04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1996 PAZAKTESI* . * ' • • " ! DIHYAZI SUNUŞ Bir düşünün, dost meclislerinde, misafırliklerde. ayaküstü söyleşilerde nelerden yakınıyorsunuz? Köktendinciliğin yükselişinden mi? Çevrenizdekı, evinizdeki yoksullaşmadan rru? Işsizlikten mi, ülke yönetimındeki ciddiyetsizlikten mi? Güneydoğu sorunundan mı, ırkçılığa vardınlan milliyetçilik duygulannın artışından mı? Üniversite harçlanndan mı? Hasta olduğunuzda, yeterince sağlık hizmeti alamadığınızdan mı? llaç paralannın yüksekliğinden mi, ücretinizin, maaşınızın düşüklüğünden mı? Yolsuzluktan, rant ekonomisinden mi? 2. cumhuriyet tartışmalanndan mı, her akşam karşısında oturduğunuz televizyonlann tek yanlı yayın yapmasından mı? Yoksa hepsinden mi? Bu sorunlann, 12 Eylül darbesi. ardından Turgut Özal ve sonrası ıktidar dönemlerinde yoğunlaşması. bir rastlantı mı, yoksa dünyadaki gelişmelerle baglantısı var mı? Yenıden yapılanma, yeni dünya düzeni, küreselleşme. Son 10-15 yıldır, allanıp pullanıp, neredeyse bilinçaltımıza zorla itilmeye, tıkılmaya çalışılan bu sözcükJerin gizini aralayalım istedik. Çok yazıldı, çok çizildi. Ama, yeni adıyla "medya"da, bu kavTamlar adına birbin ardına dizilen sayılamayacak ölçüde tümce, yerküre üzerinde yaşayan milyarlan uyutmaya, aptallaşürmaya, hatta susturmaya yaramış olmasın? Dizimizin adını •'Emperyalizmin Yeni Masalı: Küreselleşme'" koyduk. Nedenmasal? Masallar, gerçeğin ta kendisinden firlayıp, düşlerin uzak denizlerinde yolculuğa çıkanrlar insanlan. Gerçek, masalın içinde, dinleyenin gözünûn önündedir, ancak düşlerin çekiciliğine kapılmamak elde değildir. Masal, eninde sonunda biter, düşler uçuşur. Yaluı gerçekle karşı karşıya kalıverirsinız. Bılimi; dünyayı, evTeni sorgulayan insan aklının, "bireysel çıkariara değil, insanoğiunun mutlu geleceğine ulaşma boyutunu yakalaması" olarak tanımlayamaz mıyız? Dizinın ortaya çıkmasında tüm katkıyı sağlayan; bilgi birikimleri, dûnyaya ve olaylara bilimsel bakış açılan ile "Iyi ki varlar" dedııten Prof. Dr. Sencer Aya'ta, Prof. Dr. Korkut Boratav. Prof. Dr. Anıl Çeçen, Prof. Dr. Cern Eroğul. Doç. Dr. Haluk Geray, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ve Doç. Dr. Gencay Şaylan'a emekJeri için çok teşekkûr ediyoruz. Tarihin bu zorlu dönemecinde, Türkiye'nin ufuğunda ışıltı yarattıkJan için ne mutlu onlara... Küreselleşmeningelişimi- Küreselleşme dediğjmiz olgu nedir, na- - Küreselleşme, kapitalizmin gelişme- sinde bir asama. Sözcük olarak, dürryanın bütünleşmiş tek bir pazar halıne gelmesini ifade ediyor. Aslında bu olayın çok da ye- ni olmadığını hemen söylemek gerekiyor. Çünkü kapıtalızm, dûnya tarihi sahnesine çıktığı andan ıtibaren küresel. Ulusal dev- letler de, büyük kapitalist dönüşümün or- taya çıkardığı yapılar. Onlann içinde kal- mıyor ve dertıal bu sınırlan aşarak. dünya ölçeğinde etkili oluyor. Kapıtalizm, ken- dinden önceki toplumsal sistemlerden, üre- tım modlanndan bir önemli farklılık gös- teriyor Çok dinamik, ve kendini yenileye- biliyor. Kapitalizmin 300-350 yıllıktarihi- ne baktıgımız zaman, bu yenileme süreci- nin, "kriz, kıizden çıkrç, bfiyüme, tekrar kriz" türünden birdevresel gelişme özelli- ğıni gösterdiğini söyleyebiliyoruz. Zaten iktısalçılarbunu yakaİamış. Ünlü ekonomist- ler, bu devresel gelişme kuramlan üzerin- de duruyorlar. 50-60 yıllık dönerrüeri kap- sıyor bu dönüşümler: Yükselme, durgun- bjjc, kriz, krizle beraber çöküş ve tekrar çı- k.ş. - Küresefleşme de, bir kriz sonrası mı or- taya çıkü? . - Evet. Bu krizlerin herbiri birbirinden farklı. Hiçbir kriz, başka bir krize benzemi- yor, çünkü tarihin farkh dönemîerinde or- taya çıkıyorlar. Ama krizlerin ortak tarafı şu: Sermaye birikim sürecinde sıkıntı baş- ladığı anda, kriz dediğimiz olgu ortaya çı- kıyor. Kriz, birekonomik olgu. ama toplum- sal alana da yayılıyor. Ömeğin. 1929'da te- pe noktasına ulaşan kriz yıllannı ele alalun. Bu kriz, durgunluk ve durgunluğa bağlı ola- rak işsizlikti. 1929Eylülü'ndeNewyork'ta Wall Street'te patlak verdi. Hısse senetle- rinin değerlen düşıneye başladı. Hisse se- netlerinin değerlerinin düşmesini önlemek için bankalar devreye girdiler. Ama, hisse senetleri düşmeye devam etrj ve sonunda ban- kalar battı. Bankalann bu durumu üzerine, sanayi kuruluşlan batmaya başladı. Üretim ve dünya ticaretinin düşmesi ile bırlikte iş- sizliğin artması, derhal toplumsal alandaki sıkıntılan beraberinde getirdi. Toplumsal çalkantılar da. kaçınılmaz olarak polıtik alanda yansımasını buldu. 193O'lu yıllarda faşizmin hızla yükselmesi ve hatta 2. Dün- ya Savaşı, bu krizin politik sonuçlan ara- sında sayılabilir. Krizin kaynağı neydi? Bi- ze bunu, en iyi Keynes anlatıyor. Keynes, liberal kuramı yeniden yorumlayarak, "pa- zar ekonomisi. her şeyi kendi kendisine çö- zer" meselesini reddederek, "Gelirtereşit- siz dağıkiığj için pazar mekanizmasL ken- dinden beidenen görevi yerine getiremez. Bu eşitsizbk,sürekli olarak arz ile talep ara- snda dengesizliğe yol açar. Talep dıîşük ka- kr,buda krizeyol açar" dedi. Keynes'egö- re, kriz olmaması v e ekonomik gelişme için talebin suni olarak yükseltilmesı gerekirdi. Toplam talebi suni olarak kim yükseltir? "IV zar mekanizmasına müdahak ederek,dev- let yükseltir'' diyordu. Keynes ile beraber, devletin ekonomiye müdahalesinin zorun- lu plduğu düşüncesi kurama gırdı. Bu çer- çevede, krizden çıkış, bir yeniden yapılan- ma ile gercekleşti. Bu yeniden yapılanma- nın temel özellikleri, refah devleti ve demok- rasıydı. Devletin toplam talebi yükseltecek şekilde ekonomiye müdahalesi, aynı za- manda o dönemde içinde yaşanan tarihsel koşullara bağlı olarak yeni birolanağı da gün- demegetirmişti. 1917EkimDevrimi'nden sonra kapitalizm, ilk kez biralternatif ile kar- şı karşıyaydı. Sovyetler Birliği'nde kurulan düzen, sosyalizme uygun muydu, değil miy- di, bu tartışma her zaman yapılır, ama bir alternatif vardı. Bu altematif, kapitalizm için aynı zamanda ciddi bir tehditti. Bu teh- dit ortamında, krize karşı yeniden yapılan- ma, refah devleti uygulamasını gündeme ge- tirdi. Yani devletin, daha adil ve daha eşit- likçi bir toplum için toplumsal ekonomik yaşama müdahalesi. Krizden böyle kurtu- lacaktı kapitalizm. Gerçekten de 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, refah devleti ve demok- rasinin yalnızca gelişmiş degil, gelişmekte olan ülkelerde de hızla yayıldığını görüyo- ruz. 1970'Ierde yeni bir kriz ile karşı karşı- ya kaldı bu sistem. Bu kriz de, kendisini ye- niden değişik biçimlerde gösterdi. - Krizin beffi başh nedenlerini açıklaya- bilir aıisiniz? - önce, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ku- nılan Bretton Woods para sisterai çöktü. Bu sistanin temel özelliİderinden biri, Ame- rikan Dolan'nın bütün ulusal paralann de- ğişiminde temel olmasıydı ve dolann altı- na eşitligi kabul edilmişti. 197 l'de bu kalk- tı ortadan. ABD, artık bu yükü kaldırama- yacağını ifade etti. Bunun arkasında reka- betin olduğu söylenebilir. Amerikan Dola- n'nın ekonomik gücünün karşısına Avru- pa'nın, Japonya'nın gücü çıkmıştı. Ameri- ka'nın dış ödemeler dengesi bozulmuştu. 1973-78'de yaşanan petrol şoklan ve ondan sonra durgunlıık ve enflasyonun birlikte ya- şandığı "stegflasyon" dediğimiz olgu, bukri- zin belirtileri oldu. Bu krizin ardında ne vardı? Yadsınması mümkün olmayan nok- ta, krizin arkasında refah devleti olgusu- nun yatmasıydı. Bu durum, sermaye biri- kimini iyice sıkıntıya soktu. Refah devleti uygulamasıyla, devletin ekonomiye müda- halesi, başka bir deyişle her kapitalist eko- nomi içerisinde pazar mekanizmasına gö- re işleyen ekonomi ve kumanda ekonomi- si çıktı. Burada pazar mekanizmasından çok, siyasi tercihler egemen oluyordu. Ik- tidara gelen siyasi partinin yöneticileri, kay- naklann yeniden dağıtırru nasıl olacağına karar veriyorlardı. Demokrasinin gelişme- siyle birlikte kumanda ekonomisinin alanı genişlemeye, pazann alanı daralmaya baş- ladı. tnsanlar, demokrasinin gelişmesiyle beraber, daha adil ve eşitlikçi birtoplum için giderek daha fazla talepte bulunmaya baş- ladilar. Bu taleplerini devlete yansıtrnaya da DOÇ.DR. GENCAY ŞAYLAN • Yeni dünya düzeni, büyük bir eşitsizlik ortaya çıkardı. Dünyanın üzerinde yaşayan insanların çok ufak bîr bölümü, eğer insan gibi yaşıyorsa, geri kalan beşte dörtlük kısmı bir goril gibi bile yaşarnını sürdüremiyor. O zaman pazar mekanizmasındaki eşitsizlik, geometrik diziyle katlanarak ortaya çıkryor. Somali'de insanlar sivrisinek gibi ölmüyorlar mı? . Dünya Bankası rakamlarına göre; 1978'de gelişmiş ülkelerde kişi başına gelir ortalaması 8 bin 500- 9 bin dolara yakın. Gelişmekte olan ülkelerde bu rakam 1500 dolar civannda. 1990'larda gelişmişler için rakam 23 bin doları geçiyor, diğerlerinde ise 2500 dolar civannda kalıyor. Işte, on yıllık küreselleşme pratiğinin eşitsizliği. Yeni dünya düzeni savunuculan, büyük liberal düzenin kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar. Bu da, demokrasinin yeniden tanımı noktasına geliyor. Örnegin Hayek, bütün partilerin pazar ekonomisi üzerinde uzlaşmaları gerektiğini söylüyor. Yani demokrasi, pazar düzeninin işlerliğine indirgeniyor: Pariamentolan 15 yıl için seçelim, seçme yaşını 40'a çıkaralım. Demokrasinin yeniden tanımlanması ile ortada ne kadar demokrasi kaldığı çok açık bir biçimde ortaya çıkmıyor mu? başlayınca, kumanda ekonomisinin alanı büyümeye başladı. Refah devleti harcama- lan giderek, ekonomik büyüklük ve oran ola- rak daha fazla yerişgaletmeye başladı. Bu. tabiı kârlann düşmesi, sermaye bınkunının sıkıntıya uğraması sonucunu verdi ve tek- rar bır evrensel krizle karşı karşıya kalın- dı. Bu ekonomik kriz, politik sonuçlannı da verdi. Belki de, bu politik sonuçlanndan en önemlilerinden bır tanesı, rakip siste- min. yani Sovyetler Birliğı'nın çöküşüdür. Yani, kendı içinde taşıdığı sorunlara ek ola- rak kriz. Sovyetler Birliği'nin çöküşünü hızlandırdı ve bu krizden çıkış da bir tek- rar yapılanma, yeniden yapılanma ile müm- kün oldu. Bunu, yeni dünya düzeni olarak da, global perestroyka olarak adlandırmak nm getirdiği diğer bır politik etki. sosyal de- mokrat hareketin büyük bir krize girmesı, gerilemesi sonucunu ortaya çıkardı. - Pazar büyüseanİB sonuçtanaı da de ab- biür misiniz? - Kârlan yükseltmenin ikinci yolunun pazar büyütme olduğunu söylemıştik. Bu nasıl olacak? Bir taraftan kumanda ekono- misi alanını küçülteceksiniz. refah devletı- nin tasfıye edeceksiniz ve pazaralanını bü- yüteceksiniz. Işte, yeniden yapılanma öğe- leri olarak sayılan, özelleştırme, pazann tekrar bütünüyle egemen hale gelmesi. de- regülasyon denen devletin ekonomik yaşa- mı işleyişinin,kurallarkoymasınınortadan kalkması bunu göstermektedir. Kumanda ekonomisinin küçülmesi, de\letin bütün da mümkün. - Buradaki gelişmelere büyük teknoJojik gelişmelerin etkisi oedir? - Knz nedeni, kâr hadlerinin düşmesi ise, krizden çıkmanın yolu da kâr hadlerinin yükselmesidir. Kâr hadlerinin yükselmesi de, genel iktisat bilgisine göre iki şekilde olur: Biri, verimlilik artışıyla, ikincisi pa- zann büyümesiyle. Krizden çıkış ve yeni- den yapılanma, teknolojik devrim ile de üst üste geldi. Zaman zaman dünyada büyük teknolojik devrimler yaşanıyor. Birinci tek- nolojik devrimi, buhar makinesinin uygu- lanması olarak düşünebiliriz. tkinci tekno- lojik devrim: inorganik enerjinin, hayvan ve insan kolunun dışında bir enerjinin, yani elektriğin üretime uygulanmasıdır. Buhar makinesinde. her üretim yaptığınız yerde, aynı zamanda enerji üretmek zorundasınız- dır. Ama, elektrik olduğu zaman, bir yerde elektrik üretirsiniz ve onu çok ucuz ve ça- buk binlerce kilometre mesafeye taşıyıp, üretimde kullanabilirsiniz. Aynca, elekt- rikle gecelerinizı de verimli hale getirebi- lirsiniz. Oçüncü teknolojik devrim, kendi- ni mikroelektronik alandagösterdi. Mikro- elektronik alanında teknolojik devrim iki noktada yoğunlaştı: Haberleşme ve diğeri bilişim. Yani. bilgisayarlann devreye girme- si, bilgiyı toparlama. bilgiyi değerlendir- me ve bilgiyi kullanma. üretime uygula- ma. Bilişim ve iletişim alanındaki devrim, verimliliği çok yükseltti. Yeniden yapılan- mayı da. özellikle politik sonuçlanru müm- kün hale getirdi. Yani, yeniden yapılanma- sosyal ve ekonomik işlevlerinden vazgeç- mesi. Bunun yanında, bir de pazann dün- ya ölçeğinde büyümesi, ulusal sınırlann dı- şına çıkması, dünyanın tek pazarhaline gel- mesi, küreselleşme dediğimiz olaydır. - Sosyal de>letin yok edilmesine. sınıria- nn vdatanasına büyük yığmlar nasıl Ldn ver- di?" - Yeniden yapılanmanın. yeni dünya dü- zeninin şampiyonlan ABD Başkanı Ro- nald Reagan. Ingiltere Başbakanı Marga- reth Thateher'dı. Reagan, iki defa. Thatc- her üç defa seçim kazandı. Çünkü, rakip- leri çok zayıf kalmışlardı. Burada teknolo- jik devrimin çok önemli rolü var. Bir kere medya, çok merkezi. 1960"lı yıllarda belki medyanın çoğulcu yapısından söz etmek mümkündü. Çünkü, yazılı medya aslında çok büyük maliyetleri gündeme getirmi- yordu. Onun için de, medyanın çoğulcu ya- pısı vardı. Ama. elektronik medya ile bera- ber, bu çoğulcu yapısı değıştı. Şimdi çok bü- yük maliyetlergerektinyor. Elektronik med- ya ile de yanşacak yazılı medya da. bu re- kabet karşısında var olabilmek için yapı de- ğiştirdi. Bu olayı Türkiye'ye özgü sayma- yalım. Gelişmiş ülkelerde bıle ciddi gaze- teleraz satıyor. Artık medya, büyük iş dün- yasının parçası haline geldi. Yeniden yapı- landırmayı kabul ettirmede, bu çok önem- li bir değişimdi. lşin medyatik tarafının ya- nında, yapısal tarafı da var. lşin yapısı de- ğişiyor. Mavi yakalı dediğimiz işçinin or- tadan kalktığı ileri sürülûyor. Teknolojı. kol gücüyle yanşacak yeni düzenlemeler getı- nyor. Robotik otomasyon bunlardan bir ta- nesi. Işçi; artık sadece fordist bir üretim hattında durup, vida sıkıştıran insan değil- dir. Belirli bilgilere sahip. kontrol eden adam haline dönüşüyor. Bu, bütün üretim yapılannı. üretimdeki insanlar içinde olu- şan ilişkilen değıştıriyor ve aynı zamanda sermayeye müthış hareket etme olanağı sağ- lıyor. Bunun somut sonucu, geleneksel sen- dikalarda büyük gerilemedir. Bu, özellikle sanayileşmiş toplumlarda çok açık olarak ortaya çıktı. Sayısal olarak sendika üyelı- ğinde hızla azalma var. Bunun doğal sonu- cu, sosyal demokrat hareketlerin gerileme- sidir. Sosyal demokrat hareket, yeni çözüm bulma, ideolojıyi yeniden yorumlama zo- runluluğu ile karşı karşıyakaldı. Bu neden- le de yeni muhafazakar akım. bü- yük etkinlik kazandı. Bayan Thatc- her'm seçım kampanyalannı ha- tırlayalım. Bayan Thatcher, vasıf- lı emeğı de kendi yanına çekiyor- du. Thatcher, vasıflı emeğe şunu söylüyordu: "Nedir bu refah dev- letinden çektikleriniz? Sigortalar için sizin ücrefJerinizden kesilen paralarla neden tembeUeri besle- yesiniz? Bırakın onlan. beni des- tekleyin. Ben kaldıracağım bu ke- sintileri minimuma indint.eğim."' Bundan dolayı da cıddı destek al- dı ve onu da yapo. Işte bu, yeni dün- ya düzeninin temel özelliklerin- den bir tanesiydi. Yeni dünya dü- zeni. öylesine etkili bir medyatik etkiyle yerleşti ki, üzerinde "Aca- ba?" sorusu sorma, kimsenin ce- saret edemediği doğrular haline geldi. Örneğin, özelleştirmeyi tar- tışmaya başlıyorsanız, dinozorsu- nuz. Bır defa bunu bir amentü gi- bi dogru kabul edeceksiniz. Elbet- te, bu büyük değişimi anlamadan kavramadan, "Ozelleştinne kötü- dür, devletçiük iyidir" türünden 1960-70'lerin teonk çözümleme- leri ve değer yargılan ile karşı çık- manın anlamı yoktur. Önemli olan oluşumu anlamaktır. Özelleştir- menin arkasında, yeniden düzen- leme var. Şu da çok açık. Bunun, ekonomik açıdan kurtancı olma- sı fılan mümkün değil. Özelleştir- meyi neden yapıyorsun? Deniyor ki. "Kamukunıluşlanzararedi- yor." Neden zarar ediyor? ''Çün- kü. KİTlerin üzerinde siyasi bas- kı var. Siyasi baskı olduğu için po- litikacılar. bunlann ekonomik ku- nıluşlar gibi yönerilmelerine izin vernuyor. Kendi kısa vadeü siyasi çıkarlan için yönetiüyor. Zarar, vergi odeyen insanlara.vani bütün topluma biniyor. Öyleyse buniar özeHeştirilmeİi." Bu mantığa gö- re. zarar edenleri özelleştirmek, kâredenlen tutmak gerekiyor. Kâr eden bir kuruluş varsa, bu mantık geçerli değil. Ama, kim alır zarar eden kuruluşu? Herkes, çok doğal olarak kâreden ve tekel konumun- dakı kuruluşu almak istiyor. Onun için herkes telefonunpeşinde. Onun dışındakıler. ölrriûş eşek fiyatma kapatılmak istenryor. Üretim ka- pasitesinden değil, arsa spekülas- yonu yapmak için kapatılıyor. Bu çok do- ğal. Tanımında temizlenmesi gereken birkar- maşa var. Bu karmaşayı açmak, o kadar ko- lay değil. Ama, bir gerçek. - Küreselleşme, gelişmiş ülkeleri daha zengin, gefişmemiş. az gelişmiş ülkeleri da- ha yoksullaştırmıyor mu? Dünyadaki zen- gin Kuzey ile yoksul Güney tarOşması bu- radan mı kaynaklamyor? - Aslında pazar mekanizmasının temel özelliği, eşitsiz gelişmeyi öngörmesidir. Bir pazar içerisinde eşitsiz gelişme olur. Bunu. pazar mekanizmasının kuramcılan kabul eder, doğru ve ahlaki bir olgu sayarlar. Çün- kü, pazar mekanizması daha yetenekliyi ödüllendirir. Bu ödülle de, eşitsizlik ortaya çıkar. Bu durum aslında sosyalizmin kuram- cılan açısmdan ters değildir. Sosyalizmin temel slogamnı, herkese katkısı, yeteneği öl- çüsündedir. Birinde yetenek ve katkı, bir mer- kezi, yan politik, yan ekonomik sürece gö- re belirlenecek, öbüründe de pazara göre be- lirlenecek. Tabii kı, bir eşitsizlik çıkacak ve bu eşitsizliği, insanlararasındaki bilgi ve ye- tenek farkı belirlemiş olacak. Bu cerçeve için- de ortaya çıkacak eşıtsızliğin de çok büyük olmayacağından söz etmek mümkün. Ama, dünya ölçeğindeki eşitsizliğe baktıgımız zaman, bu eşitsizlik çok büyük. Dünyanın üzerinde yaşayan insanlann çok ufak bir bö- lümü, eğer insan gibi yaşıyorsa, geri kalan beşte dörtlük kısmı bir goril gibi bile yaşa- mını sürdüremiyor. O zaman pazar meka- nizmasındaki eşitsizlik, geometrik dızıyle katlanarak ortaya çıkıyor. Bu sorun. önce büyük ölçüde iki sistemin yanşması çerçe- vesinde aşılmaya çalışılmış. Ancak, bugün sosyalizm, fıziki varhğını yitirdi. Bu çer- çevede, daha eşitlikçi birdünya düzeni için Güney-Kuzey diyaloğu gündeme geldi. Bu noktada küreselleşme, hiç de karşı çıkıla- cak bir olgu gibi görünmüyor. Tek bir pa- zara giriyorsunuz. Yani, bir yoksulla bir zenginin aynı pazarda buluşması, mutlaka yoksula olanaklarda getirecektir. Çünkü. onu yalnız başına bırakırsanız, yoksulluğu için- de, yoksulluğunu tekrar yeniden üretmek- ten başka bir şey yapamaz. Ama. zenginle pazara girerse, ekonomik ilişkıler kurarsa, bundan yararlanacaktır. Dışanda kaldığı andaki geçerli olan eşitsizlik miktan yine eşitsizlik olacaktır, ama azalacaktır. Bu ba- kımdan küreselleşmeye hiç kimse karşı çı- kamaz. Küreselleşme. ulusal devleti de aşan bir özellik taşıyor. Tarihin birdöneminde de ulus toplumlannm aşılması, dünyanın, bin- lerce kültüre! rengi banndıran bir tek top- lum haline gelmesi de, çok hoş bır insanlık ütopyasıdır. Bu bakımdan, konuya sol açı- smdan, yani hümanist değerİCT açısından ba- kıldığı zaman, küreseleşmeye karşı çıkmak mümkün değildir. Hümanist değerlerin çok açık ifadelerinden birisi olan Marksizm. ulaşılacak son hedef olarak bütün bir dün- yadan, bütünleşmiş insanlıktan söz etmek- tedır. Böyle bir noktaya gelinmesi, kimse- nin karşı çıkamayacağı bir şeydir, aksi an- tihümanızmdir, yani hâlâ insanı ulus. din, etnik vs. kompartmanlara ayırmak, birinin çıkanyla öbürünün çıkannın bağdaşmazlı- ğını gündeme getirmek. - Yeni dünya düzeninin sonuçianna bak- tığımızda. bütün bu saydıklarınızın bir "ama'aolmah. - O noktaya gelelım. Yeniden yapılanma ne zaman ortaya çıktı? 1980'lerden itiba- ren. Özelleştırme, deregülasyon, pazann egemenliği, küreselleşme bu dönemin slo- gan ve uygulamalan. Dünya ölçeğinde eşit- sizlik azaîdı mı, arttı mı? Ona bakmak ge- rekiyor. ldeoloji düzeyınde söylenen şu: "En anndan 15 yılhk bir uyguiama söz ko- nusuvsa. daha eşitlikçi bir dü nyadan söz et- mek mümkün. Serbest piyasaya geçtik, bü- yük atdımlaryapük."" Oysa, geİişmekte olan ülkeleri alıp, rakamlara baktıgımız zaman, eşıtsizliğm inanılmaz boyutlarda-arnıgıor- taya çıkıyor. Örneğin, Dünya Bankası ra- kamlannı alalun: 1978'de gelişmiş ülkeler- de kişi başına gelir ortalaması 8 bin 500- 9 bin dolara yakın. Gelişmekte olan ülkeler- de bu rakam, -ki buniar, daha çok Türkiye gibi Laün Amerika ülkeleri gibi behrli öl- çüde gelişmiş ülkelerdir, çok yoksullar da- hil değildir-1500 dolar civannda. 1990'la- ra geldiğimiz zaman, gelişmişler için rakam 23 bin dolan geçiyor. diğerlerinde ise 2500 dolar civannda kalıyor. Işte size, on yıllık küreselleşme pratiğinin eşitsizliği. Hele, sosyalizm bir askeri amaçlı yanşmanın ar- dından çöktükten sonra. özellikle Afrika'da- ki en az gelişmiş ülkeler tümüyle kaderine bırakıldı arük. Somali'de insanlarsivrisinek gibi ö'üp gitmiyorlar mı? Başka bir deyiş- le, küreselleşme; özellikJe gelişmekte olan ülkelerdeki insanlan umutsuzluğa sevk e- decek kadar büyük bir farkın doğmasına yol açtı. Bu fark, kolay kolay kapanmayacak gi- bi görünüyor. -Deniyorki,"Bağımsızhk bitti, karşılık- lı bağımlılık söz konusu." Çizdiğiniz bu tablo karşısında bu sava katılmak olası mı? - Karşılıklı bağımlılık, sözcük olarak bir eşitligi içeriyor. .'Wıa eşitlik söz konusu de- ğil de, eşitsizlik giderek artıyorsa. bunda se- vinilecek bir şey görmemek lazım. Çözüm kolay değü. Çözüm. teorik olarak. dünya üze- rindeki insanlann çoğunluğunun bütün bu oluşumlar konusunda tam ve özgür biçim- de bilgilenmesi ve örgütlenmesini gerekti- rir. Bugün mümkün mü? Bilgi üretme ve bil- gi yayma özgürlügü, -ki, küreselleşme sü- recinde bu mukaddes sayılıyor- ne ölçüde gerçekleşiyor? - Bu eşitsizliğe dünya ne kadar davana- cak? -Türkiye'de bıle insanlar, "ConAhmet'in devridaimnuıkinast''nı bulma peşinde. Na- sıl? Emekçiler, henüz para kazanmayan öğ- rencilerbile, sabah kalicarkalkmaz, markın, dolann ne kadar olduğunu öğrenip. çok kı- sıth oianaklanyla bir kA ar maksimizasyo- nu yapmaya kalkışıyor. Ama, üretim yok. Birisi. spekülatif şeylerden kazansa bile üretim olmadığı için başkalan kaybediyor anlamına gelecektir bu. Bütün dünyada da bu oyun oynanıyor. Sembol ekonomi ile gerçek ekonomi, yani mal ve hizmet üre- ten ekonomi birbirinden koptu. Çok tehli- keli bir gidiş. Öbür yandan bunun politik alanda da etkisi gözleniyor. Demokrasinin krizi ile karşı karşıyayız. Yeni dünya düze- ni savunuculan, büyük liberal düzenin ka- çınılmaz olduğunu söylüyorlar. Bu da, de- mokrasinin yeniden tanımı noktasına geli- yor. Örneğin Hayek, bütün partilerin pazar ekonomisi üzerinde uzlaşmalan gerektiği- ni söylüyor. Yani demokrasi, pazar düzeni- nin işlerliğine indirgeniyor. Parlamentola- n 15 yıl için seçelim, seçme yaşını 40'a çı- karaltm. Demokrasinin yeniden tanımlan- ması ile ortada ne kadar demokrasi kaldığı çok açık bır biçimde ortaya çıkmıyor mu? Aynca. ulusal toplum ve ulusal devletin aşılması. temsil krizine yol açıyor. - İnsanlık. bu karamsar tabİovu aşacak mı? - tnsanoğlunun ayağa kalkışı 2,5 milyon yıllık bir olgudur. Yazılı tarih. on bin yıllık bir süreçtir. İnsan, makine değil. Her şeyi tartışılmaz doğru olarak kabul etmesi, sor- gulamaması düşünülemez. On bin yıllık süreci da öyle geldik. Gelişmelere mekanik bakmamak gerek. tnsanoğlu sorguluyor, "O, öyle otaıaz" dıyor ve harekete geçiyor. YARIN: Ekonomi ve küreseleşme POLİTtKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Ekmekle Oynayanlar... Efendi kızdı mı, "Yediğin ekmek gözüne, dizine dursun" der. Işçi bunun aftında ezilir mi? Ne gezeıi.. O da arka çıkar, "Yedirdiğin ekmek gözüme, dizime durur" der. Ekmek ne göze durur, ne dize... Ayarlanmış birsa- at gibi fiyatına satılır. Fınncıya sorarsan ekmeğin fıyatı bakkal yüzünden artıyor. Bakkala sorarsan fırıncıntn yüzünden.. Ek- mek bir lastik top olmuş elden ele atılıyor. Hop oraya... Hop buraya... Hani bir şarkı olmuş, "Dolaşır elden ele". Somun, şarkıdaki kadeh olmuş. Ekmeğin fıyatını arttıran da eksilten de; fınncı da, bakkal da bülbül kesilmişler, şa- kır şakır şakıyorlar. Biri diyor ki: Devletin tanm politikası başıboş. Bu politika ke- sinkes düzeltilmelidir. Ekmeği alan da satan da bir- biriyle kaynaşmalıdır. Bir ekmekte bayi kân 2.500-3.500 TL arasında değişiyor. Buna taşımacı giderierini ek- leseniz, maliyet kaça çıkar?.." Biri de ahkâm kesiyor, "Bakkallan ortadan kaldınn, ekmeği 10 bin liraya satarız." diyor. "Bakkalın yerine ne koyacaksınız?" "Eskiden ne varsa gene onu..." Birileri var, ekmeği yasa masa tanımadan diledik- leri gibi satıyor. Birileri de var, fiyatlan kırıyor, 10 binin bile altına iniyor. Görülen ekmek kuyrukları bu 10 bi- nin altında satanların. Bunun içinde kaçağı var, kaçı- ranı var. Hele kooperatif fabrikalan.. satışa onlar da katılıyor. Bir görünüyor, bir yitiyorlar... Halkın ekmeği... Halkın ekmeğiyle oynayanlar var. Halkın ekmeğinin narhı var.. Halkın belediyesi var, belediye koysun da narhı, bakalım kimse oynayabi- lir mi? Halkın ekmeği hep naıtıla satılır. Belediye ko- yar narhını, kimse de üstüne çıkamaz! Nerede o belediyeler? Ekmek kavgası yoksul sofrasında olur; siz hiç zen- gin sofrasında ekmek kavgası gördünüz mü? Hakkâri vilayetimizde ekmek değil, ekmek artığı yüzünden çıkan kavgadan haberiniz yok mu? Kışla- nın artıklan bir çöplüğe dökülüyor, döküldükten son- ra da aç ve çıplakiar çöplüğe koşuyorlar, bir artık kav- gası başlıyor. Dikkat buyurun ekmek kavgası değil, ekmek artığı kavgası başlıyor. Kavganın resmini çek- mişler, videoya almışlar. Bir parça bayat ekmek kın- ğı yüzünden verilen kavgayı görün!.. Neredeyse bir- biıierini parçalayacaklar... Ekmek kavgası.. Ekmek parası... Bunlan bilirdik de ekmek kınğı kavgasının böylesi- ni hiç görmemiştik. Hakkâri'de bir kışlanın çöplüğün- de ekmek kınğı için verilen kavgayı bugüne dek gör- memiştik. İki bin yıhna 5 kala, daha doğrusu 2 bin yılına girer- ken bir kışlanın çöplüğünde girişilen bir kavga.. Böy- le mi olacaktı? Türtü uygarlıklann harman olduğu bir coğrafyada nice meydan savaşları verilmişti, tarihe nice meydan savaşlan geçmişti ama, bir kışlanın çöplüğünde ek- mek kınğı yüzünden, günün birinde böyle bir kavga verileceği akla, hayale gelmezdi. Kışla çöplüğünde ekmek kavgası.. • % "*' r Kışlaiarda neler görülmüştü, davullar çalınmtştı, türküler çağnlmıştı, redif sesleri gelmişti. Güle oyna- ya savaşlara gidilmişti. Bir kışlanın çöplüğünde ek- mek kırığı için kavga edileceği akla, hayale gelmez- di. Bir de böyle bir ekmek kavgası vardı. BULMACA SEDAT YAŞAYA1S SOLDANSAĞA: 1/Hizmetçi,evlat- lık. 2/ Bir oda ya da mekâna açılan. duvar ya da çitler- le çevrili girinti... Kanşık renkli. 3/ Yabanıl hayvan ba- 4 nnağı... Bir işteki engelleri yenme karan. 4/Su...Ge- 6 mi çapasına bağlı bulunan kalın hakt yadazincir. 5/Ja- pon mafyasuıa ve- rilen ad... Rütbesiz " asker. 6/Yüksekbir sunulan mektup ya da dilek- çe... Bir sayı. 7/Bir meyve... On iki hayvanlı eskı Türk tak- viminde timsah yılına verilen ad. 8/Ayakdireme... Mobıl- yamn uzunluğunca konulan dar ayak. 9/Yola çıkma, gidiş. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Gösterişi ve özentisi olma- yan. 2/lskambiloyunlannda kâğıt atma sırası... Anado- lu'nun kırsal kesiminde er- kekler arasında düzenlenen yaren toplantılanna verilen ad. 3/Kayak... tzmir' in bir ilçesi. 4/ Deniz ya da ırmaklarda bir- denbire derinleşen yer... Boru sesi. 5/ "Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir/Vanp anın üstüne —'ler yapasım gelir" (Yunus Emre)... Halk şairi. 6/Gözleri görmeyen... Oyunda cezalı çocuk. 7/ Kadınlann yüzlenne sürdükleri allık... tp- liklerin boyanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç kabukla- n. yapraklar ya da balmumuyla sanlarak boyaya batınlma- sı yoluyla uygulanan bir tür boyama tekniği. 8/ Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bulunmayan nitelik. 9/ Pamuktan düz dokuma. ADİLCEVAZ KADASTRO MAHKEMESİ DosyaNo: 1990/398 Davacı karakol köyü tüzel kişiliği tarafından davalı Hasan Çevik ve müdahil davacı Hazine aleyhine mah- kememizde açılan kadastro tespitine itiraz davasmui ya- pılan yargılaması sırasında: Davahlardan Ahmet kızı Memnüme (Çevik) Kork- maz'ın tüm aramalara rağmen aynntılı adresınin tes- pit edilemediği anlaşıldığından mahkemece ilanen teb- ligat yapılmasına karar verilmiştir. Duruşmanın atılı bulunduğu 13J.1996 günü saat 09.30"a kadar davalı olarak mahkememizde hazır bu- lunmanız veya bir vekille kendinizi temsil ettirmeniz, aksi takdirde duruşmanın yokluğunuzda yapılacağı ilan olunur. Basm: 71401 MRKAĞAÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1995.100 Davacı Nizamettin Erdem tarafından mahkememi- ze açılan çek iptali davasında: Kırkağaç ış Bankası'na ait 3014126 no'dan 3014150 no'ya kadar olan çekleri ellerinde bulundu- ran kişilerin ilan tarihinden itibaren 3 ay içinde Kır- kağaç Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ibraz etmelerine, ibraz edilmediğı takdirde çeklenn iptaline karar veri- leceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basm: 70457
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle