04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
»26 ŞUBAT1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Belediyelerin imar rantı özlemleri, SlT tartışmalannı da ANARP sürecine taşıdı Siyaset SFFe de bıdaştıO K T A Y EKİNCİ Cumhuriyet okurlannın Ankara'daki gözü. kulağı olan Mustafa Balbay'ın dcyımiyle, "AINARP" sürecinin tıkanmasında en önemli etkenin "-ekonomide söz sahibi otaıa" konusundaki anlaşmazlık olduğu söyleniyor. Erbakan bu görüş aynlığını "Beş yıl devletin kasası onlarda kalacak, böyle ortaklık olfnaz" şeklınde özetlerken, Mesut Yılmaz da ekonomınin yanı sıra "diyanef işterinin" de RP'ye bırakılamayacağını vurguladı. Bu tartışma, ANARP'a şu veya bu nedenle karşı çıkanlan şimdilik rahatlatmış görûnüyorsa da aslında kamuoyu yine bu tartışmadaki "asıl görüş aynhğmj" pek kavrayabilmış değil.Öyle ya; "ekonomi" gibi aslında en önemli ve ANARP sürecini tıkayan ekonomik anlaşmazlıklann arasmda, aslında SİT'lerle ilgili yetki pazarhğı da vardı. Toprak yağmasına dayalı bir rant ekonomisinin önünde artık engel oluşturmaya başlayan SlT kararlan, ANAYOL görüşmelerinde de "ulusal kalkınmaya bakışın" yine göstergesi olacak... temel bir konuda ANAP'la RP arasmdakı "poiitika farklınğı" acaba neye dayanıyor? Sorun sadece "kasayı" ele geçirmek mıdir; yoksa o kasanın nasıl dolup, nasıl boşalacağı konusundaki kararlara yön verecek farklı "ekonomik düzen" anlayışlanndan rnı kaynaklanmaktadır?.. 'Pastayı paylaşamadılar' Kuşkusuz asıl anlaşmazlığın biçımde değil *içerikte"olması gerekiyorsa da bu tür konular nedense kamuoyuna artık yansıtılmadığından, herkes ister istemez "pastayı paylaşamadılar" şeklindeki yorumlarla yetinıyor. Erbakan'ın ve Yılmaz'ın da yine içeriğe değil, "görünüşe" dayalı olarak yaptikJan açıklamalar yüzünden, ekonomi konusunda neden birbirlerine "güvensizlik" duyduklan da adeta bir "sır" gibi geride kalmış oluyor. Oysa bu konuda bazi önemli ipuçlan, ANARP için sürdürülen "teknik çahşmalar" sırasında ortaya çıkmıştı. RP'liler, iktidarda olduklan belediyelerin daha iyi hızmet verebilmesi içın "yerel yönetimiere kaynak sağtayabilecek'" kurumlara özel birönem \erdiler. Kentlerdeki güçlenmenin tek başına iktıdar yoiunu da güvence altına alacagını varsayarak "betediyelerin hamisi' olmak istediler. Benzer bir yetki talebi, yine RP'lilerin "SİT alanlannT kendi kontrolleri altında tutma ısrarlanyla da ortaya çıktı. Yalçın Doğan'ın 24 Şubat 1996 tarihlı Milliyet'teka köşe yazısında "RP'nin SİT AşkıL" başlığıyla yorumladığı bu istek de aslında kültürel içerildi değil. yine "ekonomik Beykoz ve Sarıyer'e koruma JBakanlıktaıı SİT kararuıa destek • Kurul, SlT alanı ilan edilen bölgelerdeki "Koruma Amaçlı Planlama ve Doğal SlT Dereceleri"nin belirlenmesine yönelik ilke ve kurallann saptanması çalışmalannı sürdürüyor. ocaklannınMEHMET DEMtRKAYA Orman Bakanlığı, Bey- koz ve Sanyer ilçelerini "Doğal SİT Alanı" ilan eden Istanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koru- ma Kurulu karanna destek verdi. ITÜ Mimarlık Fakûl- tesi Şehir ve Bölge Planla- ması Bölümü. Istanbul'daki üç kurula gönderdıği rapor- da, orman alanlann ve su toplama havzalannın doğal SlT alanı olarak ilan ediJme- sini istedi. Kurul, SlT alanı ilan edi- len bölgelerdeki, "Koruma Amaçlı Planlama ve Doğal SÎTDerecelerTnın belirlen- mesine yönelik ilke ve ku- rallann saptanması çalışma- lannı sürdürüyor. Orman Bakanlığı Istanbul Orman Bölge Müdürlüğü, Istanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koru- ma Kurulu Müdürlüğü'ne gönderdiği yazıda, Beykoz ve Sanyer StT alanlannda- ki her rürlü yapılaşmanın önlenmesinin son derece isabetli olacağını belirtti. Bölge Müdürü Fethi Özbay imzası ıle gönderilen yazıda şöyle deniyor: "Bu alanlar dışında kaJan ve İstanbul'un geleceği ile çok vakın ilgisi göriilen Ka- radeniz bandı yeşil kuşağını oluşturan Şileilçesi hudurla- n dahilindeki ormanlaria Eyüp, Ga/iosmanpaşa ve Çatalca hududuna kadar uzanan alaolardaki orman- lar ve bunlar içindeki köy- ierde ve açık alaıüardaki ya- pılaşmanın önüne geçilmesi ve en azından geçerli miilki- yet belgesi olmayan kimsele- rin yapOracaklan her rürlü inşaatm önltnmesinin çok yaraıiı olacağı, aynca bu or- manlar içindeki her türiü taş, kum, kazı ve maden faaliyetlerinin durdurularak yeni ocaklar için izin verilmesine engel olucu tedbirler aunmasınju.* 1 Bölge Müdürü Fethi Öz- bay, kurul karannın " j " ben- dindeki "bundan böjle hiç- bir ağacın kesilmeyeceği'' hükmünün. "Bölgede bun- dan böyle ormancılık tekni- ği geregi dışında hiçbir ağa- cın kesilmeyeceği" şeklinde değiştirilmesinin uygun ola- cağı görüşünü de gönderdi- ği yazıda belirtti. Beykoz ve Sanyer ilçele- nni doğal SlT alanı ilan e- den, Istanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat VarlıkJan- nı Koruma Kurulu, bu böl- gelerle ilgili geçiş dönemi koşullannın belirlenebilme- si için çalışmalannı sürdü- rüyor. Çeşitli kuruluşlardan, böl- gelerle ilgili daha önce ya- pılmış plan, harita ve diğer çalışmalann kendilerine gönderilmesini isteyen ku- rul, özel orman alanlannda- ki bütün uygulamalannda, karar gerekleri yerine getiri- linceye kadar durdurulması- na ve onay alınmadan uygu- lamalann devamına izin ve- rilmemesini de istedi. Kurulun son toplantısın- da ise özetle şu karar alındı: "Karanmız üzerine iste- nen çeşitli kuruluşlann geçiş dönemiyapılaşma koş uflan- na ttişkin önerüeri konusun- da bugüne dek kurulumuza yeter sayıda görüş ikrilmedi- ğindea, bugüne dek ulaşan görüşlerle birlikte daha son- ra gelecek diğer göriişlerin de bu karanmızda belirle- nen çafaşmalara bağlı oiarak daha sonra saptanacak ay- nntılandıninıış ve SİT dere- celerine bağlanmış geçiş dö- neoı. yapüaşma koşuilan betirleme aşamasında değer- lendirümesine karar verildL'" Jakarta sular altmda Lndonezya'nın başkenti Jakarta art arda gelen şiddedi yağışiar sonucu sular altmda kaldı. Yıl- b&pndan beri ikinci kez sel felaketi yaşayan halk, hükümete ateş püskürüyor. Su baskınJanna karşı veterü önlenı almamakla suçlanan hükümeı aİeyhj- ne sık sık protesto gosterileri düzenleniyor. Jakarta'da meydana gelen son sel baskuunda çok sayıda ev ve iş- yerikullanılınazhalegeidi. (Fotoğraf: REUTERS) ieerikH" beklenrilerden kaynaklanıyordu. Çünkü özellikle tstanbul'daki son SİT kararlanna karşı RP'lı belediyelerin tepkisi aslında tarihi ve doğal çevreyle ilgili değil. "koruma alaniannın imara açüması" yönündeki duyarsız politikalann bu kararlarla birlikte kısıtlanmasıyla ilgiliydi. Bu politikalar ise yine RP'li belediyeler ve giderek genelde RP için en güçlü ve "denetimsiz" bir mali kaynak zenginliğini yaratıyordu,. Rant ekonomjsinde yetki arayışı Aslına bakıhrsa bugün artık birçok uzman, Türkıye'de ekonominin ağırlıklı olarak "ranta" dayandığını ve özellikle "kentsd rantiaru]" da yine ekonomınin yanı sıra "politikaya" da yön verdığıni açıklıkla dile getinyor. Ülkedeki en büyük ve köklü sanayı ve ticaret yatınmcılannın bile son yıllarda hızla "toprak yağmasına dayafa" bir yapı ve inşaat sektörü içinde yer almalan, ekonomideki bu "temel potansiyelin" en açık göstergesi olsa gerek. Ekonomimiz ağırlıklı olarak toprak rantına dayanınca, on bın yıldır "u>garüklann beşiği" olan bır coğrafyada tanhsel ve doğal degerîenn korunmasına yönelik kararlar da öncelikle o "egemen ekonominin n ülkedeki en etkin "muhalefetini" oluşturuyor. Bu muhalefeti "kontrol attuıa alma" çabası ise yine aynı "rant ekonomisine bei bağlavan" siyasal çevreler ıçın giderek yaşamsal bir önem taşıyor. Tfirkjye'nin gerçeği tşte ANARP sürecınde SfT alaniannın da sıkı pazarlık konulan arasına girmesinin ardında Türkiye'nin bu ekonomik gerçegi var. SfT kararlan, sanıldığı gibi sadece "Taksim'e cami" özlemi için, ya da Ankara'daki kimi heykellere yöneiik "uygariık dışı niyeöer" içiıv bır sorun taşımıyor. Asıi t n önemlisı, yiac son yıllarda Ege ve Istanbul ömeklerinde de gözlendiğı gibi ülkenin kimliğinı ve zenginliklerini korumayı hedefleyen SlT kararlan, hemen tüm ekonomik ve siyasal geleceklerini artık "imar talanına" bağlayan güçlerin önünü tıkıyor. Sadece toprak rântına dayalı bir palazlanma yanşının imar özgürlüğüyle beslenen denetimsiz kurallannı bozuyor... Evet, ANARP sürecı görünürde "ekonominin yönetimi" yüzünden tıkandı, ama acaba ANAP ve RP, özellikle şu yağma ekonomisi konusunda temelde ne gibi bır "görüş ayTiuğına" sahipler? Bu soru, hiç kuşkusuz şimdi ANAYOL için de geçerlidir ve tüm siyasi partilerin özellikle SİT kararlanna karşı tutumlan da temelde ülke ekonomisinı yağmaya mı, yoksa gerçekten "üretime dönük bir kalkınmaya" mı bağlamak istediklerinın başlıca göstergesi olacaktır... Sistem kargaşası sürüyor Oğretmenlere 'katkı ı>avı' baslosı EMİNEKAPLAN ANKARA - Milli Eğitim Bakanlıgı'nca 2 yıl önce yürürlüge konulan "katkı payı" uy- gulaması. ilk ve orta dereceli okullarda "eği- tim kangreni"ne dönüştü. Bazı okul yönetı- cilen, katkı payı vermeyen öğrencileri karne. diploma ve paso vermemekJe tehdit ederken para toplamak istemeyen ögretmenlerden de emırlere uymalan, aksi takdirde haklannda soruşturma açılacağı uyansında bulundular. Eğitime aynlan ödeneğin yetersiz kaiması nedeniyle okullann giderlerinin karşılanabil- mesi amacıyla 2 yıl önce başlatılan "eğitime katkı payı r uygulaması; veli, öğrenci ve öğ- retmenler arasında büyük rahatsızlık yarattı. Valilik ve milli eğitim müdürlüklerinin emir- lerini harfi harfine yerine getirmek isteyen okul yöneticileri, katkı payı vermeyen öğren- cileri karne, paso, diploma vermemekle teh- ditederken okullara asılan ılanlarda katkı pa- yının ödenmemesi durumunda öğrenci işlem- lennın yapılmayacağı duyuruldu. Ankira Keçıören Cevdet Paşa llköğretim Okulu Müdürü Cemal Erikel, öğretmen Ha- san Yaşaroğlu'na gönderdiği yazıda, 1995- 1996 ögretim yılında okul gerekstnimlerini bmük bir bölümünün okulca karşılacağını gerekçe göstererek katkı payının toplanma- sında daha titiz davranmasını istedi. (stanbul Ümraniye Birlik llkokulu Öğret- meni Belgjn Bişkin'e okul yönetimince gön- derilen yazıda da okul müdürü ve öğretmen- ler kurulunca alman kararlar doğrultusunda hareket etmediği, emirleri yerine getirmedi- ği belirtilerek "Bu rutumunıızıj de\am ettir- meniz durumunda hakkınızda soruşturma açılacağuu bilmeni/i rica eder, bu tehiiğin uya- n niteliği taşıdığını bilmeniz gerckmektedir" dendı. Keçiören Halit Fahri Ozansoy tlköğretim Okulu Müdürü Hüseyin Köksal tarafından, bazı oğretmenlere gönderilen uyan yazılan şöyle: Öğretmen Hıdır Ay: Eylül 1995 yılı- na ait olan 20 adet katkı payı ücretinı sınıfi- nızdan toplayarak okul komisyonu başkanı- na teslim etmeniz, alacağınız 20 adet vakıf makbuzunu öğrencilerinize dağıtmak konu- sunda görevlendirilmiş bulunuyorsunuz. Ko- nuya gereken titizliği göstererek önem ver- menizi rica ederim. Öğretmenler BavnunaH Kırnuzıgülve Fat- ma Cümük: Sınıfımzdan Milli Eğitim Vakfi makbuzlannı öğrencilerinize vermenizi ve toplanacak paralan genelge gereği okul ko- misyonuna teslim etmenizi istemiştik. Bugü- ne kadar sınıfınıza ait eylül, ekim, kasım ve aralık aylanna ait makbuzlannı almadığınız ve çahşmalara destek almadığınız tespit edil- miştir. Milli Eğitim Vakfı Okul Komisyo- nu'na yardımcı olmanız konusunda sizi uya- nyor, çalışmalannızda başanlar diliyoruz. The candidates must • Have a minimum of 3 years advertising agency experience ın multinational client relations. • Speak artd write fluently botfı in Turkish and English, • Be a university graduate, • Have a marketing background, • If male, have completed mili|ary servtee, • Experience in consumer goods is a preference. If interested in this challenging career opportunity both demanding and revvarding, please send your CV to Ms. Birgül Çakmakçılar, before March 7, 1996 at the address or fax below. Applications will be kept strictly confidential. R E Q U I R E D CENAJANS GREY Osmanlı SoM< No: 19. 80090 Tafcsım-lstanbul Fax- (0-2121 252 09 26 CUMHUKIYET"rEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Bayram Haftası Medyamızın gazete bölümü, bayram eğlenceleri bakı- mından ilk kez televizyonlan solladı. Hem de ünlü asso- listleri, dansözleri, çoğunun meşhurluğu kendilerinin uy- durması ünlü sanatçılann pabucunu dama atarak. Önce Türkiye için çok tehlıkeli olduğunu her satırda vurguladıklan ANAREFAH koalisyonunu gerçekleştırdiler. Ardından bakanlıklar paylaştınldı. ANAP ve Refah Parti- sı'nden hangi miltervekillerinın hangi bakanlıklara atana- caklan yazıldı. Gümrük bırlığine giriş işlemleri durdurul- du. Refah Partisi'nin hükümete girişine ABD'nin onay verdiği de atJanmadı. Hatta Beyaz ^ıray'da ilk kez dü- zenlenen bayram k'jtlamalannın Refah'ın muhteşem za- feri yüzünden gündeme geldiğı bile yazıldı. Kimi DYP'li- lerin, "ANAP'a kerhen oy verenler" kılığında ANAP'ın önüne götürülüp protestoları fotograflandı. Bu gelişmeler(!) Refah'm, olmayanı varmış ya da olanı yokmuş gibi göstermekteki ustalıklan tartşılamaz kimi yö- neticilerini bile çileden çıkartıp "Ben diyorum bayram haftası, siz diyorsunuzmangal tahtası" anlamını taşıyan serzenişlerine bile neden oldu. Sonunda cumartesi akşamı, son toplantının arkasın- dan yapılan açıklamalar ortaya koydu ki, daha ilkede bi- le anlaşılamamış. ANAYOL'cu basında bir sevinç bir se- vinç. Hem de kurup uygulamaya koyduklan koalisyonla ilgili haber ve yorumlannın fos olduğunun belgelenmesi- ne karşın. Erbakan Hoca, yine de umutluydu. Ulke sorunlannın demokrasi ve ilimle çözümleneceğine ilişkin kanısırtı her fırsatta vurgulamayı, kapılan açık tutmayı da unutmadan sürdürdü. Hoca'nın demokrasi konusundaki görüşünü bu arada öğrendik. Çünkü örnek olarak 24 Aralık seçimlerini gös- terdi. Ama "ilirn"den ne murad ettiğini yine kendisine sakladı. Elbette Hoca'nın dediği "ilim" ile Atatürk'ün "ha- yatta en hakikı öğretici" dediği ilim, aynı şeyler değildi. Acaba ne olabilir diye kafama takıldı. Okyanus Ansikto- pedik Sözlük'ü açtım. Eskiye özlemi yansrtan yüzlerce İl- im arasından şunlan da buldum: llmi âlâım-ı cevviye (meteoroloji), llm-i bedihi (akıl ye düşünce olmadan sezgi yoluyla gerçekleri anlama bili- mi), ilm-i cerri eşkal (rriekanik), ilm-i envâ (ayın zaman- larını inceleyen ilim), ilm-i ektaf (kürekkemiği ve kürek- kemiği parçalanna bakarak geleceği bilme, geçmışi oku- ma ilmi), ilmi mabatu-t tabia (metafizik), ılmi meraya (bir ışin en ince aynntılarına kadar inmeyi ögreten ilim), ilm- i pişani (alna bakarak alınyazısını, karakteri okuma ile il- gili ilim.) Sonunda Hoca'nın "Ben Almanya'da leopar tankla- nnıyaparken 1950-51'de" dedığini duyunca benim de ilim damarlanm kabardı. Leopar tankları 1965'te yapıl- maya başlamıştı. "15 yıl önce Hoca bu işi nasıl başar- dı?" diye araştırırken buldum. Bu iş de bir ilimdi ve "il- mi sûri" deniyordu. "Üretim bilgisı, üretimin verirnli ol- masını öğreten bilım" anlamına geliyordu ve anlaşılan ikinci kez de Gümüş Motor'da uygulanmıştı. • Türkiye'nin Hazar Havzası petrollerinin geçiş yolunda bulunabilmek ıçın savaşım verdiği bir dönemde, Japon- ya'nın ABD ve Çinfirmalanylabirlikte dünyanın en büyük enerji harb projesini yaşama geçırmeye hazırlandığını An- kara Büromuz Haber Müdürü Ooğan Akın yazdı. • Devlet ün/versiteterinın kıtaplık gıderlen bile azaltılır- ken, Hazine'den özel ünıversıtelere milyarlarca liralık öde- nek aynldığını, buna karşılık YOK'ün öğrencılehn eylem- lerini de dikkate almadan harçlan arttırmayı planladığını Emine Kaplan kamuoyuna duyurdu. ty» Suriye ile su sorunu yüzünden doruk nok- tasına ulaşan gerginliğin hangi nedenlerden kaynaklanıp yogunlaştığına ılışkin degerlendirmeyi Serkan Demir- taş hazırladı. • Boşnak göçmenlerin, Attunizade'deki göçmen kam- pında verdiklen yaşam savaşımı ile kampta 6 ay kalan Boşnak göçmenin izlenimlerinı Hatice Tuncer yazdı ve fotografladı. • Fatih'te kiraladıklan evde öldürülen iki Iranlı rejim mu- halifinm katillerinin, gazetecı Çetin Emeç, Turan Dursun, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok suıkastlarıyla adını duyuran Islami Hareket orgütüyle ılişkilerini Istanbul Ha- ber Servisimiz haberleştırdi. • Izmır Büromuz, Emniyet'te uygulanan elektrik işkence- teri ile ilgili iddıalan irdeledi. Asuman Abacıoğlu, Çorlu'da elektnk ışkencesi gören Sıddık Doğru ıle roportaj yaptı. • Isviçre'de 1 trilyonluk uyuşturucu ile yakalanan MHP Izmir 1. bölge 2. sıra adayının partimn lideri Aîparslan Türkeş'le ılişkilerini Merih Ak ortaya çıkardı. • Doğan Akın ile Esra Yener'ın ortaklaşa hazııiadıklan "TeknisyenlerEkonomiyı Tartışıyor" başhklı dizimiz ilgi ile izlendi. • "Küreselleşrne" ve "YeniDünyaDüzeni"kavramian ile gündeme getirilen uygulamanın sonuçta nasıl bir yörün- geye oturduğunu irdeleyen "Emperyalizmin Yeni Masa- lı" başlıklı diziyi Işık Kansu hazırladı. • 46. Berlin Film Festivali'ni Sungu Çapan'ın haber, de- ğerlendirme ve izJenimleri ile kültur sayfalanmızda ya- yımladık. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. Çocuklar yanlış eğitiliyor w w Ozgüvensiz bir gençlik yetişiyor FtGEN ATALAY Çocuklar. evde de okulda da yanlış eğitili- yor. Benliğin ezilmesine, üstbenliğin sağlık- sız biçimde şişınlmesine neden olan bu eği- tim sonucunda, kendinden hoşnut olmayan. ozgüvensiz, toplumun onayladığı davranışlar içinde bulunmaya özen gösteren, özgünlüğü olmayan, renksiz, kaygı düzeyi yüksek in- sanlar yetişiyor. Çocuk ruh sağlığı ve nöropsikoloji uzma- nı psikolog Murat Gfivençer, sağlıklı bir in- sanın kendinden hoşnut olması gerektiğini; ancak, ülkemizde buna çok az rastlandığını belirtiyor. Güvençer, ınsanlann hep ele güne karşı yaşadıklannı, toplumda neredeyse yal- nızca üstbenlikleriyle temsil edıldiklerine dikkat çekiyor ve bu durumun nedenlerini şöyle açıklıyor: "Toplumun onaylayacagı davranışlar için- de ounamızbiziçokmothcediyur. lsrtxıılik dediğimİA ici boşalmış, güdük kalmış, kuru bir vicdani benlik fada gclişerek benliği ezi- yor. Bu nereden ka\ rıaklanıyor? İnsan. içbenliği denetimsiz, içgüdülerden ohışan, fren sistemi olmayan bir vaıiık olarak doğuyor. Insanın kendinden raa olması için altbenliği ik üsrbenliginin birbirini ezmeme- si gerekir. Bunun \olu da eğıtimdir. Bizdeki eğitim bu sonuca değfl; tam tersirıe benliğin ezilmesine, kavruk kalmasına, üstbenKğin ya- ni vicdani benliğin sağlıks»biçimde şişûilme- sine, egonun yeteri kadar gelişmemesine ne- den oluyor. Çocuk birev olarak kabul edilmiyor. BenJi- ği kabul edilnıeven çocuk, kil gibi şekil \erile- cek bir şe> olarak görülüv or. Ona şekil verme çabası içine gimoruz. Bir yaşından sonra ço- cuklar bağımsızlığa programlı. Ama biz bu- nu kösleklemeve başlıyoruz. Ömeğin, çocuk l^yaşınagcldiğinde, 'yemek hazır, buyurye' demeÛyiz. Yi>ip yemeyeceğine kendisi karar vermeli ve sonucıuıu da >aşamaİL Bu böyle olmuyor, biz onun yerine karar veriyoruz. 3 yaşındaki bir çocuk her şeyi vapabilir. kendisi soyuna- bilir, «jiyinebilir. tuvaîet temizliğini vapabilir. Genişçe bir sınır çizmeli ve çocuğıı bu sınır içinde özgür bırakmakyız. Onun kararlanna saygı göstermeli>iz, beniiğini ezme>en bir eği- tim vermeüyiz. .4şuı koUayıcı ve baskıcı rurum, uiusal ço- cuk yetiştinne tarzunız. Çocuğu yok sayıyor ve onun yerine düşünüy oruz.Onun doğasına ve genetik programma ay kın davranıyoruz. Çocuk da bizi yok sayryor. Anneler, '50 kere söyledim yine yapmıyor' diye yakınıyorlar. Bu yanlış eğitim sonucunda gerçek bir sevgj- saygı ilişkisi kurulamıyor. Çocuk 6-7 yaşına gekliğinde anne-baba, 'bu çocuk sorumlulu- ğunubılmıyor'diyeşikâyetediyor. Bizonuen- gellediğinıiz için sonımluluğunu bilnüyor."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle