25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 * MAJ3T 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 17 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Kayaköy, Şirince ve diğerleri, şu son gerüimleri deyine şaşkın bakışlarla idiyorlar • EğerKardak kayalıklanndan ya da benzer nedenlerden "beslenen "Ege krizinin" artık sona ermesini istiyorsak, Türk ve Yunan temsilcilerini bundan böyle Ankara'da ya da Atina'da değil, ömeğin Kayaköy'de veya * Şirince"de bir araya .. getirmeliyiz. O zaman görülecektir ki köklerini Anadolu'nun bereketli toprakJanndan alan bir 1 dostluk ve kardeşlik kültürü, banşm da güvencesi olacak ve en şoven politikacılara bile insan uygarlığının erdemlerini anımsatacaktır... 1990'm Eyiülayı. Rodos Papan Nicolas, Fethiye İmamı AMYİırtkul ve dönemin Belediye Başkanı ÖzerOlgun, Kayaköy'ün "Banşve Dostluk Köyü" olması içiıi biriikte dua ettikleri Taxiarhis Kilisesi'nden çıkarlarken... ge kültürleri barışın da güvencesiYaklaşık bir aydır Türkıye'nin "dış po- Btika" gündeminde sürekli ısıtılarak hep sıcak tutulan Kardak kayahklan bunalı- rru acaba kımlerin ışıne yanyor? Bugüne dek -daha doğrusu geçen yıl bir gemının burava çarpıp "hangi ülke- den" yetkilı isteyeceğıni merak etmesine dek- hemen hıç kimsenin belkı de farkı- na bile varmadığı bu küçük adacıklann, şimdi neredeyse "savaş nedeni" olacak kadar kıymete binmelen, acaba hangi özel- likJerinden kaynaklanıyor? Kuşkusuz bu ıkincı sorunun yanıtını; "Hiçbir işe yaramasa bile vatan toprağı- dır ve biamdir" şeklınde vermek mümkün ve zaten hem bızde, hem de Yunanıstan'da çoğu yanıtlar böyle veriliyor. Bir önceki sorunun yanıtında ise y ıllar- dır bu tür gerilimleri sürekli ızleyenler şöyleyonımlaryapıyorlar: "Böylesigarip çekişmder asknda siyasetçilere ve silah tüc- cariânna \an\or. Birincilcr, kendi ülkele- rinde politik kazanımlar peşindeler ve bu- nun için kahramanlık söylemlerini kulla- nıyorlar. İkinciler ise sonunda bir çatışma olmasa bile, güç gösterisi için gerekli silah ve askeri teçhizat malzemesinin tüketimin- den köşeyi dönüyorlan.." Ne var ki tüm bu yanıtlar ve yorumlar ne kadar "kahramanca" ya da ne kadar "gerçekçj" olursa olsunlar. aslına bakılır- sayine Kardak kayalıklanna sevgiyle sa- nlan Ege Denizi'nin ve bu denizin tanık ol- duğu üygarlıklar tarihinın "köklü kiilrür geleneklerine" hemen hiç yakışmıyor. Hele şu bunalımm tırmanmasına neden olan kimi gazetecilerin "bayrakdikmeya- nşı" ve izleyen günlerde iki ülke gemile- rinin aynı adacıklar çevresinde sürekii *te- yakkuz" halinde gezinmeleri, yine iki komşu ülkede yaşayan halklann yakın ta- rihe kadar Anadolu'da sergiledikleri a or- tak yaşam kûlrürüne" de hiç mi hiç ben- zemiyor Anlaşılan o ki ne bizdeki cengâverler, ne de Yunanistan'daki Rum şovenistler, dıllerinden "şanlı geçnıişi''hiç düşürme- melerine rağmen, özünde tarihten hiç ders almamışlar. Ya da tarih bıhnçlerinı uygar- lıkJann üzerine değil. ılkellıklenn üzen- ne inşa etmişler... Bugün. kımı siyası ha- ritalardaki "Dünyanıngerilimlibölgelerr olarak gösterilen yerler arasmda Ege De- nizi'ne de bu tür bir "misyon" verilıyorsa da aslında yeryüzünde "banşm" en kök- lü ve güçlü geleneklerinin bulunduğu yer hıç kuşkusuz yine Ege Denizi ve Ege'dir. Uygarlık tarihinin dünyadaki belki de en zengin bırikimlerinin yaratıldığı bu bölge- de. insanoglu daha binlerce yıl önce "bi- limle. sanatla. felsefeyle, mimarlıkla, se- hirulikk ve hatta demokrasiyte'' tanıştı. Av- rupa'nın. Amerika"nın, Afrika'nın ve As- ya'nın birçok bölgesinde yine insanoglu kör bir karanlık içinde uygarhğa daha ilk adımlannı bile atamazken, Ege'de bugün- lere bile ışık tutan, hatta "esin kaynağT olan "aydınlık bir yaşama kültürü" sergılenı- yordu. Örneğın l.Ö. 7. yüzyılda, Foça'dan Ak- deniz'e doğru yola çıkan Anadolu insan- lan, bugünkü Marsilya'yı kurdular. Yine aynı yüzyılda bu kez Ege'nin batı kıyıla- nndan Anadolu'ya doğru yola çıkan Me- ganüılar ıse uygarlık tarihine ve bizlere ts- tanbul'u armağan ettiler. Günümüzde bile Ege'nin ve özellikle bu güzel denizin rûzgârlanyla soluk ahp ve- ren Batı Anadolu yerleşmelerinin sanki birbirlerine söz vermişlercesine '"hoşgörü- Muğla'nın Fethiye ılçesindekı Kayaköy, 1912 nüfusu 6500 ola- rak bılinen ve o yıllardaki adı Le- vissı olan, Güney Ege'nin en eskı ve en büyük .Anadolu Rum yerleş- melerindenbiridir. Levissi, ilk kez 14. yüzyılda yöreyı ziyaret eden bır Italyan gezgin olan Sanudo'nun gezi notlanndabelirtıliyor. Bu not- lara göre Hıristiyan toplumun en azından 13. yüzyıldan ben Kaya- köy'de yaşadığı anlaşılıyor. Sanu- do'dan sonra EvfiyaÇetebi ise < 17. yüzyıl) Fethiye'den Eşen Yayla- sı'na doğru giderken merak edip incelediğı bu kentten "Kaya" ola- rak söz etmiştır. Aynca Joihn Spe- ed'e aıt 1626 tarihli bir Anadolu ha- ritasında Levissi adı. büyük bir yerleşme merkezi şeklınde işlen- miştir. Köyün bulunduğu bölgenin bu- günkü genel adı da yöre halkı ara- sında "Kaj* Çukuru" olarak anıl- maktadır.Kaya Çukuru, 1922'lere değın Türk ve Rum köylülenn, da- ha sonra ise salt Türklerin tarım- sal üretim alanı olarak çevre yer- leşmeleri beslemiştir. Rumlar. 1922 mübadelesinde Bir Anadolu kenti: 'Levissi' burayı boşaltınc4ya.değin Kaylfc köy hem görksmli bir kent ama hem de Türk-Rum dostluğunun kültürel bir merkezi nıteliğindey- di. 1920'lerde Kayaköy'de, yöre- deki Türk köylerinden çocuklann da gelip okuduklan iki büyük okul, yine Türkçe kitaplann da bulundu- ğu bır kütüphane, tüm Kaya Çu- kuru köylerine hızmet götüren dok- torlar, eczaneler, üç büyük kilise, çok sayıda şapel, çeşmeler ve can- lı bir çarşı bulunrnaktaydı. Daha- sı, tüm Güney Ege'nin en etkili gazetelerinden biri de "Karya" adıyla, Kayaköy'de yayımlanıyor ve bölgeye dağıtılıyordu. Kentin aşağı mahallesindekı Panayia Pir- giotissa Kilisesi ile yukan kesi- mindeki Taxiarhis Kilisesi, taş ış- çiliği, alçı kabartma ve fresk süs- lemeleri bakımından, oldukça ıle- ri bir uygarhğın ustalıkla yaratıl- mış, özenli mimari ömeklen ola- rak halen de ayaktadırlar. Buna karşm, yaklaşık 1500-2000 adet (jjdılgıı ggrijkbıkn kare pianlı ta^ evler ise 1922'lerden bu yana yf- şadıkları "terk edilmişlik" ortamı içinde, özellikle ahşap kısımlannı tümüyle yitirmışlerdır. Ancak he- men tüm evlerin dış taş duvarlan, mimari birer "detay anıt"niteliği taşıyan büyük köşe ocaklan, spi- ral gınşlı tuvalet ve avlu mekânla- n, sarnıçlan, damlardan samıçla- ra ınen taş oluklan, renkli çakıl taşlanyla bezenmiş döşemeleri ve kayrak taşlı yollan, sokaklan... Ka- yaköy, salt anılanyla yaşayan bır "hayakt kent" olarak 1980'lere dek daha çok Yunanıstanlı turist- lerin ve bazı mimarlann dıkkatinı çekti. Atına yakınlannda "Neo Le- vissi" (Yeni Levissi) adh bırmahal- le kurup orada yaşamaya başlayan Kaya kökenli Rumlar, hemen her üç-beş yüda bır Fethiye'ye geldi- ler. Aynca yine bu ınsanlar, Levıs- sı'nin ve "Makri"nin yani Fethi- ye'nin anılannı yaşatmak için 1950'li yıllarda "HagteGeorgios'' ad|ı bu dernek kurmijsjaı;. AS88 ğjjj" v "\£ı> iM ' nda bir habere göre ftoîge Förumı planında bu tarıhı kent de "turizm alanı" olarak saptanmış, dahası bazı şırketler Kayaköy'ün kendı- lenne kıralanması için bakanlıga başvuruda bile bulunmuşlardı. Kö- yün üzennde helıkopterler uçuyor. fotoğraflan çekiliyor, proje hazır- lıklan yapıhyordu. Yaru Kayaköy, tıpkı diğer birçok tarihsel \e doğal S1T alanının başma gelenlere ben- zer şekilde, tekdüze tunzm yapı- laşmasının elinde tüm kültürel kim- lığinı ve "amiannı" yıtirmek üze- reydi. Mimarlar Odası ve Ord. Prof. Ekrem Akurgal başkanlığın- daki Türk-Yunan Dostluk Deme- gi ile bırlıkte Kayaköy'ün. "Tûr- kh^-Vunanistan Banş ve Dostluk Köyü" olması ıçın geniş bir kam- panya başlatıldı. 1988 Ekimi'nde Muğla Belediyesi'nin ev sahıplı- ğı ile düzenlenen toplantı ve foru- mdan sonra Mimarlar Odası'nın kampanyası genışleyerek sürdü. Bayındırhk Bakanlığı 29.11.1988 gün ve 19663 sayılı yazısıyla "K»- yaköy'ÜD banş vedostluk köyü oJ- masınayöneliköocri\i benimsedi- ve pcojeyş esas olan N^jığla nu'naakı kararlan uyguıfgör- düğünü bıldırdı ve Kayaköy'ün şirketlere tahsısı durduruldu. Kayaköy'ün "Türkiye-Yunanis- tan BanşveDostlukKöyü" olarak yaşama kavuşturuhnası düşünce- si, Mimarlar Odası tarafından UNESCO'ya dailetilmış ve des- tek sözü alınmıştır. 1988 Eki- mi'ndeki Muğla Forumu'nda be- lirlenen temel ılkelere göre proje- nın kapsamı şöyle özetlenmiştir: "Ege Kültürteri Araşürma Merke- zi ve masnrdünevindeeğitini >apa- cak sanat \e külrür tarihi, mimar- lık. plastik sanatlar, arkeoloji, ant- ropotojL etnoloji \ b. dailan içeren bir uluslararası eğitim merkezinin otuşturulmasL" Yanı Kayaköy'ün, akademık ağırlıklı birbıhm ve kül- tür kompleksi olarak tüm Ege uy- garlığının deyış yerindeyse bir "dostiuk üniversiteg" oiması... (Dikılı Festi\ali'nde konuşma) 26Temmuz 1991 lû, aydın ve demokrat" kimliklerinden he- men hiç vazgeçmeden yaşamlannı sür- dürmeleri de bellı kı bu aydınlık geçmi- şin köklü geleneklerine dayanıyor. Tarih ve doğa yağmacılan ne kadar acı- masız olurlarsa olsunlar, antik kentlerle iç içe yaşayan, farklı din ve kültürlerin bi- rikimleriyle yakından tanışan, dahası ya- kın geçmişe kadar da bu birikimlerin ne denli sıcak ve insan sevgisiyle dolu dost- luklariçensmdeyaratıldığını "henûzunut- mayan"Anadolu ınsanı, hiç kuşkunuz ol- masın Kardak kayalıklan krizi vb. gibi ge- lişmelere de aynı birikimin getirdiği olgun- luk ve banş duygulanyla yaklaşıyor. Ola- nı bitenı tarihın "dostluklarlaörüien" süz- gecinden geçırerek, krizi yaratanlann uy- garlık dışı söylemlerine değil, kendi kül- türel geçmişlennin duyarh seslenişlerine güveniyor... Zaten eğer bu duyarh seslenişler böy- lesine etkili olmasaydı, yıllardır sürekli gündemde tutulan "sovenist potitikabır" bel- ki de şimdıye dek çoktan amacına ulaşmış, cennet Ege'yi cehenneme çevırmeyi ba- şarrru§lardı. » .- ı Ama kim ne derse desin veitim nasıl dü- şünürse düşünsün. Ege'de tanhten gelen o soylu "banş ve dostluk kültürü", yeryü- zünün hemen her yöresınde şoven milli- yetçilikten yararlanmaya çalışan şu "yeni dünyadüzeninin" insanlıkdışı kışkırtma- larına kolay kolay boyun eğmeyecektir. Türk ve Yunan halklan arasındaki, "kök- lerini Anadolu'nun bereketli topraklan- nın besiediği" kardeşlik ve ortak yaşama duyguları, denebilır ki "dünya durduk- ça" Ege'nin yine bir "banş ve uygarlık denizi"olarak yeryüzünü aydınlatmasının da güvencesi olacaktır. Tıpkı ömeğin bir Kayaköy'de, yıllann terk edilmişliğine rağmen hâlâ yok edilmeyen o gizemli duy- gulann insanı ürperten anlamlı ve anıtsal görüntüleri gibi... Kardak kayalıklan tartışmasının sürdü- ğü şu günlerde, beş yıl önce Kayaköy için getirdiğimiz bir öneriyı, Cumhuriyet okur- lanna yeniden sunuyorum. "Kayaköy'de Dostluk Lnhersitesi". 1991 yıhndaki Di- kiliŞenliği'nde dile getirilmişti. Şimdi çok daha güncel ve galiba, çok daha gerekli... ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sokrates'in Savunması... Sık stk acımasızlıkla suçladığımız tarih, yine sık sık karşımıza şaşılası bilgece tutumlarla çikar. Bu bilgelik- lerden biri de, ne zaman düşüncenin yargılanması söz konusu olsa, tarihin sayfalannda yarpleiyanlan değil, ama yargılananları ölümsüzleştirmesidir. Tarihin başlangı- cından bu yana düşünce yargıçlan, o sayfalann utanç sütunlarında ancak birer dip notu olmaktan öteye gi- dememişlerdir. Üstelik bu yargıçlan, "yalnızca yürûrfük- tekiyasalan uyguladıklan" savunması da hiçbir zaman aklayamamıştır; tarih, bu savunma karşısında her za- man: "Ya yazılı olmayan yasalann üzerindeki yasalar? Ya insanoğlunu insan kılan, hiçbir yazılı yasanın kalıbı- na dökülmeksizin uyulması gereken evrensel erdem- ler?" gibi amansız bir sorgulamayla, düşüncenin yar- gıçlannı hep insanlık suçuyta yargılayagelmiştir. Tarihin belki de bilinen ilk düşünce suçlusu olan Yu- nanlı filozof Sokrates (IÖ 469-399), Atina'nın en gör- kemli döneminde, Perikles zamanında yaşadı. Düşün- celeriyle ve bu düşünceleri temel alan sorgulamalany- la çevresindeki insanlan hep "bir şeyi bildiğine inan- maya" değil, fakat "gerçekten bilip bilmediğiniakılyo- luyla araştırmaya" yöneltti. Böyiesi köktenci bir eleşti- rel tutumun yerieşik kurumlan hiç sorgulamadan ne pahasına olursa olsun ayakta tutmaktan yana çevrele- rin hoşuna gitmemesi doğaldı. Sokrates, tannlan yad- sıma ve Atina gençlığini sakıncalı yollara itme gibi suç- lamalarla yargılandı. Suçlamada sözü edilen "sakınca- lı yol", aslında gençliğe "düşünme alışkanlığı"aşılama girişimıydi! Sokrates, yargılama sonucu suçlu bulunarak ölüm ce- zasına çarptırıldı. Onu yargılayanlann asıl amaçlan Sok- rates'ı öldürmek değil, fakat canını kurtarmak için Ati- na'dan aynlmaya zorlamaktı. Gelgelelim hiç beklenme- yen bır şey oldu. Tıpkı kendisinden yüzyıllar sonra, sa- vunduğu görüşlerden dönmektense yakıtarak ölmevi yeğ- leyecek olan düşünür Giordano Bruno gibi Sokrates de Atina'da kalmayı ve cezasını çekerek yargıçlannı sonsuz bir suçluluğun uçurumuna itmeyi seçti. Aradan iki bın beş yüz yıl geçtikten sonra bugün in- sanlığın belleğinde kalan, Sokrates'i düşüncelerinden ötürü yargılayanların adı değil, fakat Sokrates'in bir ah- lak ve erdem anıtı olan ünlü "Savunma "sıdır. Örneğin ölüm tehlikesi karşısındaki tutumuna ilişkin olarak, sa- vunmasının bir yerinde şöyle der Sokrates: "Belkişöy- le diyecek biri bana: 'Peki Sokrates, seni böyle ölüme sürükleyecek bır yaşam sürdürmekten utanç duymu- yor musun?'Su adama şu doğru yanıtla karşılık vere- bilirim: 'Yanılıyorsun, gönüldeşim. Biradamındeğeri ne denli az olursa olsun, ölür müyüm, kalır mıyım diye dü- şünmemelidir o adam. Bir iş görürken doğru mu, eğri mi davrandığını, yığit bir adam gibi mi, yoksa ödlek bir adam gibi mi davrandığını düşünmelidir yalnız..." Aynı savunmada Sokrates'in ölüm korkusuna ilişkin bilgece tutumu da şöyle özetlenmış: "Çünkü ölüm kor- kusu, Atinalılar, kişinin gerçekte bilge değilken kendi- ni bilge sanması değil midir? Gerçekte, kimse bilmi- yor ölümün ne olduğunu... ama en büyük kötülükmüş gibi korkuluyor ondan. Bilmediğimiz bir şeyi bildiğimi- zi sanmak kınanacak bir bilgısizlik değil midir?" Ve Sokrates'in, yargıçlanna söyleyecek bir çift sözü de vardır: "Benı ölüme yargılı kılan sizlere, siz yargıç- lara şunu söylüyorum: ölümümden çokgeçmeden, ba- na verdiğiniz cezadan daha ağır bir cezaya çarptınla- caksınız siz. Beni ölüme yargılamakla, yaşamınızın he- sabını soracaklardan kurtulacağınızı, ctnlarla ödeşeği- nızj umuyorsunuz... Insanları öldürfhekle, surdurdC- ğünüz kötü yaşamın kınanmasına engel olacağınızı sa- nıyorsanız, yanılıyorsunuz. Denetleyicilerden bu türiü kurtulmakyolu pek etkili ve onurlu biryol değildir; on- lardan kurtulmanm en güzel ve kolay yolu, başkalan- nın ağzını kapatacakyerde insanın kendini elinden gel- diğmce yükseltmesi, yetkin kılmasıdır..." Sokrates'in öğrencilerinden Atinalı Ksenophon, Sok- rates'e ilişkin anılarının bir yerinde şöyle bir soru sorar: "Birtakım kişiler, bazılannın Sokrates hakkında yazdık- lanna ve söylediklerine dayanarak, onu insanlan erde- me yöneltmede çok usta, ama yol göstermede yeter- siz buluyoharsa ıncelesinler bakalım, yanındakileri da- ha ahlaklı kılabiliycr muydu, kılamıyor muydu?" Sokrates, düşüncelerine kendi yaşamının ahlakını temel alabilmiş ender bılgelerdendi. Şimdi düşünüyorum da, keşke kuşaklar boyunca in- sanlanmızı ezbercilik yerine, bir Sokrates'in bilgiye, er- deme ve ahlaka yönelik sorgulamalanyia yetiştirebilsey- dik! O zaman bugününjençliğini, Yaşar Kemal'in dü- şüncelerinden Erdal Oz'ün de o düşünceleri yayımla- masından ötürü yargılandığı bir toplumda yaşamanın utancından belki de esirgemiş olurduk... KULTUR • SANAT f>ıı-«i>mıı ADALDAOSCARADAYH^ T •&mwwwv-!\iii!Wkmuscj-L\niMtRo>iKii'&rasMno a 4 DALDA 2O ÖDÜL IMI I M I HIK S Mll M R N İ C O L A S C A G E ^ W E L I S A B E T H S H U E ELVEDA LAS VEGASBİR M1KE FIGGIS FİLMİ BCTOALU (25132 4CJ 1! 15 1* 30-ifi 45-19 30-2! 15 HtLLUH '263 ı8M) T 30-14 3O-'6 30 1»tX3-2t 7O- ATLAMTIS-1 <Jta26 5£t 12 00 '*'5-*6X 19 00 21 30 '3XiS '5 T X T. M C^-aCiea 23 X I 1995VENEDİK "ALTIHASUNÖOÛIÜ" 1995 FUNDERS -AUMIUHMIIZODOUI' 1995 VENEDİK •PİPMSCİ ÖOÛlO" cycloV Tnn Mt HIHII "BİSİKLETÇİ" "CYCLO. KMİ SOUKSUZMUim. KDtTASYOK- «mnr Beyoğlu PBU (251 32 40) 11.30-14.00-16.30-19.00-21.30 E U R I M A G E S ' i n K a t k • I a r ı y I a : B E L G E F I L M EN SON NE KADAR GÜLDÜNÜZ? "Muazzanı Muüuj Çok (lc^nj bır ı; vjpoorsunuz. Ehnte sâglık" Eser/Engın Noyaa "Bu Kadın hem meddah. hem şarkra.hem tnimsven, bemde bır dojöçiınıa ıısua" F.md .\teov Leyla Tekül devaa «dlyar. Tansu Ç., VeJinimet Abla, Falcı Rasputina, Sunucu gûzeli, Dobra Ule, Zapping Zehra. Atinalı Kalina, Mornk dö Beljık, Sümmehaşa Beyzadem Günlük Siyasi Bağımsız Güldürü Cuma - Cumartesi: 23.00 Rez. Tel: 272 96 54 - 266 09 77 GARDEN 74 \ UMTT YAŞAR " % SANAT GALERİSI 25 Şubat - 15 Mart 96' YÜKSELAYDIN Resim Sergisi -Sonlfün- Bajdat Cad Rrfatbey Slc Ncv 293/3 GOztepeTet (0216)411 35 01 URSUU KATİPOĞLU SOLTERMANN Resim Sergisi 14 Mart- 13 Nısan 199* SalhaneSic No l9Cnatray Tö 259 92 57-Fax 251 86 67 SONTANRIÇA Günümüz için bir ayin TUNÇEL KURTİZ, SEMA ve ARKADAŞLARI Yazan: HASAN ÖZTÜRK 15 Mart Cuma saat 19.00 16 Mart Cumartesi saat: 16.00 SıraseMler cad.Anlan Vatağı sok.No 9 Taksım Tel: (0212) 249 48 39-51 Bıletler R0XYve Leman Kültür'den alınabilir. LM KöltörTel- fO2121 245 38 06 Kultur Bakanhçjı ve Leman tn katkılarryla BULUNMAZ KULTUR MERKEZİ Sanat eğrtimi 8oj/omiftır Tryatro-Reslm-Mûzlk Heykel-Karlkatûr-Şilr Felsefe-Yabancı Dil Her YaşUn İnsAiu Sanat Istiklal Cad. Aznavur Psj. 212/8 Galılauıay Tel: 513 74 31. 2S1 85 23 DAM ADAMDIRMahir Günşiray Dnıuıır)! Ç»tin Sarıkartal Kınt Turgay Erdcner, Paul D«ssau Mutr lısnn Selim Bincl, Ctaude Uon, Ukift Sankartal Pızar: 11.00 Puırleti 20.00 A V N İ D İ L L İ G İ L ÖZENDİRME ÖDÜLÜ TtYATRO Tİ Martı S*nat Evı Tal (0212) 251 S2 30 Ba-o Han Isiıklal Cad 330 Tünel Athol Fugard Yön: Bütent Yarar Cumartesi 15.00 BİLETLER OYUNDAN 1 SAAT ÛNCEKEMANCIROCK BAROA SATILMAKTADIR KEMANCI ROCK BAR SIRASELVİLER TAKSİM TEL:24S 30 48 / 251 30 15 BU OYUN «UlTUR BAKANLîCıNIN DESTIĞI LİBRA FİLM PROOUCTION VE KEMANCI ROCK BAR IN SPONSOftLUĞIJVLA GERÇEKLEŞMİŞTİR ES'' kulüp ^ TUM SANAT ETKİNLİKLERJNDE ADRESETESLİM BİLETHİZMETİ TEL: 232 41 46 HPilek Türker..TıydtroAyna Beklenen oyun ZIYARETÇI YAZAN: TUNCEt CUCENOOLU YÖNETEN: OÎLEK TÜMKER En iyi kadın oyuıtcu, T> ^~V ^ A en iyi yönetmen ödüllü LUXENBURG YAZAM: KCKIN TEKSOV YONITtN; T. KINAN I*IK 17-24 31 Mort Pozar 15.30 (Son 4 oyun) KUÇUKSAHNE - ATlAS PASAJI / BEYOĞLU T1L : (0 21 2> 251 85 S7 15 16-22 53 7* Mart gunlerı içln Dflefler ımenmljtiı roğun nginıze tef«kkur Mlerız T.C. KULTUR BAKANLIGI'NIN KATKILARI İLE Bu gece SAPPHO'dacıhocah olanMASKGruüunun elemanlanndan bırinın ratıafsızlığı nedeniyle honser ipFal olmusfur. Özür dılerız KAYBOLMAÜZERİNE BİR PİANO DÖRT OYUNCU tLE FANTAZt Netrin Kazankaya, Mahir Güapray, Ayşt Lebriz Giınşıray, Ozden Çiftçi SON OYUN 15 Mart Guma 20:00 İstanbul Sanat Merkezi Rezenav.on \e bılgı ıçın tel 2o9 09 22 TIYATRO İSTANBUL "SENEYE BUGÜN" Yazan: Bernard Slade ÇevirenreYöneten: Gencay Giirön Dekor-Kostüm: Nilgün Gûdan Nurseli İdiz Can Gürzap tstekVakfı itanar Oğuz Lisesi Tiyatro Salonn Oyungünleri: 14-15-16-17 Mart 1996 Seanslar: Perşembe-Cuma. 21 00 Cunartes.15 00-21.00 Pazar. 15.00-18 30 Cunaıttri 15.00 miüneti indrrimlidiı. Bilet satıs yerleri: Gışe (0-212)275 21 10 Vaktorama Akmeckez,Taksım, Suadıye EFES Pilsen'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek. KENT OYUNCULARI 246 35 89-247 36 34 RAMIZ ile JULIDE14-IS Mart s*at;2l.00 16 Mart s"» l t f l n - " ' 1 " 1 17 M LUTFEN KIZIMLA EVLENİR MİSİNIZ? - bROADWAT ÇOCUKOYUNU Cenpz Özok Dünyayı Sev, Yeşili Koru 'polgı- o v ı m u ı Her Pırar saat: 12 00 "Bildienmiz Suadiye VakkoronK 360 90 90 ve Baktrköy Carousel S7C 84 34 Mağazaiarında sohlmoktadır.' » r I a k a n I ı g ı n ı r k l I i ' I a t • > 1 a ORTAOYUNCULAR Ferhan Şensoy FELEK BİR GÜN SALAKKEN Cumartesi-Pazar 15.30 Cumartesi 21.00 Pazar 18.30 Ferhan Şensoy FERHANGİ ŞEYLER Cuma 21.00 Ferhan Şensoy ÜÇ KURŞUNLUK OPERA Çarşamba-Perşembe 21.00 Anca Visdei - Ferhan Şensoy APTALLARA GÜZEL GELEN TELEVİZYON DİZİLERİ Derya Baykal - Ferhan Şensoy - Rasim Öztekin 'Kûltûr Bakanlığı nın KaOafarıyla" Bilet Satıs Yerleri: SES-1885 Ortaoyuncular Tel: 25118 65-66 Tüm VAKKORAHA Mağazaları.CARSI Capitol-Maslak-Bakirkoy Magazalaı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle