Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 1996 CUMARTESİ
HABERLER
Yargıtay kararı
Kürt
Vakfı'na
onay
• Kürt Kültür ve
Araştırma Vakfı, 4
yıllık dava maratonu
sonunda Yargıtay
karanyla kuruldu.
YAHYA KOÇOĞLU
Türk ve Kürt aydınlannın
1992 yılında yaptığı
başvuruyla, 4 yıllık dava
aşamasindan sonra Kürt
Kültür ve Araştırma Vakfı
(KürtKav) Yargıtay
onayıyla kuruldu. KürtKav
Genel Sekreten Yıbnaz
Çambbel. Yargıtay
karannın "çok sevindirkr
olduğunu. çünkü
Cumhuriyet tarihi boyunca
ilk kez Kürt kimliğinin
tanınması anlamına
geldiğini belirtti.
KürtKav'ın 4 yıl süren
hukuk mücadelesiyle ilgili
olarak Cumhuriyet'ın
sorulannı yanıtlayan
Yılmaz Çamlıbel, vakfın,
1991 yılında, Kürtlerin
legal \e bır sivil toplum
kurumuna sahip olması
amacıyla başlatılan
çalışmalar sonunda
kurulmasına karar
verildiğini söyledi.
Çamlıbel, 98 Türk ve Kürt
aydinının "Kürt Hak ve
Özgüriükler VakfT adıyla
yaptığı 'tescO'
başvurusundan sonra
Vakıflar Genel
Müdürlüğü'nün tescil
isteminin reddedilmesine
ilişkin itirazıyla
karşılaştıklannı kaydetti.
Adı değiştirildi
Mahkemenin dosyayı
bilirkişiye gönderdiğini,
inceleme sürerken Vakıf
Senedı"nde bazı
düzenlemeler yaptıklannı
ve vakfın adını da "Kürt
Kültür ve Araştırma Vakfi"
olarak değiştırdiklenni dile
getiren Çamlıbel, şöyle
dedi: "Prof. Hüseyin
Hatemi ve Doç. Turgut Öz,
hazırtanan bilirkişi
raporunda. yapılan
değişikliklerie vakfin siyasi
amaç gütmediğini
beHrtmişler ve" Vakıf
senedındekı aykınlıklar
giderilmiştir. Anayasa'nm
bağlayıcılığı ve üstünlüğü
ilkesi karşısında ancak
bölücülük amacı ile
kurulmak ıstenen
tüzelkişilerin kurulmasını
önlemek mümkündür. Bu
yorum, Türk vatandaşlan
arasında aynmcılık
yapıldığına ilişkin kanatten
doğan gerginlikleri
azaltacak ve toplumsal
banşa katkısı olacaktır'
demişlerdir. Bu çağdaş
yuruma dayanan mahkeme
de tescili yapmıştır."
Mahkemenin tescil
işlemine karşı Vakjflar
Genel Müdürlüğü'nün
Yargıtay'a başvurduğunu
belirten Çamlıbel. Yargıtay
18. Hukuk Dairesi'nin
ocak ayı sonunda tescil
karannı onadığını ve
KürtKav'ın kurulduğunu
resmen ilan ettigini söyledi.
Vakıf kurma ginşimiyle
Kürt aydınlannın ilk kez
aralanndaki siyasi farklılığı
gözardı ederek bir araya
geldiğine dikkat çeken
Çamlıbel, bunun "çeJişerek
de olsa beraber iş yapma"
konusunda örnek
oluşturduğunu vurguladı.
Gerek Türk, gerek Kürt,
insanlann artık politikanın
dışında da bir yaşamın
bulunduğunu görmesi
gerektiğıni, çünkü yaşarrun
sanat. bilim. edebiyat ve
ekonominin de yaşamın
birer parçalan olduğunu
belirten Çamlıbel, \akfın,
Kürt dili. edebiyatı. sanarı,
sosyolojisi, mimarisi,
folkloru üzerine
bilimsel, akademik
çalışmalar yapmak,
belgelemek ve kitlelere
sunmak amacını
yüklendiğini dile getirdi.
Çamlıbel, karan şu
nedenlerle sev ındirici
bulduklannı söyledi:
"Bu kararla. cumhuriyet
tarihinde ilk defa devlet,
Kürt kimlikli bir kurumu
resmen tanımış oluyor.
YaniTOvıktırreddettiği,
inkâr ettiği ve yok etmeye
çalıştığı bir haİkın varuğını
kabul edivor. Bu çok
se\indirici bir şey. Türkiye,
binlerce kültürün öimüş
olsa dahi blerinin var
olduğu bir coğrafyadır.
Bö>le çok renkli çok köklü
bir zengin mozaiğin sahihi
olmaıııı/a karşın insanlan
devletin çizdiği dar bir
alana hapsetmek, bir
cinayettir. İnsanlara
haksızlıktır, /uliimdür.
Bu tabloya renk katmak,
bu açılımı yapabilmek
için KürtKav'ıkurduk."
CHP'li Kahraman, anti demokratik uygulamalann giderek yoğunlaştığını söyledi
'Işkence devleti sarsıyor9
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP
Genel Başkan Yardımcısı Mehmet
Kahraman, 24 aralık seçimleri
sonrasında ortaya çıkan belirsizlik
döneminde. özellikle işkence savlan,
kayıplar ve faili meçhul cinayetlerin
yoğunlaştığını savunarak "FaiH meçhul
cinayetler ve kayıplar konusunda devletin
sorumluluk taşımadığını ileri sürmek,
devletin bu tür olavlara ilişkin
sorumluluğunu ortadan kaldırmaz" dedi.
Kahraman, üniversıtelerdeki yüksek
harçlann, eğitimde fırsat eşitliği ilkesiyle
bağdaşmadığını da kaydetti.
Kahraman, dün düzenlediği basm
toplantısında, son günlerde yoğunlaşan
işkence savlan ile faili meçhul cinayetler
konusundaki görüşlenni açıkladı.
'Toplum rahatsız'
24 aralık seçimleri sonrasında ortaya
çıkan belirsizlik döneminde, işkence
savlan, kayıplar ve faili meçhul
cinayetlerin yoğunlaştığını öne süren
Kahraman, bunun bir örneğinin de 17
Ocak 1996 tarihinden bu yana kayıp olan
CHP Hakkâri Milletvekili EsatCanan ın
yeğeni Abduflah Canan'ın cesedinin bir
süre önce bulunması olduğunu söyledi.
Kahraman, şu göriişleri dile getirdi:
"Bu ve buna benzer olaylann karanlıkta
kalmasu toplumu ckldi bir şekilde
rahatsız etmekte, kişinin yaşam
güvencesini sağiamakla yükümlü devtete
olan gü\en duygusunu ne \azik ki
sarsmaktadır. Türkive Cumhuriyeti, bir
hukuk devletidir ve her ferdin can \e mal
güvenliği devletin güvencesi altındadır.
Devletin yetkili organlaraun, bu tür
eylemleri devletin gcrçekleştirmediği ve
bir sonımluluğu olmadığı vününde ileri
sürdükleri savlar, devletin bu olaylara
ilişkin sorumluluğunu ortadan
kaMırmaz."
Basın toplantısında, öğrencilerin
üniversite harçlanna yönelik protesto
eylemlerine de değinen Mehmet
Kahraman, bu uygulamanın yeniden
gözden geçırilmesi gerektiğıni
vurgulayarak "Yüksek harçlar. eğitimde
fırsat eşitiligi ilkesi ile de
bağdaşmamaktadır. Geleceğimizin
güvencesi olan gençlerimizi
yükseköğrenimden mahrum bırakmak,
bindiğimiz dalı kesmektir1
" dıye konuştu.
Kahraman, harçlan protesto eylemi
yapan öğrencilerden de hukuk kurallan
dışına taşmamaya özen göstermelerini ve
haklı olduklan bir konuda haksız duruma
düşmemelerini istedı.
Adana Vali Vekili:
'îşkence var'
diyenler
suçludur
ADANA (Cumhuriyet Giiney Üferi Bü-
rosu) - Uluslararası katılımlı "Tıp ve tnsan
Haklan Sempozyumu"nda konusan Ada-
na Vali Vekili Sami Durukan, İHV temsil-
cisi MustafaÇinkılıç'ın dile getirdiği işken-
ce olaylanna yanıt verirken "İşkence yapıL-
masını kabullenmiyorum. İşkence kkÜasın-
da bulunanlar mutiaka suçludur" savında
bulundu.
Türk Tabıpleri Birliği (TTB) ile Adana
Tabip Odası'nın (ATO) birlikte düzenledi-
ği sempozyurnda söz alan tnsan Haklan
Vakfı (IHV) Adana Temsilcisi Avukat Mus-
tafa Çinkılıç, vakfa Adana'dan başvuran
167 kişiden yüzde 20'sinin "evterinde işken-
ce görmekten" yakındıklannı anlattı. tş-
kencecilerin eylemlerine "kamuoyunu ko-
nımayı"gerekçe gösterdiklerini aktaran
Çinkılıç, şunlan söyledi:
"Oysa işkence yapanlann toplum içinde
dolaşması kanıu yaran açısuıdan tehlikefi-
dir. Biz işkence vapanlan da tedavi ederek
topluma kazandırmayı amaçlıyoruz. Söy-
lem olarak herkes işkenceye karşı, bunun
bir insanlık suçu olduğunu kabul ediyor,
ama işkence süriiyor. İşkence \2panlar ko-
runuyorlar. Örneğin Goktepe olayındaola-
ya adı kanşan polisler hâlâ > argı önüne çı-
kanlamadılar. İşkence >apanlan ortaya ÇK-
karmak için mekanizmalar gereklL Yasa
yetmiyor."
Valinin önyargtsı
Toplantıdan önce yapılan konuşma tek-
lifinı geri çeviren Adana Vali Vekili Sami
Durukan, İHV temsilcisi Çinkılıç'ın ko-
nuşmasının ardından söz istedi. İşkenceye
şiddetle karşı olduğunu söyleyen Vali Ve-
kili Durukan, şöyle devam etti:
"İşkence iddiasında bulunanlar mutlaka
suçludur. Hiç kimsenin işkence yapmasını
kabuUenemiyonım. Başka yöntemlertesuç-
lular ortaya çıkanlabilir. 1984 yılından bu
yana PKK, infazlar yapb. yeğenim Bitlis'te
şehit oldu. Bu kadar vatan evladı öldürül-
dü. Ancak İHD, PKK terör örgütünü hiç
kınamadı. Bunlar da insan haklan ihlali
değUdenedir?"
Adana Emniyet Müdürü Mehmet Gün-
doğdu'nun da katıldığı ve çeşitli notlar al-
dığı sempozyumda TTB Genel Sekreteri Ata
Soyer de bir konuşma yaparak 20 yıldır in-
san haklan ihlallerinde bir azalma olmadı-
ğına dikkat çekti.
lşkenceyi kınayan çok sayıda toplantı ya-
pıldığı halde sorunun çözülemediğine işa-
ret eden Soyer, "Ege'de iki kayahk için kı-
yameti kopartan kadın Başbakan. Ege'de-
ki fidanlanmızla, çocuklanmızla neden il-
güenmiyor" dıye sordu.
ATO Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bayram
da konuşmasında, işkence hasarlannı orta-
ya çvkarma ve bunlann erken ve geç teda-
v ilerini yapma konusunda hekimlerin üze-
rine düşeni yaptığını, yapmaya da devam
edeceğıni söyledi.
Sempozyumun açılışında Uluslararası
Af Örgütü'nden James \Valsh. Danimar-
ka'dan dermatolog Lis Danielsen. lngiliz
Tabipler Birliği"nden Ana Sommervilla,
ABD'den dahiliye uzmanı VTncent Lacopi-
co da çeşitli bilgiler verdiler.
Denizcilik'ten
sonımlu devlet
Bakanı Mehmet
Sevigen,CHP
IstanbuIİI
Yönetimi'ne bir
yemekverdL
&ın>erBeyaz
Köşk
Restorantı'nda
düzenlenen yemeğe
Çahşma ve Sosval
Cüvenük Bakanı
MustafaKuUCHP
tstanbul
milletvekili Ahmet
Güryüz Ketenci,
Parti Meclısi üyesi
Bedri Ba>kam, tl
Başkanı Siehmet
Ali Ozpolat, sanatçı
Leyla Tekül üe
beİediye ve ilçe
başkanlan kaüldı.
DYP'nin CHP'ye teklif götürmesine parti kurmaylarından tepki
6
DSP eliııi tasın altuıa sokmalı9
HULYATOPCL
Koalisyon görüşmelerinde il-
ke olarak anlaşan DYP ve
ANAP'ın Meclis'te sayısal ço-
ğunluğu sağlamak için CHP'ye
teklif götürmesi partide tedir-
ginlik yarattı. Seçim öncesinde
ANASOL için ışık yakan
DSP'nin sorumluluktan kaçtığı-
nı öne süren CHP yöneticileri.
"EcevitANASOL'ukurmakiçin
sözvermiştir. Arbk elini taşın al-
una sokmabdır'' dedıler. Parti yö-
neticılen CHP'nin muhalefette
kalması gerektiğini savundular.
ANAYOL için gün sayılırken
hükümet için üçüncü ortak ara-
yışı da sürüyor. DYP ve
ANAP'ın hükümete üçüncü or-
tak olması için CHP'ye ışık yak-
ması CHP'de huzursuzluk ya-
rattı. Konuya ilişkin olarak so-
rulanmızı yanıtlayan CHP yö-
neticileri, ANASOL için umut
veren DSP'ye hükümette görev
alması için bir kez daha çağn-
da bulundular.
DSP sözünü tutsun'
CHP'nin Türkiye'nin sorun-
lannın çözümlenmesı içinbugü-
ne kadar elinden geleni yaptığı-
nı söyleyen denizcilikten so-
rumlu Devlet Bakanı Mehmet
Sevigen. şimdi muhalefette kal-
mak istediklerini belirtti. Daha
önce iktidar olmak için söz ve-
renlerin bugün kaçtığını savunan
Sevigen. "DSP, ANASOL'u kur-
mak için söz vermiştir. Şimdi ise
elini taşın altına sokmuyor" de-
di.
Bülent Ecevit'ın iktidara gel-
me kaygısını taşımadığını, yal-
nızca muhalefette kalıp eleştiri
yapmak istediğini savunan Meh-
met Sevigen, DSP'yı sorumlu-
luktan kaçmakla suçladı. Türki-
ye'nin sorunlannın çözüm bek-
lediğini anımsatan Sevigen, şun-
lan söyledi:
"Törkiye'yi yönetmek için ta-
lipseniz, sıra size geldiğinde ha-
yır demeşansınız da yoktur. DYP
ve ANAP'ın millervekili sayısı
yeterli olmaysa, hükümet için
CHP'ye ihoyaç varsa sorumlu-
luktan kaçmayız. Ancak seçim-
ter şunu gosterdi ki halk biam
muhalefet ounamızıistiyor. CHP,
tabanının istemlerini dikkate
alan bir partidir. Muhalefette
kalnıak istiyoruz ama Türki-
ye'nin geçmişte olduğu gibi bu-
gün de bize ihtiyacı olursa so-
rumluluktan kaçmayız."
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mustafa Kul ise geçen
haftanın RP ve ANAP'ın hükü-
met kurma çalışmalannın tedir-
ginliği ile geçtiğini söyledi.
RP'nin hükümetten uzaklaşma-
sının Türkiye için bir kazanım
olduğuna dikkat çeken Kul,
"CHP Türkiye'nin geüşmesine,
demokratikleşmeye veinsan hak-
lan ihlallerinin önünc geçilme-
sine katkı sağlayabüecekse, edil-
gcn dcğil etkin olacaksa hükü-
mette görev almahdır"diye ko-
nuştu.
DYP ve CHP koalisyon hükü-
meti döneminde yaşanan sorun-
lan anımsatan Kul, CHP'nin hü-
kümette yeniden görev alması
durumunda imzalanacak koalis-
yon protokolüne diğerpartilerin
uyması gerektiğini vurguladı.
DSP'nin seçimler öncesinde
ANASOL'a ışık yaktığını söy-
leyen Kul, partiyi sözünü tut-
ması için göreve çağırdı.
CHP İstanbul Milletvekili Ah-
met Güryüz Ketencide CHP'nin
koalisyona ortak olmasmın hiç-
bir haklı gerekçesi olamayaca-
ğını savundu. Ketenci, "CHP'vi
şu veya bu nedenle koalisyona
sokmak intihar olur"dedi.
8 sanığın yargılandığı davada avukatlar dajandarma tarafmdan tartaklandı
Baro işgali davasında olay çıktı
İstanbul Haber Servisi - tstanbul
Barosu'nu işgal ettikleri gerekçesiyle
haklannda dava açılan 7'si tutuklu 8
sanığın yargılandığı davada olay çıktı.
tddianamedeki isim sırasına göre
oturmayı reddeden sanıklar, salondan
çıkanhrken slogan atınca jandarma
tarafmdan tartaklandılar. Halkın Hukuk
Bürosu adına yapılan açtklamada. olaylar
sırasında sanık avukatlan Metin Narin ve
Mehmet Gürsoy'un da tartaklandığı
bildirildi.
İstanbul 1 No'lu DGM'de devam eden
duruşmaya tutuklu sanıklar Ahmet Güzel,
Şeref Ateş, Cem Kayıru Muharrem Genç,
Ertan Yiğit, Metin Ergjn, Turan Türk ve
tutuksuz sanık T.A katıldılar.
Duruşmamn başlamasının ardından
mahkeme heyetı başkanı, sanıklardan
kimlik tespiti ve sorgulann yapılması için
iddianamedeki sıraya göre oturmalannı
istedi. Ancak sanıklar, mahkeme
başkanının bu istemini yerine
getirmediler. Bunun üzerine mahkeme,
savcının da görüşüne başvurarak
sanıklann salondan dışan
çıkartılmalanna karar verdi.
Daha sonra sanık yakınlannın ve basın
mensuplannın salondan çıkartılması
sırasında sanıklar, "Savunma hakkumz
kısıdanamaz"şeklinde slogan atmaya
başlayınca jandarma müdahale etti ve
sanıklar zor kullanarak dışanya
çıkanıldı. Olaylar sırasında sanık
avukatlan da jandarma tarafmdan
tartaklandı.
ÖRÜŞl CÜNEYT AKALIN
Reklamlar Refah'ın Olsun, Otobüslerimi Geri îstiyorum...
^ i ^ . nceleri daha yumuşak baş-
f "% lamıştı. Giderek korku film-
m 1 lerindeki araç-gereçleri an-
1 M dınr oldu. Bir gün, dev bir
^ ^ ^ ^ kamyonun tekerinin lastiği
üzerinize yuvarlanıyormuş gibi oluyor,
bir başka gün bir tamiıtıanenin önünde
kaderine terk edilmiş izlenimi yaratan
bir akü, yan yatmış bir halde, karşınıza
çıkıveriyor. Sabah sağ tarafınızdan kalk-
mış iseniz, hava güzel, keyfiniz de ye-
rindeyse, yere dökülecekmiş gibi görü-
nen havuç-patates parçalanna, bezel-
ye tanelerine içiniz cızz ediyor, kafanız
kızgınsa karşınıza dikiliveren ve özellik-
le gözünüzün içine sokulan tuvalet ta-
kımını kiıietesiniz geliyor.
Beterin beteri varmış; bazıları kapka-
ra renkleri ile hayalete dönüştü. Hele ge-
ce karanlığında birden karşınıza çıkınca
ve o simsiyah zeminden sarı bir bilmem
ne balatası fırlayıverince, korkma ile kız-
ma arasında gidip geliyorsunuz.
iş iyice çığrından çıktı. Beİediye oto-
büslerinde vatandaş kırk yılın başında bir
yer bulunca oturur, birkaç dakikalığına
etrafı seyrederdi. Şimdi reklamlar cam-
larataştı. 'Cam kenan koltuk' sayısı yüz-
de elli azaldı. Nedeni 'cama taşan' rek-
lamlann daha çok 'gelirgetirmesi' olma-
lı. Refahlı belediyenin otobüslere reklam
tulumları giydirmesi, başta hemangi bir
tepkiye yol açmadı. Önce şaşırdık doğ-
rusu, acaba böylesi daha mı iyi diye sor-
duk kendi kendimize. Şimdi, bir deger-
lendirme yapmanın zamanı geldi de geç-
ti bile...
iyi oldu, hoş oldu diyen beri gelsin.
Londra deyince akla iki katlı otobüsler
gelir. Gelenekçi Ingilizlerotobüslerin el-
li yıl önceki modellerini bile korumaya ça-
lışırlar. (Ilginçtir, aynı şeyi taksiler için de
yapıyorlar.) Kıpkırmızı, kocaman otobüs-
ler, yazın sıcağında kışın soğunda ken-
tin herhangi bir durağında bekleyen ve
bir başka yere ulaşmaya çalışan yolcu-
lara, daha uzaktan 'geliyorum' müjde-
sini veren 'motorlu dostlar' olarak sivri-
lirler.
Paris'in otobüsleri yeşil renktedir. New
York'un otobüsleri bir ara metalik griy-
di. Komşu Rodos Adası'nda ise otobüs-
ler mavi renge boyanmıştır.
Bizde ise neyin otobüs neyin reklam
panosu olduğunu anlayana aşkolsun.
Bu 'yeniliğin' bizim piyasa ekonomi-
sinin ateşli savunucularının çok hoşuna
gittiğini sanıyomm. Eh yuppiler ve Re-
fahçılardan, birisi reklamı alan, birisi de
veren olduğuna göre beğeniyor olmala-
rına şaşmamak gerekir.
Ancak bu 'yeniliği' Istanbul'a layık gö-
renlere küçük birsoru sorarak bir test ya-
pabiliriz; özel sektör niye aynı şeyi yap-
mıyor acaba? Üzerinde kocaman bir
lastik ya da bilmem ne marka bir akü res-
mi bulunan ya da yan cephesinde koca
bir sucuk kangalının asılı durduğu bir
Varan, bir Ulusoy otobüsünü düşünebi-
liyor musunuz? Onlar şehiıierarası yol-
larda kendi amblemleri ile kimlik kavga-
sı verirken İstanbul Belediyesi'nin bu yo-
la gitmesi çok tuhaf olmuyor mu? Bıra-
kalım şehirterarası taşımacılık yapan oto-
büs şirketlerini, şehir içi taşımacılık ya-
pan halk otobüsleri bile daha tokgözlü
davranıyorlar; daha sorumlu davrandık-
lan bile söylenebilir... Bizim 'gelenekçi'
olduğunu öne süren belediyenin gözü ise
panodan ve paradan başka bir şey gör-
müyor.
Iğneyi Refah'a, çuvaldızı
reklamcılara
Eğri oturup doğru konuşalım. Bütün
bu acayiplikleri salt Refah'afatura etmek,
insafa sığar mı? Reklamcılara ve bilmem
ne işletmesinin 'reklamdan sorumlu me-
nager'lerine ne demeli?
Bu işletmelerin yöneticileri, bu kente
karşı hiç mi sorumluiuk taşımıyorlar? Bu
reklamlan Refahçılara vermek için sıra-
ya girenler kimlerdir, bundan ne umuyor-
lar?
Kimse 'maddisıkmtı', 'gelirierinyeter-
sizliği' bahanelerinin arkasına saklan-
maya kalkışmasın lütfen. Bu kentteoto-
büslerdeki reklam panolan, otobüsler
kadar eskidir.
Beİediye otobüsleri, daha Refah ana-
sının karnından doğmamışken, beledi-
yecilik nedir bilmezken, istanbul sokak-
lannda bir oraya bir buraya koşuşturup
duruyorlardı.
MAN'lar, bir zamanların homurtulu,
gürültülü Skoda'ları, çevik, yağ gibi ka-
yan Leyland'lar, hatta Ikarus'lar, kırmızı-
kirli san renkli, kocaman tekerlekli yol ar-
kadaşları, sabahın köründen geceyarı-
lanna kadar yüzbinlerce yolcuyu bir semt-
ten ötekine taşırken, kent yaşamına bir
renk, bir estetik katıyorlardı. Daha doğ-
rusu katıyorlarmış. Hoşluklarını şimdi
daha iyi anlıyoruz.
Otobüslerimi istiyorum! Panolar bele-
diyenin deposunda, paralar anakentin ka-
sasında kalsın. Hiçbirinde gözüm yok.
Ben yalnızca otobüslerimi istiyorum.
Siz de benim gibi düşünmüyor
musunuz?
CUMARTESİ YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Tarihe Hafîf Yaklaşımlar..
'Dar' (ev, yer, yurt) ve 'aceze' (güçsüzler, korunma-
ya muhtaçlar) sözcüklerinden oluşan 'darülaceze',
Türkçede •düşkünlerevi'yada 'düşkünleryurdu' söz-
cükleriyle karşılanıyor. istanbul'daki 'Darülaceze' ku-
rumu, seçimler sırasında, kurumda barınanlara bas-
kı altında oy verdirildiği iddialarıyla gündeme gelmiş-
ti. Şimdi bir kez daha, binaya II. Abdülhamit poste-
rinin asılması ve bunu izleyen protestolarla dikkatle-
ri üzerinde topladı...
Doğrusunu söylemek gerekirse, kurumun 1896'da,
II. Abdülhamit döneminde kurulmuş olduğunu ben böy-
lece öğrendım... Başlangıçta 'Dahiliye Ve/câ/etı'ne
bağlıyken, yönetimi 1925'te belediyeye bırakılmış.
Günümüzde de İstanbul Belediyesi'nin yönetimin-
de... 'Dani/aceze'kurumundanelerolupbitiyor? Ku-
rumun kapasitesi, olanakları nedır? Amacına uygun
çalışmakta mıdır? Üzerine gidilmesi, araştınlması, di-
diklenmesi gereken önemli bir konu...
• • •
II. Abdülhamit'in 33 yıllık saltanat dönemi (1876-
1909), Osmanlı imparatoriuğu'nun en karmaşık vesan-
cılı birevresini kapsıyor. Balkanlar'daveOrtadoğu'da
ulusal uyanışlar ve ayaklanmalar; Rusya'nın ve Batı-
lı emperyalist devletlerin sadece bu bölgelerdeki de-
ğil, Anadolu içlerine kadar uzanan saldınlan, kışkırt-
maları ve çıkar çatışmaları; Rus ordusunun Doğu
Anadolu illerini ele geçırmesi ve Batı'da Yeşilköy'e ka-
dar ilerleyişı; lngiliz donanmasının Boğazlar'a girişi;
önceki dönemlerden birikerek gelen dış borçlar; Tan-
zimat, anayasa, Batılılaşma sorunları... Meşrutiyet
yanlısı Mithat Paşa ve arkadaşlarının desteği ile tah-
ta çıkan padişahın, kısa süre içinde diktatörlüğe yö-
nelişi...
Hafıyelik ve sansür kurumlannın görülmemiş ölçü-
de genişlemesı... Polisiye romanlar okumayı seven
(bunları kendi zevki için Batı dillerinden çevirten), ma-
rangozluk sanatına ve Batı müziğine tutkun II. Abdül-
hamit'in ilginç kişilik özellikleri... Saltanatı dönemin-
de Rüşdiye ve Idadi'lerin (ortaokul ve sonrasındaki
okullar) yaygınlaştırılması; Hukuk Mektebi, Sanayii
Nefise, Ticaret Mektebi, Darülfunun (Üniversite),
Emekli Sandığı gibi okul ve kurumlann açılması; ce-
za usulü ve ticaret usulü yasalannın çıkanlması... Bü-
tün bu olaylar ve olgular, Anatole France'ın yakış-
tırması olan 'Kızıl Sultan' tanımına indirgenerek açık-
lanabilir mi? Ya da başka bir deyişle, Osmanlı tarihi-
nin böylesine yoğun, başdöndürücü bir dönemi, pa-
dişah da olsa, tek bir kişinin başarı ya da başansız-
lıkianyla özetlenebilir mi? *
• * •
'Darülaceze' binasına II. Abdülhamit'in posterini
astıranların bütün bu konularda derinlemesıne görüş
sahibi olmaya gereksinim duyduklarını sanmıyorum.
Onlar için II. Abdülhamit, cumhuriyetin modern de-
ğerlerinin karşısına çıkarabileceklerini düşündükleri,
güncel siyasal amaçla kullanmaya çalıştıklan bir sim-
gedir. Postere içi boyayla dolu yumurta atılmasını
protesto etmek için toplanan, sakallı, asık yüzlü top-
luluğun, 'Nizam-ı Âlem Ocaklan 'na Abdülhamit pos-
teri asmaya yeltenenlerin, bu konularda ciddi görüş
sahibi olabileceklerini gösteren bir işaret de yok. II.
Abdülhamit'in, kendi döneminin koşullarında siyasal
amaçla uygulamaya çahştığı Islamcılık sıyasetıni, ha-
lifeciliği, akıllannca bugünün koşullannataşıyabilecek-
lerini sanıyorlar. Bütün bunlar, günlük siyasetin, dar
ufuklu, yüzeysel çıkar hesaplandır. Başka bir deyiş-
le, tarihe hafif yaklaşımlardır.
• • •
Ben, II. Abdülhamit'in, 'YüceHakan'yada'KızılSul-
tan' gibi yakıştırmaların ötesinde, uzak ve yakın tari-
himizin bütün önemli kişileri ve olgulan gibi, tarihte-
ki nesnel yerine oturtulmast gerektiğine inanıyorum.
Kişiliğine ve döneminin koşullarında yaptıklarına ya-
kın mercekle bakıldığında, ondan bir önder yaratma-
ya çalışan bugünün ıslamcılarıyla ve cumhuriyet kar-
şıtlanyla arasında bir bağıntı kurulamayacağını; bu-
nun da ötesinde, yine döneminin koşuilan düşünül-
düğünde, onun bugünün Islamcılan ve cumhuriyet yö-
netımı karşıtlarından daha ileri ve modern bir kimliğe
sahip okjugunun bile söytenebıleceğini düşünüyorum...
• • •
Bütün bu söylediklerim de hiç kuşkusuz ki bilim-
sel savlar değıl, benim tartışmaya açık kişisel düşün-
celerim ve bunun yanı sıra sağduyuya, soğukkanlılı-
ğa, ciddiyete çağndır. Abdülhamit yandaşlannın, pos-
terler ve sloganlaria Osmanlı tarihinin yorumuna kat-
kıda bulunamayacaklan (böyle bir amaçları varsa
eğer); tam tersine, karşıtlıklan körükleyecekleri belli
birşeydir...
Önemser göründükleri o tarihe, yukarda kullandı-
ğım deyimle, hafif bir yaklaşımdır bu... Konuyla ilgili
olarak bana soru yönelten, fakat yazılı yanıtımı bek-
leme saygısını göstermeksizin (daha sonra kullandı-
lar mı, bilmiyorum) çarpıtıcı yayın yapan 'ciddi' 'Ye-
ni Şafak' gazetesi, aynı hafifliğe alet olmuştur. Pos-
tere ve altındaki anlamsız ve kışkırtıcı 'nice yüzyılla-
ra' sloganına içi boya dolu yumurta fırtatarak tepki gös-
teren kuruluşun protestosu da en azından, yumurtalı
bölümüyle hafifliğe düşmekten kurtulamamıştır.
Taşlara ruhsat istendi
Poiis, gikjulüncı oldığı
mezartoşını bıraktyor
İstanbul Haber Servisi.
Gözaltına alındıktan sonra
işkenceyle öldürüldüğü öne
sürülen Hasan Ocak ve Ga-
zi Mahallesi olaylannda
ölen Zeynep Poyraz' ın, em-
niyet güçlerince el konulan
mezar taşlannın, ailelere
geri verilmesi karan alındı.
Gazıosmanpaşa Cumhuri-
yet Başsavcılığı, polisin rne-
zar taşlanna "mezar \eri
inşaat nıhsab bulunmadığı'"
gerekçesiyle el koyduğunu
ve ruhsatın alınması ile me-
zartaşlannın geri verilrtıe-
sine karar verdiklerini avık-
larken, Hasan Ocak'ın ha
-
bası Baba Ocak "Biz rnh-
satımızı 25 Mart 95tarihi n-
dealmışOk" dedi.
"Aıut mezar yapılmak is-
tendiği, Mezarlıklar Mü-
dürlüğü'nden ruhsat akn-
madıgı ve mezartaşlan Û7£-
rinde suç unsuru teşkil ede-
cek yazılara yer verildigi''
gerekçeleriyle çocuklanım
mezartaşlanna el konuldu-
ğunu açıklayan Ocak ve
Poyraz ailelerine, Gazios-
manpaşa Emniyet Müdür-
lüğü' nce dün taşlann teslim
edileceği açıklandı.
Mezartaşlannın ladesi
için önceki gün ailelere teb-
Hğ karan veren Gaziosman-
paşa Cumhuriyet Başsav-
cısı Celil Demircioğlu. po-
lisin mezar taşlanna el koy-
masmın nedeninin mezar-
lık yapma ruhsatı alınma-
ması olduğunu söyledi. De-
mircioğlu, şunlan dedi:
"Aileler gazetelere 'Şehit-
ierimiz için mezar yaptır-
dık, şehitliginıizi 14 ocakta
açıyoruz' şeklinde ilan ver-
mişler. Bunun üzerine polis
bu mezartan kontroletmiş.
Bize yansıtdan, mezarüğm
tüzüğe aykın olarak yapıl-
mak istendiği. Biz de takip-
sizfik karanverdik. Basın bu
işi büyütüyor. Mezartaşla-
nnın gözaltına alınması gi-
bi birşev olanıaz. Sorun ruh-
sattan ibaret"