25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 1996 PAZARTESİ H4BERLER Efraim okuhı bhirecekli ve.BER.ATGLNÇIK.JLN -3- S ıkı>önetim Komutanlığı. l N'umaralı Askeri Mahkemesi'nin 19.12.1985 tarihli "Gerekçeli Hüküm"ün. onuncu sayfasında >er alan "Yazılı Belgeler" bölümünün üçüncü maddesinden: "Kl.l,Dç.29-30 da yer alan Efraim Ezgin'e ait otopsi tutanağında, maktulün ateşli silahla yaralanması sonucu kafa kemiği kınğı. beyin harabiyeti. beyin zarı kanaması, akciğerierin harabiyeti ve kanaması. kananıa şoku \e yaralanma şoku sonucu öldüğüniin. maktule dört adet kurşunun isabet efmiş olduğunun belirtildiği..." Tanı on bır yıldır. dı\an altına sıkıştınlnıış bır kutuda duruyor bu otuz üç sayfalık karar... Suçlular yakalanmış. kararlar verilmiş... Birkaç firarı varama. de\ let bu, yakalar... Ezgin ailesınin tek tesellisiydı bu. "Adalet tecelli etti..." Sonra televizyonda başta pek yadırgamadıklan o kaza haberıni duydular: Mercedes. üç ölü. biryaralı. silahlar. susturueular.. Haberin üzerine, belleklerinden bir türlü gitmeyen görüntüler cklenince irkildiler. Elleri arkadan bağlı. bedenlerinde kurşun izleri bedenler arasındaydı oğul. Ne zaman birinin öldüğünü duysa. ne zaman bir ölü görse. gözyaşlarına >ol \eren Şükriye Ezgin anlayamadı ne olduğunu. Vedasız gıden oğlu. Efraım'inın şimdi. şu ışıklı kutuda ne işı \ardı? Sordu. anlatamadılar. Sustu. küçük bir oğul yerleştirdi düşüncelerine. henüz kana bulanmamış. henüz bır ten. dıi \e yürek olan bir oğul... Bereketli topraklarda... llk karısı: Hüseyin'le İsmairın annesi ölünce yeniden e\ lenmelere so\ undu Ali Ezgin. Yirmısine yeni basmış. köylüsü Şükriye'yı getirdi gelın diye. İki kızı. iki oğlu olsa da üveylik nedir bilmedi Şükriye. Yenişehir'in Çeltikçi Köyü şahidiydi ki ne döv dü onlan ne de aç bıraktı. Efraim'i doğurduğunda daha üç yıllık gelindi. Eteğini belıne lakıp tarfava koştu. suya. ocağa... Toprak bereketli. bir patlıcan topladı. birşeftali. birdomates... Altı çocuk. bir koca. bir de kayınvalıde. yetiştiremedi y ine de. Okumuşluğu da yok ya. istedı ki hıç olmazsa oğullan okusun... Efraim'i ılkokula yazdırdıöında. o ılk gün önlüğünü giydirdiğinde pır pır ettiğı yüreği. Ardından da İbrahim'i yolladı aynı ögretmene. Efraim acar mı acar bir çocuk ama İbrahim... İlk günün sonunda ögretmen gelip sordu. "Bu dilsiz mi? Hiç konuşmuyor, sorulara da cevap vermiyor?'" Gülü\erdi Şükrive. bir elin beş parmağı bır mi ki oğullan benzesin birbirine? tlkokulu bitirdiğinde. "Ben okuyacağım" diye dikildi Efraim. Ali'y le Şükriye'nin karşısına. Yenişehir'de de\let parasız yatılıya yazdırdılar. Efraim konuşkan. delişmen. hiç yalnızlık çekmedi. Yenişehır- Çeltikçi arasi on kilometre. ama o yıllarda ne >ol var ne araba. hafta sonundan hafta sonuna görebildiler oğullannı. İkinci yılındaydı Efraim. köye çağırdılar. acil. telaşlı. Yardığında. babası ölmüştü. "Kalp krizi" dedi annesi .. Korktu Efraim. ya okuldan alırlarsa şimdi' 1 Büyük abi Hüseyın babalığa soyundu. "Oku" dedi "Biz sana destek oluruz..." Ortaokulu dereceyle bıtirdi Efraim. liseyi de. Hafta sonlan köye gidip • Efraim Ezgin yirmi bir yaşındaydı Bahçelievler katliamında dört kurşunla öldürüldüğünde. Bir gün önce, annesi Şükriye'nin yıkayıp ütülediği giysilerle çıkmıştı yola. Okul bitecek, onu da yanına alacaktı. Sonra ölüm haberi geldi. Inanamadı Şükriye. Şimdi yine oğlunun elleri arkadan bağlı cesedini niye televizyonda gösteriyorlardı, buna da inanamıyordu. Hele o katillere "kahraman" denilmesini, aklı almıyordu... tarlada çalıştı. kendisine gönderilen parayı hak etmek için. Abisi Hüseyin'e göre "Çok say gılı. arpa ardınca kelime konuşmayan. taşa salsan taşa giden" bir çocuktu. Aile içınde yoktu onun gibisi. Bu laflar ölüye saygıdan falan değildi. gerçekten öyleydi. İnanmak, ama sosyaiizme... Daha lisedeyken Yenişehir Kültür Derneği'ne üye oldu Efraim Eline ne geçerse okumasından olacak. hem köyün hem de arkadaşlannın ayaklı kütüphanesiydi. Kim ne sorsa. yenlecek bır yanıtı olurdu mutlaka. Ünıversite sına\lannda Bursa Yabancı Diller Yüksek Okulu'nu kazanınca se\indi. Bir yandan okul. biryandan YenışehirTürkiye Işçı Partisi'nin kuruluş çalışmaları. köye gitmeve zaman bulamaz oldu. Hüseyin zaman zaman kulağını çekiyordu. "Anarşik olay lara karışayım denıe. Ben memurum. başıma bir şey gelir, ordan oraya atarlar sonra..." Anarşist olmadığını anlatıyordu abisine. o sosyaiizme inanıyordu ve bu yoldan ayrılmayacaktı... Bursa TİP'te merkez ilçe yönetieilığine atanınca daha da az görür oldu ailesini. Gittiğinde annesinin sızlanmalannı. özlemle ağlamalarını. "Azdaha sabret" diye a\ uttu. ",Şu okul bitsin. bir iş bulayım, seni de yamma alacağım." İkinci yılın başlarında okul mu kapandı. Efraim mi \azgeçti. bilmivordu Hü>eyin. yeniden sınavlara girdi Efraim.. Bu kez Ankara Üni\ersitesi. Siyasal Bilgiler Fakültesi. Basın Yayın Yüksek Okulu'nu kazandı. Artık Ankara'da yaşayacaktı. Ama parti çalışmaları ayağınt hep Bursa'ya doğru çekti. Partilı arkadaşlanna göre "Yaşamını adadığı bilimsel sosyaliznı yolunda doğru bildiği yoldan şaşmadan, y üküınlü kılındığı her göre\in altından en başanlı bicimde çıkan, y aşamının her alanında. \irmi dört saat durmadan mücadele \eren~ biriydı. Yetmış yedi seçimlerıydi. Seçim afişlerıni asan parti üveleri gözaltına alındı. afişlerle birlikte. Salıverilmelerini sağlayınca yeniden sürdürdüler çalışmayı. ama ellerındeki afi^ tükendi, Efraim Efraim Ezgin. elleri arkadan bağlı \azjvette kalleşçe kurşunlanarak öldiiriildü. karakola gıdip el konıılan afişleri geri aldı. Bütiin Bursa. TİPafi^leri\le donatılırken herkes bırbırıne karakoldan nasıl alındığının öyküsünü anlatıvordu. Okulda ilk yıiının sonuşdu. iki dersi \ardı verilecek. O cumartesi. Çeltikçi've geldi annesini görmeye. Şükri>e kırlılerini yıkadı. ütüledi. "İki gün kalıp döneceğim" dedi Efraim "Sınatlardan sonra .\nkara"daişim>ok..." Hüseyın uyardı: ~Ola> lar i> ice arttı. Bir otele git sokağa çıkma. Sınav ına gir. otele dön. Anıan başına bir şe> gelmesin. Kendini de. bizi de yakma..." O çantasını alıp e\den çıkarken >üreği burkuldu Şükriye'nin. Anne Şükrive Ezgin'in aklı almıyordu vedasız giden oğlu. Efraim'inin şimdi. şu ışıklı kutuda ne işi vardı? Sordu, anlatamadılar. Sustu. küçük bir oğul yerleştirdi düşüncelerine. henüz kana bulanmamış. henüz bir ten. dil ve yürek olan bir oğul... Hüseyin'e dönüp "'Dönünce ha>Tancılık yapmak istiyorum" dedi Efraim "Şu Ziraat Bankası'nın ne kadar kredi \erdiğini bir öğrensen..." Başını salladı Hüseyin. Pazartesi günü gitti. müdürle konuştu. Tam bankadan çıkıyordu ki Osman Nuri Lzunlar'ın teyzesinin oğlu. gazetecı Ali Bilgiç girdi koluna. Hatınnı sordu. neler yaptığını. birkaç cümlede anlattı. Bilgiç. derin bir soluk alıp. "Ankara"da >ine anarşik olaylar olmuş" dedi "Venişehirli üç genci öldürmüşler. senin kardeşin nerede?" "Ankara'da" dedi. olayın e\de olduğunu öğrenince. aklına bile getirmedi üç gençten birinin Efraim olabıleceğini. O otelde kalacaktı. sına\a girecek \e dönecekti... Birkaç adım attılar birlikte. Bilgiç. başını öne eğip "Başın sağolsun" diye mırıldandı "Oldürülenlerden biri Efraim." Efraime ne oldu? Kendine geldiğinde kolonyanın keskin kokusunu duydu Hüseyin. Aynı saatlerde. Efraim'tn iki arkadaşı Şükriye'nin kapısını çaldılar. "Seni Venişehir'e götüreceğiz. Hüse>in abi çağuidı." Kızdı Şüknye. eğer isfiyorsa o gelsindi, bir şey söyleyecekse tel çeksindi... İki genç sırtını dönüp giderken düştü ateş >üreğine. bağırdı. "Efraim'e bir şey mi oldu?" Gençler durdular ama dönüp bakmadılar yüzüne. Şüknye ayaklan çıplak. başı açık kendini yollara attı. Acı verleşti gözbebeklerine. bır daha da çıkmayaeaktı. Efraim'i görmediler bir daha. Ne yüzüne bakabildiler gömmeden önce ne de dört kurşun yemiş bedenine. Arkadas.larının getirdiği çerçevelenmış. büyük fotografını astılar duvara. Şonradan öğrendi Hüseyin. o gün Kabakçılar Kooperatifi'nin başkanı \e Latif Can'la karş.ılas,mış. Efraim. Latif. bırakmamış. "İlle bize gjdeceğiz" demiş "Sen yeni geldin ^enişehir'den, sende haber çoktur. Hem birlikte \emekyeriz." Birlikte gitmişlereve. Kapıda. kooperatıf başkanı içeriye girmekten vazgeçmış. "Madem yann Efraim'insına\ı\ar" demiş ''Ben kalıp lafa tutma\a\ım sizi. Başka zaman görüşürüz." O gün o da e\ de olsaymış. öldürülecekmiş... Acıyla başetmek zordu. adaletin peşine düşmek de. Hele ki kö\lük >erde. TfP'in avukatlanna vekâlet verdiler. Ondan sonra mahkemeden gelen kâğıtlara kaldı haber almak. ne oluyor. ne bitiyor diye. Zaman zaman arkadaşlan geldiğinde onlarda Efraim'i görüyordu Şükriye. Acısı bileniyor. onlann çocuklanna • Efraimadıra verdiğini du>dukça yüreği serinliyordu. Kızlannı evlendirdi önce sonra da İbrahim'i. ' Oğlu. gelini ve kocası Ali'nin ismini verdiği torunuyla oturmayı sürdürdü. Efraim hep vanındavdı. ama konuşulmuyordu artık. Yara içerde kanıvordu. Ta ki tele\ izvondaki görüntülere kadar. Oğlunu öldürenler kahramansa. Efraim kimdi. anlayamıyordu. Kime ne zaran dokunmuştu oğlunun. kimin kanını gotürmüştü yanında? Hüseyin, "Öldürün" emrini veren Çatlı'nın "kahraman" olabileceğine nasıl ınandırılırdı? ibrahım'den kim istevebılirdı artık devlete gÜNenmesini" 1 Onlann çektiği acıv ı ne dağlar taşırdı ne de taşlar... Onlar. katilleri "kahraman" gösterenler bir de bunu görmeliydı. Efraım'ın kanının hâlâ aktıüını... Türkeş'in başdanışmanı Sinan Ocak, İstanburda ANAP lideri Yılmaz'la görüştü Ülkücü-Yılmaz ilişkilerini yumuşatma çabası • Ocak. ülkücülerle Yılmaz"ın karşj karşıya getirilmek istendiğini, kendilerinin ANAP'la en ufak bir alıp vereceklerinin bulunmadığını savundu. Tunca Toskay ise Adbullah Çatlı'nın 1980 yılı sonrası hareketleriyle bir ilişkileri olmadığını söyledi. ANK.ARA/BLRSA (Cumhurhet) - ANAP Genel Başkanı Vlesut \ılmaz la Istanbul'da görüşen NIHP Genel Başka- nı AJparslan Türkeş'in başdanışmanı Si- nan Ocak. "Ülkücü hareketin .ANAP'la en ufak bir alıp \eremediği yoktur. \ ıl- maz ülkücü hareketle karşı karşn a geldi gibi bir görüntü \aratılmak isteniyor" dedi. Ocak. Susurfuk'takı trafik kazasın- da ölen Abdullah Çatlı'vı 1980'e kadar çok değerli bir arkadaşîarı olarak tanı- dıklannı. 80'den sonra ise ne yaptığını bilmediğıni söv ledi. Ocak. dev letin ülkü- cüleri kullandığı görüşüne de katılmadı- ğını belirterek. "De\let hiç kimseyi kul- lanmaz. Bir siyasi hareket karalanmak is- teniyor" dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Tun- ca Toskay da. 1978 yıhndakı Bahçeliev- ler katliamı nedeniyle de aranan ülkücü Abdullah Çatlının 1980'e kadar Ülkü Ocaklan'nda görev aldığına dikkat çeke- rek." 1980'den sonraki hareketleriy le bir ilgimiz yok" dedi. Sinan Ocak. daha önce çeşitlı kereler biraray a geldiği ANAP lideri Yılmaz'la önceki gün Istanbul'da havaalanındabir görüşme yaptı. (Corumalann engelleme- si üzerine, Berna Yılmaz'ın desteğıyle Yılmaz'ın yanına girebılen Ocak. dün Cumhuriyet'in sorularını yanıtlarken "Mesut Bey. Ey üp Aşık'la görüşüyordu. İçeri kimseyi almayın dediği için; İstan- bul'daki polisler de beni tanımıyor. Ber- na Hanım araya girdi. Ben gidiyorum. demek için Yılmaz'ın yanına girdim" de- di. Ocak. Yılmaz'a saldınyı hoş karşıla- madığını vurgulayarak şunlan söyledi: "\'ümaz kirliliğin üzerine gidiyor. Ül- kücü harekefin ANAP'la en ufak bir alıp veremediği yoktur. Mesut Bey'le ülkücü hareketin karşı karşıya geldiği gibi bir hava yaratılıyor. Bu kesinlikle doğru de- ğil. Nİesut Bey olay lann üzerine gidiyor. Istanbul'daki miting öncesinde .ANAP teşkilatlanndan bizi aradılar. arkadaşla- nmızın pankartlannı indirdiği söylenti- leri için. Böyle bir şey kesinlikle söz ko- nusu değil. Bizim ismimizi kullananlar olabıleceğini. bize bu tür olayları bildir- melerini istedik." Ocak. DYP lideri ve Başbakan Yar- dımcısı. Dışişleri Bakanı TansuÇiller'in Çatlı'vı "kahraman" ilan etmesi konu- sunda da. "Söy lediklerinin Çatlı ile ilgili kısmına katılıyorum. 198Û'e kadar katı- lıvorum. 80'den sonra ne yaptı bilemiyo- rum. 80'e kadar çok değerli bir arkada- şımızdı. Aynı çizgide de\am ettiyse çok değerli bir arkadaşımızdır" dedi. Istifa etmek zorunda kalan eski İçi^leri Baka- nı Mehmet Ağar'ı da "çok se\diklerini" v uruulayan Ocak. sözlerini >öv le sürdür- dü:^ "İikücünün mafyası yoktur. Çatlı 1979'dan sonra kaçtı. O yıİa kadar L Ikü Ocakları içinde büyük hizmetleri oldu. Ondan sonra partimizle uzaktan yakın- dan ilişkisi olmamıştır. Bu fikirleri yii- celtmek için mücadele ettiyse, bu insan- lara suç isnadı yapılması yanlış. Basın mafy a diy e çıkarıyor: y argılannıış mı. ce- za aİmış mı? \bk. Ülkücü insanlar bir a- rayagelince iktidan alırlar.onun için böl- meye çalışıyorlar. Ülkücü insan inançla- rına sahip çıkınca mafya ilan ediliyor." Ocak. ~de\ letin bazı ülkücüleri kul- landığı" anım.satması üzerine. "Kulla- nıldı. kelimesine katılmıyorum. Bir insa- nın devletiyle işbirliği yapması ayrı, kul- fanılma ayrı. fievlet hiç kimseyi kullan- ına/. Bir siyasi hareket karalanmak iste- niyor" dedi "1980 sonrasına kanşmayız' MHP'nin parti progranı taslağı üze- rindevaklaşık 100 kadar ögretimüyesiy- RTÜK, Kumar salonunda basıldı' haberinde suç unsuru buldu Yûmaz'ısuçlayanHBB'ye uyan HÜLYA KAR4BAĞLI ANKARA - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK). Susurluk kazasıyla boyutlan genişleyen devlet-mafya- aşiret zincirinde medyanın aydınlatma işle\ini yerine getirdiğini ve haberlere müdahaİe edilmeyeceğini bildirdi. RTÜK'ün bu görüşünün, başanyı savcılara yükleyen RP'li Adalet Bakanı Şevket Kazan'la ters düşmesi dikkat çekti. RTÜK Başkanı Güneş Müftüoğlu. olaylann özünden uzaklaşılmaması konusunda medyaya çagn yaparken, haberlerin kişi düzeyine indirgendiği eğiliminin gözlendiğini kaydetti. Müftüoğlu, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın, Budapeşte'de uğradığı saldınyı ana haber bütteninde •'Kumar salonunda basıldr biçiminde veren HBB telev izyonuna uyan verildiğini bildirdi. RTÜK. Susurluk kazasıyla gelişen karanlık ilişkileri çeşitli yönleriyle ana haber bültenleri ve haber programlannda irdeleyen medyayı başanlı bulurken. incelemesini "kavTam" karışıklıklan ile u kişi" düzeyine indirgenen noktalarda yoğunlaştırdı. t Kafa kanştırdı RTÜK uzmanlan. kavramlarda koşutluk olmaması nedeniyle halkın kafasınm kanştığına dikkat çektiler. Haberlerin son 1 haftalık bölümünde, bağlantıların aydınlatılmasından çok kişiler üzerindeodaklandığına işaret eden RTÜK uzmanlan. "Haber, dar çerçeveye girince karaniıkta kalan unsurlar birilerinin kahraman yapılmasına. diğer tarafın da mağdur edünıesine neden oluştumyor. Medya yöneticileri, bu hataya düşmemeli. Çünkü, gerçek işle\ inden uzakiaşarak birilerinin sözcüsü oluyor" görüşünü dile getirdi. RTÜK Başkanı Güneş Müftüoğlu. "bazı kimliklere" meşruiyet •kazandınlmaması gerektiğini vurgulayarak. haberlerin özünden saptınlmaması konusunda medyaya çağnda bulundu. '"Bağfantıları açıklamak başka şey. kişileri mağdur ya da kahraman yapmak ayn sey ** diyen Müftüoğlu. RTÜK'e çok sayıda şikâyet başvurusu yapıldığına dikkat çekti. RTÜK Başkanı. ANAP Grup Başkanvekili CumhurErsümer'in. HBB TV'de genel başkanlan Yılmaz hakkında yalan haber yapıldığı gerekçesiyle yazılı ba^v uruda bulunduğunu ve bu kuruluşa uyan cezası verdiklerini beiirttı. le L'ludağ'da yaptığı iki gün süren çalış- malardün sona erdi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Tun- ca Toskay. partisinin 21. yüzyılın "Türk çağı" olacağını yıllar önce ortaya koydu- ğunu savunarak. bu nedenle. partınin programının temel felsefelerine sadık kalarak venileme çalışmalannı sürdür- düklerini bildirdi. Toskay. taslağın parti organlannda gö- rüşüldükten sonra 199^ yılında vapıla- cak olağan genel kurulun onav ına sunu- lacağını kaydetti. Gazetecilerle sohbet toplantısı düzenleven Toskav. program çalışmalarında "Türk-İslam sentezi ve müiiyetçüik ilkelerinin" değiştirilmesi- nın söz konusu olmadığını kaydederek. bılımsel ve teknolojik gelişmeler göre yeni bir proaram öneörüldügünü söyle- di. Toskay. MHP'nin dini siy asete alet et- mediğini. Türk \e Müslümanlık olgula- rının iç içe geçmiş olduğunu söyleverek. "Tabanımız Müslüman bir kesimden oluşuyor. Ama MHP. bunu kullanmaz. RP'nin bu konuda sanıinıi olduğunu san- mıvorum. Bu konuda ciddi bir fikir ayn- lığımızvar" dedi. Toskay. Susurluk kazasıyla gündeme gelen "ülkücü mafya" savlanndan son derece rahatsız olduklannı kaydederek, "1980 öncesinde MHP'ye kayıth ülkücü- ler bizim arkadaşımızdır. .Ama 1980 son- rasındaki hareketleriyle ilgili sorumluluk kabul edemeyiz. Hesabın bizden değil de\ letten sorulması lazım. Abdullah Çat- lı,80öncesinde ülkü ocaklarında görcv al- mış bir arkadaşımızdı. Ondan sonraki hareketleriy le bir ilgimizyok.Zaten ken- disinin aldığı kesin bir ceza da yoktur" di- ye konuştu. Terörle mücadele konusuna da deği- nen Toskay. ciddi bir hükümetin terörist- le masaya oturanıayacağını kaydederek. "Terörie mücadelede ciddi bir psikolojik sa\aş yapılıyor. Bu konuyu bize bırakın altı a\da terörü bitiririz"dedi. BIZBİZE ERDAL ATABEK Hurda Fiyatına İnsan Susurluk kazasına yol açan 'yol şartlan'n, An- kara'da Sosyal Sigortalar Kurumu'nun alacağı 2.500 görevli için başvuran 90 bin kişinin oluştur- duğu 'insanyığınağı'nda aramak gerekiyor. Aslın- da o olay. sadece o olay. tek başına, Türkiye'nin yıllar boyu dinlediği 'tevatür'\er\n iflasını belgele- yen bir trajedidir. 'Kalkındık kalkınıyoruz' diye ön- ce kendısini, sonra oğlunu kızını, bunlar yoksa ye- ğenleri, amcayı dayıyı, eşi dostu, kendini oraya ta- şıyanı, sırtına alıp omzuna kaldıranı, bütün bunla- rı bilip kafa tutanları kalkındıran bir sistemin iflası, o 'insan yığınağı' ile belgelenmiştir. İnsanını eğitemeyip, 'ne iş olsa yaparım beyim' düzeyinde tutup kendi peşinde sürüklemeyi ma- rifet sayan politikacı kafası bugünlerin hazırlayıcı- sı olmuştur. Toprak ağalığından fabrika sahipliği- ne terfi ederek kendi ödülünü büyütürken elinde- kı keseyı sallayarak 'Memleket kalkınıyor' diyen- ler ülkeyi bugünlere getirmiştir. Şimdi sorulacak soru şudur: SSK sınavında ka- zanamayacağı kesin olan 87.500 kişi nereye gide- cektir. ne iş yapacaktır, hangi tekliflerı bekleyecek- tir? Hiçbir iş nitelıği olmadığı belli olan, her ücre- te. her işe razı olan. geleceğe ilişkın hiçbir güven- cesi. hiçbir umudu olmayan 87.500 kişi kimin umu- rundadır? Bu 87.500 kişiyi kaçla çarparak ülkede- ki işsiz. çaresiz, umutsuz insanların sayısı buluna- caktır? Ortaya çıkacak rakamla ilgili hangi siyasal partinin derdı. tasası. düşüncesi, tasavvuru, pla- nı. projesi vardır? Geçmiş yıllarda Meclıs'te plan tartışmaları yapı- lırken bir Adalet Partısı milletvekili. alaycı birtavır- la 'Sen planı bırak da pilavdan konuş' demişti. Şimdi cumhurbaşkanı olan Sayın Süleyman De- mirel bu olayı unutmarruş olmalıdır, çünkü kendi- si belleğinin gücü ile ünlüydü. işte 'pilav' da böy- lece ortaya çıkmıştır: Milyonlarca işsiz, yagsız tuzsuz pirinçsiz pilav, pi- lavdan dönerken kırılan kaşık. Sistemin bılançosu budur. Kendi benliğini bulamamış, kimlik kargaşasını aşamamış. eğitimi bir yerlerde kalmış genç insan ne yapacaktır? Hayatına nasıl anlam kazandıra- caktır? Kımlerin gözünde kendi değerini bulacak- tır. Ona ideolojik bir eğitim vermek, düşmanlarını göstermek, eline silah verip arkasına geçerek ko- rumak kolaydır. Yapılanların hepsini de 'günün düşmanı'nm üstüne yıkarsınız. 'Günün düşmanı' gününe göre. duruma göre değiştiği için de düş- man kıtlığı yoktur. Bu kafaların geleneksel düşmanı 'so/cu/ar'dır. Nerede ne yapsanız 'solcular'ın üstüne yıkarsınız, olur biter. Bugün artık 'so/cu/ar'Avrupa'ya karşı göstereceğiniz 'vitrin süsü 'dür. Susurluk olayının sıkmtısı burada. Bu olayı kendi yarattığınız siste- min içinde açıklamanız gerekiyor. Siz, sağ politıkacılar; sızlersolcuları da harcadı- nız, aydınları da harcadınız. bu ülkenin düşünen, konuşan, yetişen ınsanlarını harcadınız. ama aynı zamanda ülkücü gençleri de harcadınız. Umarım bu gençter"de başiarından geçen bunca olaydan sonra kendilerine düşman belletilen o insanların 'neden düşmanları olmadığını' anlamışlardır. On- lann da düşmanı, bu insan kullanan, insan harca- yan. sonra da insanları hurdaya çıkaran bu sömü- rü düzenıdir. Sağ ve sığ politıkacılar, sisteminiz ıflas etti. Siz gene kabul etmeyeceksiniz. etmeyin. Sızi besleyen. sizi semırten sistem iflas etti. Bunu görenler her gün çoğalıyor. Yanınızda bile, içinizde bile... Yılmaz'a belge baskısı 'Herholdemüze arşivine verecek' • CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin dün düzenlediği basın toplantısında terör \e enflasyonun dolu dizgin >ükseldiğini söyledi. Keskin. ANAP liden Yılmaz'ın elindeki belgeleri açıklamaktan kaçındıSını savıındu. ANK.ARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHP Genel Sekreten Adnan Keskin. hükümetin yolsuzlukları ortaya çıkaramayacaöını. ANÂP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın da elindeki bılgı ve belgeleri açıklamaktan kaçındığını belirtti. Adnan Keskin. dün düzenlediği basın toplantısında. terör ve enflasyonun dolu dizgin yükseldiğini söyledi. Susurluk olayının Türkıye'de 2 güç kaynağı bulunduğunu ortaya çıkardığını belirten Keskin. bunlardan birinin anayasai çerçeve içinde yer alan güç odağı. diğerinin de yasalarda yeri olmavan. dev letin teşkilat şeması içinde bulunmayan "silah kullanan kamu görev lisi sıfatını taşıyanlar" olduğunu sav undu. Türkiye'nin. hukuk devletinde yaşanmama.M gereken bir manzaray la karşı karşıya bulunduğunu vurgulayan Keskin. şöyle konuştu: "Bu korkunç manzaray ı, hukuk dışıhğı iktidar. ülkemizde hazmettirmeye çahşıyor. Olayı küçümseyerek geçişdrmenin gayretini ortaya koyuyor. Olayın özünü, gerçek yönüne ilişkin anlayişlar gözardı edilerek. günlük değeriendirmelerle. suçlamalarla bu çarpıklık daha rahatsız edici bir aşamaya taşınmıştır." Keskin. elinde bilgı ve belge bulunduğunu söyleyen Yılmaz'ın • bunlan açıklamaktan kaçındığını belirterek. "Cambazı gösterip, dummu kurtarmaya çahşıyor. Siyasi prim toplamay ı bu olaya yaklaşımının ana ekseni olarak kullanıyor. Herhalde bilgileri, belgelerL halka kapah bir müzenin arşivine \ermeyi düşünüyor" dedi. Susurluk kazasından sonra Başbakan Necmettin Erbakan'ın suskunluğunu koruyarak. sorunu küçümsediğini savunan Keskin. "iddia sahiplerini ASALA'nın a\ ukatı. kanun kaçakçılarını da ulusal \ kahraman" olarak , niteleyen Başbakan ı Yardımcısı ve Dışişlen ; Bakanı Tansu Çiller'ın, "olay ı başka bir zemine : kay dırnıa telaşı içinde '• olduğunu" söyledi. Keskin. TEDÂŞve TOFAŞ komisyonlannın verdiği kararların. ; Susurluk olay lannın • TBMM'de oîuşturulan i araştırma komısyonlannca çözülemey eceğini gösterdığinı belirterek. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'nin olaya el kovması istenıini vineledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle