Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 1996 PERŞEMBt
OLAYLAR VE GORUŞLER
Promosyon ve Kimliğini Yitiren Basın
ÇETÎN AŞÇIOĞLU Yargıtav Onursal Üyesı
T
urkçe duşunup duşunceyı
yabancı sozcdklerle açık-
lamak bıze ozgû bır ozen-
tı mıdır9
Yazımızın başlı-
ğına "promosyon"sözcu-
ğunu koyunca boyle bır
soru ıle gınş yapma gereksınımı duy-
dum Ancak elealdığımkonudıl sorunu
olmadığından yanıtı dılcılere bırakıyo-
rum
Latınce kokenlı olan promosyon (pro-
motıon) sözcuğû "bir kuruluşun aracı-
lık ettiği nesne (maJ-eşya) \e hizmetin sa-
fışjnda arüş sağlavan oğeler (unsuriar) ve
etkenler" anlamında da kullanılmakta-
dır Jşte bızde gazete satışının arttınlma-
sı ıçın her turlu nesnenın dağıtılması
"promosyon" sozcuğu ıle anlatılmaya
çalışılmaİctadır Ancak promosyonda ar-
tışa etkılı oğe ve etkenlenn doğnı ve du-
rust nıtelıkte olması gerekır, bu nedenle
bu sozcuk, bızdekj olayı anlatmaya yeter-
lı değıldır
Promosyon sozcuğu yenne "yapay ve
aJdancı eylera" sozcuklen kuJlanılırsa
hem Turkçe duşunup Turkçe konuşma-
yı yeğlemış hem de basının ıçınde bulun-
duğu olavla ılgılı gerçeğı tam bır açıklık
ve durulukla anlatmış oluruz Basın ya-
pa> ve aldadcı eylemlerle gazete saüşuıda
arös sağlamaktadır_
işte Turkçenın gucu
Basının ışlevı, "Bireyleri ulke ve dün-
yadaki otaylarhaklanda biJgiJendirmek''
ve "Otaylarla ilgili degişik duşunce açık-
lamaJan ve yorumlaria bıreylerin kendj
değer yargüanna ulaşmasını sağla-
mak"tır Basının buışlevını yenne getır-
memesı ve amac dışında başkalannın ça-
Iışma alanlanna el atarak kendı ışlevını
gölgelemesı kımlık kaybına neden olur
Şımdı olduğu gıbı
"Basında bugünkü kavgalann gazete-
ciHkie bır ilgısiyok; tican zihnıyet var. Bu,
gazetecılik değjJ; ticaret kav gası yapılıj or.
Kendi adıma üzüluyomm, mesleğimiz
adına utanıyorum."( l) Bu sozler, gaze-
tecılığm ılke ve etık degerlennın korun-
ması yolunda uğraş vermış emeklı gaze-
tecı Seiami Akpınar'ındır
Aslında Akpınar'ın bu açıklaması, ba-
sın mesleğıne gonul vermış olanlann ço-
ğunluğunun paylaştığı bır olgudur Ah
bır de uzerlenndekj olu toprağını atabıl-
seler de mesleksel kımhklennın gucunü
ortaklaşa bır eylemle gösterebılseler
Yurttaşlara gelınce, yoğun reklam ve
duyurularla beyınlen yıkandıkça, eko-
nomık baskılar buyüdukçe, çaresızlık
alın yazısı olmaktadır
Sorunun nıtelığıyle ılgılı sağlıklı bır
yargıya ulaşabılmek ıçın oncelıkle ger-
çek olgulann bılınmesı gerekır
- Dağıtılan nesnelenn karşılıksız (be-
dava) olduğu son zamanlardadılegetınl-
mesc bıle, bu ızlenımı yaratacak çaba
gostenlmektedır Oysa dağıtılanın karşı-
lığını okuyucu ödemektedır Şoyle kj
Gazete içın odenenin içüıde dağıtılan
nesnenın de bedeli \ardır.(2)
Okuyucudan toplanan miryariar, tes-
lim anına kadar repo ve benzer yoUaria
değerlendirilmektedir.
Kaidı ki karşılıksız trilyonlara ulaşa-
cak bir biryiik altına girme, nesnenın do-
ğasına aylandır.
- Okuyucu, kupon toplayarak bağlan-
dığı gazetenın gelecektekı fıyatmın ne
olacağını bılmemekte ve fiyat artışlan
karşısında seçme hakkını kullanama-
maktadır
- Dağıtılacak nesnenın gerçek değen
açıklanmamakta ya da surum değennın
uzennde gostenlmektedır
- Malıyetı duşurmek ıçın normal üre-
tım kalıtesının duşurûlduğu yolunda go-
zardı edılemeyecek kuşlcu ve ıddıalar bu-
lunmaktadır
- Alımlann çoğu ılk elden yapılarak
aradakı toptancı ve satıcı kârlannın bır
kısmını gazete almaktadır
Bu olgular, basının "yapay ve aklatıcı
eylemle" hem bıreylenn çaresızlığını so-
murdüğunu hem de başkalannın çalışma
alanlanna gırerek haksız rekabet ortamı
yarattığını ortaya koymakladır
Bedeli okuyucudan ortülu olarak alın-
dıgi halde, kupon karşılığında "karşılık-
«z dağrtım yapıyorum" dıye ortaya çık-
ma, dağıtılan nesnelenn gerek değen ve
nıtelığını açıklamama, kupon toplayarak
gazeteyı almaya elı mahkûm olan okuyu-
cuyu artan gazete fıyatı karşısında çare-
sız bırakma, nıhayet başkalannın çalışma
alanlanna gırerek haksız rekabet ortamı
yaratma, her şeyden önce ahlaken kına-
nacakbırdavranıştır Ancak ahlak kural-
lannın hukuk kurallan gıbı zorlayıcı bır
gücu bulunmamaktadır, kınama, bıreyın
kendını yargılama gucunu (vıcdanını)
harekete geçırmedıkçe sözden ılen gıde-
mez
Basın, satışlannı çoğaltmak ıçm boy-
lesıne yapay ve aldatıcı bıreylem ıçınde
bulunmakla yürurlüktekı hukuk kuralla-
nnı da çığnemektedır
Tuketıcıyı Koruma Yasasfnın 16
maddesı, "Tkari reklam ve Uanlann ya-
salara ve genei ahlaka uygun, dürüst ve
doğru ounalan gereldr" kuralını koyduk-
tan sonra, "Tuketiciyi aidatKL, VanılOcı
veya onun tecnıbe (deneyim) ve bilgi nok-
sanlıklannı istismar edici (somürücu)-.
reklam ve ilan yapdamayacağT yasakla-
masını getırmıştır
Bu yasaklama aynca, 25 maddede ce-
za yaptınmına bağlanmıştır, aykın dav-
ranışın cezası ıkı yuz mılyon lıradır, bu
eylem, ulke duzeyınde gerçekJeştınlmış
ıse on katı arttınlarak ıkı mılyar lıraya
yukseltılecektır
Yasaklamaya aykın her ılan ve rekJa-
mın bağımsız tek bır suçu oluşturacağı da
hatırlanmalıdır Ote yandan Sanayı Ba-
kanlığı tıcan reklam ve ılanın durdurul-
ması ya da yasaya uygun yapılması ıste-
ğı ıle tûketıcı mahkemelenne başvurabı-
lır
Yasalar uygulanmak ıçın hukuk duze-
nınde yer alırlar, uygulanmayan, somut-
laştınlmayan soyut yasa kurallannın gu-
cunden soz edılemez Basının bır bölü-
munun "yapay ve aldatıcı bir eylem için-
de sûrekli reklam ve ilan yapması" Tuke-
tıcıyı JCoruma Yasası'nın 16 maddesı ne
aykın ıken ıdan nıtelıktekı cezalan uy-
gulayacak olan Sanayı Bakanlığı'nin ses-
sız kalması çelışkılı bır davranıştır Bu-
nun kamu görevlılen ve dokunulmazlık
koruması olan bakan ıçın açıkça bır gö-
revı savsama suçunu oluşturduğu da gö-
zardı edılmemelıdır Bızce yetersız olan
Tuketıcının Korunması Yasası 'nı allayıp
pullayıp kamuoyuna sunan Sanayı Ba-
kanlığı'nı elınde bulunduran sosyal de-
mokratlann hanesıne bır ayıp daha ılave
ehnek tuketıcının hakkj olacaktır
Dıger yandan haksız rekabet karşısın-
da suskun kalan ılgılı meslekı kuruluşla-
ra yasalann kendılenne sağladığı hak
arama yollannı önenyoruz Hak arama-
nın yalnız bıreysel çıkarlar ıçın değıl, ul-
kenın sosyal ve ekonomık düzenı ıçın de
yaran olduğunu hatırlatarak
Son sozumuz de basında gorev yapan
yüreklı, kımlığını yıtırmemış yazarlara
Son gunlerde aranızdan çıkan bıreysel
çıkışlar sevındıncıdır, ancak kapalı kapı-
lar ardında konuştuğunuz gerçekJen ya
da duşunduklennızı ortak bır eylemle
guncelleştırmek, hem meslekı kımlığın
korunması ve gelıştınlmesı hem de ka-
mu yarannın oluşturulması açısından
ayakta alkışlanacak onurlu bır davranış
olacaktır
(1) Cumhurıyet 28 Ekım 1995
(2) Nezıh Demırkent Cumhurıyet 28 Ekım
1995 Bır Konu Bır Konuk.
ARADABIR
Doç. Dr. YILDIZ SERTEL
Suç, Ceza, Hukuk ve Devlet
Adalet Bakanı, Meclıs kursusune çıktı ve şoyle ko-
nuştu "Bır hamıle kadın mahkûmun hapıshaneye
kelepçeyle getınldığını oğrendık Buna çok uzgu-
nüm Bundan sonra mahkûmlara ınsancıl muamele
yapılması ıçın gereklı butun onlemleralınacaktır Hu-
zunınuzda soz venyonım "
Nerdeyız? Ingıltere'de Dıkkat edersenız, kotek,
tekme, ışkence falan yoktur Bır kelepçe dahı, ınsan-
lık dışı sayılmakta ve bakanın ozur dılemesıne yol aç-
maktadır Gereken yapılacaktır
Insan hakları konusunda bızım Batı dan alacağımız
ders yok Onların çıfte standartlan, Bosna, somurge-
ler filan fa/an dıyeceksınız Butun bunlar doğrudur
Ama kendı ulkelerınde parlamentoları kuranlar, de-
mokratık sıstemlere yonelenler ılk defa onlar olmuş-
lardır Bızım de onlardan ornek alarak kurmaya ça-
lıştığımız demokrasının kurallan vardır
- Kanun karşısında butun vatandaşlar eşıttır
- Hukum gıymemış her sanık, kanun nezdınde suç-
suzdur
- Tutukluluk suresı sınırlandınlmalıdır Bu sure ıçın-
de sanıklar, suçsuz vatandaş ışlemı gormelıdır
- Sorgulamayı ışkence yoluyla yapmak, suçsuz va-
tandaşlara ortaçağ yontemlerı uygulamaktır, suçtur
Bu yolla ınsan oldunnek cınayettır
- Ceza sade ve sadece, kanun yoluyla ve kanun
çerçevesı ıçınde verılır
- Demokratık rejımde kanunun ustunde guçler yok-
tur
- Adalet Bakanlığı, Içışlen Bakanlığı ve bunlann
ıçınde guvenlık guçlen, halkın seçmış olduğu Meclıs
karşısında sorumludur Gorevlen haîka hızmet, mal
ve can guvenlığını, genel huzuru sağlamaktır Bu go-
rev onlara kanun ustunde bır guç olmak yetkısını ver-
mez Bu kurum ve orgutlere mensup kımselerın ışle-
dıklerı suçlan obur vatandaşlannkınden farklı gor-
mek, kanun karşısında eşıtlık gıbı bır temel ılkeyı çığ-
nemek olur
Huzur ve asayışten sorumlu bakanlık ve orgutler,
başka bakanlık ve kurumlar gıbı devlet mekanızma-
sının bırer parçasıdırtar Polıs devletın hızmetındedır
devletın ustunde olamaz, devletle butunleşemez
Devletle guvenlık teşkılatı butunleşırse ortaya çtkan
şey polıs devletı olur Bu da demokrasıden çok uzak
bırşeydır Devietın ustunde olursa devletın en onem-
lı bıreylennı de tehdıt edebılır Stalın rejımınde Dışış-
len Bakanı Molotof'un her an KGB tarafından tutuk-
lanma korkusu ıçınde yaşadığı soylenırdı Bu doğru
bıle olmasa, kanunlann ve devletın ustunde bır guç
yaratılmasının ne kadar tehlıkelı olabıleceğını goster-
mek açısından onemlıdır
Çok şukur bız henuz orada değılız Ancak huku-
kun ve devletın ustunde guçler yaratılmasının ne ka-
dar tehlıkelı olduğunun bılıncınde olmak zorundayız
Bu yazı kaleme alındığı sırada, gazetecı Metin
Göktepe oldurulelı 14 gun oluyor Cınayetın gozal-
tında olduğu ılan edıldığı halde suçlu bır turlu ortaya
çtkanlamıyor Çunku "Polıssuçlu olamaz, olursa dev-
letın ıtıbarı sarsılır" mantığı hâlâ yururlukte Ne yazık
kı Uğur Mumcu'nunkı gıbı faılı meçhul cınayetlerın,
kayıpların, gozaltında olenlenn zıncırı çok uzun
Hukuk devletının, demokrasının turlen yoktur Ya-
sa yasadır yasalar karşısında butun yurrtaşlar eşıttır
Suçun cezalandınlması devletın gorevıdır Bunun dı-
şına çıkıldığı vakıt, vatandaşın can guvenlığı gıbı
demokratık devlet de tehlıkeye gırer
SATILIK TERRİER
1 5 aylık, sut beyaz temer yavrulan satılıktır
Tel 411 24 41 -386 31 15
İLANT.C.
LAPSEKİ ASLİYE HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo 1979/316
Davacı Fıkret Erten tarafından davalılar Vahdettm
Kaya Hıkmet Yaman Hasan Keleş, Ismaıl Unlü, M
Şev kı Uğradı hakkında açtığı satışın ıptalı konulu da-
vada
Davanın reddıne ılışkın 2 6 1981 gun ve 1979/316
esas 1981 '99 sayıh hukum davalılardan Vfolla Guranı
Cad Gun Apt No 28, D 6 Fındıkzade/lstanbul adre-
sınde ıkamet eden davalı Hîkmet Yaman ıle Babıâlı
Cad No 64'1 Cağaloğlu/Istanbul adresmde ıkamet
eden davalı M Şevkı Uğradı'ya bugune kadar yapılan
tum aramalara rağmen kararteblığı yapılamamıştır
Işbu ılam davalılara ılanen teblığ olunarak ılan tan-
hınd^n ıtıbaren 15 gun sonra karann kesınleştınleceğı
ılanen teblıg olunur 6 12 1995
Basın 62710
Siyasal Yapımız ve Başkanlık Sistemi
O M E R AIVAlURT/4Z)a/j/ IzzetBaysal Ûnıversıtesı KamuHukukuAraştırma Gorevhsı
durum, her ıkı organın katı bır bıçımde bırbınn-
den aynlığı esasına dayalı bır sıstemde, ülke ya-
şamını bır anda felce uğratabılecek bır bunalım
etkenı olma adayıdır
Oysa ABD'nın kendı özellıklennden kaynak-
lanan nedenlerden dolayı bu ıkı bağımsız güç bır-
bırlenyle uyumlu çalışabılmekte ve sıstem, her-
hangı bır tıkanıklığa uğramadan ışleyebılmekte
ya da zaman zaman ortaya çıkan sorunlar kolay-
lıkla aşılabılmektedır
Bu ozellıkler, sıstemın başka bır ulkede ıstık-
rarlı bır bıçımde uygulanabılmesı ıçın gereklı on
koşullardır Her şeyden once ABD, çoğulcu de-
mokrasının gerektırdığı kurumsal yapıya sahıp
bır ülkedır
Demokrasının atardamarlan ya da dınamızm
aşılayıcılan olan sıvıl toplum kuruluşlan, top-
lumsal yaşamda etkılı bır rol oynamakta, ulke sı-
yasasının oluşumunda ve yönlendınlmesınde
önemlı ölçude seslennı duyurabılmektedır Bı-
lınçlı, etkılı, guçlu bır kamuoyu, sorumlu med-
ya, hak ve ozgurİOklenne karşı son derece duyar-
lı bır topluluk, hoşgorü, her türlü duşûnceye kar-
şı saygı ve katlanım uzlaşma, siyasal ahlak ve ter-
bıye, kısaca köklu bır demokrası geleneğı, top-
lumun genel ozelhğını oluşturmaktadır
ABD, aynşık bır nufusa sahıp olmasına karşın
siyasal yaşamı ıdeolojık bakımdan bağdaşık bır
gorünum sergılemektedır Uzun zamandır ıkı bu-
yük partı (Cumhunyetçı Partı - Demokrat Partı)
siyasal yaşamın aktorluğünuyapmaktadır Zaten
Amenkan toplumunun lıberal ortak değerler uze-
nndekı uyuşması, fazla partıyı de gûndeme ge-
tırmemektedır
Her ıkı partı de aşın ıdeolojılerden annmış,
Amenkan uygarlığının ortaya çıkarmış olduğu
değerler sıstemıy le butunleşmış, ortak toplumsal
değerlen paylaşmış, aralannda esaslı söylem ve
TARTIŞMA
S
on gunlenn Turk siyasal yaşammın
gundem maddelennden bınnı de
başkanlık sıstemıyle ılgılı tartışma-
lar oluşturmaktadır Aslında bu sıs-
tem, 1982 Anayasası hazırlıkJan sı-
rasında da önenlmış, ancak redde-
dılmıştı Ozal, cumhurbaşkanlığı dönemınde sık
sık bu sıstemı övmuş ve ulkemız ıçın yararlı ola-
cağını her fırsatta dıİe getırmıştı Olumuyle bır-
lıkte başkanlık sıstemı ateşı sönmemekle bırlık-
te kul altında kalmıştı 24 Aralık erken genel se-
çımlennın ardından ortaya çıkan tablo ıle hukü-
met kuruluşunda karşı laşılan yapay guçlukler ve
tıkanmalar, bu 'kor'u yenıden canlandırdı ve yıl-
lardır dıllerden düşmeyen söylem yenıden vızyo-
na gırdı "Eğer başkanlık sistemi olsaydı, bu tür
siyasal sıkınölan yaşamazdık." Durum gerçekten
öyle mı
9
Behrtelım kj hıçbır siyasal sıstem kusursuz de-
ğıldır Parlamenter sıstemlerde az çok yünıtme ıs-
tıkrarsızlığına karşın başkanlık sıstemınde yasa-
ma ve yurutme organlannın kılıtlenmesı sorunu
vardır
Hatta parlamenter sıstemlerde, yurutme ıstık-
rannı sağlayıcı önlemler getırmekle sıstemdekı
sorunlann aşılabılmesı her zaman olanaklıdır
Buna karşın, organlann bırbınnden bağımsız ve
sert aynlığının kaçınılmaz kıldığı organlar arası
çatışmaya karşı çozum bulma guçluğu, başkan-
lık sıstemını onemlı ıstıkrarsızlıkJara, ısyanlara,
hükumet darbelenne ya da başkancı şekle doğru
ıtebılmektedır
Başkanlık sıstemınde genel oydan gelen baş-
kan ıle parlamento, bır kez seçıldıkten sonra bır
dahakı seçımlere değm bırlıkte yaşamaya mah-
kûmdurlar Başkanın çoğunluğu ıle parlamento
çoğunluğunun ayn siyasal partılenn elınde ol-
ması her zaman mümkundür Aslında böyle bır
program farldılıklan bulunmayan, bırbınne kar-
şı köklü bır muhalefet alışkanlıği olmayan partı-
lerdır Aynca partılenn dısıplınsız oluşlan da sıs-
temın kılıtlenmeden ışlemesınde onemlı bır et-
kendır Bunun sonucunda da başkanlar, kongre
çoğunluğu kendı partısınden olmasa da rahatlık-
la destek alabılmektedırler Gerçı başkanlann ge-
rek dün, gerek bugün (hatta geçen gunlerde)
Kongre çoğunluğu karşısında bazı guçlukJerle
karşılaştıklan gorulmektedır Ne var kı bunlar, ıkı
organın belırlı bır ışbırlığı, karşılıklı odûnler ve
özvenlenyle ve karşılıklı dayanışma çabalanyla
büyumeden ya da sıstemde bunalıma yol açma-
dan çozûlebılmektedır Tamamen ABD'nın ken-
dıne ozgu bu durumlanna aynca anayasa ıle ku-
rulmuş denge ve denetım cıhazlan ıle Federal
Yüksek Mahkeme'nın sıstemın ışleyışıne onem-
lı katkılannı da belırrmek gerekır
Ulkemızde parlamentenzmın uygulanışında
zaman zaman bazı sıkıntı ve sorunlann yaşandı-
ğı bır gerçektır Ancak kurumsal ve sıstem otesı
sosyolojık venlen gozardı ederek butun keramet
sankı sıstemdeymış gıbı yenı bır sıstem arayışı-
na gırmek, başkanlık sıstemını siyasal huzur ve
ıstıkrannsımgesı olarak gormek, adeta bürun so-
runlan çözecek buyülü bır anahtarmış gıbı sun-
mak yüzeysel bır bakış açısıdır Ulkenın temel
noktalannda bıle uzlaşamayan, bırbınnden ol-
dukça farklılıklar taşıyan partıleryelpazesıne sa-
hıp bırbınne program ve ıdeolojı olarak son de-
rece yakın ve aynı tabana seslenen partılenn bı-
le basıt konularda uzlaşamadıklan, siyasal ahla-
kın bır turlü yerleşmedığı bır ulkede başkanlık
sıstemının çozüm olarak sunulması ve ustelık sı-
yasılerden bu sesın gıttıkçe gur bır şekılde duyul-
ması oldukça yadırgatıcıdır
Ne getıreceğı onceden bılmmeyen yenı mace-
ralara gırmek yenne, parlamenter sıstemın temel
yapısını ve şemasını bozmadan ıstıkran sağlayı-
cı önlemler almak hem daha kolay, hem daha
kalıcıdır
'Kurumsal Cinayet'in İçyüzü
S
ayın Kepenek'le
tanışmayız Ama
oğretım uyesı
deneyımınden
geçmış bınsı
olduğunu elbette bılınm
Bu yuzden, Cumhunyet
gazetesının 29 ocak tanhlı
sayısında çıkan "Tarih
Vakfı 'Kurumsal
1
Katham
mı'"' başlıklı yazısını
okuyunca şaştım, şaştığım
kadar da ırkıldım
Sayın Kepenek. değışık
yorumlanyla medya kadar
kafalanmızı da haftalardır
meşgul eden Darphane
polemığıne kendı tuzunu
katarken, bu- süredır vakıf
yonetıcılen hımmetıyle
sıcak tutulan "Cid vakfa
karşı yalancı ve gerzek
tukakalar" senaryosunu.
bır ıkı dokundurmayla.
faılın baştan bılındığı bır
cınayet senaryosuna
donuşturmuştur Pekı,
Sayın Kepenek'ın çarpıcı
bır anlatımla "kurumsal
cinayet" dıye nıtelendırdığı
fııl ne ola9
Yazann
ıddıasına bakılacak olursa
Tanh Vakfrnın kurmak
ıstedığı muzeyı onlemeye,
bu yoldan da kurumun
yıkılmasına çahşanlar
varmış Bak sen
9
Ya
kımlermış bu dolaplan
çevırenler
9
Açıkça
soylenmıyor ama benım
kestırebıldığım kadanyla
onlar, Tanh Vakfı 'nın
kurmak ıstedığı "İstanbul
ve Toplumsal Tarih
Muzesi"nın Darphane
kullıyesınde değıl de başka
yerde kurulmasını daha
doğru bulanlar. yıllar once
Kultur Bakanlığı'na
protokolle tahsıs edılen bu
mekânlara. kullıyenın
ıçınde zaten on-on beş
yıldır gorev yapan
Restorasyon ve
Konservasyon Müdurlüğu
ya da Anıtlar ve Rolove
Mudurluğu gıbı bınmlenn
daha çok gereksınımlen
olduğunu soyleyenler ve
onlann destekçılendır
Yanı, vakfın bır uyesı
olduğum halde bu
mealdekı bır deklarasyona
ımza atan ben ve
bencıleyın "başanyı
kukanan" ve de
"gelişmeterden tedirgin
ohrn" gozu donmuşler
surusu Vay da vay
Denecektır kı, pekı ya
nedır bu ışın aslı astan
9
Ve
gene sorulacaktır Bu
tatsız, tatsız olduğu kadar
yaralayıcı polemık nerede
duracak. ya da onu kım
durdurabılecektır
9
Bana
sorarsanız hatadan kım
once donerse, ışı selamete
goturecek de odur
Çunku, olay Tanh Vakfı ıle
Darphane'nın vakfa
kıralanmasına karşı
çıkanlar arasındakı
uyuşmazlık gıbı
gostenlmek ıstenıyorsa da
ışın ozunde, dıle
getınlmemesıne karşın,
Kultur Bakanlığı'nin
onemlı bır kayba uğramış
olduğu gerçeğı vardır
Tahsıse yuksek sesle
muhalefet edenler -yanı
cınayetın gorunür faıllen-
ıse, sadece sorunun
"seslendirilmesine" vesıle
olan ışguzarlar, gonullu
mudahıllerdır
Hıkâye, önumde bmken
belgelere bakılırsa, başlıca
şudur On beş kusur yıl
once Malıye ve Kultur
bakanlıklan arasında
aktedılen bır protokol
uyannca, Kultur
Bakanlığı'na bağlı Anıtlar
ve Rolove ıle Restorasyon
ve Konservasyon
mudurluklen ve bu
ıkıncısının butun Turkıye
muzelenne hızmet veren
laboratuvarlan, Darphane
kullıyesı ıçınde
kurulmuştur Protokol, bu
kurumlann, zamanla ve
bellı bır program ıçınde,
kullıyenın otekı yapı
bınmlennı de kullanıma
geçırerek kuruluşlannı
tamamlamalannı
ongoruyordu Geçen sure
ıçınde. bu amaçla
oluşturulan projelenn pek
azının yaşama
geçınlebılmış olmasının
nedenı ıse, sınırlı ve kısıtlı
bır butçesı olan Kultur
Bakanlığı'nin, gereken
tahsısatlan yapamamasıdır
Gelın gorun kı, butçesı ve
olanaklan kendı alt
bınmlennın gehşmesıne
elvermeyen Kultur
Bakanlığımız,
Sayın Tûnurçin Savaş'ın
bakan, Sayın Prof Dr
Emre Kongarın ıse
musteşar olduklan
donemde, Darphane
uzenndekı hak ve
ıddıalanndan vakıf lehme
vazgeçmış ve daha once
kendıne bağlı bınmlenn
gelıştınlmesı ıçın
ongorulen mekârüann
vakfa devredılmesını lcabul
etmıştır
Bu ışlemın bır
"ozeüeştirme" ışlemı, yanı
devletın kendı
olanaklanyla
gerçekleştıremedığı ışlen,
ozel sıvıl ya da her ne ıse,
ama sonuçta kendı butçesı
olan bır kuruluşa
devretmesınden ıbaret
olduğu sanılabılır ve
gözukara bır devletçı
değılsenız, bu devır ışlemı
sıze akıiiıca kotanlmış bır
ış gıbı gozukebılır Ama
gerçek durumun bundan
olduğu farklı olduğu kabul
edılmelıdır Çunku
Darphane bınalannı, cuz'ı
bır meblağ karşılığında -
yanı yok pahasına-
kıralayan kuruluşun amaç
ve programı, var olan
mudurluklennkınden
farklıdır Dolayısıyla
yapılan ış hıçbır şekılde bır
ozelleştırme degıldır Ama
denebılır kı vakfın
Darphane bınalannda bır
muze kurmak ıstemesı,
nıhayet kultur adına
yapılan bır gınşımdır ve
bunun gerçekleşmesı
Darphane kullıyesıne
yuklü bır yatınm
yapılmasına yol açacaktır
lyı de bu yatınmdan
bakanhğın kasasına gıren
sıfira yakındır ve bu
yuzdendır kı, kıralamadan
sorumlu Kultur Bakanlığı
yetkılılen, Tanh Vakfi'nın
gerçkten de desteklenmeye
değer projesıne katkıda
bulunurlarken, kendı
kurumlannın menfaatmı
gozardı etmışler, ışlerlık,
ışlevsellık ve
venmlılığınden sorumlu
olduklan kendı
mudûrluklennın
onunu kesmışlerdır
Açıkçası, bmdıklen dalı
kesmışlerdır Buna da
Sayın Kepenek'ın
benımsedığı termınolojık
mantıkla, bır "kurumsal
intihar" olayı denebılır mı
acaba
9
tmdı, Sayın
Kepenek, Tanh Vakfi'nın
kurmayı ongorduğu muze
elbette kı onemlı, gereklı
ve onaylayıp
destekîenmeyı gerektıren
bır projedır Ve elbette kı
Kultur Bakanlığı'nin asal
gorevlennden bın de bu
tur gınşımlenn onunu
açmak, onlara olanak
hazırlamaktır Ama, koca
lstanbul'un ıçınde Tanh
Vakfi'na tahsıs edılecek
başka değerlı yer ve
yapılann bulunmadığuıı
kım soyleyebılır
9
Doğrusunu ıstersenız, daha
once bır dızı seçenek
uzennde durmuş olan
vakıf yonetıcılennın
kendılen bıle bunu
soyleyemezler Vakıf
yonetıcılennın neden
Darphane kullıyesının
uzennde bu kadar
durduklan Darphane'nın
tahsısı ıçın hangı yollara
başvurdukJan ıse
bambaşka bır konudur ve -
zorlanmadıkça- bundan
uluorta soz etmeyı
gereksız buluyorum Buna
karşılık, Kultur Bakanlığı
sessızlığını korudukça
sorunun gundemde
kalacağı ongorusunde
bulunabılınm Dıkkat
edılırse, bakanlık, onun
çıkarlan adına bır
polemığe gıren ve Sayın
Kepenek'ın yazısında
olduğu gıbı, bazen ağır
sayılabılecek suçlamalara
uğrayan kışılere ne arka
çıkıyor, ne de karşı
Hanı "Biz işımizi biliriz,
size ne oluyor"dese,
alan memnun veren
memnun olduğuna göre
başkasına soz hakkı
duşmez Ama kendı
haklanna açıkça sahıp
çıkmaya nıyetlı
goziıkmeyen bakanlık,
gonullu avukatlannı
yalanlayıp
sustunnadığına göre
onlara da ıtıraz etmıyor
demektır Bakanlık ıtıraz
etmesıne etmıyor, ama
gelın gorun kı bütun
olanlar onlara oluyor Ne
sakınca91
Uzun erımde
tukenen kendısı olsa da
Prof. Dr. Ayda AREL
PENCERE
DSP ile CHP'nin
Ilk Görevi...
Siyasal partı nedır^..
Sozluk dıyor kı
"Belıriı bır siyasal programı uygulamak ıçın bır
araya gelen kışılenn kurduğu orgut."
Yeterlı mı'.
Hayır, toplumun sınrfsal yapısını da göz onünde
bulunduran bır tanım gereklı
"Sosyal bır sınıfın temsılcılennın oluşturduğu ve
o sosyal sınıfın çıkartannı programında polıtık, eko-
nomık, kulturel, eğıtsel açılardan saptayıp orgütle-
yen siyasal bırlık "
Yine yeterlı değıl
Sozluklerdekı çoğu tanımlama, eksık kalır, ama,
siyasal partılenn kafaca bır ya da yakın olan kışıle-
nn bır araya gelmesınden oluştuğunu bılıyoruz; sol
partılerde bu doku daha da guçludur
Şımdı soralım
- CHP ıle DSP arasında örgutu oluşturan kışıler
ve sınıfsallık açısından bıraynm varm/Z.
Yok canım.
Pekı aynlık nerede9
Aynlığın nerede olduğunu saptamak ıçın once her
ıkı partıyı ıdeolojık açıdan karşılaştırmak gerekıyor.
Ideolojık kapsamda hıçbır ayrımı olmayan ıkı partı-
nın bır ortak noktası var
Her ıkısınde kafa kanşıklığı suruyor
1989-91 yıllarının "reel sosyalızm"e getırdığı yı-
kıntının altında kalan sol, yenı dunyaya açılan fıkır-
lennı saydamlaştırmakta guçluk çekıyor Oysa bır si-
yasal partının en yararlı ışlevlennden bınsı de kışı-
ye dunya goruşunde somut yol gostermesıdır. Tek
başına duşunmek o denlı kolay değıl1
. Partının ıde-
olojısındekı saydamlık, kışılenn bırbırlerıyle çatış-
malannı engeller, ortaklaşa duşunmeyı ve uzennde
bırieşılen dunya goruşunu paylaşmayı sağlar Bu-
gun ne DSP'de bu saydamlık var ne de CHP yone-
tıcılennın kafaları açık seçık Ikı partının de bırbırfe-
nyle neden uğraştığı, neden çatıştıgı bellı değıl Pay-
laştıkları seçmen tabanı bır, benımsed/klen dunya
goruşu sol, çıkış kokenlerı Kuvayı Mıllıye ve Halk Fır-
kası, aşılandıkları ıdeolojı evrensel sosyal demok-
rat devınım, ama, 1989-91 'le bır donemecı yaşayan
dunyamızda, sol, olan bıtenlerı kavrayıp yorumla-
yacak ve partının ıdeolojısını Anadolu'nun gerçek-
lenne oturtacak yetıyı gosteremıyor
Kafalarda soru ışaretlerı karmaşaya donuştukçe,
sol, sağın kuyruğuna takılıyor
Solun sorunu 'taban'da değıl
1
.
Halkın en aşağı yuzde 30'u sola dönuk; sola oy
vermeye hazır
Solun sorunu'tevan'da!.. , ,
• *'
Neolıberalızm; Yenı Dunya Düzenı, pıyasanın kut-
sanması, sermayenın evrenselleşmesı, kuresefleş-
me, ozelleştırme, devletın küçultulmesı, emeğın
değersızleştmlmesı ve benzerı polıtıkaları sınııiar
otesıne pazarlıyor.
Solun 'yenı sağ' karşısındakı tutumu nedır?.. ,
Bellı değıl
önce fıkırde, duşuncede, ıdeolojıde solun ne de-
dığını belırlemesı gerek..
Bugun Turkıye'de 'Osmanlı entelı, şenatçı, Kürt-
çu' rttıfakı, tam bırgoruş bırlığı ıçınde, Atatürk'u boy
hedefine donuşturduler, Kuvayı Mıllıye, Halk Fırka-
sı, Kemalızm, 1923 Devrımı ve Aydınlanma hareke-
tınden kokenlenen solu sol saymıyorlar
Solun bu yandaşlara karşı tutumunu açık seçık or-
taya koyması gerekmıyor mu? .
önyargısız bır yaklaşımla, ama, yurekten ve akıl-
dan kaynaklanan bır yetkınlıkle, sol partıler, kendı
kendılennın ne olduklannı açıklayamazlarsa gunluk
polıtıkanın ıçınde kaynayıp gıdeceklerdır
ACI KAYBIMIZ
Cemıyetımız uyesı degerlı mcslektaşımız
Basın Şeref Kartı sahıbı
ÇETİN A. ÖZKIRIM
6 Şubat 1996 Salı gunu vefat etmıştır
Vefati camıamızda buyuk uzuntu varatan Çetın A Özkırım'ın
eenazesı 8 Şubat 1996 Perşembe gunu oğle namazını muteakjp
Levent Camıı nden alınarak Zıncırlıkuyu Mezarlığı nda
toprağa venlecektır
Çetın A Özkırun'a Tann dan mağfiret kederlı aılesıne ve
uyelenmıze başsağlığı dılenz
TÜRKtYE GAZETECtLER CEMİYETt
TMMOB
HARİTA VE KADASTRO
MÜHENDİSLERİ ODASI'NDAN
DUYURULMUŞTUR
Odamızın 35 Olağan Genel Kurulu delegasyon
esasına göre çoğunluklu 24 Şubat 1996 tanhınde aşa-
ğıdakı gundemle, saat 9 OO'da, Oda Genel Merke-
zı'nde (Sumer Sokak No 12/10 Yenışehır/Ankara), ço-
ğunluksuz 9 Mart 1996 tanhınde 'Turk Tarih Kurumu"
konferans salonunda (Kızılay Sokak-Adlıye karşısı,
No 1 Sıhhıye/Ankara) yapılacaktr
Seçımler çoğunluklu 25 Şubat 1996, çoğunluksuz
10 Mart 1996 tanhınde Oda Genel Merkezı'nde (Su-
mer Sokak No 12/10 Yenışehır/Ankara) adresmde ya-
pılacaktır
Duyurulur
YONETİM KURULU
GÜN
1.GÜN
1 Açılış, başkanlık dıvanı seçımı,
2 Saygı duruşu
3 Açılış konuşmalan
4 Konuk konuşmalan
5 Komısyonlann seçımı,
6 Çalışma ve Denetleme Kurulu raporlannın
okunması, goruşulmesı yonetımın aklanmaa,
7 Komısyon rapoıiannın goruşulmesı, karara
bağlanması,
8 Tuzuk ve Yonetmelık degışıklığıne ılışkın komısyon
raporlannın goruşulmesı ve karara bağlanması
9 Adaylann saptanması ve duyurulması,
10 Dılek ve temennıler,
2. GÜN
Seçımler
Romanlannız ve ansıklopedılerınız
yennızden alınır
Tel.: 554 08 04