Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 1996 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Ahlak Yönünden Hekim Sorumluluğu
PlDf. Dr. HASAN YAZICI İstanbul Üni. Öğretim Üyesi, TÜBA Üyesi
B
iz hekimler gerçekten il-
ginç bir grup insanız. Nasıl
olmuşsa olmuştur, bir gaf-
let anına gelmiş., bizlere bir
bayram günü aynlmış. Biz
ıse adeta kendimize eziyet
etmekten hoşlamr gibi oturmuş,, şu bay-
ram günümüzde ahlak yönünden hekim
sonımluluğunu tartışıyoruz. Siz şimdiye
kadar örneğın TÜStAD'm Türk ışadamı-
nın ahlak sonımluluğunu, hem de böyle
uluorta tartıştığını hıç duydunuz mu? Ka-
nımca böyle bir günde toplanıp bu konu-
yu tartışmamız bile tek başına çok önem-
li bir ahlak değeri taşıyor. Işte bu bilinç
içinde tüm Türk hekımlerinın v e tıp öğren-
cilennın 14 Mart bayramlannı kutiuyo-
rum.(*)
Türk hekiminin ahlak yönünden sorum-
luluğunu doğru bir çerçevede tartışabil-
mek için önce 200 yıldır yakalamaya uğ-
raştığımız Batı uygarlığında aynı sorum-
luluğun nasıl geliştiğine bir göz armak ge-
rek (1). Eskı Yunan'dan başlayıp hemen II.
Dünya Savaşı sonuna kadar geçen iki bın
yılı aşkın sürede hekımlik ahlakı, dolayı-
sıyla hekimin ahlaki sorumluluğu, deon-
tokıji, yanı hekimlik mesleğinin gelenek,
görenekleriyle, töresıyle sınırh kalmış.
" HipokratandTyla simgelenen bu görüş,
aslına bakacak olursak öyle çok evrensel
öğeler ıçermıyor. Hatta kimi yerde konu
basit bir 'etikete'e dahi indergeniyor. Ya-
kın bır geçmışe kadar okutulan deontokt-
ji kitaplanna kadar girmiş ve her aklı ba-
şında kışınin gülüp geçeceği u
Hekim iyi
aik kızryla evlenmelidir, hekimler üstün
mesleklerine uygun sporiar \apariar~ gi-
bi ögütler bıraz yerdığımi sezdığınız 'eti-
kete' örnekleri. Ancak Hipokrat ahlakın-
da iki çok önemli ve evrensel kurum da
var: A) Hekim, hastanın sağlığının yara-
nna girişimlerde bulunmakla yükümlü
(=benefîcence); B) Hekim, hastaya zarar
vermemekle yükümlü (=nonmalifecen-
ce). Hipokrat ahlakının baskın bır nitelıği
KuLTUft • SANAT
ise aşın derecede babaerkil olması. Has-
ta için neyin en iyi olduğuna ancak hekim
karar veriyor.
II. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda he-
kimlik etigine iki önemli kavram daha gir-
di: 1) Hastanın kendine uygulanacaklar
konusunda her an ve her boyutta söz sahı-
bi olması (hasta özerkliği = otonomı); 2)
Sağlık ve hekim hızmetlerinde ınsanca bir
uygulama ve dağılım (adalet). Ûzetle bu
4 kavram a) tyilik \apmak, b) Kötülük
yapmamak, c) Hasta özerkliği ve, c) ada-
let- 1950'lerden başlayıp günümüze dek
Batı uyganlğında egemen hekim ahlakı-
nın ana başlıklannı oluşturuyor.
Tahmin edebileceğmiz üzere bu 4 temel
kavramı eksık bulanlar, beğenmeyenler de
var. Gerçekten de kimi örnekte söz konu-
su kavramlar çok "genel'' kalabiliyor. Da-
ha da ileri gidip "her" ömekte bu kav-
ramlann genel kaldığı dahi söylenebilir.
Belkı de somut sorunlar karşısında salt o
soruna uygun bir ahlak tutumumuz olma-
lı. Bu yaklaşıma kazuistik ahlak anlayışı
denılıyor. Ömeğin kalp nakliyle ilgili ah-
lak sorunlan böbrek nakliyle ilgili ahlak
sorunlanndan daha farklıdır diyor kimi
kazuist. Oysa başka bir grup düşünür ya
da hekim -hekim olmakla düşünür olma-
nın birbınnı dışlamadığının altını çizmek
gereğıni duyuyorum!- geleneksel dört
kavramı bile çok aynntılı buluyor. Erdem
ahlakı ve şefkat ahlakı savunuculan böy-
le... Sonuncu grup oldukça ilginç olarak
tıpta ahlak sorunlanna kadıniann, bu cin-
sin görece şefkatlı ve uzlaştıncı olmasın-
dan giderek, daha kolay çözüm bulabile-
ceklerini düşünüyor.
Tıp ve hekim ahlakı artik Batı'nın bazı
üniversitelerinde tıp ahlakı dersi adı altın-
da öğrencılere okutulmakta. Ülkemizde
ise durum oldukça değişik. Tıp fakültele-
nmizin ancak 1/3 kadannda, o da "deon-
totoji ve dp tarihi" adı altında, tıp ve he-
kim ahlakı öğretiliyor. Oysa ki tıp tarihi tü-
müyle ayn bir konu. Duyduğum kadany-
la deontoloji yenne tıp ahlakı deTslerinın
konmasına da bır direnç var. Ahlakımızı
çok beğeniyor olsak gerek!..
Ülkemizde hekim ahlakının günümuz-
deki durumunu irdelediğimizde temel
kavramlardan bırincisi olan 'ryüeştirici-
Bk'le önemli bir sorunumuz olmadığı ka-
nısındayım. Çağımızda hekim görevleri
içine iyileştincilik yanında bir de konıyu-
culuk giriyor. Türk hekiminin bence bu-
rada da bir sorunu yok. Tam tersi, koru-
yuculuk yönünden hekimlik için bir de
tehlike söz konusu. Ülkemizde koruyucu
sağlık hizmetlerinde büyük eksikler oldu-
ğu kesin. Ancak bu eksiklerin sorumlusu
doğal olarak hekim değıl. Temiz su, iyi
beslenme, kanalizasyon ve hatta aşılama
gibi altyapı hizmetlerinin yetersizliğini
hekimle kapatmaya, bundan da öte bu ek-
siklerden hekimleri sorumlu tutmaya yö-
nelik totaliter yönetimlerin klasik aldat-
macalanna, üzülerek söylüyorum, bizler
de tanık ve kimi örnekte ortak olduk. Bu
aldatmacaya bir daha yenik düşmemenin
yolu ise hepimizin her firsatta topluma
sağlık hizmetlen içinde hekimin ve öbür
sorumlulann görevlerinin ne olduğunu
yılmadan anlatması.
lkinci önemli kavram olan "zarar ver-
memekte" önemli ahlak sorunlanmız ol-
duğu kanısındayım. Burada iki önemli alt
başhk var: a) Tanı ve tedaviyle ilgili ge-
reksiz uygulamalardan doğan sorunlar; b)
tşkence ve hekim.
Her alanda olduğu gibi üpta da görgü-
süzce bir teknoloji ha> ranlıgı egemen. Ge-
ri kalmışhğın şaşmaz göstergelerinden
olan bu hayranhkteknoiojiyi satan ve alan-
lann, yani bizlerin, çabuk ve bol para ka-
zanmak iegüdüJerryle birieşnce hasta bun-
dan zarar göriiyor. Sadece IstanbuPda bil-
eisayarla tomografi aleti savısı galiba tüm
Ingiltere'dekinden daha fazla. Bu araçla-
nn çok zararlı olabilecek radyasyonla ça-
bşbğını unutma\alım. Ülkemizde gereği-
nin haylı üstünde sezaryen, bademcik vb.
ameliyatlannın yapıldığını hiçbır vicdan
sahibi hekim yadsıyamaz. llaç kullanımı
da pek farklı değil. Büyük bir kısmı ilaç
endüstrisinin reklamma bağımlı ve onun-
la güdümlü bir ilaç tüketimi geleneğimiz
var. Bazı, hem de çok pahalı, ilaçlann tü-
ketiminde Avrupa'da ilk beş ülke arasına
giriyoruz. Bu gereksiz tüketimin hastala-
ra gerek bedensel gerekse de ekonomik
büyük zarar getirdiği çok açık.
Işkencecinin istediği: Ülkemizde hayli
yaygın olduğu her geçen gün gün ışığına
çıkan tşkence olgusunda ise işkenced, he-
kimden genellıkle üç şey istiyor: a) lşken-
ce kurbanını eski sağlığına kavuşturmak,
b) tşkencenin sürebilmesini sağlamak yö-
nünde kurbanın hayatta kalmasına yardım
etmek; c) Işkenceyle ilgili bilgı ve kanıt-
lan örtbas etmek. lşkencenin iğrenç, kor-
kak, birey ve ulus olarak ne denli utanç ve-
rici bir insanlık suçu olduğunu bir kez da-
ha vurguladıktan sonra işkenceye bulas-
mak zorunda bırakılmış hekimin çarpıcı
bir ahlak ikileminden söz etmek istiyo-
rum. Diyelim ki cezaevi hekimisiniz ve
sizden ışkenceyi sürdürmek için yardım
isteniyor. Yardım etmediğiniz takdirde
kurban hemen ölecek, yardım ederseniz
işkencecinin işbirlikçısi olacaksınız. Ben-
zer bir ikılem, şeriat kurallannın geçerli
olduğu lslam ülkelerinde söz konusu. Ce-
za için kol, bacak kesmelerde hekimin de
hazır bulunup yaralan usulüne göre teda-
vi etmesi bekleniyor. Hekim doğal olarak
bu uygulamaya katılmayabilir. Ancak de-
neyim gösteriyor ki birinci örnekte ışken-
cecı, ikıncı örnekte de şeriat uygulayıcısı
işine devam ediyor ve sonuç olarak ışken-
ce kurbanı ya da şeriat hükümlüsü artan
bir insanlık dışı uygulamaya maruz kalı-
yor ya da hayatından oluyor. Hekimi bu
çok zor ikılemden ancak uygar bir adalet
anlayışıyla etkili bir yargının kurtarabile-
ceği açık.
Tıp ve hekim ahlakı kavramlanndan
üçüncüsü olan hasta özerkliğinden, hasta-
nın onayı olmadan ona hiçbir tıbbi giri-
şimde bulunulamayacağını anhyoruz.
Böyle bır kavramın ortaya çıkmasında üç
önemli etken var: a) II. Dünya Savaşı son-
rası, birey özgürlüğüne verilen önemin
uygar toplumlarda en üst düzeye ulaşma-
2 9 3 •« 7 » < 3 H « )
•M;l:lWJSIHİMI?ia:>*lf
L£V TOISTOY
0nJM>$TIWı £.rSCATO«/CWUfH
SAVAŞ VE BARIŞ
1114 ,!, li;7Snt(l5İIMDM|m»T
APSLAN KACAR
KRAL'A OYUN
O*"R«SUWKACH
I6,I7H«T(MAT 1100)
KADIKOY HALDUN TANER SAHNESI (349 04 631
A.DALET AĞAOĞLU
ÇATIDAKI ÇATLAK
\CNFB ENCtNUlUDAĞ
11.14. IS. 16,17MART
SEMA-ERBİL GOKTAŞ
BUYULU GOL
TCMfTEN CANDOâAN
!6,I7MART|5WT IIÜO)
F A T I H RESAT N U R I S A H N E S I (526 53 80>
NAZ1M HİKMET/MAOT KOPER
ASLOLAN HAYATTIR
YONET»* HAdTKOft»
13, K 15.16,17MAAT
W SHAKESPEARE / NEŞE ERÇETİN
BİR GECE MASALI
MEŞtaÇETiH
1100)
JSKUDAR MUZAHIPZADE CELAL SAHNESI (ÎJ3 03 97)
MKOLAY GOGOL
PALTO
IJ.IİI5.I4I7MAJ(T
HE1NR.CH BÛLUDENIZ UYGUNER
BIRLIKTE OYNAYALIM
'CNfTEN OENÖUTCUNH
I4I7MART5AAT 1100)
GAZIOSMANPAŞA SAHNESI (578 60 67)
SAYIN TİYATROSEVERLER
SAHNEMİZ TADİLAT OOLAYISIYLA KAPALIDIR.
HARBIYE CEP TIYATROSU (240 77 20)
DIMITRl ŞOSTAKOVİÇ'IN 9O.
DOĞUM Y1LI ANISINA
15M*HT1996CUMASMI 19 00'16 MAAT 1996 CUtURTESI SAAT 1100
ŞEF: VLADINHR ALTSCHULER
SOHST: LIANA ISSAKADZE
D. ŞOSTAKOV1Ç: Konan Kore^nosu Nol Op. 99, U nrinAr
D. ŞOSIAKOVtÇ; Soıfoni No.5 Op. 47, Re minör
19a6 CUMASAAT 16 00
FUAYE SÖYLEŞISİ
" ŞostakovVin Yaşamı ve Estrleri" ;
KONÜŞMACI: BABUR TONGUR *^
YEH: ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BÜYÜK SALOM
İDSO
I S T t V I U D E > L E T S E N F O N I O R K E S T R A S I
S A H N E
LO K A N T A
K A H V E
FERENC KAR1NTY
PEYNİRLİ YUMURTA
YÛNETEN CAN DOĞAN /TURKÇESI F ÇlĞO£MAYDtN
12 MART (18 00-20 30). 14. 15 MART (SAAT 1500)
OYUNGUNLERI CAK IS 00. 20 30 PER. 20 J0 CUMA. 20 10
C TESI IS 00. 20 10 PAZAH 15 00.11 J0
BILETLER ŞEHİR TİYATROLARI GIJELERIILE KADIKÛY HALOUN TANEN I
(MERKEZ GIŞESİI nd* SATILMAKTADIR
TURK KULTURUNE HIZMET VAKFI
UYGULAMAU EL SANATLARI ÇAUŞMASI
PORSELEIM BÜSLEME • HALI va KİLİM DOKUMA
HAT-TEZHİP • OSMANLICA • TAKI
KUMAŞ BOYAMA • RÛLYEF (Aiüminyutn Çakfma)
PATCHWORK CKırfcpar»)
KAYITLARI BAŞLAMIŞTIR
Mür: Yıldız Sarayı Beşıktaş Tel: 259 71 33 - 259 27 85
'96
19.30'LA LUNF(K*KI* Oifnım) TMtrti Vtnir
JO.5O 'f£ŞlL ÜZ1)MI£R
m
(Ha^ni0f)
21.5O 'LA LUNt" (K/ıKI* Oyıtıt*) THİtn İ Venir
J3.3O MHSİN ÜNÜVAK QHAKTET(J*zz)
lâMiit '96 CMHUıttsl
15.OO
m
LA LUNt" (Kjtkla Ofnif*) Tkiitrti Venir
21.50
m
LA LUNf (KjıH* Otfunu) Tkiitrti Vtnir
25,30 TAH3İN ÛNÜVAK QUAK7£T(Jtzz)
'96 Fâzsr
1 f.OO "LA LUNt" (Kjtkla OI/HKU) Tktİtre i Vtnîr
15.00 "LA LUNf (KMkla Osfknn) Thiİtni Venir
25.50 TAHS/N ÛNÜVAK QUAR7tT(Jazz)
19.50
m
LA LUNf (K*kla OtftKn) Tfıiitn 1 Vtrıir
21.5O "LA LUNf (Kjıkla OifMifu) Tkfitrti Venir
Sehit Muhtar Caddesi 69 Taksim - İstanbul
Tel: 256 66 54 - 256 66 97
sı; b) Savaş sırasında bilim adrna işlenen
feci insanlık suçlan ve bunlara karşı olu-
şan tepki; c) Tıp bilimi ve onun ürünü olan
teknolojinin gerçekten çok ilerleyip he-
kimligin "insani" yönünün kaybolacağı
korkusu. Hasta özerkliğinin en çarpıcı bel-
gesi ıse aydınlaülmış onam (=ınformed
consent). Değil araştırma yapmak, biraz
tehlikeb olabilecek herhangi bir ilaç ya da
cerrahi uygulaması, ileri Batı ülkelerinde
hastanın yazıh iznini gerektiriyor. Tabii
izinden önce hekim hastayı, dili döndüğü
ve hastanın anlayabildiği ölçüde "aydm-
lataoüc".
Aydınlatılmış onam dışında da artık bir-
çok durumda hekimler hastaya danışıyor-
lar. Ömeğin sağlık denetimine gelmiş, ya-
kınması olmayan 65 yaşında bır erkeğe
şunlar rahatça anlatıhyor: "Hiçbir yakın-
man olmasa da prostabnda sessiz bir kan-
ser taşunaolasılığın yüzde 50dotavinda. ts-
tersen gerekli test ve yöntemleri uygulayıp
sende bu kanseri arayalım. Ancak kanse-
ri bulsak bile ameliyat olupolmama konu-
sunda karan yine sana bırakıyoruz. Şu an-
da önünde ortalama 13 >il gibi bir yaşam
bekJentin var. Kanser ameliyabndan yaşa-
mıru yitirme riskin ise yüzde 2 kadar. Bü-
tûn bunlar vanında ameliyat etmesek bile
olası bulacağunız kanser seni en az 10 yıi
daha götürür" \e devamı! Görülüyor ki
hekim, kendı karar veremediği bır durum-
da hastanın 'özerktiğinden' adeta medet
ummakta. Hasta ne kadar aydın ve aydın-
latılmış olursa olsun, kendı hayatı söz ko-
nusu oldugunda ne kadar soğukkanlı ve
sağlıklı karar verebilir ki? Demek hasta
özerkliği, bir yandan çok uygar ve erdem-
li bir kurumdur, bir yandan da, şimdiki ör-
nekte olduğu üzere bazı önemli sorunlar
doğurabilmektedir.
Hasta özerkliğinin özellikle geri kalmış
ülkelerde ortaya çıkardığı önemli başka
bir sorun, varlıklı hastalann, çoğu kez ha-
zımsızca, gereksiz sağlık hizmetleri iste-
mesı. Yukanda bılgisayarlı tomografi ör-
neğınde de kısmen değındiğim bu sorun,
gelışmekte olan ülkelerde zaten kısıtlı
olan sağlık hizmeti olanaklannı daha da
zorlamakta, aynca bundan
sonra ve son olarak değine-
ceğim dördüncü kavramı,
adaleti aşındırmaktadır.
Guncel t\p ve hekim ahla-
kının dördüncü kavramı olan
adalet kanımca üçüncü kav-
rama, yani özerküğe koşut
olarak doğmuşrur. Kısaca be-
lirteyim: Temelinde sağlık
hizmetlerinin adil dağıtılma-
sı, kimseye eksik, yanlış ya
da yetersiz hizmet verilme-
mesinin kollanması yatar.
Sözünü ettığımız dört kav-
ram arasında ülkemizde ka-
nımca en fazla sorunlu olan-
dır. Özellikle 1980 sonrası
zaten geleneksel olarak pek
önem vermediğimiz adalet
ve hukuku, sade sağlık hiz-
metlerinde değıl, yaşamımı-
zın her düzleminde hemen
tümüyle unuttuk.
Sevgili hekim arkadaşlar;
gelin bu mutlu günde kendi-
mizden hesap sormayı bura-
da bırakıp Sokrat'm ölümün-
den önce Krito'ya söylediği
son sozleri hatırlayarak bu
ünlü düşünürün 2500 yıl ön-
cesinden bizlere gelen şük-
ran hislerinden teselli bula-
hm: "Krito, Eskûlap'a (he-
kimler tannsına) bir adak
borcum var. ÖMüğümde bor-
cıunu sakın unutmaT
(*) 14 Mart Tıp Bayramı do-
layısıyla Kayseri Üniversitesi
Tıp Fakültesi 'nde yapılan ko-
nuşma.
(1) Pellegrino ED The me-
tamorphosis ofmedical ethics.
JAMA. 1993; 269: 1158-1162.
4 Mevsimin Hugurla
YaşanacağıMEKÂNLAR
SON 8 VIL SUPERLUX
Seçkin ve saygm hir ortamm güzeO3derinc.
st«irizigördi^üniizde karar
ZEYTtNALANI URIA'da İzmir'e 18 km,
(sadece 15 daldka) Tri|)Iex 5 oda 1 salon.
şiknine, barbekü vs.
Müracaat: 0.232.766 25 55 - 0.232.365 9714
§ Sadun Araı, "Emperyalizmle Mücadele Sorunu" § Kenan Somer, "Devlet
ve Diktatora" § Taner Timur, "Iktisadi Kalkmma, Siyasal Rejimler ve
Demokrasi Krizi" § E.Cem Çobanoğlu / Korkut Boratav / Ercan Uyguı /
Nazım Ekinci, Tartışma: Sermayenin Liberalizasyonu, § Ülkü Oıbay, BİT
Kıtap: "Boşuna mı Çiğnedik" § Vedat Türkali, "Sevim Belli'nin Önemli
Sorusu" § Mehmet Kök Özaltınlı, Bir Kitap: "Değişim, Küreselleşme ve
Devletin Yeni lşlevi" § Veli Devecioğlu, "Aziz Nesin'in Davalarından Biri"
§ Ünal Doğan, Çeviri: "Fransız Komünist Partisi Manifestosu".
ÇARŞAMBA ASLÎYE 1. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1994/524
Davacı Tülay Demir vekili Av. Mehmet Yıldız tarafından. davalı Murat Demir aleyhıne açılan boşanma davasının yapılan yargıla-
ması sonunda; Davalı Murat Demır'in tüm aramalara ragmen teblıgata yarar adresi temın edilemediğinden yapılan yargılama sonun-
da verilen boşanma karannın davalıya ılanen teblığıne karar venldığmden Kastamonu üı, Doğanyurt ılçesı. Demırcı köyü. kütük. 22
nüfusa kayıtlı Halıt ve Habıbe'den olma Murat Demir ıle tslem ve Sevın'den olma Tulay Demır'in boşanmalanna ve müşterek çocuk-
lan Coşkun Demir. Ferdı Demir, Yılmaz Demir, Ümıt Demir. Aydın Demır'in velayetlennın davacı anneye bırakılmasına karar venl-
diğinden, ışbu ıtanın yayımmdan ıtıbaren 15 gün sonra davalıya tebhğ edılmış sayılacağı ılanen tebhğ olunur. Basın: 70697
VEFAT
Hocamız, babamız, dostumuz, eğitim emekçisi, değerli insan
MEHMET EDE'yi
kaybettık. Cenazesı, bugün öğle namazını takiben, Dikilitaş Eskı
Camn'den kaldınlarak, Sanyer (Çayırbaşı) Mezarhğı'nda toprağa
verilecektır.
PENCERE
İstjklal Mapşımrzın
75'inci Yıldönümü
"Istiklal" ne demek?..
Bağımsızlık!..
Bizim milli marşımız bağımsızlık marşıdır, yani is-
tikial...
600 yıllık Osmanlı Imparatortuğu'nun bir milli mar-
şı yoktu. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda Garp Cephesi
Kumandanı Ismet Paşa'nın önerisi üzerine Maarif Ve-
kâleti'nce bir güfte yanşması açıldı. Mehmet Akrf'in
yazdığı güfte, 25 Mart 1921'de Meclis çoğunluğun-
ca onaylandı. Daha sonra besteyanşması açıldı, ama
savaşın yoğunlaşması yüzünden sonuçlanamadı.
1924'te Maarif Vekâleti'nde toplanan bir kurul, Ali Rı-
fat'ın bestesini seçti. Bu marş altı yıl çalındı. 1930'da
Osman Zeki Bey'in bestesi benimsendi.
Bu yıl, Istiklal Marşımızın 75'inci yıldönümü kutla-
nıyor.
Ama nasıl?..
•
Ülkeye egemenleşmiş çevrelere bakarsanız, ba-
ğımsızlığın modası geçti...
Medya, büyük çoğunluğuyla bu düşünceyi işliyor:
"Istiklalne demek?.. Bağımsızlık lafı tarihin çöp te-
nekesine atıldı. Artık 'karşılıkh bağımhlık' geçeıiidir.
Avrupa Birliği'ne girdiğimizzaman ne olacak?.. Ulu-
sal paralar da kalkacak!.. Sınıriar bir anlam taşıma-
yacak. Batı, çoktan bağımsızlığı aştı. Ulusal devlet
tu kaka. Artık 'karşılıklı bağımhlık' üzerine Türkiye
dehenip topahanmalı, ayağını denk almalı..."
•
Ne tuhaf değil mi!..
Bağımsızlığı değil, karşılıklı bağımlılığı benimse-
yen ve 'ıstiklal' kavramını halkın bilincinden silmeye
çalışan ne kadar mandacı varsa, 75'inci yıldönümün-
de Istiklal Marşın
r\\ yere goğe koyamaz oldu. Nu-
tuklar atılıyor, gazetelerde yazılar çıkıyor, diziler ya-
yımlanıyor, Mehmet Akif göklere çıkanlıyor...
Diyorlar ki:
"-Istiklal Marşı, geleceğimizin yüreğimize işleyen
güvencesidir."
Yokcanım...
Akif ne yazmış:
"Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır parfayacak
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal"
Peki, ama karşılıklı bağımlılığı uşaklıkdüzeyindeal-
gılayanlar bu sözlere ne diyorlar?.. Hem Istiklal Mar-
şı'nda ayağa kalkıp hazırola geçeceksin hem de "ba-
ğımsızlığın modası çoktan geçti, Türkiye'nin bağım-
sızlığını savunanlar dinozohardır" diyeceksin...
Oldu mu?..
•
Ikiyüzlülüğe paydos!..
Bağımsızlığı savunmak dinozoriuk sayılıyorsa, bi-
ze yeni bir milli marş gerekli...
Milli Eğitim Bakanlığı her şeyden önce bir güfte ya-
rışması açmalıdır...
Sonra beste...
Güfte yanşmasına iyi bir ödül konmalı!.. Mehmet
Akif, Istiklal Marşı'nın karşılığında para almamış, ama
çağ değişti, yanşmayı kazanacak olana iyi paraver-
mezsen kimse katılmaz...
Ancak önümüzde büyük bir sorun var:
"Bağımhlık Marşı "n\n güftesi hangi dilde yazılma-
lı?
Türkçe mi?..
Ingilizce mi?..
Bana sorarsanız, yeni milli marşımızın sözleri Ingi-
lizce olmalı. Böylece daha 'çağdaş', daha 'yenilik-
çi', daha 'evrensel' oluruz.
EDtBE GÜVEN
(1927Mardin- )
Ve yemyeşıl bınbır şıırle,
ta§ı yaprağa çevıren şıirlerle
bekliyorum
Güller ve çıçeklerle, şekerler ve
tathlarla,
eksıksız tûm sevgimle
bekliyorum
Sevgili Anneciğim sımsıcak sevginle dolu dolu ya^adıgım
günlen çok özlüyonım.
UĞUR GÜVEN
EDÎBE GÜVEN
(1927 Mardin - )
Doluydu gûr s«sı
gûr renklı ımımlarla.
aynlnken aramızdan
kanştı güllcnne
gûn batımının
Ama ıyı bılıyoruz ki
Dağ çıçeklen açınca hep
OnUnn arasından gülümseyecek
Aynlığmuzın 3. yılında onurlu yaşajnı önûnde saygı ıle eğüıyonız
DOSTLARI
S e n a r y o y a % m a Jc
i s t e r mis i n i s ?
türsak
THOMAS KNAUF
SENARYO ATÖLYESt
18-29 MART 1996
Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma
Saat:10:0O - 18:OO
Son Başvuru Taıilıl: 16 Mart 1996
ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ İŞBİRLİĞİYLE
Tel : (0212) 251 67 70 - 244 52 51
Romanlannız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır. Tel.: 554 08 04