03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19MART1996SALI 12 DIZIYAZI 1989 sonrasında sol partilerde belirgin bir sağa kayma gözleniyor BerlinDuvan dıştan değil içtenyıkıldı Komünist Partiler ve Zümrü u yazı dizisi burada bit- memeliydi. Amabirgün- lük gazetede yayımlanan bir dizi yazının sınırlan, isteristemezburayakadar zorlanabiliyor. Oysa kos- koca Orta Asya, karman çorman Kaf- kaslar. iyi bilinmeyen bir dünya, Baltık cumhuriyetleri var. Sonra Küba, Viet- nam, Kuzey Kore, Çin Halk Cumhuriye- ti. lyıce zorlarsak Etiyopya, Kuzey Ye- men, Angola bile var. Alalım Orta Asya'yı. Türkmenistan. Kazakistan, Özbekıstan. Kırgızistan, Ta- cikistan, Orta Asya'nın bu beş Sovyetler Biriiği Federe Cumhurryeti nde 1989u izleyen aylar ve yıllarda" yaşananlar, fe- odal aşiret ilişkileri ile modern sanayi iş- çilerinin bir arada yaşayarak sosyalizmi kurma deneyirrderinin aldığı yeni biçim- ler; aşiretlerarası kanlı savaşlar; yıllaryı- lı haJJdann kardeşliği ilkesinin yaşama en iyi geçirildiğı, milliyetçilik denen ge- rici ideolojinin kökünün tam olarak ka- zındığı söylenegelen bu topraklarda fış- kıran milliyetçilik; handiyse 50 yıla yak- laşan bir süre Marksist-Leninist eğitim- den geçen kuşaklar arasında birdenbire yaygınlaşmaya başlayan köktendinci- lik... Bütün bu sosyal olgular, en az Or- ta ve Doğu A\Tupa ülkelerindeki dene- yim kadar önemli, ilginç ve derslerledo- lu. Keza bugün kan gövdeyi götüren Kaf- kasya. Milliyetçıliğin patlayışı, çok soy- lu ülkülerle donanmış olması gereken komünist parti kadrolannın hem de en tepelerinın mafyalaşması, sorunu bir "ardıl parti"nin izini sürmekten çok öte- lere ve derinlere taşıyor. Öteden beri silah zoruyla birer Sovyet Federe Cumhuriyeti olarak tutulabildik- leri söylenegelen Baltık cumhuriyetle- rinde, Lirvanya. Estonya ve Letonya'da bugün komünistlerin özgür ve çok par- tili demokrasinin sınavlanndan süzüle- rek yeniden iktidara uzanmalan açıkla- mabekliyor. Ve yıllar yılı sosyalist sistemin vitrini olarak övülen, Berlin Duvan'nın ve du- vann ardındaki saklanması olanaksız po- fis devleti tablosuyla yerin dibme batın- lan Dogu Almanya, yanı Demokratik AJ- raanCunıhuriyeti(DAC) ,,, Bir devletin feshedillşi Öteki bütün sosyalist ülkelerden fark- holarak DAC'de salt parti değıl, devletin kendisi feshedildi. Bir sosyalist ülke, bir kapitalist ülkeye handiyse gönüllü ola- rak iltihak etti. Marksist-Leninist mode- le göre örgütlenmiş sosyalist ülkelerin sonunu ilan eden 1989 yenilgisi, Berlin Duvan'nın yıkılması ile başlamıştı. DAC'nin sonuda 1989'un bir başka sim- gesi oldu. Bölünmüş bir halk, aralannı ayıran duvan yıkarak yeniden birleşti. A- ma bu eşit koşullu bir birleşme değil, de- mokrasiye, özgürlüğe ve en önemlisi tü- ketime susamış DAC halkının gönüllü olarak kapitalist Almanya'ya iltihakıydı. Gözden kaçırmayalım: Duvar dıştan değil, içten yıkıldı. DAC halkı kış ortasında iri, etli ve lez- zetli Çikita muzu yeme hakkına kavuş- tu. tki silindirli dandik Trabant otomo- biller yerine Opel, Mercedes, BMW, Volksvvagen arabalar satın alma özgür- lüğü elde etti. Şaraptan çok, şurubu an- dıran devletşaraplan yerine Fransız, ttal- yan, Yunan. Portekiz. Alsas. Rhon, Rhe- in şaraplan içme; ispirto kokulu resmi brendi yerine Cognac. Asbach, Hennesy, Remy Martin, Armagnac, Courvoisi- er'nin tadını çıkarma olanaİdanna sahip oldu. Para, para, para Sonra bunlann ancak parayla satın alı- nabileceğini öğrendi. Sonra bunlan sa- tın alabilecek parayı kazanmanm pek zor olduğunu kavradı. Bütün bunlan öğren- diğinde ise işsizlik kuzeyde, deniz kjyı- sındaki köy ve kasabalarda yüzde 60'la- ra vurmuştu. Daha güney bölgelerde ise durum iyiydi: Yüzde 40-45 arasında. Sonra kirayı öğrendi. Çocuk yuvası, Berlin Duvan'nın yıkılışı ve bir dönemin sonu... Önce duvann üstünden insan selleri aktı, sonra duvar "resmen" kaldınldı. r 'de Rusya'da uygulanmaya başlanan, 1945 sonrasında Doğu ye Orta Avrupa'yı ve Balkanlar'ın büyük bölümünü kapsayan bir dünya sistemine dönüşen, 1949'da Çin, 1951 'de Kuzey Kore, 1959'da Küba, 1972'de Vietnam'la zenginleşen, sonra Kamboçya, Afganistan, Etiyopya, Yemen gibi yeryüzünün en geri kalmış bölgelerinde de uygulanmaya çalışılan bir sosyalizm denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. 1917 ısıtma, telefon. aydmlatma dahil toplam kiranm alınan ücretin yüzde 10'unu ge- çemeyeceğini yasal zorunluluk haline getirmiş bir düzenden kurtulup aldığı üc- retin dörtte üçünü götüren çıplak kiranın doğal karşılandığı bir düzenle tanıştı. Te- lefon, elektrik paralannın ayn yatınlma- sı gerektiğini, yatırmayınca da bunlann kesileceğini deneylerle kavradı. Sonra Leipzig, Dresden, Rostock gibi büyük kentlerde, 1945'ten bu yana ilk kez neo Nazi çetelerin devriye gezmeye başladığını gördü. Nazizmin kökünün kazındığı sanılan topraklarda yaşayan genç ve umutsuz ve işsiz ve geleceksiz gençlerin, kaba ve saldırgan Alman mil- liyetçiliğini hortlatmak ısteyen faşistle- rin av alanına dönüştüğünü ürkerek göz- ledi. Neo Nazi parti Cumhuriyetçiler'in (Die Republikaner) genel merkezlenni ve karargâhlannı Batı'dan Doğu'yataşı- malanna anlam vermeye çabaladı... So- nunda ağır, zorlu ve kaçınılmaz soru, salt bilinçli sanayi ışçileri, ilerici aydınlar arasında değil, sıradan emekçiler, geniş halk yığınlan arasında gündeme geldi: Hangi düzen daha iyi? Bu soru, Doğu Alman halkınca henüz yanıtlanrruş değil. Ama bu soru, salt Do- ğu Alman halkının sorusu da değil. ••• Şu açık: 1917'de Rusya'da uygulanma- ya başlanan, 1945 sonrasında Doğu ve Orta Avrupa'yı ve Balkanlar'ın büyük bölümünü kapsayan bir dünya sistemine dönüşen, 1949'da Çin. 1951 'de Kuzey Kore, 1959'da Küba, 1972'de Vietnam'la zenginleşen, sonra Kamboçya, Afganis- tan. Etiyopya, Yemen gibi yer yüzünün en geri kalmış bölgelerinde de uygulan- maya çalışılan bir sosyalizm denemesi başansızlıkla sonuçlandı. Sosyalizmin bu yenilgisi "Gorbaçov olmasaydı, Mao ölmeseydi. Enver Ho- ca'ya emrihak vaki olmasaydı, Ho Am- ca aramızdan vakrtsizaynlrnasaydı, Kim tl Sung yaşlanıp bunamasaydL.." gibi- sinden kahve sohbeti düzeyindeki değer- lendirmelerle açıkJanamaz. Başansız kalan, yani yenilen model'in ta kendisidir. 1989'da başansızlığauğra- yıp çözülen sosyalist mülkiyet deneme- siydi. Kapitalist sömürüye son verme, aşma, ürerim araçlannın özel mülkiyeti- ni yıkıp kamu mülkiyetini kurma dene- mesi başansız kaldı Kamu mülkıyeti de- ğil. parti ya da devlet mülkiyeti kuruidu. Emekçi sınıflar sömürüden kurtulmadı- lar; en azından böyle duyumsamadılar. Leninist parti modelinln fflası 1989 'da basansızhga uğrayıp çözülen, bir "parti modeH"ydi. Parlak bir slogan- dan öteye gidemeyen proletarya dikta- törliiğü adı altında farklı düşünenın ezil- diği, yok edildiği bir parrililer diktator- yası egemen oldu. Komünist literatürde komünist parti'nin tanımı kulağa pek hoş gelir. "_. Proletaryanın en yiğit, en fe- dakâr. en bilinçli kadrolannın çelik çe- kirdeğını oluşturduğu,tekamacıdevrim yapıp siyasal iktidan burjuvariden almak olan profesyonel devrimcileıier örgütü" diye tanımlanır(dı) komünist partiler. Bu tanım, yaşamın sınavında sınıfta kaldı. Halktan iyiden iyiye kopmuş parti bü- rokratlan, varlıkJannı gizli polise ve ser- vislere ihale etmiş yönetici elitler (= seç- kinler). parti muhalefetteyken üretme- den yaşamanm tadını almış asalaklar. ik- tıdardayken düzenin kaymağını yeme olanağına kavuşmuş nomenklatura (= parti aristokrasisi)... tşte ilkeleri 1899'larda saptanmış Le- ninci parti modelinin 1989'lardaki tab- losu. Kısacası yenilen, sosyalizmin özü, ül- küleri, hedefleri değil. bir sosyalizm kur- ma denemesiydi. Tıpkı yenilen bir baş- ka deneme, Paris Komünü gibi. 1789 büyük burjuva devriminin, ta 1020yıllannakadaruzanan bir dizi bur- juva toplum kurma denemesinin son hal- kası olduğunu, arada pek çok başansız- lığa uğramış, feodal prensler, derebeyle- ri, feodal imparatorluklar tarafından boz- guna uğratılmış burjuva devrimi dene- meleri olduğu anımsanırsa ve hele hele burjuva devriminin hedeflerine. 1789'dan bu yana 200'ü aşkın yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ ulaşılamadığı (1789'un sloganları özgüıiük, eşitlik. kardeşlik'ti)gözönünealmırsa, 1917'de başlayıp 1989'da çöken bir sosyalizm kurma denemesinin başansızlığının an- lamı daha kolay ve doğru kavranır. Ancak bu yazı dizisi, 1989 depremi- nin nedenlerini tartışmıyor. Sadece 1989'u izleyen yıllarda ortaya çıkan ar- dıl partileri ele alıyor. Onlann I989'da kendinı fesheden ya da feshedilen ko- münist partilenn bir devamı olup olma- dıklan sorusuna yanıt anyor. Parti Içl demokrasi Doğu ve Orta Avrupa ve Balkan ülke- lerinin komünist partileri ile sınırlı da ol- sa bir genelleme yapmak mümkün: Ardıl parti lerin hemen tümü, gelenek- sel Leninistparti modeli'nden temelli bir aynlık gösteriyorlar. "Demokratik mer- kezryetçilik, proletaoa diktatörlüğii. çe- lik çekirdek, >irmi dört saarini deMime adamış profesyonel devrimciltrin örgü- rü, kitle partisi değil, dar kadro partisi" gibi ayırt edicı özellıkler, hemen hemen 1961 yılında yapımına başlanan Berlin Duvan, "demirperde" tehminin de somut bir simgesrydi (solda). Duvar 1989'da delindi (sağda). kesinlilde terk edilmiş durumda. Buna karşılık parti içi demokrasi, par- ti içinde \e ülkede siyasal çogulculuk, bir "olmazsa olmaz" ilke ağırlığı taşıyor. "Parti kongresi, merkez komite, potitbü- ro, genel sekreter pinunidi"Qde ifadesi- ni bulan parti içi mutlak otoritenin izle- ri silinmekle kalınmamış, böylesi bir iş- leyişe yol açabilecek kanallann tıkan- ması için özel tuzük hükümleri üretil- miş. Parti yapısına ilişkin bu ortak özel- liklerin yanı sıra ve onlardan belki de çok daha önemli bir basjca özellık ise: Programsızlık. En iddialı ardıl parti durumunda olan Macaristan Sosyalist Partisi bile son kongresinde kabul edilen programın ge- çici niteliğini reddetmiyor. Özellikle üre- tim araçlannın özel mülkiyeti ve prole- tarya kavramının 2000 yılına bırkaç yıl kala kazandığı yeni içenk, ardıl partile- rin acil gündeminde. Bu konuda kesin yanıtlann üretilememiş oluşu, kapsamlı bir programı da -şimdilik- imkânsızlaş- tınyor. Sosyal demokratlasma... Bu özet-genelleme sırasındaaltı çizil- mesi gereken bir sonuncu nokta da ardıl partilerin şu ya da bu ölçüde sosyal de- mckratlaşmışlıklan. Yıllar boyu komü- nist partilerce "sınıf çelişkilerini yumu- şatarak devrimin patlamasını önlemek; sınıfsal uzlaşma teorileriyle kaprtalizmin ömrünfi uzatmak; sosyal devleti bir araç değil, bir amaca dönüştürerek devrim he- defini sapürmak"la eleştirilerek küçüm- senen sosyal demokrat çizgi. bugün ar- dıl partilerce büyük ölçüde benimsen- miş durumda. Ardıllar arasındaki farkı da galiba sosyal demokratlaşmışlığın öl- çüsü belirliyor. • Tabii eski komünistler böylesine sos- yal demokratlaşırken sosyal demokratlar da hızla geleneksel çizgilerini sağa doğ- ru terk edip klasık liberal parti konumu- na geçiyorlar. Sosyal devlet kavramı, sosyal demokrat partilerin artık sadece resmi programlannda yer alıyor. Iktidar olmuş sosyal demokratlar "sosyal devlet ilkelerinin"uygulanmasının imkânsız- laşmasından yakınıyorlar. İktidara talip olan sosyal demokratlar ise sosyal doiet tenmi yerine, "sosyal sonunlulukla do- naülmış reform politikalan" tenmini yerleştirmeye çabalıyorlar. Geleneksel tenmlerle söylersek yer- yüzünde genel bir sağa savrulma süreci yaşanmaîcta. Globalizmın (küreselleş- menin) en önemli sonuçlanndan biri de bu olsa gerek. Emperyalizm teriminden hoşlanmayanlar, 6O'lı yıllarda çokulus- lu (multinasyonal) sermaye terimini yeğ- lerlerdi. Bugün bu terim de pek hafif ka- Iıyor. Çokulusluluk değil, vatansızlaş- manın en ilen süreçleri yaşanıyor. Ser- mayenin kozmopolitleşmesi günlük ya- şamda elle tutulur, gözle görülür hale geldi. Milli devletler artık sermayenin yayılmasının, kapitalizmin yeryüzü öl- çeğinde gelişmesının önünde bir engel. Bu gelişmeyı derinlemesıne çözümle- yemeyen, bu yüzden de kapsamlı prog- ramJar üretemeyen aıtlıl partilerin sosyal demokratlaşması, sosyal demokratlann da renksiz-kokusuz liberal partilere dö- nüşmesı kaçınılmaz olsa gerek. Becerebilirsek bir başka yazı dizısin- de kapitalist Avrupa'nın komünist parti- lerinin bugününü ele almaya çabalayaca- ğız. Bakalım bu dizideki saptamalan. o çalışma da doğrulayacak mı? BİTTİ ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ İnsanlar, Konuşa Konuşa... TÜYAP'ın Izmir I. Kitap Şenliği'nden en güzel anım, okuıiarla, dostlarla bir arada bulunmakoldu. Göreme- diğim dostlanmı aradım. Kitap Şenliği'nde bir olay da olmuş, sonradan Sev- gi Özel'den öğrendim. izmirli kitapçılardan bir grup, Fuar'ın Lozan kapısına gelip, kitap şenliğini protesto etmek istemişler. Bağnşıyorlarmış: - Buraya kitap fuan açtınız, biz kitap satamıyoruz; gidin buradan diye. Olayr duyan Deniz Kavukçuoğlu, yanlanna gelmiş: - Ne bağmyorsunuz arkadaşlar, dışanda kalmayın, içerigirin. Bizim toplantı salonumuz var; orada konu- şun, portestonuzu orada yaptn. Tartışın, bizdeyarar- lanalım! Hem, gelecekyıl, size de stand verelim, ora- da isteyen kitaplannı satsın! Birbiıierine bakmışlar, böyle bir davranışa çok şa- şırmışlar. içeri salona girmişler. Konuşmalannı yapmış- lar. Deniz Kavukçuoğlu anlattı dururnu: - Tabii, ben içeri çağırdım, içeride yaptılar toplan- tılannı. Sonra dost olduk, ahbapJık ettik kendileriyle. Sonra "Kendinizi tanıtmak, duyurmak istiyorsanız, si- ze stand verelim içeride" dedim, teşekkür etti bir kıs- mı, gittiler... (Deniz Kavukçuoğlu, tatlılıkla çözmüştü sorunu.) TÜYAP, |. Izmir Kitap Şenliği'ne omuz veren TÜ- YAP'çılar; Bülent Ünal, Deniz Kavukçuoğlu, Neşe Tuncay, Ümit lyem, Sunay Girgin, Kadir Şener; yüz bini aşkın kıtapşeverın, şenliği gezmesinde pay- ları olan kişilerdi. TÜYAR ne denli desteklense azdır. Okurlar arasında olmak, nasıl mutluluk veriyor an- latamam. Bir okur, Çağdaş Gazeteciler Demeği'nin yerine geldi, kitaplann ederine bakıyor. Çoğu da el ya- kıyor! Bir kitabıma el attı, baktı: - Bu kaç lira? Satış bölümünde çalışanlardan Şök- ran Pakkan: - Indirimli dört yüz bin //ra/yanıtını verdi. Genç: - O kadar param yok dedi, aynlıyordu. Araya gir- dim: - Sizin ne kadarparanız var? Ceplerini kanştırdı: - 250 bin lira param var! - Tamam, ımzalayayım! Öyfe sevindi ki... Benim pek fotoğrafim filan çıkmaz; çoğu okur ta- nımaz. Neden ilgiyle okuduklannı söylerier, onu daan- lamış değilim! Izmir'de eski dostlanm, kitap_şenliği nedeniyte gel- mişlerdi. Torbalı'dan Ahmet Öğüt, "Ankara Notla- n"nda çok adı geçti, görünce nasıl sevindim..Şöyle ayaküstü konuştuk. Aynlaçağım gün, Ertan Ünver, kitabını imzalamaya geldi, Ümit Yayıncılık'ta kitap im- zalıyordu. Güralp Basımla onu da gördük. Izmir'de geçenlerde babası ölen Tülay Cengiz ile eşi savunman Metin Cengiz, kızlan Eylem Gökçe ile oğullan Oğulcan çıkageldiler. Oğulcan'ın adını Aziz Nesin vermiş. Eylem Gökçe'ye sürekli mektuplar ya- zardı Aziz Nesin. Aziz, çocukla çocuktu. Böyle birini bir daha görmedim. O öldükten sonra ufkum daraldı. Bir huyum, dostlara yeni dostlar tanıştırmaktır. In- sanlar, telefon defterierıne bir ad daha eklemelidirler, böyle düşünürüm. Birgün VedatTürkali, istanbul'da: - Sen, htanbul'u bilmezsin, köylüsün demişti; hay- di, sana Istanbul'u gezdireyim! - Olur, gezdir, dedım. Otobüse bindik, Taksim'den Rumeli yakasına doğru gidiyoruz. Bebek yakınlann- da indik. Orada biraz yürüyeceğiz. Yürürken, karşı- dan ak saçlı, koltuğunda gazeteler olan bir adam ge- Jiyor. Türkali'ye: - Ben şu gelen adamla konuşmak istiyorum, dedim. - Tanıyor musun? - Yoo, tanımıyorum! Tanımak şart mı? - Yav, sen deii misin? İnsan tanımadığı adamla ko- nuşurmu? - Niye konuşmasın? Bak, adam kaçyıl görmüş, ge- çirmış. Seksenyılda kimbilir neler yaşamıştır? - Ben gitmem, dedi, sen git ne halin varsa, gör! O kaldı, ben adama doğru yurümeye başladım. Ya- nına yaklaşınca, selam verdim: - Günaydın efendim, dedim. - Günaydın! - Affedersiniz, sizi tanımak istedim, benim adım Mustafa Ekmekçi! - Aaa, çok memnun oldum. Biraz önce yazınızı oku- dum! Nasılsınız efendim,dedi, kendini tanıttı. Geriye baktım, Vedat Türkali, nasıl tersleneceğimi görmek için bekliyordu. Baktı, öyle olmuyor, bize doğru o da gelmeye başladı: - Efendim, arkadaşım da Vedat Türkali! - Aaa, O'nun da kitaplannı okudum! Az sonra el sıkışıp aynldık. Vedat Türkali, şansımın yaver gittiğini düşünmekteydi sanıyorum. Ankara'da Cumhuriyet bürosundakı odam da öy- ledir; kimseyle, sırayla görüşmem. Herkes, bir arada- dır. Gizli bir görüşme olacaksa, ötekılerden özür diler, onu aynca odaya çağınnm. Böylece gelenler, birbir- leriyle tanışırlar. Öbür odalarda işim varsa, döndü- ğümde bakarım, oradakiler söyleşiyi koyulaştırmışlar, kaynatmaya başlamışlar bile. Çok kişi: - Ekmekçi'nin orada tanışmıştık, derler. Insanları birbirlerine yaklaştırmak gibi güzel şey yoktur kanımca. Barış da dostluk da burada başlar. Cumartesi arkadaşlanmızdan Feridun, durup durur- ken: - Yav, sen hiç küfretmiyorsun! Nasıl oluyorbu, de- di. Ben desaştım. Niyesöveceğim ki? Insanlar sorun- lan konuşa konuşa çözerler. Sövüşerek dövüşerek silahla değil. Öyle değil mi Apo? Sen ne dersin Grek dostum Niko? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Hastalara kay- natılarak içirilen pekmez, yağ ve baharat kanşımı. 2/ Dıştan gelıp bir şeyde bellı bir de- ğişiklık yapan ış ya da bu işle orta- ya çıkan durum... Kuzu sesi. 3/ Ta- 6 but... Mera. 4/ Ayaküstü içki içi- len meyhane... Küçûk erkek kar- deş. 5/Taklıt, sah- te, kalp. 6/ Yapraklan salata gibi yenen kokulu bir bitkı... Mıdenin bozulmasından ötü- rû dilin uzerinde oluşan be- yaz tabaka. 7/Nışan... Bir iş- letmenın anı batışı. 8/ Donuk renklı... Göreceh. 9/ Afnka yerlilerinin kullandıklan ağaçtan yapılmış da\ul. YUKARTOANAŞAĞIYA: 1/ Bir şeyı öngörmek. kestir- mek eylemi; tahmın. 2/ Çev- resı yollarla belırlenmış olan arsa... Domuz yavrusu. 3/Sara hastalıgına venlen bir başka ad. 4/ Hollanda'nm plaka ışaretı... Cüretkâr. 5/ Eski Yunan kentlennde pazar yen... Deniz tarafından örtülen, derin ve parçalanmış koylar meydana getıren gömülmüş vadi. 6/Dm- sel tören ve kurallan... Kaslann istemsiz kasılması. 7/Ye- terlılik. 8/ Güney Anadolu'da bir dağ... Bir nota. 9/Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya değin aldığı duru- ma verilen ad... Metal saplama.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle