04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1996 PAZARTESİ 8 EKONOMI/PARA RAPORU talanın anatomisi ÇETİN YİĞENOĞLU Dünyanın deneyip vazgeçtiği özelleştirme tam da GB döneminde meyve verdi Içten çökertme politikası Enerji deyipgeçılmemeli! Ener- ji, bilindiği gibi her şeyin temeli- ni oluşturmaktadır. Eneıjı olma- dan yatınm da yapılamaz. Bir ül- kenin enerji kaynağının kurutul- rriası; yatınm yapmasının, sanayi- leşmesinin engellenmesi demek- tir. Üretimin, büyümenin engellen- mesidir. Üretmeyen ülke ise sö- mürgeleştirilmeye mahkûmdur. "Ne hikmetse" dünyanın dene- yip de vazgeçtiği bu "özefleştirme bdas", tam da Avrupa'yla *güm- rük biıiiği''ne girdiğimız dönem- de meyvesini verdi. Ne rastlantı değil mi? Enerjisiyle altyapısıyla üretimin, dolayısıyla rekabet güeü- nün artması gereken bir dönemde bûtûn kaleler içten çökertilmış gö- rünûyor. Bu. birülkenin güçsüzleş- tirilerek, içeriden kemirilerek sö- mürgeleştirilmesine calışmak de- mek değil de nedir? Şimdi kalkıp bu olguda "yeni sömürgecüik po- Htikas"nın unsurlannı aramak, ser- vet düşrnanlığı yapmak ya da komp- lo teorisı üretmek mi olur? 12 Eylûl 'den bu yana kamu mal- lanni yağmalamaya dönük ekono- mi politikalannın uygulanmasi so- nucu bugünkü noktaya geünmiştir. Bugün haksızlık, açlık, işsizlik, kı- yımlar, göçler, yığınlan soluksuz bırakmıştır. Intihar ve fuhuş, akıl almaz biçimde artmıştır. Fahişe sa- yısının bir milyonu çoktan aştığı söylenmektedır. Namus uğruna hâ- lâ cinayet işlenen bu ülkede, namu- sun pazarlanmasında tek etmen olan yoksullukta bu soygun düze- nını sorumlu görmek, modasının geçtifi söylenen "değerleri" sa- vunmak mıdır? Sömürgeleştirilmeye karşı çık- mak, yuıtseverlik değil de nedir? 16. yüzyılda iltizamı toplama işi özelleştirilirken payitahta karşı çı- kabilecek bılinç de kımse de yok- tu. Bu yüzden insanlar ezıldi. Yı- ğınlar Anadolu'nun verimli top- raklannı milyonlarca hayvanıyla bırlikte terk edip göçerek dağlann kuytulanna sığındılar. Neden son- ra (yüzlerce yıl sonra, silah zoruy- la) indiler düze... Bu yüzyılın başında, 1911 *de lkinci Meclisi Mebusan'daTaksim Kışlası'nın satışındadönemin Ma- E skiden bir gazete haberini bile ihbar sayardı bu savcılar. Şimdi devletin bir organı (SPK) bir yıldır suç duyurusunda bulunuyor, açıklamalar yapıyor, gazeteler çarşaf çarşaf yazıyor da "Ne oluyor şu Toroslar'ın ötesinde" diyen çıkmıyor. liye Bakanı Mehmet Cavit Bey'e karşı iki azınlık mılletvekili, Koz- midi Efendi ile Boşo Efendi karşı çıkıp tepki koymuştu. Kozmidi Efendi, bütçe açığına yol açacak ha- talan yapanlan ve bu zaran gider- mek için kışlayı bile satmaktan çe- kinmeyenleri "merhametsiz, yü- reksiz ve canavar" olarak nitelen- dirmişti. ÇEAŞ'ın da özelleştirildiği TBMM'nin 19. döneminde ise özel- leştirme politikasımn çarpıklığını yalnızca bir mılletvekili, Mümtaz Soysal ortaya koydu. Bu çapulcu- luğa tek başına karşı çıktı. Ancak, 1911 'lerin Kozmidi'si ile Boşo'su gibi yalnız kaldı. "OzeUeştirme politikasınui ibret örneği ÇE AŞ skandalTnda ise ku- rum olarak SPK ortaya çıktı. Tek başına uğraştı. SPK'nin yanlışla- n, eksikleri, beceriksizlikleri, ka- sıtlan var mı yok mu ya da Türki- ye Cumhuriyeti'nin bu en büyük vurgun oyununda önceden belir- lenen mizansene göre rolünü mü oy- nadı: bu vurgun satrancının taşla- nndan biri mi; bunu gelecek gös- terecek, ortaya çıkaracak... SPK, şu anda göründüğü kada- nyla haklı bir uğraşta güç odakla- nnın, zaman zaman, kritik dönem- lerde devreye girip merkezi ve ye- rel yöneticilere buyruk veren Çan- kaya'nın, Enerji veTabii Kaynak- lar ile Sanayi ve Tıcaret Bakanlı- ğVnın (hatta) Adalet Bakanlığı'nın karşısında yalmzdı. Bazı yorumlarda anlamını bu- lan "işbirükçi" (üzanlarla) suçla- malannın tersine, Uzanlar'ın çı- karlanna yönelık yasalan vehuku- ku da çiğnemekle suçlandı SPK ve yöneticileri. işte bunlan görûnce ınsanın gü- leceği geliyor... Çünkü bu olgu, bir Nasreddin Hoca fıkrasını çağnştı- nyor... Hani birgün Nasreddin Ho- ca bir hırsız yakalamış. Komşula- n Hoca'ya başlamışlar "Pencere- ni kapasaydın, kapını kifitfcseydin" dıye söylenmeye. Hocadayanama- yıp "İyi de biradcr, bu hırstan hiç mi suçu yok" demiş ya... ÇEAŞ konusunda SPK'yle Uzanlar'ın kavgası da biraz buna benziyor. Yani Uzanlar'm hiç mi suçu yok kardeşim? Yani, ÇEAŞ'ı verenle- rin, özelleştirme politikasını uy- gulamaya koyarak verimli kamu kuruluşlannın talan edilmesine, çökertilmesine, dolayısıyla devle- tin güçsüzleştirilmesine, 20. yüz- yılın sonunda sömürge durumuna düşürülmesine yol açanlann hiç mi suçu yok? Bu ÇEAŞ talanında adamlann el- lerindeki *4elevizyon silahı" öyle- sine etkili oldu ki... "Yavuz hırsız ev sahibini basünmuş" sözünü çağ- nştırdı. Işın tuhafı, devletin yetkı- li organlannın da, yetkililerinin de tutumu birganp oldu. Bazılan ha- ramiliğin yardakçısı görüıitüsü ver- di. Büyük bölümü ise olan-bitenı sessizce izledi. Ne bıleyim, eski- den bir gazete habenni bile ihbar sayardı bu savcılar. Şimdi devletin bir organı (SPK) bir yıldır suç du- yurusunda bulunuyor, açıklamalar yapıyor, gazeteler çarşaf çarşaf ya- zıyor da "Ne oluyor şu Toroslar'ın ötesinde" diyen çıkmıyor Dahası, genel geçer değerler adına yargı- lanmalan durumunda ağır cezalar alabılecek bu olayın haramilerini devletin bazı yetkililerinin koru- duğu anımsanınca umarsız. ınsanın usuna "kadT öyküsü geliyor... Gerçekten de kadı kime şikâyet edihr? BİTTt Gümrük birliği doğal sonuç olduğu halde gereksiz koşullar yaratıldı Türkiye, hazırlıksızdı tLHAN KESİCİ: Gümrük bir- liği çerçevesinde mallar ve serma- ye aşağı yukan serbest dolaşacak. Bunun netleşmesı gerekiyor. Tür- kiye de gelişmekte olan herhangi bir ülke de bu tür üniversal sistem- den kaçamaz. Türkiye'nin güm- rük birliğine geçişine ilişkin Anka- ra Anlaşması ise 1963 yılında im- zalandı. Ama 1963'te imzalanan anlaşma bir niyet beyarudır. Asıl bu- nun işlerlik kazanması, 1970 yı- lında yapılmış olan Katma Proto- kol iledir. 1995 yılında kim başba- kan olursa olsun, bu anlaşma gün- demin birinci sırasını oluşturacak- tı. Bana göre, Katma Protokol hiç- biryeni imzaya, hiçbiryeni metne ihtiyaç kalmadan otomatık olarak yürürlüğe girmesi gereken bir me- kanizma idi. Burada Türk hiiküme- tinın. yani Başbakan Tansu Çiller başkanlığındaki hükümetin tek ek- siği, dosyalanna tam hâkim olma- malan. Budosyaya hâkim olmayan- lar, Başbakan ile ayağının tozuyla Başbakan Yardtmcisı, Dişişleri Ba- kanı olan Sayın Murat Karayal- çm'dır. Hükümetin tavn son dere- ce ürkek, titrek ve korkak olmuş- tut Bu, dosyalara hâkim olmamak- tan kaynaklanmaktadır. Yoksa hiç- bir yeni belgeye ih- tiyaç yoktu. Ikınci- si de kommtm Av- rupa Parlemento- su'na gitmesi hiç- bir şekilde söz ko- nusu değildi. Huku- ki hıçbır zemini yoktur. 1963 anlaş- ması, 1970 ve 1973 Katma Protokolleri hem bizım parle- mentomuzda hem de taraf olan ülkele- rin pariamentolann- da tartışıldı, onay- landı. Normal şart- larda hiçbir pazarlı- ğa ihtiyaç yoktur. Pazarlığın nede- ni Türkiye'nin ge- çcn bu 22 yıllık sü- reç içerisinde ken- di üstüne düşen bir- takım yükümlülük- leri yenne getirme- mesidir. Bu, daha ziyade gümrük indi- rim takvimidir. 1978 yılından son- raCHPiktidan Av- rupa Topluluğu'yla ilişkileri dondurma karan aldı. Bu ara- da gümrük indinm takviminin önemli yükümlülükleri, bir deticaret politikala- nnm uyumlulaştınlması konulan aksatıldı. Avrupa Parlementosu da 12 Ey- lül 1980 askeri darbesinin ardından demokrasinin dışına çıkıldığı ge- rekçesıyle mali yardımlan ödeme- me karan aldı. Türkiye, hem 1963 hem de 1970 protokolüne göre, her 5 yılda bir ar- tan oranlarda mali yardım alacak- tı. Çünkü başlangıçtaki felsefe şuy- du: Gelişmiş bir grupla daha az gelişmiş bir grup bir ekonomik en- tegrasyona giderken. az gelişmiş ül- ke aleyhine, ekonomik sonuçlar oktşur. Ekonomik gelişmesi daha azblari ülke, ekonomisini iyileştir- mek için gereken mali kaynaklara sahip değildir. Bir büyük ekonomik sıkıntı yaşandığında, en önemli öğe plarj insan işsiz kalabilir. Bu bakım- dan işsiz kalması muhtemel insan- -fann.serbest dolaşımına izin veril- •KaeiiıSk. AT, binbir hukuki engel .fe&aTarak mali yardımlan verme- fjJefbestdolaşun, gümrük birli- aBbajlayacakidi.Tür- • KESİCİ 1992 yılında Avrupa Birliği ile tekrar pazarlığa oturulduğunda, mevcut yönetim bu kozlannı kullanamadı, pazarlık yapamadı. Gümrük birliğini bir iç politika aracı haline getirdiği için pazarlıkta güçlü olamadı. ıdao itibaren ser- ijlusjararası bu yükûmlûlüklerin ytrine getınlmemcsı sava^ nedenı d i U i Aafctİ8vici olma, dev- - ucvıcyc girer. Türkiye, 1970 yılında alınan ser- best dolaşım hakkını, 1980 yılın- da kullanamadı. Hiç olmazsa, Av- rupa Birliği'ne üye ülkelerde çalı- şan Türkler için tanınması günde-, me geldi. O bile sağlanamadı. Şim- di bu konu gündemde bile değil. Böylece de Avrupa Topluluğu en önemli yükümlülüklerini yerine getirmedi. 1992 yılında Avrupa Birliği ile tekrar pazarlığa oturulduğunda, mevcut yönetim bu kozlannı kul- lanamadı, pazarlık yapamadı. Güm- rük birliğini bir iç politika aracı ha- line getirdiği için pazarlıkta güçlü olamadı. RÜŞDÜ SARACOĞLf: Her şeyden önce belirtmek isterim ki gümrük birliği, kısa vadede bırta- kım olumsuzluklara yol açsa da, uzun vadede ülkemizin ekonomik ve politik çıkarlanna hizmet ede- cek bir olaydır. Özellikle Avrupa Birliği ile ülkemiz arasındaki iliş- kı lerin hem ekonomik hem de po- litık olarak güçlendirilmesi, ülke- mizde demokrasinin yerleşmesine ve kökleşmesine katkıda bulunacak çok olumlu bir gelişmedir. Olaya ülkemizin uzun vadeli siyasi çıkar- lan açısından bakıl- dığında pazarlık koz- lanmızın daha iyi ve- ya daha kötü kulla- nılmasının sonuçlar açısından ne denli bir aynlık yarataca- ğından emin deği- lim. Diğer yandan, po- litik ve ekonomik so- nuçlan itibanyla ül- kemizde derin so- nuçlar yaratabilecek olan bir anlaşmanın toplumumuzun çe şitli kesimleri tara- fından yeterince tar- tışıldığı ve gümrük birliği karşıtlannın görüşlenni, ne kadar haksız bulursak bu- lalım. yeterince ka- moyuna aktarabıl- dikleri kanısmda dc- ğilim. Gümrük birli- ğine gıriş süreci sıra- sında >aratılan ka- muoyu baskısı nede- niyie gümrük birliği aleyhinde herhangi bir beyanda bulunan kimseler neredeyse vatan hainliği ile suç- lanma tehdıdi altın- da tutulmuşlardır. GB'ye girmiş bulun- duğumuz Avrupa Birliği ülkelerinde demokrasi kül- türünün daha köklü olması nede- myle. böylesıne hayati kararlaralın- madan önce çok daha kapsamlı ve derinliği olan tartışmalar yapılır ve konu hakkmdaki tüm görüşlerin çok daha eşıt şartlar altında kamu- oyuna yansıtılması sağlanırdı. Diğer taraftan gümrük birliği gercekleşmiştir ve biranlamda geç- mişin bir meselesidir. tçeride sı- kıntı çekebilecek küçük ve orta boy işletmelerin, belli bir geçiş süreci ile sımrlı kalmak şartıyla, destek- lenmesi gerekmektedir. Diğertaraf- tan Türkiye'nin önündeki mesele Avrupa Birliği'ne tam üyelık ve bunun önümüzdekı ilk merhalesi olan Avrupa Para Birliği'dir. Ülke- miz, önümüzdeki beş yıl içerisin- de Avrupa Para Birlıği'nin koşul- lannı sağlamak için gerekli birdi- zi tedbiri almak ve yeni uygula- malargetirmekdurumundadır. Bu- radaki bir gecikme Avrupa Birli- ği'ne tam üyeliğımızi de geciktıre- cektir. AYFER YILMAZ: Türkiye'nin gümrük birliğine girmesi ve Avru- pa Birliği yolunda atmakta olduğu adımlar, uzun ve devam edegelen bir süreç olarak ele alınırsa doğru sonuçlara vanlabilır. Zira gümrük SORU: Türkiye'nin gümrük birliğine, pazarlık kozlannı iyi kullanmadan ve hazırlıksız girdiği yorumlanna katılıyor musunuz? Başta küçük ve orta boy işletmeler olmak üzere sıkıntı çekebilecek sektorler sizce hangileridir? Gümrük birliğinin genel olarak, olumlu, olumsuz ekonomik ve siyasi etkilerini değerlendirir misiniz? birliği kavramından öte, dünyada mevcut globalleşme sürecinın iyi anlaşılması, bu bağlamda mevcut tek pazar hareketlerinın yapılan de- ğerîendirmelerde unutulmaması gerekmektedir. Bu tek pazar ve re- kabeti sağlayıcı önlemlerden bin- si olarak GATT'ın mevcudiyeti ve Türkiye'nin söz konusu anlaşma- ya taraf olduğu unutulmamalıdır. Bu süreç dahilinde; Türkiye ile AET arasındaki ilk ilişkilerTürki- ye'nin tam üyelik müracaatı ile 1959 yılında başlamıştır. 1963'te imzalanan Ankara Anlaşması'yla Türkiye ile topluluk arasında bir ortaklık kurulmuştur. Bu anlaşma ile Türk ekonomisinin kalkınma- sının hızlandınlması, Türk halkı- nın istihdam ve yaşam seviyeleri- nin yükseltilmesi ve taraflar arasın- daki ticari ve ekonomik faaliyetle- KOBl'lerin şu anki süreç içeri- sındekı durumlan göz önüne alın- dığinda, konunun sektorler ıtıbany- la değerlendirilmesinden ziyade genel anlamda değerlendirilmesı daha doğru olacaktır. KOBPIerin belli başlı sorunlan- nın eğitim, kaynak yetersizliği. fi- nansman, altyapı, pazar ve vergi konulan ile ılgılı olduğugörülmek- tedir. Bu konulann önemi tüm sek- törlerde geçerli olmaktadır KOBl'ler açısından gözeçarpan önemli sorunlar özetle şu şekilde ele almabilir: # KOBİ kapsamında ele alınan şırketlenn Türkiye genelınde tek bir tanım altında toplanmamış olma- sı, değişik kuruluşlann değışik ta- nımlar altında KOBİ değerlendir- mesi ve tanımlaması yaparak kre- di ve istatistik açısından farklı de- yetlerin organize ve koordineli ola- rak düzenlenebilmesi amacıyla çe- şitli irtibat ve destek bürolannın ve/veya temsılciliklerin kurulma- sının faydalı olacağı düşünülmek- tedir. KOBİ yatınmlan ile ılgili ül- kelerarası kurumlann yaratılması ve bunlann KOSGEB aracılığıyla yönlendirilmelen sağlanabilir. KOBl'lerin ortak bir tanım altın- da derlenmesi, mevzuat uygula- malannın Avrupa Birliği Rekabet Hukuku çerçevesı hususlanna uyum sağlayacak şekilde tamamlanması gerekmektedir. Piyasa, pazar, rekabet ve benze- ri konular açısından değerlendirme- lerde bulunulduğunda, olumlu ve- yaolumsuzolaraknıtelenebilecek pek çok unsur ortaya çıkmaktadır. Tüm unsurlann dengeli bir biçim- de ele alınabilmesi, dengeli ve ser- best rekabete dayalı bir sistemin korunabilmesi neticesinde sağla- nabilecektir. ZEKERİYA TEMİZEL: Türki- ye'nin gümrük birliğine pazarlık kozlannı iyi kullanmadan ve hazır- lıksız girdiği yorumlanna tama- men katılıyorum. Zira Avrupa Birliği ile ilişkiler- de müzakere aşamasından beri Tür- kiye adına önemli yanlışlıklar ya- yatmaktadır. Gümrük birliğinden beklentiler ve gerçekleşme olasılıklan değer- lendırildiği zaman bu düzenleme- den Türkiye'nin beklentilennin gerçekleşmesınin pek çok başka koşula bağlı olduğu görülecektir. Türkiye, gümrük birliği düzen- lemesinden dışsatımımızın artma- sını beklemektedir. Ancak bu artı- şın sağlanması, bize koyduğu ko- talann kalkmasına bağlıdır. Kota- lann kalkması ise Türkiye'nin uyum yasalannın tümünü çıkarmasına, bunlan etkin olarak uygulamasına ve Avrupa Birlıği'nin taraf olduğu tüm tekstil anlaşmalannı üstlen- mesine bağlanmıştır. Uyum yasalannın çıkanlması zaman alacak bir iş olduğu gibi bunlann "etkin" olarak uygulanıp uygulanmadığı da Avrupalı dev- letlerin sübjektif değerlendirmesi- ne bırakılmıştır. Gümrük birliği düzenlemesi do- layısıyla Türkiye'nin Avrupa Bir- liği'nden önemli ölçüde mali yar- dım alarak rahatlayacağı tasarlan- mıştı. Ancak bu mali yardım, Tür- kiye'nin pazarlık gücünün gere- ğince kullanılmadığı bir ortamda, beklendiğı ölçüde gerçekleşmeye- cek gümrük birliği nedeni ile uğ- rin dengeli olarak arttınlması he- deflenmiştir. 1970 yılında imzala- nan Katma Protokol, 1 Ocak 1973'te yürürlüğe girmiştir. Türkiye ile AET arasındagümrük birliğini ana hatlan ile ortaya koyan metin, söz konusu Katma Protokcl ile sağlan- mıştır. 1973 'ten bu yana geçen 22 yıllık süre içerisinde topluluk, tek taraflı olarak zaman içinde gümriik- leri sıfırlamış. Türkiye'nin ise ka- demeli olarak gümrük indirimlerin- de bulunması öngörülmüştür. An- cak bu indirimler tam anlamıyla karşılıklı olmamıştır. Katma Protokol ile Türkiye'nin söz konusu anlaşma şartlan dahi- linde (AET'yi kuran anlaşmanın 92/3-a maddesı çerçevesinde) dev- let yardımı verebileceği belirtil- miştir. 6 Mart 1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi karan ile de Türkiye'nin, rekabeti etkilemedi- ği ölçüde, bölgesel ve sosyal nite- likli yardım verebileceğini orıaya koymuştur. Bu bağlamda, devlet yardımlannın (teşviklerin) belirli kapsamlarda ve düzenlemelerde verilebileceği, devlet yardımlan verilemeyecek diye bir konunun geçerli olmadığı görülmüştür. Özel- likle de toplulukta devlet yardım- lannı düzenleyen ilke kararlannda, bölgesel ve küçük ve orta boy iş- letmelere öncelikli olarak devlet destekleri sağlandığı görülmüş ve çalışmalara bu yönde ağırlık veril- miştir. ğerlendirmelerde bulunmalan, • KOBİ'lerin belirli birdüzen içerisinde, sektörel veya bölgesel bazda pazarlama, eğitim, araştırma, altyapı ve benzeri konulara yöne- lik olarak etkin bir şekilde organi- ze olmamalan, 9 KOBl'lereyönelikdanışma merkezlerinin eksikliği, KOBİ kap- samında ele alınan yatınmcı/giri- şimcinin başvuracağı pazar, piya- pılmış, konu ile hiç ılgısi olmayan siyasal sorunlann müzakere ma- sasına konmasına ve Türkiye'nin baskı altına girmesine yol açılmış- tır. Her şeyden önce 6 Mart Proto- kolü tam üyelik konusunda bir hü- küm içermemekte, 1963 Ankara Anlaşması'nda olduğu gibi bir açık kapı da bırakmamaktadır. Bu yüzden Avrupa Birliği'nden tam üyeliğimize ilişkin açık bir ıra- • TEMİZEL Avrupa Birliği ile ilişkilerde müzakere aşamasından beri Türkiye adına önemli yanlışlıklar yapılmış, konu ile hiç ilgisi olmayan siyasal sorunlann müzakere masasına konmasına ve Türkiye'nin baskı altına girmesine yol açılmıştır. sa koşullan, finansman konulann- da tam kapsamlı hizmet verebile- cek merkezlerin eksikliği, # Genel anlamda teşvik ve ver- gi sistemlerinin stabil bir yapıda bulunmamalan, # Sistemlerin çok sık değişme- sı. KOBİ kapsamında doğrudan ya- tınm, yatınma bağlı ve yatınm ha- ricindeyapılması düşünülen faali- de açıklaması gelmeden gümrük birliğini kabuletmemiz Türkiye 'ye tam üyelik konusundaen önemli ko- zunu kaybettirmiş olmaktadır Çün- kü. Avrupa devletleri açısından bi- rinci derecede önemli olan, Türki- ye'nin pazar potansiyelı ve Türki- ye'nin dış ticaret politikalannı -ve bu yolla dış politikasını- yönlendi- rebilmektir. Avrupa için Türki- ye'nin şimdiki çekiciliği burada ranılacak gelir kaybını bile telafi et- meyecektir. Gümrük birliğinin gerçek an- lamda sağlayacağı yarar, ekono- mimizin uyum yasalan ve Avrupa Birliği normlan ile disipline ka- vuşturulması ve uluslararası reka- bet altyapısının güçlendirilmesi ve yabancı sermaye ile teknoloji alt- yapısının ülkeye girmesidir. An- cak bu olanaktan Türkiye'nin ge- reğınce yararlanmasınm büyük öl- çüde bilinçli bir kamu yönetimı ile sağlanacağı bellidır. Patent Yasası, bu alanda üreticileri düşünmeden ne kadar olumsuz adımlar atılaca- ğına sadece birörnektir. Gerçekten de bu düzenleme ile küçük sanayi zor dunımda kalacak ve istihda- mın çok büyük bir kısmını sağla- yan bu kesimdeki bir kriz, üretim- de düşüşe ve işsızliğin artışına ne- den olabilecektır. Gümrük birliği düzenlemesinin Türkiye açısından en sakıncalı yönü, içinde yer al- madığımız karar mekanizmalann- dan çıkacak kararlara uymamızı zorunlu kılmasıdır. Bu konu Avrupa Birliği Yüksek Adalet Dıvanı kararlannda ve özel- likle Avrupa Birliği Konseyi'nin Türkiye'yi de ılgilendıren kararla- nnda kendini gösterecek ve Türki- ye'nin dış ticaretinı tümüyle Avru- pa Birliğı'ne bağımlı duruma so- kacaktır. SÜRECEK GOZUCUYLA TÜRKEL MİNtBAg RffAHANA Neden Çatladı? Komisyonlar oluştu. Bakanhklar, genel müdürtük- ler pazarlık masasına kondu. İlk turdaki başbakanlık adına her türiü taviz kabul edildi. iş koalisyon protokolünün hazırlanmasına gelmek üzereydi ki, nişan bozuldu. Hem de basının, kurula- cak koalisyonun ANAP tekelinde olacağı iztenimini ver- meye çalıştığı ANAREFAH mesajını pompalamasına rağmen!.. Her ikı partınin lıderlerinin kişilikleri düşünüldüğün- de, RP ile ANAP ortaklığının kesinkes bittiğini söyle- mek zor. Basın toplantılarında kullanılan üslup da ta- raflann ipleri koparmak nıyetinde olmadığını gösteri- yor. Mesut Yılmaz'ın da altını çıze çıze vurguladığı gi- bi bugün gelinen noktada kamuoyu tepkılerının etki- si yok denecek kadar az. Biz sokaktakilere anlatıldı- ğı gibi laiklığe bakış tarzlarındakı farklılık da temel et- ken değil. Asıl etken, ekonomiye bakış tarzlarındakı farklılık. Zaten, her iki lider de pazarlıkların ekonomi yöneti- mındeki sorumluluk meselesınde kilitlendiğini açıkça ifade ettiler. Bıri liberal düzenin yılmaz savunuculanndan, özel- leştirmedenyana... Diğeri adil düzeni hedeffiyor; özelleştirmeye, güm- rük birliğine karşı. Her iki partınin ekonomik hedeflerindeki farklılığı, ta- banlarından ve kendilerıni destekleyen sermaye ke- sımının nıtelığinden soyutlamak olanaksız. Seçim sonrasında genel merkezi ziyaret eden işa- damlarına bakılırsa ANAP hâlâ büyük sermayenin desteğınde. Seçmen tabanının sosyo-ekonomik dü- zeyı de çoktan yukan doğru kaydı. Tabanını yoksul, dar gelirli ve sınıf atlamak isteyen- lerin oluşturduğu RP ise küçük ve orta ölçekJİ serma- ye sınıfı ve esnaf kesimince destekleniyor. Dolayısıyla özelleştirme, gümrük birliği, ekonomik istikrar paketi uygulamalarında partılerden bırı pozi- tif çıkar elde edecek kesımlerın sozcülüğünu yapar- ken... Diğeri, seçmen kitlesinin ve destek veren kesımle- rin niteliği gereğince muhalefet yapmak zorunda. RP ile ANAP arasındaki bu çelişki, RP'nın merkez sağda koalisyona gideceği her partı ıçın geçertidir. RP'nin, DYP'nin koalisyona gittiği SHP ve CHP ör- neklerinde olduğu gibi uysal bir ortak rolü benimse- mesinı beklemek ise lyimserlikten öte bir şey değil- dir. Anlaşılan, Türkiye... Bir süre daha kimin başbakan olacağını bilemeyecektir. Hem de seçimin üzerinden iki aydan fazla zaman geçmesine rağmen! Başka bir deyışle, sonbahardan beri seçime en- dekslenen ekonomi, ılkbaharı da aynı yapıyla karşı- layacaktır. Ne var kı, ekonomik göstergeler 1996 yılının krizin tüm ekonomik dengelerı alt-üst ettığı 1994'ü gölge- de bırakacağını göstermekte!.. Her ne kadar enflasyon, fiyat endekslen değiştiri- lerek kontrol altında tutulmaya çalışılıyorsa da 1996 sonu ıçın öngörülen yüzde 40 hedefinin gerçekçi ol- madığı ortaya çıkmış durumda. Sene sonu enflasyo- nunun, en iyimser tahmınle ayda ortalama yüzde 4 ila 5 artışla yüzde 70-80 arasında gerçekleşmesi bekle- niyor. Hammadde ve tüketim mallanndaki hızlı genışlenje- nin etkisiyle iîhalat 11 ayda yüzde 52.6 oranında bü- yüyünce yüzde 155 artan dış ticaret açığı, döviz ge- reksiniminin önümüzdekı yılın temel sorunlanndan bi- ri olacağını göstermekte. Hükümet kurulmadığı, dahası güçlü bir koalisyon hükümeti oluşmadığı sürece dış kredi musluklannda- ki tıkanıklık bu yıl da devam edecek... Dolayısıyla, yüksek faiz-düşük kur politikalanna dayalı sıcak pa- ra politikalan bu yıl da sürdürülecektır. Ocak ayında Hazine bonosu ayda yüzde 10-11 faiz verirken dola- rın yüzde 5, markın ise yüzde 1.1 getiri sağlamış ol- ması, sıcak para polıtıkalarının halen yürürlükte oldu- ğunu göstermektedır. Türkiye'nin hâlâ yeni seneye ait bütçesi ve progra- mı da yok. Bütçenin hükümetin kurulmasına bağlı ol- ması, ekonomının ufkunu lyıce daraltırken işsizlik, dış ticaret açıklan, iç ve dış borç yükü gibi kronikleşmiş sorunlann boyutları da büyümektedir. Tüm bunlara terörle mücadele, Kardak, Suriye ile su meselesı gibi sorunların getirdiği ekonomik yükler de eklendığınde.. uzun süredir gündemde olan eko- nomik istikrar paketınin uygulamaya konulması, gide- rek ivedilik kazanıyor. Yaptırımları ağır olacak bir istikrar paketini uygula- maya kimin talip olacağı ise şüpheli. RP gibi oy taba- nı dar gelirli ve kentlerin gecekondu semtlerinde oturanlara dayanan bir partinin talip olması ise akıl alacak gibi değil. MERKEZ BANKASI KURLARI 26 ŞUBAT 1996 DÖVİZ CİNSİ AUŞ EFEKTİF SATIŞ AUŞ SAT1Ş 1 ABD Doları 1 Alman Markı 1 Avustralya Dolan 1 Avusturya Şılını 1 Belçıka Frangı 1 Danımarka Kronu IFinMarkkası 1 Fransc Frangı 1 Hollanda Florinı 11spanyol Pezetası 11sveç Kronu 11svıcre Frangı 100 Italyan üret 1 Japon Yern Kanada Dolan 1 Kuveyt Dınan 1 Norveç Kronu 11ngıfiz Stertını 1 S. Arabıstan Rıyalı 64107 43.726 48.464 6.218 2125 11299 13.972 12.684 39.049 513 9.234 53.664 4.034 604 46.498 214.691 10.002 98.686 17.095 64 429 43.946 48.708 6.249 2.136 11.356 14.042 12.748 39.245 521 9.280 53.934 4.054 610 46.732 215.770 10.052 99.182 17.181 63.915 43.595 47.737 6.187 2.114 11.243 13.832 12.646 38.659 500 9.188 53.503 3.994 590 46.033 210.397 9.952 98.390 16.839 64.622 44.078 48.854 6.268 2.142 11.390 14.084 12.786 39.363 530 9.308 54.096 4.066 619 46.872 216.417 10.082 99.480 17.233 ÇAPRAZ KURLAR 1 1.4661 1.3228 10.3095 30.1600 5.6735 4.5884 5.0541 1.6417 123.72 6.9430 1.1946 1589 25 105.70 1 3787 6.4094 3.7500 1 Sterlin: 1ECU: 1SDR: 1SDR: ABD Doları Alman Markı Avusturalya Doları Avusturya Şilini Belçika Frangı Danimarka Kronu Fin Markkası Fransız Frangı Hollanda Florinı Ispanyol Pezetası Isveç Kronu lıviçre Frangı Italyan Lireti Japon Yeni Kanada Dolan Norveç Kronu S. Arabistan Riyali 1.5394 ABD Doları 1.2495 ABD Doları 1 4660 ABD Ooları 94.453 TL. Umutlarınızı Fidan Dikerek Yeşertin. ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle