Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1996 PAZARTESİ
8 EKONOMI/PARA RAPORU
talanın anatomisi
ÇETİN YİĞENOĞLU
Dünyanın deneyip vazgeçtiği özelleştirme tam da GB döneminde meyve verdi
Içten çökertme politikası
Enerji deyipgeçılmemeli! Ener-
ji, bilindiği gibi her şeyin temeli-
ni oluşturmaktadır. Eneıjı olma-
dan yatınm da yapılamaz. Bir ül-
kenin enerji kaynağının kurutul-
rriası; yatınm yapmasının, sanayi-
leşmesinin engellenmesi demek-
tir. Üretimin, büyümenin engellen-
mesidir. Üretmeyen ülke ise sö-
mürgeleştirilmeye mahkûmdur.
"Ne hikmetse" dünyanın dene-
yip de vazgeçtiği bu "özefleştirme
bdas", tam da Avrupa'yla *güm-
rük biıiiği''ne girdiğimız dönem-
de meyvesini verdi. Ne rastlantı
değil mi? Enerjisiyle altyapısıyla
üretimin, dolayısıyla rekabet güeü-
nün artması gereken bir dönemde
bûtûn kaleler içten çökertilmış gö-
rünûyor. Bu. birülkenin güçsüzleş-
tirilerek, içeriden kemirilerek sö-
mürgeleştirilmesine calışmak de-
mek değil de nedir? Şimdi kalkıp
bu olguda "yeni sömürgecüik po-
Htikas"nın unsurlannı aramak, ser-
vet düşrnanlığı yapmak ya da komp-
lo teorisı üretmek mi olur?
12 Eylûl 'den bu yana kamu mal-
lanni yağmalamaya dönük ekono-
mi politikalannın uygulanmasi so-
nucu bugünkü noktaya geünmiştir.
Bugün haksızlık, açlık, işsizlik, kı-
yımlar, göçler, yığınlan soluksuz
bırakmıştır. Intihar ve fuhuş, akıl
almaz biçimde artmıştır. Fahişe sa-
yısının bir milyonu çoktan aştığı
söylenmektedır. Namus uğruna hâ-
lâ cinayet işlenen bu ülkede, namu-
sun pazarlanmasında tek etmen
olan yoksullukta bu soygun düze-
nını sorumlu görmek, modasının
geçtifi söylenen "değerleri" sa-
vunmak mıdır?
Sömürgeleştirilmeye karşı çık-
mak, yuıtseverlik değil de nedir?
16. yüzyılda iltizamı toplama işi
özelleştirilirken payitahta karşı çı-
kabilecek bılinç de kımse de yok-
tu. Bu yüzden insanlar ezıldi. Yı-
ğınlar Anadolu'nun verimli top-
raklannı milyonlarca hayvanıyla
bırlikte terk edip göçerek dağlann
kuytulanna sığındılar. Neden son-
ra (yüzlerce yıl sonra, silah zoruy-
la) indiler düze...
Bu yüzyılın başında, 1911 *de
lkinci Meclisi Mebusan'daTaksim
Kışlası'nın satışındadönemin Ma-
E
skiden bir gazete haberini bile ihbar
sayardı bu savcılar. Şimdi devletin bir
organı (SPK) bir yıldır suç duyurusunda
bulunuyor, açıklamalar yapıyor, gazeteler
çarşaf çarşaf yazıyor da "Ne oluyor şu
Toroslar'ın ötesinde" diyen çıkmıyor.
liye Bakanı Mehmet Cavit Bey'e
karşı iki azınlık mılletvekili, Koz-
midi Efendi ile Boşo Efendi karşı
çıkıp tepki koymuştu. Kozmidi
Efendi, bütçe açığına yol açacak ha-
talan yapanlan ve bu zaran gider-
mek için kışlayı bile satmaktan çe-
kinmeyenleri "merhametsiz, yü-
reksiz ve canavar" olarak nitelen-
dirmişti.
ÇEAŞ'ın da özelleştirildiği
TBMM'nin 19. döneminde ise özel-
leştirme politikasımn çarpıklığını
yalnızca bir mılletvekili, Mümtaz
Soysal ortaya koydu. Bu çapulcu-
luğa tek başına karşı çıktı. Ancak,
1911 'lerin Kozmidi'si ile Boşo'su
gibi yalnız kaldı.
"OzeUeştirme politikasınui ibret
örneği ÇE AŞ skandalTnda ise ku-
rum olarak SPK ortaya çıktı. Tek
başına uğraştı. SPK'nin yanlışla-
n, eksikleri, beceriksizlikleri, ka-
sıtlan var mı yok mu ya da Türki-
ye Cumhuriyeti'nin bu en büyük
vurgun oyununda önceden belir-
lenen mizansene göre rolünü mü oy-
nadı: bu vurgun satrancının taşla-
nndan biri mi; bunu gelecek gös-
terecek, ortaya çıkaracak...
SPK, şu anda göründüğü kada-
nyla haklı bir uğraşta güç odakla-
nnın, zaman zaman, kritik dönem-
lerde devreye girip merkezi ve ye-
rel yöneticilere buyruk veren Çan-
kaya'nın, Enerji veTabii Kaynak-
lar ile Sanayi ve Tıcaret Bakanlı-
ğVnın (hatta) Adalet Bakanlığı'nın
karşısında yalmzdı.
Bazı yorumlarda anlamını bu-
lan "işbirükçi" (üzanlarla) suçla-
malannın tersine, Uzanlar'ın çı-
karlanna yönelık yasalan vehuku-
ku da çiğnemekle suçlandı SPK ve
yöneticileri.
işte bunlan görûnce ınsanın gü-
leceği geliyor... Çünkü bu olgu, bir
Nasreddin Hoca fıkrasını çağnştı-
nyor... Hani birgün Nasreddin Ho-
ca bir hırsız yakalamış. Komşula-
n Hoca'ya başlamışlar "Pencere-
ni kapasaydın, kapını kifitfcseydin"
dıye söylenmeye. Hocadayanama-
yıp "İyi de biradcr, bu hırstan hiç
mi suçu yok" demiş ya... ÇEAŞ
konusunda SPK'yle Uzanlar'ın
kavgası da biraz buna benziyor.
Yani Uzanlar'm hiç mi suçu yok
kardeşim? Yani, ÇEAŞ'ı verenle-
rin, özelleştirme politikasını uy-
gulamaya koyarak verimli kamu
kuruluşlannın talan edilmesine,
çökertilmesine, dolayısıyla devle-
tin güçsüzleştirilmesine, 20. yüz-
yılın sonunda sömürge durumuna
düşürülmesine yol açanlann hiç
mi suçu yok?
Bu ÇEAŞ talanında adamlann el-
lerindeki *4elevizyon silahı" öyle-
sine etkili oldu ki... "Yavuz hırsız
ev sahibini basünmuş" sözünü çağ-
nştırdı. Işın tuhafı, devletin yetkı-
li organlannın da, yetkililerinin de
tutumu birganp oldu. Bazılan ha-
ramiliğin yardakçısı görüıitüsü ver-
di. Büyük bölümü ise olan-bitenı
sessizce izledi. Ne bıleyim, eski-
den bir gazete habenni bile ihbar
sayardı bu savcılar. Şimdi devletin
bir organı (SPK) bir yıldır suç du-
yurusunda bulunuyor, açıklamalar
yapıyor, gazeteler çarşaf çarşaf ya-
zıyor da "Ne oluyor şu Toroslar'ın
ötesinde" diyen çıkmıyor Dahası,
genel geçer değerler adına yargı-
lanmalan durumunda ağır cezalar
alabılecek bu olayın haramilerini
devletin bazı yetkililerinin koru-
duğu anımsanınca umarsız. ınsanın
usuna "kadT öyküsü geliyor...
Gerçekten de kadı kime şikâyet
edihr?
BİTTt
Gümrük birliği doğal sonuç olduğu halde gereksiz koşullar yaratıldı
Türkiye, hazırlıksızdı
tLHAN KESİCİ: Gümrük bir-
liği çerçevesinde mallar ve serma-
ye aşağı yukan serbest dolaşacak.
Bunun netleşmesı gerekiyor. Tür-
kiye de gelişmekte olan herhangi
bir ülke de bu tür üniversal sistem-
den kaçamaz. Türkiye'nin güm-
rük birliğine geçişine ilişkin Anka-
ra Anlaşması ise 1963 yılında im-
zalandı. Ama 1963'te imzalanan
anlaşma bir niyet beyarudır. Asıl bu-
nun işlerlik kazanması, 1970 yı-
lında yapılmış olan Katma Proto-
kol iledir. 1995 yılında kim başba-
kan olursa olsun, bu anlaşma gün-
demin birinci sırasını oluşturacak-
tı. Bana göre, Katma Protokol hiç-
biryeni imzaya, hiçbiryeni metne
ihtiyaç kalmadan otomatık olarak
yürürlüğe girmesi gereken bir me-
kanizma idi. Burada Türk hiiküme-
tinın. yani Başbakan Tansu Çiller
başkanlığındaki hükümetin tek ek-
siği, dosyalanna tam hâkim olma-
malan. Budosyaya hâkim olmayan-
lar, Başbakan ile ayağının tozuyla
Başbakan Yardtmcisı, Dişişleri Ba-
kanı olan Sayın Murat Karayal-
çm'dır. Hükümetin tavn son dere-
ce ürkek, titrek ve korkak olmuş-
tut Bu, dosyalara hâkim olmamak-
tan kaynaklanmaktadır. Yoksa hiç-
bir yeni belgeye ih-
tiyaç yoktu. Ikınci-
si de kommtm Av-
rupa Parlemento-
su'na gitmesi hiç-
bir şekilde söz ko-
nusu değildi. Huku-
ki hıçbır zemini
yoktur. 1963 anlaş-
ması, 1970 ve 1973
Katma Protokolleri
hem bizım parle-
mentomuzda hem
de taraf olan ülkele-
rin pariamentolann-
da tartışıldı, onay-
landı. Normal şart-
larda hiçbir pazarlı-
ğa ihtiyaç yoktur.
Pazarlığın nede-
ni Türkiye'nin ge-
çcn bu 22 yıllık sü-
reç içerisinde ken-
di üstüne düşen bir-
takım yükümlülük-
leri yenne getirme-
mesidir. Bu, daha
ziyade gümrük indi-
rim takvimidir.
1978 yılından son-
raCHPiktidan Av-
rupa Topluluğu'yla
ilişkileri dondurma
karan aldı. Bu ara-
da gümrük indinm
takviminin önemli
yükümlülükleri, bir
deticaret politikala-
nnm uyumlulaştınlması konulan
aksatıldı.
Avrupa Parlementosu da 12 Ey-
lül 1980 askeri darbesinin ardından
demokrasinin dışına çıkıldığı ge-
rekçesıyle mali yardımlan ödeme-
me karan aldı.
Türkiye, hem 1963 hem de 1970
protokolüne göre, her 5 yılda bir ar-
tan oranlarda mali yardım alacak-
tı. Çünkü başlangıçtaki felsefe şuy-
du: Gelişmiş bir grupla daha az
gelişmiş bir grup bir ekonomik en-
tegrasyona giderken. az gelişmiş ül-
ke aleyhine, ekonomik sonuçlar
oktşur. Ekonomik gelişmesi daha
azblari ülke, ekonomisini iyileştir-
mek için gereken mali kaynaklara
sahip değildir. Bir büyük ekonomik
sıkıntı yaşandığında, en önemli öğe
plarj insan işsiz kalabilir. Bu bakım-
dan işsiz kalması muhtemel insan-
-fann.serbest dolaşımına izin veril-
•KaeiiıSk. AT, binbir hukuki engel
.fe&aTarak mali yardımlan verme-
fjJefbestdolaşun, gümrük birli-
aBbajlayacakidi.Tür-
• KESİCİ 1992
yılında Avrupa
Birliği ile tekrar
pazarlığa
oturulduğunda,
mevcut yönetim
bu kozlannı
kullanamadı,
pazarlık
yapamadı.
Gümrük birliğini
bir iç politika
aracı haline
getirdiği için
pazarlıkta güçlü
olamadı.
ıdao itibaren ser-
ijlusjararası bu yükûmlûlüklerin
ytrine getınlmemcsı sava^ nedenı
d i U i Aafctİ8vici olma, dev-
- ucvıcyc
girer.
Türkiye, 1970 yılında alınan ser-
best dolaşım hakkını, 1980 yılın-
da kullanamadı. Hiç olmazsa, Av-
rupa Birliği'ne üye ülkelerde çalı-
şan Türkler için tanınması günde-,
me geldi. O bile sağlanamadı. Şim-
di bu konu gündemde bile değil.
Böylece de Avrupa Topluluğu en
önemli yükümlülüklerini yerine
getirmedi.
1992 yılında Avrupa Birliği ile
tekrar pazarlığa oturulduğunda,
mevcut yönetim bu kozlannı kul-
lanamadı, pazarlık yapamadı. Güm-
rük birliğini bir iç politika aracı ha-
line getirdiği için pazarlıkta güçlü
olamadı.
RÜŞDÜ SARACOĞLf: Her
şeyden önce belirtmek isterim ki
gümrük birliği, kısa vadede bırta-
kım olumsuzluklara yol açsa da,
uzun vadede ülkemizin ekonomik
ve politik çıkarlanna hizmet ede-
cek bir olaydır. Özellikle Avrupa
Birliği ile ülkemiz arasındaki iliş-
kı lerin hem ekonomik hem de po-
litık olarak güçlendirilmesi, ülke-
mizde demokrasinin yerleşmesine
ve kökleşmesine katkıda bulunacak
çok olumlu bir gelişmedir. Olaya
ülkemizin uzun vadeli siyasi çıkar-
lan açısından bakıl-
dığında pazarlık koz-
lanmızın daha iyi ve-
ya daha kötü kulla-
nılmasının sonuçlar
açısından ne denli
bir aynlık yarataca-
ğından emin deği-
lim.
Diğer yandan, po-
litik ve ekonomik so-
nuçlan itibanyla ül-
kemizde derin so-
nuçlar yaratabilecek
olan bir anlaşmanın
toplumumuzun çe
şitli kesimleri tara-
fından yeterince tar-
tışıldığı ve gümrük
birliği karşıtlannın
görüşlenni, ne kadar
haksız bulursak bu-
lalım. yeterince ka-
moyuna aktarabıl-
dikleri kanısmda dc-
ğilim. Gümrük birli-
ğine gıriş süreci sıra-
sında >aratılan ka-
muoyu baskısı nede-
niyie gümrük birliği
aleyhinde herhangi
bir beyanda bulunan
kimseler neredeyse
vatan hainliği ile suç-
lanma tehdıdi altın-
da tutulmuşlardır.
GB'ye girmiş bulun-
duğumuz Avrupa
Birliği ülkelerinde demokrasi kül-
türünün daha köklü olması nede-
myle. böylesıne hayati kararlaralın-
madan önce çok daha kapsamlı ve
derinliği olan tartışmalar yapılır ve
konu hakkmdaki tüm görüşlerin
çok daha eşıt şartlar altında kamu-
oyuna yansıtılması sağlanırdı.
Diğer taraftan gümrük birliği
gercekleşmiştir ve biranlamda geç-
mişin bir meselesidir. tçeride sı-
kıntı çekebilecek küçük ve orta boy
işletmelerin, belli bir geçiş süreci
ile sımrlı kalmak şartıyla, destek-
lenmesi gerekmektedir. Diğertaraf-
tan Türkiye'nin önündeki mesele
Avrupa Birliği'ne tam üyelık ve
bunun önümüzdekı ilk merhalesi
olan Avrupa Para Birliği'dir. Ülke-
miz, önümüzdeki beş yıl içerisin-
de Avrupa Para Birlıği'nin koşul-
lannı sağlamak için gerekli birdi-
zi tedbiri almak ve yeni uygula-
malargetirmekdurumundadır. Bu-
radaki bir gecikme Avrupa Birli-
ği'ne tam üyeliğımızi de geciktıre-
cektir.
AYFER YILMAZ: Türkiye'nin
gümrük birliğine girmesi ve Avru-
pa Birliği yolunda atmakta olduğu
adımlar, uzun ve devam edegelen
bir süreç olarak ele alınırsa doğru
sonuçlara vanlabilır. Zira gümrük
SORU: Türkiye'nin gümrük birliğine, pazarlık
kozlannı iyi kullanmadan ve hazırlıksız girdiği
yorumlanna katılıyor musunuz? Başta küçük ve
orta boy işletmeler olmak üzere sıkıntı çekebilecek
sektorler sizce hangileridir? Gümrük birliğinin
genel olarak, olumlu, olumsuz ekonomik ve siyasi
etkilerini değerlendirir misiniz?
birliği kavramından öte, dünyada
mevcut globalleşme sürecinın iyi
anlaşılması, bu bağlamda mevcut
tek pazar hareketlerinın yapılan de-
ğerîendirmelerde unutulmaması
gerekmektedir. Bu tek pazar ve re-
kabeti sağlayıcı önlemlerden bin-
si olarak GATT'ın mevcudiyeti ve
Türkiye'nin söz konusu anlaşma-
ya taraf olduğu unutulmamalıdır.
Bu süreç dahilinde; Türkiye ile
AET arasındaki ilk ilişkilerTürki-
ye'nin tam üyelik müracaatı ile
1959 yılında başlamıştır. 1963'te
imzalanan Ankara Anlaşması'yla
Türkiye ile topluluk arasında bir
ortaklık kurulmuştur. Bu anlaşma
ile Türk ekonomisinin kalkınma-
sının hızlandınlması, Türk halkı-
nın istihdam ve yaşam seviyeleri-
nin yükseltilmesi ve taraflar arasın-
daki ticari ve ekonomik faaliyetle-
KOBl'lerin şu anki süreç içeri-
sındekı durumlan göz önüne alın-
dığinda, konunun sektorler ıtıbany-
la değerlendirilmesinden ziyade
genel anlamda değerlendirilmesı
daha doğru olacaktır.
KOBPIerin belli başlı sorunlan-
nın eğitim, kaynak yetersizliği. fi-
nansman, altyapı, pazar ve vergi
konulan ile ılgılı olduğugörülmek-
tedir. Bu konulann önemi tüm sek-
törlerde geçerli olmaktadır
KOBl'ler açısından gözeçarpan
önemli sorunlar özetle şu şekilde
ele almabilir:
# KOBİ kapsamında ele alınan
şırketlenn Türkiye genelınde tek bir
tanım altında toplanmamış olma-
sı, değişik kuruluşlann değışik ta-
nımlar altında KOBİ değerlendir-
mesi ve tanımlaması yaparak kre-
di ve istatistik açısından farklı de-
yetlerin organize ve koordineli ola-
rak düzenlenebilmesi amacıyla çe-
şitli irtibat ve destek bürolannın
ve/veya temsılciliklerin kurulma-
sının faydalı olacağı düşünülmek-
tedir. KOBİ yatınmlan ile ılgili ül-
kelerarası kurumlann yaratılması
ve bunlann KOSGEB aracılığıyla
yönlendirilmelen sağlanabilir.
KOBl'lerin ortak bir tanım altın-
da derlenmesi, mevzuat uygula-
malannın Avrupa Birliği Rekabet
Hukuku çerçevesı hususlanna uyum
sağlayacak şekilde tamamlanması
gerekmektedir.
Piyasa, pazar, rekabet ve benze-
ri konular açısından değerlendirme-
lerde bulunulduğunda, olumlu ve-
yaolumsuzolaraknıtelenebilecek
pek çok unsur ortaya çıkmaktadır.
Tüm unsurlann dengeli bir biçim-
de ele alınabilmesi, dengeli ve ser-
best rekabete dayalı bir sistemin
korunabilmesi neticesinde sağla-
nabilecektir.
ZEKERİYA TEMİZEL: Türki-
ye'nin gümrük birliğine pazarlık
kozlannı iyi kullanmadan ve hazır-
lıksız girdiği yorumlanna tama-
men katılıyorum.
Zira Avrupa Birliği ile ilişkiler-
de müzakere aşamasından beri Tür-
kiye adına önemli yanlışlıklar ya-
yatmaktadır.
Gümrük birliğinden beklentiler
ve gerçekleşme olasılıklan değer-
lendırildiği zaman bu düzenleme-
den Türkiye'nin beklentilennin
gerçekleşmesınin pek çok başka
koşula bağlı olduğu görülecektir.
Türkiye, gümrük birliği düzen-
lemesinden dışsatımımızın artma-
sını beklemektedir. Ancak bu artı-
şın sağlanması, bize koyduğu ko-
talann kalkmasına bağlıdır. Kota-
lann kalkması ise Türkiye'nin uyum
yasalannın tümünü çıkarmasına,
bunlan etkin olarak uygulamasına
ve Avrupa Birlıği'nin taraf olduğu
tüm tekstil anlaşmalannı üstlen-
mesine bağlanmıştır.
Uyum yasalannın çıkanlması
zaman alacak bir iş olduğu gibi
bunlann "etkin" olarak uygulanıp
uygulanmadığı da Avrupalı dev-
letlerin sübjektif değerlendirmesi-
ne bırakılmıştır.
Gümrük birliği düzenlemesi do-
layısıyla Türkiye'nin Avrupa Bir-
liği'nden önemli ölçüde mali yar-
dım alarak rahatlayacağı tasarlan-
mıştı. Ancak bu mali yardım, Tür-
kiye'nin pazarlık gücünün gere-
ğince kullanılmadığı bir ortamda,
beklendiğı ölçüde gerçekleşmeye-
cek gümrük birliği nedeni ile uğ-
rin dengeli olarak arttınlması he-
deflenmiştir. 1970 yılında imzala-
nan Katma Protokol, 1 Ocak 1973'te
yürürlüğe girmiştir. Türkiye ile
AET arasındagümrük birliğini ana
hatlan ile ortaya koyan metin, söz
konusu Katma Protokcl ile sağlan-
mıştır. 1973 'ten bu yana geçen 22
yıllık süre içerisinde topluluk, tek
taraflı olarak zaman içinde gümriik-
leri sıfırlamış. Türkiye'nin ise ka-
demeli olarak gümrük indirimlerin-
de bulunması öngörülmüştür. An-
cak bu indirimler tam anlamıyla
karşılıklı olmamıştır.
Katma Protokol ile Türkiye'nin
söz konusu anlaşma şartlan dahi-
linde (AET'yi kuran anlaşmanın
92/3-a maddesı çerçevesinde) dev-
let yardımı verebileceği belirtil-
miştir. 6 Mart 1995 tarih ve 1/95
sayılı Ortaklık Konseyi karan ile de
Türkiye'nin, rekabeti etkilemedi-
ği ölçüde, bölgesel ve sosyal nite-
likli yardım verebileceğini orıaya
koymuştur. Bu bağlamda, devlet
yardımlannın (teşviklerin) belirli
kapsamlarda ve düzenlemelerde
verilebileceği, devlet yardımlan
verilemeyecek diye bir konunun
geçerli olmadığı görülmüştür. Özel-
likle de toplulukta devlet yardım-
lannı düzenleyen ilke kararlannda,
bölgesel ve küçük ve orta boy iş-
letmelere öncelikli olarak devlet
destekleri sağlandığı görülmüş ve
çalışmalara bu yönde ağırlık veril-
miştir.
ğerlendirmelerde bulunmalan,
• KOBİ'lerin belirli birdüzen
içerisinde, sektörel veya bölgesel
bazda pazarlama, eğitim, araştırma,
altyapı ve benzeri konulara yöne-
lik olarak etkin bir şekilde organi-
ze olmamalan,
9 KOBl'lereyönelikdanışma
merkezlerinin eksikliği, KOBİ kap-
samında ele alınan yatınmcı/giri-
şimcinin başvuracağı pazar, piya-
pılmış, konu ile hiç ılgısi olmayan
siyasal sorunlann müzakere ma-
sasına konmasına ve Türkiye'nin
baskı altına girmesine yol açılmış-
tır. Her şeyden önce 6 Mart Proto-
kolü tam üyelik konusunda bir hü-
küm içermemekte, 1963 Ankara
Anlaşması'nda olduğu gibi bir açık
kapı da bırakmamaktadır.
Bu yüzden Avrupa Birliği'nden
tam üyeliğimize ilişkin açık bir ıra-
• TEMİZEL Avrupa Birliği
ile ilişkilerde müzakere
aşamasından beri Türkiye
adına önemli yanlışlıklar
yapılmış, konu ile hiç ilgisi
olmayan siyasal sorunlann
müzakere masasına
konmasına ve Türkiye'nin
baskı altına girmesine yol
açılmıştır.
sa koşullan, finansman konulann-
da tam kapsamlı hizmet verebile-
cek merkezlerin eksikliği,
# Genel anlamda teşvik ve ver-
gi sistemlerinin stabil bir yapıda
bulunmamalan,
# Sistemlerin çok sık değişme-
sı.
KOBİ kapsamında doğrudan ya-
tınm, yatınma bağlı ve yatınm ha-
ricindeyapılması düşünülen faali-
de açıklaması gelmeden gümrük
birliğini kabuletmemiz Türkiye 'ye
tam üyelik konusundaen önemli ko-
zunu kaybettirmiş olmaktadır Çün-
kü. Avrupa devletleri açısından bi-
rinci derecede önemli olan, Türki-
ye'nin pazar potansiyelı ve Türki-
ye'nin dış ticaret politikalannı -ve
bu yolla dış politikasını- yönlendi-
rebilmektir. Avrupa için Türki-
ye'nin şimdiki çekiciliği burada
ranılacak gelir kaybını bile telafi et-
meyecektir.
Gümrük birliğinin gerçek an-
lamda sağlayacağı yarar, ekono-
mimizin uyum yasalan ve Avrupa
Birliği normlan ile disipline ka-
vuşturulması ve uluslararası reka-
bet altyapısının güçlendirilmesi ve
yabancı sermaye ile teknoloji alt-
yapısının ülkeye girmesidir. An-
cak bu olanaktan Türkiye'nin ge-
reğınce yararlanmasınm büyük öl-
çüde bilinçli bir kamu yönetimı ile
sağlanacağı bellidır. Patent Yasası,
bu alanda üreticileri düşünmeden
ne kadar olumsuz adımlar atılaca-
ğına sadece birörnektir. Gerçekten
de bu düzenleme ile küçük sanayi
zor dunımda kalacak ve istihda-
mın çok büyük bir kısmını sağla-
yan bu kesimdeki bir kriz, üretim-
de düşüşe ve işsızliğin artışına ne-
den olabilecektır. Gümrük birliği
düzenlemesinin Türkiye açısından
en sakıncalı yönü, içinde yer al-
madığımız karar mekanizmalann-
dan çıkacak kararlara uymamızı
zorunlu kılmasıdır.
Bu konu Avrupa Birliği Yüksek
Adalet Dıvanı kararlannda ve özel-
likle Avrupa Birliği Konseyi'nin
Türkiye'yi de ılgilendıren kararla-
nnda kendini gösterecek ve Türki-
ye'nin dış ticaretinı tümüyle Avru-
pa Birliğı'ne bağımlı duruma so-
kacaktır.
SÜRECEK
GOZUCUYLA
TÜRKEL MİNtBAg
RffAHANA Neden Çatladı?
Komisyonlar oluştu. Bakanhklar, genel müdürtük-
ler pazarlık masasına kondu. İlk turdaki başbakanlık
adına her türiü taviz kabul edildi.
iş koalisyon protokolünün hazırlanmasına gelmek
üzereydi ki, nişan bozuldu. Hem de basının, kurula-
cak koalisyonun ANAP tekelinde olacağı iztenimini ver-
meye çalıştığı ANAREFAH mesajını pompalamasına
rağmen!..
Her ikı partınin lıderlerinin kişilikleri düşünüldüğün-
de, RP ile ANAP ortaklığının kesinkes bittiğini söyle-
mek zor. Basın toplantılarında kullanılan üslup da ta-
raflann ipleri koparmak nıyetinde olmadığını gösteri-
yor.
Mesut Yılmaz'ın da altını çıze çıze vurguladığı gi-
bi bugün gelinen noktada kamuoyu tepkılerının etki-
si yok denecek kadar az. Biz sokaktakilere anlatıldı-
ğı gibi laiklığe bakış tarzlarındakı farklılık da temel et-
ken değil.
Asıl etken, ekonomiye bakış tarzlarındakı farklılık.
Zaten, her iki lider de pazarlıkların ekonomi yöneti-
mındeki sorumluluk meselesınde kilitlendiğini açıkça
ifade ettiler.
Bıri liberal düzenin yılmaz savunuculanndan, özel-
leştirmedenyana...
Diğeri adil düzeni hedeffiyor; özelleştirmeye, güm-
rük birliğine karşı.
Her iki partınin ekonomik hedeflerindeki farklılığı, ta-
banlarından ve kendilerıni destekleyen sermaye ke-
sımının nıtelığinden soyutlamak olanaksız.
Seçim sonrasında genel merkezi ziyaret eden işa-
damlarına bakılırsa ANAP hâlâ büyük sermayenin
desteğınde. Seçmen tabanının sosyo-ekonomik dü-
zeyı de çoktan yukan doğru kaydı.
Tabanını yoksul, dar gelirli ve sınıf atlamak isteyen-
lerin oluşturduğu RP ise küçük ve orta ölçekJİ serma-
ye sınıfı ve esnaf kesimince destekleniyor.
Dolayısıyla özelleştirme, gümrük birliği, ekonomik
istikrar paketi uygulamalarında partılerden bırı pozi-
tif çıkar elde edecek kesımlerın sozcülüğünu yapar-
ken...
Diğeri, seçmen kitlesinin ve destek veren kesımle-
rin niteliği gereğince muhalefet yapmak zorunda.
RP ile ANAP arasındaki bu çelişki, RP'nın merkez
sağda koalisyona gideceği her partı ıçın geçertidir.
RP'nin, DYP'nin koalisyona gittiği SHP ve CHP ör-
neklerinde olduğu gibi uysal bir ortak rolü benimse-
mesinı beklemek ise lyimserlikten öte bir şey değil-
dir.
Anlaşılan, Türkiye... Bir süre daha kimin başbakan
olacağını bilemeyecektir. Hem de seçimin üzerinden
iki aydan fazla zaman geçmesine rağmen!
Başka bir deyışle, sonbahardan beri seçime en-
dekslenen ekonomi, ılkbaharı da aynı yapıyla karşı-
layacaktır.
Ne var kı, ekonomik göstergeler 1996 yılının krizin
tüm ekonomik dengelerı alt-üst ettığı 1994'ü gölge-
de bırakacağını göstermekte!..
Her ne kadar enflasyon, fiyat endekslen değiştiri-
lerek kontrol altında tutulmaya çalışılıyorsa da 1996
sonu ıçın öngörülen yüzde 40 hedefinin gerçekçi ol-
madığı ortaya çıkmış durumda. Sene sonu enflasyo-
nunun, en iyimser tahmınle ayda ortalama yüzde 4 ila
5 artışla yüzde 70-80 arasında gerçekleşmesi bekle-
niyor.
Hammadde ve tüketim mallanndaki hızlı genışlenje-
nin etkisiyle iîhalat 11 ayda yüzde 52.6 oranında bü-
yüyünce yüzde 155 artan dış ticaret açığı, döviz ge-
reksiniminin önümüzdekı yılın temel sorunlanndan bi-
ri olacağını göstermekte.
Hükümet kurulmadığı, dahası güçlü bir koalisyon
hükümeti oluşmadığı sürece dış kredi musluklannda-
ki tıkanıklık bu yıl da devam edecek... Dolayısıyla,
yüksek faiz-düşük kur politikalanna dayalı sıcak pa-
ra politikalan bu yıl da sürdürülecektır. Ocak ayında
Hazine bonosu ayda yüzde 10-11 faiz verirken dola-
rın yüzde 5, markın ise yüzde 1.1 getiri sağlamış ol-
ması, sıcak para polıtıkalarının halen yürürlükte oldu-
ğunu göstermektedır.
Türkiye'nin hâlâ yeni seneye ait bütçesi ve progra-
mı da yok. Bütçenin hükümetin kurulmasına bağlı ol-
ması, ekonomının ufkunu lyıce daraltırken işsizlik, dış
ticaret açıklan, iç ve dış borç yükü gibi kronikleşmiş
sorunlann boyutları da büyümektedir.
Tüm bunlara terörle mücadele, Kardak, Suriye ile
su meselesı gibi sorunların getirdiği ekonomik yükler
de eklendığınde.. uzun süredir gündemde olan eko-
nomik istikrar paketınin uygulamaya konulması, gide-
rek ivedilik kazanıyor.
Yaptırımları ağır olacak bir istikrar paketini uygula-
maya kimin talip olacağı ise şüpheli. RP gibi oy taba-
nı dar gelirli ve kentlerin gecekondu semtlerinde
oturanlara dayanan bir partinin talip olması ise akıl alacak
gibi değil.
MERKEZ BANKASI
KURLARI 26 ŞUBAT 1996
DÖVİZ
CİNSİ AUŞ
EFEKTİF
SATIŞ AUŞ SAT1Ş
1 ABD Doları
1 Alman Markı
1 Avustralya Dolan
1 Avusturya Şılını
1 Belçıka Frangı
1 Danımarka Kronu
IFinMarkkası
1 Fransc Frangı
1 Hollanda Florinı
11spanyol Pezetası
11sveç Kronu
11svıcre Frangı
100 Italyan üret
1 Japon Yern
Kanada Dolan
1 Kuveyt Dınan
1 Norveç Kronu
11ngıfiz Stertını
1 S. Arabıstan Rıyalı
64107
43.726
48.464
6.218
2125
11299
13.972
12.684
39.049
513
9.234
53.664
4.034
604
46.498
214.691
10.002
98.686
17.095
64 429
43.946
48.708
6.249
2.136
11.356
14.042
12.748
39.245
521
9.280
53.934
4.054
610
46.732
215.770
10.052
99.182
17.181
63.915
43.595
47.737
6.187
2.114
11.243
13.832
12.646
38.659
500
9.188
53.503
3.994
590
46.033
210.397
9.952
98.390
16.839
64.622
44.078
48.854
6.268
2.142
11.390
14.084
12.786
39.363
530
9.308
54.096
4.066
619
46.872
216.417
10.082
99.480
17.233
ÇAPRAZ
KURLAR
1
1.4661
1.3228
10.3095
30.1600
5.6735
4.5884
5.0541
1.6417
123.72
6.9430
1.1946
1589 25
105.70
1 3787
6.4094
3.7500
1 Sterlin:
1ECU:
1SDR:
1SDR:
ABD Doları
Alman Markı
Avusturalya Doları
Avusturya Şilini
Belçika Frangı
Danimarka Kronu
Fin Markkası
Fransız Frangı
Hollanda Florinı
Ispanyol Pezetası
Isveç Kronu
lıviçre Frangı
Italyan Lireti
Japon Yeni
Kanada Dolan
Norveç Kronu
S. Arabistan Riyali
1.5394 ABD Doları
1.2495 ABD Doları
1 4660 ABD Ooları
94.453 TL.
Umutlarınızı
Fidan
Dikerek
Yeşertin.
ORMAN
BAKANLIĞI
AĞAÇLANDIRMA
VE
EROZYON
KONTROLU
GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ