Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
»26 ŞUBAT1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Belediyelerin imar rantı özlemleri, SlT tartışmalannı da ANARP sürecine taşıdı
Siyaset SFFe de bıdaştıO K T A Y EKİNCİ
Cumhuriyet okurlannın Ankara'daki
gözü. kulağı olan Mustafa Balbay'ın
dcyımiyle, "AINARP" sürecinin
tıkanmasında en önemli etkenin
"-ekonomide söz sahibi otaıa"
konusundaki anlaşmazlık olduğu
söyleniyor. Erbakan bu görüş
aynlığını "Beş yıl devletin kasası
onlarda kalacak, böyle ortaklık olfnaz"
şeklınde özetlerken, Mesut Yılmaz da
ekonomınin yanı sıra "diyanef
işterinin" de RP'ye bırakılamayacağını
vurguladı. Bu tartışma, ANARP'a şu
veya bu nedenle karşı çıkanlan
şimdilik rahatlatmış görûnüyorsa da
aslında kamuoyu yine bu tartışmadaki
"asıl görüş aynhğmj" pek
kavrayabilmış değil.Öyle ya;
"ekonomi" gibi aslında en önemli ve
ANARP sürecini tıkayan ekonomik anlaşmazlıklann arasmda, aslında SİT'lerle
ilgili yetki pazarhğı da vardı. Toprak yağmasına dayalı bir rant ekonomisinin
önünde artık engel oluşturmaya başlayan SlT kararlan, ANAYOL görüşmelerinde
de "ulusal kalkınmaya bakışın" yine göstergesi olacak...
temel bir konuda ANAP'la RP
arasmdakı "poiitika farklınğı" acaba
neye dayanıyor? Sorun sadece
"kasayı" ele geçirmek mıdir; yoksa o
kasanın nasıl dolup, nasıl boşalacağı
konusundaki kararlara yön verecek
farklı "ekonomik düzen"
anlayışlanndan rnı
kaynaklanmaktadır?..
'Pastayı paylaşamadılar'
Kuşkusuz asıl anlaşmazlığın biçımde
değil *içerikte"olması gerekiyorsa da
bu tür konular nedense kamuoyuna
artık yansıtılmadığından, herkes ister
istemez "pastayı paylaşamadılar"
şeklindeki yorumlarla yetinıyor.
Erbakan'ın ve Yılmaz'ın da yine
içeriğe değil, "görünüşe" dayalı olarak
yaptikJan açıklamalar yüzünden,
ekonomi konusunda neden birbirlerine
"güvensizlik" duyduklan da adeta bir
"sır" gibi geride kalmış oluyor.
Oysa bu konuda bazi önemli ipuçlan,
ANARP için sürdürülen "teknik
çahşmalar" sırasında ortaya çıkmıştı.
RP'liler, iktidarda olduklan
belediyelerin daha iyi hızmet
verebilmesi içın "yerel yönetimiere
kaynak sağtayabilecek'" kurumlara özel
birönem \erdiler. Kentlerdeki
güçlenmenin tek başına iktıdar yoiunu
da güvence altına alacagını varsayarak
"betediyelerin hamisi' olmak istediler.
Benzer bir yetki talebi, yine RP'lilerin
"SİT alanlannT kendi kontrolleri
altında tutma ısrarlanyla da ortaya
çıktı. Yalçın Doğan'ın 24 Şubat 1996
tarihlı Milliyet'teka köşe yazısında
"RP'nin SİT AşkıL" başlığıyla
yorumladığı bu istek de aslında
kültürel içerildi değil. yine "ekonomik
Beykoz ve Sarıyer'e koruma
JBakanlıktaıı
SİT kararuıa
destek
• Kurul, SlT alanı ilan edilen bölgelerdeki
"Koruma Amaçlı Planlama ve Doğal
SlT Dereceleri"nin belirlenmesine
yönelik ilke ve kurallann saptanması
çalışmalannı sürdürüyor.
ocaklannınMEHMET DEMtRKAYA
Orman Bakanlığı, Bey-
koz ve Sanyer ilçelerini
"Doğal SİT Alanı" ilan eden
Istanbul 3 Numaralı Kültür
ve Tabiat Varlıklannı Koru-
ma Kurulu karanna destek
verdi. ITÜ Mimarlık Fakûl-
tesi Şehir ve Bölge Planla-
ması Bölümü. Istanbul'daki
üç kurula gönderdıği rapor-
da, orman alanlann ve su
toplama havzalannın doğal
SlT alanı olarak ilan ediJme-
sini istedi.
Kurul, SlT alanı ilan edi-
len bölgelerdeki, "Koruma
Amaçlı Planlama ve Doğal
SÎTDerecelerTnın belirlen-
mesine yönelik ilke ve ku-
rallann saptanması çalışma-
lannı sürdürüyor.
Orman Bakanlığı Istanbul
Orman Bölge Müdürlüğü,
Istanbul 3 Numaralı Kültür
ve Tabiat Varlıklannı Koru-
ma Kurulu Müdürlüğü'ne
gönderdiği yazıda, Beykoz
ve Sanyer StT alanlannda-
ki her rürlü yapılaşmanın
önlenmesinin son derece
isabetli olacağını belirtti.
Bölge Müdürü Fethi Özbay
imzası ıle gönderilen yazıda
şöyle deniyor:
"Bu alanlar dışında kaJan
ve İstanbul'un geleceği ile
çok vakın ilgisi göriilen Ka-
radeniz bandı yeşil kuşağını
oluşturan Şileilçesi hudurla-
n dahilindeki ormanlaria
Eyüp, Ga/iosmanpaşa ve
Çatalca hududuna kadar
uzanan alaolardaki orman-
lar ve bunlar içindeki köy-
ierde ve açık alaıüardaki ya-
pılaşmanın önüne geçilmesi
ve en azından geçerli miilki-
yet belgesi olmayan kimsele-
rin yapOracaklan her rürlü
inşaatm önltnmesinin çok
yaraıiı olacağı, aynca bu or-
manlar içindeki her türiü
taş, kum, kazı ve maden
faaliyetlerinin
durdurularak yeni ocaklar
için izin verilmesine engel
olucu tedbirler aunmasınju.*
1
Bölge Müdürü Fethi Öz-
bay, kurul karannın " j " ben-
dindeki "bundan böjle hiç-
bir ağacın kesilmeyeceği''
hükmünün. "Bölgede bun-
dan böyle ormancılık tekni-
ği geregi dışında hiçbir ağa-
cın kesilmeyeceği" şeklinde
değiştirilmesinin uygun ola-
cağı görüşünü de gönderdi-
ği yazıda belirtti.
Beykoz ve Sanyer ilçele-
nni doğal SlT alanı ilan e-
den, Istanbul 3 Numaralı
Kültür ve Tabiat VarlıkJan-
nı Koruma Kurulu, bu böl-
gelerle ilgili geçiş dönemi
koşullannın belirlenebilme-
si için çalışmalannı sürdü-
rüyor.
Çeşitli kuruluşlardan, böl-
gelerle ilgili daha önce ya-
pılmış plan, harita ve diğer
çalışmalann kendilerine
gönderilmesini isteyen ku-
rul, özel orman alanlannda-
ki bütün uygulamalannda,
karar gerekleri yerine getiri-
linceye kadar durdurulması-
na ve onay alınmadan uygu-
lamalann devamına izin ve-
rilmemesini de istedi.
Kurulun son toplantısın-
da ise özetle şu karar alındı:
"Karanmız üzerine iste-
nen çeşitli kuruluşlann geçiş
dönemiyapılaşma koş uflan-
na ttişkin önerüeri konusun-
da bugüne dek kurulumuza
yeter sayıda görüş ikrilmedi-
ğindea, bugüne dek ulaşan
görüşlerle birlikte daha son-
ra gelecek diğer göriişlerin
de bu karanmızda belirle-
nen çafaşmalara bağlı oiarak
daha sonra saptanacak ay-
nntılandıninıış ve SİT dere-
celerine bağlanmış geçiş dö-
neoı. yapüaşma koşuilan
betirleme aşamasında değer-
lendirümesine karar verildL'"
Jakarta sular altmda
Lndonezya'nın başkenti Jakarta art arda gelen
şiddedi yağışiar sonucu sular altmda kaldı. Yıl-
b&pndan beri ikinci kez sel felaketi yaşayan
halk, hükümete ateş püskürüyor. Su baskınJanna karşı veterü önlenı almamakla suçlanan hükümeı aİeyhj-
ne sık sık protesto gosterileri düzenleniyor. Jakarta'da meydana gelen son sel baskuunda çok sayıda ev ve iş-
yerikullanılınazhalegeidi. (Fotoğraf: REUTERS)
ieerikH" beklenrilerden
kaynaklanıyordu. Çünkü özellikle
tstanbul'daki son SİT kararlanna karşı
RP'lı belediyelerin tepkisi aslında
tarihi ve doğal çevreyle ilgili değil.
"koruma alaniannın imara açüması"
yönündeki duyarsız politikalann bu
kararlarla birlikte kısıtlanmasıyla
ilgiliydi. Bu politikalar ise yine RP'li
belediyeler ve giderek genelde
RP için en güçlü ve "denetimsiz" bir
mali kaynak zenginliğini
yaratıyordu,.
Rant ekonomjsinde yetki
arayışı
Aslına bakıhrsa bugün artık birçok
uzman, Türkıye'de ekonominin
ağırlıklı olarak "ranta" dayandığını ve
özellikle "kentsd rantiaru]" da yine
ekonomınin yanı sıra
"politikaya" da yön
verdığıni açıklıkla dile
getinyor. Ülkedeki en
büyük ve köklü sanayı ve
ticaret yatınmcılannın bile
son yıllarda hızla "toprak
yağmasına dayafa" bir yapı
ve inşaat sektörü içinde yer
almalan, ekonomideki bu
"temel potansiyelin" en
açık göstergesi
olsa gerek. Ekonomimiz
ağırlıklı olarak toprak
rantına dayanınca, on bın
yıldır "u>garüklann beşiği"
olan bır coğrafyada tanhsel
ve doğal degerîenn
korunmasına yönelik
kararlar da öncelikle o
"egemen ekonominin
n
ülkedeki en etkin
"muhalefetini" oluşturuyor.
Bu muhalefeti "kontrol
attuıa alma" çabası
ise yine aynı "rant
ekonomisine bei bağlavan"
siyasal çevreler ıçın giderek
yaşamsal bir önem taşıyor.
Tfirkjye'nin gerçeği
tşte ANARP sürecınde
SfT alaniannın da sıkı
pazarlık konulan arasına
girmesinin ardında
Türkiye'nin bu ekonomik
gerçegi var. SfT kararlan,
sanıldığı gibi sadece
"Taksim'e cami" özlemi
için, ya da Ankara'daki
kimi heykellere yöneiik
"uygariık dışı niyeöer" içiıv
bır sorun taşımıyor. Asıi t n
önemlisı, yiac son yıllarda
Ege ve Istanbul
ömeklerinde de gözlendiğı
gibi ülkenin kimliğinı ve
zenginliklerini korumayı
hedefleyen SlT kararlan,
hemen tüm ekonomik ve
siyasal geleceklerini artık
"imar talanına" bağlayan
güçlerin önünü tıkıyor.
Sadece toprak rântına
dayalı bir palazlanma
yanşının imar özgürlüğüyle
beslenen denetimsiz
kurallannı bozuyor...
Evet, ANARP sürecı
görünürde "ekonominin
yönetimi" yüzünden
tıkandı, ama acaba
ANAP ve RP, özellikle şu
yağma ekonomisi
konusunda temelde ne gibi
bır "görüş ayTiuğına"
sahipler? Bu soru, hiç
kuşkusuz şimdi ANAYOL
için de geçerlidir ve tüm
siyasi partilerin özellikle
SİT kararlanna karşı
tutumlan da temelde ülke
ekonomisinı yağmaya mı,
yoksa gerçekten "üretime
dönük bir kalkınmaya" mı
bağlamak istediklerinın
başlıca göstergesi
olacaktır...
Sistem kargaşası sürüyor
Oğretmenlere
'katkı ı>avı' baslosı
EMİNEKAPLAN
ANKARA - Milli Eğitim Bakanlıgı'nca 2
yıl önce yürürlüge konulan "katkı payı" uy-
gulaması. ilk ve orta dereceli okullarda "eği-
tim kangreni"ne dönüştü. Bazı okul yönetı-
cilen, katkı payı vermeyen öğrencileri karne.
diploma ve paso vermemekJe tehdit ederken
para toplamak istemeyen ögretmenlerden de
emırlere uymalan, aksi takdirde haklannda
soruşturma açılacağı uyansında bulundular.
Eğitime aynlan ödeneğin yetersiz kaiması
nedeniyle okullann giderlerinin karşılanabil-
mesi amacıyla 2 yıl önce başlatılan "eğitime
katkı payı
r
uygulaması; veli, öğrenci ve öğ-
retmenler arasında büyük rahatsızlık yarattı.
Valilik ve milli eğitim müdürlüklerinin emir-
lerini harfi harfine yerine getirmek isteyen
okul yöneticileri, katkı payı vermeyen öğren-
cileri karne, paso, diploma vermemekle teh-
ditederken okullara asılan ılanlarda katkı pa-
yının ödenmemesi durumunda öğrenci işlem-
lennın yapılmayacağı duyuruldu.
Ankira Keçıören Cevdet Paşa llköğretim
Okulu Müdürü Cemal Erikel, öğretmen Ha-
san Yaşaroğlu'na gönderdiği yazıda, 1995-
1996 ögretim yılında okul gerekstnimlerini
bmük bir bölümünün okulca karşılacağını
gerekçe göstererek katkı payının toplanma-
sında daha titiz davranmasını istedi.
(stanbul Ümraniye Birlik llkokulu Öğret-
meni Belgjn Bişkin'e okul yönetimince gön-
derilen yazıda da okul müdürü ve öğretmen-
ler kurulunca alman kararlar doğrultusunda
hareket etmediği, emirleri yerine getirmedi-
ği belirtilerek "Bu rutumunıızıj de\am ettir-
meniz durumunda hakkınızda soruşturma
açılacağuu bilmeni/i rica eder, bu tehiiğin uya-
n niteliği taşıdığını bilmeniz gerckmektedir"
dendı.
Keçiören Halit Fahri Ozansoy tlköğretim
Okulu Müdürü Hüseyin Köksal tarafından,
bazı oğretmenlere gönderilen uyan yazılan
şöyle: Öğretmen Hıdır Ay: Eylül 1995 yılı-
na ait olan 20 adet katkı payı ücretinı sınıfi-
nızdan toplayarak okul komisyonu başkanı-
na teslim etmeniz, alacağınız 20 adet vakıf
makbuzunu öğrencilerinize dağıtmak konu-
sunda görevlendirilmiş bulunuyorsunuz. Ko-
nuya gereken titizliği göstererek önem ver-
menizi rica ederim.
Öğretmenler BavnunaH Kırnuzıgülve Fat-
ma Cümük: Sınıfımzdan Milli Eğitim Vakfi
makbuzlannı öğrencilerinize vermenizi ve
toplanacak paralan genelge gereği okul ko-
misyonuna teslim etmenizi istemiştik. Bugü-
ne kadar sınıfınıza ait eylül, ekim, kasım ve
aralık aylanna ait makbuzlannı almadığınız
ve çahşmalara destek almadığınız tespit edil-
miştir. Milli Eğitim Vakfı Okul Komisyo-
nu'na yardımcı olmanız konusunda sizi uya-
nyor, çalışmalannızda başanlar diliyoruz.
The candidates must
• Have a minimum of 3 years advertising
agency experience ın multinational
client relations.
• Speak artd write fluently botfı in Turkish
and English,
• Be a university graduate,
• Have a marketing background,
• If male, have completed mili|ary
servtee,
• Experience in consumer goods is a
preference.
If interested in this challenging career
opportunity both demanding and revvarding,
please send your CV to Ms. Birgül
Çakmakçılar, before March 7, 1996 at the
address or fax below. Applications will be
kept strictly confidential.
R E Q U I R E D
CENAJANS
GREY
Osmanlı SoM< No: 19. 80090 Tafcsım-lstanbul
Fax- (0-2121 252 09 26
CUMHUKIYET"rEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
Bayram Haftası
Medyamızın gazete bölümü, bayram eğlenceleri bakı-
mından ilk kez televizyonlan solladı. Hem de ünlü asso-
listleri, dansözleri, çoğunun meşhurluğu kendilerinin uy-
durması ünlü sanatçılann pabucunu dama atarak.
Önce Türkiye için çok tehlıkeli olduğunu her satırda
vurguladıklan ANAREFAH koalisyonunu gerçekleştırdiler.
Ardından bakanlıklar paylaştınldı. ANAP ve Refah Parti-
sı'nden hangi miltervekillerinın hangi bakanlıklara atana-
caklan yazıldı. Gümrük bırlığine giriş işlemleri durdurul-
du. Refah Partisi'nin hükümete girişine ABD'nin onay
verdiği de atJanmadı. Hatta Beyaz ^ıray'da ilk kez dü-
zenlenen bayram k'jtlamalannın Refah'ın muhteşem za-
feri yüzünden gündeme geldiğı bile yazıldı. Kimi DYP'li-
lerin, "ANAP'a kerhen oy verenler" kılığında ANAP'ın
önüne götürülüp protestoları fotograflandı.
Bu gelişmeler(!) Refah'm, olmayanı varmış ya da olanı
yokmuş gibi göstermekteki ustalıklan tartşılamaz kimi yö-
neticilerini bile çileden çıkartıp "Ben diyorum bayram
haftası, siz diyorsunuzmangal tahtası" anlamını taşıyan
serzenişlerine bile neden oldu.
Sonunda cumartesi akşamı, son toplantının arkasın-
dan yapılan açıklamalar ortaya koydu ki, daha ilkede bi-
le anlaşılamamış. ANAYOL'cu basında bir sevinç bir se-
vinç. Hem de kurup uygulamaya koyduklan koalisyonla
ilgili haber ve yorumlannın fos olduğunun belgelenmesi-
ne karşın.
Erbakan Hoca, yine de umutluydu. Ulke sorunlannın
demokrasi ve ilimle çözümleneceğine ilişkin kanısırtı her
fırsatta vurgulamayı, kapılan açık tutmayı da unutmadan
sürdürdü.
Hoca'nın demokrasi konusundaki görüşünü bu arada
öğrendik. Çünkü örnek olarak 24 Aralık seçimlerini gös-
terdi. Ama "ilirn"den ne murad ettiğini yine kendisine
sakladı. Elbette Hoca'nın dediği "ilim" ile Atatürk'ün "ha-
yatta en hakikı öğretici" dediği ilim, aynı şeyler değildi.
Acaba ne olabilir diye kafama takıldı. Okyanus Ansikto-
pedik Sözlük'ü açtım. Eskiye özlemi yansrtan yüzlerce İl-
im arasından şunlan da buldum:
llmi âlâım-ı cevviye (meteoroloji), llm-i bedihi (akıl ye
düşünce olmadan sezgi yoluyla gerçekleri anlama bili-
mi), ilm-i cerri eşkal (rriekanik), ilm-i envâ (ayın zaman-
larını inceleyen ilim), ilm-i ektaf (kürekkemiği ve kürek-
kemiği parçalanna bakarak geleceği bilme, geçmışi oku-
ma ilmi), ilmi mabatu-t tabia (metafizik), ılmi meraya (bir
ışin en ince aynntılarına kadar inmeyi ögreten ilim), ilm-
i pişani (alna bakarak alınyazısını, karakteri okuma ile il-
gili ilim.)
Sonunda Hoca'nın "Ben Almanya'da leopar tankla-
nnıyaparken 1950-51'de" dedığini duyunca benim de
ilim damarlanm kabardı. Leopar tankları 1965'te yapıl-
maya başlamıştı. "15 yıl önce Hoca bu işi nasıl başar-
dı?" diye araştırırken buldum. Bu iş de bir ilimdi ve "il-
mi sûri" deniyordu. "Üretim bilgisı, üretimin verirnli ol-
masını öğreten bilım" anlamına geliyordu ve anlaşılan
ikinci kez de Gümüş Motor'da uygulanmıştı.
•
Türkiye'nin Hazar Havzası petrollerinin geçiş yolunda
bulunabilmek ıçın savaşım verdiği bir dönemde, Japon-
ya'nın ABD ve Çinfirmalanylabirlikte dünyanın en büyük
enerji harb projesini yaşama geçırmeye hazırlandığını An-
kara Büromuz Haber Müdürü Ooğan Akın yazdı.
•
Devlet ün/versiteterinın kıtaplık gıderlen bile azaltılır-
ken, Hazine'den özel ünıversıtelere milyarlarca liralık öde-
nek aynldığını, buna karşılık YOK'ün öğrencılehn eylem-
lerini de dikkate almadan harçlan arttırmayı planladığını
Emine Kaplan kamuoyuna duyurdu.
ty» Suriye ile su sorunu yüzünden doruk nok-
tasına ulaşan gerginliğin hangi nedenlerden kaynaklanıp
yogunlaştığına ılışkin degerlendirmeyi Serkan Demir-
taş hazırladı.
•
Boşnak göçmenlerin, Attunizade'deki göçmen kam-
pında verdiklen yaşam savaşımı ile kampta 6 ay kalan
Boşnak göçmenin izlenimlerinı Hatice Tuncer yazdı ve
fotografladı.
•
Fatih'te kiraladıklan evde öldürülen iki Iranlı rejim mu-
halifinm katillerinin, gazetecı Çetin Emeç, Turan Dursun,
Muammer Aksoy, Bahriye Üçok suıkastlarıyla adını
duyuran Islami Hareket orgütüyle ılişkilerini Istanbul Ha-
ber Servisimiz haberleştırdi.
•
Izmır Büromuz, Emniyet'te uygulanan elektrik işkence-
teri ile ilgili iddıalan irdeledi. Asuman Abacıoğlu, Çorlu'da
elektnk ışkencesi gören Sıddık Doğru ıle roportaj yaptı.
•
Isviçre'de 1 trilyonluk uyuşturucu ile yakalanan MHP
Izmir 1. bölge 2. sıra adayının partimn lideri Aîparslan
Türkeş'le ılişkilerini Merih Ak ortaya çıkardı.
•
Doğan Akın ile Esra Yener'ın ortaklaşa hazııiadıklan
"TeknisyenlerEkonomiyı Tartışıyor" başhklı dizimiz ilgi ile
izlendi.
•
"Küreselleşrne" ve "YeniDünyaDüzeni"kavramian ile
gündeme getirilen uygulamanın sonuçta nasıl bir yörün-
geye oturduğunu irdeleyen "Emperyalizmin Yeni Masa-
lı" başlıklı diziyi Işık Kansu hazırladı.
•
46. Berlin Film Festivali'ni Sungu Çapan'ın haber, de-
ğerlendirme ve izJenimleri ile kültur sayfalanmızda ya-
yımladık.
•
Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta
geçirmeniz dileği ve saygılanmızla.
Çocuklar yanlış eğitiliyor
w w
Ozgüvensiz bir
gençlik yetişiyor
FtGEN ATALAY
Çocuklar. evde de okulda da yanlış eğitili-
yor. Benliğin ezilmesine, üstbenliğin sağlık-
sız biçimde şişınlmesine neden olan bu eği-
tim sonucunda, kendinden hoşnut olmayan.
ozgüvensiz, toplumun onayladığı davranışlar
içinde bulunmaya özen gösteren, özgünlüğü
olmayan, renksiz, kaygı düzeyi yüksek in-
sanlar yetişiyor.
Çocuk ruh sağlığı ve nöropsikoloji uzma-
nı psikolog Murat Gfivençer, sağlıklı bir in-
sanın kendinden hoşnut olması gerektiğini;
ancak, ülkemizde buna çok az rastlandığını
belirtiyor. Güvençer, ınsanlann hep ele güne
karşı yaşadıklannı, toplumda neredeyse yal-
nızca üstbenlikleriyle temsil edıldiklerine
dikkat çekiyor ve bu durumun nedenlerini
şöyle açıklıyor:
"Toplumun onaylayacagı davranışlar için-
de ounamızbiziçokmothcediyur. lsrtxıılik
dediğimİA ici boşalmış, güdük kalmış, kuru
bir vicdani benlik fada gclişerek benliği ezi-
yor. Bu nereden ka\ rıaklanıyor?
İnsan. içbenliği denetimsiz, içgüdülerden
ohışan, fren sistemi olmayan bir vaıiık olarak
doğuyor. Insanın kendinden raa olması için
altbenliği ik üsrbenliginin birbirini ezmeme-
si gerekir. Bunun \olu da eğıtimdir. Bizdeki
eğitim bu sonuca değfl; tam tersirıe benliğin
ezilmesine, kavruk kalmasına, üstbenKğin ya-
ni vicdani benliğin sağlıks»biçimde şişûilme-
sine, egonun yeteri kadar gelişmemesine ne-
den oluyor.
Çocuk birev olarak kabul edilmiyor. BenJi-
ği kabul edilnıeven çocuk, kil gibi şekil \erile-
cek bir şe> olarak görülüv or. Ona şekil verme
çabası içine gimoruz. Bir yaşından sonra ço-
cuklar bağımsızlığa programlı. Ama biz bu-
nu kösleklemeve başlıyoruz. Ömeğin, çocuk
l^yaşınagcldiğinde, 'yemek hazır, buyurye'
demeÛyiz.
Yi>ip yemeyeceğine kendisi karar vermeli
ve sonucıuıu da >aşamaİL Bu böyle olmuyor,
biz onun yerine karar veriyoruz. 3 yaşındaki
bir çocuk her şeyi vapabilir. kendisi soyuna-
bilir, «jiyinebilir. tuvaîet temizliğini vapabilir.
Genişçe bir sınır çizmeli ve çocuğıı bu sınır
içinde özgür bırakmakyız. Onun kararlanna
saygı göstermeli>iz, beniiğini ezme>en bir eği-
tim vermeüyiz.
.4şuı koUayıcı ve baskıcı rurum, uiusal ço-
cuk yetiştinne tarzunız. Çocuğu yok sayıyor
ve onun yerine düşünüy oruz.Onun doğasına
ve genetik programma ay kın davranıyoruz.
Çocuk da bizi yok sayryor. Anneler, '50 kere
söyledim yine yapmıyor' diye yakınıyorlar.
Bu yanlış eğitim sonucunda gerçek bir sevgj-
saygı ilişkisi kurulamıyor. Çocuk 6-7 yaşına
gekliğinde anne-baba, 'bu çocuk sorumlulu-
ğunubılmıyor'diyeşikâyetediyor. Bizonuen-
gellediğinıiz için sonımluluğunu bilnüyor."