Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 1996 PAZARTESİ
H4BERLER
Efraim okuhı bhirecekli ve.BER.ATGLNÇIK.JLN
-3-
S
ıkı>önetim Komutanlığı. l
N'umaralı Askeri Mahkemesi'nin
19.12.1985 tarihli "Gerekçeli
Hüküm"ün. onuncu sayfasında >er
alan "Yazılı Belgeler" bölümünün
üçüncü maddesinden: "Kl.l,Dç.29-30
da yer alan Efraim Ezgin'e ait otopsi
tutanağında, maktulün ateşli silahla
yaralanması sonucu kafa kemiği kınğı.
beyin harabiyeti. beyin zarı kanaması,
akciğerierin harabiyeti ve kanaması.
kananıa şoku \e yaralanma şoku
sonucu öldüğüniin. maktule dört adet
kurşunun isabet efmiş olduğunun
belirtildiği..." Tanı on bır yıldır. dı\an
altına sıkıştınlnıış bır kutuda duruyor
bu otuz üç sayfalık karar... Suçlular
yakalanmış. kararlar verilmiş... Birkaç
firarı varama. de\ let bu, yakalar...
Ezgin ailesınin tek tesellisiydı bu.
"Adalet tecelli etti..." Sonra
televizyonda başta pek
yadırgamadıklan o kaza haberıni
duydular: Mercedes. üç ölü. biryaralı.
silahlar. susturueular.. Haberin
üzerine, belleklerinden bir türlü
gitmeyen görüntüler cklenince
irkildiler. Elleri arkadan bağlı.
bedenlerinde kurşun izleri bedenler
arasındaydı oğul. Ne zaman birinin
öldüğünü duysa. ne zaman bir ölü
görse. gözyaşlarına >ol \eren Şükriye
Ezgin anlayamadı ne olduğunu.
Vedasız gıden oğlu. Efraım'inın şimdi.
şu ışıklı kutuda ne işı \ardı? Sordu.
anlatamadılar. Sustu. küçük bir oğul
yerleştirdi düşüncelerine. henüz kana
bulanmamış. henüz bır ten. dıi \e
yürek olan bir oğul...
Bereketli topraklarda...
llk karısı: Hüseyin'le İsmairın annesi
ölünce yeniden e\ lenmelere so\ undu
Ali Ezgin. Yirmısine yeni basmış.
köylüsü Şükriye'yı getirdi gelın diye.
İki kızı. iki oğlu olsa da üveylik nedir
bilmedi Şükriye. Yenişehir'in Çeltikçi
Köyü şahidiydi ki ne döv dü onlan ne
de aç bıraktı. Efraim'i doğurduğunda
daha üç yıllık gelindi. Eteğini belıne
lakıp tarfava koştu. suya. ocağa...
Toprak bereketli. bir patlıcan topladı.
birşeftali. birdomates... Altı çocuk.
bir koca. bir de kayınvalıde.
yetiştiremedi y ine de. Okumuşluğu da
yok ya. istedı ki hıç olmazsa oğullan
okusun... Efraim'i ılkokula
yazdırdıöında. o ılk gün önlüğünü
giydirdiğinde pır pır ettiğı yüreği.
Ardından da İbrahim'i yolladı aynı
ögretmene. Efraim acar mı acar bir
çocuk ama İbrahim... İlk günün
sonunda ögretmen gelip sordu. "Bu
dilsiz mi? Hiç konuşmuyor, sorulara da
cevap vermiyor?'" Gülü\erdi Şükrive.
bir elin beş parmağı bır mi ki oğullan
benzesin birbirine? tlkokulu
bitirdiğinde. "Ben okuyacağım" diye
dikildi Efraim. Ali'y le Şükriye'nin
karşısına. Yenişehir'de de\let parasız
yatılıya yazdırdılar. Efraim konuşkan.
delişmen. hiç yalnızlık çekmedi.
Yenişehır- Çeltikçi arasi on kilometre.
ama o yıllarda ne >ol var ne araba.
hafta sonundan hafta sonuna
görebildiler oğullannı. İkinci
yılındaydı Efraim. köye çağırdılar. acil.
telaşlı. Yardığında. babası ölmüştü.
"Kalp krizi" dedi annesi .. Korktu
Efraim. ya okuldan alırlarsa şimdi'
1
Büyük abi Hüseyın babalığa soyundu.
"Oku" dedi "Biz sana destek oluruz..."
Ortaokulu dereceyle bıtirdi Efraim.
liseyi de. Hafta sonlan köye gidip
• Efraim Ezgin yirmi bir yaşındaydı Bahçelievler katliamında dört kurşunla
öldürüldüğünde. Bir gün önce, annesi Şükriye'nin yıkayıp ütülediği giysilerle
çıkmıştı yola. Okul bitecek, onu da yanına alacaktı. Sonra ölüm haberi geldi.
Inanamadı Şükriye. Şimdi yine oğlunun elleri arkadan bağlı cesedini niye
televizyonda gösteriyorlardı, buna da inanamıyordu. Hele o katillere
"kahraman" denilmesini, aklı almıyordu...
tarlada çalıştı. kendisine gönderilen
parayı hak etmek için. Abisi Hüseyin'e
göre "Çok say gılı. arpa ardınca kelime
konuşmayan. taşa salsan taşa giden" bir
çocuktu. Aile içınde yoktu onun gibisi.
Bu laflar ölüye saygıdan falan değildi.
gerçekten öyleydi.
İnanmak, ama
sosyaiizme...
Daha lisedeyken Yenişehir Kültür
Derneği'ne üye oldu Efraim Eline ne
geçerse okumasından olacak. hem
köyün hem de arkadaşlannın ayaklı
kütüphanesiydi. Kim ne sorsa.
yenlecek bır yanıtı olurdu mutlaka.
Ünıversite sına\lannda Bursa Yabancı
Diller Yüksek Okulu'nu kazanınca
se\indi. Bir yandan okul. biryandan
YenışehirTürkiye Işçı Partisi'nin
kuruluş çalışmaları. köye gitmeve
zaman bulamaz oldu. Hüseyin zaman
zaman kulağını çekiyordu. "Anarşik
olay lara karışayım denıe. Ben
memurum. başıma bir şey gelir, ordan
oraya atarlar sonra..." Anarşist
olmadığını anlatıyordu abisine. o
sosyaiizme inanıyordu ve bu yoldan
ayrılmayacaktı... Bursa TİP'te merkez
ilçe yönetieilığine atanınca daha da az
görür oldu ailesini. Gittiğinde
annesinin sızlanmalannı. özlemle
ağlamalarını. "Azdaha sabret" diye
a\ uttu. ",Şu okul bitsin. bir iş bulayım,
seni de yamma alacağım." İkinci yılın
başlarında okul mu kapandı. Efraim mi
\azgeçti. bilmivordu Hü>eyin. yeniden
sınavlara girdi Efraim.. Bu kez Ankara
Üni\ersitesi. Siyasal Bilgiler Fakültesi.
Basın Yayın Yüksek Okulu'nu
kazandı. Artık Ankara'da yaşayacaktı.
Ama parti çalışmaları ayağınt hep
Bursa'ya doğru çekti. Partilı
arkadaşlanna göre "Yaşamını adadığı
bilimsel sosyaliznı yolunda doğru
bildiği yoldan şaşmadan, y üküınlü
kılındığı her göre\in altından en
başanlı bicimde çıkan, y aşamının her
alanında. \irmi dört saat durmadan
mücadele \eren~ biriydı. Yetmış yedi
seçimlerıydi. Seçim afişlerıni asan
parti üveleri gözaltına alındı. afişlerle
birlikte. Salıverilmelerini sağlayınca
yeniden sürdürdüler çalışmayı. ama
ellerındeki afi^ tükendi, Efraim
Efraim Ezgin. elleri arkadan bağlı \azjvette kalleşçe kurşunlanarak öldiiriildü.
karakola gıdip el konıılan afişleri geri
aldı. Bütiin Bursa. TİPafi^leri\le
donatılırken herkes bırbırıne
karakoldan nasıl alındığının öyküsünü
anlatıvordu. Okulda ilk yıiının
sonuşdu. iki dersi \ardı verilecek. O
cumartesi. Çeltikçi've geldi annesini
görmeye. Şükri>e kırlılerini yıkadı.
ütüledi. "İki gün kalıp döneceğim"
dedi Efraim "Sınatlardan sonra
.\nkara"daişim>ok..." Hüseyın uyardı:
~Ola> lar i> ice arttı. Bir otele git sokağa
çıkma. Sınav ına gir. otele dön. Anıan
başına bir şe> gelmesin. Kendini de. bizi
de yakma..." O çantasını alıp e\den
çıkarken >üreği burkuldu Şükriye'nin.
Anne Şükrive
Ezgin'in aklı
almıyordu
vedasız giden
oğlu.
Efraim'inin
şimdi. şu ışıklı
kutuda ne işi
vardı? Sordu,
anlatamadılar.
Sustu. küçük
bir oğul
yerleştirdi
düşüncelerine.
henüz kana
bulanmamış.
henüz bir ten.
dil ve yürek
olan bir oğul...
Hüseyin'e dönüp "'Dönünce
ha>Tancılık yapmak istiyorum" dedi
Efraim "Şu Ziraat Bankası'nın ne
kadar kredi \erdiğini bir öğrensen..."
Başını salladı Hüseyin. Pazartesi günü
gitti. müdürle konuştu. Tam bankadan
çıkıyordu ki Osman Nuri Lzunlar'ın
teyzesinin oğlu. gazetecı Ali Bilgiç
girdi koluna. Hatınnı sordu. neler
yaptığını. birkaç cümlede anlattı.
Bilgiç. derin bir soluk alıp. "Ankara"da
>ine anarşik olaylar olmuş" dedi
"Venişehirli üç genci öldürmüşler. senin
kardeşin nerede?" "Ankara'da" dedi.
olayın e\de olduğunu öğrenince. aklına
bile getirmedi üç gençten birinin
Efraim olabıleceğini. O otelde
kalacaktı. sına\a girecek \e
dönecekti... Birkaç adım attılar birlikte.
Bilgiç. başını öne eğip "Başın
sağolsun" diye mırıldandı
"Oldürülenlerden biri Efraim."
Efraime ne oldu?
Kendine geldiğinde kolonyanın keskin
kokusunu duydu Hüseyin. Aynı
saatlerde. Efraim'tn iki arkadaşı
Şükriye'nin kapısını çaldılar. "Seni
Venişehir'e götüreceğiz. Hüse>in abi
çağuidı." Kızdı Şüknye. eğer isfiyorsa o
gelsindi, bir şey söyleyecekse tel
çeksindi... İki genç sırtını dönüp
giderken düştü ateş >üreğine. bağırdı.
"Efraim'e bir şey mi oldu?" Gençler
durdular ama dönüp bakmadılar
yüzüne. Şüknye ayaklan çıplak. başı
açık kendini yollara attı. Acı verleşti
gözbebeklerine. bır daha da
çıkmayaeaktı. Efraim'i görmediler bir
daha. Ne yüzüne bakabildiler
gömmeden önce ne de dört kurşun
yemiş bedenine. Arkadas.larının
getirdiği çerçevelenmış. büyük
fotografını astılar duvara. Şonradan
öğrendi Hüseyin. o gün Kabakçılar
Kooperatifi'nin başkanı \e Latif
Can'la karş.ılas,mış. Efraim. Latif.
bırakmamış. "İlle bize gjdeceğiz"
demiş "Sen yeni geldin ^enişehir'den,
sende haber çoktur. Hem birlikte
\emekyeriz." Birlikte gitmişlereve.
Kapıda. kooperatıf başkanı içeriye
girmekten vazgeçmış. "Madem yann
Efraim'insına\ı\ar" demiş ''Ben kalıp
lafa tutma\a\ım sizi. Başka zaman
görüşürüz." O gün o da e\ de olsaymış.
öldürülecekmiş... Acıyla başetmek
zordu. adaletin peşine düşmek de. Hele
ki kö\lük >erde. TfP'in avukatlanna
vekâlet verdiler. Ondan sonra
mahkemeden gelen kâğıtlara kaldı
haber almak. ne oluyor. ne bitiyor diye.
Zaman zaman arkadaşlan geldiğinde
onlarda Efraim'i görüyordu Şükriye.
Acısı bileniyor. onlann çocuklanna •
Efraimadıra verdiğini du>dukça
yüreği serinliyordu. Kızlannı
evlendirdi önce sonra da İbrahim'i. '
Oğlu. gelini ve kocası Ali'nin ismini
verdiği torunuyla oturmayı sürdürdü.
Efraim hep vanındavdı. ama
konuşulmuyordu artık. Yara içerde
kanıvordu. Ta ki tele\ izvondaki
görüntülere kadar. Oğlunu öldürenler
kahramansa. Efraim kimdi.
anlayamıyordu. Kime ne zaran
dokunmuştu oğlunun. kimin kanını
gotürmüştü yanında? Hüseyin,
"Öldürün" emrini veren Çatlı'nın
"kahraman" olabileceğine nasıl
ınandırılırdı? ibrahım'den kim
istevebılirdı artık devlete gÜNenmesini"
1
Onlann çektiği acıv ı ne dağlar taşırdı
ne de taşlar... Onlar. katilleri
"kahraman" gösterenler bir de bunu
görmeliydı. Efraım'ın kanının hâlâ
aktıüını...
Türkeş'in başdanışmanı Sinan Ocak, İstanburda ANAP lideri Yılmaz'la görüştü
Ülkücü-Yılmaz ilişkilerini yumuşatma çabası
• Ocak. ülkücülerle Yılmaz"ın karşj karşıya getirilmek
istendiğini, kendilerinin ANAP'la en ufak bir alıp vereceklerinin
bulunmadığını savundu. Tunca Toskay ise Adbullah Çatlı'nın
1980 yılı sonrası hareketleriyle bir ilişkileri olmadığını söyledi.
ANK.ARA/BLRSA (Cumhurhet) -
ANAP Genel Başkanı Vlesut \ılmaz la
Istanbul'da görüşen NIHP Genel Başka-
nı AJparslan Türkeş'in başdanışmanı Si-
nan Ocak. "Ülkücü hareketin .ANAP'la
en ufak bir alıp \eremediği yoktur. \ ıl-
maz ülkücü hareketle karşı karşn a geldi
gibi bir görüntü \aratılmak isteniyor"
dedi. Ocak. Susurfuk'takı trafik kazasın-
da ölen Abdullah Çatlı'vı 1980'e kadar
çok değerli bir arkadaşîarı olarak tanı-
dıklannı. 80'den sonra ise ne yaptığını
bilmediğıni söv ledi. Ocak. dev letin ülkü-
cüleri kullandığı görüşüne de katılmadı-
ğını belirterek. "De\let hiç kimseyi kul-
lanmaz. Bir siyasi hareket karalanmak is-
teniyor" dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tun-
ca Toskay da. 1978 yıhndakı Bahçeliev-
ler katliamı nedeniyle de aranan ülkücü
Abdullah Çatlının 1980'e kadar Ülkü
Ocaklan'nda görev aldığına dikkat çeke-
rek." 1980'den sonraki hareketleriy le bir
ilgimiz yok" dedi.
Sinan Ocak. daha önce çeşitlı kereler
biraray a geldiği ANAP lideri Yılmaz'la
önceki gün Istanbul'da havaalanındabir
görüşme yaptı. (Corumalann engelleme-
si üzerine, Berna Yılmaz'ın desteğıyle
Yılmaz'ın yanına girebılen Ocak. dün
Cumhuriyet'in sorularını yanıtlarken
"Mesut Bey. Ey üp Aşık'la görüşüyordu.
İçeri kimseyi almayın dediği için; İstan-
bul'daki polisler de beni tanımıyor. Ber-
na Hanım araya girdi. Ben gidiyorum.
demek için Yılmaz'ın yanına girdim" de-
di. Ocak. Yılmaz'a saldınyı hoş karşıla-
madığını vurgulayarak şunlan söyledi:
"\'ümaz kirliliğin üzerine gidiyor. Ül-
kücü harekefin ANAP'la en ufak bir alıp
veremediği yoktur. Mesut Bey'le ülkücü
hareketin karşı karşıya geldiği gibi bir
hava yaratılıyor. Bu kesinlikle doğru de-
ğil. Nİesut Bey olay lann üzerine gidiyor.
Istanbul'daki miting öncesinde .ANAP
teşkilatlanndan bizi aradılar. arkadaşla-
nmızın pankartlannı indirdiği söylenti-
leri için. Böyle bir şey kesinlikle söz ko-
nusu değil. Bizim ismimizi kullananlar
olabıleceğini. bize bu tür olayları bildir-
melerini istedik."
Ocak. DYP lideri ve Başbakan Yar-
dımcısı. Dışişleri Bakanı TansuÇiller'in
Çatlı'vı "kahraman" ilan etmesi konu-
sunda da. "Söy lediklerinin Çatlı ile ilgili
kısmına katılıyorum. 198Û'e kadar katı-
lıvorum. 80'den sonra ne yaptı bilemiyo-
rum. 80'e kadar çok değerli bir arkada-
şımızdı. Aynı çizgide de\am ettiyse çok
değerli bir arkadaşımızdır" dedi. Istifa
etmek zorunda kalan eski İçi^leri Baka-
nı Mehmet Ağar'ı da "çok se\diklerini"
v uruulayan Ocak. sözlerini >öv le sürdür-
dü:^
"İikücünün mafyası yoktur. Çatlı
1979'dan sonra kaçtı. O yıİa kadar L Ikü
Ocakları içinde büyük hizmetleri oldu.
Ondan sonra partimizle uzaktan yakın-
dan ilişkisi olmamıştır. Bu fikirleri yii-
celtmek için mücadele ettiyse, bu insan-
lara suç isnadı yapılması yanlış. Basın
mafy a diy e çıkarıyor: y argılannıış mı. ce-
za aİmış mı? \bk. Ülkücü insanlar bir a-
rayagelince iktidan alırlar.onun için böl-
meye çalışıyorlar. Ülkücü insan inançla-
rına sahip çıkınca mafya ilan ediliyor."
Ocak. ~de\ letin bazı ülkücüleri kul-
landığı" anım.satması üzerine. "Kulla-
nıldı. kelimesine katılmıyorum. Bir insa-
nın devletiyle işbirliği yapması ayrı, kul-
fanılma ayrı. fievlet hiç kimseyi kullan-
ına/. Bir siyasi hareket karalanmak iste-
niyor" dedi
"1980 sonrasına kanşmayız'
MHP'nin parti progranı taslağı üze-
rindevaklaşık 100 kadar ögretimüyesiy-
RTÜK, Kumar salonunda basıldı' haberinde suç unsuru buldu
Yûmaz'ısuçlayanHBB'ye uyan
HÜLYA KAR4BAĞLI
ANKARA - Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu (RTÜK). Susurluk kazasıyla
boyutlan genişleyen devlet-mafya-
aşiret zincirinde medyanın aydınlatma
işle\ini yerine getirdiğini ve haberlere
müdahaİe edilmeyeceğini bildirdi.
RTÜK'ün bu görüşünün, başanyı
savcılara yükleyen RP'li Adalet
Bakanı Şevket Kazan'la ters düşmesi
dikkat çekti. RTÜK Başkanı Güneş
Müftüoğlu. olaylann özünden
uzaklaşılmaması konusunda medyaya
çagn yaparken, haberlerin kişi
düzeyine indirgendiği eğiliminin
gözlendiğini kaydetti.
Müftüoğlu, ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz'ın, Budapeşte'de
uğradığı saldınyı ana haber
bütteninde •'Kumar salonunda
basıldr biçiminde veren HBB
telev izyonuna uyan verildiğini
bildirdi. RTÜK. Susurluk kazasıyla
gelişen karanlık ilişkileri çeşitli
yönleriyle ana haber bültenleri ve
haber programlannda irdeleyen
medyayı başanlı bulurken.
incelemesini "kavTam" karışıklıklan
ile u
kişi" düzeyine indirgenen
noktalarda yoğunlaştırdı.
t
Kafa kanştırdı
RTÜK uzmanlan. kavramlarda
koşutluk olmaması nedeniyle halkın
kafasınm kanştığına dikkat çektiler.
Haberlerin son 1 haftalık bölümünde,
bağlantıların aydınlatılmasından çok
kişiler üzerindeodaklandığına işaret
eden RTÜK uzmanlan. "Haber, dar
çerçeveye girince karaniıkta kalan
unsurlar birilerinin kahraman
yapılmasına. diğer tarafın da mağdur
edünıesine neden oluştumyor. Medya
yöneticileri, bu hataya düşmemeli.
Çünkü, gerçek işle\ inden uzakiaşarak
birilerinin sözcüsü oluyor" görüşünü
dile getirdi.
RTÜK Başkanı Güneş Müftüoğlu.
"bazı kimliklere" meşruiyet
•kazandınlmaması gerektiğini
vurgulayarak. haberlerin özünden
saptınlmaması konusunda medyaya
çağnda bulundu. '"Bağfantıları
açıklamak başka şey. kişileri mağdur
ya da kahraman yapmak ayn sey **
diyen Müftüoğlu. RTÜK'e çok sayıda
şikâyet başvurusu yapıldığına dikkat
çekti.
RTÜK Başkanı. ANAP Grup
Başkanvekili CumhurErsümer'in.
HBB TV'de genel başkanlan Yılmaz
hakkında yalan haber yapıldığı
gerekçesiyle yazılı ba^v uruda
bulunduğunu ve bu kuruluşa uyan
cezası verdiklerini beiirttı.
le L'ludağ'da yaptığı iki gün süren çalış-
malardün sona erdi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tun-
ca Toskay. partisinin 21. yüzyılın "Türk
çağı" olacağını yıllar önce ortaya koydu-
ğunu savunarak. bu nedenle. partınin
programının temel felsefelerine sadık
kalarak venileme çalışmalannı sürdür-
düklerini bildirdi.
Toskay. taslağın parti organlannda gö-
rüşüldükten sonra 199^ yılında vapıla-
cak olağan genel kurulun onav ına sunu-
lacağını kaydetti. Gazetecilerle sohbet
toplantısı düzenleven Toskav. program
çalışmalarında "Türk-İslam sentezi ve
müiiyetçüik ilkelerinin" değiştirilmesi-
nın söz konusu olmadığını kaydederek.
bılımsel ve teknolojik gelişmeler göre
yeni bir proaram öneörüldügünü söyle-
di.
Toskay. MHP'nin dini siy asete alet et-
mediğini. Türk \e Müslümanlık olgula-
rının iç içe geçmiş olduğunu söyleverek.
"Tabanımız Müslüman bir kesimden
oluşuyor. Ama MHP. bunu kullanmaz.
RP'nin bu konuda sanıinıi olduğunu san-
mıvorum. Bu konuda ciddi bir fikir ayn-
lığımızvar" dedi.
Toskay. Susurluk kazasıyla gündeme
gelen "ülkücü mafya" savlanndan son
derece rahatsız olduklannı kaydederek,
"1980 öncesinde MHP'ye kayıth ülkücü-
ler bizim arkadaşımızdır. .Ama 1980 son-
rasındaki hareketleriyle ilgili sorumluluk
kabul edemeyiz. Hesabın bizden değil
de\ letten sorulması lazım. Abdullah Çat-
lı,80öncesinde ülkü ocaklarında görcv al-
mış bir arkadaşımızdı. Ondan sonraki
hareketleriy le bir ilgimizyok.Zaten ken-
disinin aldığı kesin bir ceza da yoktur" di-
ye konuştu.
Terörle mücadele konusuna da deği-
nen Toskay. ciddi bir hükümetin terörist-
le masaya oturanıayacağını kaydederek.
"Terörie mücadelede ciddi bir psikolojik
sa\aş yapılıyor. Bu konuyu bize bırakın
altı a\da terörü bitiririz"dedi.
BIZBİZE
ERDAL ATABEK
Hurda Fiyatına İnsan
Susurluk kazasına yol açan 'yol şartlan'n, An-
kara'da Sosyal Sigortalar Kurumu'nun alacağı
2.500 görevli için başvuran 90 bin kişinin oluştur-
duğu 'insanyığınağı'nda aramak gerekiyor. Aslın-
da o olay. sadece o olay. tek başına, Türkiye'nin
yıllar boyu dinlediği 'tevatür'\er\n iflasını belgele-
yen bir trajedidir. 'Kalkındık kalkınıyoruz' diye ön-
ce kendısini, sonra oğlunu kızını, bunlar yoksa ye-
ğenleri, amcayı dayıyı, eşi dostu, kendini oraya ta-
şıyanı, sırtına alıp omzuna kaldıranı, bütün bunla-
rı bilip kafa tutanları kalkındıran bir sistemin iflası,
o 'insan yığınağı' ile belgelenmiştir.
İnsanını eğitemeyip, 'ne iş olsa yaparım beyim'
düzeyinde tutup kendi peşinde sürüklemeyi ma-
rifet sayan politikacı kafası bugünlerin hazırlayıcı-
sı olmuştur. Toprak ağalığından fabrika sahipliği-
ne terfi ederek kendi ödülünü büyütürken elinde-
kı keseyı sallayarak 'Memleket kalkınıyor' diyen-
ler ülkeyi bugünlere getirmiştir.
Şimdi sorulacak soru şudur: SSK sınavında ka-
zanamayacağı kesin olan 87.500 kişi nereye gide-
cektir. ne iş yapacaktır, hangi tekliflerı bekleyecek-
tir? Hiçbir iş nitelıği olmadığı belli olan, her ücre-
te. her işe razı olan. geleceğe ilişkın hiçbir güven-
cesi. hiçbir umudu olmayan 87.500 kişi kimin umu-
rundadır? Bu 87.500 kişiyi kaçla çarparak ülkede-
ki işsiz. çaresiz, umutsuz insanların sayısı buluna-
caktır? Ortaya çıkacak rakamla ilgili hangi siyasal
partinin derdı. tasası. düşüncesi, tasavvuru, pla-
nı. projesi vardır?
Geçmiş yıllarda Meclıs'te plan tartışmaları yapı-
lırken bir Adalet Partısı milletvekili. alaycı birtavır-
la 'Sen planı bırak da pilavdan konuş' demişti.
Şimdi cumhurbaşkanı olan Sayın Süleyman De-
mirel bu olayı unutmarruş olmalıdır, çünkü kendi-
si belleğinin gücü ile ünlüydü. işte 'pilav' da böy-
lece ortaya çıkmıştır:
Milyonlarca işsiz, yagsız tuzsuz pirinçsiz pilav, pi-
lavdan dönerken kırılan kaşık. Sistemin bılançosu
budur.
Kendi benliğini bulamamış, kimlik kargaşasını
aşamamış. eğitimi bir yerlerde kalmış genç insan
ne yapacaktır? Hayatına nasıl anlam kazandıra-
caktır? Kımlerin gözünde kendi değerini bulacak-
tır. Ona ideolojik bir eğitim vermek, düşmanlarını
göstermek, eline silah verip arkasına geçerek ko-
rumak kolaydır. Yapılanların hepsini de 'günün
düşmanı'nm üstüne yıkarsınız. 'Günün düşmanı'
gününe göre. duruma göre değiştiği için de düş-
man kıtlığı yoktur.
Bu kafaların geleneksel düşmanı 'so/cu/ar'dır.
Nerede ne yapsanız 'solcular'ın üstüne yıkarsınız,
olur biter. Bugün artık 'so/cu/ar'Avrupa'ya karşı
göstereceğiniz 'vitrin süsü 'dür. Susurluk olayının
sıkmtısı burada. Bu olayı kendi yarattığınız siste-
min içinde açıklamanız gerekiyor.
Siz, sağ politıkacılar; sızlersolcuları da harcadı-
nız, aydınları da harcadınız. bu ülkenin düşünen,
konuşan, yetişen ınsanlarını harcadınız. ama aynı
zamanda ülkücü gençleri de harcadınız. Umarım
bu gençter"de başiarından geçen bunca olaydan
sonra kendilerine düşman belletilen o insanların
'neden düşmanları olmadığını' anlamışlardır. On-
lann da düşmanı, bu insan kullanan, insan harca-
yan. sonra da insanları hurdaya çıkaran bu sömü-
rü düzenıdir.
Sağ ve sığ politıkacılar, sisteminiz ıflas etti.
Siz gene kabul etmeyeceksiniz. etmeyin.
Sızi besleyen. sizi semırten sistem iflas etti.
Bunu görenler her gün çoğalıyor.
Yanınızda bile, içinizde bile...
Yılmaz'a belge baskısı
'Herholdemüze
arşivine verecek'
• CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin dün
düzenlediği basın toplantısında terör \e
enflasyonun dolu dizgin >ükseldiğini söyledi.
Keskin. ANAP liden Yılmaz'ın elindeki
belgeleri açıklamaktan kaçındıSını savıındu.
ANK.ARA (Cumhuriyet
Bürosu)-CHP Genel
Sekreten Adnan Keskin.
hükümetin yolsuzlukları
ortaya çıkaramayacaöını.
ANÂP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz'ın da
elindeki bılgı ve belgeleri
açıklamaktan kaçındığını
belirtti.
Adnan Keskin. dün
düzenlediği basın
toplantısında. terör ve
enflasyonun dolu dizgin
yükseldiğini söyledi.
Susurluk olayının
Türkıye'de 2 güç kaynağı
bulunduğunu ortaya
çıkardığını belirten
Keskin. bunlardan birinin
anayasai çerçeve içinde
yer alan güç odağı.
diğerinin de yasalarda
yeri olmavan. dev letin
teşkilat şeması içinde
bulunmayan "silah
kullanan kamu görev lisi
sıfatını taşıyanlar"
olduğunu sav undu.
Türkiye'nin. hukuk
devletinde yaşanmama.M
gereken bir manzaray la
karşı karşıya
bulunduğunu vurgulayan
Keskin. şöyle konuştu:
"Bu korkunç manzaray ı,
hukuk dışıhğı iktidar.
ülkemizde hazmettirmeye
çahşıyor. Olayı
küçümseyerek
geçişdrmenin gayretini
ortaya koyuyor. Olayın
özünü, gerçek yönüne
ilişkin anlayişlar gözardı
edilerek. günlük
değeriendirmelerle.
suçlamalarla bu çarpıklık
daha rahatsız edici bir
aşamaya taşınmıştır."
Keskin. elinde bilgı ve
belge bulunduğunu
söyleyen Yılmaz'ın •
bunlan açıklamaktan
kaçındığını belirterek.
"Cambazı gösterip,
dummu kurtarmaya
çahşıyor. Siyasi prim
toplamay ı bu olaya
yaklaşımının ana ekseni
olarak kullanıyor.
Herhalde bilgileri,
belgelerL halka kapah bir
müzenin arşivine \ermeyi
düşünüyor" dedi.
Susurluk kazasından
sonra Başbakan
Necmettin Erbakan'ın
suskunluğunu koruyarak.
sorunu küçümsediğini
savunan Keskin. "iddia
sahiplerini ASALA'nın
a\ ukatı. kanun
kaçakçılarını da ulusal \
kahraman" olarak ,
niteleyen Başbakan ı
Yardımcısı ve Dışişlen ;
Bakanı Tansu Çiller'ın,
"olay ı başka bir zemine :
kay dırnıa telaşı içinde '•
olduğunu" söyledi.
Keskin. TEDÂŞve
TOFAŞ komisyonlannın
verdiği kararların. ;
Susurluk olay lannın •
TBMM'de oîuşturulan i
araştırma
komısyonlannca
çözülemey eceğini
gösterdığinı belirterek.
Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ve
TBMM Başkanı Mustafa
Kalemli'nin olaya el
kovması istenıini vineledi.