Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 1996 PERŞEMBI
14 KULTUR
Mehmet Esen, 'Nadir'in Hikâyesi' adlı tek kişilik oyunda 33 değişik karakteri oynuyor
Sıradan insanlarm olağandışı öyküleri
DUYGU PURGUN
Hiç, her gün yanı başımızdan geçip gi-
den onlarca, yüzlerce insamn, her birinin
kendine özgû, tuhaf bir öyküsü olabile-
ceğini düşündünüz mü? Ya da içinde ya-
şadığımız topiuma özgü koşullann, lcimi-
lenni çok farklı yerlere, kımlıklere sü-
rükleyebileceğini.. 'Nadir'in Hikâyesi'
de iştcböyie bir hikâye. Ahmet ÖneTin
1983 te kalemealdığı. Levent Dönma'in
yönettiği tek kişilik oyun Aksanat'ta sah-
nelenıyor.
1990 yılından bu yana çalışmalannı
Ahnanya 'da gerçekleştiren tiyatro sanat-
çısı Mehmet Esen'in 33 değişik karakte-
, ri canlandırdıği 'Nadir'in Hikâyesi', ya-
şam kavgasındaki bireylerin varolma ça-
basının öyküsü. Levent Dönmez oyunu,
meddah geleneğinin günümiizdeki uzan-
tısı olduğu ıçın 'modern meddah' olarak
tanımlıyor. Mehmet Esen ise 'meddata'ın
önüne bir de 'modern' takısınm eklenme-
sini onaylamıyor: "lnsanlarnetşyaptık-
lan soruldugiında modern dokrorum,
modem ınühendisim mi diyoıiar!_"
Modern mı. değil mı tartışması bir ya-
na. Dönmez ve Esen'i buluşturan en
önernli nokta, 'sıradan' diye baktıgımız
ınsanlann da bir oyküsü oJduğu. "Orne-
ğin. dedesi Çanakkale gazisi, ana-babası
öğrermen, iyi ye#jmiş, tcrbiyeli, efendi bir
insan «jıinün birinde hiç ummadığuuz şe-
kilde karşınıza çıkabiür" dıyor Levent
Dönmez: "Koşullar bazen insanı hırsız-
lığa, bazen mafŞa babaugına. bazen de su
katılmanuf bir fUozofa döntiştürebilir™"
Nadır'ın öyküsü de böyle bir öykü işte...
Meddah geleneğinden yola çıkılarak
sahnelenen bu tek kişilik oyunda 33 ayn
tiplemeyı canlandıran Mehmet Esen için
yaşanan en büyük zorluk, her karakterin
'yaşayan' bir portresıni çizebilmek. Peki
33 ayn kişiyle birlikte yaşamak güç gel-
miyor mu Esen'e? "tçimde, bir jeyler
yapmadığun zaman beni dürten, tekme-
Mehmet Esen için yaşanan en büyük
zorluk, her karakterin 'yaşayan' bir
portresini çizebilmek. "tçimde, bir
şeyler yapmadığım zaman beni dürten,
tekmeleyen milyonlarca insan var.
Dünyada kaç miiyar insan varsa o
kadannı taşıyorum içimde.
leyen milyonlarca insan var. Dünyada kaç
milyar insan varsa o kadannı taşıyorum
içimde. Zaten. yaşayan her şey, ama ivi-
siyte ama kötüsüyle, sanatçının içinde (4-
mak zonında."
1975 yılında Ankara Deneme Sahne-
si'nde profesyonel tiyatro yaşamına baş-
layan sanatçı, Ankara Halİc Tiyatrosu ve
istanbul Dostlar Tiyatrosu'nda çalışma-
lannı sürdürmüş. Almanya, Polonya, Çe-
koslovakya'da tiyatro ve sinema eğitimi
gören Esen, ilk tek kişilik oyunu, 'Dûş ve
Gerçek'i oynarken 12 Eylül darbesi ol-
muş. Üç önemli burs kazanmasını sağla-
yan o oyun yüzünden Türk hükümetince
pasaportu 9 yıl süreyle elinden alınan
Esen, yasaklı hali kalktıği gün öğle vak-
ti aldığı vizeyle akşam uçağına atlayıp
Almanya'da almış soluğu.
Neden yurtdışı? "Giönek Ktiyortjum,
orada olan bitenigörmek istiyordum" di-
yor Esen. Berlın Kültür Senatosu'nun
projelerinde çalışmava basjayan sanatçı.
'BozkırDirliği','EşeginGöfeesr,'Galiko
Gaiilei', 'Suçsuzlar ve Suçlular' gibi
oyunları sahnelemiş. 'Kınk Bir Aşk
Hikâyesi', 'Mine', "Göl\ 'Ve Recep ve
Zehra ve Avşe' gibi filmlerde rol almış.
26 Mart "l 995'te AvTupa Türk Akade-
misyenleri Bırlıği'nin katkılan ıle20. sa-
nat yılını kutlayan Mehmet Esen, halen
Berlin'de tiyatronun yanı sıra televizyon
filmleri, klip ve reklam fılmi yönetm'en-
liği yapıyor.
Son dönem çahşmalan arasında 'Sakın
Arkana Bakma", 'Günavdın Beriin',
'Çember' ve 'Taşın Ağladığı Gün' gibi
yazıp yönettigi oyunlar yer alıyor. Seyır-
ciyle çok yakın diyaloğa girebılme şan-
sı bulduğu için tek kişilik oyunlar sahne-
lemeyi yeğliyor. Türkiye'de bulunduğu
şu günlerde Leman Kültür'de 'Kuşkulu
BirGösteri'adım verdiği bir stand-up ko-
mediyi de sahneJeyen Esen, kaJıpJaşmış
'terbiyeli,efendi' rollerine bürünmemele-
rini istiyor seyirciden. "Seyirci, özeUikie
tiyatroda bazı davranrç biçimierine şart-
lanmış. Oyuncu ile arasında belli bir
uzaklık olsun istiyor. Ama ben. oyuneu
olarak hepimizin söz hakkı oMuğunu, ko-
nuşnıamcgerektiğiııi, tepkisiz kaimama-
nuz gerektiğini anlaüyorum.Onlarta,çok
da abşık olmadıklan bir biçimde diyalog
kunıyorum" derken sanatçı konuştukça
toplumun da konuşmaya başlayacağını
düşünüyor. çünkü: "Sanatçınınsessizkai-
ması toplumun çok ciddi bir sorunu."
Oyuncu-sev irci ilışkıne getirilen sınır-
lan kaldınrken "Söylevecek bir şeyiniz
varsa bunu her yerde söyleyebUirsiniz"
düşüncesinden yola çıkan Esen, Türk ge-
leneksel tiyatrosunun özellikle meddah
kültürü ile bu olanagı sundugunu söylü-
yor. Pek çok kereler kahvelere girip in-
sanlara "Bir dakika, ben bir oyun oyna-
yacağun" diyerek gösteriler sunan Esen,
-Japon tivatrosundan, Çin'den etkilenen
Brecht, Türldye'ye de bir uğrasavdı bu-
rada ne denli büyük bir hazine olduğunu
görür, oraiara kadar da yorulmanuş oiur-
du" diyor.
Osmanlı döneminin bir uzantısı oldu-
ğu için yok edilen, önemsenmeyen 'gefe-
neksel'in, aslında tiyatro adına bambaş-
ka zenginlikler sundugunu düşünen sa-
natçıya göre: "Şu anda da Türldye'nin
çok değerii sanatçılan, oyunculan var,,
ama bizler onlan değerlendiremiyonız.
Bir Münır Özkul, bir Nejat Uygur'a hak
ettikJeri degeri vermiyoruz. Belli konu-
larda belli otoriteler var. O>sa Shakespe-
are, Münir Özkul'dan ya da Nejat Ly-
gur'dan da öğrenilebilir. Hatta inanıyo-
rum ki Shakespeare hakkında en doğnı
sözleri oniar söy teyecektir."
Kendisinden sonraki kuşakJara, "Ba-
kın bizim böyle büyük sanatçılanmız
var" diye anlatmak istiyor.
Çünkü: "Evrensele ulasmamn tek yo-
lu kendi sanatçılanmızdan küfrürümüz-
den beslenmek. Dünya çapında üniü sa-
natçüara, Peter Brook'a, Marquez'e, Pe-
ter Steın'e bakın... Hepsi dekendi kültür-
lerini vansıttıklan için evrensele ulaşmış-
or."
Tiyatronun en önemli işlevi tüm güzel
yanJan, zaaflan, kötülükleriyle insanı an-
latmak Esen'e göre. "2050 yılında beUd
yemek yemcktcn vazgeçeceğiz, ama yine
âşıkolacağız,yinenefret edeccgiz, kin du-
vacagız. Kostümler, ahşkanlıklar degişe-
cek belki, ama duygular aynı kalacak.
Dostoyevski, bu yüzyıla kaiabildiyse in-
sanı anlattığı için kalmadı mı?" Ve yıne
aynı nedenle Neyzen Tevfîk de, Fikret
MuaOada, Edip Canscver de ikibinlı yıl-
lara kalacak. Çünkü "bu insanlarda ar-
ük yitirmeye başladığınıız o sıcacık duy-
gular var; daha önemüsi insanlık var."
"Demokrasi için Karikatür" ödülleri çizerimiz Musa Kart ve Leman Dergisi'ne verildi
Gerçek demokraside cesarete ödül verflmezKültür Servisi - Karika-
türcüler Derneği ve dernek
bünyesinde yer aian Sanat
Kurulu'nun bu yıldan baş-
layarak kişi ve kurumlara
vermeyi kararlaştırdıgı "De-
mokrasi İçin Karikatür
ÖdüJü". dün gece Karaca
Tiyatrosu'nda düzenlenen
törenle gazetemiz çizeri
Musa Kart ve Leman Der-
gisi'ne verildi.
Ferda Ereren'in dınlerisi
ve Kart ve Leman Dergi-
si'nin çahşmalanndan olu-
şan dia gösterisinin ardm-
dan düzenlenen törende
Musa Kart'a ödülünü çizer
Turhan Selçuk, Leman Der-
gısıne ödülünü ise Semih
Bakıoğlu verdı.
Musa Kart'a ödülünü ve-
ren TUrhan Selçuk günü-
müzde "Sözde demokra-
si"nin geçerli olduğuna dik-
kat çekti ve Türkiye'nin de-
mokratikleşme süreci açı-
sından geçmişte yaşananlar-
la bugünün gerçekleri ara-
sında hiçbir fark olmadığını
belirterek "Demokrasi için
Karikatür Ödülü"nün Tür-
kiye'de demokrasiyi yerleş-
tirmek adına önemli oldu-
ğunu söyledi. "Karikatür
sanabna ve demokratikleş-
me sürccine yönelik cesur
katkılan" nedeniyle ödüle
•"Karikatür sanatına
ve demokratikleşme
sürecine yönelik cesur
katkılan" nedeniyle
ödüle değer görülen
Musa Kart, insanlara
cesaretleri yüzünden
ödül verilmesinin bile
demokrasinin henüz
yerleşTnemiş olduğunu
gösterdiğini, gerçek
demokrasilerde
insanlara cesaretleri
için ödül vermenin hiç
kimsenin aklına
gelmeyeceğini, orada
insanlann duygu ve
düşüncelerini özgürce
ifade ettiklerini söyledi.
değer görülen Musa Kart,
ödulü aiırken yaptığı kısa
konuşmada, insanlara cesa-
retleri yüzünden ödül veril-
mesinin bile demokrasinin
henüz yerleşmemiş olduğu-
nu gösterdiğini, gerçek de-
mokrasilerde insanlara ce-
saretleri için ödül vermenin
hiç kimsenin akJına gelme-
yeceğini, orada insanlann
duygu ve düşüncelerini öz-
gürce ifade ettiklerini söy-
ledi. "Korkanm bir süreda-
ha boyle cesaret ödülleri alıp
vermcye devam edecegjz"
diyen Kart, sözlerini Yevge-
ni Yevtuşento'nun şu dizele-
riylebitirdi: "Birgünhanr-
layıp / Utanacak çocuklan-
mız / Cesaret sayıldığını /
Doğruluk denen şeyin"
Devlet Bakanı Vüdınm
Aktuna ve Esenyurt Beledi-
ye Başkanı Gfirbüz Ça-
pan'ın da davet edildiği tö-
rene. Kültür Bakanı Fikri
Saglar ve Çalışma ve Sos-
yal Güvenlık Bakanı Musta-
fa Kul kutlama mesajlanyla
katıldılar.
Törenin ardından Eflatun
Nuri, Ertan Aydm, Ferit Ön-
gören, tlban Selçuk, Necati
Abacı ve Mehmet Çağ-
çag'ın kaüldıklan açıkotu-
rumda "demokratikleşme
sörecmde mizah ve karika-
tür" üzerinde duruldu.
Açıkoturumda ilk sözü
alan tlhan Selçuk, Türki-
ye'de dünyanın hiçbir ülke-
sinde bulunmayan zengin
bir mizah geleneği bulundu-
ğunu belirterek karikatürü,
"zekâ ve aklın ürünü" ola-
rak tanımladı. Karikatürün
bugünkü anlamıyla aydın-
lanma sürecinin bir ürünü
olduğunu söyleyen Selçuk,
laiklik. demokrasi, insan
hak1an gibi kavramlann ka-
Çizerimiz Musa Kart ödülünü ünJü karikatürist I urhan Sdçnk'un efinden akfa.
rikatürle eş zamanlı olarak
ortaya çıktığını anlattı. Türk
mizah geleneğinin geçirdiği
süreçlerden söz eden Sel-
çuk, karikatürün; Tanzimat
döneminde Fransızdevnmi-
nin yansımalannın görüldü-
ğü Osmanlı toplumunda ye-
şcrdiği ve giderek demokra-
si savaşımında önemli bir
niteliğe büründüğünü belirt-
ti.
Leman dergisi adına söz
alan Mehmet Çağçağ ise ka-
bullenmeme, rahatsız olma
duygusunun karikatürü ve
mizahı en çok besleyen te-
meller olduğunu belirterek
mizahla iç içe yaşayan top-
lumlann demokrasiyi daha
iyi özümsediklerine dikkat
çekti. Bir muhalefet aracı
olarak mizahın önemini %oır-
gulayan Çağçağ, iktidarla-
nn ayakta kalabilmek için
muhalefete her an ihtiyaç
duyduklannı, muhaliflennı
yok eden iktidaıiann yok ol-
maya mahkûm olduklannı
söyledi.
Ertan Aydm, mizahın ge-
Iiştiği toplumlann sancılı,
problemli toplumlar oldu-
ğuna dikkat çekerek miza-
hın toplumun tepkisini ak-
taracağı bir silah olduğunu
belirtti. Aydın, mizahçılann
toplumun sözcüleri olduğu-
na dikkat çekti.
Türkiye'de mizah ve de-
mokratikleşmi sürecinin tar-
tışıldığı açık oturumu anıla-
rıyla renklendiren Eflatun
Nuri ise, "Herkes polislere
kızıyor, ama ben onlara acı-
yorum" diye başladığı ko-
nuşmasında, demokratikleş-
me savaşımı içinde karşılaş-
tıklan; polis baskısı, gözal-
tılargibi güçlükler karşısın-
daki tavırlannı eğlenceli bir
üslupla dile getirdi.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Dikkat, Yere Bakmız...
Kışın gelmesiyle gnp salgını da baş göstenr. Hatta
çoğu yıl, kışı bile beklemez, sonbahann sonlannda
milleti bir grip salgınıdır alır. Bu yıl da öyle olmuştu.
Ne hikmetse bu yıl gribe yakalananlar, bunun olduk-
ça garip bir grip olduğunu söyleyip dururiar.
Kış gelince karyağması da beklenir; estetik güzel-
liğinin yanı sıra mikroplan öldürecegine inanıldığı için,
daha çok ıstenir. Ancak istanbul gibi bir kentte kann
yağması, ulusal felaketlere yol açabilir.
Yalnız kar mı, yağmur da öyle. Hava biraz tipiye çal-
sın, yağmur bıraz sürsün, başta trafik olmak üzere ya-
şam alt üst olur; bir garipleşir hayat altyapısız Istan-
bul'da
•
Çatı katında oturanlar bilir; yağmurda, fırtınada üze-
rinizdeki kiremitin tıkırtıları, kulağınıza dolan rüzgânn
uğultusu sizi bir garip yapar.
Martılann tepenizde ne işi olduğunu sorup durur-
sunuz bütun bir gün, bütün bir gece. Bir garip olur-
sunuz böyle akşamlarda.
Çatınızdaki garipliğın dışında da aslında istanbul'da
yaşıyorsanız her gün her gece garipliklerie karşılaşıp
durursunuz.
Garip sözcüğünün iki temel anlamı vardır. Ki, birin-
ci anlamı Orhan Veli'yı çağnştınr; bir hüzün durumu-
nu içerir. Ikincisi de biraz "acayiplik" ile ilgilidir.
•
istiklal Caddesi'nin son yıllarda bir kültür merkezi
olduğu birçok kez yazılmıştı. Sınemalan, kitapçılan,
disk ve kaset satan dükkânları, kitaplıklan, tiyatrola-
n, toplantı salonları, sergi salonları, temiz kafeleriyle
giderek alışvenş merkezliğinin yanı sıra bir kültür mer-
kezine dönüşmüştü.
Güzelleşmişti ve demokratikleşmışti. Bu kimliğin
Çekicilığinin yanı sıra, rahatsız ediciliği de vardı ki,
özellikle son dönem belediye, buradaki bazı yerferle
pek bir uğraşmıştı. Niye ki?
Geçenlerde Cumhurıyet'te bir haber vardı. Beyoğ-
lu Belediyesi, istiklal Caddesi'nin parke taşlarına rek-
lam alacak. Belediye bunu gelir elde etmek için ya-
pacakmış. Bilindıği gibi önce otobüsler sebze ve
meyvelenmişti (ardından duraklar yeştllenmişti vb.),
şimdi de sıra parke taşlara gelmiş...
Beyoğlu Belediyesi'nin gelir kaynağı parke taşlara
bağlı kaldığına göre durum demek kı vahim! Elde edi-
lecek gelir, acaba nereye gıdecek?
•
Portakallar, domatesler. üzerımize üzerimize gelir-
ken artık bastığımızzemınde, hamburger, köfte, ayak-
kabı, gömlek, paito, çıkolata, gazoz vb.'nin resimle-
rini göreceğiz. Caddeyi bu halıyle düşünebiliyor mu-
sunuz?
Uzaktan durumu bilmeyen bir yabanct görse "Ne
utangaç millet, başını yerden kaldırmıyor" diyecek.
Ya da "Bunca utanılacak ne yaptı da bu halk başını
yukanya kaldıramıyor" diyecek. Ehh, bu doğru, se-
çimlerden belli değil mi! (Toslamak da cabası!)
Hadi bunları bir ka/emde geçtik. Pekâlâ sinemalar
nasıl reklam verecek. Bazı filmler birkaç hafta, bazı-
lan aylarca oynuyor, ama bazı filmler de bir hafta oy-
nuyor. Demek ki kimi sinema sahipleri, her hafta ön-
lerindekı parke taşlan yenisiyle değiştirecek!
Bir de İstiklal Caddesi'nin yan sokâklanndaki pav-
yonlan düşünün. Onlar nasıl ve kimlerin reklamını ve-
recek?
•
Belediye Başkanı "Belediyeye gelir sağlamak zo-
rundayız" dıyor. Tek çarelen de Caddeyi Kebir'in par-
ke taşlan.
Seksen sonrasında bir Makyavelizm başladı, bir
türlü kurtulamadık. Memet Fuat yıllardır yazıyor. Ye-
ni Makyavelıst politikayı, yaşam tarzını, yönetsel bi-
çimini üstüne basa basa teşhir ediyor. Hatta bir kita-
bının adı da Çağdaşımız Makyavelizm'dir.
Doğrusu pek kurtulacağımız da yok!
Haberden öğrendiğimize göre "uygulama başla-
mış" bile, o halde yere bakınız, sayın Istanbullular...
İstiklal Caddesi'nin orta yen parke reklam
Gahpliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
•
Grip salgını süruyor. Grip sozcüğü Fransızcadan
girmişdilimize. Batı'danyani. Garip sözcüğüdeArap-
çadan; o da Doğu'dan sayılır. Ikisınden de ülkemiz-
de çokça bulunur.
Çok garip bir ülkeyiz; toplumuz, halkız. Bu garip'in
ilk hecesindekı 'a' düşünce herkes grip olur. Sanıldığı
gibi grip salgını kıştan değil, bu garipliktendir!
DEÜ GSF Sahne Sanatlan Bölümü, yedi ülkenin katılacağı tiyatro festivaline hazırlanıyor
4
World Theatre '96' Izmir'de yapılaeak
EBRU KAŞLI
g ^ p ^ ) p
Sahne Sanatlan Bölümü. Aristophanes'in "E$ek Anlan" oyunonu festival kapsamın-
da sahnetevecek.
İZMİR - Dokuz Eylül Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanat-
lan Bölümü tiyatro festivaline hazırla-
nıyor. World Theatre Training Institu-
te'ün (Dünya Tiyatro Eğitimi Enstirü-
sü) her yıl dünyanın çeşitli üniversite-
leriyle işbirliğine girerek düzenlediği
"\VorW Theatre '%" tiyatro festivali,
yedi ülkenin katılımıyla mayısayı için-
de tzmir'de yapılıyor.
DEÜ GSF Sahne Sanatlan Bölümü
Başkanı Prof. Dr. ÖzdemirNutku'nun
da başkan yardımcılığını yaptığı ens-
titü, 1990 ekiminden bu yana üçer haf-
ta süren dört festival düzenledi. Bu yıl
festivale Türkiye'nin yanı sıra ABD,
Polonya, Isveç, Macaristan, Avustral-
ya ve Fransa katılıyor.
Eğitim tekniklerindeki son gelişme-
lerinyanında profesyonel uygulamaia-
nn bulunduğu festivallerde, uluslara-
rasi karma öğrenci topluluklari ile çe-
şitli ülkelerden gelen eğitimcilerin yö-
nettigi workshoplar, paneller ve katı-
lan ülkelerin hazırladıklan temsiller
yer alıyor. Nutku, festivalin rekabete
dayanmayan paylaşımcı bir tutkuyla
hazırlandığını belirterek, asıl amacı-
nın "Tlyatro sanatınm çeşitli dailann-
da geliştirilen en son ögretim yöntem-
lerini tartışarak, bilgi aüşverişinde bu-
lunmak. Oğrencilerimizi dümnca ta-
nınmış ünlü oyuncularla yan yana ge-
tirerek onlara unutulmaz olanaklar
sağlamak"olduğunu söyledi. 1994yı-
lında Viyana'dayapılanyönetimkuru-
lu toplantısında festivalin bu yılki te-
ması AntikTiyatro' olarak belirlendi.
Nutku'nun yoğun çahşmalan sonucu
böyle bir temanın işlenebilmesi için en
uygun ülkenin Türkiye, işbirliği yapı-
• World Theatre Training
Instıtute'ün (Dünya Tiyatro
Eğitimi Enstitüsü) her yıl
dünyanın çeşitli üniversiteleriyle
işbirliğine girerek düzenlediği
"World Theatre 96" tiyatro
festivali, yedi ülkenin
katılımıyla mayıs ayı içinde
fzmir'de yapılıyor.
• DEÜ GSF Sahne Sanatlan
Bölümü Başkanı Prof. Dr.
Özdemir Nutku, festivalin
rekabete dayanmayan
paylaşımcı bir tutkuyla
hazırlandığını belirterek 1994
yılında Viyana'da yapılan
yönetim kurulu toplantısında
festivalin bu yılki temasının
'Antik Tiyatro' olarak
belirlendiğini söyledi.
lacak yüksek öğretim kurumunun da
enstitünün kuruculanndan ve yönetim
kurulu üyesi Dokuz Eylül Üniversite-
si olmasına karar verildi.
Teos'ta bu yıl şentik yaşanacak
Nutku, Antik Tiyatro temasına en
uygun yerin Türkiye olduğunu vurgu-
layarak,"Burada halen kuüandığımız
birçok antik tiyatro var. Bu da bizim
için çok büyük bir şans. Bu sene Ege
bölgesinin antik linıan kenti olan Te-
os'ta bir seniik vaşanacak. Dioııysos Ta-
pınağı'nda geîeneksel şarap şenliğini
caniandırarak tiyatro festivalinin açın-
şuii yapacağtz" dedi.
3-17 mayıs tarihlerinde gerçekleşti-
rilecek festivale ev sahipliği yapacak
olan DEÜ. GSF Sahne Sanatlan Bö-
lümü, Aristophanes'in "Esek Anlan"
oyununu festival kapsamında sahnele-
yecek. Aristophanes'm l.Ö 422 yılın-
da yazdığı ve gününün yargı sistemi-
nin eleştirildiği oyun Nutku tarafindan
güncelleştirilerek tekrar düzenlenmiş.
Nutku, EşekAnlan'nın bugün de kök-
lü sorun olan yargısız infaz ve hukuk
dışılığın kötü sonuçlannı anlatan bir
oyun olduğunu vurgulayarak,"Bu oyu-
nu sahneye hazuiarken yeni bir takım
teknikler denedik. Çizgi film ve Mup-
pet-Sho» manbğmı uyguladık. Dansla-
n ve şarkılan da bu manbk içinde caz
ve pop-caz parçalanndan oiuşturduk.
Oyuncuhıkta da bu manhğı öne çıkar-
mak için bio-mekanik oyunculuk siste-
minden vararlandık" diye konuştu.
"Eşek Anlan", her cuma saat
20.30'da Alsancak Stadı yanındaki
Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Suat Ta-
şer gösteri salonunda sahnelenmeye
başlıyor. Prof. Dr. Özdemir Nutku, fz-
mirlileri bu oyuna görmeye çağınrken
Jzmir'dekı sanat yaşamını ise şöyle de-
ğerlendirdi: "Izmir daha yeni uyanı-
yor. İstiklal Savaşı'na kadar tzmir'de
on üç kadar tivatro salonu vardL Van-
gmdan sonra bunlann yerine yenileri
yapılmadı. Güzel Sanatlar Faküfte-
si'nin açılmasıyla İzmir'in sanat yaşa-
mı hareketlendL Ti>atro. sinema ve ser-
gi salonları açıldı. Tİyatro izleyenleri Is-
tanbullu tiyatno topluluklanna ilgi gos-
terirken kendi yerel tiyatrolanmıza ii-
gisiziz. Bu da İstanbuUu ti\ atro toplu-
luklannda "lzmirliye ne götürürsen
alır'düşüncesinin yeıieşmesine neden
olmuş. İzmiıii sanatseverierin bilinç-
lenmesi gerekiyor. Bunca yıl sanatsaJ
bir hareketlenme\r
e geçmeven Izmir-
liler bu konuda o kadar kayıtsızlar ki
halen bir kültür merkeamiz yok."
n
21.Yüzyıldaüygar Olmak"
• Kültür Servisi- Gazetemiz yazarlanndan Dr.Erdal
Atabek, bugün saat 18.00'de (Cabataş Kültür
Merkezi'nde "21. Yüzyılda Uygar Olmak" konulu bir
konuşma yapacak. KLabataş Erkek Lisesı mezunu olan
Dr. Atabek. Türk Tabipler Birliği Başkanlığı, Devlet
Planlama Teşkilah Özel fhtısas Komisyonu üyeliğı ve
başkanlığı gibi temsili, ıdan ve teknik görevlerde
bulundu. Gençlik ve aile sorunlan danışmanlığı da
yapan Atabek'in eğitim ve kültür konulan ile ilgili
çeşitli kitaplan bulunmaktadır. (Tel:227 91 54)
Ergin AtJıhan pesimterini AKM'rie
• KüJtür Servisi- Ressam Ergin Atlıhan resimlerini
bugünden başlayarak 2 mart gününe kadar Atatürk
Kültür Merkezi Büyük Salon'da sergiliyor. Sergide
Ergin Altıhan'ın İstanbul-Nevv York arasında
geçen son 10 yılının ürünleri yer alacak.
Türkiye'de ilk sergisini 1986 yılında İstanbul L'rart
Sanat Galerisı'nde açan sanatçı, çeşitli
desenleri ve akrilik tablolan yanmda yegâne
yağlıboya tablosu "Theodora'yı" da
sergileyecek.
Çağdaş Bale Topluluğu gösterisi
• Kültür Servisi- Gösterilerin aralıksız 24 yıldır
sürdüren ve "yurdumuzun ilk ve tek özel bale
topluluğu" niteliğindeki Çağdaş Bale. önceki aylarda
sergilenen topluluğun sanat yönetmeni ve daimi
koreografı Cem Ertekin'ın "Bir Yaz
Günü"(Çaykovski); "Equinoxe"(Teodorakis); "La
Somnambule"-(Bellini) adlı klasik ve yan klasık
yapıtlannı son kez pazar günü saat 20.30'da Kadıköy
Halk Eğitimi Merkezi'nde sahneleyecek. Davetiyeler
Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi'nden alınabilir.
(TeI:414 85 07)
AKM fuaye söyleşilerinin bu
haftaki konuğu Nazan İpşiroğlu
• Kültür Servisi - AKM fuaye söyleşilerinde bu hafta
Evin îlyasoğlu, Nazan İpşiroğlu ile "müzikte
düşünsellik" konusunda söyleşecek.
Fuaye söyleşileri her hafta cuma günü İstanbul Devlet
Senfoni Orkestrasrnın konserinden önce AKM'nin
ikinci katında Büyük Fuaye'de saat 18.00 - 18.45
arasında gerçeklestınln r>r