Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 1996 CUMARTESİ
kampanya
.ITLLLLLLI'
ttt
\ ie. uzun Vode/
^
••••••••••«•«
i J -/
OLAYLAR VE GORUŞLER
Nerede O Oğretmenler?
M. SADIK ASLANKARA
• • ğretmendiler. Yaşadıkla-
O
n kentlerin örnek ınsan-
larıydılar. Kımseciklere
borçlanmazlar, alçakgö-
nüllü yaşamdan kopmaz-
lardı. Hiç kimse onlan
bakımsız, tıraşsız, ayakkabılan boyasız
görmezdi. Ne etekleri sarkardı salkım
saçak, ne de ütüsüz dolaşırlardı hafız-
largibi. Helebayramlarda... Üzerlerin-
de en güzel, en temiz giysiler; başlann-
da cumhuriyet şapkalan...
Örnek anneler, örnek babalardı her
bın. Aılecek doiaşırlardı hep. Kentte
ya da kent dışında. Başlan dik, gurur-
lu. Günlerde. kahvehanelerde görün-
mezlerdi hiç! Amabırtıyatrogeldığın-
de kente, ıyı bır film başladığında sı-
nemada; ilİc önce onlar gırerlerdı sıra-
ya, bılet almak için...
Atatürkçüydüler, laiktiler. Bayrakgi-
bi dalgalanırlardı kentlennde, okulla-
nnda. 29 Ekım'lerde sevtnçlen, 10
Kasım'larda hüzünlen yüzlenne yan-
sırdı. Çok uzaktan bakıldığında bıle;
yüzlerindeki aydmlık, gözlerindeki bu-
lut bır gün bılgısi gıbı çabucak ele ve-
rirdi kendini. Birkez Atatürk deseler;
Mustafa Kemal sıralann arasında çığ-
laşarak dolaşır, kulaklanmızda onun
sözlen yankılanırdı. Bakardık, koca sı-
nıf Mustafa Kemal olmuş...
Dersliğe girışlerinde daha, koltuk
altlanndan ya da çantalanndan çekip
çıkardıklan bır yenı kıtabı göstenrler-
di. Tanıtırken bu kitaplan, bunlann sa-
tıldığı kitabevlerini de anlatırlardı ar-
dından. Uyanrlardı: "İnsanlann, ek-
meklerini almay a alıştıklan fınnlan gi-
bi kitaplannı, gazeteierini ayırttıklan
kitapçılan da olmab!"
Sürdürümcülüğün ne olduğunu da
onlardan öğrenmiştik. Öğrenmek ne,
her birimiz bırer sürdürümcü oluver-
miştik göz açıp kapayana dek. On beş,
on altı yaşlanmızda adreslerimıze ge-
len dergilerle: Variık, Türk DilL.
Bir minik gazete boyundaydı o yıl-
lar Variık dergisi. Öğretmenlerimizin
çantalannda, ceplerinde bunlan görür-
dük. Korkusuzcataşırlardı Cumhuriyet
gazetesini, "Cumh"unu göstere göste-
re SaitFaik'tenöykülerokurlardıders-
lerde, Orhan Vefi'den şiirler... Onlarla
edebıyat dersi yapmak; bir öğretmen-
öğrenci ılişkisinden çıkar; yazının, sa-
natın konu edildiği söyleşilere dönü-
şürdü. Kıyasıya tartışılırdı bu dersler-
de...
Türkçeye vurgun insanlardı onlar...
Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu
ile ilışki ıçindeydi zaten hepsı. Yörele-
rinden derlediklen deyimleri, dil özel-
liklerinı, ağizlan yazarlardı. Bizim de
gönül vermemiz için Türkçeye, nasıl
yoğun çaba harcarlardı... Hele Türkçe
konuşmamız için... Önce kendileri ya-
pardı bunu. Pürüzsüz seslen, tertemiz
söyleyışleriyle pınl pınl Türkçe konu-
şurlardı. Ama tek yanlı, tek yönlü bır
beslenme değildi bu. Dünya klasıklen
de yanımızda olurdu hep. Kol kola gı-
rerdık tüm yazarlanyla dünyanın.
Yazmanın, okumayı bütünleyen, hat-
ta onun kadar önem taşıyan bir edim ol-
duğunu dıle getinrlerdi. Sürekli yazarr
lardı da bu yüzden. Kentlerindeki ga-
zetelerde, yazın dergılennde ımzalan-
nı görürdük onlann. Makale, deneme,
öykü, şiır...
Biliyorum, sizın de ögretmenlerinız
oldu böyle. Onlarla kocaman dünyalar
paylaştınız... Şimdiyse o geçmiş yıllar
burnunuzda tütüyor, kuşkum yok!
Yine de izniniz olursa eğer, ikı öğret-
menden söz açmak istıyorum size. llkı
Murat Özmen. Edebıyat öğretmenım
benım. "Sevgilerde Buluşmak" (1) ad-
lı kitabı ulaştığindaelime, nasıl da mut-
lanmıştım. Göklere uçmuştum sevinç-
ten. "Sevgilerde Buluşmak". başucu ki-
taplanm arasında yenni aldı hemen.
Yıllar önceki edebiyat öğretmenim-
le yeniden buluşmuştuk. Onun sevgi,
hoşgörü, çağdaşlık temelındeki dene-
meleri yıllar sonra, doğrusu yeniden
kamçılamıştı beni. O, artık emekli ol-
muştu; ama, "Sevgilerde Buluşmak"
adlı kitabıyla yine aramızdaydı ışte
Bizlerle, öğrencıleriyle birlikteydı. Oğ-
retmenlık yaptığı yıllarda damıttığı
toplam elli iki deneme .. Doğa, yurt ve
insan sevgisiyle dolu; usu, bılimi, uy-
garlığı anlatan; sanatlı toplum yarat-
mamızı öneren sıcacık elli iki yumak...
Bakın bu denemelerin birinde ne di-
yor Murat Özmen- "Ben, bir öğretme-
nim. Gönüllerde çicek açanm. Gönül
alır, gönül \eririm. Uzundur yolum. Kır
çiçekkri dere dere, hep vere vere sürer
yokuluğum. Gün olur, bir öğrencimin
verdiği bir tek karanfıl nıutlu eder be-
nL Gün olur, bir öğrencimin gönderdi-
ği selam. gökkuşağı sevgüerle çiçeklen-
dirir gözJerimL." ("Öğretmenim Ödü-
lû",s. 157)
Ah sevgili öğretmenim, ah Murat
Ozmen, sizi anımsamamak. sıze selam
göndermemek olası mı? Siz bizim sev-
gili gökkuşağımızduuz, hep de öyle ka-
lacaksınız...
Şimdi öteki öğretmenden söz ede-
yim biraz da... Adı Sevgi Akdur. lzmir
Bornova Anadolu Lisesi öğretmeni.
Murat Özmen gibi ne öğretmenim ol-
du o benım, ne de yüz yüze geldım
onunla. Bir tek adını biliyorum, o ka-
dar. Bir de bır grup öğrenciyle birlikte
yayımladıklan dergilennı, "Değişim''i
...(2)
Bir rastlantıyla gözden geçırdığımde
"Değişiın''i; bırden kendi öğrencilik
yıllarım geldi gözlerimin önüne... "Ne-
rede o oğretmenler?" diye ararken, ış-
te apansız karşıma çıkıvermıştı Sevgi
Akdur. Binbır emekle kotardıklan o sı-
cacık "Değişiıırie. Elimde "Atatûrk
Özel SayBi" var. Tam bır Atatürk seç-
kisı yapmışlar, ellenne sağlık... Bu sa-
yıda ve ötekilerde Yayın Kurulu'nu
oluşturan öğrencilerin de adlannı an-
malıyım: Sevinç Armağan, Ahmet
Ünal, Özjem Şenol, EUf Ertürkan, Ba-
şak Demir, Gamze Karadağü, Sumnı
SatKL, Süleyman Betin. (an YazKi, Em-
rah Göztürk, Melike Özkan, Zeynep
Manav, Erinç Büyükâşık. Stden Öz,
Ayün Bozyap, Başak Güçyeter, Füsun
Bakioğlu, Ash Toksabay, Duygu Bayar.
Yayın Kurulu imzasını taşıyan "Baş-
larken" başlıklı sunuşta ise şu satırlar
yer alıyor: "Amaç üısanlıgm tutkusu
olan gelişimse eğer, onu elde edebilece-
ğimiz kaynak degişimdir. Gelişim deği-
şimden damıblır. Haydi arayalım 'De-
ğışım'i! Yüreklerimiz ve akıllanmızla
ışığı süzefim karanlıktan..."
Yaa, ışte böyle! Şükürler olsun kı hâ-
lâ var o oğretmenler!
Öğretmenim, hey öğretmenim!..
Beni duyuyor musunuz; sizleri çok
ama çok özledim!
(1) Murat Özmen; "Sevgilerde Buluş-
mak", Eskışehır 1991
(2) "Değişim"; Bornova Anadolu Lısesı
Eğıtım Vakfı Yayım, Izmır
16 Mart 1848'den 16 Mart 1996'ya
RECAİ ŞEYHOĞLU / Öğretmen - İzmir
E
ğıtimin önemı, eğitim
işiyle ilgilenecek insan-
lann da özel bir eğitim-
den geçmesini zorunlu
kümıştır doğal olarak.
Barfflaöğretmen okulla-
nnın ilk örnekleri 19. yy. başlannda
ortaya çıkan Jcaa Jack Rousseau ve
Pestalozzi gıbı düşünürlerin etkisiyle
çağdaşlaşmaya başlayan eğitim mesle-
ğı, gecıkmış olarak bizde de gündeme
gelir. Bu bakımdan 16 Mart 1848 tari-
hi çok önemlidir. Çünkü Darülmualli-
min denilen öğretmen okulu bu tarih-
te kurulur.
Ne var ki öğretmen okulu kurmanın
amacı insan haklannın bir gereği olan
çağdaş eğitimi yaratmak değildi. Tan-
zimatla gelen modern devlet kurumla-
nna daha yetkin memur yetiştirmek ge-
rekiyordu. Böylece bu öğretmen okul-
lan daha iyi memur yetiştirecek öğret-
menleri yetiştirececekti. Ancak ger-
çekleşemedi bu. Çünkü o dönemin il-
kokullan sayılan "mahalle mektepteri"
okuryazaryetiştirmiyordu. Öyle olun-
ca da gerçek anlamıyla ilkokul öğret-
meni yetiştirecek "Olköğretinı okulla-
n" açılmaya başlandı. Fransız Eğıtım
Yasasfnın bır türçevirisı olan 1869 ta-
rihli genel eğitim tüzüğü de eğitim sis-
temini, ılköğretimden yüksek öğreti-
me değin yeniden bir düzene koyuyor-
du.
Buna göre ilkokul, ortaokul, lise ve
yüksekokul öğretmenlerini yetiştire-
cek kız-erkek, Müslüman olan ve ol-
mayan oğretmenler için öğretmen
okullan açılacaktı.
Neyleyelim kı bu iyi niyetlı çağdaş-
laşmacılığın bir göstergesi olarak bek-
lenen sonucu vermedi bu düzenleme.
Gerçek anlamıyla öğretmen yetişrir-
me konusunda asıl ciddi çalışmalar
tkinci Meşrutiyet'le başlamış, sağlam
birgeleneğin temelleri o dönemde atıl-
mıştır. Bu bakımdan Mustafa Satı
Bey'in katkısı pek önemlidir.
1909 yıhnda tstanbul Erkek Öğret-
men Okulu'nun müdürlüğüne getiri-
len Satı Bey, köhnemiş okulu dağıtır ve
yeniden kurar. Medrese döküntüsü öğ-
rencilerinin hemen hepsinı atar, yeni
öğrenciler alır, eğitime çağdaş eğiti-
min araçlannı sokar. En önemlisi öğ-
retmenlerinin de tümüne yakınını de-
ğiştirir. İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Ha-
fiz Kemal Bej
f
gıbı bırkaç kışiyi bıra-
kır. Yol verdiklerinin de yerine, o dö-
nemin gerçekten düşünür, eğitim ve sa-
nat adamlannı alır.
Ziya Gökalp ve Tevfik Fikret gibi ay-
dınları, çeşitli sıfatlarla göreve çağınr.
Sonunda lstanbul öğretmen okulu, ça-
lışma biçimı ve etkınliklenyle bır tür
enstitüye dönüşür.
O dönemin üniversitesinden daha
güçlü bir duruma gelir. Satı Bey, ayn-
ca bir uygulama ilkokulu kurarak, hem
yeni bir öğrenci kaynağı bulur hem de
öğretmen adaylannın, öğretmenliği ya-
şayarak yetışmelerine olanak sağlar.
Bizde okula öğrenci yönetimini ilk
kez sokan da Satı Beydir. Cumhuriye-
tin ilk yıllan öğretmen yetiştirmede da-
ha da olumlu adımlann atıldığı yıllar-
dır. 1926 yıhnda Gazi Eğitim Enstitü-
sü, 1965 yıhnda Ankara'da Eğitim Fa-
kültesi kuruldu.
1946 yılından başlayarak, öfretmen-
lerin büyük bır kitlesel güç oluşturma-
lan, dernek ve sendika olarak örgütlen-
meleri, hem toplumsal harekete karşı
duyarlılık göstermeleri, yazar-çizer
kadrolan ıle siyasal sorunlan deşme-
leri, halkın sorunlan ile kendi sorunla-
nnı bütünleştirmeleri, demokrasi düş-
manlannı harekete geçirdi. Köy Ensri-
tüleri tasfiye edildi. Gazi Eğitim Ens-
titüsü yıpratıldı. 1971 'den sonra özel-
likleri silindi. 1982'den başlayarak da
YÖK. içinde eritildi.
1981 yıhnda çıkanlan YÖK ile öğ-
retmen okullan da üniversitelere bağ-
landı. Kımine eğitim fakültesi, kimine
de eğitim yüksek okulu adı verildi.
Sonuçta 16 Mart ruhunun egemen
olduğu okullardan Ruhi Su'lar, Fakir
Baykurt'lar, Mahmut Makal ve Ali
Bozkurt'lar, Haşüı; Kanar'lar çıkar-
ken, bu ruhun hiç yaşamadığı şimdiki-
lerden de apolitik tipler çıkmaktadır.
9 Mart'ta Ankara'da toplanan yer-
lerde sürüklenen 13 Mart'ta Türki-
ye'nin dört bir yanından gelıp mahke-
me önünde toplanan Eğitim-Sen'li eği-
tim emekçilen 16 Mart ruhunun ger-
çek sahıplendirler.
Eğitim-Sen bu ruhun maddeleşmışı-
dir. Tüm meslektaşlanmın 16 Mart'ı
kutlu olsun.
TARTIŞMA
Gerçek Bir Öğretmen
ğretmen
yetişmez.
sözûnü, ilk
kez
uygulama
öğrennenımızden
duymuştum. Akçay'ın
Tahtakuşlar Köyii öğretmeni
Alibey Kudar'ın
çalışmalannı görüp
ızledıkten sonra gerçek bır
öğretmenle karşılaştığımı
anladım. Anlattı. Dınledım.
Gezdırdı. Inceledım.
Düşündükçe de geri
kalmışlıktan, bıreyselcılikten
hâlâ kurtulamamışlığımızın
nedenini daha iyi anladım.
Ülkemizın kalkınması,
çağdaş yaşam düzeyıne çok
yönlü ulaşabılmesı ıçın
Alibey Kudar'ın yaptığı gibi
emekli olsak da çalışmamız
gerektiği inancma daha da
ınandım. Görev yaptığım
köylerde öğretmenlığının
yanı sıra gençlere halıcılık
sanatmı, daha çeşitli el
becenlennı öğreterek
meslek edınmelennı
sağlayan Alibey Kudar,
emekli olduktan sonra da
durmamış. Yörenın tanhini.
sanat değen taşıyan
eserlennı, sanatçıya gereklı
teşhır salonunu, okumak
ısteyene okuma odası ve
gelecek kuşaklara taşacak
aynntıh bır kütüphaneyı
meydana getirebilmek için
tüm maddı ve manevı
değerlerinı ortaya koyarak
gerektığınde aile fertlennın
de yardımlannı alarak Kaz
Dağlan üzennde bir sanat
harikası olan Etnografya
Gaierisi'ni (müzesını)
kurmuş. Evet, öpülesı ellen
var Alibey Kudar'ın. Müze
duvarlannda resım ve
adlanna rastladığım aydın
sanatçılar da destek vermiş
değerlı öğretmenımıze. Bu
da beni çok mutlu etti.
Ne mutlu çalişana. Ne mutlu
çalışana destek olana...
Altmış bın köyümüz var.
Gönül ıstıyor ki her bır
köyümûzden daha bır çok
Alibey Kudar'lar çıksın.
Her şeyımız eğitim ve
öğretıme bağlı.
Bıreysel olarak tek tük
ortaya çıkan bu değerler
azdır. Dalga dalga ülkemizın
her köşesıne yayılmalı
olumlu çalışmalanmız.
Öğrencılenmızın sınıf
geçmek için değil,
ülkemız değerlerinın ve
sorunlanna sahıp
çıkabılecek bır eğıtım ve
öğrettmden yoğrularak
çıkmalan gerektiği mancını
taşıyorum. Ancak o zaman
rüşvet. adam kayırma ve
yolsuzluklara engel
olabılınz kanısındayım.
Mutluluk anlayışı çok
farklıdır. Kaz Dağlan
üzennde zeyhn ağaçlan ile
çevrelenmış, her köşesinde
Alibey Kudar ve aile
fertlerinin ahn ten olan bu
güzelım Etnografya
Müzesı'nı gezerken halı
üzenne dokunmuş
Atatürk'ün resmmı
gönnek beni çok, ama pek
çok mutlu ettı. Sağ olasın!
Var olasın! Alibey Kudar.
Dilenm Kültür
Bakanlanmız da oralan
zıyaret etme fırsatını bularak
bu çalışkan ınsanlan
sevındınr.
IşılÖztürk
Şehremini - îstanbul
Her türlü şiddet ve işkenceye karşıyız
u
lkemız,
hukukun
üstünlüğünün
temel alındığı
laik,
demokrat ve
çağdaş bir ülkedir ve
evrensel insan, kadın ve
çocuk haklannın hiçbir
özür tanımadan
uygulanmasını
benimsemiştir.
Hem yapanı. hem de
yapılanı. insanlığından. ruh
ve beden bütünlüğünden
uzaklaştıran, onulmaz
yitimlere neden olan şiddet
ve işkence, hiçbir
toplumun hak etmeyeceği,
asla onaylanamayacak bir
uygulamadır.
Yurttaş olarak
güvenliğımizden sorumlu
olan güçlerin, adeta doğal
bır uygulamaymışçasına,
şiddete, işkenceye ve
yargısız infaza başvurması,
çağdaşlaşma yolunda
ilerlemeye çabalayan
Türkiyemizde asla var
olmamalıdır.
Günümüzde süregelen ve
her gün gözler önüne
serilen bu tip olaylarn,
tam bir açıklıkla ve
ivedilikle tarafsız adalet
önüne getirilmesinı,
ödünsüz
değerlendirilmesini ve
yinelenmemesi için her
türlü önlemın alınmasını
istiyor, konunun izleyicisi
olacağımızı belirtiyoruz.
Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği
Genel Merkez ve Tüm
Şubeleri
PENCERE
Tırlatıklık...
Üstümüze iyilik sağlık, bize bir şeyler oldu; herşe-
yi kâr-zarar ikilemi üzerine düşünmeye başladık;
aklımız fikrimiz bir başka şeye işlemiyor; dünya gö-
rüşümüz, evrensel ufkumuz, şaşılası "vizyon "umuz
parasal açıdan öteye geçemiyor...
SSK nedir?..
Sosyal Sigortalar Kurumu değil mi!.. Halkın sos-
yal güvenliğini, yaşamını, sağlığını ilgilendiren kuru-
ma yaklaşırken ne soruluyor:
- Kâr ediyor mu?..
- Yok canım!.. Kara delik!.. Çoktan batmış, gerer
ği yapılmalı...
- Emekli Sandığı?.. -
- icabına bakmalı!..
- Bağ-Kur?..
- Çekiver kuyruğunu!..
Ortaya bir sürü hesap dökülüyor, trilyonlar konu-
şuyor, KlT'leri ele alırken rakam, rakam, rakam!.. İn-
san yok!.. Bilanço, kârzarar hesabı, alacaklar, borç-
lar, giderler dökümünün ardından deniyor ki:
- Batmış, iflas etmişi..
- Ne yapmalı?..
- Özelleştirmeli!.. •
Sonra da en kârlı KİTler kim vurduya getırilıyor.
•
Kimse sormuyor: >
- KİT'lerin çoğu eskiden zararetmezdi, kalkınma*
nın itici gücü idiler, sosyal güvenlik kurvmlannda
az çok bir denge vardı. Ne oldu?.. Niçin zarar edi-
yortar?.. Neden yıkıma uğradılar?.. Biraraştırsak!..
1985'ten bu yana boynuna idam ilmiğini geçindi-
ğimiz nice kuruluş var. KlT'leri ellerimizleve "taam-
müden"boğduk, şimdi memumun malını mülkünü
yağmalamak için avuçlanmızın içi kaşınıyor ki bu-
na "özelleştirme" mi diyeceğiz?..
- Zarar mı ediyor?..
- Sat anasını!..
Tümden tırlattık ya da hırstan gözlerimiz hiçbir şey
görmüyor; yakında "zarar ediyor" diye Adalet Ba-
kanlığı'nı özelleştirmeye kalkarsak kimse şaşııma-
sın!.. "Yağma Hasan'ın böreği" çoğu kışiyi kudur-
tuyor. Bir KİT'i, binalannın üstünde bulunduğu ar-
salardan daha ucuza kamanço etmek ne demek?..
Osmanlı tarihınde bıle devlet malı böyle yağma edil-
memiştir.
•
Arkadaşımız Öztin Akgüç'ün dünkü Cumhuri-
yet'te çıkan "Yorvm" köşesini okumadınızsa oku-
manızı dilerim. 1995 Bütçesi'nin yalnız yüzde 5.9'u
yatınmayönelik. Devlet, Bütçe'den 576.1 trilyonfa-
iz ödemiş ki bu sayı toplam vergı geliriennin yüzde
53.1'i kadar, gelir ve kurumlar vergi hasılatından
çok daha fazla. 1996'da 3 katrilyonluk Bütçe'den
söz açılıyor; bunun en az 1.2 katrilyonu iç ve dış borç
faizi...
Bu nasıl devlettir kı varlıklısından, tekelcisinden,
rantiyesinden vergi alacağına aynı kişilerden tefeci
faiziyle borç alıp, Güneydoğu'da boy veren ıç sa-
vaşta harcar!.. Bu nasıl devlettir ki içinde yaşadığı-
mız felaketi halka açık açık söyleyerek ekonomik se-
ferberliğe gitmez de KıTlen ayncalıklı kesime ha-
raç mezat satmaya kalkışırl.
• - ~ '-
C
.
TO
!
Zarar mı ediyor? Sat anasını!.. Vür kapısına kili-
di!.. Dök işçiyi sokağa!.. Emeklinin canına okuL öğ-
rencileri ez!.. Göstericilerin üstüne yaylım ateş aç!..
Gazeteciyi öldür!.. Yazan içeri tık!.. Memurun hak-
kını verme!.. Rantiyeyi kayır!..
Ama sonunda bu bilançonun altına çizgi çekildi-
ği zaman ah ü vah eyleyıp deme ki:
Kim etti sana bu kân teklif!..
OKUMANIZ GEREKİYOR!
Şenatçı Basının
Onlenemeyen
Yukseltşı, Mıllı
Eğıtımde Ideolojik
Örgütlenmeler. Suudı
Sermayesı, Sıvas
Katlıamının Ardında
Yatan Gerçek
H i ı ı u Ç E T İ I I U I
SANADA
BULAŞTl
Çağ Pazarlama A.Ş.
Yerebatan Caddesı Salkımsöğüt Sok* No 9/B Cağaloğlu lstanbul
Tet514019&95
ATATUR<Çj
D U Ş ü H C =
D£ RS E Ğ•
0 Ü Ş C \ C £
D E R S E Ğ
AYDINLANMA
DÜŞÜNCESİ
VE
VEDAT
GÜNYOL'A
SAYGI
GÜNÜ
Program
- Konferans
- Söyleşi
- Eskişehir Tiyatora Kumpanyası
Konuklar
Vedat GÜNYOL,
Prof. Dr. Bedia AKARSU,
Sami K.ARAÖREN
Tarih: 16 Mart 1996 Cumartesi Saat: 16,00
Yer: Yunusemre Külttir Merkezi
ESKİŞEHİR