Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29ARAUK1996PAZA
12
DEĞİŞEN DÜNYADANHÜSEYIN BAŞ
ÇocuklarKimin UmurundaDüııy adaki tüm .savaşlann. ekonomik geri
kalmiilıktan kaynaklanan yoksulluğun ağır
tfaturasınııı en çok çoeukların sırtında oldıığu
tıerçeği kımsevi yeteri kadar heyecanlandırmıyor.
Savaşîarın. açlığm. yetersız sağlık ve yaşam
koşullarının en büyük kurbanı çocuklardır. Afrika
başta olmak üzere gezegenin tüm yoksul
i^ölgelerinde. aç açık. eğitinisiz. saglık
lizmetlennden bürünüy le yok.sun olarak,
•nılyonlarcası dalıa vaşama adım atmadan y itip
ziden çocukların durumu \ahim oldıığu kadar
ıcil. Dalıa 1996nın son ay larında Afrika'nm
£aire. Ruanda ve Burundi'nin \er aldıgı Büvük
'Jöller bölgesındeki savaşlarda göç yollanna
(iöku/en mılyonu aşkın \oksul ınsanın yanı sıra,
;ay ıları beş yüz bine varan çocuk da her an öliim
thlikesiyle ka/>ı karşıya.
İConuyla ilgili rakamlar. deh^etin bouıtlarınm
crtaya konulmasına yetıyor Ancak. yetişkinlenn.
tırbirlerış le boğu^maktan çocuklann içinde
tulunduklan \ahim duruma. bırakınız çözüm
bulmayı. bakaeak halleri bile yok. Hemen hepsi.
en kötü i^lerde yok pahasına çalıştmlan.
eğıtiırbiz, sağlık hızmetlerinden yoksun. aç açık
bırakılan. einsel vildırılara hedef olan. dahası.
kimi ülkelerde acımasizca katledılen çocuklann
çığlıklanna kıılaklannı tık;imı.\ görünmektedir.
Birle^mi^ Mılletler'ın "ÇocukJar İçin Fon'u.
UNICEF'in yüz akı çabaları ıse. bu biiyük
sorunun çözüme ulaştınlmasına yetmıyor.
Örgütiin Geııel Dırektörü Carol BeUamv, 10
aralıkta Le Monde gazetesinde 'Çalınan
ÇocukJuk' ba^hğı altnıda yayımlanan özgün
yazı.sinda. Fon'un konuvla ilgili önemlı
çalı^malarını ortaya koyarken. diinya
çocuklarıııın içinde bulunduğu \ahim olduğu
kadar acıl durumu sergileyen dehşet verici
rakamları da dile getinvor.
Bu \erilere göre. 1946. özellikle de 6O'lı yılların
başindan bu yana IMCEF'in olağanüstü
çabalanyla. be^ yaşın altındaki çocuklar
arasındaki öliim oranı yansı kadar azalmıştır.
1960'ta, diima nüfitsunun üçte biri. sağlıklı içme
suyundan yoksundu. Bugün bu oran dörtie bire
inmiştir. 3. Dünya ülkelerinde yaşama umudu. on
dört yıl artarak. 1960"taki 47 yaştan. 1994"re
altmış biryaşa ulaşmıştır. Bunda. halen J49
ülkede faaliyet gösteren b'NICEF'in payı
büy üktür.
Ancak. bugün dünyada her vıl beş yaşın altındaki
on iki milyon çocuk. yaşamlarını yitirmeye
devam etmektedir. Carol Bellamv. kişi başına
gelirin son yirmi beş. yılda üç katı arttığı bir
dünyada çocuk ölümlerinin bu denli yüksek
olmasını. isyan ettirici nitelikte birdurum olarak
tanımlarken yerden göğe haklıdır. Yıne Carol
Bellamy'nin önemle v urguladığı gibi.
silahlanmaya her yıl 600 milyardolar harcanan
bir dünyada yılda sadece kırk milyar dolarla.
gezegenin tüm nüfusunun ihtıyaç duyduğıı sağlık.
eğitim. beslenme \e su türündeki temel
hizmetlerin karşılanması münıkündür, Ama ış
bununla bitmiyor. Dünyada her yıl 600 bin kadm
yetersiz sağlık hizmetleri ve eğitimsizlik
y üzünden. doğum yaparken ölmekte ve artlarında
binlerce yetim çocuk bırakmaktadır. Son on yılda
savaş yüzünden 2 milyondan fazla çocuk
ya^amını yrtr'rmiş, sekiz milyonu da sakat
İcalmıştır. Savaşın olumsuz izlerini ebediyen
taşıyacak olan çocuklann sayaılan ise. on mıiyon
gibi ürkünç boyutlardadır. Ama. bugün. 1990'da
kabul edilen \e dünya ülkelennin hemen tümü
tarafından imzalanan L'luslararası Çocuk Haklan
Bıldirgesi'nin varlığına karşın. çocuklann.
doğrudan yoksulluktan kaynaklanan acıl
sorunlanna kalıcı bir çözüm henüz getirilmiş
değildir. Buna. kuşkusuz. ülkemız çocuklannın
içinde bulunduğu umutsuz durum da dahıldir.
Carol Bellamv. yazısını şu son derecede ilginç \e
anlamlı alıntıyla bitiriyor: "Beş yaşının alfında
hiçbir diişman tanımıvorum."
Ne >azık ki şeti^kinler için aynı şeyi
söy lemekmümkün deöil.
HÜSEVİN BAŞ
Yoksullara karşı savaşsürüyor
H
ıçbır zaman hapısle ceza-
landırılamayan devlet. ey-
lenı \e dldırmazlığıyJa ci-
nayet ışlıyor. Eylem olarak
einayet: 1995 yılı sonunda
Rio de Janeiro askeri poli-
>ı. bir öncekı yıla oranla daha hızlı bir rı-
tımle sn ıl öldürdüğünü resnıen açıklamış-
tı. Hemen aynı giinlerde. Buenos Aıres böl-
ge polisi. gençlerı uv,>an gıbı a\ ladıklarını
kabul etmiştı. Aldırmazlık cinayeîı: \'ine
aynı günlerde kuzey Brezılva köylerinden
Carna\aru'da. kırk böbrek ha.stası hükümet
doktorunun nıikroplu su ıle diyaliz yapma-
sı .sonucu ölüp gırmişt]. Dahası. Arjantin'in
kuzeunde >eralan \tissionese\aletin-
de 'içmesu»u'odenlı kırlenmis.tı kı bebek-
lenn varık dudaklı ve omunlıkleri defor-
masyonlu dogma*ına neden olmu^tu.
ÖzelleştınTie \e serbest pazar çağında.
para. aracısız hükümet etmek ıstemektedir.
Peki bu durumda de\ letın rolü ne olacak-
tır? De\ let i^sızler ordusunu baskı altında
tutacak. düşük ücrete mahkûm ucuz i^çile-
n hızav a getiren biryargıç \ ejandarma de\ -
letıne dönü^ecektır. Dığerkamu hizmetle-
nnegelınce. onlann deftennı de 'pazar'dü-
recektir. Yoksulluk.soksul insanlar\evok-
sul oölgelerin hakkından polis gelemezse.
ışı Tanrı bitirecektir. Kamu yönetimi de ıvı-
lık meleği olmaktan çıkanlmalı. giderek
azalan giicünü. gözaltı \e cezalanndırma-
lara hasretmeddir. N'eoliberalizm ise. \urt-
ta^ haklarını. iktidarın basit bırer lütfuna
ındirgemekte. sağlık ve eğitımi, "kamu
merhameti' olarak görmektedır. Bu arada.
\ok^ulluk tırmanmakta. kentler geni:>le-
mekte. vasadı^ı e>lemler. teca\üz ve cina-
vetler biiyük bir hızla artmaktadır. Lrugu-
a> Içi^lerı Bakanı. 'suçlujuğun, suçlulukla
sa^aşmak için gerekli olanaklann artışın-
dan daha hızlı arttığını" ılen sürmektedır.
Gençlerarasındakı suçluluk. resmı ıstatis-
tikler her ne kadar gözlermı kapatmaş a ça-
lışsalar da. çıplak gözle göriileeek bov ııtla-
ra ula^mış durumdadır. Hükümetler bu ko-
nuda •güçsüzlüklerini'ıtiraf etmektedir. A-
ma iktidarlar. bızzat kendi ev lemlerinın so-
nucu olarak varattıklan voksullara kar^ı sa-
vaş açtıklarmı hıçbır zaman kabul etmeve
vanaşmamaktadır. Resmi sözcüler. gençler
arası suçluluğun. uvuşturucu trafığıne ko-
şut biçımde arttığını dıle getırerek hergün
daha çok sav ıda voksulu sokağa va da hap-
>e atan v e giderek artan sayıda ınsanı umut-
suzluğa v e vok edilmeve mahkûm eden sis-
temı temıze çıkarmavi çalışmaktadır.
Vurgun kılıfı özel teşebbüs
Seçkınler. dokımulmazhklarının kötü ör-
neklerinı \ ermektedirler. Vukarıdaalkı^la-
dıklannı. aşağıda cezalandırmakta sakınca
görmemektedırler. Sıradan hırMZİık mülki-
yete karşı suç olarak görülürken. büvük
vurgun. mülk sahıplerıne hak olarak tanın-
maktadır. Birinın suçu. ceza \asasma gı-
rerken. öbürii 'özel teşebbüs" olarak tanım-
lanmaktadır. \utuk atarken. işi ve ışçıleri
göklereçikaran resmı vöneticiler. ev lemle-
riyle onları lanetlemekte. hiç sıkıîmadan
sahtekârlığı \e utanmazlığı ödüllendırmek-
tedirler. Büv ük medya ise. bu skandallann
ortağı durumundadır. Medya. açıklamala-
nyla olduğu gıbı. suskunluklarıyla da sü-
reklı valan sövleme alışkanlığı içindedir.
Vöneticiler "cezasız kalmanın' örnekle-
rinı verirken. büvük med\ a. özellikle dete-
lev izvon. gün bov u ^iddet olaj lannı v e tü-
ketim çılgınlığını sergilemektedir. Yakın bir
vüre önce \ apılan bir araştırmav a göre. Bu-
enos Aires'te vaşayan çocuklar. küçük ek-
randa. Tannnın her günü kırk şiddet olayı
görmektedir. Tüketıme özendirme görün-
tülerinin ise hesabı yoktur. Çocuklar her
siin kaç savurganhk ve gösteriş sahnesiyle
karşı karşıva kalmaktadır'? Hiçbir şevı sa-
tm alamayacak durumda olanlar. günde kaç
satın alma emrı almaktadır'? Bu çocuklann.
satın alamavanın aslında \ar olmadığına.
hiçbir şeye sahıp olma> anın bir hıç olduğu-
na ıkna edilmeleri için bevinleri günde kaç
kez v ıkanmaktadır? Tele\iz\on. çoğu za-
man. çeüşkıli bir biçımde. kentsel şiddeti
suçlamakta. bunların örnek oluşturacak bi-
çimdebastırılmasını ıstemektedir. Ama. av-
nı zamanda. \enı ku^akları. her e\ in üzerı-
ne kan ok>anuslan ve kışkırtıcı reklamlar
boca ederek eğıtmekten geri kalmamakta-
dır. Bu durumda. vermek istediği mesajla-
nn son derece etkili olduğu sövlenebilır.
Çünkü. gençler arasindakı suçluluk. patla-
ma noktaüna ulaşmıştır. Kanıuovunu bı-
çimlendiıme aygıtlan. kolektıf hısterinin
ateşini sürekh beslenıekte. kamu güvenli-
ğinı kitle tutkusuna dönüstürmektedır. Suç-
luluğun tırmanışı karşısında korumasız bı-
rakılmış halk adına atılan alamı çığlıkları
giderek çoğalnıaktadır. Rorku içinde vaşa-
vanların sav ılan artmaktadır. Ye korkuya
kapılanlann. onları korkuva sev k eden te'h-
likeden daha büvük tehlıke haline gelme-
leri ise. büvük olasılıktır. Yurtta^lann gü-
\ensızliğinı ortadan kaldırmak için hâlâ
varlığını sürdüren birkaç güvencevi de or-
tadan kaldıran vasalar vürürlüğe konmak-
tadır. Örneğin. L'ruguay gibi bir ülkede bı-
le. istatıstikler. polislerin. göreli olarak. en
fazla suç işleven \ urttaşlar oJduğunu orta-
ya kovmuştur.
Adefet düzenin sunağında
kurban ediliyor
Kendisini tehdit altında gören. saltçıkar-
lar değildir. Orta sınıfve kıtlıktan arta ka-
lan çok sayıda insan da avnı tehlikev le kar-
şı karşıyadır. Yoksullar. çok daha yoksul ya
da umutsuz olanlannsaldırılannahedefol-
maktadır. Diizenı adalete veğleven toplum-
larda giderek anan sav ıda insan. adeletin
düzenin sunağında kurban edılmesinden
yakınmaktadır. \e yine çok sav ıda ınsan.
vasadışı ıstıla karş.ısında. hiçbir >asanın ı.>e
yaramadığına inanmış. durumdadır. Çok sa-
vıda ülkede. öliim cezasmın venıden getı-
rılmesi istenmektedır. Bogota'da. RiodeJa-
neiro'da va da Ciudad de Guatemala'da ço-
cuk katılı "ölüm mangalan". toplumun
önemli bırbölüınii tarafından alkı^lanmak-
tadır. Genç kamu hukuku suçlusu ya da yü-
zü bu tür suçluv a benzeyen herhangi bir in-
sanın i^kenceden geçinimesi normal görül-
mektedır.
Tutuklular: Askeri dikta rejimleri. tarihe
kanşmıştır. Ama kırılgan demokrasilerin
hapishaneleri ağzına kadartutuklularla do-
ludur. Tutuklular. doğal olarak. yoksuldur.
Zira. vepveni birköprünün durduk verdeyı-
kılnıası, bankacıların bankalarını soyup so-
ğana çevirerek iflas topunu atmasıyla kar-
şı karşıva geldikleni ve hiçbirzaman. birsa-
niye bile. güçlü olduklannı unutmadıklan
varlıklıadalan. lüksbırer'topJamakarapı-
na" dönüşmüş durumdadır. Adamkaçırma-
lann çok rastlandığı bazı bü\ ük kentlerde.
zengin çocuklan. bir korku çemberinin
içinde büv ümektedir. Bu çocuklar. silahlı
korumaiar tarafından denetlenen elektrik
venlmiş kapılar \e yüksek duvarlarla gü-
v ence altına alınmış \ illarda oturmakta. ge-
ce gündüz video kameralannın eşliğinde
yaşamakta, tıpkı para gibi. zırhh araçlarda
yolculuk vapmaktadırlar. Yaşadıkları ken-
ti de. uzaktan gönnektedırler. Metro ile. Pa-
ris _\a da Nevs York'ta tanışmışlar. ancak
Sao Paulo. Caracas ya da Mexico'da bu
araçlara asla adımlannı atmamışlardır.
Koksüz, kimliksiz zenginler
Bu çocuklar oturduklan kentte yaşama-
maktadırlar. Küçük özel gökyüzlerini çev-
releven o büvük eehennem onlara vasaklan-
mıştır. Av ncalıklı sınırlann ötesinde. insan-
lann kalabalık. çırkin. pis ve tehlıkeli oldu-
ğu dehşet bölgeleri uzanmaktadır. Küresel-
leşme çağında zengin çocuklan hiçbir _ve-
re ait değillerdir. L'lusal kimliklerinden
yoksun. sosv al anlamda gerçeğin tehdiî ol-
duğu kesin inancı içinde. köksüz büyümek-
tedırler. \atanlan. evrensel prestij marka-
landır. Dilleri ise. uluslararası kodlarla sı-
nırlıdır. Değışik kentierin zengin çocukla-
nnın dav ranışlan. dünv anın her yerinde za-
man ve mekânın uzağında yer alan ticaret
merkezleri ve havalımanlannın birbirlerine
tıpa tıp benzemesı gibi. birbirlerine benzer-
ler. Sanal gerçeklik içinde eğıtılen zengin
çocuklan, gerçek gerçekten habersiz v e salt
korku duymak ya da satın alınmak durumu
ile karşı karşıvadır.
Kökleri havada doğanlar
Doğumlarından ıtibaren tüketimejöne-
tilmışlerdir ve çocuklan aygıtlann. perso-
nelden çok daha fazla güvene layık olduk-
lannı kanıtlamakla geçmiştır.
Zengin çocuklarının çocuk olmaktan çı-
kıpyalnızlıklannı ve korkularını maskele-
>ecek pahalı uyuşturuculan keşfettiklerin-
de. yoksul çocuklan. çoktan 'zamk' kokla-
maya başlamışlardır. Zengin çocuklarının
lazer ışınlı mermilerle savaş ov unlan oyna-
maya başlamalarından çok önce, kurşun
mermileryoksul sokak çocuklarının gövde-
lerini delik deşik etmiştir. Bazı uzmanlar.
megapollerinbanliyölenndeçöpleriçinak-
babalar gibi birbirlemle dövüşen yoksul
çocuklarını 'yeterii olmayan gelire sahip'
çocuklar diye adlandırmaktadır.
İstati.stiklere bakılırsa dünyadaki mutlak
yoksulluk içindeki çocuklann sayılan yet-
miş nıilvondur. Bu sav ı. yok.sul çocuk imal
eden. ama yoksulluğu ya.saklayan bir böl-
ge olan Latın Amerıka'da giderek artmak-
tadır. Sistemın tüm tut.saklan arasinda. en
kötü dav ranılan. çocuklardır. Toplum onla-
n bürekli baskı altında tutmakta. gözlemek-
te. cezalandırmakta. kimı zaman da düpe-
düz katletmektedır. Yönetım onlara kulak
vermemekte. hıçbır zaman da onları anla-
mamaktadır.
Onlar köklen havada doğmaktadır. Ço-
ğu topraklanndan zorla kopanlıp kentlerde
eritilen köylülerin çocuklarıdır. Açlık ve
kurşunlar. beşikle mezar arasindakı yolcu-
luklarını kısaitmaktadır. Iki yoksul çocuk-
tan bıri. ıki lokma için canı çıkana kadar ça-
lışmaktadır. Sokaklarda ne olsa satmakta.
atölyelerde bedava çalıştırılmakta. dünya-
nınbüyükmağazaları ıçmgömlek veayak-
kabı imal eden ihracat sanayiınin en düşük
ücret alan işçileri arasinda yer almaktadır.
Pekı ya öbür çocuk, ne yapmaktadır'.' As-
lında iki çocuktan biri fazladır. Pazann ona
ıhtiyacı yoktur. Ve hiçbir zaman da olma-
yacaktır. V'erımli olmayanın yaşamaya da
hakkı yoktur. Yaşlılardan nefret eden sis-
tem. çocuklan da sürgün etmekte. dışla-
makta. korkutmaktadır. Sistem açısından
yaşlılık güç birdurumdur. Ama çocuklar bir
tehdittir.
Orta sınıfın acısı
Çok sayıda ülkede pazanıı hegemonya-
sı toplumun dav anışmabağlannıkoparmış.
sosyal bağlantıyı parçalamıştır. Nfülkiyetin
tek kutsal hak olarak görüldüğü ülkelerde.
hiçbır şeve sahip olmayanlann geleceğın-
den söz etmek, kuşkusuz. olası değildir.
Yoksul çocuklara tüketım emri veren bir
kültürle, onlann satın almmasmı yasakla-
yan gerçeklik arasindakı çelişkı büyük acı
vermektedir. Açlık. yoksul çocuklan çal-
maya ve fahişeliğe zorlamaktadır. Toplu-
mun reddettiklerı. onlara önerilmektedir.
Buna karşılık onlar da saldırarak sistem-
den öç almaktadır. Büyük kentierin sokak-
lannda. salt onları bekleyen ölümde birleş-
tikleri çeteler kol gezmektedir.
Hiçten yaşayanlarla. bolluk içinde yaşa-
yanlar arasinda. hiçbir şey ı olmayanlardan
biraz daha bir şeyleri olan. ama her şeyin
tümünün çok azıyla yetinmek zorunda ka-
lan çocuklarda var. Bu çocuklargiderek öz-
güriüklerinı kaybeden orta sınıflann çocuk-
landır. Kanşıklıklan kışkırtarak düzeni kut-
sayan toplum. hergün bıraz daha artan bir
biçimde orta sınıfın özgürlüklerine de el
koymaktadır. Zenginlıklerin bazı ellerde
. oğunla^masina karşm. yoksulluğun karşı
^onulmaz birbiçimde yaygınlaştığı bir sos-
yal istikrarsızlık döneminde. toprağın aya-
ğımızın altından kayıp girtiğinin ayırdmda
olmamak mümkün müdiir? Orta sınıf. sa-
hip olduğundan fazlasına sahipmiş gibi
davranarak yalan \e ikiyüzlülük içinde ya-
şamaktadır. Panik içindedir. Bütünüyle felç
halindedir. Jşini. arabasını. e\ ini veeşyala-
nnı kaybetmenin paniği içindedir. Dahası.
yaşamını sürdürmek ve var olmak için ge-
rekli olanı elde edememenın büyük korku-
sundadır. Oysa. kimsenin onu kötü davra-
nış içinde olmakla suçlaması olası değildir.
Orta sınıf. deneyimi. boyun eğmenin çırak-
lığı olarak görmenin acısını çekmekte ve
hâlâ buna manmaktadır. Kurulu düzeni.
sanki kendı düzeniymişgıbi savunmayı sür-
dürmektedir. Aslında o, kurulu düzenin sa-
hibi değil. tutsağıdır. Ve, evinin kirasını
ödeyememenin korkusu içinde yaşamakta-
dır.'
Korku içinde. yaşama korkusu içinde.
çocuklarını büyütmektedir. Korkunun tu-
zağına yakalanan orta sınıf çocuklan. aşa-
ğılanmaya ve ebedıyen toplum dışına ıtil-
meye çok daha fazla mahkûm görünmek-
tedir. Geleceğin elektronık bakıcılan tara-
fından gözlenecek tele-çocuklar. şiddet
olaylan yüzünden ya da şiddet korkusuyla
yasaklanan sokaklan, ev lerinin balkonu ya
da penceresinden seyredecekler. Her za-
man tehlıkeli olan. ama aynı zamanda ola-
ğanüstü yaşam oyununun sahnelendiği
sokakları.
EDUARDO GALLEANO*
(Manierede Voir, 52, 1996)
* Lrugııavlı vazaı: Eseıierı arasinda
"Latin Amerika nın Kesik Damarlan "
iPlon). "tnsun Topraklan " ve "Yeni Yıl
Armagunlan Kiitıbı " (La Difference) var.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EK31EKÇİ
Domuz, üsu Başında Dişi!
Emekli Veteriner Prof. Ragıp Saguner'e (82) sor-
üum:
- Domuz nasıl sevişiyor?
- Bunu anlatmak zor: tahminlerle söyleyebilirim:
Domuz çokyuvarlaktır, arkadan binse de çokyuvar-
lak olduğu için uyumu güçtür. En iyi sevişme biçimi,
arkadan öneyapılandır. Türn hayvanlann oyumuşak-
lığı gitrnış, bir domuzda kalmış o yusyuvartak şey.
Vallahi, sevişmesinin de ötekilerden daha mı kolay,
daha mı güç olduğunu söyleyemeyeceğim.
- Çok ilginç olduğunu ben bir yeıierde okumuştum,
"domuzun sevişmesi başkadır" filan diye.
- Zannediyorum ama. yanlış bir şey söylerim diye
çekiniyorum. Domuzun sevişmesinin üç bölümde ol-
duğunu söylerler: Birinci bölüm koklaşma, ikincisi
aşkoyunlan, üçüncü bölüm de aşkın kendisi. Gerçek-
ten insandan daha usluca (akıllıca) hareket ederler-
miş, ben görmedim.
- Erkek domuz eşini kıskanmaz derler, hatta domuz
eti yiyen de eşini kıskanmazmış, bunların saçma ol-
duğunu biliyorum. siz ne d/yorsunuz?
- Yanlış bir şeydir. Sevişmeye geleyim: Öğrendik-
lerime göre, çiftleşmek için birinci aşaması tanışma.
ikincisi aşk oyunlan, üçüncüsü de sevişme. Domuz-
ların erkekleri ile dişilenni aynı yerde tutabilirsinız!
- Evet, ne var bunda?
- Aygırla kısrak aynı ahırda tutulamaz. Kısrak ona
"hi hi hi hi" der, aygır ona "ho ho ho" diye karşılık ve-
rir, ipi kopanr. 0nun İçin atlann erkeklerini ayrı yere,
kısrağı ayrıyere koriar. (Haremlik selamlık mı?) Domuz
usu başında dişıdir. Birfikte aynı ahırda barmdığı on
tane erkekten, güçlüsünü seçer, kılsızını seçer. Do-
ğa, bizi de kıllı yaratmıştır; fakatyavaş yavaş örtüne-
rek kıla gereksinim olmayan yerlerimizi kapattık. A-
ma. öyle yerlehmiz kaldı kı kıla gereksinim yok. Ör-
neğm einsel organımız kıllıdır, ne güneş görürne toz,
ama orasını kılsızyapamıyoruz. Göğüslerimizi, saka-
lımızı kıldan temizleyemiyoruz. Ama domuz. kendi
cinsıni koyu kahverengiden beyaza değingeliştirmiş.
- Nasıl oluyor bu? Doğasmda mı?
- Seçim/seçımını yaparak buraya gelmiş domuz,
- Nasıl yapıyor seçimi?
- Istanbuilu aileler, oğullarına kız alırken, bir kez kı-
zı hamama götürürler. bilmem ne ederler, fizik olarak
iyi çalışıp, çocuk doğuracağına güvendikleri kızı oğ-
lana alıriar. Buna bilmeden doğal seçim denir. O za-
manki toplumsal aile anlayışıdır. Ûmeğin, kalçasıge-
nişolacak, kolay çocuk doğuracak. Göğüsleri turunç
gibi küçük olacak! Istanbul'da hâlâ in memelitere
"köylü memeli" derler. Domuza gelınce, dişi domuz
seçiyor erkeği. Kendine göre seçiyor. Kendisi koyu
renkli ise, açık renklisini seçiyor. Domuz topluluğu-
nun içinde, tümü kahverenği çünkü. Bu, açık renkli-
sini seçince, ondan doğan ikinci melez Mendel ya-
salanna göre fJohann Gregor Mendel, d: 1822, ö:
1884) dörtte bir oranında ortalama oluyor, ne oluyor?
Ne açık kahverenği, ne koyu. Anne domuz, ikinci ya
da üçüncüsünde sarısını seçiyor; ondan sonra ken-
di rengi sarıdan da açığa dönüşüyor, daha sonrakin-
de daha açığı varsa onu a/ıyor. Anadolu bunu gerçek-
leştirmiştir; düzel (normal)koyunu almış, değiştirmiş-
tir. Erzurum 'da altı ay k/ş. Bıze, Amerikalı uzmanlar.
geldi, çiftleştire çiftleştire, kuyruğu arabada ta'ş'ınan
koyun yetiştirildi.
- Yıl kaçtı?
- 1950!
- Kıskanmaya gelelim, öbür hayvanlar kıskanıyor-
lar mı eşlerini?
- Bu bilgısizlik simgesidir. Bu, gördüğü olayı bey-
nindeki önyargıdan sıyırıp kendi kendine düşüneme-
mekten geliyor. Sırasıyla gelelim: Kaplan dişisini kıs-
kanır. derler. Hayır, hayır. O davranışı yavruyu koru-
mak içindir. Yavru büyüyünce, o iş bitti mi kaplanın
ne koruyuculuğu kalıyor, nekıskançlığı. Erkekkaplan,
dişi kaplanı koruyor ama, yavru büyüyüp kendi başı-
nayaşayacak aşamaya gelince, ikisi de birbirterini ta-
nımıyorlar, ilgilenmiyorlar bile. Aile yokyani. At, dişi-
sinın ayırdına (farkına) varmazaslında. At, kısrakazın-
ca. onun kokusundan kendisi azar. Koyunlar öyle de-
ğil, koyunlar sürüde bile görseler, önüne gelenin üs-
tüne çıkmaya çalışırlar. Tosunlar öyle, onlar da bin-
meye çalışırlar. Bu kıskançlık değil. erkeğin, koruma-
cılığı bitinceye değin süren işlevidir. Bir kuzu doğdu
mu, 45 gün süt kuzusudur, sonra altı aylığa değin ot-
lar, sonra biz de onu koyun sayanz. Ondan sonra, o-
nunanayla, babayla ilgisi kalmaz. Geçer, gider. Insan
da aynı duyguyla dişisini korumuş. Ama, insanın bir
şansı var: Onunki hayvanlara benzemez. O, bir kez
çiftleştikten sonra dokuzayhkbirkoruma dönemige-
lir. Bunu kadm daha çokyapar. En az üç yaşına de-
ğin çocukyürüyemiyor. En azyediyaşında topraktan
kopup, ağaca çıkıp meyveyi yiyebiliyor. Ona yedi ya-
şına değin göz kulak olmak geekiyor. Ama, bu sıra-
da kadm ikinci çocuğa gebedir. İkinci çocuk, yedi ya-
şında derken, üçüncü çocuğa gebe. Yani, bir türlü ço-
cuk yönünden, kadm da erkekten kurtulamıyor. Bu,'
babalık ve analık duygusuna, babanın koruyuculuk
davranışına "kıskançlık" denmiş.
B U L M A C A SEDAT VAŞAYA\
1 2 3 4 5 6 7SOLDAN SAGA:
1/Bırgömleğin ya
da bluzun göğüs
kısmına ıliştirilen
dantel süsleme...
Adlan aynı olan- 3
lardan her bıri. 2/
Malezya halkına
özgü bir tür öldü- 5
rücü delıük... Be-
dene egemen olma
yoluyla ruhsal ya-
şama da egemen
olunabileceğine
inananHintçilecı-
liği. 3/ tki at tara-
fından çekılen yaylı bir bi-
nek arabası... Bir gıda ma-
desı. 4/Lygun bulma. tas-
ırp... Telefon sözü, S/As-
ya'da bir ülke. 6/Kayak...
Yakut Türklen inanışında
kötü ruhlann adı. 7/ Çıt.
perde... Bromhıdrık asıdin
tuzu ya da esteri. 8/ Ipek-
ten on üç telı olan iapon
çalgısı... Kristof Ko-
lomb'un Amenka sefen si-
rasında kullandığı üç ge-
miden bıri. 9/Tutsak... Dai ya da tepenın alt bölümü.
Vl'KARIDAN AŞAĞIYA:
1/En gelışmış konuşma yeteneğine sahıp papağan cınsi...
Aydın'ın bırılçesı. 2/Yardım ıstendığinı behrten bırsözcük...
Kır koşusu. 3/ Pırinçlı ve yoğurtlu ıspanak yemeğı... Boru
sesi. 4/ Kerestesi mobılyacılıkta kullanılan bir Afrika ağa-
cı... ışlenmemıştoprak. 5/Takadan büyük bir çeşit Karade-
nizkayığı. 6/Yaprakların düzveparlak bölümü... Peşin pa-
ray la beîli bir süre için bir şeye alıcı olma ışi. 7/ Bir nota...
Pamuk ipiujini sarmava yarayan el çıkngı. 8/Arap erkek-
lerinın kefiyelennın üzerine bağladıkları kalın bağ... Ekin-
lerezararlı bırböcek.9/FranzKafka'nınbirromanı... Uzak.