlendirecek bir CHP, Türkiye için çok önemli bir karmaşa, krizler sürecinde yol gösterici, insan haklan, demokrasi, laiklik, çağ- daş sosyal devlet, evrensel değerler için belirieyi- ci olabilir. Ne yazık ki eski CHP ve SHP'liler birleşirken ye- ni partiye olumlu kimüklerini taşımayı becereme- yip, sanki olumsuzluklannı katlamayı seçmiş gibi- ler. Ecevit'in dürüst imajı dışında parti kimliği, rota- sı çok belli olmayan DSP ile her şeye rağmen sos- yal demokrasi ve insan haklarının en geniş anlam- lı değerierine sahip çıkmada güvenilecek CHP'nin, hiç değilse Türkiye'nin içinde bulunduğu bu çok önemli kriz aşamasında diyalog içinde olmalan beklenirdi. Gerçi işbiriiği yapmadan hükümet ku- rulma aşamasında ortak çizgide sayılabilecek ki- mi doğal tepkileri oldu. Ama bir diğerine yarayabilecek ya da zarar ve- rebilecek noktalarda, ideolojilerine, çizgilerine, sa- vunduklannı söyledikleri toplumsal değeriere za- rar vermekten çekinmedikleri de ortada. Sermayenin çok istediği, en sonunda adımlann atıldığı sağda, liberal çizgideki zoraki nikâh ANAYOL'un gerçekleşmesinde tabto biraz daha kay- gı verici. işin başından sağ liberal çizgi, değerier- de buluşma gibi bir kaygı ile asla yola çıkılmıyor. Geçerii tek ölçü, tek başına elde edilemeyen ikti- dar ve çıkarian paylaşmak. Seçimlerde bir diğe- rinden oy alabilmek üzere birbirlerine karşı kullan- dıklan artılannı değil, birbirierini yemek üzere açık- ladıklan eksilerini bir araya getirme niyetinde ol- dukları, iktidar ortaklığının pazarlık gündeminden anlaşılıyor. ANAREFAH'ın gerçekleşmemesi de, sizin-bi- zimki gibi laikliğin tehdit altında olması kaygılann- dan değil, iktidar ve çıkar paylaşımında Refah'ın daha becerikli ve açıkgöz, yayılmacı, örgütlü ol- masından duyulan büyük korkudandı. DYP ve ANAP'ın arkasındaki sermaye cephesi ile Refah'ın arkasındaki çıkar cephesi, güç odak- lan aynı değildi. ANAYOL zoraki nikâhı, iki partinin çok kısa sü- reli bir hükümet ittifakı mı, yoksa tek partide bü- tünleşmesi mi oiacak? Doğrusu bizi pek ilgilendir- miyor. Çünkü gündemlerinde çağdaş, demokrat, liberal bir parti oluşturma çabası yok. Türkiye'nin demokratikleşmesi yolunda bir ışık vermiyor. İki par- tinin olumsuzluklannı katlamak, Türkiye'de siya- setteyaşanan kirlenmeyi, kalitesizliği arttırmak gi- bi bir işlevi olması ile de ürküntü veriyor. Bu kadar büyük yoksullaşma, insan haklan, iş- sizlik, ekonomik kriz, bütçe açıklan, enflasyon, iç ve dış borçianma, yolsuzluk, vurgun düzeni, hep- si de kirienmiş yasa ve hukuk dışı özelleştimne uy- gulamaları varken, bu zoraki, iyiniyete değil, çıka- ra dayalı nikâhın sonuçlanna iyimser bakmak çok fazla safdillik olur. Ekonomiyi acil dengeye kavuşturmak gerekiyorTürkiye ekonomisi, temel dengeleri- ni yitirmiş bulunmakta ve sürekli ve git- tikçe şiddetlenen bir iktisadi bunalım yaşamaktadır. Süreklilik kazanan bu- nalım, hükümetlerin sadece son birkaç yılda uyguladıkları tedbirlerin değil, 1980'den bu yana uygulanan politika- lann sonucudur. Hükümetler ekonomi- nin gidişini özel teşebbüsün denetimsiz ye yönlendirilmemiş kazanç arayışına tes- lim etmiş. piyasa güçlerinin kendilığın- den işleyişi de gerek özel sektörde, ge- Tek kamu sektöründe dengesizlikleri katlamıştır. Dış ödemelerin ve kamu maliyesinin dengesizlikleri, fiyat, faiz ve döviz kur isrikrannı yok etmiştir. Is- tikrarsızlık iktisadi ortamın belırsizli- •ğini antırarak ülkede üretken yatınm şevkini azaltmış, gelir ve servet dağılı- mını hızla değiştirerek çalışma ve üret- me eğilimlerini zayıflatmıştır. 1980'den 1994"e kadar çeşitli aralıklarladenenen istikrar sağlama girişimleri. her defa- "sında ücretli ve maaşlı kesimin reel ge- iirinin azalmasına rağmen bu genel gi- dişi değiştırmemiş, sonuçta dengesizlik- lerin daha da büyümesine yol açmıştır. Belirli kesimler, Türkiye ekonomisi- ni dengesizliklere sürükleyen politika- lardan çıkar sağlamaktadır, Finans ke- siminde bazı kurumlar Hazine borçla- nna ödenen akıldışı reel faizlerden. iş- verenler fiyat zamlan ile reel ücretleri eritebilmenin esnekliğinden, bir kısım servet sahipleri servetini istediği yerli ve- ya yabancı finansal aracayahrabilme öz- gürlüğünden. bazı yüksek gelir sahip- len vergi indirimlerinden, vergı yükle- rinin enflasyonla aşındınlmasından, mu- afiyetlerden ve vergı kaçırma imkânla- nndan yararlanabilmektedir. Iktidarla- nn kamu kesimi açığuu finansman için vergileri arttırmak yerine borçlanmaya yönelmesi, bir bütün olarak varlıklı sı- nıflan kayırmaktadır. Buna karşılık toplumun emeği ile ge- çinen büyük çoğunluğu hem reel ücret- lerin azalmasının hem de kamu hizmet- lerinin gerilemesinin sıkıntısını çek- mektedir. Ekonominin istikrarlı bir sa- nayileşme yoluna girmesini engelledi- ği için bu politikalar, gelecek kuşakla- nn refahını da birikimli olarak kısmak- tadır. Dengesizlikler artık idare edilemez boyutlara vardığından iktidarlar ulusal sermaye stokumuzu parça parça yaban- cılara satmak veya siyasi ödünlerle dış kredi sağlamak gibi çarelere başvurma noktasma gelmişlerdir. Ekonomiyi ısrikrara kavuşturma gö- revini ertelemenin agırtarihi vebali var- dır. Ekonomi Politikalan Çalışma Gru- buolarak iktisadi istikran sağlayacak bir programın ivedilikle uygulamaya ko- nulması gerektiğini ve programın aşa- ğıdaki ilkelerden oluşması gerektiğini ka- muoyuna duyuruyoruz. Bu program, ekonominin uzun vadeli yapısal sorun- lanm çözmemekle beraber, bunlan çöz- meye sağlıklı bir şekilde başlamak için gereklidir. 1. Türkiye ekonomısinin istikrara ka- vuşturulması. ancak kapsamlı bir kamu kesimi reformu ile birlikte gerçekleşti- rilebilir. Kamu kesimi reformu: * Vergide etkinliği arttıncı tedbirler içermelidir: gerekiyorsa vergi oranını düşürerek tabanı genışletmelidir; genel servet beyanıru yerleştirmelidir; * Sermaye gelirleri ile emek gelirle- rinın vergilendirilmesi arasındaki ve doğrudan vergilerle dolaylı vergilerara- sındaki dengesizlikleri düzeltmeli; finan- sal varhklan ve sermaye kazançlan da- hil finansal gelirleri vergilendirmelidir. * Merkezı hükümet teşkilahnda isra- fı azaltacak ve devletin politika uygu- lama etkenliğinı arttıracak tedbirleri içermelidir; * Kamu kesiminin büyüklük hedefi- ni belirler iken en azından kamu yatı- nmlan ile özel sektör yatınmlan arasın- daki tamamlayıcılık ilişkisini göz önün- de bulundurarak kamu kesiminin yatı- nm yapma potansıyelinı "de\1eti kü- çütone" dogmasına feda etmeyip eko- nominin büyüme hedeflerine göre sap- tamahdır: * Her KİT'in iktisadi ve/veya top- lumsal işlevini teker teker belirlemeli. bu işlevlerin yerine getirilip getırilme- diğinin izlenmesi için göstergeler sap- tamah ve tüm KlT'lerin belirlenen iş- levlerini yapabilmeleri için gerekli öl- çüde özefklik sağlamalıdır; * Sosyal güvenlik kurumlannın bek- lenen hizmeti verebilir bir yapıya kavuş- turulması için gerekli düzenlemeleri içermelidir. 2. Türk finans piyasalan, 1989 kon- vertibilite karannı izleyen dönemde kı- sa vadeli spekülatif yabancı sermaye hareketlerinin denetimi ve para ikame- Bu politikanın sonunda kamu bütçe idaresi, kamu çalışanlannın ücretlerini, kamu hizmetlerini \e kamu yatırunla- nnı kısarak elde ettiğı kaynaklan ranti- ye kesimlere aktarmakta, böylece mil- li gelirin dağılunını varlıklı sınıf lehine değiştirmektedir. 1994 yılında devlet, yurtiçinde borçlandığı rantçı kesime transferlerini reel olarak yüzde 24 art- tırmış, bunu yapabılmek için de (sağlık. eğitim. sosyal güvenlik gibi)) sosyal alt- yapı yatınmlannı reel olarak yüzde 30, kamu maas ve ücret ödemelerini de yüz- de 22 azaltmıştır. Yurtiçinde gerçekle- şen bu transferin boyutu, Gayri Safı Mil- li Hasıla'nın yüzde 6.1 'ine ulaşmıştır. Bunun sürdürülemez bir gidiş oldu- ğu açıktır. Günümüzde Merkez Banka- sı sadece dışfinansalaktif edinimine da- kısmi tedbirler, Türkiye ekonomisinin mevcut makroiktisadi dengesizliklerini gideremez. tktisat politikalannın başa- n ile uygulanması, ancak bütün kamu kurumlannın ahenk içinde ve aynı doğ- mltuda çalışması ile mümkündür. Türkiye ekonomisini istikrara kavuş- turacak programın ana unsurlanndan biri, finans sistemini denetleme meka- nizmalan kunnaktır: * Kısa vadeli yabanct sennaye giriş- leri munzam karşılık oranlan, miktar kısıtlamalan \eya muamele \ergisi gi- bi araçlarla kontrol altına alınmalıdır. * Finans piyasalanndaki spekülatif işlemleri azaltmak için vergilendirme ve benzeri idari tedbirler alınmalıdır. * Kamu kesimi birincil açıklarına ke- sin olarak son veren bir gelir ve harca- sinin ((dolanzasyonun) tehdidi altına girmış durumdadır. Bu finansal yapı, ekonomiyi doğrudarı doğruya yüksek fa- ız ve TL'yi değerli kılan bir döviz kuru- nun cenderesinde tutmaktadır. Zira bu sartlar altında TL'nın yabancı paralar- la ikamesini önlemenin tek çaresi, yük- sek reel faizdir. Öte yandan kamunun fi- nans dengesi bozuldukça piyasa güçle- ri artan rizıko gerekçesiyle daha yüksek reel faiz talep etmekte ve kamu borcu- nun reel faizi yükseldikçe kamunun ge- lir-gider açığı büyümektedir. yalı para yaratma sapiantısı ile ekono- minin likidite ihtiyaçlanru düzenleyemez durumudüşmüş ve ulusal para politika- sını kendi denetimi dışuıdaki faktörle- rin etkisine teslim etmiş bulunmaktadır. Merkez Bankası'nı fiyat istikrannın tek sorumlusu saymak ve Hazine'ye borç vermesinı her şart altında önleyerek Ma- liye ve para politikalannın ilişkisini ko- parmak. gerçekçi biryaklaşım değildir. Merkez Bankası'nın özerkleştirihnesi gibi. bir tek kurumun diğerlerine kendi disıplınini dayatmasına bel bağlayan ma politikası izlenirken yurtiçi borç sto- kunun mali sisteme ve giderek reel eko- nomiye olan yükünü azaltmak için Ha- zine, Merkez Bankası ve bankacılık ke- simi arasında. borcun vadesini uzun dö- neme yayan ve bu borcun reel faiz had- dini düşüren bir düzenlemenin yöntem- leri araştınlmalıdır. 3. İstikrara uyum sürecinde reel üc- retleri ve özellikle istihdamı korumak için özen göstenlmelidir. Bu süreçte mılli gelinn ve istihdamın düşmesinı müm- kün olduğu kadar azaltmak ıçın. enf- lasyon beklentilerinden ve gelirdeki pa- yını koruma endişesinden kaynaklanan ve enflasyona atalet kazandıran üretici ve tüketıci davranışlanru etkilemek ge- rekir. Bunun için hükümet toplumsal kesimlerin temsilcileriyle danışarak ve uzlaşarak bu kesimlerin enflasyon bek- lentisini, hedeflenen sürdünllebilir enf- lasyon haddine doğru eşgütmelidir. Ekonomi yeni bir ortama uyum gös- termeye çalışır iken aynca dışandan ge- lecek şoklara uyması zordur ve dış şok- lar fiyat istıkrannı sağlama gayretleri- m boşa çıkarabilir. Bu nedenle hükümet istikrar sağlanma sürecinde Avrupa Bir- liği ile gümrük birliğine katılmanın eko- nomiyi daraltıcı ilk etkilerini ve senna- ye girişlerinin kur yoluyla dış ticaret açığını arttıncı etkilerini giderecek ted- birler almak zorundadır. İstikrar prog- ramınm önemli bir unsuru olan kur po- litikası, başka türlü inandıncı olamaz ve uygulanamaz. Bunun için gümrük dışı engellemelenn bir süre ustalıkla kullanılması gerekecektir. Başka ülkelerin istikrar programı de- neyimleri, kamu kesimi reformu yapıl- ması ve para ve kredi hacmi üzerinde kontrol kurulması esnasında fiyat artış- lannı toplumsal bir uzlaşma ile geçici bir süre durdurmanın beklentilerin eş- güdümünü ve reform çalışmalannı ko- laylaştırdığını göstermektedir. Ancak buuygulamanınbaşansı. l)Başlangıç- ta göreli fiyatlann ilgili kesimlerin ka- bul edeceği rakamlarda tutulmasına; 2) Hükümetin uzlaşma ile sağlanan fiyat istikranru enflasyonun sonu sanmama- sına, bu uygulamayı gereğinden fazla uzatmamasına, kamu maliyesıni denk- leştirme gayretini gevşetmemesine ve 3) Fiyatlan sabit tutma uygulaması sona er- diğınde hükümetin para, kur ve Maliye politikalannı disiplinle sürdürmesine bağlıdır. Bu sonuncu şart, gerektiğinde, dı^ ticareti \e sermaye hareketlerini et- kilemeye bir müddetdahadevam etmek demektir. tstikrar programı uygulama- sı, makroiktisadi istikrarsızlık eğilimi- nin Maliye ve para politikalannın öte- sindeki yapısal kaynaklannı ortaya çı- karacaktır. Ekonominin hızlı ve istik- rarlı büyüyebilmesı için. yapısal darbo- ğazlan ortadan kaldırmak gerekiyor. Orneğin tanm sektöründekı gerileme- nin veya imalat sanayiinin ithal girdi ih- tıyacının ne ölçüde arz darboğazı teşkil ettiğini saptayıp tanmsal yatınmlan ve önemli ithal gırdilerini ikame edecek yerli üretimi özendirmek ve sanayi sek- töründeki özendirmeleri ihracat şartına bağlamak gibi uygulamalar, uzun va- deli istikrar için gerekebilir. 4. Toplum için görece sancısız bir is- tikrar programı, hükümetin eşanlı ola- rak birçok cehpede tedbirler uygulama- sı. bu tedbirleri uygun bir biçimde za- manlaması ve sonuçlannı izleyerek ge- rekli düzeltmeleri yapması ile gerçek- leşebilir. tktisatpohtikalannın başan ile uygulanması, hem sıyasetçilerden hem de bürokrasiden yüksek bir idari perfor- mans ister. Kamu kesimi reformunun idari teşkilatın etkin, esnek ve yaratıcı çalışma potansiyelini geliştirmesi şart- hr. İktisadi istikrar sağlamaya yönelik bir hükümetprogramırun başanya ulaş- ması, toplumun geniş kesimlerinin des- teğinı ve gönüllü işbirliğini gerektirir. Bu sebeple hükümetin toplumdakı itiban, tedbirlerin başansı için şarttır. Bir is- tikrar programını başanya ulaştırmada yeni bir hükümetin şansı daha yüksek- tir. Kurulacak yeni hükümet, bu fırsatı değerlendirmelidir. (*l Ekonomi Politikalan Çalışma <' • <hu, Hacer Ansal. Serap Aş\k - T, ,•.'.,, . .. Bo- ratav. Nazım Ekinci. Fikret Görün. Alper Güzel. Gülien Kazgan, Yakup Kepenek, Oğuz Oyan, tzzettin Önder, Lerzan Öıkale, Erdal Özmen, Şevket Pamuk, Veysi Seviğ, Cem Somet, C/raii Şenesen, Fikret Şenses, Erol Tay- maz. Okiar Türel, Ennç Yeldan. Nurhan Yentûrk ten oluşmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle