07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel YayınYönetmenı-Orhan Erinç# Dı» Haberler Ergun Balcı # Istıhbarat: Cengi/ Genel Yayın Koordınatörü. Hikmet Yıldırım • Ekonomı: Bütent Kızanlık ' Yazıışlerı Müdürlerı f l # Haber Merkezi Müdürü Hakan Kara # Gorsel Yonetmen: Fikret Eser « Fotosrat Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge Edibe Buğra • Yurt Habcrlerı Mchmel Faraç Ankara Temsılcısı Mustafa Balbav • Haber Müdunr Erinç, Oktay kurtböke Doğan Akın Alaturt. Buıvan No 125, Kat 4. Bdkanlıkhr- Ankara Tel 4195020 (7 hat). Faks 4195027 • Izmır Temsılcısı Serdar Kıak, H Zı>a Bh 1352 S 2 3Tel 4411220,Faks 4419117«AdanaTemsı)cısı.Çedn Yiğenoğhı, inöniıCd 1I9S No 1 KaH.Tel 3522550. Fjjcs 35225^0 Vıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbav. Hakan Kara. Müessese Mudurû Erol Frkut # Koordmatör Ahmet korulsan # Muhasebe BülentYener#tdare HüseyinGürerOlşletme Önder Çe«k • Bılgı-Işlem Naillnal» Bılgısayar Sıstem MûrüvetÇUer MEDYAC:«Yoneıım KurUu Ba$kanı-üenel Mudur GıUbin Erduran 0 Koordınatör Reha Işılman • Genel Müdur Yardımı-iS! Mine Akdağ MEDVA G : • Yonetım Kurulu Başkanı - Genel Müdur Üstün AknKn •Murahhas uye Bora Göneac }ıwmli)ııı ve Bgun: Yenı Gun rtaber Aıansı. Basın ve Yayıncılık A Ş Turkocağı Cad 39 41 CağalogJu 34334 !st PK 246 ktanbu! Te! (0 21T) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212ı 513 X5 V5 14ŞUBAT1996 İmsak: 5.29 Güneş: 6.54 Öğle: 12.25 İkındı: 15.15 Akşaml743 Yatsı 19.03 M E D V A C T e l 514 (T 53 - 513 95 X0 - 51ı 84 60-61. Faks 5118466 Lüks araba saftşfarı • Haber Merkezi - 2 sene önce Türkiye ithal otomobi! pazanna giren ve 1995 yılında 725 adet satışla 36 otomobil markası arasında 12. sıraya yükselen Rover, 1996 ocak ayı içinde 76 adet satarak altıncı çıktı. Rover, lüks otomobil klasmanında ise birinci sırada yer aldı. RTÜKten telîf uyarısı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Radyo ve Tejevızyon Üst Kurulu (RTÜK), radyo ve televizyon kuruluşlanndan yayınlannda yer verdikJeri eserlerin hak ve sahiplerine telif ücreti ödemeleri gerektığini bildirdi. RTÜK'ten yapılan yazılı açıklamada, telif ücreti ödenmemesi durumunda yasanın öngörüğü yaptınmlann uygulanacağı belirtildi. Göçebe'nin 4. sayısı • Haber Merkezi-1995 yılında 3 kıtap olarak yayımlanan Göçebe dergisi, 1996 yılındaki ilk sayısını yayımladı. Dergi. şiir ve şiirin kuramsal yanına ilişkin yazılara da yer veriyor. Hersayısında önemlı bır ressammın desenlerini yayımlayan Göçebe'nin bu sayısındaki ressam Paul Gaugin. Dergıyle irtibat kurmak ısteyenler. 0-212-527 10 20 numaralı telefonu arayabilirler. Ağaç kampanyası • Istanbul Haber Servisi - Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin geçen hafta başlattığı "Istanbul'a 100 bın ağaç dikiyoruz" kampanyasında 10 binin üzennde ağaç satışı yapıldığı bildirildi. Büyükşehir Belediyesi tarafindan yapılan açıklamada ttalya'dan ithal edilen 3.5-4 metre boylannda olan ağaçlardan en çok servi, konuk ladin ve sedir türlerinin satıldığı vurgulandı. HABITAT-2 kursu • Istanbul Haber Servisi - Bakırköy Belediyesi zabıtalanna, HABITAT-2 Kent Zırvesi'ne hazırlık amacıyla halkJa ilişkiler ve ingilizce kursu verileceği açıklandı. Yunus Emre Kültür Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısında kursun, Marmaıa ve Boğazları Belediyeler Birliği ile Bakırköy Belediyesi'nin işbirliğiyle gerçekleştirileceği kaydedildi. İşportacılara bayram izni • Istanbul Haber Servisi - Eminönü Belediyesi, bayram sebebiyle işportacılan serbest bıraktı. Eminönü Belediye Başkanlığf ndan yapılan açıklamada seyyar satıcılann ana güzergâhlar ve meydanlann dışında, Yeni Cami'nin arkasından Sultanhamam Meydanı'na kadar olan saha içinde ve Postane Caddesi ile Sümerbak"ın bulunduğu bölgede, 14 şubat çarşamba günü sabahından 25 Şubat pazar günü akşamına kadar serbest olduğu bildirildi. Hava • İSTAJVBUL (AA)- lstanbul'da dün yapılan hava kirliliği ölçümlerinde, Bayrampaşa ve Eminönü'nde asılı partikül madde konsantrasyonunda (duman) kjsa vadeli sınır değerin aşıldığı belirlendi. Istanbul Bölge Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürlüğü'nden yapılan açiklamaya göre, metreküpte kükürtdioksit için belirlenen 400 mikrogram kısa vadeli sınır değerhiçbir bölgede aşılmadı. Hiç olmazsa bugün yüreğinizdeki kıpırtıya kulak verin, çünkü bugün 'Sevgililer Günü' Tanımı zor olsa da aşk vardır• Bugün biraz da "aşk"ın gelmesi için akla, "Aşk nedir" diye sorduk çeşitli kişilere. Politikacıların çoğu "Bunu bana sormayın" diye yanıtladı. "Aşk" sözünden bile ürküyorlardı. "Daha ciddi şeylerle uğraşın" dedi kimileri... "Ben sende bütün aşklanmı temize çektim" diyen şair, gayri ciddi bir iş mi yapıyor sizce. / ,(0 SERPtLGÜNDÜZ Sizinle "aşk" üzerine bir söyleşi yapabilir miyiz? "Yapamazsınız çocuğum" dedı şair. -Nedemekyani, SevgüDerGünü. Ne saçma bir gün. Şiirlennı zamanzaman "ödünç" aldıgımız şainn konıujmaması, ne ka- dar hayal kıncıydı. En "şiirli konu- Urdan biri aşk" olduğuna göre, on- ca dizeyi yüreğine sığdırabilen bir şair yüreği de başka olmaz mıydı? Sonradan ögrenildi ki en güzel aşk şiirleri yazan şair, "aşk şairi" diye anılmaktan hiç hoşlanmıyordu. Oysa Scarmeta'nın yazdığı "Ateş- ü Sabır"da Mario, ünlü şair Neru- da'ya ne demişti: "Şürler şairiere değil, onlara ihri- yacı olanlara aittir_" Postacı Mario, ünlü şair Neru- da'nın şiirlennı kullanmıştı Beatri- ce Ruso'ya olan aşkını söylemek için. Kadınlann kalbine giden en iyi yolun sözcükJerden geçtiğini öğ- renmişti Postacı, Neruda'nın şiirle- ri nden. Neruda. şair yüreği ile "Neden böyie ansızın yüldeniyor üstüme sev- gi alabildiğine/ hiLriinlüyken ben ve uzaklığını duyumsarken?" diye so- ruyordu o yıllarda. Hep sevdalıydı Neruda. Nesev- da ayıptı. ne sevdalanmak. Bu dizelerin yankısı Nâ- zım'dan gelı- yordu çok geç- meden: Tahirolmak da ayıp değil Zühreofanakda /hattase>da>ü- zündenötanekde ayıpdeğil/bütün iş Tahir'le Zühre olabiJniekte / yani yürekte... Azizingiicü IÖ4 yüzyıla.Faunus LubercusŞenlikleri'ne dö- nüyoruz şimdi de. Roma- lılar, 14 Şubat günü bır ma- ğaranın önünde toplanmışlar. Me- zann üstünde bir küp, küpün için- de kızlann adlan. Delikanlılar kü- pün içinde bir yıl boyunca bırlikte yaşayacaklan kızın adını çekıyorlar. Roma Imparatoru Cladius ıse aş- ka karşı savaştan yana bir ımpara- tor. Ona göre sevdiklerine kavuşan erkeklenn akıllan geride kalıyor ve savaşamıyorlar. O yüzden evliliği yasakhyor Cladius. Bir de a^ktan yana olan Aziz Vakntine var. Cla- dius'u dınJemiyor. Âşıklan evlendi- riyor. İmparatordaonudınlemeyen Vaientıne'i öldürüyor. O günden be- n de Aziz Valentine'in öldürüldü- ğü 14 Şubat, sevgiyi ve sevgilileri hatırlatıyor. Son yıllarda "So-gililer Günü" bizde de kutlanır oldu. Kutlanma- smda da ne gibi bir sakınca olabilir kı. Biz de bugün, biraz da "aşk"ın gelmesi için akla. "Aşk nedir" diye sorduk çeşitli kişilere. Politikacı- lann çoğu "Bunu bana sorma- yın" diye yanıtladı. "Aşk" la- findan bile ürküyorlardı. "Da- tıa ciddi şeylerle uğraşın" dedi onlardan bazıları. "Ben sende bütün aşkla- nmı temize çektim / An- ladıjjındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana / Bü- tün kazananlar gfltN /terk ettin" diye yazan Mu- rathan Mungan, gayri cıddı bir iş mi yapıyor- du. "Aşk ciddi iştir" dedi Erdal Atabek. "Aşk her şeydir. Aşkı o kadar az kişi bilir ki... Oysa aşk, yaşamanın biSnmeyen tek amacıdır. İnsanlar aşk için yaşarlar, ama ne için yaşa- dıklanm bilmediklerinden farkuıda değüdirier." Şair ve yazar Hilmi Yavuz'a göre de aşk, hiç sağlıklı bır şeydeğildi. Şöylededi Yavu?: "Aşk dediğin şey, bir obses- sif nev rozlu ile bir histerik arasında- ki diyakıgdan başka bir şe> değil- dir." O> sa "Aşk bir ırmaktır" dedi Atilla Birkije Nâzım'ın bır şiinnden yola çıkarak. "Aşk, birlikte yaşanan bir duygu değüdir"dedı bırbaşkası. "Aşk,'ka- nma duyduklanmdır" dedi bir di- ğeri. "Aşk, büyük bir keyifle capucci- no rsmarlanan bütün gü/el kızkardan hiçbir beklenti olmaksızın seve seve Izmir'deyenidostiuklara kitabın aracılıkettiği "Sevgi Yolu",adınayaraşır bir mekân oldu. ıFotoğral. ÜMİT OTAN) Sevgi yolu Idtaptan geçer ÜMİTOTAN İZMİR- Ne zaman ki ki- tapçılar taşındı, ondan son- ra adına yaraşır bir mekân ol- du "Sevği Yolu." Sevdalann kitaplarlapaylaşıldıgı bu me- kânda alış-veriş dostluklar- dan sonra geliyor ve kışın dondurucu soğuklan bile bu- na engel olamıyor... Baba adaylan bir zaman- lar bu yolda "dokuz doğu- nırlardı." Kırmızı bınadan gelecek sevinçli haberler bekleniıken içilen sigarala- nn sayısı unutulur, en bol bahşişler bu yolda verilirdi. Doğum hastanesi taşındı. Baba adaylan da heyecanla- nnı başka mekânlarda sür- dürüroldular. Yol sessizleş- ti, heyecanı kalmadı. Iki ya- nındaki "yorgun" palmiye- lerin gölgesınde birsüre "şa- rap tutkunlan" konuk ol- dular. Bir sabah, ış makineleri- nin gürültüsüyle u>andı şa- rapçılar. Haftalar süren ça- lışmalar başladı. Önce as- faltı söküldü yolun. taş dö- şendi. Küçük havTizlara fıs- kıyelertakıldı. Yeşile "tak- viye"yapıldt. Banklarasev- gıliler "kuruldu". Yeni me- kâna isim bulmak için çok uğraşılmadı; "Sevgi Yolu" oldu. Uzun süre sevgiyle bu- luşamadı. "Eski müdavim- ler" mekânlannı terk etmek- ten yana görünmüyordu. Sevdalılar "pes" ettı. Bazı etkinlikler sırasında hareketleniyor, sonra sessiz- liğe gömülüyor, bir türlü "sevgi yolu" olamıyordu. Bır sabah yıne kamyonlar ya- naştı. Açılan kasalar yolun yenı konuklanyla ilgili ipu- cu veriyordu. Kitaplar, der- giler, posterler, kasetler or- talığı doldurdu. Yolun her iki yanına yerleşen kitapçı- lara, gümüş. deri takı, el ürünleri satıcılan da eklen- di. Ardından "kitap kurtia- n" geldi. Yol şenlendi. Okunmuş kitaplar ucuz fivatlarla öne çıkanldı. Pa- halı kitaplar kiralık olarak sunuldu okurlara. "Türki- ye'de böyle bir mekân yok" dıyor gururla kitapçı Orhan Bulunmaz:"Istanbul ve An- kara'da benzer mekânlar var, ama böyledeğil. Çok ge- niş bir yere sahibiz. Konak Belediyesi'nin büyük katkı- lanyla çok güzel bir kültür merkezi varatddı. Dostlukla- nn, se^gilerin kitapla payla- şıkltgı özgün bir ver burası." Kitapçılann tümü Sahaf- lar Derneğı'ne üye olmuş. Görülen aksaklıklarbaşkan- lan Mehmet Beşeri tarafin- dan hemen çözümleniveri- yor. Kitapçılar. Alsancak'a gidenlerin büyük çoğunluğu- nun kitaplann arasından gec- mek zorunda olduklannı be- lirtip keyifle sürdürüyorlar: "Birbirini tanunayan in- sanlar kitabın aracı olduğu yeni dostluklar kuruyoıiar. Okuduklanson kitaplan bir- birlerine öneriyorlar. Hiç za- manı olmayan bile bir çay içimi sohbetsiz geçmi>or bu yoldan. Kitaba hiç Ugisiolma- yanlar buradan geçerken en azından kitap görüyor. Va- şamlannda kitap denen bir şeyin olduğunu anımsı\or- lar en azından. Kitap bu, hep korkulan, kaçılan, kolav de- ğil alışmak. Yolumuz adına varaşır bir yer oldu. Burası gerçekten se\gi yolu." Ne havanın soğuğu ne de- nizin ayazı hareketliliğe en- gel değil. Öğle aralannda sandviçler burada atıştınlı- yor. Napoliten şarkılargenç- lenn gıtarlanndan yayılıyor tüm yöreye. Burada yüzler anlamsız, somurtkan değil. Dertlerin, tasalann, kavga- lann bu yola girmesini san- ki birşeylerengelliyor. Çün- kü Izmir'in "Sevgi Yolu" kitaptangeçiyor... Köktendincflerin hedefî kadmlar Cezayir'de yüzlerce genç kız, şeriatçılar tarafindan kaçınlıp tecavüz edilerek öldürüJdü Çeviri Servisi-Geçen kasım ayın- da Başkan Liamine Zerouai'ın se- çimleri kazanmasıyla pek çok Ce- zayirli artık 50 bin can almış olan iç savaşın sona ereceğini ummuştu. Ama seçimler de kanı durdurama- dı. Ve kadınlar, köktendincilerin en gözdehedefi... Ingiltere'de yayımlanan TheOb- server gazetesınin habenne göre, Cezayir'de haftada ortalama yüz - yüz elli kişi öldürülüyor. Bütün kent- lerde girilemeyen bölgeler \ar. Ül- keye gelen yabancılar Cezayir kent merkezine gitmemeleri için uyan- lıyor. 1995 yılı sonunda köktendin- ciler tarafindan öldürülen son kadm gazeteci olan Khadija Dahamani'yi dinine bağlı bir Müslüman olması bile kurtaramamıştı. Onunla aynı gazetede çalışan 21 yaşındaki Ma- GkaSuboor da köktendincilerin kur- şunlanna hedef olmuştu. En ünlü kadın kurban ise bütün Cezavir'de tanınan, kadın haklannı savunduğu ve Islami teröre karşı savaşım ver- diği için •"Kamikaze" denilen 29 yaşındaki Rashida Hamadi'ydi. İç savaşta şimdiye kadar sekizi kadın olmak üzere elli üç gazeteci öldürüldü. Kadınlar, toplumdaki de- ğişimin önderleri olduğu için kök- tendincilerin en gözde hedefını oluş- turuyor. Mart 1992'de teröristlere ve köktendincilere karşı düzenle- nen ilk gösteriye yüz bin kadın ka- tılmıştı. Öldürülen sekiz kadın ga- zeteci, görelı olarak şanslı sayılabi- lir, çünkü en azından tecavüze uğ- ramanın dehşetini yaşamadılar. Baş- kent dışında 15 yaşındaki kız çocuk- lan sürekli"aileleri ve arkadaşlan- nı uyarmak için" kaçınlıyor ve te- cavüze uğradıktan sonra boğazlan kesilerek öldürülüyor. Ailesi bu vahşete kurban gıden Ce- zayirli Ali Bughidu yaşama arzusu- nuyitirmişdurumda. Bughidu'nun kansını ve kızlannı öldüren terö- ristler tanıkJara, bunun buyruklan- na uymayan kadınlan bekleyen ka- çınılmaz son olduğunu söylemiş- lerdi. Bu eylemden birkaç gün ön- ce terönstler köy halkına kızlannı okula göndermemeleri emrini ver- miş, pek çok aile de korkudan on- lara boyun eğmişti. Çok başanlı öğ- renciler olan BughiduVıun kızlan, doktor olmak istiyordu ve bu yüz- den okulu bırakmamışlardı. Pplise başvuranlar Cezayir polis yetkılileri, bugüne dek üç yüzden fazla genç kızın, kök- tendinci örgütler tarafindan kaçın- lıp toplu tecavüze ugradıklan için kendilerine başvurduğunu belirti- yorlar Polıs, kendilenne gelmeye cesaret edemeyen daha yüzlerce genç kız olduğuna ınanıyor. Örneğin. 19 yaşındaki Warda ve on kız arkadaşı kaçınlmış ve aylar- ca tecavüze uğramış. VV'arda ilk kez tecavüze uğradığında saldırgana zi- nanın Islam dinine göre yasak oldu- ğunu söylediğinde aldığı yanıta ina- namamış: "Benim buna hakkım var, çünkü ben kutsal savaşçıvım, bir mücahitim." Genç kızlar yalnızca evlerinden kaçınlmıyor. Köktendinciler, genç kızlara ahlaksız şeyler öğretildiği savıyla okulîan basıp kız öğrenci- leri kaçınyorlar. Kızlar tecavüze uğ- radıktan sonra genellikle öldürülü- yor. Geçen yıl ülkede yüz on iki kız öğrenci ve kadın öğretmen öldürül- dü. Yetkililer, kadın ve kızlan hedef gösteren kişinin bir süre önce asker- lerle girdiği bir çatışmada öldürü- len Sherif Kosami olduğunu belir- tıyor. Kendisini Cezayir'ın hüküm- dan ve Hazreti Muhammedın ha- lefi ılan etmiş olan Kosami verdiği bir ferva ile köktendincilere teca- vüz hakkı tanımıştı. capuccino parasının alınmaması- dır" dedi bir öğrenci. O gün 30'dan fazla capuccino ıçtiğini de anlattı gülerek "En lüzumsuz şey; aşkı tarif et- mekleuğraşmaktır" dedı bır erkek. "4şk harika bir şeydir. İnsanlarha- vada uçar. Sonra pat diye düşer, bu- runiarı kınlır. Ama yine de uçmak güzeldir" dedi bir kadın "Aşk iki kişiük bir de\ rimdir" de- di birerkek. "Cinselağıriıkubirsap- lantı" dedi bir dığen. Küçük Prens'ın yazan SaintExu- per>r ı sc"Aşk. iki kişinin aynı nokta- ya bakmaşjdır" diye tanımİıyordu aş- kı. 1979'lardan sesleniyordu Nihat Behram, Eski Bir Şarkı şımnin son dizelennde: "Biraşkki/vefasuuyi- tirmiş / o aşk unutulsun." ^Sevgi öğretmeni' Mutluluğun önemli nedenlenn- den birisi de sevgi veaşk değil mıy- dı? Her şair "sevgi öğretmeni" de- ğil miydi yaramaz bir sınıfa. Tıpkj Ozcan Yahm 'Se>gi mi?' diye sor- duğu gibı şiinnde. Sevgi ya / Çünkü her ozan / Biraz da "sevgi öğreonenidir" / Varamaz bir sınıfa. Kn^ götürür çocuklan / Kız- ma/ geç kalaniara/ Bağışlar ha\ laz- lan. kaçaklan / Gül sevmevenlcri bi- le. Sevgi ya / Yaşamdan sevgi çıkar ne kaur / Hiç / Vaşamdan sevgi çık- maz. Aşkın en güzel tanımını, Anado- lu'yu gezen Bedri Rahmi Eyübog- lu'na bır köylü yapmıştı: "Seversin bir kızı, gider istersin. Vermezler. Âşıkolursun." Yani aşk. "sevdiğine kavuşamamaktı." 1 Kavuşunca "meşk" olu>ordu çünkü. Edip Cansever, 'Buz gibi 1 adlı şı- irinde. "Aşkiyidirbak/Duyumunu ardnrinsanın"dıvordu "Heledon gömlek sabahlan / Traş olacağuıı duyarsuı / Veni gömleğini giyeceğin iiJ Hey gidi duvumuna yandığunın dünvası / Aiıp vereceğin olacak ille / Aşk maşk buz gibi yaşayacaksın." Belki de "Kimse gerçekten âşık olup olmadığını da bilmiyor" Cü- ven Turan'ın şiirindeki gibı. 'Ne insan herşeyini / Terk etmeyi göze alacak / Bir se\güi bulabiliyor," diyor/Gülerek. 'Ne arnk trenler var, Aitına kendini atacak_ / Belki tren- ler olmadıgı için /Sevgili de bulamı- yor insan» 1 / Dûıliyorum tclefonda / Arkada bir sürii başka / Ses içinde / Belli belirsiz kendisi olan / SesL. / 'Mektup yazmayıp / Telefon ettiği için olacak; / Diyorum ben de,/'Kim- se gerçekten âşık olup / Olmadığını da bilmivor / Belki de...' Etkinliklerle kutlanıyor Medeni Kanun'un 70. yılı• Yasanın kabulünün 70. yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanırken, tstanbul Üniversitesi Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Necla Arat, Medeni Kanun'da yapılması düşünülen değişikliğin bir an önce hayata geçirilmesini istedi. İstanbul Haber Servisi - Türk Medeni Kanunu'nun kabul edilişinin 70. yıldönümü tüm yurtta kutlanıyor. Istanbul Üniversitesi Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. .Necla Arat, Medeni Kanun'da yapılması düşünülen değişikliğin bir an önce hayata geçirilmesı gerektiğini belirtti. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlannın kışisel durumlannı, aile ilişkilerini, mallar üzerindeki yetkilerini, öteki kişilerle olan borç ilişkilerini, ölümlerinden sonra miraslannın ne olacağını düzenleyen kurallann yer aldığı Türk Medeni Kanunu. 17 Şubat 1926 tarihinde kabu! edıldi. Isviçre Medeni Kanunu'nun Fransızca metnınin çevirisi esas alınarak hazırlanan yasa, 4 Ekim 1936'da yürürlüğe girdi. Yasa metni, başlaneıç metniyle birlikte "Şahsın Hukuku", "Aile Hukuku", "Miras", "Ayni HakJar" olmak üzere dört kitaptan oluşuyor. Kanunun kabul edilişinin 70. yıldönümünde kadın kuruluşlan yasada bazı değişikliklerin gerçekleştirilmesi gerektıği görüşünde birleşiyorlar. Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin Medeni Kanun'da yapılması düşünülen değişiklik ile ilgili Istanbul, Ankara, Izmir, Samsun ve Adana illerinde araştırma yaptığını belirten Arat, araştırma sonucunda kadınlann yüzde 93.7"sinın "evlilik süresüıce edinilmiş mallaruı eşit paylaşum"nı desteklediğinı vurguladı. Arat, yasada yapılması düşünülen değişikliğe destek vermeleri için tüm milletvekillerini göreve çağırdı. Medeni Kanun paneli İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi, Türk Medeni Kanunu'nun kabul edilişinin 70. yıldönümü nedeniyle yann "Gündemde Medeni Kanun Var" konulu bır panel düzenleyecek. Açış konuşmasını tstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Berkarda'nın yapacağı paneli Prof. Dr. Necla Arat yönetecek. Panele. Prof. Dr. Ergun Özsunay. Prof. Dr. llhan Ulusan, Prof. Dr. Aysel Çeükel ve a\ ukat Nazan Moroğlu katılacak. Panel sonrasında aynca Meric Sünten yönetiminde bir bale gösterisi sunulacak. SEYAHATNAME YAVUZGÖR Osmanlı ArşivleriBüyükelçiliğin alt katındaki bir oda- da Vaşington'daki Osmanlı Büyükelçi- liklerinin yazışmalannı ıçeren bazı bel- geler, defterler bulduk. Bunlann çoğu, Babıâli ile yapılan ya- zışmaları içeriyordu ve Fransızca kale- me alınmışlardı. Bir kısmı da, çözmemize imkân ol- mayan şifre metinleri idi. Bunları, bakanlığın talimatı ilederle- yip, toplayıp gönderdık. Şimdi bu belgeler arasından bir ta- nesini konu edeceğim. Çünkü, 1877- 78 Osmanlı-Rus savaşıyla yakın ilgisi var: 1869 yılına ait telgraflar arasında, iki- de bir "Le Colonel Rüstem Bey" iba- resi geçiyor. Kim bu Osmanlı Albayı? Ataşemiliter mi, özel görevle Amen- ka'ya gönderilmiş bir uzman mı? Sağdan, soldan beliren ipuçları sa- yesinde, bu gizemli işlerin gerçeği ya- vaş yavaş su üstüne çıkmaya başladı: Arnerikan ıç savaşı, silah teknoloji- sinde önemli gelişmelere neden olmuş. Bunlann en önemlilerinden biri de, 1865'te sona eren savaşın son yılların- da "mü/cen-erafeş//füfe>c"leriakeşfi ve Kuzey Ordusu'nun donatılması... Anlaşıldığına göreAJbay Rüstem Bey, savaş bıtince, Kuzey Ordusu'nun de- polannda kalan yüzbinlerce tüfekten satın almak için Amerika'ya gönderil- miş. Rakamdan emin değilim amma, yak- laşık 250.000 tane "mükerrer ateşli" tüfek satın alınıp gönderilmiş. Işte, Plevne'deki Osmanlı askerinin elindeki silahlann öyküsü... Babıâli'nin hesabı, o zamanki şart- lara göre galiba şöyle şekillenmiş: 1856 Kınm Savaşı'nda yenik düşen Rusya'nın, er geç kayıplarını geri al- mak, Doğu Avrupa'da ve Balkanlar'da prestijini kurtarmak için yeni bir savaş çıkaracağı görülmüş... Yanında her za- man Ingiltere veya Fransa'yı müttefik olarak göremeyeceği belli, Osman- lı'nın... Bu nedenle de (kendi işini kendisi görmek) isteği ve amacı ile Osmanlı ordularını zamanın en gelişmiş silahla- n ile donatmayı düşünmüş ve bunu da gerçekleştirmiş. Nitekim, Plevne'deki Gazi Osman Paşa birliklerinin, Amerika'dan satın alınan tüfeklerin yanında, en son sis- tem Krupp toplan ile de donatılmış ol- duğu bilinir... Rus ordularının elindeki silahlarla kı- yaslanınca, Osmanlı kuvvetlerinin ateş üstünlüğü ortaya çıkıyor. Bu uğursuz savaşın nasıl olup da kaybedildiğini incelemek, askeri uz- manlara ait bir görev. 1877-78 savaşının ünlü kumandan- lan Gazi Osman Paşa, Müşir Süley- man Paşa, Gazi Muhtar Paşa'nın, görevierini her türlü şaibenin dışında ka- lacak üstün yeteneklerle yürüttükleri görülür... Maalesef özellikle "Batı Cephesi'nde görevli bazı komutanlann aynı nitelik- leri sergiledikleri söylenemez. Yıllar sonra Bulgaristan'daki göre- vim sırasında Plevne'den geçerken, aklıma "Le Colonel Rüstem Bey" ge- lir. Karıramanca dövüşen Türi< askeri için bir tek anıtı bulunmayan, çimento fabrikasının dumanı ile boğulan bu Tu- na kentinden, üzüntü ile geçip gider- dik... Yann: Borçlar siliniyor mu?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle