Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1996 PA2ARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Unutulmaz Bakan: Hasan Âli Yücel
Hasan Âb Yücel, toplumu durağanlığa surükleyen dınsel eğıtım
ve öğretimin karşısma hümanıst dünya görüşüyle dıkılmıştır
Dının "cıhat" yönüyle değıl, süreklı msanlara ıyılığı, güzellığı,
Tann severlığı öne alan nıtehklen dıle getırmeye çalışmıştır.
NADİRGEZER
O
rtaçağ Avrupası'nın bağ-
naz dünya görüşünden
Rönesans'a ulaşmasında
humanızmın büyük etkı-
sı olmuştur Humanızm,
bır değışıırun, ınsana da-
ha başka bır gözle bakışın adıdır Huma-
nıst değerler bır toplum ıçın önemlıyse
bu onem dun olduğu gıbı bugun de, ya-
nn da değennı hıç yıtınneden koruya-
caktır
Hümanıst değerlerden soz açıldı mı
onun ad babası olan Erasmus'tan soz et-
memek olanaksızdır Bır de aynı çağı
onunla paylaşmış olan düzeltımcı (re-
formcu) Luther'den1
On beş ve on al-
tıncı yuzyıllan bırlıkte yaşamış olan bu
ıkı ûstun ınsanın her ıkısı de fılozoftur
Her ıkısı de Tannbılım (teolojı) eğıbmı
görmuş, dûnva görûşlen arasında koşut-
luk oluşmuştur Buna karşın, toplumsal
ve dınsel ola) lara bakış açılannda tama-
men bırbınne ters devtnımlen benunse-
mışlerdır Erasmus, çok ılgınç, yaşamı
suresınce dınsel dunya goruşunu yaşadı-
ğı çagın gelışen ınsancıl değerlenne hıç-
bır zaman kanştırmamış, hümanıst dun-
ya goruşunu dınsel değerlenn ustunde
tutmuştur Bu da ona ayn bır saygınlık
kazandırmıştır Ulaştığı doruktan yureğı
sızlayarak dınsel kavgalan gozlemek zo-
runda kalmıştır
Kuşkusuz, Luther de çağının bır duşun
adamıdır Ama o, Erasmus'un hümanıst
dunya görüşünden çok tedırgındır Onu
kendı düzeltımcı dünya görüşüne çeke-
bılmek ıçın çok uğraş vermıştır Erasmus
ıse dınsel kavgalardan uzak durmuştur
hep' Luther'ın ortaya koymaya çalıştı-
ğı dınsel ağırlıklı dünya goruşunu bırtur-
lu benımseyememtştır Luther, tncil'i Al-
mancava çevirmekle çok onemlı bır işle-
vı yenne getırmısür Dınsel ınançlan so-
müren, o inançlan para>a çevirmeye ça-
hşan küiseye karşı açmış olduğu savaşımı
kazanmıştır. Ve bu kavganın sonu, yenı
bır oğretının doğmasına neden olmuştur
Protestanlık1
Bütün bu ustun başanla-
nnakarşın, Erasmus'un hümanıst dünya
goruşunden süreklı tedırgın olmuştur
Luther1
Onun ıçın de yerlı yersız, Eras-
mus'a saldırmıştır Erasmus, dınsel sa-
vaşlardan ıgrenırken Luther, toplumu bır
ıç savaşa surüklemenın kışkırtıcılığını
yapmıştır Insanın acımasızca yakıldığı
bır donemde Erasmus ınsanlığa şöyle
seslenmıştir a
Birinsanıyakmak,bir<>ğ-
retiyi savunmak değiL bır ınsanı otdür-
mek demektır."Erasmus ınsana ınsancıl
değerlerle yaklaşıyor, onun us bağımsız-
lığına ve özgûrluğune çok önem venyor-
du Duşuncedebağnazlık.devınımdeöz-
gurlukten yoksunluk, toplumsal gelışme-
lenn önünde en büyük engeldı Tartışıl-
dıkça uzayıp gıden, hep aynı eksen çev-
resınde dönüp dolasan, yenı yenı düşun-
celer üretmeyen, ağız kavgalanndan
olümiere doğru uzanan boylesı çekışme-
lenn toplumsal uyanışa ne katkısı olabıl-
dı kı1
Onun ıçın Erasmus, 'Luther dtişü-
nıi'nun hep uzağında kalmış, onun kav-
gaya yonelık devınımlenne karşı gelmış-
hr
Humanızm ortaçağ bağnazlığını altust
etmış, yepyenı bır duşün dünyasının doğ-
masına neden olmuştur O yıllarda ıç sa-
vaşlar, onlenmesı güç boyutlara ulaşınca,
Luther bu kez savaşa kışkırttığı ınsanla-
ra karşı gelmış, çevresını saranlara şöy-
le demıştır "İşte bunun için azız efendi-
krim, onlann kafalannı kopartm, geber-
tin, boğun; burasını ve orasını kurtann!
Bu savaşımda olseıuz de bundan kutsai
birölüm oiamaz!" Luther ışte boylesı of-
keiı ve kın dolu çıkışlar yaparken Eras-
mus, o yuce yennden toplumu uvanyor-
du " Ben özgürliığu seviyonım!.. (...) Bir-
kaç anlamsız sav v uzunden butun yeryû-
zıinü kavgaja surukJemek doğru bîr dav-
raıuş nndır?"
• • •
Buyük eğıtımcı Hasan Âli Yucei, ba-
kanlığı suresınce kendı aydınlanmızla
gonul bırlığı yapmış, beş yuze yakın dün-
ya soyyapıtını topluma kazandırmıştır
Bu yapıtlann onsözunde şoyle demıştır
"Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve du-
yuş aşamasu ınsan varhğının en somut şe-
kilde anlatunı olan sanat eserlerinın be-
nimsenmesMe başlar... Sanat şubeleri
ıcınde edebrvat, bu anlatunın zihin oğeie-
ri en zengin olarudır." Buradan anlıyoruz
kı Hasan Âli Yücel, bır hümanısttır Eras-
mus dünyasının yansımasını görüyoruz
onda' Ortaya koyduğu çağcıl ve laık
eğıtım anlayışıyla o, ınsan ozgurluğun-
denveusbağımsızlığındanyanadır Bağ-
naz duşüncelerle örulmüş bır eğıtım ve
öğretım ızlencesı, ınsana yol gostencı
olamaz Toplumlan yenı çağcıl asamala-
ra surukleyemez Onun da otesınde top-
lumsal gelışmelenn önune bır engel oluş-
turur Hasan Âli Yucel de hem bır felse-
fecıdır hem de gorduğu eğıtım dınsel
ağırlıklıdır Amayuksekoğrenımını gor-
duğu felsefe, onun duşun dunyasını de-
ğıştırmış, gerçeklen özumseme yucelığı-
ne ulaştırmıştıronu Yaşadığı donem, ay-
nı Erasmus ve Luther'ın yaşadıklan dö-
nemler gıbı bunalımlarla kargasalıklar-
la dolu bır donemdır Ulusal Kurtulus, Sa-
vaşı'nın en acı gunlennden geçmış, ba-
ğımsızlığı ve ozgurluğu yıtırmenın ne
demek olduğunun acılannı yaşamıştır O
Kemalist dunya goruşunu, Erasmus'un
hümanıst dünya goruşuyle butünleştır-
mış, eğıtım ve öğretıme yepyenı bır bı-
çım vermıştır O, tam bır Ulusal Kurtu-
luş Savaşı'nın "Kuva-yı Milliyecisi"dır
Yaşamı suresınce bu çızgıden hıç sapma
göstermeyen ustun nıtelıkiı bır sıyaset
adamıdır o1
Ne yazık kı tıpkı Erasmus
gıbı o da yaşamının son yıllannda yalnız-
lıga ıtılmtşür Erasmus'un şuılgmçtum-
cesı ne guzeldır "Düşmanlan/n çogab-
yor, dostlanm ise gırtikçe azaltmakta!"
Ozgurluk ve bağımsızlıktan urken yo-
netım bıçımlen, ozgürlüğu ve bağımsız-
lığı kendılen ve toplum ıçın vazgeçılmez
bıryaşam şeklı olarak gorenlere katlana-
maz Onlann dünyasını yakıp yıkarak
yok etmeye çalışırlar Oysa Hasan Âli
Yücel, toplumu durağanlığa surükleyen
dınsel eğıtım ve öğretimin karşısına hü-
manıst dunya görüşüyle dıkılmıştır Dı-
nın "cihaf yönuyle değıl, süreklı ınsan-
lara ıyılığı, güzellığı, Tann severlığı one
alan nıtehklen dıle getırmeye çalışmış-
tır
Dınde kavgayı asla benımsememış,
ulusal bütünluğu oluşturan Kemalist du-
şuncelenn, Atatürk devnmlennın savu-
nucusu olmuştur tyi Vatandaş, tyi İnsan
adlı yapıtında dın konusuna şo> le değın-
mıştır a
Be\azderiliyi,KızıIderili'denayı-
ranı kendinden savmavan peygamberı-
mjzin getirdiği dın. butun msanlara ıyı in-
san olmayL kendını ustun gormeyip yal-
nız çalışmakla kazanarak namuslu yaşa-
mayı emreder." Çoğu kez, bağnaziarca
"dinsiz"lıkle suçlanan bu üstun ınsan
yaşamının sonuna dek duşun dunyasını
korumuştur Ve yıne de yazık kı, en bü-
yuk vefasızlığı kendı partısınden gor-
müştur
Koy Enstıtulen gıbı dunya eğıtım ta-
nhınm en gözde okul anlayışının gelıştı-
nlmesınde Tonguç'un onunu açmış, oz-
gur bır ortam ıçınde laık eğıtım ve oğre-
tımın oluşmasına onderlık etmıştır Pek
çok koy çocuğunun onunu açmış, Ata-
turk devnmcılığmı benımsemış bır oğret-
men kuşağı yetıştırmıştır
"Yedi yıL yedi a>, yedi gun" olarak nı-
telenen bakanlık surecını çok ıyı değer-
lendımuş, ulkemızın bütununu kucakla-
yacak devınımlenn yaratıcısı ve ızleyıcı-
sı olmuştur Çevın yapıüanndan resme,
resımden heykele ve tıyatroya doğru açı-
lan butun sanat daliannda özendıncı ve
üretıcı etkenlen yaratmaya çalışmıştır
Unıversıte bağımsızlığına doğru kurum-
laşma, onun bakanlığının ayn bır onuru-
dur
Ne yazık kı onun ardıllanndan hıçbı-
n, ondakı gerçeklığe ulaşamamış, sev ım-
sız ve nıtehksız düşunce yapılanyla ul-
kemızın eğıtım ve öğretımını ıçınden çı-
kılması guç, bağnaz bır yapıya ulaştır-
mışlardır Bu yuce ınsanı, ölumunun otuz
beşıncı yılında (26 Şubat 1961'de yıtır-
mıştık) saygıyla anıyor. anısı onünde
Koy Enstıtülu bır koy çocuğu olarak ıç-
ten bır sevgıyle eğılıyorum
ARADABIR
Prof. Dr. BEDI N. FEYZtOĞLU
eüven Duyulmaymca...Demokratık ülkelerde hukumetler, parlamentolann
oluşumuna gore değışık şekıllerde kurulurlar
Bır partı parlamentoda çoğunluğa sahıpse, huku-
metın o partı başkanı tarafından kurulması olağandır
Hıçbtr partı, tek başına, partamentedakı sanda/ye-
nın çoğunluğunu elde edememış ıse hukumetın ıkılı
veya uçlu koalısyonlarca kurulması zorunlu hale ge-
lir
Koalısyona katılacak partılenn, hukumette uygula-
yacakian polıtıkayı bır protokolle tespıt etmelen de
usuldendır
Bu protokol, koalısyon hukumetının ızleyeceğı po-
lıtıkanın esaslannı tespıt eder Artık o koalısycxia ka-
tılan partılenn kendı partı programları bır yana bırakı-
lır, bakanlıklardan hangısı hangı partıye venlırse venl-
sın, ızlenecek polıtıkada sadece protokole uygunluk
aranır Boyle olunca da bakanlıklann koalısyona gı-
ren partıler arasında boluşulmesı gerçek, samımı bır
koalısyonda problem olmaz
Bızde ıse, Anavatan ıle Refah Partısı arasında ku-
rulmasına çalışılan koalısyon hukumetınde, gunlerdır,
bakanlıklann partıler arasında boluşumu en onemlı
mesele olmakta devam edegelmektedır
Bu arada, butçe nedenı ıle butun bakanlıklaria ade-
ta bır koordınasyon kurmak durumunda bulunanMa-
lıye Bakanlığı'nın ıkı partıden hangısıne venleceğı ko-
nusu bır turlu halledılememektedır Ozellıkle, yenı hu-
Kömette Hazme IvMsteşarrrtjröa, Ba^fcâkantıK yertne,
asıl yerı olan Malıye Bakanlığı'na bağlanacaksa, o za-
man Malıye'nın onemı çok daha artacak demektır
Dığer bakanlıklann ıkı partı arasındakı dağıtımında
da, her bırıne bağlı bankalar, İD Teşekkullen vs gıbı
kuruluşlar da dıkkate alınarak bır guç dengesı kurul-
maya çalışıldığı anlaşılmaktadır
Âslında, daha once belırttığımız uzere, koalısyon
hukumetınde uygulanacak polıtıka, protokolle tesprt
edıkjığı cıhetle, her bakanlık, oraya tayın edılen baka-
nın mensup olduğu partının programına değıl, proto-
kol hukumlenne bağlı olacağından, bakanlıklann şu
veya bu partıye venlmesının hıçbır farkı olmaması ge-
rekır
Fakat, konuyu ıçtenlıkle ve protokol hukumlenne
bağlı kalmaksızın, her bakan, başına geçtığı bakanlı-
ğı, protokolu hıç kaale almadan sırf kendı partısı ya-
ranna çalıştınr, ulkenın genel yaran yenne kendı par-
tlıtennın çıkannayurutmeye kalkarsa, o zaman ışte hu-
kumet bır koalısyon olarak değıl, ıkı başlı, ıkı sıyası gu-
rubun çekışmesı seklınde ışletılme durumunda kalır
Aynca, Mıllı Selamet Partısı uygulamasından ben bı-
Bnen "kadrolaşma" gayretıne Refah Partısı'ncedegı-
nşılecek olursa, ulkenın geleceğının nasıl bır yon tu-
tacağı lyıce belırsızleşecek demektr
Koalısyonu kurmaya çalışan ıkı partının kunmayia-
nnın gunlerdır ve gecelerdır çalışarak ancak, (o da
olumsuzlukla) sonuçlandırabıldıklen goruşmeler, bu
menfaat çekışmelennın bır gostergesı olsa gerektır
Hukumetı kuımakla gorevlendırılen partı başkanı,
karşı taraftan ıstedığı guvenceyı, bakanlıklann payla-
şılmasında dahı bulamamış ıken, ulkenın ustun yarar-
lannın ve anayasanın gereğı olan laık, Ataturkçu, çağ-
daş, aydınlık bır polıtıkanın tavızsız yurutuleceğı hu-
susundakı guvenceyı acaba nasıl bulabıleceğını örv
gorebılmekte mıdır^
Nıtekım cumartesı gunu, Refah'ın protokole uya-
cağına guven duyulmadığı ıçın anlaşma da olamadı
Kamu Çalışanlan ve Toplusözleşme
SÜLEYMANRIDVANOĞLU5o^a///izme/-5e/ı Genel Basın Yayınve
Halkla tlişhler Sekreterı
K
amu çalışanlan, 1990'larda baş- satırlarda değınılecek olan Grev ve Toplu Iş Soz-
lattıklan hukuksal, eylemsel (fı- leşme hakkının yasal, fakat kullanım engelıyle
ılı) ve meşru mucadelelen sonu- karşı karşıya olduğu gerçeğını gormekteyız
cunda sendıkalannı ve ust kuru- Kamu çalışanlannın tırnakla kazıyarak bırçok
luşlan olan Kamu Emekçılen şeydenozvendebulunarakkurulmaşolan vebaş-
Konfederasyonu'nu (KESK) kur- langıçta önculenn sahıplendığı, bugün ıse kıtlesel-
lattıklan hukuksal, eylemsel (fı-
ılı) ve meşru mucadelelen sonu-
cunda sendıkalannı ve ust kuru-
luşlan olan Kamu Emekçılen
Konfederasyonu'nu (KESK) kur-
dular Bugunku sorun, sendıka kurmak ya da sen-
dıkalann yasallığını tartışmak değıl, orgutlu güç-
lennı, haklılıklannı ve yasallıklannı kullanarak
toplu ış sozleşmesı ımzalamaktır
Devlet, gelınen bu noktada çozumu kendı lehı-
ne ve ıstedığı gıbı çozebılmek ıçın kamu çalışan-
ianna yonelık yenı tuzaklarhazırlama eğılımınde-
dır Bır yandan Guvenlık Kurulu, ote yandan ser-
mayenın borazanlığını yapan bazı parlamenterler
TV programlannda, "Biz, kamu calışanlanna sen-
dika hakkı verecektik, ama onlar Ankara sokak-
lannda 'Anayasamızı bız vazanz' dediklerinden,
Medis, ıradesinı koydu ve tepkı olarak Mecüs'te-
kı kamu çalışanlannın sendikalaşmasını reddetti'
1
dıyerek goruş belırtmışlerdır Bu ıse sıyasal oto-
ntenın sıkışıklığının ve şaşkmlığının en belırgın
gostergesıdır Dıkkatlıce bakıldığında sıyasal ık-
tıdar, Sabancı ve Baydur ıle aynı orkestrayı çala-
rak kamu calışanlanna saldınlannı arttırmakta-
dırlar Boylece devletın ışveren olarak sermaye ıle
aynı saflardabırleştığı gorulmektedır Bubağlam-
da, sıpıfsal olarak, çalışanlann da aynı saflarda
bırleşip guçbırlîğı yapmak zorunda olduğu sonu-
cu ortaya çıkacaktır
Kamu çalışanlan, oynanmak ıstenen oyun kar-
şısmda dıkkatlı olmak, kazanımlanndan ve ıstem-
lennden bır adım olsun genye gıtmemek zorun-
dadırlar Aksı halde bugunku durumdan da gen
"yasal ve anayasal yasaklarla" karşı karşıya kal-
malankaçınılmazolacaktır Kamu çalışanlan, ev-
renscl bır hak olan sendıka kurma hakkının uzan-
tısı olarak grev ve toplusözleşme yapma hakkını
kullanabılırler
Ülkemızde "mcmur" dıye tanımlanabılecek
olanlar, genel mudurler, müsteşarlar ve ust duzey
borakratlardır Bunlann dışında kalan ve sayılan
1 7 mılyonu bulan kamu hızmetlennde çalışanlar
ıse memur değıl, kamu çalışanlan ya da kamu go-
revlılendır Kamu çalışanlan "Grevsiz bir sendi-
kalaşmaıun süahsız bir ordu kurmaktan hiç farkı
yoktûr" ılkesınden hareketle amaçlanna ulaşın-
caya kadar mucadele etmelıdırler Bugun, ılenkı
leşen sendıka mucadelesınde neden toplusözleş-
me yapılamadığını sorgulamak gerekır Bugun ar-
tık sendıkalann yasal olup olmadığı tartışılma-
maktadır Sendıkalann yasal olduklan genel ka-
bul goren bır goruştur Aksı olsaydı bugun sendı-
kalar kapalı olacaktı ve kongrelennı yapamaya-
caklardı En son yapılan anayasal değışıklık ıle de
(kamu emekçılennın ısteğı doğrultusunda olma-
yan) en radıkal kesım bıle sendıkalann yasallığı-
nı kabullenmış oldular
Dolayısıyla yasal olarak kabul goren bır göruş
doğrultusunda kurulan sendıkalar, toplusözleşme
yapma hakkına sahıptır (kı bu gerçekleştınldı
Tum Bel-Sen orneğı), ışverenle uzlaşılamaz ıse
grev karan alınarak uygulanabılır Çunku, kamu
çalışanlan sendıkalan, sıyası ıktıdar temsılcılen
tarafından defalarca kapatılmış yasaklanmış, ya-
sadışı ılan edılmış, ancak açılan davalarla yargı ka-
ranyla tekrar açılmışlardır Kamu emekçılennın
sendıka kurmalan ya da kurulmuş olan sendıka-
lara uye olmalan, demokratık sıstemın temel ko-
şullanndan bınsıdır Bugun artık bu kabul gor-
mekte ve de hıç tartışılmamaktadır TBMM tara-
fından onaylanmış Kanun Hukmunde olan ulus-
lararası sözleşmeler (tnsan Haklan Evrensel Bıl-
dırgesı sendıka kurma hakkını, 98 sayılı ILO soz-
leşmesı sendıkalaşma ve toplu pazarlık, 87 sayılı
ILO sozleşmesı sendıka hakkının korunmasını ve
grev hakkını, 151 sayılı 1LO sozleşmelen toplu pa-
zarlık sorununun çozüm yontemını, Avrupa Şartı
toplu pazarlık ve grev hakkını) kamu emekçılen-
ne toplusözleşme ve grev hakkını tanımıştır Bu-
radakı sorun kımılenne gore ulusal hukukun ge-
çerlı olduğu, kımılenne göre evrensel hukukun
geçerhhğıdır
Çağımızda artık ulusal hukukun, evrensel hu-
kukun bır uzantısı olarak kabul gorduğü gerçeğı,
genel olarak hukukçularca da ıfade edılmektedır
Çalışanlar ve ışverenler herhangı bır aynm yap-
maksızın, önceden ızın almadan, ıstedıklen kuru-
luşlan kurmak ve yalnız bu kuruluşlann tüzükle-
nne uymak koşuluyla, bunlara uye olmak hakkı-
na sahıptırler(87 sayılı sozleşme madde 2) Bura-
da orgütlenn ve uyelenn sadece kendı tuzuklen-
ne uyacaklan anlatılmaktadır Dolayısıyla orgut-
lenn tuzüklennde toplusözleşme yapma ve grev
hakkını kullanma hukumlen varsa bunlann uygu-
lanacağı anlamını taşır Kamu makamlan, bu hak-
kı sınırlayacak ya da bu hakkın yasaya uygun şe-
kılde kullanılmasına engel olacak nıtelıkte her tur-
lu mudahaleden sakınmalıdır (87 sayılı sozleşme
madde 3)
Yukanda anılan sozleşmelerle olsun, mahkeme
kararlanyla olsun, artık kamu emekçılen sendıka-
lannın yasallıklan yargı tarafından da onaylanmış
durumdadır Sendıkalann bınncıl ışlevı kanarya
bakmak değıl uyelen adına toplusözleşme ımza-
lamaktır Toplusözleşme ve grev hakkına karşı çı-
kan, olaylara tek pencereden bakan çok az sayıda
hukukçu tarafından, fılan ulkede kamu çalışanla-
n sendıka kuruyor ama yasalannda toplusözleş-
me ve grev hakkı yok denılıyor Bu, duz bır man-
tıktır Duzmantıkgozüylebakılırsadoğrudur Oy-
sa adı anılan ülkelerde mahkeme kararlan yasay-
mış gıbı kabul gormektedır Orneğın ABD'de (ış-
çı sendıkalan dahıl) grev hakkını tanıyan açık bır
anayasal hukum bulunmamasına karşın grev uy-
gulamasma ılışkın yasal çerçeve Bırleşık Devlet-
ler Yuksek Mahkemesı kararlanna gore şekıllen-
mıştır
Bu goruşler ışığı altında, sıyası ıktıdar temsıl-
cılennce defalarca keyfi olarak kapatılan ancak
mahkeme kararlanyla yasallaşan ulkemızdekı ka-
mu çalışanlan sendıkalannın "Sendika kurma
hakkının bir uzannsı olarak toplu görüşme ve grev
hakkının' olduğu ortaya çıkacaktır Yeter kı bırey-
ler sendıka kurma yasağını psıkolojık olarak us-
lanndan attığı gıbı bu yasağı da atabılsınler Tabu
kı haklan kazanmak ıçın zaman, eylem ve muca-
dele gereklıdır Fıılı ve meşru zemınlerde kazanı-
lan sendıka hakkı gıbı toplusözleşme ve grev hak-
kı da kullanılacaktır Kamu çalışanlan 20 Aralık
1994, 20 Nısan 1995 v e en son 17 Ekım 1995 'te
ış bırakma (grev) haklannı kullandılar Bunlann
yanında Tum Haber-Sen uyesı 740 PTT çalışanı
2 gunluk ış bırakmadan dolayı Bursa'da yargı onu-
ne çıkanlmış ve hukuken suçsuz bulunmuşlardır
Kamu emekçılennın bu haklan vardır Yeter kı
kendı haklannı kullanabılsmler Haklar kullanıla-
rak elde edılır, ven lerek değıl Yasaklar yasalarda
değıl, çalışanlann kafalanndadır Grev ve toplu-
sözleşme hakkı, sendıka kurma hakkının bır uzan-
tısıdır Bu haklar ayn ayn duşunülemez
TARTIŞMA
Takıyyecilik ve Hukuk Devleti
türsak
SINEMA
KURSLARI
BaşJangıç...
Kurs Süresi.
2 Mart 1996
10 Hafla (Her Cumartesı)
PROGRAM
1)DÜNYA SİNEMASINA GENEL BAKIŞ
2)FİLMİN OLUŞUM SÜREÇLERİ
3)SENARYO YAZIM TEKNIĞİ
4>ÇEKİM PLANLARI
KAMERA HAREKETLERİ
5)SİNEMA KAMERALARI VE OBJBOKER
6)VİOEO KAMERALARI
7)AYDINLATMA TEKNİĞİ VE IŞIK BİL6İ8İ
8)FİLM YÖNETİMİ
9)KURGU TEKNİĞİ VE MANTIĞI
10)FİLM ÇÖZÜMLEMESİ
Adres. Gazetecı Erol Dernek Sk. 11/2
Beyoglu-lstanbul
Tel (0212) 251 67 70 - 244 52 51
T
oplum yaşantımıza
egemen olan zıhnıyet,
evrensel hukuk devleti
ve demokrasının
ılkelen değıl, Şark
kurnazhğının temel
yaşam bıçımı olan takıyyecılıktır
Bu durumu son olaylar
doğrulamaktadır Önıeğın, 24
Aralık 1995 genel seçımlen
sonuçlan takıyyecılık zıhnıyetının
toplumun çoğunluğunca
özümsendığının göstergesıdır
Seçım meydanlannda ortaçağ
zıhnıyetını getırmeye yonelık
taahhütlerde bulunan partı bınncı
partı olmuş, hükümet olabılmek ıçın
ıse geçıcı olarak çağdaş görüntü
verebümek ıçın adeta sannede
senaryoya uygun guzel rol yapan
aktörgıbıdır Dığer bır partı,
mıllıyetçılık bayrağını koltuk
ıhtırası ıçın koltuğuna oturmak
ıstedığı ulkede dalgalandırmakta,
fakat aılevı geleceğını süper ulkenın
bayrağının dalgalandığı ulke
topraklannda gormektedır Başka
bır partı demokrat ve lıberal
olduğunu ıddıa etmekte, (bu
doğrultuda gıtse daha basanlı
olabılırdı) çağdışı bır goruşu
sımgeleyen bır partı ıle seçımlerde
ışbırhğı yapmaktadır Sonuç olarak
takıyyecı zıhnıyetı maharetle
uygulayan bu uç partı, geçerlı
oylann yüzde altmışını almıştır
(yüzde yırmı bır, yüzde on dokuz,
yüzde on dokuz) Toplum,
çoğunluğuyla takıyyecı zıhnıyetı
özumsedığme gore, bu üç partının
bırlıkte koalısyon kurması en uygun
olanıdır Şımdı göstermehk
millıyetçı ve laık partının "Ben
Ataturkçuyüm" demesı ıçtenlıkh
değıldır Ataturk ün beynını çıkanp
govdesını kucaklamaktır
Başbakanhk koltuğu venlsın
Ataturkçulük, laıklık solda sıfır olur
21 asra gırerken temel yaşam
bıçımımız çıkarcılığa dayalı
takıyyecılıktır Polıtıkacısıyla,
yuksek burokratıyla, medyası ıle
toplumun güçlu odaklan ıle,
vargısıyla bunu ozümsemış
durumdayız, anayasamız
takıyyecılık olmuştur Yazılı
olmayan Ingılız anayasası gıbı
Örneğm 3984 sayılı R TK YH K
Yasası'nın35 maddesı beğenılmese
de TRT yönetımının görevını
düşürme yetkısını^ adı geçen kurula,
daha doğrusu RTUK'e verdığı halde
Ankara Tdare Mahkemesı, yasanın
bu açık hükmunu vok sayarak
"Düşürmeye de Bakanlar kurulu
vetkilidir" dıyerek açıkça yasaya
aybn karar verebılmektedır
Kuruluşu yasal olmayan, sonradan
yasal duruma getınlmış olan özel
bır medya kuruluşu, kendı özel
çıkarlanna aykın yasalara uygun
kararlan ve davranışlan hukuk
devleti ve Ataturkçulük adına
somurmekte, ona gore ıktıdan
eleştırmektedır
Mesut Yılmaz'm Açmazlan
A
nayasanın madde
68/2 fıkrasmda,
"Siyasi partiler.
demokratık sıvası
havatın vazgeçilmez
unsurlandır"
hükmu yer almaktadır Sıyasal
partılenn kuruluş ve ışleyışlen, aynı
maddenın 3 fıkrasında
dûzenlenmıştır Bılımsel anlamda
her bır sıyasal partı, anayasal kurum
özellığındedır Sıyasal partıler, basta
anayasa olmak uzere pozıtıf
hukukun güvence ve denetımı
altındadırlar Her partı, hukuksal
konumunu ve ışkyışmı bağımsız
olarak yasalar çerçevesınde
oluşturur Iç bûnyesı ıçınden yetkılı
organlannı saptar Hukuksal
varlığını bu yoldan lcazanır ve
surdürur Bu bağlamda öz partı
bunyesı dışından herhangı bır kışı ya
da kuruluşun partı tuzelkışılığıne
müdahalesı ya da tasarrufu söz
konusu olamaz, olmamalıdır
Hal böyleyken, 24 Aralık seçımlen
sonrasında ANAP Genel Başkanı
Sayın Mesut Yümaz'ın, DYP Genel
Başkanı Sayın Çilier'ı dışlayan,
hukuksal konumunu yok sayan bır
davranış sergıler olduğunu
gormekteyız Sözde kurulmasını
ıster göründüğü ANAYOL
koahsyonuna Sayın Çilier'ı engel
bulduğunu ısrarla öne sürmektedır
Oysa DYP hukuken oluşmuş sıyasal
bır partıdır Başka bır deyışle,
tüzelkışıhğe sahıp anayasal bır
kuruluştur DYP'nın yasal ışlerlığı
partınm yetkılı kılınmış organlan elı
ıle gerçekleşır Hukuken yetkılı
kılınmış bır sıyasal partı genel
başkanını dışlamak, gerçekte yasal
düzene karşı çıkmak demektır
Kışısel önyargının, duygulann
hukuk duzlemınde yen yoktur
Hukuk duzenı pozıtıftır ve pozıtıf
düşünmeyı gereklı kılar Hukuka
aykın olumsuz yaklaşım, Sayın
Yılmaz'a ve ANAP'a kazanım
saglamayacaktır 12 Eylül'ün sıyasal
partılen kapatan göruşünun, 12
Eylül ürunü ANAP Genel Başkanı
tarafından benım^endığı
Medya, Atatürkçulük ve fıkır
ozgürlüğu gıbı kutsai kavramlara
şeklen sığınarak Ataturkçuluğu ve
fikır ozgurluğunu kokunden yok
etmeye azımlı yaratıklan sahneye
çıkararak hak etmedıklen değen
onlara kazandırmakta, o vesıle ıle
kendısı de aslında maddı varlığını
zengınleştumey ı amaç
edınmektedır Maddı varlığını
zengınleştırmek ıçın Ataturkçulük,
fıkır ozgüriüğu, laıklık, hukuk
devleti gıbı kavramlar maddı çıkar
ıçın somurulmektedır Bu zıhnıyet
gerçek köktendrncılerden daha
zararlı hale gelmıştır
Sonuç:
Demokrası olmadan çağdaş devlet
olunmaz Hukuk devleti olmadan
demokrası olmaz Takıyyecılıkten
uzaklaşmadan gerçek yurtsever
olunmaz
RahmiOzel
(Hukukçu / Uşak)
anlaşılmaktadır "BenGenel
Başkanım, rakıp partiyi çökertmek
için her taktığı denerim" yaklaşımı
yanıltıcıdır Hukuk temelıne
dayanmak zorundadır Sayın Yılmaz
Aksı halde kargaşaya davetıye
çıkarmış olur
Bundan sakınması başlıca görev ıdır
Halde ve gelecekte sıyasal yaşamda
parlak bır yer edınmek ıstıyorsa
hukuku gozeten pozıtıf düşünme ve
uygulama yontemını zaman
geçırmeksızın benımsemelıdır
Bunun ılk adımı,
Sayın Ecevitkılavuzluğuna son
vermek olmalıdır
Avukat / H. Tuncay Yener
PENCERE
Parlamentonun Döıfte
Biri Medreseli...
550 sandalyelı Meclıste 83'u Refah Partılı, 137
ımam-hatıp çıkışlı mılletvekılı var
Parlamentonun dorte bırını ımam-hatıplıleroluştu-
ruyor, bunlar bırfıkte sıyaset yapıyorlar, kafalannda-
kı tasarım, bugun sayısı 565 olan ımam lıselerını
1000'eçıkarmaki
Arkadaşımız Ayşe Yıldınm, bu bılgılen verdıkten
sonra (Cumhunyet, 24 2 1996) dıyor kı
"Başbakan Tansu Çiller'/n, 24 Aralık seçımlenne
10gun kala, şube bıçımınde açılan ımam-hatıp lıse-
lenne bağımsız okul statusu tanımasından cesaret
alan dıncı çevreler, Turkıye genelınde 200 okulun da-
ha yapımına başladı Istanbul'dakı ımam-hatıp lıse-
sının sayısı 27'den 39'a çıkacak Halen bu okullar-
da okuyan oğrencı sayısı, 60 bın dolayında 565
ımam-hatıp lısesırde ıse yanm mılyon oğrencı var "
Saıdı Nursı tankatının bır kolu olan Fethullahçılann
yurtıçınde ve dışında 135 okulu, 400'u aşkın oğren-
cı yurdu bulunuyor Fethullah Gulen, 1995 sonu ve-
nlerıne gore, 2 vakrf, 12 şırket, yurtdışmda 9 unıver-
sıte, 121 ltse açmış
Dıncıler, 1923 Devnmı ıle kurulan "mıllı eğıtım du-
zenı"r\\ tersıne çevınyoriar
•
1924 yılında "Öğretım Bırlığı Yasası" çıkarıldı,
"medrese eğıtımı" kaldırıldı
"Medrese eğıtımı" yalnız bıze ozgu değıldır, orta-
çağ Avrupası'nda bu tur öğretım geçertıyclı, ozetı şu
tumcede pek guzel vurgulanmıştır Gerçeğe gıden
yol, akıl yolu değıl, şenatyoludur
Mustafa Kemal, 1923 Devnmı'nı "akılcı, çağdaş,
laık, bılımsel oğretım"den geçmış yenı kuşaklara
emanet etmek ıstıyordu, Mıllı eğıtım bu amaçla ku-
ruldu, ılk donemlerde buyuk başan sağladığı kuşku
goturmez, ama, çok partılı rejımden sonra başa ge-
çen merkez sag ıktıdarlann hımayesındekı şerıatçı-
lar, cumhunyetçı oğretmenlere amansız bır
savaş aç-
tılar, ımam okullannın süreklı çoğaltılması, bu sava-
şımının geleceğe yonelık planlanmasında yer alıyor-
du
Amaç, Cumhunyetçı oğretımı tersyuz etmektı
Şenatçılar bu yolda başanlıdırlar
RP'nın "1000 ımam-hatıp okulu" tasanmı, devte-
tın ya da ozel kurumlann uygulamalanyla hayata ge-
çınlırse, Turkıye Cumhurıyetı'nın oğretımı, Osmanh
donemındekı gıbı yenıden medrese yontemıne otu-
racaktır, bunun sonucu da şenatçı genç kuşaklann
Cumhurıyet'ın geleceğıne el koymaları anlamını ta-
şır
Hıç kımse kendı kendını aldatmasın, medrese ka-
falı başbakan, valı, kaymakam, mılletvekılı, ışadamı,
polıs muduru, muhendıs, avukat, mımar, profesor,
dekan, rektor ve subayla devlet duzenının ışleyıp yu-
ruduğu ulkeler burnumuzun dıbındedır
•
Zorunlu öğretım ülkemızde beş yıldır
Yalnız ılkokul zorunludur
Oysa bu duzeyde gen kalmış devlet sayısı yeryu-
zunde ıkı elın on parmağını geçmez
Turkıye, 197O'lı yılların ılk yarısından ben zorunlu
oğretımı 8 yıla çıkarmayı amaçlıyor, çoğu ulkede bu
sureç 12 yıla ulaşmıştır
Zorunlu öğretım 8 yıla çıkarılırsa ımam-hatıp lıse-
lennın orta bolumlen de yenı duzene gore ayarlana-
caktır Daha başka deyışle butun çocuklanmız on-
ce 8 yıllık çağdaş eğıtımden geçecekler, akıl ve bılı-
mın yol gostencılığındekı öğretımle 16 yaşına ülasa-
caklar daha sonra mesleklerını seçecekler
ÇocukJarımızı çok kuçuk yaşta ele geçırıp kafata-
nnı yıkamayı şenatçı polıtıkanın geteceğe donuk plan-
lama sıyasetıne donuşturmuş olanlar, Turkıye'de zo-
runlu öğretimin 8 yıla çıkanlmasına karşı koyuyoriar
Tasanm da 20 yıldan ben hayata geçırılemıyor
•
Cumhunyet Turkryesı yenı kuşaklann öğretımını
medreseye bıraktıkça, geleceğını şerıatçıya dev-
redecek
ACI KAYBIMIZ
Günsel Ural'ın eşı, Aydın Ural ve Bora Ural'ın babalan,
Yonca'nın dedesı, edebıyatçı, yazar
ORHANURALvefat etmıştır Cenazesı 26 Şubat 1996 Pazartesı (bugün)
Kocatepe Camıı'nde kılmacak öğle namazından sonra,
Karşıyaka Mezarlığı'nda defhedılecektır
AİLESİ
Çelenk gondenlmemesı ısteyenlenn Türk Eğıtım
Vakfı na bağışta bulunmalan nca olunur
VEFAT
Baromuzun 3968 sıcıl sayısında kayıtlı
Av. MAHMUT FERİDUN
HEKİMOĞLU
v efat etmıştır
Azız meslektaşımızın cenazesı 26 02 1996 Pazartesı
gunü (bugün) Moda Camıı'nde kılmacak öğle
namazını müteakıp ebedı ıstırahatgahına
defhedılecektır MerhumaTann'dan rahmet, kederlı
aılesıne ve meslektaşlanmıza başsağlığı dılenz
tSTANBUL BAROSU BAŞKANUĞI
VEFAT
Merhum Remzı Değırmencı ve Sare Değırmencı'nın
oğullan, Yaşar Sayım ve Zehra'nuı kardeşlen,
Denız'ın babası. Sezer ın sevgılı eşı
LÜTFİ
DEĞİRMENCİ'yi
24 02 1996 Cumartesı gunü elım bır trafik kazast sonucu
kaybettık Cenazesı 25 02 1996 Pazar gunü Kozlu
Mezarlığı'nda defhedılmıştır Sevenlennın başı sağolsun
AÎLESt
AKLIN YOLU BİRDİR
KİTAP DOSTLARI
Sıze venlecek ış adreslenne gıderek yenı kıtap dostlanyla
tanışırken ortak uretımı hakça böluşmeye ne dersınız''
Iyı yaşamak ıçın kazanmak zorundaysanız,
Gelıp bır haftahk satış eğıtımımıze katılarak zamanı
dürüst yollarla en kısa sürede paraya çevınn
Boş zamanı olan emekhler, lıse mezunu baylar-bayanlar,
GELBAL Basın Yayın Ltd. Şti.
fstıklalCad Küçükparmakkapı Sok 10/1 Beyoğlu
(Zıraat Bankası'nın karşı sokağı)
Başvurular salı gunü saat 17 00'ye kadar geçerlıdır