Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6ARALIK1996CUMA
14 KULTUR
Disneyland, dünyanın en geniş ülkesi Çin'de kendine yer anyor
VKckey Mouse, Mao'ya karşıKültiir Servisi - Dünyanın en büyük i-
ki imparatorluğu arasında birikttdarsa-
vaşı almts başını gidiyor. Eğlence dün-
yasınınımparatorıj Mickey Mouse. Çin'i
istila edebilmenin yollannı anyor!
Öyküaslında. Pekin hükümetinin. top-
raklannda Dısney şirketinin bir film üre-
tim ve dağıtım işîne gırdiğıni haber al-
masıyla başladı. -"Martin Scorsese tara-
fından vonetilen v-e Morocco'da tamam-
lanan fılm. "ThePnesence'(Kundun)adı-
nı taşıyorveÇinli bilge Dalai Lama'nın
yaşamının ilk yıllanndan 1950'lere uza-
nan birövküyüaıilatıyordu.
Kımileri. fîlmde başrolü RichardGe-
re'ınoynamasınıgaripseyebilır. amahe-
men anımsaıalım. Gere ateşli bir Dalai
Lama hayranı hatt-a onun müridi bile sa-
yılabiiir Anıa ışin dikkat çekıcı yanı.
Çın'ın Disne> kapıtalizminınağınadüş-
me tehlıkesiyle karşı karşıya kalmasın-
da.
Disney 'ın en büyük hedeflerindeıı bı-
risi. Çin «ıbi dünya nüfusunun en önem-
li bölümünü barındıran dev bir ülkeye
girebilmek Dağıtım vegöstenm olana'k-
lannı kurmak. Bu amaçla Disney'in ge-
nel müdiirü Michael Ovitz. buyıl içinde
toplam 4 kere ÇirTe gidıp geldi. Sa>ısız
görüşmeler >aptı.
Peki Çın'in bu i$ten kazancı olmaya-
cak mı? Elbette olacak. İlk adımda
önemli ölçüde bir tüketici kitlesi yaratı-
£ın.
Hii
Disney kapitalizminin
afîna düşme tehlikesiyle karşı
karşıya. Disney'in en büyük
hedeflerinden biri. Çin gibi dünya
nüfusunun en önemli bölümünü
barındıran dev bir ülkeye
girebilmek. Dağıtım ve gösterim
olanaklarını kurmak.
Resmi açıklamaya göre
Morocco'da tamamlanan "The
Presence"(Kundun) filminde
Dalai Lama'nın yaşamöyküsünü
anlatırken gerçekleri saptırmıştı
Martin Scorsese.
Pekin hükümeti, filmi sabote
etmek için elinden gelen ne varsa
yapmaya başladı.
Aynca Colombia Pictures'ın yeni
yapımı. Brad Pitt'in başrolünü
oynayacağı 'Seven Years in Tibet'
adlı filmin çekimini de engelledi.
lacak. film endüstrisi gelişecek. Buııun
ilk örneöi geçen yaz *To> Story' (Oyun-
cak Hikâyesi) adlı filmin Şangay'dagös-
terime girmesi ile yaşandı. Çinli sinema
izleyicileri gişelere 10 milyon Yuan (720
bin İngiliz Sterlinil bıraktılar. Sonuçtan
hoşnut oldukları söylenebilirdı.
Ancak. Scorsoe'nin filmı şımdıye
dek Pekın hükünıetinden olumlu bir re-
aksıvon almadı. Resmı açıklamayagöre
Dalai Lama'nın yaşamöyküsünü anla-
tırken gerçekleri saptırmıştı Scorsese.
Böylelikle hükümet. filmi sabote etmek
ıçin elinden gelen ne v arsa yapmaya baş-
ladı. Üstelik. Colombia Pictures'ın veni
Dino'nun "Uzay Çiçekleri" Olcay Sezen'in ellerinde yaşam buluyor
'Takılanm mutluluk getirsin'
• Sergı yalın
çizgilerden oluşan
yetmiş beş parça gümüş
eserden oluşuyor.Olcay
Sezen "L'zay
Çiçekleri'ni takanların.
uzayda tüy gibi hafif
sallanarak uçan
astronotlar kadar sonsuz
mutluluğa erışmelerini
diliyor.
ZEYNEPSAYGI
Takı tasanmı ve yapımına
1989yılında başîayan
Olcay Sezen. ıkinci kişisel
sergisını bir y ıl aradan
sonra yine Ayşe
Galerisi'nde açtı
Sanatçının. Abidin
Dino'nun çıçeklerinden
esinlenerek hazırladığı
kolye. küpe \e yüzüklerdeıı
oluşan yetmiş beş parça
gümüş eser 14 aralığa dek
sergilenecek.
Olcay Sezen'in sergisi bir
yıllık bırçalışmanın ürünü.
Yalın çizgilerden oluşan
takılann hepsı gümüş \e
her biri en ince ay nntısına
kadar sanatçının elinden
çıkmiş.
-Yaptığjnız takılarda
Abidin Dino etkisi nasıl
ortaya çıktı ve iiçüncü ölüm
yılında "Abidin Dino'y a
Say gı'" üst haşlıklı bir sergi
oluşturmava nasıl karar
verdiniz?
İlk takı sergimi 1995
Eylülü'nde yine Ayşe Takı
Galerisi'nde açmıştım.
Bundan sonra
çalışmalarımı sürdürürken
evimde de bulunan Abidin
Dino'nun çıçeklerinden
etkilenmeye başladım.
Onları yapsam nasıl olur
Dünya yazarlaırran
dayaraşnıa gecesi
Olcay Sezen'in takı sergisi A\şe Takı Galerisi'nde. (Fotograf: K.AAN SAGANAK)
dıye düşünürken gözümün
önüne hep çiçekler gelmeye
başladı. doğal halınden
uzak farklı formlarda
çiçekler... Sonunda bunları
yorumlamaya başladım.
Korkunç bir birıkim olmuş
olacak kı. durmadan
çiçekler çıktı elimden.
Sergiyi oluşturacak yetmiş
beş parça tamamlandıktan
sonra da üretme isteğim
sürüyordu. Serginin
başlığma gelince. buna
önceden karar
vermemiş.tım. Abidin Dino.
eşimin \e benim iyı
ahbabımızdı. Kendisini.
resimlerini sevdiğım gibi
kişi olarak da çok
se\erdim. Benım için
ölmemiş gibi geliyor. ama
insan özlüyor elbette.
- Takılannı/ın her ayrıntısı
sizin elinizden mi çıkıyor?
Evet. zaten o yüzden
hazırlanmam bu kadar uzıın
sürdü. Cilasından
kaynağına her ince ay rıntı
bana ait. atölyemi bile eve
taşıdım. Dışarıya versem
belki daha profesyonel
olurdu. ama denenmemiş
taze. yalın çizgileri
korumak açısından kendim
yapmayı yeğliyorum.
Kullandığım materyal
gümüş. bu da yalınlığın bir
parçası. Eğer altın
kullanmış olsaydım bu
takılar gözünüze şimdi
geldıği kadar zarif
gelmezdi.
- Sergideki takılaıia ilgili
olarak: "L'zay Çiçekleri'ni
takanların. uzayda tüy gibi
hafif sallanarak uçan
astronotlar kadar sonsuz
mutluluğa erişmelerini
dilivorum ' divorsunuz.
Takılar insana bu kadar
tıçta duygular yaşatabilir
mi sizce?
Elbette bir insan yeni bir
elbıse aldığında bile
mutluysa yürüyüşü değişir.
Çok sevdıği bir takıyı
taktığı zaman neden aynı
şeyi hıssetmesin'
1
Bu yalnız
bana aıt bir düşünce değil.
Ben bunun ayrımına ne
zaman vardım biliyor
musunuz? Ölümünden
y ıllar önce Edip Canse\er
birgün bana dedi ki:
u
Yeni
bir şey mi aldın. bu kadar
mutlu göriiniiyorsun
Olcay?" Hiç
düşünmemiştım o zamana
kadar, böyle mı oluyor
insan diye. "Evetsırtımda
yeni bir ceket var. Kendimi
de daha iyi hissediyorum!"
Aynı şey takılar içinde
geçerli.
• Salman
Rüşdü'nün sürpriz
konuk olduğu
"Sansürlüdiir""
başlıklı geceye ifade
özgürlüğünü
desteklemek
amacıyla Doris
Lessing, Harold
Pinter. Nedim
Gürsel, Ghazi
Rabihavi katıldılar.
ÜMİTÖZTLRK
LONDRA - Ingıltere'nın
köklü yay m ve ifade özgür-
lüğü gruplanndan olan "IV
DEXdı Censorship" (San-
sür Endeksi) tarafından dü-
zenlenen "•Sansürlüdür"
başlıklı gecede. dünyanın ta-
nınmış yazar \e şairleri bir
araya gelerek ifade özgürlü-
ğünü desteklemek amacıyla
gerek kendilerınin gerekse
meslektaşlanmn yapıtların-
dan parçalar okudular. Sourh
Bank Centre salonunda ger-
çekleşen geceye. yaklaşık
dörtyüz kişi katıldı.
INDEX tarafından geçen
ay yapılan duyuruda İngiliz
yazarları Doris Lessing \e
Harold Pinter, Fransa'da ya-
şayan Nedim Gürsel. Arj an-
tin doğumlu yazar Alberto
Manguel. Tiananmen Mey-
danı ey lemınden sonra Ingil-
tere'ye kaçmak zorunda ka-
lan Çınli şaır Liu Hong Bin
\e Ingiltere'de sürgünde ya-
şayan İranlı yazarGhaziRa-
bihavi'nın söz konusu gece-
de yapıtlarından parçalar
okuyacakları belırtilmiş-
Nedim Gürsel.
Salman Riişdü.
ti.Duyuruda Harold Pinter
tarafından Yaşar Kemal'in
biröyküsünün Ingilizceola-
rak okunacağı belirtilmesi-
ne karşın bu gerçekleşmedi.
Ancak, gü\enlik nedeniyle
duyuruda sözü edilmeyen.
gecenin ^ürpriz konuğu Sal-
man Rüşdü idi.
Aynca Alberto Manguel.
Nedim Gürsel'in "^azılma-
mış Kitaplar Mezarlığı" ad-
lı öyküsünü Ingilizce okur
okumaz. Gürsel aynı öykü-
yü Türkçe olarak da okudu.
Salman Rüşdü. uzun bir ara-
dan sonra ilk kez bu gecede.
"Şeytan AyetfcrTnden Hint-
li >İahund'un MelekCebra-
ü'i du^unde görerek onunla
Tann \epeygamber hakkın-
da söy leşmesini aktaran bö-
lümü okudu. Yorgun gözle-
nen Rüşdü'nün bu kez yal-
nızca yapıtından pasajlar
okuy up tek sözcükle bile ol-
sa ek konuşma yapmaması
dikkat çektı. Genç Çınli şa-
ir Lıu Hong Bin: bir şiirini
Çınce. "Ses". "Sözler" ve
"Kimsin Sen?" adlı şiirleri-
nı de Ingilizce olarak oku-
du. Çin Halk Cumhurıyeti
yönetımınin sansüreü \e
baskıcı yapısına kısa birde-
ğinme yapan Lıu Hong Bin.
demokrasi mücadelesinde
yaşamını yitırenlerden söz
ederken. "Ölenler güçlü
olantendıraslında/çünküar-
tık bize bağımlı değildir on-
lar" dizesini kullanarak sa-
londaduygusal \ealkışlı bir
ha\a e.stirdi. Harold Pinter
ise. geçenyıl lOkasımdaNi-
jeryarejimi tarafından sekiz
arkadaşıy la birlikte idam
edilen çe\re \e insan hakia-
n sa\ unucusu Ken Saro-VVi-
»a'nın "Yeni Düenciler" ad-
lı öyküsünü okudu. Sıradışı
yöntemlerie ve ruhsal telkin-
lerle. günümüz toplumunun
bunaltısı altındakı mekanık-
leşmiş insanları avutup
"çağdaş bir dilenme tekniği
geliştiren" havaalanı dılen-
ci.si Bay Manduli tiplemesı-
ni konu alan öykü. izleyicı-
lerı sık sık güldürdü.
Doris Lessing. Endonez-
yalı yazar Paramoedya
Ananta Toer'ın cezaes in-
deyken yazdığı "Şeytanlarla
İlişki" adl ı öy küsünü okudu.
Rabihavi de Iran'da sansür
üzerine bir konuşma yaptı.
4
Devlet iuhuıuıuıı saııata zamanı yok'
FIRLZ.A.N
- Klasik sanatlarda sponsorluğa inanıyor
musun?
GCLER\TZ: Sponsorluk bize Batı'dan
geldi. Başta asıllenn sanatçılara yaptığı bir
destek. Nİuzıkte \e resimde saraylı asiller.
bunun en büyük öncülen: bizim Osmanlı
dahıl. Bunlarbirınci ımtiyaz sahıpleri Hem
yetkisi. hem ze\kı olan bir büyüklüğün şa-
nına uygun vergılerinden sayıyorsanatı. Bu
seçkın özelliğı ben bir tek Atatürk'te görü-
yorum. Ondan sonrakilere baktığımda kim-
sede bir dev let başkanına yakışır kültür an-
layışı görmüyorum. Şu anki yöneticıler. her
ak'şam yazarlar ve sanatçılarla konuşacak
ha! Bunlaraadamlannhiçvaktiyok. Demek
işlen çok fazla. Hizmette olması gereken
adamlar. ulaşılmaz adamlar olmuştur ülke-
mızde. Vîesela cumhurbaşkanının davetlen-
ne bakıv orum. Konuklann sıralamast çok ıl-
ginç. Listeyi kim hazırlıyorsa -herhalde De-
mirel yapmıyor- bütün herkes var. biz yokuz
tabii. Şarkı, türkü. sahne dünyamız hep ora-
dalar. Oy sa her kalıcı noktada bayrak taşı-
mak zorunda olan bızlere gelince davetler-
de görülmüyoruz. Bızle çok insan yaşıyor;
bir sürü matbaa. galen. çerçeveci. atölyeler.
resım malzemesı satıcıları... Şu karşı oldu-
ğum sponsorlara gelince.. iki tane kurum var
bunu taşıyan. ikincisi 'createur'... Bu. bir
yanıyla "yaratıa' anlamında da kullanılan
bir sözcük. Batı'da bunlar projeleryapıyor
Yaratıcılığı destekleyen. var olan sanatın
içinde görülmeyen ayrıntılara ışık tutan.
gruplar ve sanatçılar arasındakı ılişkiyı in-
celeven ve bu y aptıklanyla düşünen. tartışan
kişıler. Createur. böyle bakıldığı zaman çok
önem1i. Batı'da on tane varsa bir tane de bız-
de olsun. Bızde bu gayet başıboş bir durum.
Bizde kaç müze var. nangi çağdaş müzeleri
açabıldik'.
1
Batı'da butürkurumlan denetle-
me olanağı var. bizse tam bize özgü bir an-
layışla müze oluşturmaya çabalıyoruz. Ka-
• Atatürk'ten
sonrakilere
baktığımda
kimsede bir
dev let başkanına
yakışır kültür
anlayışı
görmüyorum. Şu
anki yöneticıler,
her akşam
yazarlar ve
sanatçılarla
konuşacak ha!
Bunlara
adamların hiç
vakti yok.
Hizmette olması
gereken adamlar,
ulaşılmaz
adamlar olmuştur
ükemizde.
ra para aklar gibi. Kötü alınmış. toplanmış
resimler o müzeye konacak. Müzelik olmak.
Batı'dan bakıldığında çok önemli. Ya bizde?
Ressamlarımızın hayat hikâyelerine bak.
herkes müzelik. Hele bir tanesi var kı bütün
dünya tnüzelerindedir. Müze onu alıyor. a-
ma asmıyor ve depolarında 300 milyon re-
sim durur müzelenn: adamın 300 tane ma-
dalyası da olsa sanat adına aldığı ney i ispat-
lar ki bu. Şımdi arîık herkes bu numaraîan
biliyor. hatta hediye olarak veriliyor resim-
lerimız müzeye. türkiye'de tek ındividual
sanat yapan bızim gıbilerin hiçbiryana ihtı-
yaçlan yok. Özgür iradelenni kullanan kişi-
İer olarak biz varız. Çizgı bir düşüncedir.
Öyle bir toplum düşünelim ki resmi olma-
yan birsanatlardünyası olsun... Ressam. yal-
nız görsel bir araştırma vapan adam değil-
dir. Ressam. özellıkle bir -
renk düşünü-
rü'dür. Burada. organizasyondakı sonuçlar-
da, biçimde ve içenkte ve bütün bunlann
toplamında öteki sanatlara açılım vardır.
Ötekilerde bu yok, bunlar transfbnne edile-
miyor. Kavramsal sanata bakalım; bunu ti-
yarro çok önceleri yaptı, dekorda. kostüm-
de... Dilde. tiyatro çok önceleri ortaya koy-
du. Ama resmi. bu anlamda 'pentür'diye kı-
sıtlamak demiyorum, çünkü herkes bu ad-
landırmaları çok yanlış kullanıyor. Öz is-
mıyle "resim'dir söylemek istedığim. Ben
noktay i koyduğum anla. resimle aramda olu-
şan mesafeyi kastediyorum. Şimdı tüm bun-
lardan sonra resme 'tkaridir' demek çok sa-
tıhta kalan bir değerlendırmedir.
- Fakat. daha çok sahlabilir oluşuyla ilgili
bu yargı sanınm...
ĞÜLERYCZ: Enstalasyonun ulaşma bi-
çımını ve yollarını bir de ben söyleyeyim.
Satılmazlıksavınıbirkonuşahm: ış. buyak-
laşımla yapılanın üstünden yaşama mesele-
sine gelmek olay değil, Resim bu tartışma-
larda mıstik bir konuma çekılıyor. lkona
mertebesine çıkarılıvor. 'Dokunulmazhğı
>ar' deniyor. Bu ataklar. itırazlar bızim de ka-
tıldığımız bir şeydi. Fakat Dadaıst yaklaşı-
ma, bütün bu mistik yaklaşımlardan sonra
ortaya çıkan şey lere baktığımtzda meta ola-
rak görülen değışmenin bilimini yapan bir
durum çıktı ortaya Yeniden müzelere ihtı-
yaç duvuldu. Müzelenn işlemesinde kulla-
nılan alanlar. v ideo sanatı. yeni teknoloji pa-
zarlannın oluşmasına da neden oldu. Bu ye-
ni çalışmalarda kullanılan materyaller. kul-
lanılan bantlar. ses alma aygıtlan. bir sürü
şey artık çok büyük bir sanay ıvı de peşi sıra
getirdi. Sponsorlann buradakı samimiyetini
bu noktada tartışabilıriz. Sanatçılarkımlenn
reklamlarını aldılar. bir futbolcular gibi on-
lann formalarını gıymedikleri kaldı. Demin
de söy ledim, aralarında bunu yapan da oldu.
Bugün peşın para almadan çalışıp sanat ya-
pan yalnız ressamlar var. Isteyensatınahrre-
simlerimizi. gerisi de bize kalıyor. Ben yıl-
lardır bunu yaptım. $imdi. ticari olan ney-
miş yeniden düşünmelı ve çok doğru anla-
malı olanlan diyorum. Resmin insanlığın
geçmişı ile hemen hemen paralel gittiği çok
uzun bir ifade tarihı var. Bızim renk ve bil-
gımızle. yeteneğımizle bu büyük geçmişin
içine koyabildiğimız form ve bıçim dünya-
sınınzenginliğidır. Bu anlamda her yeni ge-
len ınsamn birınci derecede kendine tanıdı-
ğı bir noktadır sanat yapmak. Tüm bu hak.
kendinden önce var olanla kendısiyle bera-
ber olanla kendinden sonra olaeakla üretti-
ğinin içıne dünyasını sokmasıdır. Bu, ancak
çok büyük birihtiyaçsonucuoiabılir. Bu ih-
tıyacı duyup yapanlar. bakanlar var; bir de
bu ıhtıyacı duymayıp yapmayanlar var. Bu
üç farklılık arasındandır insanlık. Küstah-
lık. aslında bence sanat yapma hareketinin
tetnel dürtüsüdür.
-A>nı zamanda büyük bircesarrtdeğil mi.
geriden gelen ve yaşadığın zamanla onca bü-
yük birikimin içindeyer alma isteği. kararlı-
"lığı?
Gl'LERYL'Z: Ben •Küstahlık' diyorum.
Kendımden çok şey hissedıyorunı onlarda.
Renkleri. biçımleri sev ivorura. Doğanın ba-
na verdiğıni. ınsamn ona kattığını seviyo-
rum Bir sanatçı. bir ressam. bir y azar bütün
yazılmışlan. bütün çızilip yapılmışlan sa-
natçı. yazar olmadan severvehayran olur. Ve
derinindenaynmınavanr.Çokönemlıdirbu
onlar için. Saygı ve tutku içındedırler. Son-
ra küstahlaşarak sanat vapmaya karar venr.
onlar arasında yer alacağı kendi dünvasına
doğru yol almaya başlar. Çünkü. ben ne za-
man sanatımın yüreğine eğilsem kendimi
oray a koy may a başlasam bir y ere kapanıyo-
rum. Bu. bıryerde çocukluk saflığına çeİcıl-
me neredeyse . Tann niçin insana çocukluk
verir? Çünkü onun en özgün. en küstah. en
tehlikeli olabildıği dönemin orada olduğunu
bilir; sadece hevgisını. coşkusunu çocuklar
özgürce yazar çızer. dans eder. Ne zaman ki
akıl geliyor. bunlann hepsi geriliyor. Ben ak-
lı başına gelmeyenierdenım; benım aklım
büy ümüşlerin hesap kitap aklı olmadı. Ney-
se ki biz sonraki akıllılardan olduk. Çünkü
bu özenılen akıl. algılamaya. seçmeye uygun
sayılmayan.herşeyeuyumsağlamayanakıl-
dı. Bu tanımını yaptığımız akıl durumu bı-
zim ülkemızde akıllılık olarak değerlendın-
lıyor mu? Yo.. akılsızlık olarak değerlendi-
riliyor. Biz. akılsızlardan olmayı yeğledik.
Bu büyük sanat serüveninde nasıi bir büriye
ile yer alacağının hesabını. gücünü bıkma-
dan yaratabilmek. Sanatçı öyle olmalıdır.
böy le olmalıdırgibı banal şey lerle karşı koy-
malı. Zaten bu karşı tariflerin hiçbirdeğeri
yoktur. Açıkçası. nasıl olmalıdır sanatçı'.' El-
bette 'kendi gibi' olmalıdır: işte birinci şart
bu: yok resimleymış. yok pentürleymiş. de-
senmiş . 2500 yılınd'a hem Raphael hem
Picasso yeniden gözden geçırılecek. Budur
işte önemli olan sanatta: en büyük güç şıd-
detle y ıkıp yeniden kurabilmektir.
BİTTİ
YAZIODASI
yapımı. Brad Pitt'in başrolünü oynaya-
cağı "Se\en \ears in Tibet' (Tibet'te Ye-
di ^'ıl) adlı filmin çekimini de enszelle-
dı.
Soğuk savaşı kim kazanacak?
Her ıki filmin de çekimleri başlamış-
tı. ancak yetkililer tarafından farklı me-
kânlara gitmeleri ıstenince 'Kundun'
Morocco'ya. 'Se\en Vears in Tibet' ise
Arjantin'e taşınmak zorunda kaldı.
Çin'in bu tutumu. komünıst Doğu ile
kapitalist Batı arasındakı ılişkilerin ye-
niden gözden geçirilmesi gerektiğinı or-
taya çıkardı. Çünkü Çin hükümetinin bu
konuda sergıledığı tavır. soğuk savaşın
bir uzantısı olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan uzmanlar, ABD'nin yeni
Asya politikasının altını çizmeden
edemiyorlar. Levistan Coca Cola'ya,
Mac Donald's hamburgerlerinden Dis-
ney filmlerıne dek tüketimin hemen her
alanında baskın olduğunu hissettınyor
ABD. Disney ise kollannı her yana
dolayan bir ahtapota benzeyen bu tüke-
tim kültürünün son halkası.
Şimdi gündenıdeki soru. zaferi kim
kazanacağı. Mao mu. yoksa Mickey
Mouse mu? Kimbilir Lenin'in bir
zamanlar söyiediği gerçek olur: "Eğer
konıüniznı fareleri başından savamazsa,
fareler sosyalizmi savarlar." Yoksa öyle
deûil mivdi'
SELİM İLERİ
Ney ve Ayrılık
Roni Margulies'ın yeni şiir kitabı Bilirim Niye
Yanık Öter Ney'den (Yapı Kredi Yayınları), önce Ah-
met Cemal söz açtı bana. Telefonda birkaç bur-
kucu dize okudu.
Önceki gece şiirler arasında ben de bir yolculu-
ğaçıktım.
Attiiâ İlhan özlü konuşmasında 'artık herkes için
kimsenin şııryazmadığını', banka memuruna, yurt-
taşa, bir hekime şiir yazılmadığını, bir içedönüklük
içinde şiirın yersiz biçimde kişiselleştirildiğini söy-
lemişti. Tabii o çok daha güzel dile getirmişti. Söz-
leri günlerce etkiledi. Galiba bu yüzden yeni şiirle-
ri pek sevemiyorum. diyordum...
Bilirim Niye Yanık Öter Ney, işte, o yersiz kişisel-
lik anlayışının tam karşı ucunda bir şiir kitabı. Ger-
çi hayli kişisel birdünyayı yansıtıyorama, bırbakı-
yorsunuz, herkesin kişiselliğine uzanabilmiş.
Roni Margulies uzakta bir kentten sesleniyordo-
ğup büyüdüğü kente:
"Yalnızlık bılmemesidir Attiiâ İlhan'/ kimsenin. /
'Köprünün Ortaköy ayağı bitmek üzere galiba' I di-
yememektir yalnızlık kimseye içkiliyken. I Mektup
beklemeyı çok çabuk öğrendiğımi, I âşık olmak-
tan kaçındığımı çok uzun zaman, I olunca hep ha-
ta payı bıraktığımı unutamam."
Uzakta ayrı bir kent mi? Yoksa, nerede olursa ol-
sun, kımlerle birlikte olursak olalım, sürgit ayrılık
duygusu mu bu şiirler. Ney ayrılıklardan şikâyet
ediyor, ama artık neyden de bir ayrılış söz konu-
su...
Rumlar, Ermeniler, Yahudiler doğup büyüdükle-
ri Istanbul'dan ayrılıyorlar. Yeni hayatlarında gurbet
sarıyor. Ne var ki, şiirleri okudukça çocukluğum gö-
zümün önüne geldi, doğduğum Kadıköyü, ilkoku-
lum, Cihangır...
Elbette komşulanmızı hatırladım. Bahariye Cad-
desi'nin alt sokağında oturan yoksul Ermeni aile-
sini. Bitişiğimizde, artık Cihangır'de, hemen bitişik
apartmanda oturan arkadaşım Yani'yi. Yani ve ai-
lesi, Altı Yedı Eylül Olayı'ndan bir iki yıl sonra Yu-
nanistan'agöçtüler.
"Geçende duydum, bir gece ölüvermiş Koço
yatağında. /Cemiyet toplantısından dönmüş, sön-
dürmüş elektrikleri, I 'İşte', demiş Marta 'ya, 'Bak
birgün daha geçti.'
"Hatııiamadan edemedim, Atina 'da o küçük bal-
konda, I Akşam aynlmadan 'Nedendir bilmem a-
ma'demişti / 'Doğup büyüdüğüm yerde daha bir
zinde hissederdim kendimi."
Doğup büyüdüğümüz yerler... Bu, tanıyamadı-
ğımız, yabancısı kaldığımız istanbul'da doğup bü-
yüdüğümüz yerleri her gün biraz daha yitiriyoruz.
Gülten Akın'ın unutulmaz şıiri: O da, doğup bü-
yüdüğü Yozgat'ı tanıyamıyordu. Daha kaç yıl ön-
ce. Bir pas gelıp yapışmıştı Yozgafa.
Bütün yurda belki...
Pas, yalnızca mimariye, çevre görünümüne, in-
san ilişkilerine kan oturtmuyor; düşüncemıze, be-
ğenilerimize de usul usul yürüyor. Şöyle:
Şiirden şıire yol alıyordum. Roni Margulies'ın
"Hümeyra"sıyla karşılaştım. Bu şiir meğerse vak-
tiyle bir dergide yayımlanmış. Roni Margulies, be-
nım de o kadar çok sevdiğım Yıllar Sonra kasetin-
den söz açıyor: Tıpkı onun gibi, -bir başka kentte
değil. bu kentte.
1
- bir akşam oturup Yıllar Sonra'yı
hasretle dinlediğimi geçenlerde yazmıştım.
Günümüz Türkiyesi'nde klipletçekıliyor, boyuna
yeni şarkılar, yeni şarkıcılar boy gösterıyor. Rengâ-
renk görüntülere hep Gülten Akın'ın yakındığı pas
yapışıp kalmış. Kıyamet kopuyor, paslı bir gürültü,
kliplerde Sodom ve Gomore'yi hatırlatır paslı çıl-
gınlıklar...
Ama bir şair, Hümeyra için diyor ki:
"Ne yapıyor kimbilir şimdi, nerede, mutlu mu?"
Sonra:
"Şimdi de, biliyorum, biliyor olamaz onu dinle-
diğimi -1 istanbul, lise yıllanm, dinledikçe gözüm-
de canlanıyor."
Kaseti için, kendisi için. yorumu için şiir yazılan
ilk şarkıcı Hümeyra olmalı. Pas bazı şeyleri y'ıyemi-
yor.
Ceyhun Atuf Kansu yazlık sinemalan şiirine ak-
tarırken Belgin Ooruk diyordu. Belgın Doruk o şi-
irde yaşamıyor mu?
Roni Margulies'in istanbulu'nda siyah-beyaz
Türk filmleri de vardı. Tecimsel amaçlı o filmler, ha-
tırlıyorum. masum bir içtenlikle donanırlar; tecim-
selliğe karşıt görünen bugünün entelektüel cila çe-
kilmiş filmlerine hiç benzemezlerdi.
Belgin Doruk, balık ağlan asılmış Boğaziçi nhtı-
mında Göksel Arsoy'a koşardı.
Bilmem neden. gidip küçük odada Ahmet Ok-4
tay okudum:
"Ama anılanm neydi benim? Babamdan, amir-\
lerimden, kanmdan, polislerden ve komutanlar-
dan kurtarabildığim ne kalmıştı?"
İdil Biret ile söyleşi
Kültür Sen isi - Boğaziçi L'niversitesi Müzik Kulübü
klasik müzik etkmliklenne başlıyor. Resitaller, oda
müzikleri ve senfonik konserlerin yer alacağı etkinlikler
dizisinin ilkinde dev let sanatçısı İdil Biret bir resital ve
söyleşiyle Boğaziçi Üniversitesi'nin konuğu olacak.
Halk Sigorta'nın katkılan ile gerçekleştirilecek bu dinletij
8 aralık pazar saat 18.00'de Güney Kampus Büyük
Toplantı Salonu'nda yer alacak.
KULTUR Ç İZ t K
K A M İ L M A S A R A C I