25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 1996 PERŞEMBI 14 KULTUR Mehmet Esen, 'Nadir'in Hikâyesi' adlı tek kişilik oyunda 33 değişik karakteri oynuyor Sıradan insanlarm olağandışı öyküleri DUYGU PURGUN Hiç, her gün yanı başımızdan geçip gi- den onlarca, yüzlerce insamn, her birinin kendine özgû, tuhaf bir öyküsü olabile- ceğini düşündünüz mü? Ya da içinde ya- şadığımız topiuma özgü koşullann, lcimi- lenni çok farklı yerlere, kımlıklere sü- rükleyebileceğini.. 'Nadir'in Hikâyesi' de iştcböyie bir hikâye. Ahmet ÖneTin 1983 te kalemealdığı. Levent Dönma'in yönettiği tek kişilik oyun Aksanat'ta sah- nelenıyor. 1990 yılından bu yana çalışmalannı Ahnanya 'da gerçekleştiren tiyatro sanat- çısı Mehmet Esen'in 33 değişik karakte- , ri canlandırdıği 'Nadir'in Hikâyesi', ya- şam kavgasındaki bireylerin varolma ça- basının öyküsü. Levent Dönmez oyunu, meddah geleneğinin günümiizdeki uzan- tısı olduğu ıçın 'modern meddah' olarak tanımlıyor. Mehmet Esen ise 'meddata'ın önüne bir de 'modern' takısınm eklenme- sini onaylamıyor: "lnsanlarnetşyaptık- lan soruldugiında modern dokrorum, modem ınühendisim mi diyoıiar!_" Modern mı. değil mı tartışması bir ya- na. Dönmez ve Esen'i buluşturan en önernli nokta, 'sıradan' diye baktıgımız ınsanlann da bir oyküsü oJduğu. "Orne- ğin. dedesi Çanakkale gazisi, ana-babası öğrermen, iyi ye#jmiş, tcrbiyeli, efendi bir insan «jıinün birinde hiç ummadığuuz şe- kilde karşınıza çıkabiür" dıyor Levent Dönmez: "Koşullar bazen insanı hırsız- lığa, bazen mafŞa babaugına. bazen de su katılmanuf bir fUozofa döntiştürebilir™" Nadır'ın öyküsü de böyle bir öykü işte... Meddah geleneğinden yola çıkılarak sahnelenen bu tek kişilik oyunda 33 ayn tiplemeyı canlandıran Mehmet Esen için yaşanan en büyük zorluk, her karakterin 'yaşayan' bir portresıni çizebilmek. Peki 33 ayn kişiyle birlikte yaşamak güç gel- miyor mu Esen'e? "tçimde, bir jeyler yapmadığun zaman beni dürten, tekme- Mehmet Esen için yaşanan en büyük zorluk, her karakterin 'yaşayan' bir portresini çizebilmek. "tçimde, bir şeyler yapmadığım zaman beni dürten, tekmeleyen milyonlarca insan var. Dünyada kaç miiyar insan varsa o kadannı taşıyorum içimde. leyen milyonlarca insan var. Dünyada kaç milyar insan varsa o kadannı taşıyorum içimde. Zaten. yaşayan her şey, ama ivi- siyte ama kötüsüyle, sanatçının içinde (4- mak zonında." 1975 yılında Ankara Deneme Sahne- si'nde profesyonel tiyatro yaşamına baş- layan sanatçı, Ankara Halİc Tiyatrosu ve istanbul Dostlar Tiyatrosu'nda çalışma- lannı sürdürmüş. Almanya, Polonya, Çe- koslovakya'da tiyatro ve sinema eğitimi gören Esen, ilk tek kişilik oyunu, 'Dûş ve Gerçek'i oynarken 12 Eylül darbesi ol- muş. Üç önemli burs kazanmasını sağla- yan o oyun yüzünden Türk hükümetince pasaportu 9 yıl süreyle elinden alınan Esen, yasaklı hali kalktıği gün öğle vak- ti aldığı vizeyle akşam uçağına atlayıp Almanya'da almış soluğu. Neden yurtdışı? "Giönek Ktiyortjum, orada olan bitenigörmek istiyordum" di- yor Esen. Berlın Kültür Senatosu'nun projelerinde çalışmava basjayan sanatçı. 'BozkırDirliği','EşeginGöfeesr,'Galiko Gaiilei', 'Suçsuzlar ve Suçlular' gibi oyunları sahnelemiş. 'Kınk Bir Aşk Hikâyesi', 'Mine', "Göl\ 'Ve Recep ve Zehra ve Avşe' gibi filmlerde rol almış. 26 Mart "l 995'te AvTupa Türk Akade- misyenleri Bırlıği'nin katkılan ıle20. sa- nat yılını kutlayan Mehmet Esen, halen Berlin'de tiyatronun yanı sıra televizyon filmleri, klip ve reklam fılmi yönetm'en- liği yapıyor. Son dönem çahşmalan arasında 'Sakın Arkana Bakma", 'Günavdın Beriin', 'Çember' ve 'Taşın Ağladığı Gün' gibi yazıp yönettigi oyunlar yer alıyor. Seyır- ciyle çok yakın diyaloğa girebılme şan- sı bulduğu için tek kişilik oyunlar sahne- lemeyi yeğliyor. Türkiye'de bulunduğu şu günlerde Leman Kültür'de 'Kuşkulu BirGösteri'adım verdiği bir stand-up ko- mediyi de sahneJeyen Esen, kaJıpJaşmış 'terbiyeli,efendi' rollerine bürünmemele- rini istiyor seyirciden. "Seyirci, özeUikie tiyatroda bazı davranrç biçimierine şart- lanmış. Oyuncu ile arasında belli bir uzaklık olsun istiyor. Ama ben. oyuneu olarak hepimizin söz hakkı oMuğunu, ko- nuşnıamcgerektiğiııi, tepkisiz kaimama- nuz gerektiğini anlaüyorum.Onlarta,çok da abşık olmadıklan bir biçimde diyalog kunıyorum" derken sanatçı konuştukça toplumun da konuşmaya başlayacağını düşünüyor. çünkü: "Sanatçınınsessizkai- ması toplumun çok ciddi bir sorunu." Oyuncu-sev irci ilışkıne getirilen sınır- lan kaldınrken "Söylevecek bir şeyiniz varsa bunu her yerde söyleyebUirsiniz" düşüncesinden yola çıkan Esen, Türk ge- leneksel tiyatrosunun özellikle meddah kültürü ile bu olanagı sundugunu söylü- yor. Pek çok kereler kahvelere girip in- sanlara "Bir dakika, ben bir oyun oyna- yacağun" diyerek gösteriler sunan Esen, -Japon tivatrosundan, Çin'den etkilenen Brecht, Türldye'ye de bir uğrasavdı bu- rada ne denli büyük bir hazine olduğunu görür, oraiara kadar da yorulmanuş oiur- du" diyor. Osmanlı döneminin bir uzantısı oldu- ğu için yok edilen, önemsenmeyen 'gefe- neksel'in, aslında tiyatro adına bambaş- ka zenginlikler sundugunu düşünen sa- natçıya göre: "Şu anda da Türldye'nin çok değerii sanatçılan, oyunculan var,, ama bizler onlan değerlendiremiyonız. Bir Münır Özkul, bir Nejat Uygur'a hak ettikJeri degeri vermiyoruz. Belli konu- larda belli otoriteler var. O>sa Shakespe- are, Münir Özkul'dan ya da Nejat Ly- gur'dan da öğrenilebilir. Hatta inanıyo- rum ki Shakespeare hakkında en doğnı sözleri oniar söy teyecektir." Kendisinden sonraki kuşakJara, "Ba- kın bizim böyle büyük sanatçılanmız var" diye anlatmak istiyor. Çünkü: "Evrensele ulasmamn tek yo- lu kendi sanatçılanmızdan küfrürümüz- den beslenmek. Dünya çapında üniü sa- natçüara, Peter Brook'a, Marquez'e, Pe- ter Steın'e bakın... Hepsi dekendi kültür- lerini vansıttıklan için evrensele ulaşmış- or." Tiyatronun en önemli işlevi tüm güzel yanJan, zaaflan, kötülükleriyle insanı an- latmak Esen'e göre. "2050 yılında beUd yemek yemcktcn vazgeçeceğiz, ama yine âşıkolacağız,yinenefret edeccgiz, kin du- vacagız. Kostümler, ahşkanlıklar degişe- cek belki, ama duygular aynı kalacak. Dostoyevski, bu yüzyıla kaiabildiyse in- sanı anlattığı için kalmadı mı?" Ve yıne aynı nedenle Neyzen Tevfîk de, Fikret MuaOada, Edip Canscver de ikibinlı yıl- lara kalacak. Çünkü "bu insanlarda ar- ük yitirmeye başladığınıız o sıcacık duy- gular var; daha önemüsi insanlık var." "Demokrasi için Karikatür" ödülleri çizerimiz Musa Kart ve Leman Dergisi'ne verildi Gerçek demokraside cesarete ödül verflmezKültür Servisi - Karika- türcüler Derneği ve dernek bünyesinde yer aian Sanat Kurulu'nun bu yıldan baş- layarak kişi ve kurumlara vermeyi kararlaştırdıgı "De- mokrasi İçin Karikatür ÖdüJü". dün gece Karaca Tiyatrosu'nda düzenlenen törenle gazetemiz çizeri Musa Kart ve Leman Der- gisi'ne verildi. Ferda Ereren'in dınlerisi ve Kart ve Leman Dergi- si'nin çahşmalanndan olu- şan dia gösterisinin ardm- dan düzenlenen törende Musa Kart'a ödülünü çizer Turhan Selçuk, Leman Der- gısıne ödülünü ise Semih Bakıoğlu verdı. Musa Kart'a ödülünü ve- ren TUrhan Selçuk günü- müzde "Sözde demokra- si"nin geçerli olduğuna dik- kat çekti ve Türkiye'nin de- mokratikleşme süreci açı- sından geçmişte yaşananlar- la bugünün gerçekleri ara- sında hiçbir fark olmadığını belirterek "Demokrasi için Karikatür Ödülü"nün Tür- kiye'de demokrasiyi yerleş- tirmek adına önemli oldu- ğunu söyledi. "Karikatür sanabna ve demokratikleş- me sürccine yönelik cesur katkılan" nedeniyle ödüle •"Karikatür sanatına ve demokratikleşme sürecine yönelik cesur katkılan" nedeniyle ödüle değer görülen Musa Kart, insanlara cesaretleri yüzünden ödül verilmesinin bile demokrasinin henüz yerleşTnemiş olduğunu gösterdiğini, gerçek demokrasilerde insanlara cesaretleri için ödül vermenin hiç kimsenin aklına gelmeyeceğini, orada insanlann duygu ve düşüncelerini özgürce ifade ettiklerini söyledi. değer görülen Musa Kart, ödulü aiırken yaptığı kısa konuşmada, insanlara cesa- retleri yüzünden ödül veril- mesinin bile demokrasinin henüz yerleşmemiş olduğu- nu gösterdiğini, gerçek de- mokrasilerde insanlara ce- saretleri için ödül vermenin hiç kimsenin akJına gelme- yeceğini, orada insanlann duygu ve düşüncelerini öz- gürce ifade ettiklerini söy- ledi. "Korkanm bir süreda- ha boyle cesaret ödülleri alıp vermcye devam edecegjz" diyen Kart, sözlerini Yevge- ni Yevtuşento'nun şu dizele- riylebitirdi: "Birgünhanr- layıp / Utanacak çocuklan- mız / Cesaret sayıldığını / Doğruluk denen şeyin" Devlet Bakanı Vüdınm Aktuna ve Esenyurt Beledi- ye Başkanı Gfirbüz Ça- pan'ın da davet edildiği tö- rene. Kültür Bakanı Fikri Saglar ve Çalışma ve Sos- yal Güvenlık Bakanı Musta- fa Kul kutlama mesajlanyla katıldılar. Törenin ardından Eflatun Nuri, Ertan Aydm, Ferit Ön- gören, tlban Selçuk, Necati Abacı ve Mehmet Çağ- çag'ın kaüldıklan açıkotu- rumda "demokratikleşme sörecmde mizah ve karika- tür" üzerinde duruldu. Açıkoturumda ilk sözü alan tlhan Selçuk, Türki- ye'de dünyanın hiçbir ülke- sinde bulunmayan zengin bir mizah geleneği bulundu- ğunu belirterek karikatürü, "zekâ ve aklın ürünü" ola- rak tanımladı. Karikatürün bugünkü anlamıyla aydın- lanma sürecinin bir ürünü olduğunu söyleyen Selçuk, laiklik. demokrasi, insan hak1an gibi kavramlann ka- Çizerimiz Musa Kart ödülünü ünJü karikatürist I urhan Sdçnk'un efinden akfa. rikatürle eş zamanlı olarak ortaya çıktığını anlattı. Türk mizah geleneğinin geçirdiği süreçlerden söz eden Sel- çuk, karikatürün; Tanzimat döneminde Fransızdevnmi- nin yansımalannın görüldü- ğü Osmanlı toplumunda ye- şcrdiği ve giderek demokra- si savaşımında önemli bir niteliğe büründüğünü belirt- ti. Leman dergisi adına söz alan Mehmet Çağçağ ise ka- bullenmeme, rahatsız olma duygusunun karikatürü ve mizahı en çok besleyen te- meller olduğunu belirterek mizahla iç içe yaşayan top- lumlann demokrasiyi daha iyi özümsediklerine dikkat çekti. Bir muhalefet aracı olarak mizahın önemini %oır- gulayan Çağçağ, iktidarla- nn ayakta kalabilmek için muhalefete her an ihtiyaç duyduklannı, muhaliflennı yok eden iktidaıiann yok ol- maya mahkûm olduklannı söyledi. Ertan Aydm, mizahın ge- Iiştiği toplumlann sancılı, problemli toplumlar oldu- ğuna dikkat çekerek miza- hın toplumun tepkisini ak- taracağı bir silah olduğunu belirtti. Aydın, mizahçılann toplumun sözcüleri olduğu- na dikkat çekti. Türkiye'de mizah ve de- mokratikleşmi sürecinin tar- tışıldığı açık oturumu anıla- rıyla renklendiren Eflatun Nuri ise, "Herkes polislere kızıyor, ama ben onlara acı- yorum" diye başladığı ko- nuşmasında, demokratikleş- me savaşımı içinde karşılaş- tıklan; polis baskısı, gözal- tılargibi güçlükler karşısın- daki tavırlannı eğlenceli bir üslupla dile getirdi. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE Dikkat, Yere Bakmız... Kışın gelmesiyle gnp salgını da baş göstenr. Hatta çoğu yıl, kışı bile beklemez, sonbahann sonlannda milleti bir grip salgınıdır alır. Bu yıl da öyle olmuştu. Ne hikmetse bu yıl gribe yakalananlar, bunun olduk- ça garip bir grip olduğunu söyleyip dururiar. Kış gelince karyağması da beklenir; estetik güzel- liğinin yanı sıra mikroplan öldürecegine inanıldığı için, daha çok ıstenir. Ancak istanbul gibi bir kentte kann yağması, ulusal felaketlere yol açabilir. Yalnız kar mı, yağmur da öyle. Hava biraz tipiye çal- sın, yağmur bıraz sürsün, başta trafik olmak üzere ya- şam alt üst olur; bir garipleşir hayat altyapısız Istan- bul'da • Çatı katında oturanlar bilir; yağmurda, fırtınada üze- rinizdeki kiremitin tıkırtıları, kulağınıza dolan rüzgânn uğultusu sizi bir garip yapar. Martılann tepenizde ne işi olduğunu sorup durur- sunuz bütun bir gün, bütün bir gece. Bir garip olur- sunuz böyle akşamlarda. Çatınızdaki garipliğın dışında da aslında istanbul'da yaşıyorsanız her gün her gece garipliklerie karşılaşıp durursunuz. Garip sözcüğünün iki temel anlamı vardır. Ki, birin- ci anlamı Orhan Veli'yı çağnştınr; bir hüzün durumu- nu içerir. Ikincisi de biraz "acayiplik" ile ilgilidir. • istiklal Caddesi'nin son yıllarda bir kültür merkezi olduğu birçok kez yazılmıştı. Sınemalan, kitapçılan, disk ve kaset satan dükkânları, kitaplıklan, tiyatrola- n, toplantı salonları, sergi salonları, temiz kafeleriyle giderek alışvenş merkezliğinin yanı sıra bir kültür mer- kezine dönüşmüştü. Güzelleşmişti ve demokratikleşmışti. Bu kimliğin Çekicilığinin yanı sıra, rahatsız ediciliği de vardı ki, özellikle son dönem belediye, buradaki bazı yerferle pek bir uğraşmıştı. Niye ki? Geçenlerde Cumhurıyet'te bir haber vardı. Beyoğ- lu Belediyesi, istiklal Caddesi'nin parke taşlarına rek- lam alacak. Belediye bunu gelir elde etmek için ya- pacakmış. Bilindıği gibi önce otobüsler sebze ve meyvelenmişti (ardından duraklar yeştllenmişti vb.), şimdi de sıra parke taşlara gelmiş... Beyoğlu Belediyesi'nin gelir kaynağı parke taşlara bağlı kaldığına göre durum demek kı vahim! Elde edi- lecek gelir, acaba nereye gıdecek? • Portakallar, domatesler. üzerımize üzerimize gelir- ken artık bastığımızzemınde, hamburger, köfte, ayak- kabı, gömlek, paito, çıkolata, gazoz vb.'nin resimle- rini göreceğiz. Caddeyi bu halıyle düşünebiliyor mu- sunuz? Uzaktan durumu bilmeyen bir yabanct görse "Ne utangaç millet, başını yerden kaldırmıyor" diyecek. Ya da "Bunca utanılacak ne yaptı da bu halk başını yukanya kaldıramıyor" diyecek. Ehh, bu doğru, se- çimlerden belli değil mi! (Toslamak da cabası!) Hadi bunları bir ka/emde geçtik. Pekâlâ sinemalar nasıl reklam verecek. Bazı filmler birkaç hafta, bazı- lan aylarca oynuyor, ama bazı filmler de bir hafta oy- nuyor. Demek ki kimi sinema sahipleri, her hafta ön- lerindekı parke taşlan yenisiyle değiştirecek! Bir de İstiklal Caddesi'nin yan sokâklanndaki pav- yonlan düşünün. Onlar nasıl ve kimlerin reklamını ve- recek? • Belediye Başkanı "Belediyeye gelir sağlamak zo- rundayız" dıyor. Tek çarelen de Caddeyi Kebir'in par- ke taşlan. Seksen sonrasında bir Makyavelizm başladı, bir türlü kurtulamadık. Memet Fuat yıllardır yazıyor. Ye- ni Makyavelıst politikayı, yaşam tarzını, yönetsel bi- çimini üstüne basa basa teşhir ediyor. Hatta bir kita- bının adı da Çağdaşımız Makyavelizm'dir. Doğrusu pek kurtulacağımız da yok! Haberden öğrendiğimize göre "uygulama başla- mış" bile, o halde yere bakınız, sayın Istanbullular... İstiklal Caddesi'nin orta yen parke reklam Gahpliğim, mahzunluğum duyurmayın anama • Grip salgını süruyor. Grip sozcüğü Fransızcadan girmişdilimize. Batı'danyani. Garip sözcüğüdeArap- çadan; o da Doğu'dan sayılır. Ikisınden de ülkemiz- de çokça bulunur. Çok garip bir ülkeyiz; toplumuz, halkız. Bu garip'in ilk hecesindekı 'a' düşünce herkes grip olur. Sanıldığı gibi grip salgını kıştan değil, bu garipliktendir! DEÜ GSF Sahne Sanatlan Bölümü, yedi ülkenin katılacağı tiyatro festivaline hazırlanıyor 4 World Theatre '96' Izmir'de yapılaeak EBRU KAŞLI g ^ p ^ ) p Sahne Sanatlan Bölümü. Aristophanes'in "E$ek Anlan" oyunonu festival kapsamın- da sahnetevecek. İZMİR - Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanat- lan Bölümü tiyatro festivaline hazırla- nıyor. World Theatre Training Institu- te'ün (Dünya Tiyatro Eğitimi Enstirü- sü) her yıl dünyanın çeşitli üniversite- leriyle işbirliğine girerek düzenlediği "\VorW Theatre '%" tiyatro festivali, yedi ülkenin katılımıyla mayısayı için- de tzmir'de yapılıyor. DEÜ GSF Sahne Sanatlan Bölümü Başkanı Prof. Dr. ÖzdemirNutku'nun da başkan yardımcılığını yaptığı ens- titü, 1990 ekiminden bu yana üçer haf- ta süren dört festival düzenledi. Bu yıl festivale Türkiye'nin yanı sıra ABD, Polonya, Isveç, Macaristan, Avustral- ya ve Fransa katılıyor. Eğitim tekniklerindeki son gelişme- lerinyanında profesyonel uygulamaia- nn bulunduğu festivallerde, uluslara- rasi karma öğrenci topluluklari ile çe- şitli ülkelerden gelen eğitimcilerin yö- nettigi workshoplar, paneller ve katı- lan ülkelerin hazırladıklan temsiller yer alıyor. Nutku, festivalin rekabete dayanmayan paylaşımcı bir tutkuyla hazırlandığını belirterek, asıl amacı- nın "Tlyatro sanatınm çeşitli dailann- da geliştirilen en son ögretim yöntem- lerini tartışarak, bilgi aüşverişinde bu- lunmak. Oğrencilerimizi dümnca ta- nınmış ünlü oyuncularla yan yana ge- tirerek onlara unutulmaz olanaklar sağlamak"olduğunu söyledi. 1994yı- lında Viyana'dayapılanyönetimkuru- lu toplantısında festivalin bu yılki te- ması AntikTiyatro' olarak belirlendi. Nutku'nun yoğun çahşmalan sonucu böyle bir temanın işlenebilmesi için en uygun ülkenin Türkiye, işbirliği yapı- • World Theatre Training Instıtute'ün (Dünya Tiyatro Eğitimi Enstitüsü) her yıl dünyanın çeşitli üniversiteleriyle işbirliğine girerek düzenlediği "World Theatre 96" tiyatro festivali, yedi ülkenin katılımıyla mayıs ayı içinde fzmir'de yapılıyor. • DEÜ GSF Sahne Sanatlan Bölümü Başkanı Prof. Dr. Özdemir Nutku, festivalin rekabete dayanmayan paylaşımcı bir tutkuyla hazırlandığını belirterek 1994 yılında Viyana'da yapılan yönetim kurulu toplantısında festivalin bu yılki temasının 'Antik Tiyatro' olarak belirlendiğini söyledi. lacak yüksek öğretim kurumunun da enstitünün kuruculanndan ve yönetim kurulu üyesi Dokuz Eylül Üniversite- si olmasına karar verildi. Teos'ta bu yıl şentik yaşanacak Nutku, Antik Tiyatro temasına en uygun yerin Türkiye olduğunu vurgu- layarak,"Burada halen kuüandığımız birçok antik tiyatro var. Bu da bizim için çok büyük bir şans. Bu sene Ege bölgesinin antik linıan kenti olan Te- os'ta bir seniik vaşanacak. Dioııysos Ta- pınağı'nda geîeneksel şarap şenliğini caniandırarak tiyatro festivalinin açın- şuii yapacağtz" dedi. 3-17 mayıs tarihlerinde gerçekleşti- rilecek festivale ev sahipliği yapacak olan DEÜ. GSF Sahne Sanatlan Bö- lümü, Aristophanes'in "Esek Anlan" oyununu festival kapsamında sahnele- yecek. Aristophanes'm l.Ö 422 yılın- da yazdığı ve gününün yargı sistemi- nin eleştirildiği oyun Nutku tarafindan güncelleştirilerek tekrar düzenlenmiş. Nutku, EşekAnlan'nın bugün de kök- lü sorun olan yargısız infaz ve hukuk dışılığın kötü sonuçlannı anlatan bir oyun olduğunu vurgulayarak,"Bu oyu- nu sahneye hazuiarken yeni bir takım teknikler denedik. Çizgi film ve Mup- pet-Sho» manbğmı uyguladık. Dansla- n ve şarkılan da bu manbk içinde caz ve pop-caz parçalanndan oiuşturduk. Oyuncuhıkta da bu manhğı öne çıkar- mak için bio-mekanik oyunculuk siste- minden vararlandık" diye konuştu. "Eşek Anlan", her cuma saat 20.30'da Alsancak Stadı yanındaki Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Suat Ta- şer gösteri salonunda sahnelenmeye başlıyor. Prof. Dr. Özdemir Nutku, fz- mirlileri bu oyuna görmeye çağınrken Jzmir'dekı sanat yaşamını ise şöyle de- ğerlendirdi: "Izmir daha yeni uyanı- yor. İstiklal Savaşı'na kadar tzmir'de on üç kadar tivatro salonu vardL Van- gmdan sonra bunlann yerine yenileri yapılmadı. Güzel Sanatlar Faküfte- si'nin açılmasıyla İzmir'in sanat yaşa- mı hareketlendL Ti>atro. sinema ve ser- gi salonları açıldı. Tİyatro izleyenleri Is- tanbullu tiyatno topluluklanna ilgi gos- terirken kendi yerel tiyatrolanmıza ii- gisiziz. Bu da İstanbuUu ti\ atro toplu- luklannda "lzmirliye ne götürürsen alır'düşüncesinin yeıieşmesine neden olmuş. İzmiıii sanatseverierin bilinç- lenmesi gerekiyor. Bunca yıl sanatsaJ bir hareketlenme\r e geçmeven Izmir- liler bu konuda o kadar kayıtsızlar ki halen bir kültür merkeamiz yok." n 21.Yüzyıldaüygar Olmak" • Kültür Servisi- Gazetemiz yazarlanndan Dr.Erdal Atabek, bugün saat 18.00'de (Cabataş Kültür Merkezi'nde "21. Yüzyılda Uygar Olmak" konulu bir konuşma yapacak. KLabataş Erkek Lisesı mezunu olan Dr. Atabek. Türk Tabipler Birliği Başkanlığı, Devlet Planlama Teşkilah Özel fhtısas Komisyonu üyeliğı ve başkanlığı gibi temsili, ıdan ve teknik görevlerde bulundu. Gençlik ve aile sorunlan danışmanlığı da yapan Atabek'in eğitim ve kültür konulan ile ilgili çeşitli kitaplan bulunmaktadır. (Tel:227 91 54) Ergin AtJıhan pesimterini AKM'rie • KüJtür Servisi- Ressam Ergin Atlıhan resimlerini bugünden başlayarak 2 mart gününe kadar Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da sergiliyor. Sergide Ergin Altıhan'ın İstanbul-Nevv York arasında geçen son 10 yılının ürünleri yer alacak. Türkiye'de ilk sergisini 1986 yılında İstanbul L'rart Sanat Galerisı'nde açan sanatçı, çeşitli desenleri ve akrilik tablolan yanmda yegâne yağlıboya tablosu "Theodora'yı" da sergileyecek. Çağdaş Bale Topluluğu gösterisi • Kültür Servisi- Gösterilerin aralıksız 24 yıldır sürdüren ve "yurdumuzun ilk ve tek özel bale topluluğu" niteliğindeki Çağdaş Bale. önceki aylarda sergilenen topluluğun sanat yönetmeni ve daimi koreografı Cem Ertekin'ın "Bir Yaz Günü"(Çaykovski); "Equinoxe"(Teodorakis); "La Somnambule"-(Bellini) adlı klasik ve yan klasık yapıtlannı son kez pazar günü saat 20.30'da Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi'nde sahneleyecek. Davetiyeler Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi'nden alınabilir. (TeI:414 85 07) AKM fuaye söyleşilerinin bu haftaki konuğu Nazan İpşiroğlu • Kültür Servisi - AKM fuaye söyleşilerinde bu hafta Evin îlyasoğlu, Nazan İpşiroğlu ile "müzikte düşünsellik" konusunda söyleşecek. Fuaye söyleşileri her hafta cuma günü İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasrnın konserinden önce AKM'nin ikinci katında Büyük Fuaye'de saat 18.00 - 18.45 arasında gerçeklestınln r>r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle