Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 4ARALIK 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ş<ehir Tiyatrolan, Sofokles'in 'Oidipus Oyunlan'nı ilk kez bir arada sahneliyor
Trajikomik bir çağda 'Oidipus'
DURGUN
2^*00 yıllık bir destansı öykii bu. Kah-
ramaııı, lanetli bir hanedanın en ünlü ki-
şisi. ^Anlatılan. iktidar oyunlannın, siya-
set afelakının ve erdemin sorgulandığı bir
ülkecâe egemen iken korkunç yazgısının
sonıucu kör bir ermişe dönüşen Oidi-
pus'un öyküsü.
KJ asik Yunan tragedyasının ünlü oyun
yazarn Sofokles'in 2500 yıl önce yazmış
olduğu 'Oidipus Oyunlan' adıyla bılinen
yapıta, 18 aralık çarşamba gününden baş-
layarak Istanbul Şehır Tiyatrolan Muhsin
Ertuğrul Sahnesi'nde perde açacak.
K.oınuk yönetmen CüneytTüreTin sah-
neye koyduğu oyunu Bedrvttin Tiıncel ve
Serra Yümaz Türkçeleştirdi. Sahne tasa-
nmını Ersin Satgat, giysi tasanmını Se-
vün Çandar. harekeı yönetimini Setçuk
Borak, müzik düzenlemesini Seüm Ata-
kan, dramaturjiyi ise Serra Yılmaz ger-
çekleştirdi.
Sofokles'in yazmış olduğu üç büyük
yapıt var. 'Kral Oidipus', 'Oidipus Kolo-
nos'ta" ve 'Antigon*'. Yunan mitolojisinın
trajik kahramanı Oidipus, dehşet vericı
yazgısıyla gerçekleşen bir dizi talihsiz o-
lay sonucu, kral babası Laios'un ölümü-
ne yol açar ve annesi olduğunu bilmedi-
ği kraliçe Iokaste ile evlenerek soyunun
egemeni olur. YıNar sonra ülkesinde ve-
ba salgını başlar. Kâhinler bu korkunç sal-
gının nedenini bulmak için önce kral La-
ids'un katilinin bulunması gerektiğini
söylerler. Gerçeğin peşine düşen Oidipus,
katilin kendisi olduğunu öğrenince göz-
lerini köreder...
Şehir Tiyatrolan Sofokles'in ünlü üç-
Iemesinden iki oyunu, 'Kral Oidipus' ile
"Oidipus Kok>nos'ta"yı ilk kez birlikte
sahneleyerek Türk tiyatro tarihinde bir
'ilk'i gerçekleştiriyor. 1947yılındaAnka-
ra Devlet Tiyatrosu, 1949 ve 1959'da Şe-
hir Tiyatrosu tarafından sahnelenen 'Kral
Oidipus'un yaşam serüveni bu kez birbü-
tün halinde izleyiciye sunuluyor. 'Oidi-
pus Oyunlan'nı sahneye koyan Cüneyt
Türel, iki yapıtı birlikte sahnelemeninka-
çınılmazlığından söz ediyor. "Şimdiye
Cüneyt Törel'in sahneye koyduğu oyunun başroilerini Avni Yaiçın ve Tomris İncer paylaşıvor.
Şehir Tiyatrolan Sofokles'in ünlü üçlemesinden iki oyunu, 'Kral Oidipus' ile 'Oidipus
Kolonos'ta'yı ilk kez birlikte sahneleyerek Türk tiyatro tarihinde bir 'ilk'i gerçekleştiriyor.
1947 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu, 1949 ve 1959'da Şehir Tiyatrosu tarafından
sahnelenen 'Kral Oidipus'un yaşam serüveni bu kez bir bütün halinde izleyiciye sunuluyor.
dek eksik kaldı bu öykii. Oidipus hikâye-
sieger "Kolonos'ta' bötümüile birlikte oy-
nanmazsa Sofokles ustanın ne demek is-
tediğini anlamak mümkün olmaz. Klasik
Yunan tiyatrosundan ömek olsun diye sa-
dece 'Kral Odipius' oynannıası biraz ko-
laya kaçmadır. Bugüne dek, klasik Yunan
tiyatrosunu Yunan müzesh miş. gibi sahne-
ye kııy mak eğib'mi doğdu \e bu yönüyle de
bu oyunun içindeki sorun her zaman gö-
zardı ediidi. Olav her defasında Freudven
bir yaklaşımla, babasını öldürmüş.ana-
sıyla evlenmiş bir adamın hikâyesi' ola-
rak algılandı. Oysa bu iki mun yan yana
geririldiğinde görülen odur ki, çok önem-
İi bir iktidar savaşını anlaür. Hele buna
Antigone'vi de eklerseniz, antik çağdan
bugüne göndermeler yapan. iktidar kav-
galannın, ahlak, erdem sorunun ve bir an-
lamda bilgi, güzeüik toplumsal estetiğin
çok ciddi şekilde öae çıkuğı görülür. Bü-
tün bunlar bir iktidar kavgasının içindey-
er alır. Ve ancak böyle sergilenirse bir an-
lam kazaıur."
Demokrasinin dünya siyasi arenasında
yeniden sorgulandığı ve demokratikleş-
me, insan haklan gibi insanlığın genelini
ilgilendiren sorunlann tartışıldığı birdö-
nemi yaşadığımız günlcrde Sofokles ı\e
buluşmak. onun yaşadığı çağda da de-
mokrasiyı, ınsan olma erdemini sıklıkla
vurguladığını düşünürsek bir rastlantı ol-
maktan çıkıp gerekliliğe dönüşüyor Tü-
rel'in deyişiyle. Oidipus'uerdemli kılan,
hiç kuşkusuz. kendisini yaralayacağını
bildiği halde gerçeğin peşinden koşması.
Ne yazık ki yola çıîoşı, içinden çıkılması
güç bir batağın tam ortasına düşmesiyle
eş zamanlıdır. Ancak ilginçolan, Türel'in
de vurguladığı gibi, Oidipus'un, krallığı-
nın erdemsizliğinde en büyük rolü oyna-
dığını öğrendikten sonra gözlerini kör
edip erdemin aydınlığını keşfetmesidir.
Sofokles'in, yaşadığı dönemin en önem-
li yazarlanndan biri olmasını da iktidann
çelişkilerini yansıtan politik kişiliğine
bağlıyor Türel.
Ancak Türel'in kaygısı o dönemi bugü-
ne taşırken bir antik cağ müzesi yaratmak
degil, Sofokles'in de gerisine giderek Oi-
dipus söylencelerinin çıktığı çağı anla-
maya çalışmak: "Böyle olunca son dere-
ce vahşi veacunasız bir iktidar kavgasının
sergilenmesi haline dönüştü oyun, ki ben
de bunu amaçlamışöm. Tıpkı bugün ge-
nel olarak dünyada, özel olarak Türki-
ye'deyaşananlargibi.'" Türel, güncel olay-
lann birebir göndermelerinden kaçındık-
lannı belirtmeyi gerekli buluyor ancak
oyuna 'anlayana sivri sinek saz, anlama-
yana davul zurna az' esprisi içinde yak-
laştığını da ekliyor.
'Oidipus Oyunlan'nın, klasik traged-
yalar çağını geride bıraktığımızı düşünen-
lere söyleyecekleri var. Bu anlamda, kla-
sik tragedyanın 21. yüzyıl eşiğindeki ti-
yatro izleyicisiyle buluşmasını Türel şöy-
le değerlendiriyor: "Tragedya çağı aşıl-
mış bir çağ degil. Bugün tragedyaya belki
biraz da komedi eklendi ve günümüzde
artık trajikomik bir çağı yaşıyonız. Deği-
şir gibi görünen, insanın değişmeyen özü-
nün ifadesL"
Sofokles, bir biçimde iktidara gelmiş
insanın o iktidara layık olma savaşmı ko-
nu alıyor. Sonuçlannın kendisini tahrip
edeceğini bildiği halde, kişinin bir gerçe-
ğin peşinde koşma tutkusundan yola çı-
karak gerçek iktidara ancak erdemle eri-
şilebileceğinin altını çizen bir oyun 'Oi-
dipus
1
. Günümüz politikacılannın Sofok-
les'ten öğreneceği daha çok ders var.
LaGala,
Hindistan'da
Id Çingene
kültürünü
yansıtan
dansçılarla
da çalışıyor.
' Sokak tiyatrosu
bir yaşam tarzı'
Kültür Servisi - Dünya üzerindeki
farklı kültürleri bir araya getirerek ortak
sanat projeleri üreten La Gala Internati-
onale Kulturprojekte, önümüzdeki yıl
Türkiye'de gerçekleştirilecek bir proje-
nin çalışmalanna başladı.
1993 yılında Almanya'nın Köln ken-
tinde AnnetteMefc ve Cem Türkantos ta-
rafından kurulan La Gala, bu kez binler-
ce yıl farklı kültürlerin buluşma kavşagı
olmuş, 'İpek Yolu'ndan hareketle tarihi
günümüze taşıyacak bir sokak tiyatrosu
oluşturmayı amaçJıyor. Projenin hazırlı-
ğını, lspanyol Katalan Sokak Tiyatrosu
Artristras ile birlikte sürdüren La Gala,
Türk kültürünü ve Türk sanatçılannı
Türkiye'de ve yurtdışında düzenlenecek
festivallere taşıyacak. Türk kültürünü
araştırmak üzere ls-
tanbul'da bulunan
La Gala'nın kurucu-
lan Cem Türkantos,
Annette Meis ve
Aftristras Sokak Ti-
yâtrosu'ndan Qu-
ique Alcantaia ile
Lola CoU öncelikle
Istanbul'u tanıyarak
işe başlamışlar. Bu-
radaki günlerini ca-
mileri ve tarihi me-
kânlan gezip incele-
yerek geçiren toplu-
luk. ortaya çıkaçak
rejideTürk folkloru
üzerine uzman araş- "^m
~~~~~~~~~"
tırmacılann desteğine de başvurmak is-
tiyor Istanbul'da bulunduklan süre bo-
yunca projede yer alac'ak 12 Türk oyun-
cu ve dansçıyı belirleyecek olan La Ga-
la, provalara Bodrum'da başlayacak. ls-
ianbul Havayollan. Türk Nokta Net ve
World Class Fitness Center'ın da des-
teklediği projeninin dünya prömiyeri ni-
san ayında Türkiye'de yapılacak.
La Gala. önümüzdeki yildan başlamak
üzere iki yıl boyunca çeşitli festivallere
katıîması planlanan 'İpek Yolu' projesi-
ni oluştururken Brezilya ve Afrika Ton-
go'da gerçekJeştirdikleri gösterileri mo-
del almış. Tıpkı buralarda gerçekleştir-
dikJeri gösterilerde olduğu gibi. adeta bir
karnaval havasında olması planîanıyor
' İpek Yolu' projesinin. Dünyamn hemen
her ülkesinden sokak tiyatrosu yapan
grupiarla birlikte çalışan La Gala'nın
gösterilerinde büyük figürler. masklar.
•Tarihi 'İpek Yolu'ndan
hareketle bir sokak tiyatrosu
projesi oluşturmayı
amaçlayan La Gala
Internationale
Kulturprojekte, İspanyol
Katalan Sokak Tiyatrosu
Artristras ile birlikte
başlattığı projede Türk
kültürünü ve sanatçılannı
Türkiye'de ve yurtdışında
düzenlenecek festivallere
taşıyacak.
otantik kostümler ve canlı müziklere
yer verildiğini anlatan ve şimdiye dek
katıldıklan festivallerden örnekler gös-
teren Annette Meis ise tüm bu hazırlık-
lan yaparken konusunda ozman insan-
larla çalıştıklannı belirtiyor. "Türkkül-
türü üzerine yıllardır çahşmı; arkadaşla-
nınız var. Bu proje> i oluştururken hiçbir
zaman hayal gücümüzü, fantezjlerbnizi
kullanmadık. Gelenekse) kıvafetieri çi-
zen Lola CoU bu ise yıüannı vermiş biri.
Türk sanatlan konusunda uzman."
Projenin oluşumunu sağlayan Cem
Türkantos ise 'İpek YoluOrientalSokak
Gösterisi'nin bir başka boyutuna dikkat
çekiyor. "Türkiye'de sokak tiyatrosu ge-
lenegi yok.Örneğiıı Tiyatro Festivali'nde
yurtdışuıdan gelen topluluklann gosteri-
_ ^ ^ _ _ _ ı ^ _ _ _ ^ leri yer alıyor. Bizim
amacımız Türki-
ye'de bir sokak tiyat-
rosu yaratmak." So-
kak tiyatrosunun bir
yaşam biçimi oldu-
ğunu söyleyen Tür-
kantos, 1997 yılında
20. kuruluşyıldönü-
münü kutlayacak
Artristras Tiyatro-
su'nu örnek göstere-
rek "Bu işi yıllardır
yapan topluluklar
var. Artik onlar için
bir yaşam tarzı ol-
muş sokak gösterile-
—•"^—^—^
l
-
>
ri. Çünkü sokak ti-
yatrosu dirsek teması gibidir. Siz de izie-
yicilerden birisiniz: izleyiciler de sizden
birL"
Türkantos ve Meis, Türkiye'de düzen-
lenen Assos Gösteri Sanatlan Festiva-
li'ni de izlemiş ve festivalin sorumlulu-
ğunu üstlenen Hüseyin Kaürcıoğlu ile de
tanışmışlar. Assos'ta gösterilerin mekân-
la bütünleşmiş olarak gerçekleştiriJme-
sini heyecanla karşılıyor ve yapmak is-
tediklerinin buna benzer olduğunu ekli-
yorlar. Buluşmak istedikleri seyirci kit-
lesinin özellikle Türk kültürünü tanıma-
yan yabancılar olduğunu belirten Tür-
kantos ve Meis, daha şimdiden yurtdışın-
dan çok sayıda festivalden teklif almış-
lar. Halen dansçı ve oyuncu araştirması-
nı sürdüren topluluk, projeye katılmak
isteyenlere kapılannın açık olduğunu be-
lirtiyor. tlgilenenleriçin telefon: (0 212)
260 08 78.
Sarkis'le 'Çaylak Sokak' üzerine görüşme
4
Kökü şekle dönüştürmek9
NEC1Y1İ SONIVIEZ
BERLİN -1976 yılında Varük Sadıkoğ-
lu ve Rabia Çapa tarafından kurulan Maç-
ka Sanat Galerisi. bugünlerde 20. kuruluş
yılını kutluyor. Çağdaş Türk sanatının ge-
çirdıği gelişim çizgısi içinde. düzenlediği
sergileriyle gündemi oluşturan ve önemli
sanatçılann "ilk sergiJerini' açarak gelece-
ğe yönelik cesaretli atılımlan göze alan bu
galerinin tartışılması gereken etkinliklen
arasında resim, heykel gibi tekniklerden
farklı olan üç boyutlu arayışların tanıtılma-
sı, Türk izleyicisinin yeni sergileme form-
lanna alıştınlması için 'çaba göstermesi'
önemli bir yer tutar.
Bu konuda hem galerinin etkinlik süre-
cinde hem de çağdaş sanat tarihimizde ay-
ncahklı biryeresahipolan 'Çavlak Sokak'
sergisi. Sarkis tarafından 1986 yılında
Maçka Sanat Galensf nde açılmıştı. 'Ça>-
lakSokak'sergisini ıçerdıği birçok özellik-
ten ötürü bir tür 'milat noktası' olarak ele
almak yanlış olmayacaktır.
Sarkis'le 12 Ocak 1996'da Berlin'de
'Çaylak Sokak' üzerine konuşurken ayak-
kabılanmızı çıkarmış ve Sarkis'in Galerie
Gebauer und Günther'de açtığı 'Brennen-
des K' (Yanan K) isimli serginin üzennde
bağdaş kurmuşonıruyorduk. Bu sergi hak-
kında yazdığım yazı. bu gazetede 'Kalbi-
mizde Ateşin Parîadığı Anlar' başlığı altın-
da 14 Şubat 1996'da vayımlandı. Aradan
on yıl geçtikten sonra 'Çaylak Sokak'hak-
kında konuşurken amacım böyle bir sergi
açmaya karar veren Varlık ve Rabia kardeş-
lerinsanatçıylaolanilişkisinitanımlamak.
sergi öncesinde yaşanan kimi 'anlan', kı-
sacası serginin belleğini tekrar gündeme
getirmekti.
- Rabia Çapa ile nasü, nerede tanıştınız?
SARKİS-Galiba!982'deParis'ekarde-
şi \'arlık'la birlikte geldiler. O zamana dek
bana Türkiye'de yıllar yılı hiçbir yerden
sergi teklifi gelmemişti. Onlar bir yerden
duymuşlar ismimi ve beni ziyarete geldi-
ler. Sonra iş ciddiye dönüştü. Durum şu,
sen 1964'te İstanbul'dan aynlmışsın ne
göstereceksin. neyi anlatacaksm? Onun
için önce 1984'te 'Serko imzalı guvaşlar'
sergisini açtık. Bunlar benim İstanbul'dan
aynlmadan az önce yaptığım işlerdi. Yani
kapıyı açıyorsun, geriye gidiyorsun. On-
dan sonra Varlık. galeriden aynldı. Guvaş
sergisinden sonra onu görmedim. Rabia ile
birlikte çalışmaya başladık.
-1986'daaçnğmız'Çaylak Sokak' sergi-
sinin dostluğa dayab bir ilişki sonucu oluş-
tuğu kesin. Özellikle 'sergi öncesi' düşün-
celerinizi, duygulannızı merak etmişimdir
bep. Çünkü otobiyografık özelltğt, sizin ken-
dinizJe. geçmişinizle hesaplaşmanızın ağır
• 'Çaylak Sokak* sergisi,
Sarkis tarafından 1986
yılında Maçka Sanat
Galerisi'nde açılmıştı.
'Çaylak Sokak' sergisini
içerdiği birçok özellikten
ötürü bir tür 'milat noktası'
olarak ele almak yanlış
olmayacaktır.
b&süğı bir sergjydi bu.
SARKİS - Rabia ile dostiuğumuz zen-
ginleşti ve kavramlar doğdu: Iş nasıl olu-
şur, müzik nasıl oluşur, sergi nasıl kurulur
gibi. Bütün bunlar o zamanki tutkulanm-
la, yani enstalasyonla. Tarkovski ile ilişki-
lerimle. müzıkle \e Sevim Burak'Ia olan
ilışkilerimleçerçevelendi. O zaman Sevim
ölmüştü. Hem dayımı. hem amcamı. hem
teyzemi, hem babamı düşünerek 'Çaylak
Sokak'ı kurdum.
- Buna paraiei olarak cesaretii bir tavn
da vardı bu serginin. Cesaret elbette herke-
se göre farklı olarak tanımlanabilir. O ser-
giyi gördüğümde on sekiz yaşındaydım ve
hayabmda resim. heykel dışında nesnelerin
bir gafcride sergilendigini görmenıiştim. O
\ ü/den bu sergi bana bepcesaretli.gözüpek
gelmiştir.
SARKİS - 'Çaylak Sokak'ın cesaretle
pek işi yoktu. Yapmak istiyorsun ve yapı-
yorsun. Belki benim en doğal tarafım odur.
Bir dürtü vardır ve ben bu dürtünün hesa-
bını yapmam, şeklini araştınnm. Onu çı-
kannm. Bu acaba böyle olursa nasıl olur,
nasıl anlaşıhr diye düşünmem. Bu sergiyi
Rabia'ya anlattım, böyle böyle bir şey dü-
şünüyorum diye. Müthiş heyecanlandı. O
heyecanı çok güzeldi. Biz başka bir ritim-
leçalıştık. Serginin bir haftasını sadeceha-
zırlığa ayırdık ve 'Çaylak Sokak'ın hazır-
lık devresini çok iyi yaşadık.
-Caliba sergideki objeieri de beraber ga-
leriye getirmişsiniz. Rabia Çapa bunu son
derece heyecanla anlaör. Küvetin galeriye
taşınması mesela?
SARKİS - Evet bu doğru. Serginin ha-
zırlanışı son derece zevkli, dostça, heye-
canlı geçti. Son derece sıcak bir çalışma
temposunda kardeşçe çalıştık. Çok konuş-
tuk. Öyle tahmin ediyorum ki bu, serginin
üzerinde de önemli bir etki yarattı. Benim
orada Se\im'egöndermelerim, kendi geç-
mişim. İstanbul'dan aynlmışsın, yıllar son-
ra geliyorsun. Ama orada şu ortaya çıktı ki,
ben istanbul'dankopmuşdeğilim. Yarübu,
kökü şekledönüştürmekoluyor.Tabii sıcak
ve soğuk öğelerle, su ile ışıkla. O sergide
Rabia ile olan arkadaşlığımız doğdu. Ra-
bia müthiş heyecanlandı ve orada yeni bir
çalışma tarzı keşfetti.
- Bir de 'Çaylak Sokak'ın Rabia Ça-
pa'vla birlikte çıktığı uzun bir yokuluğu
var. 1989'da Paris'te Georges Pompidou
Kültür Merkezi'ndeaçılan 'Magicien de le
Terre' sergisinde 'Çaylak Sokak'uı bire bir
modeli tekrar kunılarak sergilenmişti.
SARKİS -Pompidou'daOsmanlı elbise-
leri. takılanyla Rabia adeta bir kraliçe gibi
duruyordu. 'Çaylak Sokak', Paris'te gale-
rinin mekânıyla birlikte bir bütün olarak
sergilendiğinde karakteristik özelliklerini
kaybetmeden yeni bir boyuta girmiş olu-
yordu. Paris'e geldikten sonra, 'ÇaylakSo-
kak',taşıdığı özelliklerden ötürü benim dı-
ğer sergilerime giımedi. Yani şimdiye ka-
dar girmek istemedi, konuşmak istemedi.
Tek başınaolmayı tercih ediyor. Bu da gös-
teriyor ki, benim birtakım işlerim lstan-
bul'a çok bağlı yaşıyorlar. Çünkü ona na-
sıl yaklaşmak gerektiğini bilmem gereki-
yor, bir de onu yaşatan insanı bulmak la-
zım. Rabia'nın böyle şeylere müthiş kabi-
liyeti, duyarlılığı vardır. Sıcaklık kavTamı-
nı çok iyi yaşar ve yaşatır. Bu sıcaklık, in-
sanlardaki çağdaş sanata karşı olan soğuk-
luğu da kıran bir olgu. Rabia'nın içgüdü-
sü, algılayışı bu tür bir sıcaklığa son dere-
ce müsait.
- Son olarakşunu sormakistiyorum. Ra-
bia Çapa'yı düşündüğünüzde akhnıza ge-
len ilk imgeter neler oluyor?
SARKİS-Istanbul. Istanbul'u Rabia'sız
düşünemiyorum.
Anburnu anısına düzenlenen ödüller bu yıl altı dalda verilecek
Orhon Mıırat Anburnu OdüfleriKültür Servisi - Şair ve sine-
macı Orhon Murat Anburnu
anısına düzenlenen geleneksel
Anburnu Ödülleri'nin sekizin-
cisi bu yıl 6 dalda venlecek.
Salih Bolat Abdülkadir Bu-
dak, Şükrü Erbaş, Ahmet Er-
han ve Turgay Fişekçi'nin se-
çici olduğu 'Şİir Kitabı' dalın-
da ödül, 10 Nisan 1996 tari-
hinden sonra yayımlanan şiir
kitaplan arasından seçilecek
kitaba verilecek.
Hüseyin Alemdar, Ali Asker
Barut, Ğültekin Emre, Enver
Ercan ve Velda Karataş'tan
oluşan seçici kurul ise 'Yayım-
lanmamış Şiir Kitabı' dalında
kitap bütünlüğü taşıyan dosya-
ları değerlendirecek. 'L'zun
Metrajlı Fihn'seçici kurulu ise
Serap Akso\, Ümit Elçi, küçük
İskender. .Vİeral Oğuz, Cemal
Şan'dan oluşuyor. Seçici ku-
rul, bu dalda 1996 yapımı
filmler arasından ilk üçünü be-
lirleyecek. Aynca. 'Jüri Özel
ÖdüJleri'yanında, bu yıl yitir-
digimiz Aüye Rona adına iki
adet 'En İvi Yardımcı Kadın
Oyuncu Jüri Özel Ödülü' ve-
rilecek. 'Kısa Metrajlı Film'
dalının Tank Akan, Orhan
Oğuz, Şerif Sezer, Alin Taşçı-
yan, Atıf Yılmaz'dan oluşan
seçici kurulu ise 1 dakika ile sı-
nırlandınlmış konulu filmleri
değerlendirecek. Necmettin
Çobanoğlu, Özcan Karabulut,
Ibrahim Karaoğlu, Macit Ko-
per ve Zeki Ökten'den oluşan
'L'zun Metrajh FUm Öyküsü'
seçici kurulu da sinematogra-
fik özellikler taşıyan, 5 dakti-
lo sayfasını aşmayan öyküleri
değerlendirecek.
18x24 cm ölçülerinden kü-
çük olmayan siyah-beyaz bas-
kılann yarışacağı 'Fotoğraf
dalının seçici kurulu ise Merih
Akoğul, Nevzat Çalar, Orhan
Cem Çetin, Sadık Demiröz ve
Bennu Gerede'den oluşuyor.
Yarışmaya son katılım tari-
hi lOMart 1997 olarak belir-
lendi. Katılımcılann yapıtlan-
nı, 'Anburnu Ödülleri Sadri
Alışık Sokak No: 27/3 Beyoğlu
-İstanbul' adresine ulaştırması
gerekiyor.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Mutsuz Azınlıktan
Biri Olmak...
Kurulu düzenin üstüne çekilmiş giz perdesini
aralamaya başladığımız zaman ayırdına varıyoruz
mutsuz azınlıktan biri olduğumuzun.
Acılann dünyayı değiştirme istencine dönüştü-
ğü yerdeyizdir artık.
Belki, yazgılarını eylemleriyle yaratanlara özen-
mekle başlayan kendini arama süreci bu.
Belki, içimizdeki insana inanmanın ilk aşaması.
Sait Faik'imizi 1930'luyıllarda 'Semaver', 'Bir-
takım Insanlar', 'Şahmerdan'gibi mutsuz çoğun-
luğun öykülerini yazmaya mecbur eden güç ne-
reden, nerelerden geliyordu?
Tepkilerden mi? Sorgulama gereksinimini şiirle,
yazıyla karşılama umudundan mı?..
Mutlu azınlıktan birileri gibi olmak varken; mut-
suz çoğunluğun yanında olmak.
Fethi Naci'nin 'Peşat Nuri'nin Romancılığı' (*)
adlı yapıtında dikkatimi çekmişti.
Ahmet Hamdi Tanpınar 'Miskinler Tekke-
s/'nden söz ederken Reşat Nuri için "O, Türkçe-
nin ortasında geniş bir sevgi ve şefkat ürpertisi i-
di" demiş.
Mutsuz azınlığın yanında olabilmenin ilk koşu-
lu bu sevgi ve ürpertinin belirlediği duyarlıktır, di-
yemez miyiz?..
Reşat Nuri kırk yıl önce yaşamını noktaladığı
zaman kurulu düzenin giz perdesi arkasına gizle-
nen devletliler, Demokrat Parti kimliğinde Aziz
Nesin'den Asım Bezirci'ye, Kemal Tahir'den
Hasan Izzettin Dinamo'ya kadar onlarca aydını,
sanat adamını 6-7 Eylül'de utanmadan -istikla!
Caddesi'ndeki mağazalan talan ettikleri savıyla-
sıkryönetim mahkemelerinde yargılatıyordu.
Bırakınız yurt yönetimi ahlakını, sevgiden, in-
sanca duyarlıklardan yoksun bireyler rastlantıyla
buluşmuyorlar iktidarlarda.
Geçmişte de günümüzde de onlan mutsuz ço-
ğunluğun üstünde güç durumuna getiren toplu-
mun yasalan değil, geleneksel üretim ilişkilerinin
sürüp gitmesidir.
insan haklannın temel ilkelerine ters düşülmesi
de bu ilişkilere bağlı.
Sevgisizliğin son aşaması sayabileceğimiz top-
lumsal kirlenmenin simgesi olan işkence de ka-
ranlıkta adam öldürmeler de...
Bu pisliğe karşı mutsuz çoğunluğun bilinç ışığı,
Tanpınar'ın Reşat Nuri romanında saptadığı insa-
na özgü vazgeçilmezlikler kuşkusuz.
Sözünü ettiğim kitabında Reşat Nuri'nin roman-
lanndaki sevgi ve iyilik öğelerine değinirken diyor
ki Naci:
'Sevgi ve şefkat', Reşat Nuri'nin romanlannda
söz olarak, öğüt olarak kalmaz. 'İyilik' olarak, 'da-
yanışma'olaraksomutlaşır. iyiliketkiler bizi, kötü'
lüğe kızar geçeriz.
'Çalıkuşu'ndaki kişilerin büyük çoğunluğu san-
ki yalnızca 'iyilik etmekiçin' girmişlerdir romana.
Ve burada Türk halkmın ahlaki değerteri, o 1950
öncesinin 'eski mahalle ahlaki' çıkar karşımıza.
Sevgiye, şefkate, yardımlaşmaya dayanan 'ma-
halle ahlaki'. Oysa 1950'de başlayan 'Küçük
Amerika' olma hevesi, 1980'den sonra 'vahşi ka-
pitalizm'e dönüşmüş, tek değer ölçütü -bu geliş-
meler sonucu- 'para' olmuştur.
Yaz/nın ilk tümcesini değiştirerek yazmak geli-
yor içimden:
İyi ki kurulu düzenin giz perdesini aralama gü-
cümüz var.
iyi ki mutsuz azınlık loncasından kopmayanla-
nmız eksilmiyor.
(*) Fethi Naci, Reşat Nuri'nin Romancılığı, Oğ-
lak Yayıncılık, I.bas. 1995)
Tiyatro örgütlerinden tepki
^Sanatçı haklan
yok ecfilemez'
Kültür Servisi - Geçen
günlerde Bakırköy Beledi-
ye Tiyatrolan'nda görevli
12 kadrolu sanatçının tiyat-
rolanndan uzaklaştınlması
nedeniyle Tiyatro ve TV
Yazarlan Demeği Genel
Başkanı Recep Bilginer,
Tiyatro Eleştirmenleri Bir-
liği Genel Başkanı Zeynep
Oral, Tiyatro Oyunculan
Derneği Genel Başkanı
Ahmet Gülhan, İstanbul
Şehir Tiyatrolan Sanatçı-
lart Demeği Genel Başka-
nı Hamit Akınlı ve Devlet
Tiyatrolan Opera ve Bale-
si Çalışanlan Yard. Vakfı
Genel Başkanı Tamer Le-
vent "Sanatçı Haklan Yok
Edilemez" başlıklı ortak
bir basın açıklamasıyla
tepkilerini dile getirdiler.
Basın açıklamasının oriji-
nal metnini yayımlıyoruz:
Türkiye'nin Devlet Ti-
yatrolan ve İstanbul Şehir
Tiyatrolan ile birlikte üç
ödeneklı tiyatro kurulu-
şundan biri olan Bakırköy
Belediye Tiyatrolan, kaygı
uyandıncı gelişmelere sah-
ne oluyor. Kurumun 12
kadrolu sanatçısı, hukuk
dışı yollar izlenerek sahip
olduklan yasal güvenceler
hiçe sayılarak tiyatrolann-
dan uzaklaştınlmaya çalı-
şılıyor. Yerel yönetim, bel-
ki yanlış yönlendirmeler
sonucu, Türkiye'nin tiyat-
ro hayatına yapılan bu bü-
vük ve onurlu katkıyı geri
almak istiyor. Bugün, 12
sanatçısını hukuk dışı yol-
larla tiyatrodan uzaklaştır-
mak isteyen yerel yönetim,
befki farkında bile olma-
dan, ülke tiyatrosu için son
derece tehlikeli bir geliş-
menin kapısını açıyor. Bi-
linmelidirki Bakırköy Be-
lediye Tiyatrolan'nın tas-
fiye etmek istediği 12 sa-
natçı 657 sayılı De\ let Me-
murlan Kanunu'na bağlı
olarak çalışmaktadır. Bi-
linmelidirki bu yasayla gü-
vence altına alınmış hakla-
n, 12 sanatçıyı her türlü
keyfi tutuma karşı koru-
maktadır.
Bakjrköy Belediyesi yö-
neticileri, 12 Eylül askeri
darbesı ertesınde, İstanbul
Şehir Tiyatrolan 'nda yaşa-
nan sanatçı kıyımının so-
nuçlannı dikkatle incele-
melidir. İstanbul Şehir Ti-
yatrolan'nda, sıkıyönetim
uygulamasıyla tiyatrola-
nndanuzaklaştınlan41 sa-
natçı, mahkeme karanyla
geri dönmüş; Şehir Tiyat-
rolan, sonuçlan uzun za-
mana yayılan bir yara al-
mıştu. Sanat ve kültür alan-
lannda büyük güçlüklerle
elde edilen kazanımlar, en
küçük aynntısına vannca-
ya, korunmalı gözetilmeli-
dır.
Sayın Bakırköy Beledi-
ye Başkanı. yerel yönetici-
ler:
Hiçbir politikacı, politi-
ka yaptığı coğrafyanın sa-
natıyla mücadele ederek
kalıcı bir başan elde ede-
mez. Yann kaybetmemek
için bugün sanatçılannızla
banşın. Tiyatro sanatından
alacağmız pek çok ders var.
Kendinizden tiyatroyu
esirgemeyin. Biz aşağıda
imzası bulunan tiyatro
meslek kuruluşlan. Bakır-
köy Belediye Tiyatrolan
kadrolannın budanmasına
yönelik bu tür girişimlerin
karşısında kararlı biçimde
duracağımızı \ e 12 sanatçı
arkadaşımızın hak arama
mücadelesinin ısrarlı ta-
kipçisi olacağımızı duyu-
ruyoruz.