07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 1996 PAZAR HABERLER Susturulamayan vardiya Düdüğü: Karabük 'İşçilerin elinde ölsün' planıIŞIK KANSl Tam bir \urgu yapmak ıçin kıtapçığın sonuç bölümünden şu saptamaya yer verelim: "Karabük Demir-Çelik Fabrikası. kardeşleri Ereğli \e İskenderun Demir- Çelik Fabrikaları, Türkiye'nin kendi kay naklan> la, başka ülkelere hiçbir bağımlılıği olmadan. her koşulda. demir çelik iirünlerini üretebilecek 'ulusal' tesislerdir. Türkiye. bugün Irak türii bir uluslararası ambargo ile karşılaştığında Batı'dan ithal edilecek hurdaya bağımh ark ocaklı tüm demir-çelik tesisleri sönecek: ama bu üç entegre tesis. ülkesi için çalışmaya devam edecektir." Karabük"ün son lOyıllık geçmişi. şu tekerlemeye nasıl da hoş otııruyor: Bilmece. bildirmece. dil üstünde kaydırmaca... Özal, altınt üstüne getirdi. oldu sana bilmece. Çiller'e. bilmeceyi süsleyip püsleyip fabnkanın kapanacağını halka bildirmek düştü. Karayalçın'a da söz ©yunlan, toplum mühendisliğı falan filan. koskoca fabrikayı işçilerin kucağına atmak kaldı. Halbuki. o dönemde sosyal demokrat bir bakanın sorumluluğundaki çimento fabrikaları -özerkleştirilmiş". borçları kapatılmış, kârlı duruma getirilmişlerdi. Yani. 30 Mart 1995 tanhinde Ozelleştırme İdaresı Başkanlığı ile Kardemir AŞ Müteşebbis Heyeti tarafından imzalanan sözleşme ile dev ir tamamlandı. Kardemir. artık işçilerin. Karabük halkınındı. Kardemır'ın hisselerinin vüzde 51.8'i 5 bıne yakın işçinin. yüzde 24.2'sı Karabük ile Safranbolulu 398 sanayi ve ticaret odası üyesinin. yüzde 22.7'si -ki bunlann çoğunluğu Karabük'ten emekli olan işçiler \e onlann yakınlandır- 6 bın 302 kişiden oluşan Eflani, Karabük. Safranbolu. Ulus Ovacık. Yenice. Araç. Çerkeş. Eskipazar yöre halkının, yüzde 1,3'ü de 293 Karabük ve Safranbolu esnaf odaları üyelerinın oldu. Çalışanlann çoğunlugu ihbar önellerini almayarak buniar karşılığında şimdikı değerinin 1 milyar lira olduğu tahmin edilen hisse senetlerini sahıplendiler. Kardemir AŞ'nın Yönetim Kurulu. ağırlık ışçi ve çalışanlann temsilcilennden olmak üzere (4 kişi). toplam 7 kışıden oluştu. Hisse dağıhmına. yönetım kurulunun yapısına bakıldığında. Kardemir'de uygulanan modele. son dönemde aâızlarda sakız olan "sermayenin tabana yayılması" ya da "özyönetim" denilebilir. Böylece. işçilerin \e yöre halkının. seçilmiş uzman temsilciler aracıliğıv la yönettiği. SHP'nin önünde denenmiş. başanlı olmuş bir "moder vardı. DYP-SHP koalisyonu. bu >olu seçmedi her nedense... Belki de bir ta>la iki kuş vurmayı yeğlemişlerdi. Karabük'ten kurtulacaklardı. bu bir. İkı: Fabrika batarsa işçilerin elinde batacak. böyle bir bitişin sorumlusu da siyasi iktıdar değil. çalışanlar olacaktı. Özçelik-İş Sendikasi Genel Sekreteri Recai Başkan. "Verelim, fabrika gerekirse işçinin elinde kapansın" >a\ına katılıyor \e o günleri şöyle jnlatıyor: •'karabük işletmesinin kapatılmasını istemeleri üzerine. tesisin çalışabilirtiğini kanıtlayan raporlar lıazırladık. karabük'ün kapatılamayacağına ilişkin kitapçıklar (ikardık, yayınlar yaptık. Hemen ırkasından girişimlerinıiz başladı. O dönemde Başbakan ^ardımcısı olan Murat Karayalçın ile görüşrük. Onun talimatı> la 28 uzman kişiden oluşan bir heyet kuruldu. Bu he>et bir rapor hazırladı \e Karabük işletmesinin v -alışabilirliğini kamtladı. Buna karşın iktidar. bir yabancı firmaya 2 milyon dolar ödeyerek ay rı bir rapor hazırlattı. Vabancı fİrmanın raporunda, o günkü koşullarda fabrikanın \erimli çalışamayacağı belirtiüyor. ya jzelleştirilmesi >a da kapatılması jneriliyordu." Işçi çaresiz. Özçelik-İş Sendikası'nın jncülüğünde eylemdi. komisyondu. K.arabük'te yaşamı durdurmaktı derken. "Kapatmayın, biz işleteceğiz" dedi. jönemın iktidan da bu öneriyi îabullendi. İşçilerin. fabrikayı ievralmak için önkoşullan \ardı. Recai Başkan. bu koşıılları da şoyle siraladı: •Tesisin bakım onanm işlemlerinin vapüması. yedek parça, tııamul madde ılınması gerekiyordu. İşçilerin kıdem tazminatîannın, ihbar önellerinin jdenmesi. onanm için paramn ay rılnıası. şletme sermayesi yaratılması için rahatlık sağianması zorunluydu. Buniar kabul edilince de\ir gerçekleşti." denetlediği bir büyük işletme görüntüsü çıkıyorortaya. Yani. birkaç yıla değin Anadolu'nun birçok yennde yeni fabrikaların pıtrak \ermesine yol açan ve tüm kamuya ait olan tesis. bugün çok dar anlamda yine kamunun elinde. Geleceği. serpilip gelişmesi. ulusal kalkınmaya öncelik verip vermeyeceği tümüyle hisse senedi sahiplennin tutumuyla doğrudan bağlantılı. Şirket hisse senetlerinin tümü 1 Nısan 1998 yılına değin nama yazılı. Bu tarihten sonra hisse senetleri. B,'elki de bir taşla iki kuş vurmayı yeğlemişlerdi. Karabük'ten kurtulacaklardı. bu bir. İki: Fabrika batarsa işçilerin elinde batacak. böyle bir bitişin sorumlusu da siyasi iktidar değil, çalışanlar olacaktı. hamiline vazılacak ve serbest piyasaya açılacak. Işte modelın "yumuşak karnı" burada. 1 Nisan 1998"den sonra. eğer işçilere \e işçi emeklilerinin çoğunlukta bulunduğu halka ait hısseler belli ellerde toplanırsa bu model tümüyle çökeeek. Gerçi şirket hisse senetlerinin I Nisan 1998*e değin yapılacak devirlerinde. Yönetim Kurulu karan gerekıyor: yanı hısse devrı yapmak ısteyenler. Yönetim Kurulu'ndan izm almak zorunda. ama küçük de olsa bir grup. bu ışleme şimdiden başlamış. Yönetım Kurulu izni olmadan. gızliden gizli>e hisse senetleri alınır. satılır olmuş Daha düne değin. "Zarareden yerden hisse alınır mıymış?" diye burun kı\ ıranlann. Kardemir kâr eder hale gelmeye başlayınca, iştahlan kabarmış. Daha hisselerin serbest piyasaya açılmasına 1.5 y ıl kala. hisse toparlayanlar artmış. Karabük'te çahşan işçilere bakılırsa. hisselerini satanlar "bilinçli olmavan. yaşamına dikkat etmeyenler". Bunlann sayısı artar mı? "Sanmıyoruz" diyor. işçiler \e sendika vöneticıleri. Söz. Özçelik-lş Sendikası Genel Sekreteri Recai Başkan da ''Karabük'ün kârlı. \erimli, yeni vatırınılar yapan bir işletme haline gelmesi, hisse senetlerine göz dikenleri arttırdı. ÖzellikJe işçilerin hisse senetlerinin el değiştirmesi ile birlikte >önetimde çalışanlann arka sıralara itihnesine karşı bilinçli davranacağız. Bir vakıf üluşturrnavı düşünüyoruz. Bu \akif ne yapacak? Örneğin. hisse senedini satmak isteyen çaltşanlar \arsa bunlann hisselerini bu vakıf satın alacak ya da hisse senetlerinin gerçek değeri üzerinden yine aynı gruptaki insanlar (örneğin, işçi hisse senedinin >ine işçiye gitmesi) arasında el değiştirmesini sağlamaya çalışacağız." Niye devlet ortak edilmedi? Endüstrinın anası sayılabilecek. "stratejik yatınm" diye anılan bu demir- İşçi çaresiz. Özçelik-İş Sendikası'nın öncülüğünde eylemdi, komisyondu. Karabük'te yaşamı durdurmaktı derken, "Kapatmayın, biz işleteceğiz" dedi, dönemin iktidan da bu öneriyi kabuİlendi. İşçilerin. fabrika\ı devralmak için önkoşullan vardL (Fotoğraf: TARIK TINAZAY) çelik tesisinin. kamunun elinden alınıp geleceğinin rümüyle hisse senedi oyunlanna. serbest pivasa taktiklerine bırakılmasını. şu andâ fabrikanın büyük ölçüde sahibi konumunda olan işçiler. çalışanlar mı ıstemişti'.' Bu soruya koskocaman bir "Hayır" diyebiliriz. Devir toplantılarına. görüşmelerine katılan işçi temsilcileri. yemin billah edıyorlar: "Biz kaç kere. hisselerin bir bölümünün. hiç olmazsa \üzde 25 ya da yüzde 30'unun devlete ait olmasını önerdik. {ktidardakiler. Özelleştirme İdaresi'ndekiler a\ak dirertiler. kabul etmediler. Böylece yeni yapılanmada de\letin hiç hissesi olmadı." Bu ne\i kamtlıyor? Bu soruyu vanıtlamadan önce dünyadan birkaç örnek vermeliyiz: ttaha'daki entegre demir-çelik kuruluşu İLVA'nın sermayesinin tümü devlete ait ve 12 milvon tonluk üretimi. Türkiyenin toplam üretimınden fazla. Fransız Usınor-Savilor"un da sennayesinin tümü devlete ait ve yıllık 20 milvon tonluk üretimi. Türkıve üretımını ıkive katlıvor. A\ustur\a şirketi VOEST'in de serma>esinin tümü dev lete ait. Dünyada olay bu denli açıkken. Karabük'ü kapatmayı düşünen. ardından gerekli sermave kolaylığını sağlavan. kıdem ve ihbar tazminatlannı ödeyen iktidar. özelleştirmeciden çok özelleştirmeci bir tutumla. bu büyük ulusal tesisi "kamu"dan sıyırarak yalnızlaştırmayı mı amaçladı? Çalışanlann. başanlı bir işletme örneği vereceklerıni hesap etnıeden. "Öyleya da böyle kapansın. bi/im de kapanmada tuzumuz bulunsun, devleti ortak etmeyelim" dıyerek hangi akla hizmet ettiler? Bu soruya "Biünmez" >anıtını vermek zor. Hangi akla hizmet ettikleri açıkça belli oluyor aslında. YARIN: İşçilerin Kardemir'i ö y k ü / A t i l l a A t a l a y Fabnga... 3 Nisan 1937'de. TBMM'nin sayın birreis vekili \e aziz millenekilleriyle "yakın kazalardan gelen kadın ve erkek vatandaşlann" da iştirak ettikleri ehemmivetli bir toplantıda. Başvekil İsmet İnönü. "yedi büyük fabrikadan mürekkep. Karabük Demir ve Çelik Fabrikalan'nın" temelıni atıvordu... "Kurulacak fabrikalar, fennin en son terakkilerini \e en son icadlannı ihtiva edecek. en kuvvetli müesseselerdir... Bu fabrikada. günde bine yakın amele çalışacaktır... Amelenin nisbeten azlığı. kurulacak olan bu fabrikalann ne kadar modern ve mekanize olduğunu göstermeye kâfidir." Atatürk'ün merasim ıçin memurettıği Başvekil İsmet İnönü. nutkunu "Yakın kazalardan gelen kadın ve erkek vatandaşlarıma da sevgi ve teşekkür duygularımı sunannı. Demir \e Çelik Fabrikaları 'na temel atılmasını, millet >e menıleket sevinilecek kutlu bir hadise saymakla haklıdır" sözleriyle bitırdiğinde. "kalabalık yurttaş topluluğu" sükûnet içınde dağıldı... Ama içlerinde gızliden gizlıve bir sevinç vardı.. "Sükûnet" içindevdiler. çünkü genç Türkiye Cumhurıvetı. o vakıtler "temel atma" şamatalan ve "Köylü devlet el ele" gev iklerı konusunda denevimsizdi.. Hamasetsız. cureunasız. "devletle millef karşı karşıv a gelmiş. Batı Karadeniz"ın bir köyünde. ülkenin ilk ağır endüstn tesisinin -pek de ne olduğunu anlayamadan belkı- temelını atmışlardı. . E\et... On üç haneli Karabük kö\ünün başına resmen "devlet kuşu" konmuştu... Kımisi o kuşun Karabük \e ci\anna konmasını Bulak kövündekı Erenler türbesinin kerametine bağladı... Kımisi. Yunan'a uzaklığına... Oysa dev let kuşunun konacağı yer. 1925 yılından beri uzım uzun tetkık edilı>ordu "Kuruluş yerinin kat'i tesbiti için" Sümerbank ve Erkân-ı Harbive mümessilleri uzun uzun çaiışmış. neticede. askeri savunma faktörlerinin dışında şu sebeplerle. kuş Karabük köyünün başına kondurıılmuştu. a) Maden kömürü havzasına olan yakınlık b) Demiryolu güzergâhında oluşu c) Yörenin işçi yerleşmesine uygun oluşu d) Jeolojik hususlar e) Demir dı^arıdan ithal edileceği ıçin sahile vakın olu^u... Bu "kutlu hadisenin sebepleri" cıvar köylerde kahve radyolarının ajanslannda bir bir izah edilirken. köyler içınde belli belirsiz bir sevinç dolaşıvordu; öyle \a. bu "fabrıga"da tam bin amele çalışacaktı... Karabük kövüne en yakın köylerden biri olan Bulak köyiinde de "fabnga" ile ılgili rivavet muhteliftı .. Yorgansuzun Osman "Fırun guracaklaa. demür erideceklee. galıba dökeceklee... Fsas silah yapacak bu fabrıga" dedi .. En çok onun sövlediğıne inanıldı... O. hıçbır ajansı kaçırmazdı. hem Başvekil'in konuşmasını da en önde izlemişti... Başvekil'i izlediği günkü kılığmı artık sırtından çıkarmaz olmuştu... Çift sıra gümüş işlemeli, kemik düğmeli camedan yelek. boyundan aşırmalı. gırgırlı. ztllım saçak uçlu saat kösteği. siyah. "pantuPunun altında oğlak derisi vumuşak kundura... Bu kılık ve "ajansbilgisi" Yorgansuzun Osman "a "fabrıganın köydeki ilk adamf havasinı venyordu... Kövlünün fabrikavla ilgili sorularını yanıtlıyor. konuvla ilgili bilır bılmez vorumlar vapıyordu... Fabrikavla ilgili cehaletleri vüzünden arada bir köylüyü pav ladığı da oluvordu... Karagözlerin Deli Emin. "Fabnga şişe de yapacag" gibisinden konuşacak olunca. Osman'dan ağzının payını aldı.. "Şişededemür mü vaa lan gavat? Demür dediğin direkte vaa. tüfekte vaa. ondan kelli tren yolunda vaa... Esas ray yapacak fabnga, tren yürüdecek.." Bu "demüryolu" lafı \brgansuzun Osman"ın az kaldı başını belava soku\ordu... Buraya tren gelirse kimin tarlasından geçecekti?.. Osman. bırtakım fikırler yürüttükten sonra çuvallayıp "Ne bilyin lan ben" dıverek kestirıp attı... "Tarlama tren guymam ben!" diye homurdanan Deli Emin'in ümüğünü sıktı. . Kö\lü hafif huzursuz. vanı başlannda yükselen "gocca bacaİL böyük dumanlıfabrıga"nın m>aatını ızlemeye koyuldu... Aradan geçen zanıan ıçinde fabrikanın ınşaatına köyden gidıp gelenler oluvordu... Onlar yeni haberler getırıvorlardı ama. hiçbin Yorgansuzun Osman'm kövdeki havasinı söndürmeye vetmıyordu... Çünkü fabrikanın esas kısmı, fırınları. haddehanelerı filan. dışarıdan getirılen kalifıye işçilere yaptırılıvor. civar köylerden gelen işçilere ise Osmanın deyımivle "meseleyle alakasız ufak defek inşaat işleri, hammaliye felan" yaptırılıvordu.. "Fabnga bitince başka bişey " olacaktı... "Esas o \akit demür eritip zenaat öğrennteye bin amele alınacak"tı... Ramazanın üçünde. \brgansuzun Osman. Değirmen vanındaki "bağlaadan" köyün ıçıne doğru. bir eşek odun kesini:} döııerken. önüne Havaş Ana çıktı... Hav aş Ana. Yorgansuzun Osman"ın hısmı. epey görmüş geçimıiş bir garıcuvazdı (kadıncağız)... İlk kocası ^ı'emen'de ölmüş. o kocasından olan çocuklannı birer gün arayla "gızamuk hasdalığından" kaybetmişti... îkiııcı kocası Ahmet Hamdide Havaş Ana'y a "Bi gız bi oğlan y adigâr goduktan sonra, böbrek hastalığından şişip şişip ölü\eemiş"ti... Havaş Ana. Osman'a "bööleyken bööle" dedi. ~E>vela bizim oğlanı fabngaya işe guy^eecen... Vetim uşaL sevapduu..." Yorgansuzun Osman. ilk kez "ajans bilgisiyle" durııp dururken üstlendıği "fabrıganın adamı" olmanın ağırlığını hissetti... Ne desındi şimdi... "Helbet Havaş Ana" dedi. "İlkin senin Memet'i guyveycüz fabngaya... Goç gibi oğlan... Daşı sıksa suyıınu çıkaru... Demürü de bükee, çeliği de..." Ağzından çıkan sözlerın ağırlığıyla gözlerini Havaş Ana'dan kaçırıp. eepkeninde bir şeyler arıyormuş gibi yaptı. sonra Havaş Ana'nın yanı başında duran karakuru oğlanın omzuna v urdu birkaç kez... "Merak etme sen apçasının" dedi... Yetım oğlanın gözlerine bir ışık değip geçti. eller öpüldü. aynldılar... O sendin ışte... Emiroğlu... Mehmet... Sen. benim büvükbabamsın... SIFIR NOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Eski MİT görevlisi. Ağar'ın danış- *ıanı. karanlık işlerin baş aktörlerın- 3en yarbay Korkut Eken, Abdullah Çatlı'yı tanıdığını, onu 1980 öncesın- je de devletin kullandığmı açıkladı. 3u açıklama, 1980 öncesi Abdullah Jath'nın kanştığı öldürme eylemleri- lin de devletin bilgisı ve yönlendirme- ji dahilinde yapıldığı anlamına geliyor. Abdi Ipekçi'nın öldürülmesinde Patlı'nın da yönlendirıci bir rol oyna- îığı biliniyor. Mehmet Ali Ağca'nın açıklamala- i, daha sonra papa suıkastına Çat- ı'yla birlikte katılmaları da eylem be- aberliklerini doğruluyor. Bunları saptadıktan sonra sorulan Kîrmaya ve cevaplarını aramaya baş- ayabilirız: Abdi ipekçi'yi bu durumda, devle- ın veya devletin içinde bir gücün öl- jürdüğü, Korkut Eken'in açıklama- ;ıyla kabul edilmiş olmuyor mu? Za- •en Çatlı'nın ipekçi cinayeti, 7 TlP'li- •in öldürülmesi ve birçok cinayet ne- O Zaman Abdi îpekçi'yi Kim Öldürdü? deniyleyakalanması gerekirken dev- let tarafından korunduğu anlaşılıyor- du. İpekçi'yi kim, neden öldürmüş ola- bilir? 12 Eylül öncesi günlerine yeni- den dönersek. belki taşları şimdi ye- rine daha iyi koyabiliriz. 12 Eylül ön- cesi ülkücüler, çok çarpıcı suikastla- ra imza attılar. Çarpıcı cinayetlerle si- yasi yaşamı felce uğrattılar. Askeri darbenin koşulları, failleri bulunama- yan siyasi cinayetlerle hazırlandı. 12 Eylül Askeri Darbesi. ABD pa- tentli bir darbeydi. Sovyetler'le reka- betin kızıştığı koşullarda. Türkiye'nin otoriter bir rejimle Sovyetler'e karşı dikilmesi ve sol hareketin bastırılma- sı ABD için çok önemliydi. Abdi İpekçi'yi. devlete çalışan Çat- lı vearkadaşları neden öldürmüş ola- bilir? Daha doğrusu onlara bu cina- yet emri neden verildi? Taşları iyice yerinden oynatmak ve askeri darbe koşullarını hazırlamak için. Bunu kim istiyor? ABD... Türkiye'dekı istihbarat örgütleri ve Genelkurmay'daki Özel Harp Dairesi zaten NATO yoluyla ABD ile sıkı bir ilişki içinde. Hatta Özel Harp Dairesi'nden uzun zaman Ge- nelkurmay Başkanı'nın bile haberdar olmadığı, o dönemde gazete haber- lerine yansımıştı. • • • Şimdi şu cevabı verebilir miyiz? Abdi ipekçi'yi. ABD'nin desteğinde- ki bir askeri darbeyi hazırlayanlar öl- dürttüler. Daha birçok önemli ve de- ğerli aydınımız da aynı komplonun bir parçası olarak cinayetlere kurban git- ti. Çatlı ve arkadaşları. daha sonra yurtdışında uluslararası çapta su- ikastlara karıştılar ve ardından uyuş- turucu kaçakçılığına bulaştılar; tutuk- landılar. Cezaevinden kaçırılarakTür- kiye'de yeniden görevlerine döndü- rüldüler. Çath'y'- ısviçre gibi. devlet yönetiminin Avrupa'da en otoriter ol- duğu bir ülkeden kaçırabilmek bızim istihbarat örgütlerinin çapını çok aşar. Onu oradan ancak uluslararası bir ör- güt kaçırabilirdi. Peki onu, isviçre'den kaçıran ulus- lararası örgüt, neden Türkiye'ye gön- derdi? Bu örgütün Türkiye'de Çat- h'ya yaptırmak istedikleri nelerdi? Çatlı bu arada ne yaptı? Neden Susurluk kazası öncesi Ağar, Çatlı ve Bucak takibe alındı? Haklarında raporlar düzenlendi? O güne kadar cezaevlerinden kaçırılan. korunan, kollanan Çatlı ve ekibinin işi bitirilmek istendi? Onlara o güne ka- dar görev veren, cinayetler işleten uluslararası örgüt ve bunun Türkiye ayağı. bunlann iplerini çekmeye mi karar verdi? Bu sorulara şöyle cevap verilebilir mi? Ağar. Çatlı gibi görevliler artık ih- tiyacın ötesinde bir güce ulaştılar ve ABD'nin ve Türkiye'deki merkezi devletin istemediği alanlara mı el at- tılar. Örneğin uyuşturucu trafiğinde kendi hesaplarına işler yapmaya gi- riştiler... Belki de uranyum gibi ABD'nin en duyarlı olduğu bir alana el attılar. Bunlann hepsi ipuçlarından bir sonuç çıkarma çabası. Bir soru daha: Çiller ekibi. ABD tarafından terk mi edildi? Hesapları kapatıldı mı? Bütün bu senaryolardan daha önemlisi. ülkemizin yıtirilen değerle- ri. Ipekçı'ler. Doğanay'lar, Tüten- gil'ler. Yurdakul'lar. Öz'ler.. bunları kim öldürdü? Eğer Çatlı 12 Eylül'den önce de devlet görevlisiyse, o zaman devlet kendi içinden. bu büyük cina- yetlerin sorumlulannı ortaya çıkarmak zorunda. Ayrıca, Mumcu'nun ve Muammer Aksoy'un katilinı de is- tiyoruz. MIKRO DİNÇ TAYANÇ Karga Çalımı Saatin yelkovanı, akrebe sıfır noktasında basıyor çalımı ve isa'dan Sonra'ki 1996'ncı golünü insan- lığın ağlarına takıvehyor! insanlığın insanları "Eyvah ki eyvah! Yenisi geli- yor" diye hayıflanadursunlar; insanlığın insancıkla- rı golü kendileri atmış da utkulanan kendileriymiş gibi ayağa fırlayıp "Yaşasın ki yaşasın! Yenisi geli- yor" diye alkış tutmaya sıvanıyorlar... Bu arada, kargalara gün doğuyor... "Nasıl olsa bunca gulgule arasında bizim gak gakları duyan ol- maz" diye hep bir gagadan gaklamaya başlıyorlar ki hangileri kara karga, hangileri ala; hangisi sarı bo- yaya batmış kapkara kargadır anlaşılmaz oluyor... Yenilen golün şaşkınlığıyla, atılmış golün sevin- cinin sarhoşluğundaki insanlar ile insancıklar, baş- larını göğe kaldırıyor ve güneşi karartan karga ka- ranlığına bakıp "güvercinler, güvercinler" diye ye- ni bir esrikliğe kapılıyorlar... Kara kargalar. ala kargalar ile sarıya banmış kap- kara karga aşağıda kendilerini güvercin sanmış in- sanlarlainsancıklarabakıp "gakgak... gakdagak... gak gak gak" diye yukarıdan aşağıya pislemeye gi- rişiyorlar ki. çok geçmeden aşağıdakilerin hangisi insandır hangisi insancık karışıveriyor... Dahası, karga pisliğine batmış insanlarla ınsan- cıkların bir kısmı "Karga seni değil beni pisledi, devlet kuşudur" diye karşılıklı kozaklanıp. güvercin sandıkları kara ve ala kargalar ile sarıya banmış ka- ra kargayı yemliyor, diğer kısmı da kendine bakma- dığından karşısındakinin pisliğe batmışlığını yüzlü- yor... İnsanlar ile insancıklar kozaklanıp yüzleşedur- sunlar. kara ve ala kargalar ile sarı boyaya banmış kapkara karga önce çöpleri, sonra evlerdeki aşla- rı. ardından ülkedeki ekili alanları talana girişiyor- lar... Kara kargalar da. ala kargalar da, sarıya banmış kapkara karga da kargalıklanndan, hırsız doğduk- larından, talanla yetınmeyip, taşınır taşınmaz ne varsa onları da yağmalıyorlar... Yetmiyor.. kara ve ala kargalar ile sarıya banmış kapkara karga elbirliği edip "kargaistan"\n ekili di- kıli alanlarını, fabrikalarını. tersanelerini, limanlarını ele geçirip başka ülkelerin kargalarına yeme içme çağrısı çıkartmaya başlıyorlar... Bir yandan kargaistanın kara ve ala kargaları ile sarıya banmış kapkara kargası, bir yandan da ya- bancı kargalar her yanı kaplayınca: insanlar ile in- sancıkların bir kısmı ayar olup "Yahu bunları bes- lemeyin, gözümüzü oyacaklar. Bari şuralara bura- lara korkuiuklar dıkelim de ürksünler" dem'eye"Öt- rişince, kızılca kıyamet kopüveriybr... ' ' ; : Ne var ki insanlar ile insancıklann "çoğunlugu" hâlâ "Onlar güvercindir" demekte ısrarlı olduğun- dan ya hemcinsleri tarafından dışlanıyor ya da ka- ra ve ala kargalar ile sarıya banmış kapkara karga- nın gagalarında can verıp gidiyorlar... Kara ve ala kargalar ile sarıya banmış kapkara karga bu kez de canlarını aldıklarının etlenyle bes- lenmeye başlıyor ve kara leş kargaları, ala leş kar- gaları ve sarıya banmış kapkara "leş kargası"na dönüşüverıyoıiar... Karga dediğimiz ister kara, ister ala. ister sarıya banmış kapkara karga olsun cibilıyetsizliği aynı olu- yor... Olunca ve de ieş yemeye alışınca da çok geç- meden birbirlerini yemeye başlıyorlar... Aydınlıkları karga sürülerinden kararmış, üstleri başları karga pisliğine batmış, günlerinde gelecek- lerınde neleri varsa kargalara yem olmuş insanlar ile insancıklar sonunda bir de tepelerine birbirleri- ni gagalayan karga leşleri yağmaya başlayınca "Yettı be! Başlarım karanızdan da, alanızdan da, sa- rıya banmış kapkaranızdan da" diye ünlenip şöyle bir silkiniverince de kargaların karasını, alasını, sa- rıya banmış kapkarasını bir panik sarıyor ki. hâlâ an- layamayan, güvercin sanan kalmışsa "gaaak" de- sin! Ana fikir: Korkuluğun korkutamadığı, taşlama- nın kovamadığı kargalardan kurtulmanın kestirme yolu leylek yetiştirmektir. Ana fikrin ana fikri: Kargalardan kurtulayım der- ken leyleklerin sultasına girmek istemeyen insan- lar ile insancıklar "adam" olmak zorundadırlar. Genelkurmay Başkanı Karadayı 'Hukukun üstünlüğüne yürekten inanıyoruz' • AMv\R.A (Cumhuriyet Bürosu) - Genelkurmav Başkanı Orgeneral İsmaİl Hakkı Karadayı. Türk Si- lahlı Kuv vetleri'nin (TSK). demokrası. hukukun üstün- lüğü \e Atatürkıdeallenne yürekten ınandığını bildir- di. Karada\ı.TSK'nin,u kal- binde y aşattığı Atatürk aşkı ve kafasında taşıdığı Ata- türkçü düşünce sisteminden aldıgı güçle herriirlü tehlike- ye karşı güvenliğin teminah olduğunu" sö> ledi. Genelkurmay Başkanı Karadayı. dün TRT-1 kana- lındayavımlanan "TürkSi- lahlı Ku\-vetleri Saati"prog- ramında orduya seslenerek TSK personelinin yeni yılı- nı kutladı. Karadavı. "Geç- miş yıllarda olduğu gibi. 2000'U yıllara çok y aklaştığı- mı/ bir zaman diliminde. kalbinizde yaşattığınız Ata- türk aşkı ve kafanızda taşı- dığınız Atatürkçü düşünce sisteminden aldığını/ inanç. güç ^e heyecanla ülkemize yönelik her türlii iç ve dış tehdide ve tehlikeye karşı güvenliğimizin teminatı ol- maya dtvam edeceğinize inancım tamdır" dedi. TSK'nin. sadece yurf içinde değil. dünyanın he^ yennde özverili gayretleriyJ İe Türkiye ve dünya barışn na sağladığı katkının tüm dünyacatakdır edildiğini ve 1 bu başandan Türk ulusunurt gurur duyduğunu söyledi. 1 Karadayı. sözlerini şöyle sürdürdü: • -TSK, taşıdığı ideallerle, Türk milletinin bölünmez bütünlüğünün hem sembo- lü hem de ttminatıdır. Her zaman olduğu gibi demok- rasiye. hukukun üstünlüğü- ne \e Atatürk ideallerine yü- rekten inanmış olarak aziz milletimizin emrinde ve dev - letimizin hizmetinde üstün bir disiplin. eğitim \e moral- le aiacağınız tüm göre>leri en iyi şekildeyerine getirme- ye devam edeceğinizden hiç şüphem yok. Bu duygularla aziz şehitlerimizi saygıyla anıyor. yurtiçi ve yurtdışın- daki silahlı kuv\etlerimizin tüm mensuplannın. aziz şe-< hitlerimizin yakınlarının. gazilerimizin. emekli perso-. nelimizin ve ailelerinin yeni yıllannı sağlık. mutluluk \e> başan dileklerimle kutluyo- rum." I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle