04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1996 PA2ARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Unutulmaz Bakan: Hasan Âli Yücel Hasan Âb Yücel, toplumu durağanlığa surükleyen dınsel eğıtım ve öğretimin karşısma hümanıst dünya görüşüyle dıkılmıştır Dının "cıhat" yönüyle değıl, süreklı msanlara ıyılığı, güzellığı, Tann severlığı öne alan nıtehklen dıle getırmeye çalışmıştır. NADİRGEZER O rtaçağ Avrupası'nın bağ- naz dünya görüşünden Rönesans'a ulaşmasında humanızmın büyük etkı- sı olmuştur Humanızm, bır değışıırun, ınsana da- ha başka bır gözle bakışın adıdır Huma- nıst değerler bır toplum ıçın önemlıyse bu onem dun olduğu gıbı bugun de, ya- nn da değennı hıç yıtınneden koruya- caktır Hümanıst değerlerden soz açıldı mı onun ad babası olan Erasmus'tan soz et- memek olanaksızdır Bır de aynı çağı onunla paylaşmış olan düzeltımcı (re- formcu) Luther'den1 On beş ve on al- tıncı yuzyıllan bırlıkte yaşamış olan bu ıkı ûstun ınsanın her ıkısı de fılozoftur Her ıkısı de Tannbılım (teolojı) eğıbmı görmuş, dûnva görûşlen arasında koşut- luk oluşmuştur Buna karşın, toplumsal ve dınsel ola) lara bakış açılannda tama- men bırbınne ters devtnımlen benunse- mışlerdır Erasmus, çok ılgınç, yaşamı suresınce dınsel dunya goruşunu yaşadı- ğı çagın gelışen ınsancıl değerlenne hıç- bır zaman kanştırmamış, hümanıst dun- ya goruşunu dınsel değerlenn ustunde tutmuştur Bu da ona ayn bır saygınlık kazandırmıştır Ulaştığı doruktan yureğı sızlayarak dınsel kavgalan gozlemek zo- runda kalmıştır Kuşkusuz, Luther de çağının bır duşun adamıdır Ama o, Erasmus'un hümanıst dunya görüşünden çok tedırgındır Onu kendı düzeltımcı dünya görüşüne çeke- bılmek ıçın çok uğraş vermıştır Erasmus ıse dınsel kavgalardan uzak durmuştur hep' Luther'ın ortaya koymaya çalıştı- ğı dınsel ağırlıklı dünya goruşunu bırtur- lu benımseyememtştır Luther, tncil'i Al- mancava çevirmekle çok onemlı bır işle- vı yenne getırmısür Dınsel ınançlan so- müren, o inançlan para>a çevirmeye ça- hşan küiseye karşı açmış olduğu savaşımı kazanmıştır. Ve bu kavganın sonu, yenı bır oğretının doğmasına neden olmuştur Protestanlık1 Bütün bu ustun başanla- nnakarşın, Erasmus'un hümanıst dünya goruşunden süreklı tedırgın olmuştur Luther1 Onun ıçın de yerlı yersız, Eras- mus'a saldırmıştır Erasmus, dınsel sa- vaşlardan ıgrenırken Luther, toplumu bır ıç savaşa surüklemenın kışkırtıcılığını yapmıştır Insanın acımasızca yakıldığı bır donemde Erasmus ınsanlığa şöyle seslenmıştir a Birinsanıyakmak,bir<>ğ- retiyi savunmak değiL bır ınsanı otdür- mek demektır."Erasmus ınsana ınsancıl değerlerle yaklaşıyor, onun us bağımsız- lığına ve özgûrluğune çok önem venyor- du Duşuncedebağnazlık.devınımdeöz- gurlukten yoksunluk, toplumsal gelışme- lenn önünde en büyük engeldı Tartışıl- dıkça uzayıp gıden, hep aynı eksen çev- resınde dönüp dolasan, yenı yenı düşun- celer üretmeyen, ağız kavgalanndan olümiere doğru uzanan boylesı çekışme- lenn toplumsal uyanışa ne katkısı olabıl- dı kı1 Onun ıçın Erasmus, 'Luther dtişü- nıi'nun hep uzağında kalmış, onun kav- gaya yonelık devınımlenne karşı gelmış- hr Humanızm ortaçağ bağnazlığını altust etmış, yepyenı bır duşün dünyasının doğ- masına neden olmuştur O yıllarda ıç sa- vaşlar, onlenmesı güç boyutlara ulaşınca, Luther bu kez savaşa kışkırttığı ınsanla- ra karşı gelmış, çevresını saranlara şöy- le demıştır "İşte bunun için azız efendi- krim, onlann kafalannı kopartm, geber- tin, boğun; burasını ve orasını kurtann! Bu savaşımda olseıuz de bundan kutsai birölüm oiamaz!" Luther ışte boylesı of- keiı ve kın dolu çıkışlar yaparken Eras- mus, o yuce yennden toplumu uvanyor- du " Ben özgürliığu seviyonım!.. (...) Bir- kaç anlamsız sav v uzunden butun yeryû- zıinü kavgaja surukJemek doğru bîr dav- raıuş nndır?" • • • Buyük eğıtımcı Hasan Âli Yucei, ba- kanlığı suresınce kendı aydınlanmızla gonul bırlığı yapmış, beş yuze yakın dün- ya soyyapıtını topluma kazandırmıştır Bu yapıtlann onsözunde şoyle demıştır "Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve du- yuş aşamasu ınsan varhğının en somut şe- kilde anlatunı olan sanat eserlerinın be- nimsenmesMe başlar... Sanat şubeleri ıcınde edebrvat, bu anlatunın zihin oğeie- ri en zengin olarudır." Buradan anlıyoruz kı Hasan Âli Yücel, bır hümanısttır Eras- mus dünyasının yansımasını görüyoruz onda' Ortaya koyduğu çağcıl ve laık eğıtım anlayışıyla o, ınsan ozgurluğun- denveusbağımsızlığındanyanadır Bağ- naz duşüncelerle örulmüş bır eğıtım ve öğretım ızlencesı, ınsana yol gostencı olamaz Toplumlan yenı çağcıl asamala- ra surukleyemez Onun da otesınde top- lumsal gelışmelenn önune bır engel oluş- turur Hasan Âli Yucel de hem bır felse- fecıdır hem de gorduğu eğıtım dınsel ağırlıklıdır Amayuksekoğrenımını gor- duğu felsefe, onun duşun dunyasını de- ğıştırmış, gerçeklen özumseme yucelığı- ne ulaştırmıştıronu Yaşadığı donem, ay- nı Erasmus ve Luther'ın yaşadıklan dö- nemler gıbı bunalımlarla kargasalıklar- la dolu bır donemdır Ulusal Kurtulus, Sa- vaşı'nın en acı gunlennden geçmış, ba- ğımsızlığı ve ozgurluğu yıtırmenın ne demek olduğunun acılannı yaşamıştır O Kemalist dunya goruşunu, Erasmus'un hümanıst dünya goruşuyle butünleştır- mış, eğıtım ve öğretıme yepyenı bır bı- çım vermıştır O, tam bır Ulusal Kurtu- luş Savaşı'nın "Kuva-yı Milliyecisi"dır Yaşamı suresınce bu çızgıden hıç sapma göstermeyen ustun nıtelıkiı bır sıyaset adamıdır o1 Ne yazık kı tıpkı Erasmus gıbı o da yaşamının son yıllannda yalnız- lıga ıtılmtşür Erasmus'un şuılgmçtum- cesı ne guzeldır "Düşmanlan/n çogab- yor, dostlanm ise gırtikçe azaltmakta!" Ozgurluk ve bağımsızlıktan urken yo- netım bıçımlen, ozgürlüğu ve bağımsız- lığı kendılen ve toplum ıçın vazgeçılmez bıryaşam şeklı olarak gorenlere katlana- maz Onlann dünyasını yakıp yıkarak yok etmeye çalışırlar Oysa Hasan Âli Yücel, toplumu durağanlığa surükleyen dınsel eğıtım ve öğretimin karşısına hü- manıst dunya görüşüyle dıkılmıştır Dı- nın "cihaf yönuyle değıl, süreklı ınsan- lara ıyılığı, güzellığı, Tann severlığı one alan nıtehklen dıle getırmeye çalışmış- tır Dınde kavgayı asla benımsememış, ulusal bütünluğu oluşturan Kemalist du- şuncelenn, Atatürk devnmlennın savu- nucusu olmuştur tyi Vatandaş, tyi İnsan adlı yapıtında dın konusuna şo> le değın- mıştır a Be\azderiliyi,KızıIderili'denayı- ranı kendinden savmavan peygamberı- mjzin getirdiği dın. butun msanlara ıyı in- san olmayL kendını ustun gormeyip yal- nız çalışmakla kazanarak namuslu yaşa- mayı emreder." Çoğu kez, bağnaziarca "dinsiz"lıkle suçlanan bu üstun ınsan yaşamının sonuna dek duşun dunyasını korumuştur Ve yıne de yazık kı, en bü- yuk vefasızlığı kendı partısınden gor- müştur Koy Enstıtulen gıbı dunya eğıtım ta- nhınm en gözde okul anlayışının gelıştı- nlmesınde Tonguç'un onunu açmış, oz- gur bır ortam ıçınde laık eğıtım ve oğre- tımın oluşmasına onderlık etmıştır Pek çok koy çocuğunun onunu açmış, Ata- turk devnmcılığmı benımsemış bır oğret- men kuşağı yetıştırmıştır "Yedi yıL yedi a>, yedi gun" olarak nı- telenen bakanlık surecını çok ıyı değer- lendımuş, ulkemızın bütununu kucakla- yacak devınımlenn yaratıcısı ve ızleyıcı- sı olmuştur Çevın yapıüanndan resme, resımden heykele ve tıyatroya doğru açı- lan butun sanat daliannda özendıncı ve üretıcı etkenlen yaratmaya çalışmıştır Unıversıte bağımsızlığına doğru kurum- laşma, onun bakanlığının ayn bır onuru- dur Ne yazık kı onun ardıllanndan hıçbı- n, ondakı gerçeklığe ulaşamamış, sev ım- sız ve nıtehksız düşunce yapılanyla ul- kemızın eğıtım ve öğretımını ıçınden çı- kılması guç, bağnaz bır yapıya ulaştır- mışlardır Bu yuce ınsanı, ölumunun otuz beşıncı yılında (26 Şubat 1961'de yıtır- mıştık) saygıyla anıyor. anısı onünde Koy Enstıtülu bır koy çocuğu olarak ıç- ten bır sevgıyle eğılıyorum ARADABIR Prof. Dr. BEDI N. FEYZtOĞLU eüven Duyulmaymca...Demokratık ülkelerde hukumetler, parlamentolann oluşumuna gore değışık şekıllerde kurulurlar Bır partı parlamentoda çoğunluğa sahıpse, huku- metın o partı başkanı tarafından kurulması olağandır Hıçbtr partı, tek başına, partamentedakı sanda/ye- nın çoğunluğunu elde edememış ıse hukumetın ıkılı veya uçlu koalısyonlarca kurulması zorunlu hale ge- lir Koalısyona katılacak partılenn, hukumette uygula- yacakian polıtıkayı bır protokolle tespıt etmelen de usuldendır Bu protokol, koalısyon hukumetının ızleyeceğı po- lıtıkanın esaslannı tespıt eder Artık o koalısycxia ka- tılan partılenn kendı partı programları bır yana bırakı- lır, bakanlıklardan hangısı hangı partıye venlırse venl- sın, ızlenecek polıtıkada sadece protokole uygunluk aranır Boyle olunca da bakanlıklann koalısyona gı- ren partıler arasında boluşulmesı gerçek, samımı bır koalısyonda problem olmaz Bızde ıse, Anavatan ıle Refah Partısı arasında ku- rulmasına çalışılan koalısyon hukumetınde, gunlerdır, bakanlıklann partıler arasında boluşumu en onemlı mesele olmakta devam edegelmektedır Bu arada, butçe nedenı ıle butun bakanlıklaria ade- ta bır koordınasyon kurmak durumunda bulunanMa- lıye Bakanlığı'nın ıkı partıden hangısıne venleceğı ko- nusu bır turlu halledılememektedır Ozellıkle, yenı hu- Kömette Hazme IvMsteşarrrtjröa, Ba^fcâkantıK yertne, asıl yerı olan Malıye Bakanlığı'na bağlanacaksa, o za- man Malıye'nın onemı çok daha artacak demektır Dığer bakanlıklann ıkı partı arasındakı dağıtımında da, her bırıne bağlı bankalar, İD Teşekkullen vs gıbı kuruluşlar da dıkkate alınarak bır guç dengesı kurul- maya çalışıldığı anlaşılmaktadır Âslında, daha once belırttığımız uzere, koalısyon hukumetınde uygulanacak polıtıka, protokolle tesprt edıkjığı cıhetle, her bakanlık, oraya tayın edılen baka- nın mensup olduğu partının programına değıl, proto- kol hukumlenne bağlı olacağından, bakanlıklann şu veya bu partıye venlmesının hıçbır farkı olmaması ge- rekır Fakat, konuyu ıçtenlıkle ve protokol hukumlenne bağlı kalmaksızın, her bakan, başına geçtığı bakanlı- ğı, protokolu hıç kaale almadan sırf kendı partısı ya- ranna çalıştınr, ulkenın genel yaran yenne kendı par- tlıtennın çıkannayurutmeye kalkarsa, o zaman ışte hu- kumet bır koalısyon olarak değıl, ıkı başlı, ıkı sıyası gu- rubun çekışmesı seklınde ışletılme durumunda kalır Aynca, Mıllı Selamet Partısı uygulamasından ben bı- Bnen "kadrolaşma" gayretıne Refah Partısı'ncedegı- nşılecek olursa, ulkenın geleceğının nasıl bır yon tu- tacağı lyıce belırsızleşecek demektr Koalısyonu kurmaya çalışan ıkı partının kunmayia- nnın gunlerdır ve gecelerdır çalışarak ancak, (o da olumsuzlukla) sonuçlandırabıldıklen goruşmeler, bu menfaat çekışmelennın bır gostergesı olsa gerektır Hukumetı kuımakla gorevlendırılen partı başkanı, karşı taraftan ıstedığı guvenceyı, bakanlıklann payla- şılmasında dahı bulamamış ıken, ulkenın ustun yarar- lannın ve anayasanın gereğı olan laık, Ataturkçu, çağ- daş, aydınlık bır polıtıkanın tavızsız yurutuleceğı hu- susundakı guvenceyı acaba nasıl bulabıleceğını örv gorebılmekte mıdır^ Nıtekım cumartesı gunu, Refah'ın protokole uya- cağına guven duyulmadığı ıçın anlaşma da olamadı Kamu Çalışanlan ve Toplusözleşme SÜLEYMANRIDVANOĞLU5o^a///izme/-5e/ı Genel Basın Yayınve Halkla tlişhler Sekreterı K amu çalışanlan, 1990'larda baş- satırlarda değınılecek olan Grev ve Toplu Iş Soz- lattıklan hukuksal, eylemsel (fı- leşme hakkının yasal, fakat kullanım engelıyle ılı) ve meşru mucadelelen sonu- karşı karşıya olduğu gerçeğını gormekteyız cunda sendıkalannı ve ust kuru- Kamu çalışanlannın tırnakla kazıyarak bırçok luşlan olan Kamu Emekçılen şeydenozvendebulunarakkurulmaşolan vebaş- Konfederasyonu'nu (KESK) kur- langıçta önculenn sahıplendığı, bugün ıse kıtlesel- lattıklan hukuksal, eylemsel (fı- ılı) ve meşru mucadelelen sonu- cunda sendıkalannı ve ust kuru- luşlan olan Kamu Emekçılen Konfederasyonu'nu (KESK) kur- dular Bugunku sorun, sendıka kurmak ya da sen- dıkalann yasallığını tartışmak değıl, orgutlu güç- lennı, haklılıklannı ve yasallıklannı kullanarak toplu ış sozleşmesı ımzalamaktır Devlet, gelınen bu noktada çozumu kendı lehı- ne ve ıstedığı gıbı çozebılmek ıçın kamu çalışan- ianna yonelık yenı tuzaklarhazırlama eğılımınde- dır Bır yandan Guvenlık Kurulu, ote yandan ser- mayenın borazanlığını yapan bazı parlamenterler TV programlannda, "Biz, kamu calışanlanna sen- dika hakkı verecektik, ama onlar Ankara sokak- lannda 'Anayasamızı bız vazanz' dediklerinden, Medis, ıradesinı koydu ve tepkı olarak Mecüs'te- kı kamu çalışanlannın sendikalaşmasını reddetti' 1 dıyerek goruş belırtmışlerdır Bu ıse sıyasal oto- ntenın sıkışıklığının ve şaşkmlığının en belırgın gostergesıdır Dıkkatlıce bakıldığında sıyasal ık- tıdar, Sabancı ve Baydur ıle aynı orkestrayı çala- rak kamu calışanlanna saldınlannı arttırmakta- dırlar Boylece devletın ışveren olarak sermaye ıle aynı saflardabırleştığı gorulmektedır Bubağlam- da, sıpıfsal olarak, çalışanlann da aynı saflarda bırleşip guçbırlîğı yapmak zorunda olduğu sonu- cu ortaya çıkacaktır Kamu çalışanlan, oynanmak ıstenen oyun kar- şısmda dıkkatlı olmak, kazanımlanndan ve ıstem- lennden bır adım olsun genye gıtmemek zorun- dadırlar Aksı halde bugunku durumdan da gen "yasal ve anayasal yasaklarla" karşı karşıya kal- malankaçınılmazolacaktır Kamu çalışanlan, ev- renscl bır hak olan sendıka kurma hakkının uzan- tısı olarak grev ve toplusözleşme yapma hakkını kullanabılırler Ülkemızde "mcmur" dıye tanımlanabılecek olanlar, genel mudurler, müsteşarlar ve ust duzey borakratlardır Bunlann dışında kalan ve sayılan 1 7 mılyonu bulan kamu hızmetlennde çalışanlar ıse memur değıl, kamu çalışanlan ya da kamu go- revlılendır Kamu çalışanlan "Grevsiz bir sendi- kalaşmaıun süahsız bir ordu kurmaktan hiç farkı yoktûr" ılkesınden hareketle amaçlanna ulaşın- caya kadar mucadele etmelıdırler Bugun, ılenkı leşen sendıka mucadelesınde neden toplusözleş- me yapılamadığını sorgulamak gerekır Bugun ar- tık sendıkalann yasal olup olmadığı tartışılma- maktadır Sendıkalann yasal olduklan genel ka- bul goren bır goruştur Aksı olsaydı bugun sendı- kalar kapalı olacaktı ve kongrelennı yapamaya- caklardı En son yapılan anayasal değışıklık ıle de (kamu emekçılennın ısteğı doğrultusunda olma- yan) en radıkal kesım bıle sendıkalann yasallığı- nı kabullenmış oldular Dolayısıyla yasal olarak kabul goren bır göruş doğrultusunda kurulan sendıkalar, toplusözleşme yapma hakkına sahıptır (kı bu gerçekleştınldı Tum Bel-Sen orneğı), ışverenle uzlaşılamaz ıse grev karan alınarak uygulanabılır Çunku, kamu çalışanlan sendıkalan, sıyası ıktıdar temsılcılen tarafından defalarca kapatılmış yasaklanmış, ya- sadışı ılan edılmış, ancak açılan davalarla yargı ka- ranyla tekrar açılmışlardır Kamu emekçılennın sendıka kurmalan ya da kurulmuş olan sendıka- lara uye olmalan, demokratık sıstemın temel ko- şullanndan bınsıdır Bugun artık bu kabul gor- mekte ve de hıç tartışılmamaktadır TBMM tara- fından onaylanmış Kanun Hukmunde olan ulus- lararası sözleşmeler (tnsan Haklan Evrensel Bıl- dırgesı sendıka kurma hakkını, 98 sayılı ILO soz- leşmesı sendıkalaşma ve toplu pazarlık, 87 sayılı ILO sozleşmesı sendıka hakkının korunmasını ve grev hakkını, 151 sayılı 1LO sozleşmelen toplu pa- zarlık sorununun çozüm yontemını, Avrupa Şartı toplu pazarlık ve grev hakkını) kamu emekçılen- ne toplusözleşme ve grev hakkını tanımıştır Bu- radakı sorun kımılenne gore ulusal hukukun ge- çerlı olduğu, kımılenne göre evrensel hukukun geçerhhğıdır Çağımızda artık ulusal hukukun, evrensel hu- kukun bır uzantısı olarak kabul gorduğü gerçeğı, genel olarak hukukçularca da ıfade edılmektedır Çalışanlar ve ışverenler herhangı bır aynm yap- maksızın, önceden ızın almadan, ıstedıklen kuru- luşlan kurmak ve yalnız bu kuruluşlann tüzükle- nne uymak koşuluyla, bunlara uye olmak hakkı- na sahıptırler(87 sayılı sozleşme madde 2) Bura- da orgütlenn ve uyelenn sadece kendı tuzuklen- ne uyacaklan anlatılmaktadır Dolayısıyla orgut- lenn tuzüklennde toplusözleşme yapma ve grev hakkını kullanma hukumlen varsa bunlann uygu- lanacağı anlamını taşır Kamu makamlan, bu hak- kı sınırlayacak ya da bu hakkın yasaya uygun şe- kılde kullanılmasına engel olacak nıtelıkte her tur- lu mudahaleden sakınmalıdır (87 sayılı sozleşme madde 3) Yukanda anılan sozleşmelerle olsun, mahkeme kararlanyla olsun, artık kamu emekçılen sendıka- lannın yasallıklan yargı tarafından da onaylanmış durumdadır Sendıkalann bınncıl ışlevı kanarya bakmak değıl uyelen adına toplusözleşme ımza- lamaktır Toplusözleşme ve grev hakkına karşı çı- kan, olaylara tek pencereden bakan çok az sayıda hukukçu tarafından, fılan ulkede kamu çalışanla- n sendıka kuruyor ama yasalannda toplusözleş- me ve grev hakkı yok denılıyor Bu, duz bır man- tıktır Duzmantıkgozüylebakılırsadoğrudur Oy- sa adı anılan ülkelerde mahkeme kararlan yasay- mış gıbı kabul gormektedır Orneğın ABD'de (ış- çı sendıkalan dahıl) grev hakkını tanıyan açık bır anayasal hukum bulunmamasına karşın grev uy- gulamasma ılışkın yasal çerçeve Bırleşık Devlet- ler Yuksek Mahkemesı kararlanna gore şekıllen- mıştır Bu goruşler ışığı altında, sıyası ıktıdar temsıl- cılennce defalarca keyfi olarak kapatılan ancak mahkeme kararlanyla yasallaşan ulkemızdekı ka- mu çalışanlan sendıkalannın "Sendika kurma hakkının bir uzannsı olarak toplu görüşme ve grev hakkının' olduğu ortaya çıkacaktır Yeter kı bırey- ler sendıka kurma yasağını psıkolojık olarak us- lanndan attığı gıbı bu yasağı da atabılsınler Tabu kı haklan kazanmak ıçın zaman, eylem ve muca- dele gereklıdır Fıılı ve meşru zemınlerde kazanı- lan sendıka hakkı gıbı toplusözleşme ve grev hak- kı da kullanılacaktır Kamu çalışanlan 20 Aralık 1994, 20 Nısan 1995 v e en son 17 Ekım 1995 'te ış bırakma (grev) haklannı kullandılar Bunlann yanında Tum Haber-Sen uyesı 740 PTT çalışanı 2 gunluk ış bırakmadan dolayı Bursa'da yargı onu- ne çıkanlmış ve hukuken suçsuz bulunmuşlardır Kamu emekçılennın bu haklan vardır Yeter kı kendı haklannı kullanabılsmler Haklar kullanıla- rak elde edılır, ven lerek değıl Yasaklar yasalarda değıl, çalışanlann kafalanndadır Grev ve toplu- sözleşme hakkı, sendıka kurma hakkının bır uzan- tısıdır Bu haklar ayn ayn duşunülemez TARTIŞMA Takıyyecilik ve Hukuk Devleti türsak SINEMA KURSLARI BaşJangıç... Kurs Süresi. 2 Mart 1996 10 Hafla (Her Cumartesı) PROGRAM 1)DÜNYA SİNEMASINA GENEL BAKIŞ 2)FİLMİN OLUŞUM SÜREÇLERİ 3)SENARYO YAZIM TEKNIĞİ 4>ÇEKİM PLANLARI KAMERA HAREKETLERİ 5)SİNEMA KAMERALARI VE OBJBOKER 6)VİOEO KAMERALARI 7)AYDINLATMA TEKNİĞİ VE IŞIK BİL6İ8İ 8)FİLM YÖNETİMİ 9)KURGU TEKNİĞİ VE MANTIĞI 10)FİLM ÇÖZÜMLEMESİ Adres. Gazetecı Erol Dernek Sk. 11/2 Beyoglu-lstanbul Tel (0212) 251 67 70 - 244 52 51 T oplum yaşantımıza egemen olan zıhnıyet, evrensel hukuk devleti ve demokrasının ılkelen değıl, Şark kurnazhğının temel yaşam bıçımı olan takıyyecılıktır Bu durumu son olaylar doğrulamaktadır Önıeğın, 24 Aralık 1995 genel seçımlen sonuçlan takıyyecılık zıhnıyetının toplumun çoğunluğunca özümsendığının göstergesıdır Seçım meydanlannda ortaçağ zıhnıyetını getırmeye yonelık taahhütlerde bulunan partı bınncı partı olmuş, hükümet olabılmek ıçın ıse geçıcı olarak çağdaş görüntü verebümek ıçın adeta sannede senaryoya uygun guzel rol yapan aktörgıbıdır Dığer bır partı, mıllıyetçılık bayrağını koltuk ıhtırası ıçın koltuğuna oturmak ıstedığı ulkede dalgalandırmakta, fakat aılevı geleceğını süper ulkenın bayrağının dalgalandığı ulke topraklannda gormektedır Başka bır partı demokrat ve lıberal olduğunu ıddıa etmekte, (bu doğrultuda gıtse daha basanlı olabılırdı) çağdışı bır goruşu sımgeleyen bır partı ıle seçımlerde ışbırhğı yapmaktadır Sonuç olarak takıyyecı zıhnıyetı maharetle uygulayan bu uç partı, geçerlı oylann yüzde altmışını almıştır (yüzde yırmı bır, yüzde on dokuz, yüzde on dokuz) Toplum, çoğunluğuyla takıyyecı zıhnıyetı özumsedığme gore, bu üç partının bırlıkte koalısyon kurması en uygun olanıdır Şımdı göstermehk millıyetçı ve laık partının "Ben Ataturkçuyüm" demesı ıçtenlıkh değıldır Ataturk ün beynını çıkanp govdesını kucaklamaktır Başbakanhk koltuğu venlsın Ataturkçulük, laıklık solda sıfır olur 21 asra gırerken temel yaşam bıçımımız çıkarcılığa dayalı takıyyecılıktır Polıtıkacısıyla, yuksek burokratıyla, medyası ıle toplumun güçlu odaklan ıle, vargısıyla bunu ozümsemış durumdayız, anayasamız takıyyecılık olmuştur Yazılı olmayan Ingılız anayasası gıbı Örneğm 3984 sayılı R TK YH K Yasası'nın35 maddesı beğenılmese de TRT yönetımının görevını düşürme yetkısını^ adı geçen kurula, daha doğrusu RTUK'e verdığı halde Ankara Tdare Mahkemesı, yasanın bu açık hükmunu vok sayarak "Düşürmeye de Bakanlar kurulu vetkilidir" dıyerek açıkça yasaya aybn karar verebılmektedır Kuruluşu yasal olmayan, sonradan yasal duruma getınlmış olan özel bır medya kuruluşu, kendı özel çıkarlanna aykın yasalara uygun kararlan ve davranışlan hukuk devleti ve Ataturkçulük adına somurmekte, ona gore ıktıdan eleştırmektedır Mesut Yılmaz'm Açmazlan A nayasanın madde 68/2 fıkrasmda, "Siyasi partiler. demokratık sıvası havatın vazgeçilmez unsurlandır" hükmu yer almaktadır Sıyasal partılenn kuruluş ve ışleyışlen, aynı maddenın 3 fıkrasında dûzenlenmıştır Bılımsel anlamda her bır sıyasal partı, anayasal kurum özellığındedır Sıyasal partıler, basta anayasa olmak uzere pozıtıf hukukun güvence ve denetımı altındadırlar Her partı, hukuksal konumunu ve ışkyışmı bağımsız olarak yasalar çerçevesınde oluşturur Iç bûnyesı ıçınden yetkılı organlannı saptar Hukuksal varlığını bu yoldan lcazanır ve surdürur Bu bağlamda öz partı bunyesı dışından herhangı bır kışı ya da kuruluşun partı tuzelkışılığıne müdahalesı ya da tasarrufu söz konusu olamaz, olmamalıdır Hal böyleyken, 24 Aralık seçımlen sonrasında ANAP Genel Başkanı Sayın Mesut Yümaz'ın, DYP Genel Başkanı Sayın Çilier'ı dışlayan, hukuksal konumunu yok sayan bır davranış sergıler olduğunu gormekteyız Sözde kurulmasını ıster göründüğü ANAYOL koahsyonuna Sayın Çilier'ı engel bulduğunu ısrarla öne sürmektedır Oysa DYP hukuken oluşmuş sıyasal bır partıdır Başka bır deyışle, tüzelkışıhğe sahıp anayasal bır kuruluştur DYP'nın yasal ışlerlığı partınm yetkılı kılınmış organlan elı ıle gerçekleşır Hukuken yetkılı kılınmış bır sıyasal partı genel başkanını dışlamak, gerçekte yasal düzene karşı çıkmak demektır Kışısel önyargının, duygulann hukuk duzlemınde yen yoktur Hukuk duzenı pozıtıftır ve pozıtıf düşünmeyı gereklı kılar Hukuka aykın olumsuz yaklaşım, Sayın Yılmaz'a ve ANAP'a kazanım saglamayacaktır 12 Eylül'ün sıyasal partılen kapatan göruşünun, 12 Eylül ürunü ANAP Genel Başkanı tarafından benım^endığı Medya, Atatürkçulük ve fıkır ozgürlüğu gıbı kutsai kavramlara şeklen sığınarak Ataturkçuluğu ve fikır ozgurluğunu kokunden yok etmeye azımlı yaratıklan sahneye çıkararak hak etmedıklen değen onlara kazandırmakta, o vesıle ıle kendısı de aslında maddı varlığını zengınleştumey ı amaç edınmektedır Maddı varlığını zengınleştırmek ıçın Ataturkçulük, fıkır ozgüriüğu, laıklık, hukuk devleti gıbı kavramlar maddı çıkar ıçın somurulmektedır Bu zıhnıyet gerçek köktendrncılerden daha zararlı hale gelmıştır Sonuç: Demokrası olmadan çağdaş devlet olunmaz Hukuk devleti olmadan demokrası olmaz Takıyyecılıkten uzaklaşmadan gerçek yurtsever olunmaz RahmiOzel (Hukukçu / Uşak) anlaşılmaktadır "BenGenel Başkanım, rakıp partiyi çökertmek için her taktığı denerim" yaklaşımı yanıltıcıdır Hukuk temelıne dayanmak zorundadır Sayın Yılmaz Aksı halde kargaşaya davetıye çıkarmış olur Bundan sakınması başlıca görev ıdır Halde ve gelecekte sıyasal yaşamda parlak bır yer edınmek ıstıyorsa hukuku gozeten pozıtıf düşünme ve uygulama yontemını zaman geçırmeksızın benımsemelıdır Bunun ılk adımı, Sayın Ecevitkılavuzluğuna son vermek olmalıdır Avukat / H. Tuncay Yener PENCERE Parlamentonun Döıfte Biri Medreseli... 550 sandalyelı Meclıste 83'u Refah Partılı, 137 ımam-hatıp çıkışlı mılletvekılı var Parlamentonun dorte bırını ımam-hatıplıleroluştu- ruyor, bunlar bırfıkte sıyaset yapıyorlar, kafalannda- kı tasarım, bugun sayısı 565 olan ımam lıselerını 1000'eçıkarmaki Arkadaşımız Ayşe Yıldınm, bu bılgılen verdıkten sonra (Cumhunyet, 24 2 1996) dıyor kı "Başbakan Tansu Çiller'/n, 24 Aralık seçımlenne 10gun kala, şube bıçımınde açılan ımam-hatıp lıse- lenne bağımsız okul statusu tanımasından cesaret alan dıncı çevreler, Turkıye genelınde 200 okulun da- ha yapımına başladı Istanbul'dakı ımam-hatıp lıse- sının sayısı 27'den 39'a çıkacak Halen bu okullar- da okuyan oğrencı sayısı, 60 bın dolayında 565 ımam-hatıp lısesırde ıse yanm mılyon oğrencı var " Saıdı Nursı tankatının bır kolu olan Fethullahçılann yurtıçınde ve dışında 135 okulu, 400'u aşkın oğren- cı yurdu bulunuyor Fethullah Gulen, 1995 sonu ve- nlerıne gore, 2 vakrf, 12 şırket, yurtdışmda 9 unıver- sıte, 121 ltse açmış Dıncıler, 1923 Devnmı ıle kurulan "mıllı eğıtım du- zenı"r\\ tersıne çevınyoriar • 1924 yılında "Öğretım Bırlığı Yasası" çıkarıldı, "medrese eğıtımı" kaldırıldı "Medrese eğıtımı" yalnız bıze ozgu değıldır, orta- çağ Avrupası'nda bu tur öğretım geçertıyclı, ozetı şu tumcede pek guzel vurgulanmıştır Gerçeğe gıden yol, akıl yolu değıl, şenatyoludur Mustafa Kemal, 1923 Devnmı'nı "akılcı, çağdaş, laık, bılımsel oğretım"den geçmış yenı kuşaklara emanet etmek ıstıyordu, Mıllı eğıtım bu amaçla ku- ruldu, ılk donemlerde buyuk başan sağladığı kuşku goturmez, ama, çok partılı rejımden sonra başa ge- çen merkez sag ıktıdarlann hımayesındekı şerıatçı- lar, cumhunyetçı oğretmenlere amansız bır savaş aç- tılar, ımam okullannın süreklı çoğaltılması, bu sava- şımının geleceğe yonelık planlanmasında yer alıyor- du Amaç, Cumhunyetçı oğretımı tersyuz etmektı Şenatçılar bu yolda başanlıdırlar RP'nın "1000 ımam-hatıp okulu" tasanmı, devte- tın ya da ozel kurumlann uygulamalanyla hayata ge- çınlırse, Turkıye Cumhurıyetı'nın oğretımı, Osmanh donemındekı gıbı yenıden medrese yontemıne otu- racaktır, bunun sonucu da şenatçı genç kuşaklann Cumhurıyet'ın geleceğıne el koymaları anlamını ta- şır Hıç kımse kendı kendını aldatmasın, medrese ka- falı başbakan, valı, kaymakam, mılletvekılı, ışadamı, polıs muduru, muhendıs, avukat, mımar, profesor, dekan, rektor ve subayla devlet duzenının ışleyıp yu- ruduğu ulkeler burnumuzun dıbındedır • Zorunlu öğretım ülkemızde beş yıldır Yalnız ılkokul zorunludur Oysa bu duzeyde gen kalmış devlet sayısı yeryu- zunde ıkı elın on parmağını geçmez Turkıye, 197O'lı yılların ılk yarısından ben zorunlu oğretımı 8 yıla çıkarmayı amaçlıyor, çoğu ulkede bu sureç 12 yıla ulaşmıştır Zorunlu öğretım 8 yıla çıkarılırsa ımam-hatıp lıse- lennın orta bolumlen de yenı duzene gore ayarlana- caktır Daha başka deyışle butun çocuklanmız on- ce 8 yıllık çağdaş eğıtımden geçecekler, akıl ve bılı- mın yol gostencılığındekı öğretımle 16 yaşına ülasa- caklar daha sonra mesleklerını seçecekler ÇocukJarımızı çok kuçuk yaşta ele geçırıp kafata- nnı yıkamayı şenatçı polıtıkanın geteceğe donuk plan- lama sıyasetıne donuşturmuş olanlar, Turkıye'de zo- runlu öğretimin 8 yıla çıkanlmasına karşı koyuyoriar Tasanm da 20 yıldan ben hayata geçırılemıyor • Cumhunyet Turkryesı yenı kuşaklann öğretımını medreseye bıraktıkça, geleceğını şerıatçıya dev- redecek ACI KAYBIMIZ Günsel Ural'ın eşı, Aydın Ural ve Bora Ural'ın babalan, Yonca'nın dedesı, edebıyatçı, yazar ORHANURALvefat etmıştır Cenazesı 26 Şubat 1996 Pazartesı (bugün) Kocatepe Camıı'nde kılmacak öğle namazından sonra, Karşıyaka Mezarlığı'nda defhedılecektır AİLESİ Çelenk gondenlmemesı ısteyenlenn Türk Eğıtım Vakfı na bağışta bulunmalan nca olunur VEFAT Baromuzun 3968 sıcıl sayısında kayıtlı Av. MAHMUT FERİDUN HEKİMOĞLU v efat etmıştır Azız meslektaşımızın cenazesı 26 02 1996 Pazartesı gunü (bugün) Moda Camıı'nde kılmacak öğle namazını müteakıp ebedı ıstırahatgahına defhedılecektır MerhumaTann'dan rahmet, kederlı aılesıne ve meslektaşlanmıza başsağlığı dılenz tSTANBUL BAROSU BAŞKANUĞI VEFAT Merhum Remzı Değırmencı ve Sare Değırmencı'nın oğullan, Yaşar Sayım ve Zehra'nuı kardeşlen, Denız'ın babası. Sezer ın sevgılı eşı LÜTFİ DEĞİRMENCİ'yi 24 02 1996 Cumartesı gunü elım bır trafik kazast sonucu kaybettık Cenazesı 25 02 1996 Pazar gunü Kozlu Mezarlığı'nda defhedılmıştır Sevenlennın başı sağolsun AÎLESt AKLIN YOLU BİRDİR KİTAP DOSTLARI Sıze venlecek ış adreslenne gıderek yenı kıtap dostlanyla tanışırken ortak uretımı hakça böluşmeye ne dersınız'' Iyı yaşamak ıçın kazanmak zorundaysanız, Gelıp bır haftahk satış eğıtımımıze katılarak zamanı dürüst yollarla en kısa sürede paraya çevınn Boş zamanı olan emekhler, lıse mezunu baylar-bayanlar, GELBAL Basın Yayın Ltd. Şti. fstıklalCad Küçükparmakkapı Sok 10/1 Beyoğlu (Zıraat Bankası'nın karşı sokağı) Başvurular salı gunü saat 17 00'ye kadar geçerlıdır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle