04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 4ARALIK 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Ş<ehir Tiyatrolan, Sofokles'in 'Oidipus Oyunlan'nı ilk kez bir arada sahneliyor Trajikomik bir çağda 'Oidipus' DURGUN 2^*00 yıllık bir destansı öykii bu. Kah- ramaııı, lanetli bir hanedanın en ünlü ki- şisi. ^Anlatılan. iktidar oyunlannın, siya- set afelakının ve erdemin sorgulandığı bir ülkecâe egemen iken korkunç yazgısının sonıucu kör bir ermişe dönüşen Oidi- pus'un öyküsü. KJ asik Yunan tragedyasının ünlü oyun yazarn Sofokles'in 2500 yıl önce yazmış olduğu 'Oidipus Oyunlan' adıyla bılinen yapıta, 18 aralık çarşamba gününden baş- layarak Istanbul Şehır Tiyatrolan Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde perde açacak. K.oınuk yönetmen CüneytTüreTin sah- neye koyduğu oyunu Bedrvttin Tiıncel ve Serra Yümaz Türkçeleştirdi. Sahne tasa- nmını Ersin Satgat, giysi tasanmını Se- vün Çandar. harekeı yönetimini Setçuk Borak, müzik düzenlemesini Seüm Ata- kan, dramaturjiyi ise Serra Yılmaz ger- çekleştirdi. Sofokles'in yazmış olduğu üç büyük yapıt var. 'Kral Oidipus', 'Oidipus Kolo- nos'ta" ve 'Antigon*'. Yunan mitolojisinın trajik kahramanı Oidipus, dehşet vericı yazgısıyla gerçekleşen bir dizi talihsiz o- lay sonucu, kral babası Laios'un ölümü- ne yol açar ve annesi olduğunu bilmedi- ği kraliçe Iokaste ile evlenerek soyunun egemeni olur. YıNar sonra ülkesinde ve- ba salgını başlar. Kâhinler bu korkunç sal- gının nedenini bulmak için önce kral La- ids'un katilinin bulunması gerektiğini söylerler. Gerçeğin peşine düşen Oidipus, katilin kendisi olduğunu öğrenince göz- lerini köreder... Şehir Tiyatrolan Sofokles'in ünlü üç- Iemesinden iki oyunu, 'Kral Oidipus' ile "Oidipus Kok>nos'ta"yı ilk kez birlikte sahneleyerek Türk tiyatro tarihinde bir 'ilk'i gerçekleştiriyor. 1947yılındaAnka- ra Devlet Tiyatrosu, 1949 ve 1959'da Şe- hir Tiyatrosu tarafından sahnelenen 'Kral Oidipus'un yaşam serüveni bu kez birbü- tün halinde izleyiciye sunuluyor. 'Oidi- pus Oyunlan'nı sahneye koyan Cüneyt Türel, iki yapıtı birlikte sahnelemeninka- çınılmazlığından söz ediyor. "Şimdiye Cüneyt Törel'in sahneye koyduğu oyunun başroilerini Avni Yaiçın ve Tomris İncer paylaşıvor. Şehir Tiyatrolan Sofokles'in ünlü üçlemesinden iki oyunu, 'Kral Oidipus' ile 'Oidipus Kolonos'ta'yı ilk kez birlikte sahneleyerek Türk tiyatro tarihinde bir 'ilk'i gerçekleştiriyor. 1947 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu, 1949 ve 1959'da Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelenen 'Kral Oidipus'un yaşam serüveni bu kez bir bütün halinde izleyiciye sunuluyor. dek eksik kaldı bu öykii. Oidipus hikâye- sieger "Kolonos'ta' bötümüile birlikte oy- nanmazsa Sofokles ustanın ne demek is- tediğini anlamak mümkün olmaz. Klasik Yunan tiyatrosundan ömek olsun diye sa- dece 'Kral Odipius' oynannıası biraz ko- laya kaçmadır. Bugüne dek, klasik Yunan tiyatrosunu Yunan müzesh miş. gibi sahne- ye kııy mak eğib'mi doğdu \e bu yönüyle de bu oyunun içindeki sorun her zaman gö- zardı ediidi. Olav her defasında Freudven bir yaklaşımla, babasını öldürmüş.ana- sıyla evlenmiş bir adamın hikâyesi' ola- rak algılandı. Oysa bu iki mun yan yana geririldiğinde görülen odur ki, çok önem- İi bir iktidar savaşını anlaür. Hele buna Antigone'vi de eklerseniz, antik çağdan bugüne göndermeler yapan. iktidar kav- galannın, ahlak, erdem sorunun ve bir an- lamda bilgi, güzeüik toplumsal estetiğin çok ciddi şekilde öae çıkuğı görülür. Bü- tün bunlar bir iktidar kavgasının içindey- er alır. Ve ancak böyle sergilenirse bir an- lam kazaıur." Demokrasinin dünya siyasi arenasında yeniden sorgulandığı ve demokratikleş- me, insan haklan gibi insanlığın genelini ilgilendiren sorunlann tartışıldığı birdö- nemi yaşadığımız günlcrde Sofokles ı\e buluşmak. onun yaşadığı çağda da de- mokrasiyı, ınsan olma erdemini sıklıkla vurguladığını düşünürsek bir rastlantı ol- maktan çıkıp gerekliliğe dönüşüyor Tü- rel'in deyişiyle. Oidipus'uerdemli kılan, hiç kuşkusuz. kendisini yaralayacağını bildiği halde gerçeğin peşinden koşması. Ne yazık ki yola çıîoşı, içinden çıkılması güç bir batağın tam ortasına düşmesiyle eş zamanlıdır. Ancak ilginçolan, Türel'in de vurguladığı gibi, Oidipus'un, krallığı- nın erdemsizliğinde en büyük rolü oyna- dığını öğrendikten sonra gözlerini kör edip erdemin aydınlığını keşfetmesidir. Sofokles'in, yaşadığı dönemin en önem- li yazarlanndan biri olmasını da iktidann çelişkilerini yansıtan politik kişiliğine bağlıyor Türel. Ancak Türel'in kaygısı o dönemi bugü- ne taşırken bir antik cağ müzesi yaratmak degil, Sofokles'in de gerisine giderek Oi- dipus söylencelerinin çıktığı çağı anla- maya çalışmak: "Böyle olunca son dere- ce vahşi veacunasız bir iktidar kavgasının sergilenmesi haline dönüştü oyun, ki ben de bunu amaçlamışöm. Tıpkı bugün ge- nel olarak dünyada, özel olarak Türki- ye'deyaşananlargibi.'" Türel, güncel olay- lann birebir göndermelerinden kaçındık- lannı belirtmeyi gerekli buluyor ancak oyuna 'anlayana sivri sinek saz, anlama- yana davul zurna az' esprisi içinde yak- laştığını da ekliyor. 'Oidipus Oyunlan'nın, klasik traged- yalar çağını geride bıraktığımızı düşünen- lere söyleyecekleri var. Bu anlamda, kla- sik tragedyanın 21. yüzyıl eşiğindeki ti- yatro izleyicisiyle buluşmasını Türel şöy- le değerlendiriyor: "Tragedya çağı aşıl- mış bir çağ degil. Bugün tragedyaya belki biraz da komedi eklendi ve günümüzde artık trajikomik bir çağı yaşıyonız. Deği- şir gibi görünen, insanın değişmeyen özü- nün ifadesL" Sofokles, bir biçimde iktidara gelmiş insanın o iktidara layık olma savaşmı ko- nu alıyor. Sonuçlannın kendisini tahrip edeceğini bildiği halde, kişinin bir gerçe- ğin peşinde koşma tutkusundan yola çı- karak gerçek iktidara ancak erdemle eri- şilebileceğinin altını çizen bir oyun 'Oi- dipus 1 . Günümüz politikacılannın Sofok- les'ten öğreneceği daha çok ders var. LaGala, Hindistan'da Id Çingene kültürünü yansıtan dansçılarla da çalışıyor. ' Sokak tiyatrosu bir yaşam tarzı' Kültür Servisi - Dünya üzerindeki farklı kültürleri bir araya getirerek ortak sanat projeleri üreten La Gala Internati- onale Kulturprojekte, önümüzdeki yıl Türkiye'de gerçekleştirilecek bir proje- nin çalışmalanna başladı. 1993 yılında Almanya'nın Köln ken- tinde AnnetteMefc ve Cem Türkantos ta- rafından kurulan La Gala, bu kez binler- ce yıl farklı kültürlerin buluşma kavşagı olmuş, 'İpek Yolu'ndan hareketle tarihi günümüze taşıyacak bir sokak tiyatrosu oluşturmayı amaçJıyor. Projenin hazırlı- ğını, lspanyol Katalan Sokak Tiyatrosu Artristras ile birlikte sürdüren La Gala, Türk kültürünü ve Türk sanatçılannı Türkiye'de ve yurtdışında düzenlenecek festivallere taşıyacak. Türk kültürünü araştırmak üzere ls- tanbul'da bulunan La Gala'nın kurucu- lan Cem Türkantos, Annette Meis ve Aftristras Sokak Ti- yâtrosu'ndan Qu- ique Alcantaia ile Lola CoU öncelikle Istanbul'u tanıyarak işe başlamışlar. Bu- radaki günlerini ca- mileri ve tarihi me- kânlan gezip incele- yerek geçiren toplu- luk. ortaya çıkaçak rejideTürk folkloru üzerine uzman araş- "^m ~~~~~~~~~" tırmacılann desteğine de başvurmak is- tiyor Istanbul'da bulunduklan süre bo- yunca projede yer alac'ak 12 Türk oyun- cu ve dansçıyı belirleyecek olan La Ga- la, provalara Bodrum'da başlayacak. ls- ianbul Havayollan. Türk Nokta Net ve World Class Fitness Center'ın da des- teklediği projeninin dünya prömiyeri ni- san ayında Türkiye'de yapılacak. La Gala. önümüzdeki yildan başlamak üzere iki yıl boyunca çeşitli festivallere katıîması planlanan 'İpek Yolu' projesi- ni oluştururken Brezilya ve Afrika Ton- go'da gerçekJeştirdikleri gösterileri mo- del almış. Tıpkı buralarda gerçekleştir- dikJeri gösterilerde olduğu gibi. adeta bir karnaval havasında olması planîanıyor ' İpek Yolu' projesinin. Dünyamn hemen her ülkesinden sokak tiyatrosu yapan grupiarla birlikte çalışan La Gala'nın gösterilerinde büyük figürler. masklar. •Tarihi 'İpek Yolu'ndan hareketle bir sokak tiyatrosu projesi oluşturmayı amaçlayan La Gala Internationale Kulturprojekte, İspanyol Katalan Sokak Tiyatrosu Artristras ile birlikte başlattığı projede Türk kültürünü ve sanatçılannı Türkiye'de ve yurtdışında düzenlenecek festivallere taşıyacak. otantik kostümler ve canlı müziklere yer verildiğini anlatan ve şimdiye dek katıldıklan festivallerden örnekler gös- teren Annette Meis ise tüm bu hazırlık- lan yaparken konusunda ozman insan- larla çalıştıklannı belirtiyor. "Türkkül- türü üzerine yıllardır çahşmı; arkadaşla- nınız var. Bu proje> i oluştururken hiçbir zaman hayal gücümüzü, fantezjlerbnizi kullanmadık. Gelenekse) kıvafetieri çi- zen Lola CoU bu ise yıüannı vermiş biri. Türk sanatlan konusunda uzman." Projenin oluşumunu sağlayan Cem Türkantos ise 'İpek YoluOrientalSokak Gösterisi'nin bir başka boyutuna dikkat çekiyor. "Türkiye'de sokak tiyatrosu ge- lenegi yok.Örneğiıı Tiyatro Festivali'nde yurtdışuıdan gelen topluluklann gosteri- _ ^ ^ _ _ _ ı ^ _ _ _ ^ leri yer alıyor. Bizim amacımız Türki- ye'de bir sokak tiyat- rosu yaratmak." So- kak tiyatrosunun bir yaşam biçimi oldu- ğunu söyleyen Tür- kantos, 1997 yılında 20. kuruluşyıldönü- münü kutlayacak Artristras Tiyatro- su'nu örnek göstere- rek "Bu işi yıllardır yapan topluluklar var. Artik onlar için bir yaşam tarzı ol- muş sokak gösterile- —•"^—^—^ l - > ri. Çünkü sokak ti- yatrosu dirsek teması gibidir. Siz de izie- yicilerden birisiniz: izleyiciler de sizden birL" Türkantos ve Meis, Türkiye'de düzen- lenen Assos Gösteri Sanatlan Festiva- li'ni de izlemiş ve festivalin sorumlulu- ğunu üstlenen Hüseyin Kaürcıoğlu ile de tanışmışlar. Assos'ta gösterilerin mekân- la bütünleşmiş olarak gerçekleştiriJme- sini heyecanla karşılıyor ve yapmak is- tediklerinin buna benzer olduğunu ekli- yorlar. Buluşmak istedikleri seyirci kit- lesinin özellikle Türk kültürünü tanıma- yan yabancılar olduğunu belirten Tür- kantos ve Meis, daha şimdiden yurtdışın- dan çok sayıda festivalden teklif almış- lar. Halen dansçı ve oyuncu araştirması- nı sürdüren topluluk, projeye katılmak isteyenlere kapılannın açık olduğunu be- lirtiyor. tlgilenenleriçin telefon: (0 212) 260 08 78. Sarkis'le 'Çaylak Sokak' üzerine görüşme 4 Kökü şekle dönüştürmek9 NEC1Y1İ SONIVIEZ BERLİN -1976 yılında Varük Sadıkoğ- lu ve Rabia Çapa tarafından kurulan Maç- ka Sanat Galerisi. bugünlerde 20. kuruluş yılını kutluyor. Çağdaş Türk sanatının ge- çirdıği gelişim çizgısi içinde. düzenlediği sergileriyle gündemi oluşturan ve önemli sanatçılann "ilk sergiJerini' açarak gelece- ğe yönelik cesaretli atılımlan göze alan bu galerinin tartışılması gereken etkinliklen arasında resim, heykel gibi tekniklerden farklı olan üç boyutlu arayışların tanıtılma- sı, Türk izleyicisinin yeni sergileme form- lanna alıştınlması için 'çaba göstermesi' önemli bir yer tutar. Bu konuda hem galerinin etkinlik süre- cinde hem de çağdaş sanat tarihimizde ay- ncahklı biryeresahipolan 'Çavlak Sokak' sergisi. Sarkis tarafından 1986 yılında Maçka Sanat Galensf nde açılmıştı. 'Ça>- lakSokak'sergisini ıçerdıği birçok özellik- ten ötürü bir tür 'milat noktası' olarak ele almak yanlış olmayacaktır. Sarkis'le 12 Ocak 1996'da Berlin'de 'Çaylak Sokak' üzerine konuşurken ayak- kabılanmızı çıkarmış ve Sarkis'in Galerie Gebauer und Günther'de açtığı 'Brennen- des K' (Yanan K) isimli serginin üzennde bağdaş kurmuşonıruyorduk. Bu sergi hak- kında yazdığım yazı. bu gazetede 'Kalbi- mizde Ateşin Parîadığı Anlar' başlığı altın- da 14 Şubat 1996'da vayımlandı. Aradan on yıl geçtikten sonra 'Çaylak Sokak'hak- kında konuşurken amacım böyle bir sergi açmaya karar veren Varlık ve Rabia kardeş- lerinsanatçıylaolanilişkisinitanımlamak. sergi öncesinde yaşanan kimi 'anlan', kı- sacası serginin belleğini tekrar gündeme getirmekti. - Rabia Çapa ile nasü, nerede tanıştınız? SARKİS-Galiba!982'deParis'ekarde- şi \'arlık'la birlikte geldiler. O zamana dek bana Türkiye'de yıllar yılı hiçbir yerden sergi teklifi gelmemişti. Onlar bir yerden duymuşlar ismimi ve beni ziyarete geldi- ler. Sonra iş ciddiye dönüştü. Durum şu, sen 1964'te İstanbul'dan aynlmışsın ne göstereceksin. neyi anlatacaksm? Onun için önce 1984'te 'Serko imzalı guvaşlar' sergisini açtık. Bunlar benim İstanbul'dan aynlmadan az önce yaptığım işlerdi. Yani kapıyı açıyorsun, geriye gidiyorsun. On- dan sonra Varlık. galeriden aynldı. Guvaş sergisinden sonra onu görmedim. Rabia ile birlikte çalışmaya başladık. -1986'daaçnğmız'Çaylak Sokak' sergi- sinin dostluğa dayab bir ilişki sonucu oluş- tuğu kesin. Özellikle 'sergi öncesi' düşün- celerinizi, duygulannızı merak etmişimdir bep. Çünkü otobiyografık özelltğt, sizin ken- dinizJe. geçmişinizle hesaplaşmanızın ağır • 'Çaylak Sokak* sergisi, Sarkis tarafından 1986 yılında Maçka Sanat Galerisi'nde açılmıştı. 'Çaylak Sokak' sergisini içerdiği birçok özellikten ötürü bir tür 'milat noktası' olarak ele almak yanlış olmayacaktır. b&süğı bir sergjydi bu. SARKİS - Rabia ile dostiuğumuz zen- ginleşti ve kavramlar doğdu: Iş nasıl olu- şur, müzik nasıl oluşur, sergi nasıl kurulur gibi. Bütün bunlar o zamanki tutkulanm- la, yani enstalasyonla. Tarkovski ile ilişki- lerimle. müzıkle \e Sevim Burak'Ia olan ilışkilerimleçerçevelendi. O zaman Sevim ölmüştü. Hem dayımı. hem amcamı. hem teyzemi, hem babamı düşünerek 'Çaylak Sokak'ı kurdum. - Buna paraiei olarak cesaretii bir tavn da vardı bu serginin. Cesaret elbette herke- se göre farklı olarak tanımlanabilir. O ser- giyi gördüğümde on sekiz yaşındaydım ve hayabmda resim. heykel dışında nesnelerin bir gafcride sergilendigini görmenıiştim. O \ ü/den bu sergi bana bepcesaretli.gözüpek gelmiştir. SARKİS - 'Çaylak Sokak'ın cesaretle pek işi yoktu. Yapmak istiyorsun ve yapı- yorsun. Belki benim en doğal tarafım odur. Bir dürtü vardır ve ben bu dürtünün hesa- bını yapmam, şeklini araştınnm. Onu çı- kannm. Bu acaba böyle olursa nasıl olur, nasıl anlaşıhr diye düşünmem. Bu sergiyi Rabia'ya anlattım, böyle böyle bir şey dü- şünüyorum diye. Müthiş heyecanlandı. O heyecanı çok güzeldi. Biz başka bir ritim- leçalıştık. Serginin bir haftasını sadeceha- zırlığa ayırdık ve 'Çaylak Sokak'ın hazır- lık devresini çok iyi yaşadık. -Caliba sergideki objeieri de beraber ga- leriye getirmişsiniz. Rabia Çapa bunu son derece heyecanla anlaör. Küvetin galeriye taşınması mesela? SARKİS - Evet bu doğru. Serginin ha- zırlanışı son derece zevkli, dostça, heye- canlı geçti. Son derece sıcak bir çalışma temposunda kardeşçe çalıştık. Çok konuş- tuk. Öyle tahmin ediyorum ki bu, serginin üzerinde de önemli bir etki yarattı. Benim orada Se\im'egöndermelerim, kendi geç- mişim. İstanbul'dan aynlmışsın, yıllar son- ra geliyorsun. Ama orada şu ortaya çıktı ki, ben istanbul'dankopmuşdeğilim. Yarübu, kökü şekledönüştürmekoluyor.Tabii sıcak ve soğuk öğelerle, su ile ışıkla. O sergide Rabia ile olan arkadaşlığımız doğdu. Ra- bia müthiş heyecanlandı ve orada yeni bir çalışma tarzı keşfetti. - Bir de 'Çaylak Sokak'ın Rabia Ça- pa'vla birlikte çıktığı uzun bir yokuluğu var. 1989'da Paris'te Georges Pompidou Kültür Merkezi'ndeaçılan 'Magicien de le Terre' sergisinde 'Çaylak Sokak'uı bire bir modeli tekrar kunılarak sergilenmişti. SARKİS -Pompidou'daOsmanlı elbise- leri. takılanyla Rabia adeta bir kraliçe gibi duruyordu. 'Çaylak Sokak', Paris'te gale- rinin mekânıyla birlikte bir bütün olarak sergilendiğinde karakteristik özelliklerini kaybetmeden yeni bir boyuta girmiş olu- yordu. Paris'e geldikten sonra, 'ÇaylakSo- kak',taşıdığı özelliklerden ötürü benim dı- ğer sergilerime giımedi. Yani şimdiye ka- dar girmek istemedi, konuşmak istemedi. Tek başınaolmayı tercih ediyor. Bu da gös- teriyor ki, benim birtakım işlerim lstan- bul'a çok bağlı yaşıyorlar. Çünkü ona na- sıl yaklaşmak gerektiğini bilmem gereki- yor, bir de onu yaşatan insanı bulmak la- zım. Rabia'nın böyle şeylere müthiş kabi- liyeti, duyarlılığı vardır. Sıcaklık kavTamı- nı çok iyi yaşar ve yaşatır. Bu sıcaklık, in- sanlardaki çağdaş sanata karşı olan soğuk- luğu da kıran bir olgu. Rabia'nın içgüdü- sü, algılayışı bu tür bir sıcaklığa son dere- ce müsait. - Son olarakşunu sormakistiyorum. Ra- bia Çapa'yı düşündüğünüzde akhnıza ge- len ilk imgeter neler oluyor? SARKİS-Istanbul. Istanbul'u Rabia'sız düşünemiyorum. Anburnu anısına düzenlenen ödüller bu yıl altı dalda verilecek Orhon Mıırat Anburnu OdüfleriKültür Servisi - Şair ve sine- macı Orhon Murat Anburnu anısına düzenlenen geleneksel Anburnu Ödülleri'nin sekizin- cisi bu yıl 6 dalda venlecek. Salih Bolat Abdülkadir Bu- dak, Şükrü Erbaş, Ahmet Er- han ve Turgay Fişekçi'nin se- çici olduğu 'Şİir Kitabı' dalın- da ödül, 10 Nisan 1996 tari- hinden sonra yayımlanan şiir kitaplan arasından seçilecek kitaba verilecek. Hüseyin Alemdar, Ali Asker Barut, Ğültekin Emre, Enver Ercan ve Velda Karataş'tan oluşan seçici kurul ise 'Yayım- lanmamış Şiir Kitabı' dalında kitap bütünlüğü taşıyan dosya- ları değerlendirecek. 'L'zun Metrajlı Fihn'seçici kurulu ise Serap Akso\, Ümit Elçi, küçük İskender. .Vİeral Oğuz, Cemal Şan'dan oluşuyor. Seçici ku- rul, bu dalda 1996 yapımı filmler arasından ilk üçünü be- lirleyecek. Aynca. 'Jüri Özel ÖdüJleri'yanında, bu yıl yitir- digimiz Aüye Rona adına iki adet 'En İvi Yardımcı Kadın Oyuncu Jüri Özel Ödülü' ve- rilecek. 'Kısa Metrajlı Film' dalının Tank Akan, Orhan Oğuz, Şerif Sezer, Alin Taşçı- yan, Atıf Yılmaz'dan oluşan seçici kurulu ise 1 dakika ile sı- nırlandınlmış konulu filmleri değerlendirecek. Necmettin Çobanoğlu, Özcan Karabulut, Ibrahim Karaoğlu, Macit Ko- per ve Zeki Ökten'den oluşan 'L'zun Metrajh FUm Öyküsü' seçici kurulu da sinematogra- fik özellikler taşıyan, 5 dakti- lo sayfasını aşmayan öyküleri değerlendirecek. 18x24 cm ölçülerinden kü- çük olmayan siyah-beyaz bas- kılann yarışacağı 'Fotoğraf dalının seçici kurulu ise Merih Akoğul, Nevzat Çalar, Orhan Cem Çetin, Sadık Demiröz ve Bennu Gerede'den oluşuyor. Yarışmaya son katılım tari- hi lOMart 1997 olarak belir- lendi. Katılımcılann yapıtlan- nı, 'Anburnu Ödülleri Sadri Alışık Sokak No: 27/3 Beyoğlu -İstanbul' adresine ulaştırması gerekiyor. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Mutsuz Azınlıktan Biri Olmak... Kurulu düzenin üstüne çekilmiş giz perdesini aralamaya başladığımız zaman ayırdına varıyoruz mutsuz azınlıktan biri olduğumuzun. Acılann dünyayı değiştirme istencine dönüştü- ğü yerdeyizdir artık. Belki, yazgılarını eylemleriyle yaratanlara özen- mekle başlayan kendini arama süreci bu. Belki, içimizdeki insana inanmanın ilk aşaması. Sait Faik'imizi 1930'luyıllarda 'Semaver', 'Bir- takım Insanlar', 'Şahmerdan'gibi mutsuz çoğun- luğun öykülerini yazmaya mecbur eden güç ne- reden, nerelerden geliyordu? Tepkilerden mi? Sorgulama gereksinimini şiirle, yazıyla karşılama umudundan mı?.. Mutlu azınlıktan birileri gibi olmak varken; mut- suz çoğunluğun yanında olmak. Fethi Naci'nin 'Peşat Nuri'nin Romancılığı' (*) adlı yapıtında dikkatimi çekmişti. Ahmet Hamdi Tanpınar 'Miskinler Tekke- s/'nden söz ederken Reşat Nuri için "O, Türkçe- nin ortasında geniş bir sevgi ve şefkat ürpertisi i- di" demiş. Mutsuz azınlığın yanında olabilmenin ilk koşu- lu bu sevgi ve ürpertinin belirlediği duyarlıktır, di- yemez miyiz?.. Reşat Nuri kırk yıl önce yaşamını noktaladığı zaman kurulu düzenin giz perdesi arkasına gizle- nen devletliler, Demokrat Parti kimliğinde Aziz Nesin'den Asım Bezirci'ye, Kemal Tahir'den Hasan Izzettin Dinamo'ya kadar onlarca aydını, sanat adamını 6-7 Eylül'de utanmadan -istikla! Caddesi'ndeki mağazalan talan ettikleri savıyla- sıkryönetim mahkemelerinde yargılatıyordu. Bırakınız yurt yönetimi ahlakını, sevgiden, in- sanca duyarlıklardan yoksun bireyler rastlantıyla buluşmuyorlar iktidarlarda. Geçmişte de günümüzde de onlan mutsuz ço- ğunluğun üstünde güç durumuna getiren toplu- mun yasalan değil, geleneksel üretim ilişkilerinin sürüp gitmesidir. insan haklannın temel ilkelerine ters düşülmesi de bu ilişkilere bağlı. Sevgisizliğin son aşaması sayabileceğimiz top- lumsal kirlenmenin simgesi olan işkence de ka- ranlıkta adam öldürmeler de... Bu pisliğe karşı mutsuz çoğunluğun bilinç ışığı, Tanpınar'ın Reşat Nuri romanında saptadığı insa- na özgü vazgeçilmezlikler kuşkusuz. Sözünü ettiğim kitabında Reşat Nuri'nin roman- lanndaki sevgi ve iyilik öğelerine değinirken diyor ki Naci: 'Sevgi ve şefkat', Reşat Nuri'nin romanlannda söz olarak, öğüt olarak kalmaz. 'İyilik' olarak, 'da- yanışma'olaraksomutlaşır. iyiliketkiler bizi, kötü' lüğe kızar geçeriz. 'Çalıkuşu'ndaki kişilerin büyük çoğunluğu san- ki yalnızca 'iyilik etmekiçin' girmişlerdir romana. Ve burada Türk halkmın ahlaki değerteri, o 1950 öncesinin 'eski mahalle ahlaki' çıkar karşımıza. Sevgiye, şefkate, yardımlaşmaya dayanan 'ma- halle ahlaki'. Oysa 1950'de başlayan 'Küçük Amerika' olma hevesi, 1980'den sonra 'vahşi ka- pitalizm'e dönüşmüş, tek değer ölçütü -bu geliş- meler sonucu- 'para' olmuştur. Yaz/nın ilk tümcesini değiştirerek yazmak geli- yor içimden: İyi ki kurulu düzenin giz perdesini aralama gü- cümüz var. iyi ki mutsuz azınlık loncasından kopmayanla- nmız eksilmiyor. (*) Fethi Naci, Reşat Nuri'nin Romancılığı, Oğ- lak Yayıncılık, I.bas. 1995) Tiyatro örgütlerinden tepki ^Sanatçı haklan yok ecfilemez' Kültür Servisi - Geçen günlerde Bakırköy Beledi- ye Tiyatrolan'nda görevli 12 kadrolu sanatçının tiyat- rolanndan uzaklaştınlması nedeniyle Tiyatro ve TV Yazarlan Demeği Genel Başkanı Recep Bilginer, Tiyatro Eleştirmenleri Bir- liği Genel Başkanı Zeynep Oral, Tiyatro Oyunculan Derneği Genel Başkanı Ahmet Gülhan, İstanbul Şehir Tiyatrolan Sanatçı- lart Demeği Genel Başka- nı Hamit Akınlı ve Devlet Tiyatrolan Opera ve Bale- si Çalışanlan Yard. Vakfı Genel Başkanı Tamer Le- vent "Sanatçı Haklan Yok Edilemez" başlıklı ortak bir basın açıklamasıyla tepkilerini dile getirdiler. Basın açıklamasının oriji- nal metnini yayımlıyoruz: Türkiye'nin Devlet Ti- yatrolan ve İstanbul Şehir Tiyatrolan ile birlikte üç ödeneklı tiyatro kurulu- şundan biri olan Bakırköy Belediye Tiyatrolan, kaygı uyandıncı gelişmelere sah- ne oluyor. Kurumun 12 kadrolu sanatçısı, hukuk dışı yollar izlenerek sahip olduklan yasal güvenceler hiçe sayılarak tiyatrolann- dan uzaklaştınlmaya çalı- şılıyor. Yerel yönetim, bel- ki yanlış yönlendirmeler sonucu, Türkiye'nin tiyat- ro hayatına yapılan bu bü- vük ve onurlu katkıyı geri almak istiyor. Bugün, 12 sanatçısını hukuk dışı yol- larla tiyatrodan uzaklaştır- mak isteyen yerel yönetim, befki farkında bile olma- dan, ülke tiyatrosu için son derece tehlikeli bir geliş- menin kapısını açıyor. Bi- linmelidirki Bakırköy Be- lediye Tiyatrolan'nın tas- fiye etmek istediği 12 sa- natçı 657 sayılı De\ let Me- murlan Kanunu'na bağlı olarak çalışmaktadır. Bi- linmelidirki bu yasayla gü- vence altına alınmış hakla- n, 12 sanatçıyı her türlü keyfi tutuma karşı koru- maktadır. Bakjrköy Belediyesi yö- neticileri, 12 Eylül askeri darbesı ertesınde, İstanbul Şehir Tiyatrolan 'nda yaşa- nan sanatçı kıyımının so- nuçlannı dikkatle incele- melidir. İstanbul Şehir Ti- yatrolan'nda, sıkıyönetim uygulamasıyla tiyatrola- nndanuzaklaştınlan41 sa- natçı, mahkeme karanyla geri dönmüş; Şehir Tiyat- rolan, sonuçlan uzun za- mana yayılan bir yara al- mıştu. Sanat ve kültür alan- lannda büyük güçlüklerle elde edilen kazanımlar, en küçük aynntısına vannca- ya, korunmalı gözetilmeli- dır. Sayın Bakırköy Beledi- ye Başkanı. yerel yönetici- ler: Hiçbir politikacı, politi- ka yaptığı coğrafyanın sa- natıyla mücadele ederek kalıcı bir başan elde ede- mez. Yann kaybetmemek için bugün sanatçılannızla banşın. Tiyatro sanatından alacağmız pek çok ders var. Kendinizden tiyatroyu esirgemeyin. Biz aşağıda imzası bulunan tiyatro meslek kuruluşlan. Bakır- köy Belediye Tiyatrolan kadrolannın budanmasına yönelik bu tür girişimlerin karşısında kararlı biçimde duracağımızı \ e 12 sanatçı arkadaşımızın hak arama mücadelesinin ısrarlı ta- kipçisi olacağımızı duyu- ruyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle