29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6ARALIK1996CUMA 14 KULTUR Disneyland, dünyanın en geniş ülkesi Çin'de kendine yer anyor VKckey Mouse, Mao'ya karşıKültiir Servisi - Dünyanın en büyük i- ki imparatorluğu arasında birikttdarsa- vaşı almts başını gidiyor. Eğlence dün- yasınınımparatorıj Mickey Mouse. Çin'i istila edebilmenin yollannı anyor! Öyküaslında. Pekin hükümetinin. top- raklannda Dısney şirketinin bir film üre- tim ve dağıtım işîne gırdiğıni haber al- masıyla başladı. -"Martin Scorsese tara- fından vonetilen v-e Morocco'da tamam- lanan fılm. "ThePnesence'(Kundun)adı- nı taşıyorveÇinli bilge Dalai Lama'nın yaşamının ilk yıllanndan 1950'lere uza- nan birövküyüaıilatıyordu. Kımileri. fîlmde başrolü RichardGe- re'ınoynamasınıgaripseyebilır. amahe- men anımsaıalım. Gere ateşli bir Dalai Lama hayranı hatt-a onun müridi bile sa- yılabiiir Anıa ışin dikkat çekıcı yanı. Çın'ın Disne> kapıtalizminınağınadüş- me tehlıkesiyle karşı karşıya kalmasın- da. Disney 'ın en büyük hedeflerindeıı bı- risi. Çin «ıbi dünya nüfusunun en önem- li bölümünü barındıran dev bir ülkeye girebilmek Dağıtım vegöstenm olana'k- lannı kurmak. Bu amaçla Disney'in ge- nel müdiirü Michael Ovitz. buyıl içinde toplam 4 kere ÇirTe gidıp geldi. Sa>ısız görüşmeler >aptı. Peki Çın'in bu i$ten kazancı olmaya- cak mı? Elbette olacak. İlk adımda önemli ölçüde bir tüketici kitlesi yaratı- £ın. Hii Disney kapitalizminin afîna düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Disney'in en büyük hedeflerinden biri. Çin gibi dünya nüfusunun en önemli bölümünü barındıran dev bir ülkeye girebilmek. Dağıtım ve gösterim olanaklarını kurmak. Resmi açıklamaya göre Morocco'da tamamlanan "The Presence"(Kundun) filminde Dalai Lama'nın yaşamöyküsünü anlatırken gerçekleri saptırmıştı Martin Scorsese. Pekin hükümeti, filmi sabote etmek için elinden gelen ne varsa yapmaya başladı. Aynca Colombia Pictures'ın yeni yapımı. Brad Pitt'in başrolünü oynayacağı 'Seven Years in Tibet' adlı filmin çekimini de engelledi. lacak. film endüstrisi gelişecek. Buııun ilk örneöi geçen yaz *To> Story' (Oyun- cak Hikâyesi) adlı filmin Şangay'dagös- terime girmesi ile yaşandı. Çinli sinema izleyicileri gişelere 10 milyon Yuan (720 bin İngiliz Sterlinil bıraktılar. Sonuçtan hoşnut oldukları söylenebilirdı. Ancak. Scorsoe'nin filmı şımdıye dek Pekın hükünıetinden olumlu bir re- aksıvon almadı. Resmı açıklamayagöre Dalai Lama'nın yaşamöyküsünü anla- tırken gerçekleri saptırmıştı Scorsese. Böylelikle hükümet. filmi sabote etmek ıçin elinden gelen ne v arsa yapmaya baş- ladı. Üstelik. Colombia Pictures'ın veni Dino'nun "Uzay Çiçekleri" Olcay Sezen'in ellerinde yaşam buluyor 'Takılanm mutluluk getirsin' • Sergı yalın çizgilerden oluşan yetmiş beş parça gümüş eserden oluşuyor.Olcay Sezen "L'zay Çiçekleri'ni takanların. uzayda tüy gibi hafif sallanarak uçan astronotlar kadar sonsuz mutluluğa erışmelerini diliyor. ZEYNEPSAYGI Takı tasanmı ve yapımına 1989yılında başîayan Olcay Sezen. ıkinci kişisel sergisını bir y ıl aradan sonra yine Ayşe Galerisi'nde açtı Sanatçının. Abidin Dino'nun çıçeklerinden esinlenerek hazırladığı kolye. küpe \e yüzüklerdeıı oluşan yetmiş beş parça gümüş eser 14 aralığa dek sergilenecek. Olcay Sezen'in sergisi bir yıllık bırçalışmanın ürünü. Yalın çizgilerden oluşan takılann hepsı gümüş \e her biri en ince ay nntısına kadar sanatçının elinden çıkmiş. -Yaptığjnız takılarda Abidin Dino etkisi nasıl ortaya çıktı ve iiçüncü ölüm yılında "Abidin Dino'y a Say gı'" üst haşlıklı bir sergi oluşturmava nasıl karar verdiniz? İlk takı sergimi 1995 Eylülü'nde yine Ayşe Takı Galerisi'nde açmıştım. Bundan sonra çalışmalarımı sürdürürken evimde de bulunan Abidin Dino'nun çıçeklerinden etkilenmeye başladım. Onları yapsam nasıl olur Dünya yazarlaırran dayaraşnıa gecesi Olcay Sezen'in takı sergisi A\şe Takı Galerisi'nde. (Fotograf: K.AAN SAGANAK) dıye düşünürken gözümün önüne hep çiçekler gelmeye başladı. doğal halınden uzak farklı formlarda çiçekler... Sonunda bunları yorumlamaya başladım. Korkunç bir birıkim olmuş olacak kı. durmadan çiçekler çıktı elimden. Sergiyi oluşturacak yetmiş beş parça tamamlandıktan sonra da üretme isteğim sürüyordu. Serginin başlığma gelince. buna önceden karar vermemiş.tım. Abidin Dino. eşimin \e benim iyı ahbabımızdı. Kendisini. resimlerini sevdiğım gibi kişi olarak da çok se\erdim. Benım için ölmemiş gibi geliyor. ama insan özlüyor elbette. - Takılannı/ın her ayrıntısı sizin elinizden mi çıkıyor? Evet. zaten o yüzden hazırlanmam bu kadar uzıın sürdü. Cilasından kaynağına her ince ay rıntı bana ait. atölyemi bile eve taşıdım. Dışarıya versem belki daha profesyonel olurdu. ama denenmemiş taze. yalın çizgileri korumak açısından kendim yapmayı yeğliyorum. Kullandığım materyal gümüş. bu da yalınlığın bir parçası. Eğer altın kullanmış olsaydım bu takılar gözünüze şimdi geldıği kadar zarif gelmezdi. - Sergideki takılaıia ilgili olarak: "L'zay Çiçekleri'ni takanların. uzayda tüy gibi hafif sallanarak uçan astronotlar kadar sonsuz mutluluğa erişmelerini dilivorum ' divorsunuz. Takılar insana bu kadar tıçta duygular yaşatabilir mi sizce? Elbette bir insan yeni bir elbıse aldığında bile mutluysa yürüyüşü değişir. Çok sevdıği bir takıyı taktığı zaman neden aynı şeyi hıssetmesin' 1 Bu yalnız bana aıt bir düşünce değil. Ben bunun ayrımına ne zaman vardım biliyor musunuz? Ölümünden y ıllar önce Edip Canse\er birgün bana dedi ki: u Yeni bir şey mi aldın. bu kadar mutlu göriiniiyorsun Olcay?" Hiç düşünmemiştım o zamana kadar, böyle mı oluyor insan diye. "Evetsırtımda yeni bir ceket var. Kendimi de daha iyi hissediyorum!" Aynı şey takılar içinde geçerli. • Salman Rüşdü'nün sürpriz konuk olduğu "Sansürlüdiir"" başlıklı geceye ifade özgürlüğünü desteklemek amacıyla Doris Lessing, Harold Pinter. Nedim Gürsel, Ghazi Rabihavi katıldılar. ÜMİTÖZTLRK LONDRA - Ingıltere'nın köklü yay m ve ifade özgür- lüğü gruplanndan olan "IV DEXdı Censorship" (San- sür Endeksi) tarafından dü- zenlenen "•Sansürlüdür" başlıklı gecede. dünyanın ta- nınmış yazar \e şairleri bir araya gelerek ifade özgürlü- ğünü desteklemek amacıyla gerek kendilerınin gerekse meslektaşlanmn yapıtların- dan parçalar okudular. Sourh Bank Centre salonunda ger- çekleşen geceye. yaklaşık dörtyüz kişi katıldı. INDEX tarafından geçen ay yapılan duyuruda İngiliz yazarları Doris Lessing \e Harold Pinter, Fransa'da ya- şayan Nedim Gürsel. Arj an- tin doğumlu yazar Alberto Manguel. Tiananmen Mey- danı ey lemınden sonra Ingil- tere'ye kaçmak zorunda ka- lan Çınli şaır Liu Hong Bin \e Ingiltere'de sürgünde ya- şayan İranlı yazarGhaziRa- bihavi'nın söz konusu gece- de yapıtlarından parçalar okuyacakları belırtilmiş- Nedim Gürsel. Salman Riişdü. ti.Duyuruda Harold Pinter tarafından Yaşar Kemal'in biröyküsünün Ingilizceola- rak okunacağı belirtilmesi- ne karşın bu gerçekleşmedi. Ancak, gü\enlik nedeniyle duyuruda sözü edilmeyen. gecenin ^ürpriz konuğu Sal- man Rüşdü idi. Aynca Alberto Manguel. Nedim Gürsel'in "^azılma- mış Kitaplar Mezarlığı" ad- lı öyküsünü Ingilizce okur okumaz. Gürsel aynı öykü- yü Türkçe olarak da okudu. Salman Rüşdü. uzun bir ara- dan sonra ilk kez bu gecede. "Şeytan AyetfcrTnden Hint- li >İahund'un MelekCebra- ü'i du^unde görerek onunla Tann \epeygamber hakkın- da söy leşmesini aktaran bö- lümü okudu. Yorgun gözle- nen Rüşdü'nün bu kez yal- nızca yapıtından pasajlar okuy up tek sözcükle bile ol- sa ek konuşma yapmaması dikkat çektı. Genç Çınli şa- ir Lıu Hong Bin: bir şiirini Çınce. "Ses". "Sözler" ve "Kimsin Sen?" adlı şiirleri- nı de Ingilizce olarak oku- du. Çin Halk Cumhurıyeti yönetımınin sansüreü \e baskıcı yapısına kısa birde- ğinme yapan Lıu Hong Bin. demokrasi mücadelesinde yaşamını yitırenlerden söz ederken. "Ölenler güçlü olantendıraslında/çünküar- tık bize bağımlı değildir on- lar" dizesini kullanarak sa- londaduygusal \ealkışlı bir ha\a e.stirdi. Harold Pinter ise. geçenyıl lOkasımdaNi- jeryarejimi tarafından sekiz arkadaşıy la birlikte idam edilen çe\re \e insan hakia- n sa\ unucusu Ken Saro-VVi- »a'nın "Yeni Düenciler" ad- lı öyküsünü okudu. Sıradışı yöntemlerie ve ruhsal telkin- lerle. günümüz toplumunun bunaltısı altındakı mekanık- leşmiş insanları avutup "çağdaş bir dilenme tekniği geliştiren" havaalanı dılen- ci.si Bay Manduli tiplemesı- ni konu alan öykü. izleyicı- lerı sık sık güldürdü. Doris Lessing. Endonez- yalı yazar Paramoedya Ananta Toer'ın cezaes in- deyken yazdığı "Şeytanlarla İlişki" adl ı öy küsünü okudu. Rabihavi de Iran'da sansür üzerine bir konuşma yaptı. 4 Devlet iuhuıuıuıı saııata zamanı yok' FIRLZ.A.N - Klasik sanatlarda sponsorluğa inanıyor musun? GCLER\TZ: Sponsorluk bize Batı'dan geldi. Başta asıllenn sanatçılara yaptığı bir destek. Nİuzıkte \e resimde saraylı asiller. bunun en büyük öncülen: bizim Osmanlı dahıl. Bunlarbirınci ımtiyaz sahıpleri Hem yetkisi. hem ze\kı olan bir büyüklüğün şa- nına uygun vergılerinden sayıyorsanatı. Bu seçkın özelliğı ben bir tek Atatürk'te görü- yorum. Ondan sonrakilere baktığımda kim- sede bir dev let başkanına yakışır kültür an- layışı görmüyorum. Şu anki yöneticıler. her ak'şam yazarlar ve sanatçılarla konuşacak ha! Bunlaraadamlannhiçvaktiyok. Demek işlen çok fazla. Hizmette olması gereken adamlar. ulaşılmaz adamlar olmuştur ülke- mızde. Vîesela cumhurbaşkanının davetlen- ne bakıv orum. Konuklann sıralamast çok ıl- ginç. Listeyi kim hazırlıyorsa -herhalde De- mirel yapmıyor- bütün herkes var. biz yokuz tabii. Şarkı, türkü. sahne dünyamız hep ora- dalar. Oy sa her kalıcı noktada bayrak taşı- mak zorunda olan bızlere gelince davetler- de görülmüyoruz. Bızle çok insan yaşıyor; bir sürü matbaa. galen. çerçeveci. atölyeler. resım malzemesı satıcıları... Şu karşı oldu- ğum sponsorlara gelince.. iki tane kurum var bunu taşıyan. ikincisi 'createur'... Bu. bir yanıyla "yaratıa' anlamında da kullanılan bir sözcük. Batı'da bunlar projeleryapıyor Yaratıcılığı destekleyen. var olan sanatın içinde görülmeyen ayrıntılara ışık tutan. gruplar ve sanatçılar arasındakı ılişkiyı in- celeven ve bu y aptıklanyla düşünen. tartışan kişıler. Createur. böyle bakıldığı zaman çok önem1i. Batı'da on tane varsa bir tane de bız- de olsun. Bızde bu gayet başıboş bir durum. Bizde kaç müze var. nangi çağdaş müzeleri açabıldik'. 1 Batı'da butürkurumlan denetle- me olanağı var. bizse tam bize özgü bir an- layışla müze oluşturmaya çabalıyoruz. Ka- • Atatürk'ten sonrakilere baktığımda kimsede bir dev let başkanına yakışır kültür anlayışı görmüyorum. Şu anki yöneticıler, her akşam yazarlar ve sanatçılarla konuşacak ha! Bunlara adamların hiç vakti yok. Hizmette olması gereken adamlar, ulaşılmaz adamlar olmuştur ükemizde. ra para aklar gibi. Kötü alınmış. toplanmış resimler o müzeye konacak. Müzelik olmak. Batı'dan bakıldığında çok önemli. Ya bizde? Ressamlarımızın hayat hikâyelerine bak. herkes müzelik. Hele bir tanesi var kı bütün dünya tnüzelerindedir. Müze onu alıyor. a- ma asmıyor ve depolarında 300 milyon re- sim durur müzelenn: adamın 300 tane ma- dalyası da olsa sanat adına aldığı ney i ispat- lar ki bu. Şımdi arîık herkes bu numaraîan biliyor. hatta hediye olarak veriliyor resim- lerimız müzeye. türkiye'de tek ındividual sanat yapan bızim gıbilerin hiçbiryana ihtı- yaçlan yok. Özgür iradelenni kullanan kişi- İer olarak biz varız. Çizgı bir düşüncedir. Öyle bir toplum düşünelim ki resmi olma- yan birsanatlardünyası olsun... Ressam. yal- nız görsel bir araştırma vapan adam değil- dir. Ressam. özellıkle bir - renk düşünü- rü'dür. Burada. organizasyondakı sonuçlar- da, biçimde ve içenkte ve bütün bunlann toplamında öteki sanatlara açılım vardır. Ötekilerde bu yok, bunlar transfbnne edile- miyor. Kavramsal sanata bakalım; bunu ti- yarro çok önceleri yaptı, dekorda. kostüm- de... Dilde. tiyatro çok önceleri ortaya koy- du. Ama resmi. bu anlamda 'pentür'diye kı- sıtlamak demiyorum, çünkü herkes bu ad- landırmaları çok yanlış kullanıyor. Öz is- mıyle "resim'dir söylemek istedığim. Ben noktay i koyduğum anla. resimle aramda olu- şan mesafeyi kastediyorum. Şimdı tüm bun- lardan sonra resme 'tkaridir' demek çok sa- tıhta kalan bir değerlendırmedir. - Fakat. daha çok sahlabilir oluşuyla ilgili bu yargı sanınm... ĞÜLERYCZ: Enstalasyonun ulaşma bi- çımını ve yollarını bir de ben söyleyeyim. Satılmazlıksavınıbirkonuşahm: ış. buyak- laşımla yapılanın üstünden yaşama mesele- sine gelmek olay değil, Resim bu tartışma- larda mıstik bir konuma çekılıyor. lkona mertebesine çıkarılıvor. 'Dokunulmazhğı >ar' deniyor. Bu ataklar. itırazlar bızim de ka- tıldığımız bir şeydi. Fakat Dadaıst yaklaşı- ma, bütün bu mistik yaklaşımlardan sonra ortaya çıkan şey lere baktığımtzda meta ola- rak görülen değışmenin bilimini yapan bir durum çıktı ortaya Yeniden müzelere ihtı- yaç duvuldu. Müzelenn işlemesinde kulla- nılan alanlar. v ideo sanatı. yeni teknoloji pa- zarlannın oluşmasına da neden oldu. Bu ye- ni çalışmalarda kullanılan materyaller. kul- lanılan bantlar. ses alma aygıtlan. bir sürü şey artık çok büyük bir sanay ıvı de peşi sıra getirdi. Sponsorlann buradakı samimiyetini bu noktada tartışabilıriz. Sanatçılarkımlenn reklamlarını aldılar. bir futbolcular gibi on- lann formalarını gıymedikleri kaldı. Demin de söy ledim, aralarında bunu yapan da oldu. Bugün peşın para almadan çalışıp sanat ya- pan yalnız ressamlar var. Isteyensatınahrre- simlerimizi. gerisi de bize kalıyor. Ben yıl- lardır bunu yaptım. $imdi. ticari olan ney- miş yeniden düşünmelı ve çok doğru anla- malı olanlan diyorum. Resmin insanlığın geçmişı ile hemen hemen paralel gittiği çok uzun bir ifade tarihı var. Bızim renk ve bil- gımızle. yeteneğımizle bu büyük geçmişin içine koyabildiğimız form ve bıçim dünya- sınınzenginliğidır. Bu anlamda her yeni ge- len ınsamn birınci derecede kendine tanıdı- ğı bir noktadır sanat yapmak. Tüm bu hak. kendinden önce var olanla kendısiyle bera- ber olanla kendinden sonra olaeakla üretti- ğinin içıne dünyasını sokmasıdır. Bu, ancak çok büyük birihtiyaçsonucuoiabılir. Bu ih- tıyacı duyup yapanlar. bakanlar var; bir de bu ıhtıyacı duymayıp yapmayanlar var. Bu üç farklılık arasındandır insanlık. Küstah- lık. aslında bence sanat yapma hareketinin tetnel dürtüsüdür. -A>nı zamanda büyük bircesarrtdeğil mi. geriden gelen ve yaşadığın zamanla onca bü- yük birikimin içindeyer alma isteği. kararlı- "lığı? Gl'LERYL'Z: Ben •Küstahlık' diyorum. Kendımden çok şey hissedıyorunı onlarda. Renkleri. biçımleri sev ivorura. Doğanın ba- na verdiğıni. ınsamn ona kattığını seviyo- rum Bir sanatçı. bir ressam. bir y azar bütün yazılmışlan. bütün çızilip yapılmışlan sa- natçı. yazar olmadan severvehayran olur. Ve derinindenaynmınavanr.Çokönemlıdirbu onlar için. Saygı ve tutku içındedırler. Son- ra küstahlaşarak sanat vapmaya karar venr. onlar arasında yer alacağı kendi dünvasına doğru yol almaya başlar. Çünkü. ben ne za- man sanatımın yüreğine eğilsem kendimi oray a koy may a başlasam bir y ere kapanıyo- rum. Bu. bıryerde çocukluk saflığına çeİcıl- me neredeyse . Tann niçin insana çocukluk verir? Çünkü onun en özgün. en küstah. en tehlikeli olabildıği dönemin orada olduğunu bilir; sadece hevgisını. coşkusunu çocuklar özgürce yazar çızer. dans eder. Ne zaman ki akıl geliyor. bunlann hepsi geriliyor. Ben ak- lı başına gelmeyenierdenım; benım aklım büy ümüşlerin hesap kitap aklı olmadı. Ney- se ki biz sonraki akıllılardan olduk. Çünkü bu özenılen akıl. algılamaya. seçmeye uygun sayılmayan.herşeyeuyumsağlamayanakıl- dı. Bu tanımını yaptığımız akıl durumu bı- zim ülkemızde akıllılık olarak değerlendın- lıyor mu? Yo.. akılsızlık olarak değerlendi- riliyor. Biz. akılsızlardan olmayı yeğledik. Bu büyük sanat serüveninde nasıi bir büriye ile yer alacağının hesabını. gücünü bıkma- dan yaratabilmek. Sanatçı öyle olmalıdır. böy le olmalıdırgibı banal şey lerle karşı koy- malı. Zaten bu karşı tariflerin hiçbirdeğeri yoktur. Açıkçası. nasıl olmalıdır sanatçı'.' El- bette 'kendi gibi' olmalıdır: işte birinci şart bu: yok resimleymış. yok pentürleymiş. de- senmiş . 2500 yılınd'a hem Raphael hem Picasso yeniden gözden geçırılecek. Budur işte önemli olan sanatta: en büyük güç şıd- detle y ıkıp yeniden kurabilmektir. BİTTİ YAZIODASI yapımı. Brad Pitt'in başrolünü oynaya- cağı "Se\en \ears in Tibet' (Tibet'te Ye- di ^'ıl) adlı filmin çekimini de enszelle- dı. Soğuk savaşı kim kazanacak? Her ıki filmin de çekimleri başlamış- tı. ancak yetkililer tarafından farklı me- kânlara gitmeleri ıstenince 'Kundun' Morocco'ya. 'Se\en Vears in Tibet' ise Arjantin'e taşınmak zorunda kaldı. Çin'in bu tutumu. komünıst Doğu ile kapitalist Batı arasındakı ılişkilerin ye- niden gözden geçirilmesi gerektiğinı or- taya çıkardı. Çünkü Çin hükümetinin bu konuda sergıledığı tavır. soğuk savaşın bir uzantısı olarak değerlendiriliyor. Öte yandan uzmanlar, ABD'nin yeni Asya politikasının altını çizmeden edemiyorlar. Levistan Coca Cola'ya, Mac Donald's hamburgerlerinden Dis- ney filmlerıne dek tüketimin hemen her alanında baskın olduğunu hissettınyor ABD. Disney ise kollannı her yana dolayan bir ahtapota benzeyen bu tüke- tim kültürünün son halkası. Şimdi gündenıdeki soru. zaferi kim kazanacağı. Mao mu. yoksa Mickey Mouse mu? Kimbilir Lenin'in bir zamanlar söyiediği gerçek olur: "Eğer konıüniznı fareleri başından savamazsa, fareler sosyalizmi savarlar." Yoksa öyle deûil mivdi' SELİM İLERİ Ney ve Ayrılık Roni Margulies'ın yeni şiir kitabı Bilirim Niye Yanık Öter Ney'den (Yapı Kredi Yayınları), önce Ah- met Cemal söz açtı bana. Telefonda birkaç bur- kucu dize okudu. Önceki gece şiirler arasında ben de bir yolculu- ğaçıktım. Attiiâ İlhan özlü konuşmasında 'artık herkes için kimsenin şııryazmadığını', banka memuruna, yurt- taşa, bir hekime şiir yazılmadığını, bir içedönüklük içinde şiirın yersiz biçimde kişiselleştirildiğini söy- lemişti. Tabii o çok daha güzel dile getirmişti. Söz- leri günlerce etkiledi. Galiba bu yüzden yeni şiirle- ri pek sevemiyorum. diyordum... Bilirim Niye Yanık Öter Ney, işte, o yersiz kişisel- lik anlayışının tam karşı ucunda bir şiir kitabı. Ger- çi hayli kişisel birdünyayı yansıtıyorama, bırbakı- yorsunuz, herkesin kişiselliğine uzanabilmiş. Roni Margulies uzakta bir kentten sesleniyordo- ğup büyüdüğü kente: "Yalnızlık bılmemesidir Attiiâ İlhan'/ kimsenin. / 'Köprünün Ortaköy ayağı bitmek üzere galiba' I di- yememektir yalnızlık kimseye içkiliyken. I Mektup beklemeyı çok çabuk öğrendiğımi, I âşık olmak- tan kaçındığımı çok uzun zaman, I olunca hep ha- ta payı bıraktığımı unutamam." Uzakta ayrı bir kent mi? Yoksa, nerede olursa ol- sun, kımlerle birlikte olursak olalım, sürgit ayrılık duygusu mu bu şiirler. Ney ayrılıklardan şikâyet ediyor, ama artık neyden de bir ayrılış söz konu- su... Rumlar, Ermeniler, Yahudiler doğup büyüdükle- ri Istanbul'dan ayrılıyorlar. Yeni hayatlarında gurbet sarıyor. Ne var ki, şiirleri okudukça çocukluğum gö- zümün önüne geldi, doğduğum Kadıköyü, ilkoku- lum, Cihangır... Elbette komşulanmızı hatırladım. Bahariye Cad- desi'nin alt sokağında oturan yoksul Ermeni aile- sini. Bitişiğimizde, artık Cihangır'de, hemen bitişik apartmanda oturan arkadaşım Yani'yi. Yani ve ai- lesi, Altı Yedı Eylül Olayı'ndan bir iki yıl sonra Yu- nanistan'agöçtüler. "Geçende duydum, bir gece ölüvermiş Koço yatağında. /Cemiyet toplantısından dönmüş, sön- dürmüş elektrikleri, I 'İşte', demiş Marta 'ya, 'Bak birgün daha geçti.' "Hatııiamadan edemedim, Atina 'da o küçük bal- konda, I Akşam aynlmadan 'Nedendir bilmem a- ma'demişti / 'Doğup büyüdüğüm yerde daha bir zinde hissederdim kendimi." Doğup büyüdüğümüz yerler... Bu, tanıyamadı- ğımız, yabancısı kaldığımız istanbul'da doğup bü- yüdüğümüz yerleri her gün biraz daha yitiriyoruz. Gülten Akın'ın unutulmaz şıiri: O da, doğup bü- yüdüğü Yozgat'ı tanıyamıyordu. Daha kaç yıl ön- ce. Bir pas gelıp yapışmıştı Yozgafa. Bütün yurda belki... Pas, yalnızca mimariye, çevre görünümüne, in- san ilişkilerine kan oturtmuyor; düşüncemıze, be- ğenilerimize de usul usul yürüyor. Şöyle: Şiirden şıire yol alıyordum. Roni Margulies'ın "Hümeyra"sıyla karşılaştım. Bu şiir meğerse vak- tiyle bir dergide yayımlanmış. Roni Margulies, be- nım de o kadar çok sevdiğım Yıllar Sonra kasetin- den söz açıyor: Tıpkı onun gibi, -bir başka kentte değil. bu kentte. 1 - bir akşam oturup Yıllar Sonra'yı hasretle dinlediğimi geçenlerde yazmıştım. Günümüz Türkiyesi'nde klipletçekıliyor, boyuna yeni şarkılar, yeni şarkıcılar boy gösterıyor. Rengâ- renk görüntülere hep Gülten Akın'ın yakındığı pas yapışıp kalmış. Kıyamet kopuyor, paslı bir gürültü, kliplerde Sodom ve Gomore'yi hatırlatır paslı çıl- gınlıklar... Ama bir şair, Hümeyra için diyor ki: "Ne yapıyor kimbilir şimdi, nerede, mutlu mu?" Sonra: "Şimdi de, biliyorum, biliyor olamaz onu dinle- diğimi -1 istanbul, lise yıllanm, dinledikçe gözüm- de canlanıyor." Kaseti için, kendisi için. yorumu için şiir yazılan ilk şarkıcı Hümeyra olmalı. Pas bazı şeyleri y'ıyemi- yor. Ceyhun Atuf Kansu yazlık sinemalan şiirine ak- tarırken Belgin Ooruk diyordu. Belgın Doruk o şi- irde yaşamıyor mu? Roni Margulies'in istanbulu'nda siyah-beyaz Türk filmleri de vardı. Tecimsel amaçlı o filmler, ha- tırlıyorum. masum bir içtenlikle donanırlar; tecim- selliğe karşıt görünen bugünün entelektüel cila çe- kilmiş filmlerine hiç benzemezlerdi. Belgin Doruk, balık ağlan asılmış Boğaziçi nhtı- mında Göksel Arsoy'a koşardı. Bilmem neden. gidip küçük odada Ahmet Ok-4 tay okudum: "Ama anılanm neydi benim? Babamdan, amir-\ lerimden, kanmdan, polislerden ve komutanlar- dan kurtarabildığim ne kalmıştı?" İdil Biret ile söyleşi Kültür Sen isi - Boğaziçi L'niversitesi Müzik Kulübü klasik müzik etkmliklenne başlıyor. Resitaller, oda müzikleri ve senfonik konserlerin yer alacağı etkinlikler dizisinin ilkinde dev let sanatçısı İdil Biret bir resital ve söyleşiyle Boğaziçi Üniversitesi'nin konuğu olacak. Halk Sigorta'nın katkılan ile gerçekleştirilecek bu dinletij 8 aralık pazar saat 18.00'de Güney Kampus Büyük Toplantı Salonu'nda yer alacak. KULTUR Ç İZ t K K A M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle