Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26ŞUBAT1996 PAZAFTTESİ CUMHURtYET SAYFA
EKONOMI/PARA RAPORU
Sığır vebası nedeniyle 2 ayda 580 hayvan ölürken şap hastalığmm maliyeti 52 trilyona ulaştı
Ithal hayvanda hastahk tehlikesiANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Tanm ve Köyişleri
Bakanlığı yetkilileri, sığır,
koyun ve keçi gibi çift tırnaklı
hayvanlarda görûlen ve büyük
ekonomik kayıplara neden
olan şap hastalığının
Türkiye'deki maliyetinin yılda
52 trilyon liraya ulaştığını
belirttiler. Her yıl 4 milyon
sığınn şap hastalığına
yakalandığı belirtilirken ithal
hayvanlarda görülen veba
tehlikesine karşı da ilaçlama
çalışmalan başîatıldı.
Her yıl 22 bin sığınn şap
hastalığı nedeniyle öldüğünü
lcaydeden yetkilıler. "Şap
hastabğından ektilenen koyun
sayısı 13 mihon olup, bunlann
her yıl 100 bini de ölmektedir"
dediler.
Tanm ve Köyişleri
Bakanhğı'ndan alınan bilgilere
göre sağlıklı bir yapıda 450
kilo olması gereken besi sığın,
şap hastalığına yakalandıktan
sonra tedavi edilse bile bu 40
kilo kaybediyor ve bir sonraki
doguma kadar süt vermiyor.
Eski kiloya ulaşamıyor. Şap
• Her yıl 4 milyon sığınn ve 13 milyon koyunun
şap hastalığına yakalandığını belirten yetkilıler,
hastalıktan ölen sığır sayısının 22 bin, koyun
sayısının ise 100 bin olduğuna dikkat çektiler.
• Yetkililer sığır vebasının da özellikle Suriye, îran
ve Irak'tan kaçak olarak getirilen hayvanlann
hastahklı olmayanlarla aynı ortamda bulunması
nedeniyle yayılma tehlikesi gösterdiğini bildirdiler.
hastalığının özellikle mart-
ekim aylan arasında büyük
artış gösterdiğine dikkat
çekildi.
Suriye'den yayılıyor
Yetkililer, Suriye'de görülen
şap hastalığının Türkiye'ye
geçebileceği uyansında
bulunurken sınırlarda gerekli
kontrollerin yapılması için
çalıştıklannı bildirdiler. İthal
hayvanlardaki artışa işaret
eden kaynaklar, verimli kültür
ırklanndaki çoğalmanın ölüm
oranını arttırdığını
vurguladılar. Balıkesir'de 230.
Konya'da 400 kuzunun şap
hastalığı nedeniyle öldüğii
anımsatılarak son dönemde et
ve süt ürünlerindekı kayıpta bu
hastalığın önemli bir etken
olduğu kaydedildi.
Irak ve Iran'da şap hastalığına
karşı hiçbir önlem
ahnmadığını vurgulayan
yetkililer, "Yem, su, hayvan
hareketteri ve rüzgârla
yayılabüen şap hastalığmm
Türkiye'de tamamen yok
edikmemesinin temel nedeni
doğu komşulanmızdır. Üç yıl
önce 72 miryon baş çift urnaklı
hayvan sayısının 55 miKona
düşmesi de önemli bir
göstergedir. Kars-Erzurum-
Erzincan-Sıvas- Ankara
hattmdaki hayvan hareketkri,
$ap hastafcğı açısmdan önemK
bir tehfikedir"* uyansında
bulundular
Sığır vebası tehlikesi
Tanm ve Köyişleri Bakanlığı
Koruma ve Kontrol Genel
Müdüriüğü yetkilileri, Irak \e
Iran'dan kaçak olarak getirilen
hayvanlann ithal hayvanlarla
a>Tiı ahıra konması sonucu
sığır vebasının yayılma
tehlikesi gösterdiğini bildirdi.
Çiftçilerin ithal hay\anlara,
yerli hayvanlarla aynı aşılama
yöntemini uygulaması
nedeniyle sığır vebasının
önüne geçilemediğini
açıklayan bir yetkili, "Batı
ülkeJerinde yetişürilen
sıgırlarda şap ve veba hastalığı
yoktur. Bu nedenle şap aşısı
yapılmamaktadır. İthal
hayvanlara, yerii hayvanlarda
oMuğu gibi 6 ayda bir aşı
yapmak yanuşbr"
açıklamasını yaptı.
Bakanlık yetkilileri, sığır
vebası nedeniyle iki ayda 580
hayvanın öldüğüne dikkat
çekerek karantina
uygBİamasına başlayacaklannı
bildirdiler
Öıdem ahnmaması nedeniyle hayvan varlığı giderek azabyor.
Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu'da Uzanlar, Doğu Akdeniz'de Sabancılar, Ege'de ise Fransızlar egemen
Çimentoda özelleştirıne tekel yarattı
Verimbliğın artbnlması ve istihdamın genişletilmesi Ukesiyle yapılan özeUeştirmede tam tersi gelişmeler yasanıyor.
ESRA YENER
ANKARA-Çimento fab-
rikalannın 1989yılındaözel-
leştirilmeye başlanmasının
ardından sektörde bölgesel
tekelleroluştu. Çimento sek-
törünü UzanlarDoğu Kara-
deniz Ue, Doğu ve Güney-
doğu Anadolu bölgelennde;
Sabancılar Doğu Akde-
niz'de, Fransız firmalan da
Ege'de tekellerinde tutuyor-
lar. Satışdan sonra, çimento
fabrikalannda verimin art-
mamas! ve istihdamın düş-
mesi dikkat çektı.
Orta Doğu Teknik Üniver-
sitesi öğretim üyesi ErolTay-
maz ıle Devlet Planlama Teş-
kilatı uzmanı Şeref Saygılı
tarafından Türkiye Sosyal
Bilimler Derneği 4. Ulusal
Kongresi'ndesunulan "Tör-
kiye Çimento Sanayiinde
ÖzeUeştirme ve Tekıûk-Et-
kinlik" konulu raporda. çi-
mento sektöriinde özelleş-
• Orta Doğu Teknik
Üniversitesi öğretim
üyesi Erol Taymaz ile
DPT uzmanı Şeref
Saygılı tarafından
hazırlanan "Türkiye
Çimento Sanayiinde
ÖzeUeştirme ve Teknik
Etkinlik" konulu
raporda, satıştan sonra,
çimento fabrikalannda
verimin artmadığına ve
istihdamın düştüğüne
dikkat çekildi.
tırmelenn ardından geltşrne-
leranlatıldı.
Verimliliğin arttınlması
ve ıstıhdam olanaklannın ge-
nişletilmesi temel ılkesine
dayalı olarak 1989 yılında
başlarıfan ÖzeUeştirme uy-
gulamalan çerçevesinde çi-
mento sektöründeki çalış-
malann anlatıldığı raporda,
1989'dan 1995"c kadargeçen
DUNYA EKONOMSINE BAKIŞ
Piyasalarda huzursuz bekleyiş
B
u yıl piyasalarda huzursuz bir bek-
leyiş var. Borsalar, bu rekor yük-
selişe daha ne kadar devam ede-
cek? Doların düşmesini engelleyen ze-
min, daha ne kadar dayanacak? Geçen
hafta piyasalarda yasanan dalgalanma-
lar, bu huzursuzluğun panik sınınna iyi-
ce yaklaştığını gösterdi.
Boğalar ne kadar koşar?
Salı günü Dow Jones Sanayi Indeksi
45 puan düştü. Bunu hemen Avrupa pi-
yasalan izledi. Sonra Dovv Jones fiknni
değiştirdi ve çarşamba ve perşembe
günleri toplam 100 puan yükseldi. Cu-
ma günü tahvil piyasası zayıftı. Alman-
ya ve Fransa'da ise borsalar nispeten da-
ha iyi bir performans gösterdi. Şimdi ya-
tınmcılar geçen hafta başında yaşanan
sarsıntının bir anormallik mi, yoksa ge-
leceğe ilişkin bir işaret mi olduğunu kav-
ramaya çalışıyorlar.
Bu sorunun cevabı, "gerçek ekono-
mideki" gelişmelerde yatıyor. iki etken,
1995'in ikinci yansında hisse senedi ve
tahvil piyasalarının yükselmeye devam
etmesine olanak sağladı. Bunlardan bi-
ri Amerika, Avrupa ekonomik durgunluk
tehlikesinden ve Japonya'da resesyon-
dan dolayı hükümetlerin sürekli faizleri
düşürmeleri ve gevşek para politikalan
izlemeleriydi. Hem düşükfaizler hem de
genişleyen para arzının, yüksek işsizlik-
ten dolayı bir türtü tüketici güvenine ve
harcamalarda bir canlanmaya dönüş-
memesi ile paranın spekülasyona sıkış-
ması, borsaların ateşine körük oldu.
İkinci etken ise özellikle Japon faiz
oranlanyla ilgiliydi. Geçen sene ağustos-
tan bu yana birçok yatırımcı yüzde 0.5
gibi düşük birfaizle yen cinsinden borç-
lanıp bunu yüzde 6.8 getiri sağlayan
ABD hazine kâğıtlanna yatırıyorlardı.
Merkez bankalannın da dolan destek-
lemek için rezervleri kısa vadeli ABD ha-
zine kâğıtlanna yatırmalan, ABD'deki
tahvil ve hisse senedi piyasalannın re-
kor düzeylere çıkmasına yardımcı oldu.
Şimdi tüm çabalara rağmen ekonomik
durgunluğun gelip çattığı görülüyor. Fa-
izlerin uzun süreli birdüşüş eğiliminin ar-
kasından bir durgunluğun gelmiş olma-
sı, geleneksel eğilimlere ters bir durum.
Aynı ekonomik büyüme sırasında işsiz-
liğin azalmamış ve ekonomik durgunlu-
ğun son derecede kısa sürmüş olması
gibi bu da yeni ve ilginç bir gelişme. Bu
yüzden geçen hafta The Economist'te
tartışıldığı gibi "Düşük faizler ve gevşek
para politikalannın ekonomik gerileme-
yidurdurmadığını göz önüne alarak bun-
dan sonra bu yönde pek bir etkileri ola-
mayacağını, ancak fiyatlan yukan doğ-
ru itmeye başlayabileceğini düşünmek
gerekir" diyen\er var. Bunlar "Parapiya-
salarındakı gelişmelerin 1.5-2 yıl içinde
fiyatlara yansıdığı düşünülürse şimdi-
den dikkatli olmaya başlamak gerekir"
diyorlar. Wall Street Journal'öa bu haf-
ta içinde Avrupa'da ekonomik durgun-
luğun faizlerin düşürülmesinden çok da-
ha başka tedbirler gerektirdiğine işaret
ediliyordu. Bunlara hükümetlerin açık-
lannı kapatmak için borçlanmaya de-
vam etme eğilimini de eklersek faizlerin
ne zaman yükseleceği konusunda spe-
külasyonlara şimdiden başlayabiliriz.
Tabii faizlerin hemen yann yükselme-
ye başlayacağı yok. Ancak 1994'te ABD,
faizleri yükseltmeye başladığında tahvil
piyasalarında başlayan çöküşü hatırla-
yan yatınmcıların, ABD ve Avrupa piya-
salarından çıkarak kendilerine yeni ya-
kalan korumak için bu faizlerin bu kadar
düşük tutulmasından dolayı homurdan-
maya başladılar. Bu ikisı birleşince, bun-
dan sonra Japonya'daki ilk faiz hareke-
tinin yukarı doğru olacağını düşündürü-
yor. Bu yatınmcıların tüylerini diken di-
ken eden, uykulannı kaçıran, Financial
Times'tan Barry Riley'nin cumartesi
günü yazdığı gibi, belki de yeni bir ma-
li krize yol açabilecek bir gelişme olacak.
Bu konuda birkaç şey daha söylemeden
önce bir de dövız pıyasalanna bakalım.
Dolann başı derde girecek ~
İki hafta önce dolar 107 yen civarın-
daydı. Geçen haftanın başında 103 ye-
ne düştü. Sonra Japon Merkez Banka-
sı'nın tüm çabalarına, bir günde bir mil-
yar dolar satın almasına rağmen, ban-
kanın hedefi olan 105 yenin üstünde ka-
Borsalardaki yükseliş, yerini düşüşe bırakınca huzursuzluk başladı.
tınm alanları aramaya başladıkları da bir
gerçek. Özellikle ABD emeklilik fonları,
bu sene başından beri Uzakdoğu ve Ja-
ponya piyasalarına giriyorlar.
ABD ve Avrupa'da ekonomik durgun-
luk devam ediyor ve 1996 yılında bir to-
parlanmanın başlayacağına dair işaret-
ier de yok. Bu yüzden bu bölgede he-
nüz faizlerin yön değiştirmesi güçlü bir
olasılık değil. Hatta bu yılın ilk yansında
Fed'in ve Bundesbank'ın bir kere faiz-
leri düşüreceği inancı oldukça yaygın.
Japonya'da başka bir manzara var.
Veriler Japon ekonomisinin durgunluk-
tan çıkmakta olduğunu gösteriyor. Ikin-
cisi, faizler yüzde 0.5'e kadar gerilemiş
durumda ve Japon tasarrufçular, ban-
lamadı ve haftayı yine 104 yen civann-
da kapattı. Dolann düşmesini engelle-
yen tabanın zayıfladığını gösteriyordu
bu gelişmeler ve yukanda tartıştıklanmız-
la da oldukça ilgiliydiler.
Global sermaye hareketlerinde, mer-
kez bankaiarın doları desteklemek iste-
ği, Japon yatınmcıların dış piyasalara
açılması veABD'Iİ yatınmcılann gelişrnek-
te olan piyasalardan korkarak ıçeri dön-
meleri, dolara istıkrarlı birtaban oluştur-
muş ve 100 yenin üzerine çıkarak olduk-
ça istikrarlı bir koridora oturmasına ola-
nak sağlamıştı. Şimdi merkez ülkelerde
başlayan ekonomik durgunluk, serma-
ye hareketlerini çevre ülkelere doğru çe-
virmeye başladı; ikincisi, Japon yatınm-
cılar hâlâAsya ve ABD pazanna ilgi gös-
termelerine rağmen yavaş yavaş, dü-
şük yenin Japon şırketlen için yarattığı
ihracat olanaklarını ve iç pazarda baş-
layan toparlanmayı değerlendirmek için
yene geri dönüyorlar. ABD'li yatırımcı-
lar ise ABD kâğıtlarının zirvede, Japon
kâğıtlannın ise ucuz olmasından fayda-
lanmak için Japon piyasasına akın et-
meye başladılar. Böylece dolan destek-
leyen sermaye hareketlerinin yönü de-
ğişmeye başladı. Japon Merkez Banka-
sı'nın bu haftaki müdahalesinde, piya-
salar gafıl avlanmasına rağmen başarı-
sız kalması da bu yön değiştirmenin et-
kilerine bağlandı. Tabii yine gözler Japon
faizlerine dikilmiş durumda. Japon Mer-
kez Bankası, faizleri yükselttiği anda ar-
tık dolan tutmak iyice zortaşacak.
Dolar-yen paritesini doğrudan olma-
sa bile etkileyecek bir başka gelişme
olasılığı daha söz konusu. Avrupa'da
ekonomik yavaşlama doğal olarak ihra-
catın, dolayısıyla dış piyasalarda reka-
bet etme gücünün önemini arttırdı. Hal-
buki Alman Markı ve Fransız Frangı, yen
karşısında değer kazanarak bu ülkele-
rin ihracatçılannı olumsuz etkiliyor. Ocak
sonundayen, mark ve franga göre sıra-
sıyla 71.553 ve 20.776 düzeyindeydi.
Mark ve frank bu haftayı 72.50 yen ve
21.11 yen düzeyinden kapattılar. Şimdi
yatınmcılar kendilerine şu soruyu soru-
yortar. Alman ve Fransız merkez banka-
lan yen satın almaya başlarlarsa ne olur?
Nihayet manzarayı tamamlamak için
bir gelişmeye daha bakmak gerekir. Bu
etken, ABD seçimlerinde "önce Ameri-
ka " sloganı, korumacıhk rüzgârlan, işsız-
lığin azaltılması talebi, şirket kârlannın ve
borsada yapılan büyük servetlerin eleş-
tirılmesi ile kendinı göstemneye başla-
dı. Bu istekler ve eleştiriler, dolann tek-
rar düşmeye başlayarak ithalatı caydır-
ması ve ıhracatı teşvik etmesi stratejisi
ile uygunluk halinde. Gerçi bu görüşle-
ri en şiddetle savunan Pat Buchanan,
çıkardığı gürültüye rağmen muhafaza-
kârların başkan adaylığı yarışını kazana-
cak gibi görünmüyor, ama zaten de-
mokratlar tarafından da benimsenen bu
görüşlerinin etkisinin kalıcı olacağına
hemen herkes inanıyor. Bu da yatırım-
cıları iyice huzursuz ediyor doğal olarak.
Tüm bunlara bakarak borsalardaki tır-
manışın sonuna yaklaştığımızı ve dola-
rı tutan zeminin uzun süre dayanama-
yacağını düşünebiliriz. Ancak tüm bun-
lann gerçekleşmeye başlaması için her-
halde yılın ikinci yansını beklemek gerekir.
Çünkü faizler ABD ve Almanya'da bir kere
daha düşeceğe benzıyor. Ne de olsa dur-
gunluk fena acıtmaya başladı.
6 yıllık dönemde satılan fab-
rikalarla ilgilı gelişmeler de-
ğerlendirildi.
Rapora göre, 1989 yılın-
da Çimento Sanayii AŞ'ye
(ÇİTOSAN) bağlı olan An-
kara, Balıkesır. Pınarhisar.
Söke ve Afyon fabrikalan,
"Ciments Francais" adlı
Fransız firmasına satıldı.
Saüşlar holdinglere
Daha sonra kurumun Ga-
ziantep, Trabzon. Sıvas, La-
dik, Şanlıurfa ve Bartın fab-
rikalannın Uzanlar'ın şırke-
ti Rumeli Holding'esatıldı-
ğına dikkat çekilen raporda.
kurumun Niğde ve Iskende-
run fabrikalannın da Oyak-
Sabancı Holding'e satıldıği
kaydedildi.
Çorum ve Stvas çimçnto
tabrikalannuı da yine 1992
yılında Yibitaş Holding'e sa-
tıldığı vurgulanan raporda,
iki şirketin de kendı çimen-
to fabrikalannın bulunduğu
bölgelerdeki ışletmeleri al-
dığına dikkat çekildi. Rapo-
ra göre, 1989-1993 yıllan
arasında çimento sektöriin-
de yapılan ÖzeUeştirme so-
nucunda İç Batı Anadolu'da
Ciments Francais. Doğu Ak-
deniz'de Oyak-Sabancı Hol-
ding. Doğu ve Güneydoğu
Anadolu ıle Karadenız'de
Rumeli Holdıng'in. Orta
Anadolu'da Yibitaş Hol-
dıng'in bölgesel tekelleri
oluştu
Uzanlar'a ait olan Rume-
li Holding son olarak ihale-
si hâlâ süren ÇtTOSAN'a
ait Van Çimento Fabrikası
için de öneri verdi.
Verimlilik artmadı
Raporda özelleştırmenin
amacının "Zarar eden ka-
mu işletmelerinin verimüliği-
nin arttınlması" ilkesi oldu-
ğu vurgulanırken çimento
sektöründe 1989-1993 \ıl-
lan arasında yapılan satış-
larda kâreden fabrikalann el-
den çıkanldığı belirtildi. Sa-
tışlann ardından geçen 3 yıl-
lık dönemde yapılan incele-
melerde fabrikalann verim-
liliğinde bir artış görülmedi-
ği, istihdamın da bu fabrika-
larda yüzde 35 'e varan oran-
larda düştüğünün ortaya çık-
tığı bildirildi.
Raporda fabrikalann vc-
rimliliğinın satıştan sonra
artmamasına neden olarak
şu etkenler gösterüdi:
"Zaten verimttiiği >üksek
olan teknolojik olarak geiiş-
miş fabrikalar olmasından
dolayı yeni yatmmlar >apıl-
maması. İşletmelerigeliştir-
me >önünde isteğin olmama-
sı."
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Kaybolan Yıllar
Kapitalist öğreti "Zaman paradır" ya da biz-
deki yerleşik deyimiyle "Vakit nakittir" kavramı-
na dayanır. Sermaye için kira, faiz ve kâr, emek
açısından da ücret göz önünde tutulursa "sü-
renin önemi" açıktır.
Zaman paradır anlayışı, bizde "özel çıkarlar"
söz konusu olunca tam anlamıyla geçerli olu- ,
yor, ancak ulusal ekonomi poiitikalarına Sıra gel-
diğinde, tümüyle unutuluyor. Aslında "aceleye
getirilen" seçimlerden sonra iki ay geçmiş ol-
masına karşın bir hükümet kunjlamaması da özel-
toplumsal çıkar anlayışmdaki bu büyük farklılı-
ğın somut bir yansımasidır. ,
•••
Yıllardır Türkiye'nin "ekonominin bütününe"
yönelik şomut bir "sermaye birikimipolitikası"
yoktur. Örneğin tanm, sanayi ve hizmet kesim-
lerinde hangi alt sektörferin destekleneceği ya >
da neler yapılmasının öngörüldüğü belirsizdir.
Sektörel yatınmlar kimi gelişmiş ülkelerde oldu-
ğu gibi tümüyle "piyasa koşullanna bırakılmış
olsa da" hiçbir hükümet, yatınmcılan genel eko-
nomik gidiş konusunda bu ölçüde "gösterge- .
siz" bırakmaz, daha doğrusu demokratik yaşam
geregi bırakamaz.
Sonuçta ülke ekonomisi bu köşede daha ön-
ce vurgulandığı gibi bir "sermaye birikimi şaş-
kınlığı" yaşıyor. Yanlış afMaşılmasın, yerli ve ya-
bancı sermaye sahiplerfitizellikle devletin borç-
lanma kâğıtlarını satın alarak yıllık yüzde 180'le-
re varan faiz getirisi elde ediyor. ÖmeğRTfbirrrfil-
yar liranın ayda 100 milyonun üzerinde bir faiz
kazancı sağladığı, bundan da hiç vergi alınma-
dığı biliniyor. Şaşkınlık bu noktada değü. Birikim
şaşkınlığı, sermayenin "mal ve hizmet üretimi",
amacıyla kullanılmasında yaşanıyor. SSırmaye,.
üretime yönelmiyor. ;
•••
Belirsizlik, devletin kendi yatınm programlan •
ve işleyişi için de geçerlidir. Türkiye'de kamu ya- ,
tınmlarının özel yatınmlar üzerinde belirleyici bir
etkisi vardır. Siyasal belirsizlik sonucu devletin ]
yıllık ya da daha uzun dönemli ulaştırma ve
enerji başta olmak üzere altyapı yatınmlannın sa- \
yısal ve nitel boyutları belirsizdir. Ek olarak ye- •
ni yılın bütçesi de uygulamaya konulamamıştır. >
Kamu yatınmlan bir yana, çok daha olumsuz du- •
rum devletin günlük işleyişinin bile yine siyasal •
belirsizlik nedeniyle kendi haline bırakılmasın- \
dan doğuyor. Toplum başta eğitim ve sağlık ol-
mak üzere temel kamu hizmetlerini bile yerine \
getiremeyen, bunlann giderek daha da bozul- ,
masına yol açan ya da her alanda kötü işleyen 1
bir devlet çarkıyla karşı karşıyadır. •:
• • •
;
Bu iki olumsuzluk, sermayenin üretimden çe- ',
kilmesi ve devlet çarkının dönmemesi, açıktır k i ;
asıl yıkıcı etkisini toplumun dar ve sabit gelirli -;
kesimi üzerinde yapıyor. Yoğunlaşan işsizlik ve •
enflasyon baskısı, her gün "cinnetten cinaye- ]
te", trafik kazalanndan intiharlara, tekil yansı- ;
malanyla yaşanıyor. Ancak sorun "sinirteri her ]
gün gerilen" insanlann toplumu olmanın ötesin-
de bir ağırlık ve olumsuzluk içeriyor. ;
Sermayenin giderek artan oranda üretimden •
uzaklaşarak faiz ya da daha genel anlamda rant >
toplar bir nitelik kazanması sonucu yerli üretim '
olanakları genişletilemiyor. Ülkede tüketime,
özellikle de lüks tüketime her geçen gün artan '
ölçüde yabancı ürünier egemen oluyor. O ka-
dar ki dış basın Türkiye'yi "yabancılar için sa- [
tış cenneti" olarak niteliyor. Başta Avrupa, dün- -
yanın "hiper, mega ve süper" pazarcıları, "dev-
let bütçesihden sağlanan faiz gelirlerinin bes- •
lediği" şişkin Türkiye pazarında at koşturuyor. •
Sonuçta, üretimden uzakJaşan bir ekonomi ve
bir yanda faiz geliriyle Avrupa ürünleri kullanan ;
küçük bir azınlık, öbür yanda da giderek yok-
sullaşan büyük çoğunluk ve varlığı yokluğuna ,
eşit bir devlet yönetimine ulaşılmıştır. >
• • • :
Şu sırada dünya ekonomisinde özellikle ileri '
teknoloji kullanımına dayalı mal ve hizmet üre- ,
timinde baş döndürücü gelişmeler oluyor. Yal- ,
nız üretim yöntemleri değil, işletme yapılan, yö-
netim biçimleri de değişiyor. Hükümetlerin bu
gelişmeler karşısında işlevleri yeniden tanımla-
nıyor. Türkiye ekonomisi, hiçbir dönemde olma-
dığı ölçüde bu gelişmelerin uzağına düşmekte-
dir. Bu yapısal uzağa düşmenin, gelecek yıllar-
da kapatılması giderek güçleşecek aralıklar
oluşturacağı çok açıktır. Asıl uzun dönemli teh-
like de buradadır. Çünkü dünyadaki gelişmele-
rin uzağına düştükçe ve "pastayı daha çok üre-
terekbüyütmedikçe" emek ve sermaye kesim-
terinin "bir çuvala dotdtnılan kediler" ör^ği
b f D J t e r i r t y o m e t e r i K a Ç ^ d
Türkiye son yıllarda ekonomik gelişme anla-
mında kayıp yıllar yaşıyor. Bununla da kalm/yor,
çok devingen bir dünya ekonomisi ortamında
giderek geri kalıyor. Yapılması gereken, bir an
önce bundan kurtulmaktır. Ülkeyi, ekonomisi
ve siyasetiyle yönlendirenlere düşen asıl işlev
budur. Çünkü bilirsiniz, kaybolan yıllar geri gel-
miyor.
Sümerbank'ta
yüksek ve giivenli
MEVDUAT FAIZLERIMIZ
VADE
1
3
6
1
ay
ay
ay
y ı l
TL. j
% 91
%1OO
%1O6
%11O
USD
% 7
% 8
% 8
% 9
•
,5
,5
DM.
% 6
% 7
/<o 8 , 5
%1O
SÜMERBANKk u 5 a % 3
i