Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CumhuriyetImtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetraeni: Orhan Erinç • ^ış Haberler: Ergun Balcı • Istıhbarat- Ceneiz
Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet i"d l r
,'™ • Ekonomı: Bölent Kuanlık
- - - J
- - • • • Kuitur: Handan Şenköken • Spor:
Abdülkadir Yücclman • Makaleler: Sami
Karaören • Düzeltrne Abdullah Yazıcı
_ fotoğraf Erdoğan Köseoğlu •Bılgı-Belgc:
Edibe Buğra # \ urt Haberlen: Mehmet Faraç
Çetinkaya # Yazıişleri Müdürlen
fbrahim Yıldız, Dinç Tayanç (Sorumlu)
# Haber Merkezı Müdüru. Hakan Kara
# Görsel Yönetmer^ Fîkret Eser
Yav-m Kunılu: Ühan Sdçok (Başkan),
Oiiıan Erinç. Oktay Kurtböke.
Hikmet Çetinluya, şikran Soner,
Yıldız, Orhan Bursalı, Muslafa
Bılbay, Hakan Kara.
Ankara Temsılcısı. Mastafa Balbay • Haber Müduru:
Doğan Akm Atatürk Bulvan No: 125, Kat:4, Bakanlıklar-
Ankara Tel. 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • Izmır
Temsılcısı: S«rdar Kınk, H. Zıya Blv. 1352 S 2/3 Tel.
4411220, Faks. 4419117 #Adana Temakna: Çeön Yigenogju,
lnönü Cd. 119 S No 1 Kat: 1, Tel: 3522550, Faks 3522570
Müessese Müdüıü. Erol Erkut • MEDYA C: • Yönetım MEDYA G : •
Koordınatör. Ahmet Korukan 0 Kunılu Başkanı-Genel Yönetım Kurulu
Muhasebe Bölent \ cner 91dare Mudûr Gülhin Kniuran Başkanı - Genel
HüseyinGürertl^lctme Önder • Koordınaıor Reha Mudûr Cıtan
Çetik 0 Bılgı-tşlem. Nail toal # Işıtman•Genel Mûdûr Akmen #Murahhas
Bılgısayar Sıstem MûrûvetÇüer Yardımcıa MincAkd«| ü>e BoraGönenf
Yırımli)an ve Basan: Yenı Gün Haber Ajansı, Basm ve Yayıncılık A.Ş
Tirkocağ: Cad 39 41 Cagaloglu 34334 tst PK 246 Istanbul Tel (0/212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0/212) 513 85 95
2 MART 1996 lmsak: 5.06 Güneş: 6.30 Öğle: 12.23 îkindi: 15.29 Akşam 18.03 Yatsı: 19.22 M E D Y A C Tel 514 07 53 - 513 95 80-513 84 60-61, Faks-5118466
\
Jean yaürımı
için anlaşma
• Haber Merkezi -
Dünyanuı en çok satılan
jean markalanndan Lee ve
VVrangler'in Türkiye
üretıcisı Mavi Ege,
Brüksel'de her iki
firmayla da 15 milyon
dolarlık yatınm için niyet
anlaşmasına vardı. Mavi
Ege, söz konusu
fırmalarla olan lisans
anlaşmasını da 2001
yılına kadar yeniledi.
Mavi Ege yetkilileri,
tasarlanan yatınmla 1200
Türk işçisine istihdam
olanağı sağlanacağını
bildirdiler. Türkiye'deki
pazar payını arttırmaya
çahşan Mavi Ege, AB
ülkelerine ve Ortadoğu'ya
kendi üretimi Lee ve
VVrangler jeanleri ihraç
etmeyi amaçlıyor.
Ödüllü
sanıklar
• Haber Merkezi - Geçen
yıl ağustos ayında, nûkleer
denemeleri protesto için
Çin Konsolosluğu önünde
izinsiz gösteri yapan
Greenpeace ve Nükleer
Kârşıtı Platform
üyelerinin yargılanmasına
devam ediliyor. 0ç yıla
kadar hapis cezası
istemiyle açılan davanın
üçüncü duruşması,
Greenpeace'in, nükleer
denemelere karşı yaptığı
çahşmalar nedeniyle
Orhan Apaydın
Demokrasi ve Banş Vakfi
1995 Banş Ödülü'nü
almasından kısa bir süre
sonra, 7 mart perşembe
günü gerçekleştirilecek.
Davanın sanıklan
arasında, ödül töreninde
Greenpeace'i temsil eden
Greenpeace
Mediterranean Ofısi'nden
Berto Hullu da bulunuyor.
Uzmanlar, ailelerin, özel eğitim programlannın organik bir parçası sayılması gerektiğini belirtiyorlar
Ozürliîlerle yaşayanlar da eğitflmeiiFtGENAIALAY
Özürlü çocuklann ailelerinin de
destege ihtiyacı var. Özürlü çocuk-
lanna bakmak, eğitim vermek ve
onlarla birlikte yaşamak durumun-
da olan anne-baba ve kardeşlere eği-
tim ve yardım venlmesinin, özel
eğitim programlanrun organik bir
parçası sayılması gerektiği belirti-
liyor.
Eğitilebilirdüzeyde zihinsel özür-
lü ve otistik çocuklann bulunduğu
Saadet Anaokulu ve tlkokulu ile
Hayriye Kemal Kusun Eğitim ve
Uygulama Okulu'nda, anne-baba-
lara yönelik grup çalışmalan gerçek-
leştirilmiş. Marmara Üniversitesi
Eğitim Büimleri Fakültesi öğretim
üyesi Yrd. Doç. Dr. Psk. Nevin Era-
car Başar, uzman eğitim danışma-
nı LJka Beharve okul müdürü pe-
dagog Ayfer Kemalbay. Saadet Ana-
okulu ve llkokulu'nda aıle danışman-
bğı işlevine yönelik uygulanan grup
psikoterapısi çalışması ile ilgili ha-
zırladıklan raporda, bu çalışmanın,
özürlülerin aileleri için de çeşitli
açılardan yararlı oiabileceğinin an-
laşıldığuu belirtiyorlar. Özürlü ço-
cuğu kabul, rahatlama ve güçlükler-
le baş edebilme yönünde geliştirme-
nin amaçlandığı çalışmayı, uygu-
layıcılan şöyle dile getiriyor:
''Zihinsel veya ruhsal özürlü ço-
cukla inşki, gerek sözlü ileaşim gerekse duy-
gusal etkileşim bakımından oldukça güçtür.
Detisim probtemlerL, giderek onlara bakun
vermek. egitmek ve birlikte yaşamak duru-
nuındaki aile bireyierini zonamaya başiar.
'Sevgi', 'sorumluluk', 'zorunluliık', 'yor-
gunluk' ve 'bıkkınnk' gibi kavranuardan
1* V P IT1İP1*' « P r t T Î « İ Öncesııurtanımadandüşlediier.Sonradüşlerineefleriy-
ı v c I J U C I a c ı g i M fc ş e ^ , v e r ^ , U e r Böylece ortaya, "Düîler ve Eiler" sergi-
si çıkö. Saadet Ana, tlk ve Meslek Okıılu' nda eğitim gören zihinsel engelli ve otistik çocuklann yap-
tiklan ebru, resim ve ei sanatlan yapıtianndan olusan "Düşler ve EUer" adlı sergl, dün Mimar Si-
nan Üniversitesi Resim ve Heykd Mûzesi'nde açddı. Yapıtiannı büyük bir sevinç ve gunırla ser-
güeyen çocuklann, özeUikle ebru çalışmalanna verdikkri adlar, düşlerinin suur tanımazlığmı or-
taya koyuyordu. "Güzel Bir Kız", "Akan Damla", "Sabun Köpüğü", "Aşk Kalbi", "Ejderhalann
Düğiinü", bu çahşmalara yapıtlann sahiplerince vcrilen adlardan bazılan. 2,6,8 ve 9 mart tarih-
lerinde gezüebflecek sergideki \ apıtlar. geliri okul varanna kuUanılmak üzere saöşa da sunuldu.
ohışan bir problem yumağı nızla büyür. Ai-
lede başta en çok Dgilenen kişi -genellikle an-
ne- olmak üzere tıinı bireylerde probiemier
başgösterebilirr
Ailelerle yapılan grup çalışmasının 'duy-
gusal paylaşun' aşamasında aile bireylerine
şu sorular soruldu:
- Çocuğunuzun özürlü olduğurtu anladı-
ğınızda neler hissettiniz?
- Bu tür bir çocukla yaşarken ne gibii güç-
lükler çıkıyor?
- Eğitim ve/veya sağaltım yönünde güç-
lükler neler?
- Çocuğunuzla iliskinizde ona karşı olum-
suz duygulannız neler?
- Özürlü çocuk yüzûnden aile
içinde yaşanan probiemier neler?
- Kardeşler nasıl etkileniyor?
Bu çalışma sonunda vanlan so-
nuç ise şöyle: "Çahşma ve yaşan-
olar göstermiştir ki Özürlü çocuk-
larla Ogilenmek, kurum ve kuru-
luşlar kadar anne-babalar için de
kolay olmamaktadır. Bu ailelerin
yaşadıklan zor durumdan ötfirü
girdikleri kısırdöngü, çare arama-
yı da reddetme tumumunu gelişti-
riyor gibi görünmektedir. Zira an-
ne-babalan, özeüikk babalan dü-
zeniçjthpnayagetrmek bir hayligüç
olmuştur. Anlaşudığına göre, öziir-
lülerin aileleri için yeni varsayunlar
üretmezonınluluğu vardır.Âfleeği-
tim ve sağaltunı, özel eğitim prog-
ramlarının organik bir parçası sa-
yümaİKurf
Yrd. Doç. Dr. Nevin Eracar Ba-
şar, Hayriye Kemal Kusun Eğitim
ve Uygulama Okulu'nda otistik ço-
cuklann aileleriyle gerçekleştiri-
len 'etkileşim grubu' sürecini, üye-
lerdeki değişim ve gelişim açısın-
dan şöyle değerlendiriyor:
"Değişimin anne-çocuk Uişkisi
çerçevesinde başladığını görmek-
teyiz. Ortayaçıkan gerçek,otistik ço-
cuk annesinin, (belki bütün özürlü
çocuk annelerinin) çocuklannı hiç
kimsc, hatta baba ile dahi pa> laşa-
mamalandır. Olasıdır ki v ıllar yılı anne-ço-
cuk ilişkisindeki bozukluğa dâyandınlmış
olan otizm. anncleri suçluluk duygulan k;in-
de vaşamaya ıtmektedir. .AileiçindebütünOiş-
kiler hasta çocuk ûzerinden kurulmakta, bu
da çocuğun bu roMe kalmasmı daha da ko-
laybşörmaktadır."
Anestezi altmdaki
hasta ııasü duyar?
Çeviri Servisi - Ameli-
yat masasında çıplak ve sa-
vunmasız yatarken doktor
ve hemşirelerin sizin hakkı-
nızda neler konuşabileceği-
ni hiç düşündünüz mü?
Bırkadın hastayı ameliyat
eden doktorlar, bazen kadı-
nm göğüslerinin biçimi ve ni-
telikleri üzerine koyu birsoh-
bete dalabiliyor. Bazen de
ameliyat sırasında doktor-
larhastanın durumunun pek
iç açıcı olmadığına ilişkin
görüş belirtebiliyor.
Ama sorun değil, çünkü,
sonuç olarak hastalar nasıl ol-
sa bilinçsiz, öyle değil mi?
Evet, ama beyin, hastabilinç-
siz de olsa bazen duydukla-
nnı kaydedebiliyor. Bir ln-
giliz tıp dergisinde yayımla-
nan rapora göre, bazı hasta-
lar bilinçli bir işitme belle-
ği olmadan da bazı şeylerin
farkına varabiliyor. Eğerbu
olgu gerçekse doktor ve has-
talann şakalan ve kötü ha-
berler, bazı hastalar üzerin-
de olumsuz etkiler yarata-
bilir.
Rapora göre, şişmanlık
kompleksi olan genç bir kız,
anestezi altındayken şöyle
bir yorum "duyduğunu" be-
lirtmış: "Bayağışişkobirkız,
değil mi?" Şişmanhğryla
dalga geçilen genç kız, ame-
liyattan sonra geçirdiği bu-
nalım nedeniyle ruhsal te-
davi görmüş.
Ciddiye ahnmıyor -
Bu konu üzerinde araş-
tırmalar yapan anestezist
doktor John Hughes. bu so-
runun yeterince ciddiye alın-
madığını, oysa ameliyat sı-
rasında hastanın kulağına
kulak tıkacı takılmasınm ya
da birteypten olumlu mesaj-
lar dinletilmesinin pek de
pahalıya gelmeyeceğini dü-
şünüyor.
Peki beyin bilinçsiz du-
rumdayken nasıl öğreniyor?
Bu olguyu açıklamaya çalı-
şan görüşlerden biri şöyle:
Anestezi, kulağı beyin kor-
teksine bağlayan devreleri
kapatmıyor. Korteksin ses-
lere karşı verdiği elektriksel
tepkiler, anestezi altındayken
de sürüyor. Böylece, en azın-
dan işitmenin "ham verile-
ri" beynin birtakım bölge-
lerine ulaşabiliyor.
Bubilinçsiz algılama, ka-
palı bellek sistemi olarak bi-
linen bir dizi beyin devresi
tarafindan kaydediliyor. Bu
bellek türü, bilinçli ya da
açık bellekten tamamen
farklı. Kapalı bellek, bilinç-
sizken öğrenmemizi sağlıyor
ve dünyaya karşı olan ente-
lektüel, davranışsal ve duy-
gusal tepkilerimizi biçimli-
yor.
Bu durum kesin olarak
kanıtlanmamış da olsa dok-
torlar ve hemşireler, ameli-
yat şakalan yapmak yerine,
hastalara Mozartdinletseler
fenaolmaz...
Ş GÖZ kamaşüna bu giysi, Owen Gaster'm, İngiltere Moda
Haftası kapsamında sergiledigi Sonbahar / Kış 19%-1997 koleksiyonundan bir par-
ça. Moda Haftası boyunca, otuzdan fazla moda tasanmcısı en son koleksiyoıüanm
izieyicilerin beğenisine sunacak. (Fotoğraf: REUTERS)
Ölcütler ve örnekler
Gruptan yararlanma
l.fçdökme: Acı,
zorluk, çaresizlik, öfke
ve korku yaşantılarının
aktanmı.
2. Paylaşun: Grup
üyelerinin benzer
yasantılan birbirlerine
aktarmalan.
3. Başedebilme: Güç
durumu asabilmek
yönünde becerilerin
aktanmı.
4. Aşlanhk: Sorunla
birlikte ve soruna
karşın "yaşayabilroe"
gücü.
5. Direnç: Soruna karşın
acı, öfke ve korkuyu
görmezden gelme
eğilimi.
6. Gruba ilişkin geri
büdirim: Grubun işlevi
hakkında duygu,
düşünce ve
değerlendirmeler.
Gruptan yararlanma
ölçütlerine örnekler:
1. "Durmadan şeker
istiyor. Vermemem
gerekir. Ağlamasına
dayanamıyorum.
Veriyorum, bu sefer de
şunanyor."
"Ozûrlö okhığunu
anladığun an dünyam
yüoldı.''
"Akranlannı gördüğüm
zaman ümhsizuğe
kapıhyorum.'"
2 "Aynı ünütsizliği ben
de yasıyorum."
3.*Durumu
kabuUendikten sonra
onunla itişkim daha
kolay oldu."
(Nasıl bir kolaylık?)
u
Koyduğum
kurallarda ısrarcı
olabiByorunı.''
4. "Bu çocuğu Allah
verdi. Bizim elimizde
bir şey yok. O da bu
dünyada yaşayacak.
Üstümüze düşeni
yapmamazı lazım."
5. "Benim oğlan pek
özürlü değil, bize
normal geli>or. Çocuk
yaramazhğı."
6. "Burada işıttiklerün
çok faydah oldu."
(Nasıl?)
"Başkalaruun da zorluk
çektiğini konuştuk.
Buradan rahat
aynhyorum. Nasıl
davranmam gerektiğini
öğreniyonım.'
SEYAHATNAME YAVUZGÖR
Çekoslovakya'nın işgaliDubçek, yürekli bir devlet adamı idi,
galiba işleri biraz aceleye getirdi, veya-
hut parti içindeki muhalefeti pek hesa-
ba katmadı ve daha önemlisi Sovyet-
ler'in ne reaksiyon göstereceklerini de
kestiremedi.
Birteşmiş Milletler'in Anlaşmalar Hu-
kuku Konferansı'nda ikinci delege ola-
rak bulunduğum Vıyana'dan, bir hatta
sonu Prag'ı ziyaret ettik. 1968 ilkbaha-
n idi bu. Avrupa'nın en güzel kentlerin-
den olan bu şehirde, eskisine nazaran
bambaşka bir hava esiyordu. Bazen
"Prag llkbahan" diye adlandınlan bu
sürecin daha uzun sürmesi kabil ola-
madı ve 22 Ağustos 1968'de Kızılordu
birlikleri başta olmak üzere Çekoslovak-
ya, -Romenler hariç- Varşova Paktı bir-
likleri tarafindan işgal edildi.
• • •
23 ağustos sabahı, saat
05.30. Bakanlık nöbetçi me-
muru, telefon etti: "Sovyet
Müsteşan Voskoboy derhal
sizinle görüşmek istiyor."
"Beni evden arasın" de-
dim. 5 dakika sonra, çok iyi
Türkçe bilen Aleksi telefon-
da... "Hayrola Aleksi, savaş
mavaş mı var? Sabahın bu
saatinde ne oluyoruz?" diye
sordum. "YavuzBey.. Savaş
değil banş için sizın/e hemen
görijşmemizgerekiyor. Mos-
kova'dan böyle talimat al-
d//c"diyor.
°6'dabuyunjn"ded\MTe-
lefonla herkesi uyardık. Giyinip gitnk. Bi-
raz sonra Aleksi de geldi. Bir yerlerden
iki fincan çay. "Buyurun. Nedir?"
Aleksi, Moskova'dan tetsızle alıp ace-
le ve kendi el yazısı ile Türkçe'ye çevir-
miş olduğunu izlediğim bir kâğrttan oku-
maya başladı, gelen mesajı...
Birkaç haftadır, Çekoslovakya'da olup
bitenleri izliyor ve bir "müdahale" ola-
sılığı üzerinde de duruyorduk.
Şimdi, karşımdaki Sovyet diplomatı,
bu müdahalenin fıilen yapıldığını bildi-
riyor ve bunun "banşı korvmak için ge-
rekli" olduğunu savunuyordu. Mesajın
ağıriığı, "banş"teması üzerineydi. Sov-
yetleCin, bu işe girişirken, özellikle NA-
TO'nun reaksiyonundan kuşku duy-
duklan anlaşılıyordu.
Bu girişimi karşısında, kendisine be-
nim herhangi bir yorum yapmak duru-
munda otmadığımı, ilettiği mesajı, baş-
ta bakanımız olmak üzere amirlerime
ulaştıracağımı söyledim, Voskoboy'a...
• • •
Biraz sonra, Prag Büyükelçiliği telsi-
zinden mesajlar gelmeye başladı. Uy-
garÇekoslovak halkının "pasif" direniş
gösterilerinden başka ne olabilirdi ki
zaten.
Romenlerin kuşkusu
Aynı gün, 23 Ağustos 1968, Romen-
lerin milli bayramına rastlıyordu. Verilen
resepsiyonda NATO devletleri dahil,
kordiplomatik hazırdı. Bu resepsiyon-
dan birkaç ilginç tablo çizmeme müsa-
ade edilsin:
- TASS muhabirini sıkıştırdı köşeye bir
Norveç diplomatı. Olup bitende her-
hangi bir etkisi olamayan Rus, özür mü
dilesin, müdahaleyi haklı göstermeye mi
çalışsın, ne diyeceğini şaşırmış, elin-
deki içkiyi yere dökecek kadar elleri tit-
riyor. Araya girip Norveçliye: "Adamı
rahat bırak!" dedik.
- Bir Arnavut diplomatı, yüksek ses-
le şu söylevi atıyor: "Biz misafirfere ba-
yılınz. Amma davetli olanlanna... Davet-
siz gelenlere de kapıyı gösteririz" diyor,
Sovyet meslektaşlarına dönerek...
- Romen Büyükelçisi, beni kalabalık-
tan çekip bürosuna götürüyor. Bu yaş-
lı, eski bir hukuk profesörü olan zat,
"Bize de gelirierse bunlar, NATO ve
Türkiye ne yapar?" diye, cevaplandır-
mama imkân olmayan bir soru soruyor...
Yarın: NATO uzmanlar
toplantısı
Masallah her şey ne kolaymış. Tan-
su Hanım'da bir özveri, bir özveri,
insanın gözü yaşanyor. Aman efen-
dım. neparti hukuklan vardı, ne vaz-
geçilmez öncelikler. Hepsi unutuldu
gıttı de 'tietin canım, şu işimtd biti-
refaı'havalannagınldi. MesutBey'in
de öikesi birdenbire geçiverdi. Alı al
mcru mor yüz rengine hafîf bir sol-
gunluk geldi de "Uzatmayabm efen-
dim" zarafetiyle elini uzatıverdi. Sa-
hi, kuzum ne oldu? Böyle olabiliyor-
du da neydi o hiddetler, o şiddetler?
Süleyman Bey"e de bir şeyler oldu. Da-
ha bir gün önce gayet rahat "Herkes
işine gücüne baksuv zaman var za-
man" derken bir gün sonra telaşlı bir
ültimatom verir gibi "Hemen kurun,
listevi bana getirüT dedi ki insanda
"neoldu acaba?" düşüncesi yaratıyor.
Biz de bu hafta 'ne olabilir?' diye dü-
şündük.
Koltuğun çivisi çıkmı$sa...
~T~\ elki şu koltuğun çivisi çıkmış-
r 4 tır da rahatsız etmeye başla-
-LJ mıştır. Bunlar, malumunuz es-
ki koltukJardır, ara sıra çivileri çıkı-
verir. Eh üzerinde otururken sağa so-
la sallanmaktan esnemiş olabilir, o
zaman da çivisi çıkar. Şimdi anlı şan-
lı Başbakan durup da "Bu koltuğun
çivisi çıkü, arnk otunnak istemiyo-
rum" diyecek değil ya. Ne yapar?
Çaktırmadan koltuğu ikram eder,
MESELA DEDİKERDAL ATABEK
Uygun adım koalisyon...
" Buvrun efendim, biraz da siz oturun,
ben epevce oturdum, hem yoruldum
hem de malunı ya efendim, memleket
özveri bekliyor, işte ben de o özveriyi
gösteriyorunı
T>
der. Yeni Başbakan da
içinde yıllann hevesiyle koşup da kol-
tuğa oturunca ne yapar? Birden zıp-
layıp öfkeyle "Genebana oyun oyna-
dınız, altıma çivi battı"diyemez ki.
Dişini sıkıp oturmayı sürdürür. tşte,
insanın aklına 'böyle bir durum mu
var?' diye sorular geliyor. Koltuğun
çivisi çıkmışsa artık öncelik falan kal-
maz. Buyursun, altı kavi olan otursun
demek gerekir. Hayırlısı olsun da.
Acaba rüya mı gördüler?...
S
imdi günahlannı almayalım.
Belki de koltukta bir sakatlık
yoktur da iki liderimiz de aynı
gece hayırlı bir rüya görmüşlerdir.
Rüyalannda 'beyaz sakalh bir yaşjı
adam' görünmüş, "Evladım,sanabir
sözüm var" demiştir. Biri hatun, biri
er kişi olan iki liderimiz de rüyalann-
da gördükleri ermışe "Buyur baba,sö-
zün neyse başım üzre" demişlerdir.
Beyaz sakalh ermiş, sözlerine devam-
la "Elinizde hayırtı bir iş var yavrum,
bu işi bttyûklerinizin sözünü dinlev ip
bitirin" demiştir.
Hatun lider gece vakti uyanıp "Ha-
yırlar olsun, hayırlar olsun,büyük bir
rüya gördüm,acaba büyüklerdenmu-
rat ne ola?" diye düşünceye varmış-
tir. Er kişi lider de aynı biçimde uya-
nıp "Yahu, nedir bu başumza gelen?
Şundi bir de sakattı adam mı çıkü?"
diye söylendiyse de arkadan "Töbe
töbe, elbet bunun da bir manası var-
dır, hele sabah ota hayır ola" demış ola-
caktır.
Sabah olunca da rüyayı tabir etti-
rip birbirlerine anlatınca hayretlere
düşmüşlerdir ki ikisi de aynı gece ay-
nı rüyayı görmüslerdir. "Oyleyse şu
işi hayırhsıyla bitirelim" demış olma-
lıdıriar ki böyle hızlı bir çahşma gö-
rülmektedir.
KulaMarına kar suyu
mu kaçtı?..
7
oksa bizim tedbirli liderleri-
mizin kulaklanna kar suyu mu
kaçtı? Tansu Hanım malumu-
nuz Uludağ'da idi. Ola ki karlarda ka-
yıp dururken bir yerlerde kulağına
kar suyu kaçmıştır. Kar suyu kaçın-
ca, işte siz de bilirsiniz ya, insan du-
rup düşünür. "Canım, biz bildiğimiz
gibi gezip duruyoruz ama acaba iyi mi
yapıyoruz?". "Öyle kayıp kayıp uzak-
lara falan gidiyoruz da olur ya, yolu-
muz sapaya çıkar mı? İyisi mi biz ge-
ne bildiğimiz yollarda gezelim, ne olur
ne ounaz" demiş olabilir.
Mesut Bey'in kulağına da zirve-
lerden esen kar firtınasından kar su-
yu kaçmış olabilir.
"Aklımıza geleni yapıyoruz, ama
ya aklınnza gelmeyen başumza gelir-
se?" diye düşünceye durmu^ olabilir.
Bunun üzerine de 'kar suyu'nun her
zamanki ş'falı tesiri görülüp birbirle-
rini aramış olabilirler. "Bak kardeş,
biz biraz sinirliydik, ama şimdi bu
karlann soğuğu>1a sinirimiz geçti, iyi-
si mi biz aramızda anlaşaltm*' demiş
olabilirler.
Biz de ne diyelim, onlara hayırlar
dileyelim.