04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 1996 CUMARTESİ HABERLER Yargıtay kararı Kürt Vakfı'na onay • Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı, 4 yıllık dava maratonu sonunda Yargıtay karanyla kuruldu. YAHYA KOÇOĞLU Türk ve Kürt aydınlannın 1992 yılında yaptığı başvuruyla, 4 yıllık dava aşamasindan sonra Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı (KürtKav) Yargıtay onayıyla kuruldu. KürtKav Genel Sekreten Yıbnaz Çambbel. Yargıtay karannın "çok sevindirkr olduğunu. çünkü Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez Kürt kimliğinin tanınması anlamına geldiğini belirtti. KürtKav'ın 4 yıl süren hukuk mücadelesiyle ilgili olarak Cumhuriyet'ın sorulannı yanıtlayan Yılmaz Çamlıbel, vakfın, 1991 yılında, Kürtlerin legal \e bır sivil toplum kurumuna sahip olması amacıyla başlatılan çalışmalar sonunda kurulmasına karar verildiğini söyledi. Çamlıbel, 98 Türk ve Kürt aydinının "Kürt Hak ve Özgüriükler VakfT adıyla yaptığı 'tescO' başvurusundan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tescil isteminin reddedilmesine ilişkin itirazıyla karşılaştıklannı kaydetti. Adı değiştirildi Mahkemenin dosyayı bilirkişiye gönderdiğini, inceleme sürerken Vakıf Senedı"nde bazı düzenlemeler yaptıklannı ve vakfın adını da "Kürt Kültür ve Araştırma Vakfi" olarak değiştırdiklenni dile getiren Çamlıbel, şöyle dedi: "Prof. Hüseyin Hatemi ve Doç. Turgut Öz, hazırtanan bilirkişi raporunda. yapılan değişikliklerie vakfin siyasi amaç gütmediğini beHrtmişler ve" Vakıf senedındekı aykınlıklar giderilmiştir. Anayasa'nm bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi karşısında ancak bölücülük amacı ile kurulmak ıstenen tüzelkişilerin kurulmasını önlemek mümkündür. Bu yorum, Türk vatandaşlan arasında aynmcılık yapıldığına ilişkin kanatten doğan gerginlikleri azaltacak ve toplumsal banşa katkısı olacaktır' demişlerdir. Bu çağdaş yuruma dayanan mahkeme de tescili yapmıştır." Mahkemenin tescil işlemine karşı Vakjflar Genel Müdürlüğü'nün Yargıtay'a başvurduğunu belirten Çamlıbel. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin ocak ayı sonunda tescil karannı onadığını ve KürtKav'ın kurulduğunu resmen ilan ettigini söyledi. Vakıf kurma ginşimiyle Kürt aydınlannın ilk kez aralanndaki siyasi farklılığı gözardı ederek bir araya geldiğine dikkat çeken Çamlıbel, bunun "çeJişerek de olsa beraber iş yapma" konusunda örnek oluşturduğunu vurguladı. Gerek Türk, gerek Kürt, insanlann artık politikanın dışında da bir yaşamın bulunduğunu görmesi gerektiğıni, çünkü yaşarrun sanat. bilim. edebiyat ve ekonominin de yaşamın birer parçalan olduğunu belirten Çamlıbel, \akfın, Kürt dili. edebiyatı. sanarı, sosyolojisi, mimarisi, folkloru üzerine bilimsel, akademik çalışmalar yapmak, belgelemek ve kitlelere sunmak amacını yüklendiğini dile getirdi. Çamlıbel, karan şu nedenlerle sev ındirici bulduklannı söyledi: "Bu kararla. cumhuriyet tarihinde ilk defa devlet, Kürt kimlikli bir kurumu resmen tanımış oluyor. YaniTOvıktırreddettiği, inkâr ettiği ve yok etmeye çalıştığı bir haİkın varuğını kabul edivor. Bu çok se\indirici bir şey. Türkiye, binlerce kültürün öimüş olsa dahi blerinin var olduğu bir coğrafyadır. Bö>le çok renkli çok köklü bir zengin mozaiğin sahihi olmaıııı/a karşın insanlan devletin çizdiği dar bir alana hapsetmek, bir cinayettir. İnsanlara haksızlıktır, /uliimdür. Bu tabloya renk katmak, bu açılımı yapabilmek için KürtKav'ıkurduk." CHP'li Kahraman, anti demokratik uygulamalann giderek yoğunlaştığını söyledi 'Işkence devleti sarsıyor9 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Kahraman, 24 aralık seçimleri sonrasında ortaya çıkan belirsizlik döneminde. özellikle işkence savlan, kayıplar ve faili meçhul cinayetlerin yoğunlaştığını savunarak "FaiH meçhul cinayetler ve kayıplar konusunda devletin sorumluluk taşımadığını ileri sürmek, devletin bu tür olavlara ilişkin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz" dedi. Kahraman, üniversıtelerdeki yüksek harçlann, eğitimde fırsat eşitliği ilkesiyle bağdaşmadığını da kaydetti. Kahraman, dün düzenlediği basm toplantısında, son günlerde yoğunlaşan işkence savlan ile faili meçhul cinayetler konusundaki görüşlenni açıkladı. 'Toplum rahatsız' 24 aralık seçimleri sonrasında ortaya çıkan belirsizlik döneminde, işkence savlan, kayıplar ve faili meçhul cinayetlerin yoğunlaştığını öne süren Kahraman, bunun bir örneğinin de 17 Ocak 1996 tarihinden bu yana kayıp olan CHP Hakkâri Milletvekili EsatCanan ın yeğeni Abduflah Canan'ın cesedinin bir süre önce bulunması olduğunu söyledi. Kahraman, şu göriişleri dile getirdi: "Bu ve buna benzer olaylann karanlıkta kalmasu toplumu ckldi bir şekilde rahatsız etmekte, kişinin yaşam güvencesini sağiamakla yükümlü devtete olan gü\en duygusunu ne \azik ki sarsmaktadır. Türkive Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir ve her ferdin can \e mal güvenliği devletin güvencesi altındadır. Devletin yetkili organlaraun, bu tür eylemleri devletin gcrçekleştirmediği ve bir sonımluluğu olmadığı vününde ileri sürdükleri savlar, devletin bu olaylara ilişkin sorumluluğunu ortadan kaMırmaz." Basın toplantısında, öğrencilerin üniversite harçlanna yönelik protesto eylemlerine de değinen Mehmet Kahraman, bu uygulamanın yeniden gözden geçırilmesi gerektiğıni vurgulayarak "Yüksek harçlar. eğitimde fırsat eşitiligi ilkesi ile de bağdaşmamaktadır. Geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizi yükseköğrenimden mahrum bırakmak, bindiğimiz dalı kesmektir1 " dıye konuştu. Kahraman, harçlan protesto eylemi yapan öğrencilerden de hukuk kurallan dışına taşmamaya özen göstermelerini ve haklı olduklan bir konuda haksız duruma düşmemelerini istedı. Adana Vali Vekili: 'îşkence var' diyenler suçludur ADANA (Cumhuriyet Giiney Üferi Bü- rosu) - Uluslararası katılımlı "Tıp ve tnsan Haklan Sempozyumu"nda konusan Ada- na Vali Vekili Sami Durukan, İHV temsil- cisi MustafaÇinkılıç'ın dile getirdiği işken- ce olaylanna yanıt verirken "İşkence yapıL- masını kabullenmiyorum. İşkence kkÜasın- da bulunanlar mutiaka suçludur" savında bulundu. Türk Tabıpleri Birliği (TTB) ile Adana Tabip Odası'nın (ATO) birlikte düzenledi- ği sempozyurnda söz alan tnsan Haklan Vakfı (IHV) Adana Temsilcisi Avukat Mus- tafa Çinkılıç, vakfa Adana'dan başvuran 167 kişiden yüzde 20'sinin "evterinde işken- ce görmekten" yakındıklannı anlattı. tş- kencecilerin eylemlerine "kamuoyunu ko- nımayı"gerekçe gösterdiklerini aktaran Çinkılıç, şunlan söyledi: "Oysa işkence yapanlann toplum içinde dolaşması kanıu yaran açısuıdan tehlikefi- dir. Biz işkence vapanlan da tedavi ederek topluma kazandırmayı amaçlıyoruz. Söy- lem olarak herkes işkenceye karşı, bunun bir insanlık suçu olduğunu kabul ediyor, ama işkence süriiyor. İşkence \2panlar ko- runuyorlar. Örneğin Goktepe olayındaola- ya adı kanşan polisler hâlâ > argı önüne çı- kanlamadılar. İşkence >apanlan ortaya ÇK- karmak için mekanizmalar gereklL Yasa yetmiyor." Valinin önyargtsı Toplantıdan önce yapılan konuşma tek- lifinı geri çeviren Adana Vali Vekili Sami Durukan, İHV temsilcisi Çinkılıç'ın ko- nuşmasının ardından söz istedi. İşkenceye şiddetle karşı olduğunu söyleyen Vali Ve- kili Durukan, şöyle devam etti: "İşkence iddiasında bulunanlar mutlaka suçludur. Hiç kimsenin işkence yapmasını kabuUenemiyonım. Başka yöntemlertesuç- lular ortaya çıkanlabilir. 1984 yılından bu yana PKK, infazlar yapb. yeğenim Bitlis'te şehit oldu. Bu kadar vatan evladı öldürül- dü. Ancak İHD, PKK terör örgütünü hiç kınamadı. Bunlar da insan haklan ihlali değUdenedir?" Adana Emniyet Müdürü Mehmet Gün- doğdu'nun da katıldığı ve çeşitli notlar al- dığı sempozyumda TTB Genel Sekreteri Ata Soyer de bir konuşma yaparak 20 yıldır in- san haklan ihlallerinde bir azalma olmadı- ğına dikkat çekti. lşkenceyi kınayan çok sayıda toplantı ya- pıldığı halde sorunun çözülemediğine işa- ret eden Soyer, "Ege'de iki kayahk için kı- yameti kopartan kadın Başbakan. Ege'de- ki fidanlanmızla, çocuklanmızla neden il- güenmiyor" dıye sordu. ATO Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bayram da konuşmasında, işkence hasarlannı orta- ya çvkarma ve bunlann erken ve geç teda- v ilerini yapma konusunda hekimlerin üze- rine düşeni yaptığını, yapmaya da devam edeceğıni söyledi. Sempozyumun açılışında Uluslararası Af Örgütü'nden James \Valsh. Danimar- ka'dan dermatolog Lis Danielsen. lngiliz Tabipler Birliği"nden Ana Sommervilla, ABD'den dahiliye uzmanı VTncent Lacopi- co da çeşitli bilgiler verdiler. Denizcilik'ten sonımlu devlet Bakanı Mehmet Sevigen,CHP IstanbuIİI Yönetimi'ne bir yemekverdL &ın>erBeyaz Köşk Restorantı'nda düzenlenen yemeğe Çahşma ve Sosval Cüvenük Bakanı MustafaKuUCHP tstanbul milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci, Parti Meclısi üyesi Bedri Ba>kam, tl Başkanı Siehmet Ali Ozpolat, sanatçı Leyla Tekül üe beİediye ve ilçe başkanlan kaüldı. DYP'nin CHP'ye teklif götürmesine parti kurmaylarından tepki 6 DSP eliııi tasın altuıa sokmalı9 HULYATOPCL Koalisyon görüşmelerinde il- ke olarak anlaşan DYP ve ANAP'ın Meclis'te sayısal ço- ğunluğu sağlamak için CHP'ye teklif götürmesi partide tedir- ginlik yarattı. Seçim öncesinde ANASOL için ışık yakan DSP'nin sorumluluktan kaçtığı- nı öne süren CHP yöneticileri. "EcevitANASOL'ukurmakiçin sözvermiştir. Arbk elini taşın al- una sokmabdır'' dedıler. Parti yö- neticılen CHP'nin muhalefette kalması gerektiğini savundular. ANAYOL için gün sayılırken hükümet için üçüncü ortak ara- yışı da sürüyor. DYP ve ANAP'ın hükümete üçüncü or- tak olması için CHP'ye ışık yak- ması CHP'de huzursuzluk ya- rattı. Konuya ilişkin olarak so- rulanmızı yanıtlayan CHP yö- neticileri, ANASOL için umut veren DSP'ye hükümette görev alması için bir kez daha çağn- da bulundular. DSP sözünü tutsun' CHP'nin Türkiye'nin sorun- lannın çözümlenmesı içinbugü- ne kadar elinden geleni yaptığı- nı söyleyen denizcilikten so- rumlu Devlet Bakanı Mehmet Sevigen. şimdi muhalefette kal- mak istediklerini belirtti. Daha önce iktidar olmak için söz ve- renlerin bugün kaçtığını savunan Sevigen. "DSP, ANASOL'u kur- mak için söz vermiştir. Şimdi ise elini taşın altına sokmuyor" de- di. Bülent Ecevit'ın iktidara gel- me kaygısını taşımadığını, yal- nızca muhalefette kalıp eleştiri yapmak istediğini savunan Meh- met Sevigen, DSP'yı sorumlu- luktan kaçmakla suçladı. Türki- ye'nin sorunlannın çözüm bek- lediğini anımsatan Sevigen, şun- lan söyledi: "Törkiye'yi yönetmek için ta- lipseniz, sıra size geldiğinde ha- yır demeşansınız da yoktur. DYP ve ANAP'ın millervekili sayısı yeterli olmaysa, hükümet için CHP'ye ihoyaç varsa sorumlu- luktan kaçmayız. Ancak seçim- ter şunu gosterdi ki halk biam muhalefet ounamızıistiyor. CHP, tabanının istemlerini dikkate alan bir partidir. Muhalefette kalnıak istiyoruz ama Türki- ye'nin geçmişte olduğu gibi bu- gün de bize ihtiyacı olursa so- rumluluktan kaçmayız." Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kul ise geçen haftanın RP ve ANAP'ın hükü- met kurma çalışmalannın tedir- ginliği ile geçtiğini söyledi. RP'nin hükümetten uzaklaşma- sının Türkiye için bir kazanım olduğuna dikkat çeken Kul, "CHP Türkiye'nin geüşmesine, demokratikleşmeye veinsan hak- lan ihlallerinin önünc geçilme- sine katkı sağlayabüecekse, edil- gcn dcğil etkin olacaksa hükü- mette görev almahdır"diye ko- nuştu. DYP ve CHP koalisyon hükü- meti döneminde yaşanan sorun- lan anımsatan Kul, CHP'nin hü- kümette yeniden görev alması durumunda imzalanacak koalis- yon protokolüne diğerpartilerin uyması gerektiğini vurguladı. DSP'nin seçimler öncesinde ANASOL'a ışık yaktığını söy- leyen Kul, partiyi sözünü tut- ması için göreve çağırdı. CHP İstanbul Milletvekili Ah- met Güryüz Ketencide CHP'nin koalisyona ortak olmasmın hiç- bir haklı gerekçesi olamayaca- ğını savundu. Ketenci, "CHP'vi şu veya bu nedenle koalisyona sokmak intihar olur"dedi. 8 sanığın yargılandığı davada avukatlar dajandarma tarafmdan tartaklandı Baro işgali davasında olay çıktı İstanbul Haber Servisi - tstanbul Barosu'nu işgal ettikleri gerekçesiyle haklannda dava açılan 7'si tutuklu 8 sanığın yargılandığı davada olay çıktı. tddianamedeki isim sırasına göre oturmayı reddeden sanıklar, salondan çıkanhrken slogan atınca jandarma tarafmdan tartaklandılar. Halkın Hukuk Bürosu adına yapılan açtklamada. olaylar sırasında sanık avukatlan Metin Narin ve Mehmet Gürsoy'un da tartaklandığı bildirildi. İstanbul 1 No'lu DGM'de devam eden duruşmaya tutuklu sanıklar Ahmet Güzel, Şeref Ateş, Cem Kayıru Muharrem Genç, Ertan Yiğit, Metin Ergjn, Turan Türk ve tutuksuz sanık T.A katıldılar. Duruşmamn başlamasının ardından mahkeme heyetı başkanı, sanıklardan kimlik tespiti ve sorgulann yapılması için iddianamedeki sıraya göre oturmalannı istedi. Ancak sanıklar, mahkeme başkanının bu istemini yerine getirmediler. Bunun üzerine mahkeme, savcının da görüşüne başvurarak sanıklann salondan dışan çıkartılmalanna karar verdi. Daha sonra sanık yakınlannın ve basın mensuplannın salondan çıkartılması sırasında sanıklar, "Savunma hakkumz kısıdanamaz"şeklinde slogan atmaya başlayınca jandarma müdahale etti ve sanıklar zor kullanarak dışanya çıkanıldı. Olaylar sırasında sanık avukatlan da jandarma tarafmdan tartaklandı. ÖRÜŞl CÜNEYT AKALIN Reklamlar Refah'ın Olsun, Otobüslerimi Geri îstiyorum... ^ i ^ . nceleri daha yumuşak baş- f "% lamıştı. Giderek korku film- m 1 lerindeki araç-gereçleri an- 1 M dınr oldu. Bir gün, dev bir ^ ^ ^ ^ kamyonun tekerinin lastiği üzerinize yuvarlanıyormuş gibi oluyor, bir başka gün bir tamiıtıanenin önünde kaderine terk edilmiş izlenimi yaratan bir akü, yan yatmış bir halde, karşınıza çıkıveriyor. Sabah sağ tarafınızdan kalk- mış iseniz, hava güzel, keyfiniz de ye- rindeyse, yere dökülecekmiş gibi görü- nen havuç-patates parçalanna, bezel- ye tanelerine içiniz cızz ediyor, kafanız kızgınsa karşınıza dikiliveren ve özellik- le gözünüzün içine sokulan tuvalet ta- kımını kiıietesiniz geliyor. Beterin beteri varmış; bazıları kapka- ra renkleri ile hayalete dönüştü. Hele ge- ce karanlığında birden karşınıza çıkınca ve o simsiyah zeminden sarı bir bilmem ne balatası fırlayıverince, korkma ile kız- ma arasında gidip geliyorsunuz. iş iyice çığrından çıktı. Beİediye oto- büslerinde vatandaş kırk yılın başında bir yer bulunca oturur, birkaç dakikalığına etrafı seyrederdi. Şimdi reklamlar cam- larataştı. 'Cam kenan koltuk' sayısı yüz- de elli azaldı. Nedeni 'cama taşan' rek- lamlann daha çok 'gelirgetirmesi' olma- lı. Refahlı belediyenin otobüslere reklam tulumları giydirmesi, başta hemangi bir tepkiye yol açmadı. Önce şaşırdık doğ- rusu, acaba böylesi daha mı iyi diye sor- duk kendi kendimize. Şimdi, bir deger- lendirme yapmanın zamanı geldi de geç- ti bile... iyi oldu, hoş oldu diyen beri gelsin. Londra deyince akla iki katlı otobüsler gelir. Gelenekçi Ingilizlerotobüslerin el- li yıl önceki modellerini bile korumaya ça- lışırlar. (Ilginçtir, aynı şeyi taksiler için de yapıyorlar.) Kıpkırmızı, kocaman otobüs- ler, yazın sıcağında kışın soğunda ken- tin herhangi bir durağında bekleyen ve bir başka yere ulaşmaya çalışan yolcu- lara, daha uzaktan 'geliyorum' müjde- sini veren 'motorlu dostlar' olarak sivri- lirler. Paris'in otobüsleri yeşil renktedir. New York'un otobüsleri bir ara metalik griy- di. Komşu Rodos Adası'nda ise otobüs- ler mavi renge boyanmıştır. Bizde ise neyin otobüs neyin reklam panosu olduğunu anlayana aşkolsun. Bu 'yeniliğin' bizim piyasa ekonomi- sinin ateşli savunucularının çok hoşuna gittiğini sanıyomm. Eh yuppiler ve Re- fahçılardan, birisi reklamı alan, birisi de veren olduğuna göre beğeniyor olmala- rına şaşmamak gerekir. Ancak bu 'yeniliği' Istanbul'a layık gö- renlere küçük birsoru sorarak bir test ya- pabiliriz; özel sektör niye aynı şeyi yap- mıyor acaba? Üzerinde kocaman bir lastik ya da bilmem ne marka bir akü res- mi bulunan ya da yan cephesinde koca bir sucuk kangalının asılı durduğu bir Varan, bir Ulusoy otobüsünü düşünebi- liyor musunuz? Onlar şehiıierarası yol- larda kendi amblemleri ile kimlik kavga- sı verirken İstanbul Belediyesi'nin bu yo- la gitmesi çok tuhaf olmuyor mu? Bıra- kalım şehirterarası taşımacılık yapan oto- büs şirketlerini, şehir içi taşımacılık ya- pan halk otobüsleri bile daha tokgözlü davranıyorlar; daha sorumlu davrandık- lan bile söylenebilir... Bizim 'gelenekçi' olduğunu öne süren belediyenin gözü ise panodan ve paradan başka bir şey gör- müyor. Iğneyi Refah'a, çuvaldızı reklamcılara Eğri oturup doğru konuşalım. Bütün bu acayiplikleri salt Refah'afatura etmek, insafa sığar mı? Reklamcılara ve bilmem ne işletmesinin 'reklamdan sorumlu me- nager'lerine ne demeli? Bu işletmelerin yöneticileri, bu kente karşı hiç mi sorumluiuk taşımıyorlar? Bu reklamlan Refahçılara vermek için sıra- ya girenler kimlerdir, bundan ne umuyor- lar? Kimse 'maddisıkmtı', 'gelirierinyeter- sizliği' bahanelerinin arkasına saklan- maya kalkışmasın lütfen. Bu kentteoto- büslerdeki reklam panolan, otobüsler kadar eskidir. Beİediye otobüsleri, daha Refah ana- sının karnından doğmamışken, beledi- yecilik nedir bilmezken, istanbul sokak- lannda bir oraya bir buraya koşuşturup duruyorlardı. MAN'lar, bir zamanların homurtulu, gürültülü Skoda'ları, çevik, yağ gibi ka- yan Leyland'lar, hatta Ikarus'lar, kırmızı- kirli san renkli, kocaman tekerlekli yol ar- kadaşları, sabahın köründen geceyarı- lanna kadar yüzbinlerce yolcuyu bir semt- ten ötekine taşırken, kent yaşamına bir renk, bir estetik katıyorlardı. Daha doğ- rusu katıyorlarmış. Hoşluklarını şimdi daha iyi anlıyoruz. Otobüslerimi istiyorum! Panolar bele- diyenin deposunda, paralar anakentin ka- sasında kalsın. Hiçbirinde gözüm yok. Ben yalnızca otobüslerimi istiyorum. Siz de benim gibi düşünmüyor musunuz? CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Tarihe Hafîf Yaklaşımlar.. 'Dar' (ev, yer, yurt) ve 'aceze' (güçsüzler, korunma- ya muhtaçlar) sözcüklerinden oluşan 'darülaceze', Türkçede •düşkünlerevi'yada 'düşkünleryurdu' söz- cükleriyle karşılanıyor. istanbul'daki 'Darülaceze' ku- rumu, seçimler sırasında, kurumda barınanlara bas- kı altında oy verdirildiği iddialarıyla gündeme gelmiş- ti. Şimdi bir kez daha, binaya II. Abdülhamit poste- rinin asılması ve bunu izleyen protestolarla dikkatle- ri üzerinde topladı... Doğrusunu söylemek gerekirse, kurumun 1896'da, II. Abdülhamit döneminde kurulmuş olduğunu ben böy- lece öğrendım... Başlangıçta 'Dahiliye Ve/câ/etı'ne bağlıyken, yönetimi 1925'te belediyeye bırakılmış. Günümüzde de İstanbul Belediyesi'nin yönetimin- de... 'Dani/aceze'kurumundanelerolupbitiyor? Ku- rumun kapasitesi, olanakları nedır? Amacına uygun çalışmakta mıdır? Üzerine gidilmesi, araştınlması, di- diklenmesi gereken önemli bir konu... • • • II. Abdülhamit'in 33 yıllık saltanat dönemi (1876- 1909), Osmanlı imparatoriuğu'nun en karmaşık vesan- cılı birevresini kapsıyor. Balkanlar'daveOrtadoğu'da ulusal uyanışlar ve ayaklanmalar; Rusya'nın ve Batı- lı emperyalist devletlerin sadece bu bölgelerdeki de- ğil, Anadolu içlerine kadar uzanan saldınlan, kışkırt- maları ve çıkar çatışmaları; Rus ordusunun Doğu Anadolu illerini ele geçırmesi ve Batı'da Yeşilköy'e ka- dar ilerleyişı; lngiliz donanmasının Boğazlar'a girişi; önceki dönemlerden birikerek gelen dış borçlar; Tan- zimat, anayasa, Batılılaşma sorunları... Meşrutiyet yanlısı Mithat Paşa ve arkadaşlarının desteği ile tah- ta çıkan padişahın, kısa süre içinde diktatörlüğe yö- nelişi... Hafıyelik ve sansür kurumlannın görülmemiş ölçü- de genişlemesı... Polisiye romanlar okumayı seven (bunları kendi zevki için Batı dillerinden çevirten), ma- rangozluk sanatına ve Batı müziğine tutkun II. Abdül- hamit'in ilginç kişilik özellikleri... Saltanatı dönemin- de Rüşdiye ve Idadi'lerin (ortaokul ve sonrasındaki okullar) yaygınlaştırılması; Hukuk Mektebi, Sanayii Nefise, Ticaret Mektebi, Darülfunun (Üniversite), Emekli Sandığı gibi okul ve kurumlann açılması; ce- za usulü ve ticaret usulü yasalannın çıkanlması... Bü- tün bu olaylar ve olgular, Anatole France'ın yakış- tırması olan 'Kızıl Sultan' tanımına indirgenerek açık- lanabilir mi? Ya da başka bir deyişle, Osmanlı tarihi- nin böylesine yoğun, başdöndürücü bir dönemi, pa- dişah da olsa, tek bir kişinin başarı ya da başansız- lıkianyla özetlenebilir mi? * • * • 'Darülaceze' binasına II. Abdülhamit'in posterini astıranların bütün bu konularda derinlemesıne görüş sahibi olmaya gereksinim duyduklarını sanmıyorum. Onlar için II. Abdülhamit, cumhuriyetin modern de- ğerlerinin karşısına çıkarabileceklerini düşündükleri, güncel siyasal amaçla kullanmaya çalıştıklan bir sim- gedir. Postere içi boyayla dolu yumurta atılmasını protesto etmek için toplanan, sakallı, asık yüzlü top- luluğun, 'Nizam-ı Âlem Ocaklan 'na Abdülhamit pos- teri asmaya yeltenenlerin, bu konularda ciddi görüş sahibi olabileceklerini gösteren bir işaret de yok. II. Abdülhamit'in, kendi döneminin koşullarında siyasal amaçla uygulamaya çahştığı Islamcılık sıyasetıni, ha- lifeciliği, akıllannca bugünün koşullannataşıyabilecek- lerini sanıyorlar. Bütün bunlar, günlük siyasetin, dar ufuklu, yüzeysel çıkar hesaplandır. Başka bir deyiş- le, tarihe hafif yaklaşımlardır. • • • Ben, II. Abdülhamit'in, 'YüceHakan'yada'KızılSul- tan' gibi yakıştırmaların ötesinde, uzak ve yakın tari- himizin bütün önemli kişileri ve olgulan gibi, tarihte- ki nesnel yerine oturtulmast gerektiğine inanıyorum. Kişiliğine ve döneminin koşullarında yaptıklarına ya- kın mercekle bakıldığında, ondan bir önder yaratma- ya çalışan bugünün ıslamcılarıyla ve cumhuriyet kar- şıtlanyla arasında bir bağıntı kurulamayacağını; bu- nun da ötesinde, yine döneminin koşuilan düşünül- düğünde, onun bugünün Islamcılan ve cumhuriyet yö- netımı karşıtlarından daha ileri ve modern bir kimliğe sahip okjugunun bile söytenebıleceğini düşünüyorum... • • • Bütün bu söylediklerim de hiç kuşkusuz ki bilim- sel savlar değıl, benim tartışmaya açık kişisel düşün- celerim ve bunun yanı sıra sağduyuya, soğukkanlılı- ğa, ciddiyete çağndır. Abdülhamit yandaşlannın, pos- terler ve sloganlaria Osmanlı tarihinin yorumuna kat- kıda bulunamayacaklan (böyle bir amaçları varsa eğer); tam tersine, karşıtlıklan körükleyecekleri belli birşeydir... Önemser göründükleri o tarihe, yukarda kullandı- ğım deyimle, hafif bir yaklaşımdır bu... Konuyla ilgili olarak bana soru yönelten, fakat yazılı yanıtımı bek- leme saygısını göstermeksizin (daha sonra kullandı- lar mı, bilmiyorum) çarpıtıcı yayın yapan 'ciddi' 'Ye- ni Şafak' gazetesi, aynı hafifliğe alet olmuştur. Pos- tere ve altındaki anlamsız ve kışkırtıcı 'nice yüzyılla- ra' sloganına içi boya dolu yumurta fırtatarak tepki gös- teren kuruluşun protestosu da en azından, yumurtalı bölümüyle hafifliğe düşmekten kurtulamamıştır. Taşlara ruhsat istendi Poiis, gikjulüncı oldığı mezartoşını bıraktyor İstanbul Haber Servisi. Gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürüldüğü öne sürülen Hasan Ocak ve Ga- zi Mahallesi olaylannda ölen Zeynep Poyraz' ın, em- niyet güçlerince el konulan mezar taşlannın, ailelere geri verilmesi karan alındı. Gazıosmanpaşa Cumhuri- yet Başsavcılığı, polisin rne- zar taşlanna "mezar \eri inşaat nıhsab bulunmadığı'" gerekçesiyle el koyduğunu ve ruhsatın alınması ile me- zartaşlannın geri verilrtıe- sine karar verdiklerini avık- larken, Hasan Ocak'ın ha - bası Baba Ocak "Biz rnh- satımızı 25 Mart 95tarihi n- dealmışOk" dedi. "Aıut mezar yapılmak is- tendiği, Mezarlıklar Mü- dürlüğü'nden ruhsat akn- madıgı ve mezartaşlan Û7£- rinde suç unsuru teşkil ede- cek yazılara yer verildigi'' gerekçeleriyle çocuklanım mezartaşlanna el konuldu- ğunu açıklayan Ocak ve Poyraz ailelerine, Gazios- manpaşa Emniyet Müdür- lüğü' nce dün taşlann teslim edileceği açıklandı. Mezartaşlannın ladesi için önceki gün ailelere teb- Hğ karan veren Gaziosman- paşa Cumhuriyet Başsav- cısı Celil Demircioğlu. po- lisin mezar taşlanna el koy- masmın nedeninin mezar- lık yapma ruhsatı alınma- ması olduğunu söyledi. De- mircioğlu, şunlan dedi: "Aileler gazetelere 'Şehit- ierimiz için mezar yaptır- dık, şehitliginıizi 14 ocakta açıyoruz' şeklinde ilan ver- mişler. Bunun üzerine polis bu mezartan kontroletmiş. Bize yansıtdan, mezarüğm tüzüğe aykın olarak yapıl- mak istendiği. Biz de takip- sizfik karanverdik. Basın bu işi büyütüyor. Mezartaşla- nnın gözaltına alınması gi- bi birşev olanıaz. Sorun ruh- sattan ibaret"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle